Yerel Haberler
Burdur
19 Mayıs 2024 Pazar - 01:17 Burdur’da yaşlı adamı gasp edip tartaklayan şüpheli tutuklandı Burdur’da sokakta yürüdüğü sırada yaşlı adamın gömleğinin cebinde bulunan cüzdanını ve telefonunu gasp edip tartaklayan şüpheli polis ekipleri tarafından kıskıvrak yakalanarak çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Olay sabah saatlerinde Şekerevleri Mahallesi eski gülyağı fabrikası önünde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre dolaşmak için evden çıkıp yolda yürüyüş yapan Halil T.(68) eski gülyağı fabrikası önüne geldiği sırada karşısından gelen M.A.(22) isimli şahıs, gömleğinin cebinde bulunan cüzdanı gasp etmeye çalıştı. Yaşanan arbede sırasında yaşlı adamın kafasına vuran ve yere düşürüp yaralayan M.A. yaşlı adamın cüzdanını ve telefonunu alıp olay yerinden kaçtı. Olayı görenlerin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Halil T. ambulans ile Burdur Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Yaşlı adamı darp ederek cüzdanını ve telefonunu çalan M.A. isimli şüpheli ise çok geçmeden yaşanan kovalamacanın ardından Burç Mahallesi Aşıklar Parkı civarında kıskıvrak yakalanarak gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen M.A. tutuklanarak cezaevine gönderilirken gasp ettiği Bin 900 TL para ve yaşanan kovalamaca esnasında düşürdüğü yaşlı adama ait cep telefonu sahibine teslim edildi.
Göl manzaralı, gül kokulu bahçelerde hasat erken başladı
12 Mayıs 2024 Pazar - 13:27 Göl manzaralı, gül kokulu bahçelerde hasat erken başladı Güller ve göller diyarı olarak bilinen Burdur’da göl kenarında yapılan gül yetiştiriciliğinde bu sene iklim şartlarından dolayı hasat 3 hafta erken başladı. Yılda ortalama 30 ton civarında yapılan hasadın, sezonun erken başlaması nedeniyle bu sene 100 ton civarında olması bekleniyor. Yonca ve mısıra göre daha az su tüketen gül hem gölün kurumasını geciktirirken hem de bölge ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Ortalama 500 kilogram gülden 100-150 gram üretilen gül yağının litre fiyatının 10 ile 12 bin Euro olması bekleniyor. Güller, göller, diyarı olarak anılan Burdur’da az bilinse de nesillerdir yapılan gül yetiştiriciliği birçok ailenin geçim kaynağı. Hasat zamanına kadar gözü gibi baktıkları gülleri toplayıp suyunu ve yağını çıkaran yetiştiriciler bunları ilaç ve kozmetik alanında kullanıma sunuyorlar. Normalde 15 Mayıs gibi başlayan gül hasadı bu sene iklim şartları nedeniyle 3 hafta erken başladığı için ortalama 30 ton civarında yapılan hasat miktarının bu yıl 3 katına çıkması bekleniyor. Burdur Gölü kenarında yetiştirilen güller yonca ve mısıra göre daha az su tükettiği için ve gölün kuruyan bölgelerinde oluşan tozlaşmayı engellediği için çevre ve sağlığa büyük fayda sağlarken yapılan eko turizm ve ürün fiyatının yüksek olması nedeniyle de ekonomiye can veriyor. Yıllar önce Burdur Gölü’nü kurtarmak amacıyla Lisinia Projesi’ni başlatan ve bölgede yetiştirdiği, lavanta, adaçayı ve gül gibi az su tüketen bitkilerle susuz tarımın yaygınlaşmasında öncülük eden Öztürk Sarıca, “2005 yılında Burdur’un Karakent köyünde göl kenarında başlattığımız Lisinia proje çalışmaları çerçevesinde özellikle vahşi sulamaya alternatif damlama sulama sistemi ile gül yetiştiriciliğine başladık. Her geçen yıl küresel ısınmanın etkileri yöremizde fazlasıyla hissedilmekte. O yüzdendir ki iki haftadan beri gül topluyoruz. Ama daha sadece güllerin yan tarafları ve büyük bir kısmı açmamış durumda. Dolayısıyla gül hasadı bu yıl neredeyse 45 güne kadar uzayacak. Tabii bu süreçte bakımları ve gerekli işlemler yapılmaya devam ediyor” dedi. Hasat miktarı geçen seneye göre 2-3 katına çıktı Geçen yıla göre toplam hasat miktarının yaklaşık 2-3 katına çıktığını belirten Sarıca, “Geçen yılki almış olduğumuz 30 tonluk gül, bu yıl 100 tonlara çıkma durumunda ve bizim toplamda 30 litreye yakın bir gül yağı beklentimiz var. Tabii ki gül fiyatları bu yıl ne olur bilemiyorum ama geçen yıl 1 kilogram gül yağı 12 bin Euro’dan satılmaktaydı. Bu yıl ise yine 10 bin ile 12 bin Euro arasında bir fiyat beklentimiz var. Ama bu arz talep çekişmesi içinde bu fiyat belirlenmesi yapılacak tabii. Tahminimce fiyatlar bu sıralarda seyredecek” şeklinde konuştu. "Gül az su tükettiği için hem göle katkımız var hem de eko turizm ile bölge ekonomisine" Göl kenarında yetiştirilen güllerin hem göle hem de ekonomiye büyük katkısının olduğunu söyleyen Sarıca, “Gül özellikle mısır ve yoncaya göre yüzde 75 oranında daha az su tüketen bir bitki. Dolayısıyla gül üretiminde hem göle katkımız hem doğaya katkımız hem de bölge ekonomisine çok ciddi anlamda katkımız oluyor. Bu anlamda özellikle yörenin zenginleşmesi, yöredeki gül kültürünün devam ettirilmesi konusunda biz gülle ilgili faaliyetlerimize devam ediyoruz. Gül tarım alanları son yıllarda artıyormuş gibi görünse de toplamda üretilen gül miktarında her geçen yıl bir miktar azalma var. Bu küresel ısınmanın etkilerinden kaynaklanan bir durum. Bu yüzden her geçen yıl Türkiye’nin ciddi bir yurtdışı satış kalemi olan gül yağının aynı miktarlarda üretilmesi için bir miktar daha dikimlerin yapılması gerekiyor. Bu konudaki çalışmalarımızda şu an devam etmekte. Aynı zamanda gül, yörenin bir kültürü olması yanında bir eko turizm aracı. Önümüzdeki yıllarda yörede eko turizmin ciddi anlamda canlanacağını düşünüyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız şu anda bütün hızıyla devam ediyor. İlk gül turlarımızı geçen hafta itibari ile kabul etmeye başladık. Şu anda ilk gül turları için gelenler var, bu konuyla ilgili bağlantı yapmaya çalışanlar var. Geçen yıl sezon 15 Mayıs’ta başlamıştı, bu yıl ise çok daha erken, üç hafta erken gül sezonu açıldı. Şu an da gül turları için bekleyenler var. Önümüzdeki günlerde hızlı bir şekilde turlar devam edecektir ki son yıllarda biz özellikle gül turizminde yüzde yüzlere varan bir ivme yakalamış durumdayız. O yüzden ziyaret talepleri şu anda fazlasıyla artmış durumda” dedi. 500 kilo gülden 100-150 gram yağ elde ediyoruz Sabahın erken saatlerinde göl manzaralı tarlalarda başlayan hasat güllerin toplanmasının ardından gül yağı çıkarma tesislerinde devam ediyor. Tarlalardan getirilen güllerin hangi aşamalardan geçtiğini de anlatan Sarıca, “Tarlalardan gelen gülleri kazana doldurduktan sonra ortalama 500 kilogram oranında kazanlara gülü basıyoruz. Onun üzerine güllerin yanmaması için üzerine biraz su gezdirdikten sonra serpantinlere buhar vererek suyun kaynamasını sağlıyoruz. Su kaynadıktan sonra gülün içinden geçerken buharlar, yapısına gülün yağını da alarak bu şeklinde seperatöre geliyor. Seperatörde soğuk suyun dolaştığı borular var. Oralarda yoğunlaşarak aşağıdaki florentin kabına kadar iniyor. Florentin kabında üst kısımda yağ, alt kısımda da gül suyu birikiyor. Ortalama bir kazana 500 kilogram gül basabiliyoruz tabi bunlar büyük kazanlar. Yani gülün yağ verimine göre bir kazandan 100 ile 150 gram arasında bir gül yağı alabiliyoruz” dedi. Gül yağı güzel kokusu, içinde barındırdığı vitaminler ve sakinleştirici ve ferahlatıcı özelliği nedeniyle kozmetikte, temizlikte ve aromaterapide, saç bakım ürünlerinde, cilt bakım ürünlerinde kullanılıyor.
MAKÜ öğrencileri, Mehmet Akif Ersoy’un yapay zeka modelini oluşturdu
10 Mayıs 2024 Cuma - 18:46 MAKÜ öğrencileri, Mehmet Akif Ersoy’un yapay zeka modelini oluşturdu Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencileri, milli şair Mehmet Akif Ersoy’u modern teknolojiyle buluşturarak dikkat çekici bir projeye imza attı. Yapay zeka alanında yaptıkları çalışmalarla dikkat çeken Sanat ve Tasarım Fakültesi öğrencilerinden oluşan ekip, Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerini derin öğrenme teknikleriyle analiz ederek, onun tarzını ve dil kullanımını yapay zeka ile modellemeyi başardı. Proje, metahuman teknolojisinin yapay zeka entegrasyonu ile oluşturuldu. MAKÜ Rektörlük binasının giriş katında oluşturulan Mehmet Akif Ersoy’un hayatının ve eserlerinin anlatıldığı bölümde bulunan ekranda yapay zeka teknolojisi ile oluşturulan Mehmet Akif Ersoy karakteri ziyaretçiler tarafından kendisine sorulan soruları analiz edip doğaçlama bir şekilde cevap verir halde hazırlandı. Proje üreticilerinden MAKÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Görsel İletişim Tasarım Bölümü 4. Sınıf öğrencisi Furkan Köroğlu proje ile ilgili olarak, "Projemizin ilk aşaması olarak Mehmet Akif Ersoy’un gerçekçi yüz hatlarını elde etmek adına üniversitemizde bulunan balmumu heykelinden faydalandık. Bu heykeli fotogrametri tekniği ile üç boyutlu ortama aktardık. Bu sayede kendisinin gerçeğe en yakın olan yüz hatlarını elde ettik. Projeyi yaparken Mehmet Akif Ersoy üzerine bir proje yaptığımız için gerçekten çok mutluydum. Daha öncede bu şekilde bir projede çalışmamıştım. Benim için de bir deneyim oldu. Zaten projemizde kurumlar arasında eşi benzeri olmayan bir proje. Açıkçası biz de bunun için uğraştık. Gayet memnunum yapabileceğimizin en iyisini yaptığımızı düşünüyorum" dedi. Projede Mehmet Akif Ersoy’un görsel kimliğini oluşturan MAKÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Görsel İletişim Tasarım Bölümü 4. Sınıf öğrencisi Yusuf Akkuş ise, "Gerekli 3D yazılımları kullanarak Mehmet Akif Ersoy’un saç, sakal, bıyık ve kıyafetlerini oluşturdum. Ben yapabileceğimizin en iyisini yaptığımızı düşünüyorum. Buna benzer birkaç projede daha çalışmıştım. Rektörümüz Hüseyin Dalgar’ın da 3D karakterini yapmıştık. Bu da ondan sonra yaptığımız en güzel iş diyebilirim. Mehmet Akif Ersoy işin içerisindeydi çünkü. Olabildiğince ona benzetmeye çalıştık. Gerçekten bu projeyi yaptığımız için mutluyum. Üniversitemize böyle bir katkıda bulunduğum için de mutluyum" şeklinde konuştu. Projenin yapay zeka entegrasyonu bölümünde yer alan MAKÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Görsel İletişim Tasarım Bölümü 4. Sınıf öğrencisi Muhammet Salih Kara, “Üniversitemizde bulunan Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Mehmet Akif’i Araştırma Kurumu içerisinde bulunan verileri kullandık, başlıca araştırmaları. Devamında internetteki belli başlı verileri alarak yapay zeka modelimizi eğittik. Ettiğimiz model Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı şiirler, yaşantıları, geçmişleri ve bir çok bilgiyi barındırıyor. Bununla birlikte de kendisine yapay zeka entegrasyonu sağladık. Sesli bir şekilde etkileşime geçilebilir vaziyete getirdik ve ziyaretçiler Mehmet Akif Ersoy Müzesi’ne geldiklerinde kendisiyle etkileşime geçip kendisiyle alakalı sorular sorabilecekler" dedi. Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Kara ise, “Proje, rektörlüğün inisiyatifinde, daha doğrusu onların kararıyla Mehmet Akif’e ait bir alan oluşturulması amacıyla ortaya atılmış bir fikirdi. Üniversitemizin içerisinde zaten bir araştırma merkezi çerçevesinde Akif’e ait verilerin sergilendiği bir alanımız vardı. Fakat rektörlük binasında da böyle bir alan oluşturma fikriyle Akif’in hem milli hem manevi şahsiyetini insanlara, ziyaretçilere aktarabilecek, küçük de olsa bir alan hazırladık ve burada ona ait bir takım belge ve bilgilerin, fotoğrafların yer aldığı alan oluşturduk. Ben de bu alanın tasarım geliştirme sürecinde rol aldım. Oluşturulan alanın bir kısımda Akif’in hayat hikayesini, bir kısımda ailesini sergiledik. Ailesiyle olan ilişkilerini, hatta bir torununa yazdığı şiirlere de yer vermiş olduk. İstiklal Marşı’na ait bir alan var aynı zamanda. Safahat eserine ait bir alan var. Bunlar zaten halihazırda bilinen ve başka yerlerde de var olan belgeler, bilgiler ama biz burayı farklılaştırmak amacıyla yapay zeka destekli bir proje içerisine yerleştirelim fikri ile daha yenilikçi, insanların dikkatini çekebilecek bir yere nasıl dönüştürebiliriz sorusuyla, öğrencilerimizin de katkılarını alarak yapay zeka destekli bir sanal karakter oluşturduk ve bu karakterin insanlarla yani burayı ziyaret eden ziyaretçilerle birlikte karşılıklı soru-cevap şeklinde konuşabildiği, hatta öğrenerek sürekli kendini güncelleyen bir karakterle insanların merak ettiklerini direkt olarak Mehmet Akif’in ağzından duymalarını istedik. Takdir edersiniz ki Akif’in sesinin bilinmediği gerçeği var. Yani herhangi bir kayda sahip değiliz. Fakat burada biz hem modellerken hem sesini tasarlarken açıkçası biraz hayal gücümüzü biraz gerçekte var olan fotoğrafları ve tahminen sesli tasarımı ortaya koyduk. Neticede ortaya güzel bir proje çıktı öğrencilerimizin de çok büyük emekleriyle. Karakter televizyon ekranında aktif olarak sürekli bekliyor. Altında bir klavye içerisinde tuşa basarak kendisiyle etkileşim kurabiliyorsunuz. Sizi dinliyor öncelikle, daha sonra sizin sorduğunuz soruları birkaç saniye bekleyerek kafasında kurguluyor. Tabi bu tamamen doğaçlama ve her seferinde farklı bir cevap veren bir yazılım sayesinde gerçekleşiyor. Konulara dair fikirlerini, geçmişte yaşanan tarihi olaylara dair fikirlerini, Safahat’i, İstiklal Marşı’nı ve diğer eserlerini yazarken hissettiği duyguları çok açık sözlülükle ifade ediyor" açıklamasında bulundu.
Türk müziğinin ineklerin süt verimini artırdığı akademik olarak ispatlandı
10 Mayıs 2024 Cuma - 15:35 Türk müziğinin ineklerin süt verimini artırdığı akademik olarak ispatlandı Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Çiftliğinde Devlet Konservatuarı ile ortak düzenlenen "Türk Müziğinin Süt İneklerinin Hormon ve Süt Verimi Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi" projesi çerçevesinde ineklere Türk müziği dinletilerek süt veriminin arttığı gözlemlendi. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı, Veteriner Fakültesi, Gıda Tarım ve Hayvancılık MYO, MAKÜ Çiftliği’nin de iş birliği yaptığı "Müziğin Süt İneklerinin Hormon ve Süt Verimi Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi" projesi meyvelerini veriyor. Çiftlikte yetiştirilen ineklere dinletilen Türk Müziği’nin ardından ineklerin daha sakin ve huzurlu bir ortamda beslendikleri için süt veriminde de artış sağlandığı gözlemlendi. Proje sorumlusu MAKÜ Müzik Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Zeki Nacakcı projesi hakkında MAKÜ Çiftliği’ndeki ineklere uyguladıkları projelerinde müziğin her bir tarzına ineklerin farklı tepkiler verdiklerini, müzikli ortamda durmalarının onlardaki mutluluk hormonlarında değişim gösterdiğini ve bu sayede de süt verimlerinin de arttığını aktardı. Daha önce birçok farklı yerde uygulanan bu yöntemin MAKÜ’de uygulanan bu sistemin farkının ise Türk Halk Müziği ve yöresel müzikler dinletmeleri olduğunu belirtti. Ayrıca proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. Zeki Nacakcı, "Müziğin canlılar üzerindeki etkisine yönelik birçok çalışma vardır. Biz de bu projede ineklerin süt verimini artırabilir miyiz düşüncesiyle hareket ederek MAKÜ Çiftliği’nde müzik denemeleriyle ineklerimizin süt verimini artırmaya yönelik bir proje başlattık. Bizim dünyada yapılan diğer projelerden farkımız onlar klasik müzik temelli araştırmalar yaparken biz bunu Türk halk müziği ile, yöre müzikleri ile, meditasyon müzikleri ile şekillendirme çalışması başlattık. Bunun öncelikli etapta dünyadan çok daha farklı olarak fareler üzerinde, atlar üzerinde, onlarında stres hormonlarını ve süt verimini artırıcı hormonları üzerinde çalışmalarını yaptık. Bu çalışmalarda belli başlı müzikleri belirledik ve hangi desibelde vereceğimizi, hangi sürelerde vereceğimizi, ne kadar vereceğimiz gibi konuları önce atlar üzerinde yapılan araştırmalar ile belirledikten sonra çiftlikte ineklere günün belirli saatlerinde müzik dinletiyoruz. Bir de biliyoruz ki inekler en çok süt sağarken strese giriyorlar. Onlara o noktada farklı müzikler dinletip Pavlov’un şartlı deneysel olarak yapmış olduğu araştırma gibi bizde farklı denemeler yapıyoruz. Tabii bunların sonuçlarını daha almadık ama görünen o ki şu anda olumlu yönde gidiyoruz. Çünkü yaptığımız ön araştırmalara göre ineklerin müziğe çok güzel tepki verdiğini görüyoruz. Hatta ben ilk projeye başladığımda çok da şaşırmıştım, bu kadar aşırı bir tepki beklemiyordum. Direkt bütün sese odaklanarak hareket ediyorlar. İlk etap araştırmalarımızda Türk halk müziğine, caz müziğine, meditasyon müziklerine diğer müziklere oranla daha çok tepki verdikleri görülüyor. Proje sonuçlandıktan sonra bunun bilimsel verileri makaleler ve bilimsel ortamlarda açıklanacak. O zaman çok daha net veriler elimize ulaşmış olacaktır" dedi. "İneklerin stresleri az olunca süt verimi de artıyor" İneklerin süt veriminin dış etkenlere bağlı olduğunu ve mutlu olduklarında süt veriminde artış yaşandığının altını çizen Prof. Dr. Nacakcı, "Benim diğer uzman arkadaşlardan aldığım davranışları ile ilgili bilgilere göre, inekler stresleri ne kadar az olursa o kadar süt verimleri artıyor. Dolayısıyla normal yemeklerini yedikten sonra dinlenme modlarındaki müziklerin aslında meditasyon ve onları çok hareket ettirmeyecek bir tarzda müzik olduğu zaman onların çok daha rahat yattıkları ya da dinlendiklerini görüyoruz. Bu da onların günlük süt üretimlerini artırdığı gibi hareketli müziklerde de çok daha canlı hissediyorlar. İnsanlar nasıl farklı müziklere farklı tepkiler gösteriyorlar aynı hayvanlar da farklı müziklere farklı tepkiler gösteriyorlar ve bunun sonuçlarını da alıyoruz. Proje başlayalı bir yıl oldu. Bir yıl süresi içerisinde değerli veriler elde ettik. Bunu gerek kan alma örneklerinde, gerekse davranışlarını gözlemleyerek de görüyoruz. Projenin sonlarına doğru geldik. Yaklaşık 3 ay içinde de projemiz sonuçlanacak. 3 ay sonra da basın mensupları ile bu verileri paylaşacağız" şeklinde konuştu. "Projede farklı fakültelerden 15 kişi yer alıyor" Projenin büyük katılımlı bir proje olduğundan bahseden Prof. Dr. Nacakçı, "Proje ekibimiz büyük. Veteriner Fakültesinde branşları çok farklı olan hekim arkadaşlarımızdan da destek alıyoruz. Laborantından hayvan davranışlarını gözlemleyen veterinerlere kadar. Yine biz de konservatuvar bölümünden farklı müzik türleriyle uğraşan arkadaşlarımızdan çok farklı destekler alıyoruz. Projemize yaklaşık 15 kişi destek veriyor. Bu da projenin büyüklüğünü ve başarıya ulaşmasında katkı veriyor" sözlerini sarf etti. "Merkezimizde hayvanlar üzerinde 40’ın üzerinde çalışma yapılıyor" MAKÜ Çiftliği’nde yer alan hayvanlar üzerinde farklı çalışmalar yapıldığını dile getiren Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi ve Tarım Hayvancılık ve Gıda Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Dr. Öğr. Üyesi İlktan Baştan ise proje ile ilgili olarak, "Merkezimiz bünyesinde 40’ın üzerinde çalışma yapılmakta. Lisans ve lisansüstü öğrencilerimizin yanı sıra birçok bilimsel araştırma da uygulanmaktadır. Bunlardan bir de müziğin süt verimi üzerindeki artmasının araştırılması. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bölgesel Kalkınma Odaklı üniversite ve hayvancılık alanında özel desteklenen bir üniversite. Burada da bu üniversitenin farklı birimlerinde farklı disiplinlerinde hayvancılığın veriminin nasıl artırılabilir, nasıl daha iyiye götürülebilir, onun bir çalışma örneğini görüyoruz. Burada Güzel Sanatlar Fakültesi, Konservatuvar, Fen Edebiyat Fakültesi, Mimarlık Mühendislik Fakültesinden birçok hocamızın aynı zamanda eşgüdümlü araştırmaları yürütülmektedir. Amacımız bölgemizdeki hayvancılığa bir örnek, bir rol model olabilmektir" dedi.
Türk müziğinin ineklerin süt verimini artırdığı akademik olarak ispatlandı
10 Mayıs 2024 Cuma - 15:27 Türk müziğinin ineklerin süt verimini artırdığı akademik olarak ispatlandı Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Çiftliğinde Devlet Konservatuarı ile ortak düzenlenen Türk Müziğinin süt ineklerinin hormon ve süt veriminin incelenmesi projesi çerçevesinde ineklere Türk müziği dinletilerek süt veriminin arttığı gözlemlendi. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı, Veteriner Fakültesi, Gıda Tarım ve Hayvancılık MYO, MAKÜ Çiftliğinin de işbirliği yaptığı “Müziğin süt ineklerinin hormon ve süt verimi üzerindeki etkisinin incelenmesi ”projesi meyvelerini veriyor. Çiftlikte yetiştirilen ineklere dinletilen Türk Müziği’nin ardından ineklerin daha sakin ve huzurlu bir ortamda beslendikleri için süt veriminde de artış sağlandığı gözlemlendi. Proje sorumlusu MAKÜ Müzik Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Zeki Nacakcı projesi hakkında MAKÜ çiftliğindeki ineklere uyguladıkları projelerinde müziğin her bir tarzına ineklerin farklı tepkiler verdiklerini, müzikli ortamda durmalarının onlardaki mutluluk hormonlarında değişim gösterdiğini ve bu sayede de süt verimlerinin de arttığını aktardı. Daha önce birçok farklı yerde uygulanan bu yöntemin MAKÜ’de uygulanan bu sistemin farkının ise Türk Halk Müziği ve yöresel müzikler dinletmeleri olduğunu belirtti. Ayrıca Proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. Zeki Nacakcı; “Müziğin canlılar üzerindeki etkisine yönelik bir çok çalışma vardır. Bizim de bu projede çıkış noktamızdan bir tanesi de ineklerin süt verimini arttırabilir miyiz düşüncesiyle hareket ederek MAKÜ çiftliğinde müzik denemeleriyle ineklerimizin süt verimini arttırmaya yönelik bir proje başlattık. Bizim dünyada yapılan diğer projelerden farkımız onlar klasik müzik temelli araştırmalar yaparken biz bunu Türk Halk Müziği ile, yöre müzikleri ile, meditasyon müzikleri ile şekillendirme çalışması başlattık. Bunun öncelikli etapta dünyadan çok daha farklı olarak fareler üzerinde, atlar üzerinde, onlarında stres hormonlarını ve süt verimini arttırıcı hormonları üzerinde çalışmalarını yaptık. Bu çalışmalarda belli başlı müzikleri belirledik ve hangi desibelde vereceğimizi, hangi sürelerde vereceğimizi, ne kadar vereceğimiz gibi konuları önce atlar üzerinde yapılan araştırmalar ile belirledikten sonra çiftlikte ineklere günün belirli saatlerinde müzik dinletiyoruz. Bir de biliyoruz ki inekler en çok süt sağarken strese giriyorlar. Onlara o noktada farklı müzikler dinletip Pavlov’un şartlı deneysel olarak yapmış olduğu araştırma gibi bizde farklı denemeler yapıyoruz. Tabi bunların sonuçlarını daha almadık ama görünen o ki şu anda olumlu yönde gidiyoruz. Çünkü yaptığımız ön araştırmalara göre ineklerin müziğe çok güzel tepki verdiğini görüyoruz. Hatta ben ilk projeye başladığımda çok da şaşırmıştım, bu kadar aşırı bir tepki beklemiyordum. Direk bütün sese odaklanarak hareket ediyorlar. İlk etap araştırmalarımızda Türk Halk Müziğine, caz müziğine, meditasyon müziklerine diğer müziklere oranla daha çok tepki verdikleri görülüyor. Proje sonuçlandıktan sonra bunun bilimsel verileri makaleler ve bilimsel ortamlarda açıklanacak. O zaman çok daha net veriler elimize ulaşmış olacaktır.” dedi. -İneklerin stresleri az olunca süt verimi de artıyor İneklerin süt veriminin dış etkenlere bağlı olduğunu ve mutlu olduklarında süt veriminde artış yaşandığının altını çizen Prof. Dr. Nacakcı; “Benim diğer uzman arkadaşlardan aldığım davranışları ile ilgili bilgilere göre inekler stresleri ne kadar az olursa o kadar süt verimleri artıyor. Dolayısıyla normal yemeklerini yedikten sonra dinlenme modlarındaki müziklerin aslında meditasyon ve onları çok hareket ettirmeyecek bir tarzda müzik olduğu zaman onların çok daha rahat yattıkları ya da dinlendiklerini görüyoruz. Bu da onların günlük süt üretimlerini artırdığı gibi hareketli müziklerde de çok daha canlı hissediyorlar. İnsanlar nasıl farklı müziklere farklı tepkiler gösteriyorlar aynı hayvanlar da farklı müziklere farklı tepkiler gösteriyorlar ve bunun sonuçlarını da alıyoruz. Proje başlayalı bir yıl oldu. Bir yıl süresi içerisinde değerli veriler elde ettik. Bunu gerek kan alma örneklerinde, gerekse davranışlarını gözlemleyerek de görüyoruz. Projenin sonlarına doğru geldik. Yaklaşık 3 ay içinde de projemiz sonuçlanacak. 3 ay sonra da basın mensupları ile bu verileri paylaşacağız.” şeklinde konuştu. Projede farklı fakültelerden 15 kişi yer alıyor Projenin büyük katılımlı bir proje olduğundan bahseden Prof. Dr. Nacakçı; “Proje ekibimiz büyük. Veteriner Fakültesinde branşları çok farklı olan hekim arkadaşlarımızdan da destek alıyoruz. Laborantından hayvan davranışlarını gözlemleyen veterinerlere kadar. Yine biz de konservatuvar bölümünden farklı müzik türleriyle uğraşan arkadaşlarımızdan çok farklı destekler alıyoruz. Projemize yaklaşık 15 kişi destek veriyor. Bu da projenin büyüklüğünü ve başarıya ulaşmasında katkı veriyor.” sözlerini sarf etti. Merkezimizde hayvanlar üzerinde 40’ın üzerinde çalışma yapılıyor MAKÜ çiftliğinde yer alan hayvanlar üzerinde farklı çalışmalar yapıldığını dile getiren Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi ve Tarım Hayvancılık ve Gıda Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Dr. Öğr. Üyesi İlktan Baştan ise proje ile ilgili olarak; “Merkezimiz bünyesinde 40’ın üzerinde çalışma yapılmakta. Lisans ve lisansüstü öğrencilerimizin yanı sıra birçok bilimsel araştırma da uygulanmaktadır. Bunlardan bir de müziğin süt verimi üzerindeki artmasının araştırılması. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bölgesel Kalkınma Odaklı üniversite ve hayvancılık alanında özel desteklenen bir üniversite. Burada da bu üniversitenin farklı birimlerinde farklı disiplinlerinde hayvancılığın veriminin nasıl artırılabilir, nasıl daha iyiye götürülebilir, onun bir çalışma örneğini görüyoruz. Burada Güzel Sanatlar Fakültesi, Konservatuvar, Fen Edebiyat Fakültesi, Mimarlık Mühendislik Fakültesinden bir çok hocamızın aynı zamanda eşgüdümlü araştırmaları yürütülmektedir. Amacımız bölgemizdeki hayvancılığa bir örnek, bir rol model olabilmektir” dedi.
Yaptıkları tahta arabalarla yarış düzenleyip çocukluk eğlencelerini geleneksel hale getiriyorlar
09 Mayıs 2024 Perşembe - 10:07 Yaptıkları tahta arabalarla yarış düzenleyip çocukluk eğlencelerini geleneksel hale getiriyorlar Burdur’un Gölhisar ilçesine bağlı Yeşildere köylüleri çocukken oynadıkları tahta arabaları tekrar yaparak bayramlarda geleneksel hale gelen tahta araba yarışı düzenliyor. Tasarladıkları araçların hünerlerini de sergileyen köylüler, kurdukları dernek koordinesinde düzenledikleri bu etkinlikle hem kaynaşıyor hem de doyasıya eğleniyor. Burdur’un Gölhisar ilçesine bağlı Yeşildere köyünde yıllardır Ramazan Bayramı’nın ikinci gününde tüm köylülerin katılımıyla tahta araba yarışı düzenleniyor. Köyde kurdukları Gölhisar Yeşildere Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği koordinesinde düzenledikleri bu etkinlikle bayramlarda bütün köylülerin bir arada toplanıp kaynaşması sağlanırken köylülerin geçmişte oynadıkları tahta arabaların gelecek nesillere de aktarılması hedefleniyor. Akdeniz bölgesinde olmasına rağmen Karadeniz köylerinin yapısını andıran Yeşildere köyünde farklı ağaç türlerinin karışımıyla yaptıkları birbirinden farklı tahta arabalarla yarışan köylüler, bunu bir gelenek haline getirip bundan sonraki senelerde de devam ettireceklerini dile getiriyor. Yeşildere köyü sakinlerinden Adem Semerci, "Bu tahta arabayı biz çocukluğumuzdan beri yapıyoruz. Geleneksel olarak Ramazan Bayramı’nda düzenlediğimiz tahta araba yarışı için bu arabaları yaptık. Arabada pinar, çam, selvi gibi farklı ağaç türlerini kullanıyoruz. Neredeyse 10 dakika içinde bir arabayı hazır hale getiriyoruz" dedi. Yine Yeşildere köyünün bir başka sakini Sait Yıldırım ise, "Bu tahta arabalarını yaparak Ramazan Bayramlarının ikinci gününde geleneksel olarak yarışma yapıyoruz ve çok eğlenceli oluyor. Biz çocukluğumuzdan beri bu arabalara biniyoruz. Hem eğleniyoruz hem de eskileri hatırlamış oluyoruz" şeklinde konuştu. Yeşildere Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Sait Yıldırım da yaptıkları bu yarışma hakkında, "Çocukluğumuzda ve gençliğimizde bindiğimiz tahta araçlarla yaptığımız tahta araba yarışlarını geleneksel hale getirerek Ramazan Bayramı’nın ikinci günleri yarış düzenliyoruz. Bu yarışı biz çocukluğumuzda da yapardık. Şimdilerde bu araçlara binilmediği için gençlerimiz ile birlikte bayramları neşeli bir hale getirmek adına bu etkinliği düzenliyoruz. Bizim köyümüz orman köyü olduğu için Karadeniz iklimine benziyor. O yüzden engebeli bir arazimiz var. Köyümüzün yukarısından aşağıya kadar 800 metrelik bir parkurda yarış yapıyoruz. Gençlerimiz ve köylülerimiz ile birlikte neşeli bir bayram geçiriyoruz" dedi. Yaptıkları arabalarla köy içerisinde yokuş aşağı yarışan gençler, düşe kalka tamamladıkları yarışla hem köylülerin yüzünü güldürüyor hem de bir arada olmalarını sağlıyor.
Kazada ölen yaşlı kadın, yardıma koşan çobanın akrabası çıktı
09 Mayıs 2024 Perşembe - 09:18 Kazada ölen yaşlı kadın, yardıma koşan çobanın akrabası çıktı Burdur’un Yeşilova ilçesinde şarampole uçan otomobilin 76 yaşındaki sürücüsü, aracın altında kalarak hayatını kaybetti. Yardıma koşan ve yaşlı kadının akrabası olduğunu gören çoban ise büyük şok yaşadı.Kaza, Karamanlı yolunun 4. kilometresinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Yeşilova’dan Karamanlı istikametine seyir eden Aysel Kılınç (76) idaresindeki 15 LA 725 plakalı Tofaş otomobil, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkıp takla atarak şarampole devrildi. Kazayı gören çoban İrfan Er’in 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. O sırada kazayı gören ve yoldan geçen vatandaşlar yan duran otomobili düzelttiklerinde Aysel Kılınç’ı arabanın altında hareketsiz şekilde kanlar içinde buldu. Olay yerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı kontrolde Kılınç’ın hayatını kaybettiği belirlendi. Jandarma olay yeri inceleme ekiplerinin çalışmalarının ardından yaşlı kadının cenazesi, otopsi yapılmak üzere Yeşilova Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Aysel Kılınç’ın kaza sırasında emniyet kemerinin takılı olmadığı için araçtan fırladığı ve arabanın altında kalarak ezildiği öğrenildi.Ölen kadın yardıma koşan çobanın akrabası çıktıKazayı görünce yardıma koşan çoban İrfan Er, “Ben ileride koyun otlatıyordum. Bir anda sesi duyunca ayağa kalkıp baktığımda arabanın yan yattığını gördüm. Hemen yardıma koştum ve 112’yi arayarak haber verdim. Arabanın yanına geldiğimde içinde kimse yoktu, etrafında aramaya başladım. Yoldan geçenler de gelince arabayı çevirdik, o zaman olayı anladık. Emniyet kemeri takılı olmadığı için kaza esnasında camdan sarkarak arabanın altında kalmış meğer kadın. Kadının yüzünü minder kapatmıştı. O yüzden belki canlıdır diyerek yüzünü açtık. Arkadaşlar yaşayıp yaşamadığını anlamak için nabzına baktığında hayatını kaybettiğini anladık. Sonra ben şüphelendim acaba bizim akraba mı diye, merak edip baktığımda bizim akrabamız olduğunu gördüm” dedi.
Kazada ölen yaşlı kadın, yardıma koşan çobanın akrabası çıktı
08 Mayıs 2024 Çarşamba - 21:08 Kazada ölen yaşlı kadın, yardıma koşan çobanın akrabası çıktı Burdur’un Yeşilova ilçesinde şarampole uçan otomobilin 76 yaşındaki sürücüsü, aracın altında kalarak hayatını kaybetti. Yardıma koşan ve yaşlı kadının akrabası olduğunu gören çoban ise büyük şok yaşadı. Kaza, Karamanlı yolunun 4. kilometresinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Yeşilova’dan Karamanlı istikametine seyir eden Aysel Kılınç (76) idaresindeki 15 LA 725 plakalı Tofaş otomobil, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkıp takla atarak şarampole devrildi. Kazayı gören çoban İrfan Er’in 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. O sırada kazayı gören ve yoldan geçen vatandaşlar yan duran otomobili düzelttiklerinde Aysel Kılınç’ı arabanın altında hareketsiz şekilde kanlar içinde buldu. Olay yerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı kontrolde Kılınç’ın hayatını kaybettiği belirlendi. Jandarma olay yeri inceleme ekiplerinin çalışmalarının ardından yaşlı kadının cenazesi, otopsi yapılmak üzere Yeşilova Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Aysel Kılınç’ın kaza sırasında emniyet kemerinin takılı olmadığı için araçtan fırladığı ve arabanın altında kalarak ezildiği öğrenildi. Ölen kadın yardıma koşan çobanın akrabası çıktı Kazayı görünce yardıma koşan çoban İrfan Er, “Ben ileride koyun otlatıyordum. Bir anda sesi duyunca ayağa kalkıp baktığımda arabanın yan yattığını gördüm. Hemen yardıma koştum ve 112’yi arayarak haber verdim. Arabanın yanına geldiğimde içinde kimse yoktu, etrafında aramaya başladım. Yoldan geçenler de gelince arabayı çevirdik, o zaman olayı anladık. Emniyet kemeri takılı olmadığı için kaza esnasında camdan sarkarak arabanın altında kalmış meğer kadın. Kadının yüzünü minder kapatmıştı. O yüzden belki canlıdır diyerek yüzünü açtık. Arkadaşlar yaşayıp yaşamadığını anlamak için nabzına baktığında hayatını kaybettiğini anladık. Sonra ben şüphelendim acaba bizim akraba mı diye, merak edip baktığımda bizim akrabamız olduğunu gördüm” dedi.