GÜNDEM - 16 Ekim 2024 Çarşamba 11:45

Kayıp genç, Jandarma ve Afad ekiplerince bulundu

A
A
A
Kayıp genç, Jandarma ve Afad ekiplerince bulundu

Kayıp vatandaş İl Jandarma ve AFAD ekipleri tarafından bulundu.


Erzurum’un Hınıs İlçesi Uluçayır Mahallesi’nde ikamet eden Ö.Ç (22) isimli vatandaşın ailesi 15.10.2024 günü saat 10.00 sıralarında Jandarma Karakol Komutanlığına Ö.Ç’nin kayıp olduğunu bildirmesi üzerine ekipler harekete geçti.


Alınan kayıp şahıs müracaatı üzerine Erzurum İl Jandarma Komutanlığı GKİT Şube Müdürlüğü, Jandarma Arama Kurtarma Timi, İz Takip ve Arama Kurtarma Köpek Timi, Jandarma Asayiş Komando Timi, Asayiş Timi, JASAT Unsuru ve Güvenlik Korucuları olmak üzere toplam 56 Jandarma personeli ve AFAD ekiplerinin katılımıyla yapılan arama çalışmaları neticesinde kayıp şahıs, evinden 21 kilometre uzaklıkta arazide bulundu.


Sağlık kontrollerinden geçirilmesini müteakip şahıs, ailesine teslim edildi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Dağa kaçırılan oğluna seslenen anne: “Devlete silah sıkarsan sütümü sana helal etmem” Muş’ta çocuklarını terör örgütü PKK’nın pençesinden kurtarmak isteyen aileler, evlat nöbetini kararlı bir şekilde sürdürüyor. Evlat nöbetindeki annelerden Ayten Koçhan, “Devlete silah sıkarsan sütümü sana helal etmem” dedi. Çocuklarının terör örgütü PKK mensupları tarafından dağa kaçırıldığı iddiasıyla DEM Parti Muş İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlatan aileler, 167 haftadır kararlı bir şekilde evlat nöbetini sürdürüyor. Aileler, çocuklarının en kısa sürede güvenli bir şekilde evlerine dönmesini beklerken, toplumun da bu konuda destek olmasını istedi. Çocuklarına kavuşma ümidiyle her hafta çarşamba günü DEM Parti il binası önünde bir araya gelen aileler, "Anneler direniyor" ve "Yeter artık evlatlarımızı bırakın" pankartları açtı. Anne ve babalar, yıllardır hasretle bekledikleri çocuklarına teslim olmaları için çağrıda bulundu. 9 yıl önce oğlunun kandırılarak Bursa’dan dağa götürüldüğünü ifade eden Ayten Koçhan isimli anne, “DEM Parti’den ve PKK’dan çocuğumu istiyorum. Ersin beni duyuyorsan, görüyorsan evine dön. Yolunuz yol değil, gelin devletinize sığının. Analar-babalar bu acıya dayanamıyoruz. Bu bizim davamız değil, İsrail’le, Amerika’nın davasıdır. Bizim tek bayrağımız var” dedi. Oğluna teslim olması çağrısında bulunan Koçhan, “Dağların başında, mağaralarda devlet kurulmaz yavrum. Artık dön, baban rahatsız, ben rahatsızım. Bizi hiç düşünmüyor musun? Onlara hizmet edeceğinize, gelin devletinize hizmet edin. Yolunuz yol değil. 3 yıldır eylemimize devam ediyoruz ve siz gelene kadar da devem edeceğiz. Eğer gelip teslim olmazsan, devlete silah sıkarsan sütümü, emeğimi sana helal etmem. Bu bizim davamız değil” ifadelerini kullandı. 11 yıldır oğlundan haber alamadığını belirten anne Gülbahar Teker ise “DEM Parti’den, PKK’dan çocuklarımızı istiyoruz. Çocuklarımızı getirip bize versinler. Evlatlarımızı alana kadar burada eylemimize devam edeceğiz. Lanet olsun onlara, bizden ne istiyorlar? Biz mal, mülk, para istemiyoruz, çocuklarımızı istiyoruz. Dağda bir kişi kalana kadar eylemimize devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Denizli Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün şiddet olaylarına karşı kanaat önderlerine seslendi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, artan şiddet olayları ve suça karışan gençlerle ilgili olarak açıklama yaptı. Türkiye’nin en büyük stratejik kaynağının genç nüfus olduğuna dikkat çeken Sema Silkin Ün, illerdeki kanaat önderlerine de seslenerek, “Karşıdan seyretmekte kararlı mısınız? Daha çok yurt yapmak, daha çok bina yapmak dışında bir derdiniz var mı? Varsa derdiniz bakın, gençlik elden gidiyor, ağır vebalini omuzlarınıza yükleyerek gidiyor” dedi. Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, son yıllarda artan şiddet olayları ve gençlerin suça karışmalarının önlenmesi için hayata geçirilmesi gereken iki öneri sundu. Sorunun çözümü için ruh sağlığı yasasının çıkartılması gerektiğini anlatan Sema Silkin Ün, kentlerdeki kanaat önderleri, vakıf yöneticileri ve hocalara da büyük görev düştüğüne dikkat çekti. Her gün ülkenin dört bir yanında yaşanan cinayet ve şiddet olaylarıyla hem ahlaki çöküşün, hem de kamu düzenine ilişkin zaafların ortaya çıktığı bir zamandan geçildiğine dikkat çeken Sema Silkin Ün, “Alarm veren hadiselerin sosyopsikolojik, ekonomik ve kriminal sebeplerinin araştırılıp gerekli önlemlerin alınması için verilen meclis araştırmasına destek vermeyi hem siyasi hem vicdani sorumluluk kabul ediyoruz. Çözüme dair iki çağrıda bulunmak istiyorum. İlki, ülkemizde hâlâ bir ruh sağlığı yasası çıkarılmış değil. Suça bulaşan gençlerin birçoğunda psikolojik bozukluklar olduğunu biliyoruz, bağımlı gençlerin hemen hemen tamamının psikolojik sebeplerle bu illete bulaştıklarını biliyoruz. Gelecek Partisi olarak üç yıl önce, kendisi de psikolog olan genel başkan yardımcımız tarafından hazırlanan "aile, bebek, genç, aile" döngüsündeki psikolojik sağlık ve takip sistemi önerimizi, ruh sağlığı yasası taslağımızı kamuoyuyla paylaşmıştık. Bu suçlu çocukların da bir anne-babanın evladı olduğunu unutmamak çözümün başlangıcı noktasında bize bir işaret veriyor” dedi. “En büyük kaynağımız genç nüfus” Körfez ülkeleri için doğal kaynaklar, Avrupa ülkeleri için sanayi ve üretim üsleri en büyük stratejik güç ise Türkiye için de en güçlü stratejik kaynağın insan kaynağı ve genç nüfus olduğuna dikkat çeken Milletvekili Sema Silkin Ün, “Yaşanan olaylar ve toplumun gittiği istikamette gösteriyor ki en büyük gücümüz genç nüfusumuz, en büyük tehdidimiz olmak üzere. Böylesi bir tehdidi sadece ve sürekli pansuman tedbirlerle mi konuşacağız? Sorunumuz sistemiktir, bozulan sistem ahlak başta olmak üzere toplumsal ifsat ve tahribat boyutlarını da artırmıştır ve bu anlamda ikinci çağrım bu ülkenin manevi mimarlarının makamlarında şimdilerde oturanlara, hocalarımızadır. Sizi hiç rahatsız etmiyor mu bu olup bitenler? Uyuşturucu ve suç batağına saplanan her bir gencimizde payınız olduğunu düşünmüyor musunuz? Bulunduğunuz mahallelerde genç kızların kafası kesiliyor, hiç sorumluluk duymuyor musunuz? Karşıdan seyretmekte kararlı mısınız? Daha çok yurt yapmak, daha çok bina yapmak dışında bir derdiniz var mı? Varsa derdiniz eğer bakın, gençlik elden gidiyor, ağır vebalini omuzlarınıza yükleyerek gidiyor” ifadelerini kullandı.
Karabük Siyez buğdayının kalın bağırsak mikrobiyotası üzerindeki etkileri araştırılıyor Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünden Dr. Öğretim üyesi Mukaddes Kılıç Bayraktar, araştırdıkları proje ile Siyez buğdayının işlenmesi sırasında atık olarak ortaya çıkan buğday kepeğinden yüksek katma değerli bir ürün elde ederek yeni fonksiyonel ürünler geliştirmek için çalıştıklarını söyledi. Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünden Dr. Öğretim üyesi Mukaddes Kılıç Bayraktar, "Siyez Buğdayı Arabinoksilanlarının Modern Buğday ile Karşılaştırılması ve Kalın Bağırsak Mikrobiyotası Üzerine Etkisi" başlıklı proje TÜBİTAK 2218 yurt içi doktora sonrası araştırma burs programı kapsamında destek almaya hak kazandı. Proje, Türkiye’nin kadim tarım ürünlerinden biri olan Siyez buğdayının, modern buğday çeşitleri ile karşılaştırmalı olarak insan sağlığı üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlıyor. Özellikle, kalın bağırsak mikrobiyotasına olan etkilerinin değerlendirilmesi ile bağırsak sağlığının korunması ve iyileştirilmesine yönelik önemli bulgular elde edilmesi hedefleniyor. Siyez buğdayının besin bileşenleri ve özellikle arabinoksilan içerikleri üzerine yapılacak bu çalışma, fonksiyonel gıdaların önemini vurgularken, geleneksel besin kaynaklarının modern toplumlar için ne denli kıymetli olduğunu da ortaya koyacak. TÜBİTAK tarafından desteklenen bu projede, bağırsak sağlığı ile ilgili önemli veriler elde edilerek, beslenme alanında yeni yaklaşımlar geliştirilmesi planlanıyor. Karabük Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünden Dr. Öğr. üyesi Mukaddes Kılıç Bayraktar, TÜBİTAK 2218 Yurt İçi Doktora Sonrası Araştırma Burs Programı kapsamında desteklenen projesi hakkında bilgi verdi. Bayraktar, projesinin ana başlığının "Siyez Buğdayı Arabinoksilanlarının Modern Buğday ile Karşılaştırılması ve Kalın Bağırsak Mikrobiyotası Üzerine Etkisi" olduğunu belirterek, tüketici taleplerinin son yıllarda daha doğal ve fonksiyonel gıdalara yöneldiğini vurguladı. Siyez buğdayının, yüksek protein içeriği ve düşük glisemik indeksi gibi özellikleriyle sindirim sistemini düzenleyici etkiler sunan, modern buğdaya alternatif bir atalık tohum olduğunu ifade eden Dr. Öğr. üyesi Mukaddes Kılıç Bayraktar, “Siyez buğdayı, bilindiği gibi bir atalık tohumlardan bir tanesi. Yüksek protein içeriği, düşük glisemik indeksi, sindirim sisteminin düzenleme özellikleriyle aslında modern buğdaya bir alternatiftir siyez buğdayı. Ancak bilinenin aksine bilimsel araştırmalar yapılarak gerçekten insan sağlığına ne gibi olumlu ya da olumsuz etkileri var bunun araştırılması gerekmekte. Biz de yaptığımız çalışmalarda bu konuda bir eksiklik olduğunu fark ettik” dedi. Projede, buğday kepeğinde bulunan arabinoksilanların kalın bağırsak mikrobiyotası üzerindeki etkilerinin araştırılacağını aktaran Bayraktar, “Arabinoksilan dediğimiz aslında buğday işleme sırasında oluşan buğday kepeği bu genellikle atık olarak değerlendirilmiyor ama atık olarak ortaya çıkan bir ürün. Ancak oldukça da kıymetli diyet lifi açısından ve bu diyet lifinin önemli bir kısmını da arabinoksilanlar oluşturmakta. Bunların tüketimi kalın bağırsak mikrobiyotatını nasıl etkiliyor aslında proje bunun üzerine olacak. Hem böyle bölgenizde yetiştirilen çok üzerine çalışılmamış hem de biz böyle atık kısmı da olan bunu nasıl faydalı bir hale getirebiliriz, katma değerli bir ürün haline getirerek fonksiyonel bir gıdaya dönüştürebilir miyiz? İnsan sağlığa açısından faydalı bir hale dönüştürebilir miyiz? Projenin amacı aslında bu” diye konuştu. Bayraktar, "Atık olarak ortaya çıkan bu gıdadan biz yüksek katma değerli bir ürün elde edebilirsek yeni fonksiyonel ürünler geliştirmede bu ürünü kullanacağız. Siyez arabinoksilanlarını fonksiyonel ürün geliştirmede kullanacağız inşallah. Bu da bunu tükettikten sonra acaba ikinci beyin olarak adlandırılan bağırsak sağlığımızı nasıl etkiliyor? Buradaki hangi mikroorganizmaların gelişimini etkiliyor? Kalın bağırsak sağlığımızın üzerine etkilerini araştırmış olacağız” şeklinde konuştu. Son olarak, bu alandaki bilgi ve tecrübeyi Karabük Üniversitesine taşımayı planladığını belirten Bayraktar, "Bir yıllık çalışma sürecimizin ardından kendi laboratuvarımızı kurarak, üniversitemize katkı sağlamayı hedefliyoruz" dedi.