GÜNDEM - 22 Mart 2025 Cumartesi 12:21

Jeoloji mühendisleri Ramazan’ın bereketini paylaştı

A
A
A
Jeoloji mühendisleri Ramazan’ın bereketini paylaştı

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetimi, Jeoloji Gecesi’nde üyeleri ve meslektaşları ile iftar bereketini paylaştı.


TMMOB Jeoloji mühendisleri Odası’nın 50. kuruluş yıldönümüne özel olarak 17.’si gerçekleştirilen İftar organizasyona Bursa Vali Yardımcısı Salih Altun, Harmancık Belediye Başkanı Haşim Ali Arıkan, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Yücel Akbulut, Osmangazi Belediye Başkan Vekili Cemile Yılgör, Yıldırım Belediye Başkan Vekili Gökhan Yıldız, Nilüfer Belediye Başkan Vekili İbrahim Mart, AFAD İl Müdürü Mehmet Buldan, akademik odalar ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri oda üyeleri ve davetliler katıldı.


Programda bir konuşma gerçekleştiren TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Mehmet Yıldız, birlik ve beraberliğin, paylaşmanın ve bir olabilmenin anlamının idrak edildiği Ramazan Ayı’nda bir arada olmanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade ederek, "Yönetim kurulumuz olarak sekizinci çalışma döneminin ilk yarısını tamamladık. Jeoloji biliminin ışığında kentimize, bölgemize ve ülkemize hizmet etmenin gayretinde olduk, olmaya da devam edeceğiz. En büyük hedeflerimizden olan ‘İnsan odaklı afete dirençli kentler’ gayemiz doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz" dedi.


"İnsan odaklı afete dirençli kentler kurmalıyız"


Yerel yönetimler ve kamu kurumlarının afetlere dirençli kentler oluşturmak üzere çalışmalarını yakından takip ettiklerini belirten Mehmet Yıldız, "Yapılan çalışmalar ve iyi niyetin farkındayız ancak bütünleşik bir şekilde oluşturamadığımız, tüm toplumu kapsamayan ve multidisipliner etik çalışmadan yoksun olarak gerçekleştirilen çalışmalar maalesef amacına ulaşamamaktadır. Bu sebeple insan odaklı afete dirençli kentleri oluşturabilmek için tüm yetkilileri bir olmaya, kamuoyu oluşturmaya ve nihayetinde ivedilikle eylemliliğe geçmeye davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.


"Bursa’ya ve meslektaşlara müjde"


Mehmet Yıldız, "Bursa Teknik Üniversitesi ile yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde geniş kapsamlı bir protokol gerçekleştirerek deprem risklerini azaltma ve sürdürülebilir kentleşme konularında çalışmalar yürüteceğiz. Tüm üyelerimiz bu çalışmaların bir parçası olacaktır." diye konuştu.


Başkan Yıldız’ın konuşmasının ardından söz alan Bursa Vali Yardımcısı Salih Altun, Ramazan bereketinin paylaşıldığı organizasyona imza atan oda yönetimine teşekkür etti. Harmancık Belediye Başkanı Haşim Ali Arıkan da Bursa’nın ve mesleğin gelişimi ve meslektaşlar arasında birlikteliğin güçlenmesi için önemli bir programda bir arada olmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Yücel Akbulut da, mesleğin ve odanın çalışmalarının önemine vurgu yaparak, Bursa’ya katkı koyacak her türlü işbirliklerine açık olduklarını söyledi.


Konuşmaların ardından jeoloji mühendisliği mesleğinin emektarlarına ve organizasyonun sponsoru firmanın temsilcisi Mürsel Yüksel’e plaket, akademik odalar arasında gerçekleştirilen futbol turnuvasında odalarını temsil eden takım oyuncularına hediyeleri takdim edildi.



Jeoloji mühendisleri Ramazan’ın bereketini paylaştı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Tarihi köprünün çilesi bitmiyor Aşağı Büyük Menderes Havzası’nda Söke’ye bağlı Sarıkemer’de iki mahalleyi bölen Menderes Nehri üzerindeki tarihi Taşköprü’nün sorunlarına çözüm bulunması istendi. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bakım ve sorumluluğundaki Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun kararı ile 1982 yılında tescili yapılan Sarıkemer Taşköprü’de, yukarı havzadan yağmur sularıyla birlikte gelen çöpler, katı atıklar, çalı ve ağaç kütükleri, köprünün kemerlerini tıkayıp çevre sorunu oluşturarak tarihi köprüye zarar veriyor. Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Mart ayında olmamıza rağmen iklim değişikliğinin etkisiyle meydana gelen kuraklık ve yağışsız geçen günler sonucunda Menderes’te su kalmadı. Menderes’te su kalmayınca köprüde biriken çöpler nehrin zeminine çöktü. Kıyı kesimindeki toprak zemin aşağıya kayınca, uzun süredir toprak altında bulunan kemer yapısı ortaya çıktı. Kemer yapısının ortasında mermer ve üzeri motifli bir kilit taşı görüldü. Motifli taşın olduğu kemer ve diğer kemerlerin çoğu şu anda tıkalı durumdadır. Nehir içinde su olmadığından DSİ’nin kepçeleri ve diğer araçlarıyla köprünün kemerlerini tıkayan atıklar ve ağaç kütüklerinin temizlenmesi daha kolay olacaktır. Tescilli olan köprüdeki atıkların ve ağaç kütüklerinin temizlenmesi için 5 yıl süreyle izin verildiğine dair Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararı bulunmasına rağmen, zaman zaman yüzeysel bir temizlik yapılsa da bu yeterli olmamakta ve köprüdeki sorunlar devam etmektedir. Taşköprü’nün kuzey tarafındaki kemer taşları, atıkların baskısıyla yerinden sökülerek nehrin balçık çamurlarına karıştığı görülmektedir. Eğer buradaki atıklar temizlenmez ve gerekli iyileştirmeler yapılmazsa hem tarihi bir köprü yıkılmış olacak hem de vatandaşlar köprüden geçemeyecektir. Eğer bunlar yapılmazsa her geçen yıl atıkların baskısıyla köprünün taşları sökülecek ve zamanla tarihi köprü yıkılacaktır. İlgili kurumların iş birliği yaparak tarihi köprünün yıkılmaya başlayan yerlerinde iyileştirme yapmaları, çöp ve atık sorunlarına bir çözüm yolu geliştirmeleri gerekmektedir" dedi.
Bursa Arabayatağı Kentsel Dönüşüm Projesinin temeli atıldı Bursa Büyükşehir tarafından Arabayatağı mahallesinde yapılan kentsel dönüşüm projesinin temeli atıldı.Bursa Büyükşehir Belediyesi şehrin çehresini değiştirdiği ve modern bir yaşam alanı oluşturacağı projelerin çalışmalarını sürdürüyor.Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından Arabayatağı Mahallesi’nde düzenlenen temel atma törenine Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, CHP Yıldırım İlçe Başkanı İlhami Gün, Arabayatağı Muhtarı Celal Depe ve çok sayıda vatandaş katıldı."Kentsel dönüşüm zorunluluk"Törenin açılışında konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Bozbey Bu mahallemizde yeni bir başlangıca imza atıyoruz diye belirtti. Bozbey, " Bu imzanın mutluluğunu taşıyoruz. Bugün atacağımız bu temel, Bursa’mızda güvenli bir yaşamın olacağını ve örnek projelerden birinin yaşama geçirileceğinin altını çiziyorum. Bursa gelişen önemli kentlerden biri. Bu kentin 70li yıllardan itibaren plansız büyümesi, yapılaşması, deprem riskiyle karşı karşıya olması ve sıvılaşma potansiyelinin olmasıyla bu durumları göz önüne alarak riskler için çözüm önerilerini hazırlıyoruz. Kentsel dönüşüm artık tercih değil zorunluluk haline gelmiştir. Bursa’mız 7 adet aktif fay hattı bulunduruyor. Kentimizi daha dirençli hala getirmek hepimizin zorunluluğudur. 650 gün süresi var. Bu süreçte hep beraber burada anahtarlarımızı almış olacağız ve mahallemize değer katmış olacağız" dedi."Bölgenin zemininde sıvılaşma potansiyeli yüksek"Arabayatağı’nın zemin kalitesi açısından sıvılaşma potansiyelinin yüksek olduğunu belirten Bozbey, ’’Bursa’nın her yerinde kentsel dönüşüme tabii bir çok alan var. JAYKA ile yürüttüğümüz projeyle 620 bin binanın 128 bin civarı binasının 7 şiddetinde depremde hasar göreceği ve bunun da 22 bin civarı binanın yıkılacağı varsayılıyor. Böyle değerlendirdiğimizde o binaların altında bir can kaybetmiş olsak, 30 bin can demektir. Belediyelerimizle ortaklaşarak kentsel dönüşümü hızlandırmalıyız. Kentse dönüşüm alanları belirlendi ve kentsel dönüşümle alternatif yolların açılması söz konusu ve bunları da hızlandırmalıyız. 60 metrelik bir yol planlıyoruz. Yıldırım Belediyemizle görüşüyoruz. Ankara Yolu’na alternatif bir yol gerçekleştirdiğimizde buradaki yaşam kalitesinin daha yukarı çıkacağını öngörüyoruz. Bizim amacımız tek; insanlarımızın iyi ve güzel bir çevrede yaşaması için, gülümsemesi için yoğun bir çaba içerisindeyiz" şeklinde konuştu.
Aydın Köşk-Ödemiş bağlantı yolunun ilk etap çalışmaları başladı Aydın ile İzmir arasında tarım ürünleri ticareti açısından büyük önem taşıyan ve Aydın ile İzmir Ödemiş arasındaki en kestirme yo olan Köşk-Ödemiş karayolu yenileme ve genişletme çalışmaları başladı. Toplamda 40 kilometrelik yolun Ovaköy-Koçak arasında kalan 10 kilometrelik bölümünün ilk etapta yapılacağı öğrenildi. Yolun geri kalan ve ulaşım açısından oldukça riskli olan Koçak’tan Ovakent’e kadar olan bölgesinin de bir an önce yapılması bekleniyor. Köşk-Ödemiş arasındaki 40 kilometrelik karayolunun ilk 10 kilometresini kapsayan çalışmalar ile Kuyucula ve Koçak Köyü’nün içinden geçen dar ve tehlikeli bölümler proje dahilinde köylerin dışına alındı. Bir çok bölümünde 2 aracın yan yana geçmekte zorlandığı karayolunda hem yolun darlığı hem de uçurumlar nedeniyle ciddi tehlike oluşturuyor. Aydın-Denizli Otoban inşaatıyla birlikte yolu yapan Fernas Şirketi tarafından Köşk Akçaköy sınırları içerisinde işletilen taş ve kum ocağından taşıma yapan kamyonların büyük tehlike oluşturduğu yolun sadece ova kısmının değil geri kalan dağlık alanlarda da genişletilip yenilenmesini isteyen vatandaşlar, yoldaki sıkıntılardan dolayı tarımsal ürün pazarlarının rağbet görmediğini ve bölgede üretilen tarımsal ürünlerin piyasa değerinin altında satıldığını belirttiler. Zaman zaman ölümlü ve yaralamalı kazaların da yaşandığı yol güzergahındaki Güzelköy, Koçak, Cumaderesi, Akçaköy, Çayır ve Hamamköy muhtarları yol sorunlarının çözülmesi için Aydın’dan Ankara’ya kadar tüm yetkililerden yardım istemişti. Uzun yıllardır beklenen çalışma nihayet başladı. Aydın-Denizli otoyolu bağlantı yolları projesi kapsamındaki yolun ilk etabının uzunluğu 10 kilometre olduğu öğrenildi. Koçak mahalle çıkışına kadar devam edecek yol 2 gidiş 2 geliş olmak üzere 4 şeritli olacak. Kuyucular, Cumaderesi ve Koçak mahallelerinin dışına taşınan yolun yapılan bölümlerinde sıcak asfalt döküm işi de başladı.
Malatya Yeşilyurt Belediye Zabıtası, ‘Bayram’ denetimlerini artırdı Yeşilyurt Belediyesi Zabıta Hizmetleri Müdürlüğü ekipleri, Ramazan Bayramı öncesi ilçedeki kasap, şarküteri, fırın, kuruyemiş, şekerleme satan işletmeler, pastane ve tatlıcılara yönelik denetimlerini artırdı. Yeşilyurt Belediyesi, halkın sağlığı ve tüketici haklarını korumak için marketler başta olmak üzere bayram şekeri, çikolata ve şekerleme satan işletmeler ile temel gıda ürünleri satan birçok işyerinde denetimlerde bulundu. Vatandaşların bayram öncesi yoğunlukla alışveriş yaptığı işletmeleri inceleyen Yeşilyurt Belediyesi Zabıta Hizmetleri Müdürlüğü ekipleri tarafından gerçekleştirilen denetimlerde ürünlerin etiket ile kasa fiyatları karşılaştırıldı. Denetimde işletmelerdeki üretim alanlarını ve hijyen şartlarını kontrol edilirken paketli gıdaların son tüketim tarihleri ve etiket bilgileri incelendi. Şeker, lokum ve baklava, börek imalatı ve satış yapan firmaların imalat bölümlerini tek tek gezen ekipler, kullanılan maddelerin son kullanma tarihlerine, ortamın hijyen kurallarına uygunluğuna, çalışanların iş kıyafetlerine ve hijyen belgelerine tek tek baktı. Ramazan Bayramı’nda vatandaşların gönül rahatlığıyla alışveriş yapabilmeleri için denetimleri artırdıklarını söyleyen Yeşilyurt Belediyesi Zabıta Hizmetleri Müdürü Mehmet Bayer, "Yeşilyurt Belediyesi olarak vatandaşımızın sağlıklı ürünler tüketebilmesi için 7/24 denetimlerimize devam ediyoruz. Ramazan Bayramına az bir zaman kala ilçemizin farklı bölgelerinde gıda ürünleri satan kasap, fırın ve tatlı ürünleri satan iş yerlerinde denetimlerimizi artırdık. Amacımız vatandaşlarımızın hijyenik ortamlarda üretilen ve hazırlanan ürünlere ulaşmasını sağlamaktır.Gerekli üretim kurallarına uyan ve hijyene önem veren işletme sahiplerine teşekkür ediyoruz. Vatandaşlarımızın bayramı bayram tadında yaşamaları için görev ve yetki alanımızdaki çalışmaları 7/24 yerine getirmeye devam ediyoruz. Tüm vatandaşlarımıza hayırlı bayramlar diliyoruz" diye konuştu.
Ankara İletişim Başkanı Altun: "Hiçbir kişi, makam ya da zümre; Türk adalet sisteminin üstünde değildir" Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Hiçbir kişi, makam ya da zümre; Türk adalet sisteminin üstünde değildir. Hukuku itibarsızlaştırmaya çalışmaya ve yargı mercilerini baskı altına almaya yönelik her söylem, adalet sistemine yapılabilecek en büyük kötülüktür" dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı binası konferans salonunda gerçekleşen "21. Yüzyılda Türkiye’nin Bağımlılıklarla Mücadele Seferberliği" paneline Cumhrubaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve davetliler katıldı. "Tüm bağımlılık türlerine dair Türkiye olarak ürettiğimiz çözümlere yer veriliyor" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın başkanlığındaki Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu koordinasyonunda, tüm kurum ve paydaşları kapsayan üst düzey bir iş birliğiyle, madde bağımlılığı ve davranışsal bağımlılıklarla mücadele seferberliğinin devam ettiğini belirten İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Devletimizin faaliyetlerinin bir nevi envanterini ortaya koyan bu eserimizde, bağımlılıklarla mücadele politikamız; mevzuatlar, strateji belgeleri, eylem planları ve idari yapılar çerçevesinde değerlendiriliyor. Tüm bağımlılık türlerine dair Türkiye olarak ürettiğimiz çözümlere yer veriliyor. Rehabilitasyon, iletişim faaliyetleri ve bilimsel alandaki çalışmalar çerçevesinde bireyden başlayıp aileye ve toplumun tüm kesimlerine yayılan seferberliğimiz anlatılıyor" diye konuştu. Dijital mecralara haddinden fazla maruz kalmak sadece bireylerin gerçek hayatla ilişkilerini bulanıklaştırmakla kalmayıp aynı zamanda onların sistematik dezenformasyon ve yanıltma kampanyalarına daha fazla maruz kalmalarına neden olduğunu belirten Altun, bu durumun toplumsal alanda barışı zedeleyen, kutuplaşmayı derinleştiren ve nefret dilini körükleyen bir sürece zemin hazırladığının altını çizdi. "Hak arayışı değil, hukukun üzerine baskı kurma girişimidir" Bağımsız yargı tarafından yürütülen bir yolsuzluk soruşturması ile başlayan dezenformasyon ve protsetolara dikkati çeken Altun, şu ifadeleri kullandı: "Yargı sürecini siyasallaştırmaya, yürüyen bir davayı politik çekişmenin konusu haline getirmeye, ortadaki vahim iddialara cevap vermek yerine sayın Cumhurbaşkanımızı hedef göstermeye, hükümetimizi suçlamaya yönelik, iyi niyetli olmayan bir çabayla karşılaşıyoruz. Çok açık ve net bir şekilde söylemek gerekirse; yürüyen hukuki bir süreci akamete uğratmak ve siyasi rant elde etmek amacıyla vandalizme, sokak şiddetine zemin hazırlamak en hafif tabiriyle sorumsuzluktur, kamu düzenini bozmaktır, toplumsal huzur ve barış ortamını zedelemektir. Meşru siyaset zemini milletimizin iradesiyle şekillenmiştir, anayasayla teminat altına alınmıştır. Bu tür çağrılar, adil yargı süreçlerine müdahale çabasıdır; hak arayışı değil, hukukun üzerine baskı kurma girişimidir. Dahası, bu çağrıları yapanların, sokakta yaşanabilecek olası provokasyonlara karşı ne güvenlik açısından ne de siyasi sorumluluk bakımından kontrol edici veya yatıştırıcı bir kapasiteye sahip olmadıkları da açıktır. Yine bu süreçlere ne yazık ki yoğun bir dezenformasyon süreci, sistematik yalan kampanyaları eşlik ediyor. Son dönemde kamuoyunun, özellikle dijital mecralar üzerinden yönlendirilmek istendiği, gerçekle ilgisi olmayan haberler, manipülatif içerikler ve kasıtlı çarpıtmalarla algı yönetiminin sistematik biçimde yapılmaya çalışıldığı açıkça ortadadır. Bu dezenformatif kaynakların bir kısmının yurtdışı kaynaklı olduğunu da müşahade etmiş bulunuyoruz." "Hakikat ne kadar geç gelse de daima galip gelir" Hukukun üstünlüğüne, devletin meşruiyetine ve milletin sağduyusuna zarar veren bu dezenformasyon saldırılarına karşı güçlü, bilinçli ve sistematik bir duruşun şart olduğunu aktaran Altun, "Devletimiz tüm kurumlarıyla bu konuda teyakkuz halindedir. Bu noktada vatandaşlarımızdan da beklentimiz; yalnızca güvenilir kaynaklardan bilgi edinmeleri, sosyal medyada karşılaştıkları içerikleri sorgulayıcı bir bilinçle değerlendirmeleri ve fitneye hizmet eden hiçbir yapının sözcülüğünü yapmamalarıdır. Hakikat ne kadar geç gelse de daima galip gelir. Biz hakikatin safında durmaya, milletimize doğruları anlatmaya ve devletimizin itibarını korumaya devam edeceğiz" dedi. Türkiye’nin sadece kendi halkına değil, bölgesine ve dünyaya da güven veren bir aktör haline geldiğini dile getiren Altun, "Cumhurbaşkanımız gece gündüz demeden Türkiye üzerinde oynanan oyunları bozdu, ülkemizin hakikatini tüm dünyanın gözleri önüne serdi. Aynı zamanda ‘terörsüz Türkiye’ hedefi doğrultusunda, onlarca yıldır güvenlik krizlerine neden olan tehditler birer birer ortadan kaldırılmaya başlandı, iç ve dış güvenlikte çok önemli kazanımlar elde edildi. Bu güvenlik ve istikrar başarısı, Türkiye’nin hem bölgesel hem küresel ölçekteki önemini daha da artırmış, etkinliğini perçinlemiştir. Biz bu gerçeğin çoktan farkındaydık; ancak Batı dünyasının da artık bu yükselen Türkiye gerçekliğini görmeye başlaması, son aylarda somut biçimde ortaya çıkmıştır. İşte tam da bu küresel kırılma ve bölgesel yeniden şekillenme anında, yabancı basına bilinçli şekilde servis edilen sokak görüntüleriyle Türkiye; istikrarsız, güvensiz ve hukuk dışı bir ülke gibi lanse edilmeye çalışılmaktadır" ifadelerine yer verdi." "Hiçbir kişi, makam ya da zümre; Türk adalet sisteminin üstünde değildir" Yargı mercilerini baskı altına almaya yönelik her söylemin adalet sistemine yapılabilecek en büyük kötülük olduğunun altını çize Altun, şöyle devam etti: "Kimse hukukun üstünde değildir; hiçbir kişi ya da kurum, yargının bağımsızlığına müdahale etme hakkına sahip olamaz. Anayasal düzende teminat altına alınan kuvvetler ayrılığı ilkesinin özü de tam olarak budur. Bugün yargı mercilerini hedef göstermeye çalışan, hukuki süreci itibarsızlaştırmak isteyen çevreler, sadece mevcut davaları değil, doğrudan ülkenin huzurunu ve demokrasimizin temel direklerinden biri olan hukuk devletini hedef almaktadır. Hiçbir kişi, makam ya da zümre; Türk adalet sisteminin üstünde değildir. Hukuku itibarsızlaştırmaya çalışmaya ve yargı mercilerini baskı altına almaya yönelik her söylem, adalet sistemine yapılabilecek en büyük kötülüktür. Türk yargısının bağımsız ve tarafsız şekilde işlemesi için en fazla mücadele veren lider, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Geçmişte darbe dönemlerinde, vesayet odaklarının yönlendirmesiyle çalışan, milli iradeye sırtını dönen yargı anlayışı, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapılan reformlarla sona erdirilmiştir. Bu kapsamda, yargı süreçleriyle ilgili hükümetimize sorumluluk isnat etmek, bir anlamda yargıyı siyasallaştırmaya çalışanların kendi çelişkileridir. Yargının siyasallaşmasının bedelini geçmişte ağır bir şekilde ödemiş olan Türk milleti ve Türk demokrasisini, aynı çıkmaz yola bir kez daha sürüklemek isteyen zihniyetle mücadele etmek, bizim en büyük sorumluluklarımızdan biri olacaktır."