Yerel Haberler
Bayburt
Bayburtlu gaziler için spor etkinliği düzenlendi 19 Eylül 2024 Perşembe - 14:55:43 19 Eylül Gaziler Günü, Bayburt’ta çeşitli spor etkinlikleriyle kutlandı. Bayburtlu gaziler, spor etkinliğinde bir araya geldiler. Çelenk sunumuyla, şehitlikteki temsili mezarlara karanfil bırakılmasıyla başlayan 19 Eylül Gaziler Günü programı, yürüyüş ve spor etkinliğiyle devam etti. Protokol üyelerinin de katılımıyla gerçekleştirilen ’Kahramanlarla Yürüyoruz’ yürüyüş etkinliğinde iç güvenlik ve Kıbrıs gazileri Dörtyol mevkiinden Türk bayraklarıyla Saray Bahçesi kent meydanına kadar yürüdüler. Yürüyüş, Saray Bahçesi’nde son bulurken, burada ’Kahramanlar Sahada, Kalbimiz Onlarla Spor Etkinlikleri’ düzenlendi, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü bünyesindeki sporcular tarafından gösteriler yapıldı. Jimnastik, karate, tekvando sporcuları programa katılanlara hünerlerini sergilediler. Sporcuların gösterileri, izleyenlerden tam not alırken bu sefer gaziler spor etkinliklerine katılarak voleybol oynayıp, bilek güreşi yaptılar. Renkli görüntülerin ortaya çıktığı etkinlikte Bayburt Valisi Mustafa Eldivan da gazilerin oyunlarına eşlik etti. İç güvenlik gazisi Kemalettin Şahin ile masa tenisi oynayan Vali Eldivan, gazi Şahin’i sergilediği performanstan ötürü tebrik etti. Bugünü düzenleyenlere, programda emeği geçenlere teşekkür eden Şehit ve Gazi Aileleri Dernek Başkanı Selami Köksal, "19 Eylül Gaziler Günü dolayısıyla program düzenlendi. Programa katkı sunan bakanlıklarımıza, sayın valimize, müdürlüklerimize çok teşekkür ediyoruz. Ezan dinmesin, bayrak inmesin diye bize verilecek olan göreve her zaman hazırız" diyerek konuştu. 1994 yılında Şırnak’ta gazi olan iç güvenlik gazisi Kemalettin Şahin de olağanüstü hal durumunda her zaman, her yerde göreve hazır olduğunu belirtti. Kıbrıs gazisi Rahmi Karabulutoğlu ise, bugün düzenlenen programdan memnuniyet duyduğunu ifade ederek, "Bugün yapılan etkinlikler bizleri çok mutlu etti. Kıbrıs gazisiyim, herhangi bir savaş durumunda ben de vatan için her zaman hazırım" dedi. Saray Bahçesi’nde düzenlenen etkinlikler, toplu fotoğraf çekiminin ardından son buldu.
Doktorların “yaşamaz” dediği minik Nursima müzik yeteneğiyle ve bestelediği müziklerle kendine hayran bırakıyor
19 Ağustos 2024 Pazartesi - 09:36 Doktorların “yaşamaz” dediği minik Nursima müzik yeteneğiyle ve bestelediği müziklerle kendine hayran bırakıyor Bayburt’ta yaşayan 9 yaşındaki Nursima Topsakal, doğuştan gelen müzik yeteneğiyle kendi bestelediği müzikleri piyanoda çalarak evde mini konserler veriyor. Doktorların, anne karnındayken kalp rahatsızlığı tanısı koyduğu, "Yaşamaz" dedikleri Nursima Topsakal, küçük bedeniyle hayata tutunmuş, anne ve babasının umudu olmuştu. Şimdilerde ise Nursima Topsakal, Bilim Sanat Merkezi(BİLSEM), müzik alanı sınavlarını başarıyla tamamlayarak, BİLSEM’de eğitim görmeye hak kazandı. Anne ve babasının yeteneğini fark ederek, müzik alanında yönlendirdikleri minik Nursima Topsakal, piyanoda çaldığı parçalarla kendine hayran bırakıyor. Küçük yaştan beri müziğe meraklı olan Nursima Topsakal’ın ilk olarak yeteneğini annesi ve babası fark etti. Kalorifer petekleri üzerinde Nursima’nın gizli gizli piyano çaldığını gören anne ve baba, Nursima için müzik kursları araştırmaya başladı. Bayburt’ta faaliyet gösteren bir müzik atölyesine kızlarını yazdırarak müzik eğitimi almasını sağlayan Topsakal çifti, bir de kızları Nursima’ya piyano aldılar. Kalp rahatsızlığı nedeniyle evde eğitim görmek durumunda kalan Nursima Topsakal, ailesinin doğru yönlendirmesiyle müziğe başladı. "Nursima’nın yetenekli olduğunu biliyordum, yeteneğinin farkındaydım" Nursima’ya 3 senedir özel müzik dersi veren müzik öğretmeni, aynı zamanda Nursima Topsakal’ın piyano eğitmeni Ertuğrul Bayhan, Topsakal’ın özel bir öğrenci olduğunu söyleyerek, "Nursima ile yaklaşık 3 senedir piyano derslerini birlikte yürütmekteyiz. Onun çok yetenekli olduğunu biliyordum, yeteneğinin farkındaydım. Özel bir öğrencimiz zaten kendisi, çok yetenekli bir öğrencimiz. Okuldaki öğretmenleri bilim sanata yazdırmışlar, sınavlar için kaydını yapmışlar. Sınav öncesi ailesi bana başvurdu, bu sınavın hazırlık süreci 6 aydır. 6 ayda tamamlanacak bir eğitim, bu süre Nursima için 2 aydır, 2 ayda biz bu süreci hallettik. O da bizim yüzümüzü kara çıkarmadı Bilim Sanat Merkezi sınavlarını kazandı. Zaten ben kazanacağını biliyordum, sınavı kazandığını duydum, kendisine başarılar diliyorum" dedi. "Her akşam boş zamanlarımda evdekilere bestelerimi çalıyorum, konser veriyorum" Gününün çoğunu evde piyano çalarak geçiren, piyanosuna aşık Nursima Topsakal, kendi bestelerini de yapıyor. Boş zamanlarında kız kardeşine, annesine, babasına mini konserler verdiğini belirten Nursima Topsakal, "9 yaşındayım, 4’üncü sınıfa geçtim. Benim küçük yaştan beri müziğe merakım var, annem ve babam bu merakımdan dolayı beni birinci sınıfta müziğe yazdırdılar ve bu piyanoyu aldılar. Anneme, babama ve kız kardeşime konser veriyorum, her akşam boş zamanlarımda kendi bestelerimi çalıyorum" diyerek konuştu. "Küçükken kendi kendine kalorifer peteği üzerinde piyano çalıyordu" Ağır bir kalp operasyonu geçiren Nursima’nın evde eğitim almak zorunda kaldığını dile getiren baba Muharrem Topsakal, kızlarının evde canı sıkılmasın diye eşi Büşra Topsakal ile birlikte neler yapacağını düşünmeye başladılar. Nursima’nın kendi kendine, gizlice kalorifer petekleri üzerinde piyano çaldığını gördükten sonra müzik kursuna yazdırdıklarını vurgulayan Muharrem Topsakal, "Nursima bundan 10 yıl önce anne rahmindeyken doktorlar bize "Kızınızın kalp rahatsızlığı var" dediler. Nursima ağır bir operasyon geçirdi, bayağı sıkıntılı süreçler geçirdik ve bugüne geldik. Bu süreçte kızımız evde eğitim almak zorunda kaldı. Evde eğitim alırken kızımızın sosyal bir aktiviteyle uğraşması gerektiğine eşimle beraber karar verdik. Sonradan Nursima’nın kendi kendine, gizlice piyano çaldığını gördük. Kalorifer petekleri üzerinde piyano çalıyordu, bu sevgi onda başlamıştı. Biz bunu görünce Nursima’nın müziğe, piyanoya böylesi bir yeteneğe sahip olduğunu düşünerek eşimle kurs araştırmaya başladık. Sonra kursa yazdırdık, belki bir sonuç alırız diyerek yola çıktık ve bu maceramız başlamış oldu. Nursima için bir sosyal aktivite oldu, ona güzel bir kapı aralanmış oldu. Bizim ona verdiğimiz destekle, öğretmeni Ertuğrul beyin vermiş olduğu destekle ondaki cevheri ortaya dışarı çıkarmış olduk. İşin doğrusu, Nursima’nın yaşantısına bir yön vermiş olduk. Şimdi arkadaşları sürekli soruyorlar: "Neden Nursima? Biz de piyano çalıyoruz" diyorlar. Nursima’nın sosyal aktivelerden, her şeyden uzak kalıp da kendi başına bir şeyleri başarabilmesi, onun hayat dolu olduğunu göstermiş oldu bize" ifadelerini kullandı. "Onun mutlu ve huzurlu olması için elimizden gelen her şeyi yaptık" diyerek konuşan baba Topsakal, "Annesi, ben, etrafındaki arkadaşları mutlu ve huzurlu olması için elimizden gelen her şeyi yaptık. Bu süreç biraz zor geçti, biraz kolay geçti derken bugüne çok şükür gelebildik" dedi. "Kızımın hem öğretmeni, hem de arkadaşı olduk. O da bizi hiç zorlamadı" Kızı Nursima’nın kendilerini hiç zorlamadığını, küçük yaşta büyüklere ayak uydurduğunu aktaran anne Büşra Topsakal, kızlarının hem öğretmeni, hem de arkadaşı olduğunu söyledi. Nursima’nın her zaman uyumlu bir çocuk olduğunu, ağır bir kalp operasyonu geçirdikten sonra sosyal çevresinden mahrum olmasına rağmen Nursima’nın hayat dolu olduğunu vurgulayan anne Büşra Topsakal, "Nursima, evde eğitim gördüğü için birçok şeyden geri kalıyor. Mesela Nursima’nın sosyal hayatı hiç yok. Arkadaşları okula giderken, Nursima evde oluyor. Arkadaşlarıyla dahi bir iletişim kuramıyor. O yüzden onun hem arkadaşı, hem de öğretmeni olmamız gerekiyordu. Zor oldu mu, oldu ancak Nursima çok kabiliyetli olduğu için açıkçası bizi yormadı. Her şeyi çabuk kavradı, her şeye kolaylıkla ayak uydurdu. Çocuklar için biz büyüklere ayak uydurmak kolay değildir ama o her türlü bize ayak uydurdu. Biz de ona ayak uydurduk derken bugünlere geldik" şeklinde konuştu. Nursima’nın her zaman destekçileri olan öğretmelerine de ayrıca teşekkür eden Büşra Topsakal, "Eve gelen öğretmenleri de sağ olsunlar bize her zaman destek oldular. Kendi öğretmeni Derya hocamız, Nursima için yeri geldi teneffüse dahi çıkmadı. Her konuda yanımızda oldular onlara da çok teşekkür ederim. Ertuğrul hocamıza da çok teşekkür ederim. Şimdi de İnşallah daha güzel, daha farklı aktivitelerle hayatımıza devam ederiz" dedi. (ÖD-
Buğdayın tarladan değirmene yolculuğu
18 Ağustos 2024 Pazar - 09:17 Buğdayın tarladan değirmene yolculuğu Bayburt’ta hasadı yapılan buğday, derelerde yıkanarak değirmenlerde öğütülmek için çeşitli aşamalardan geçiriliyor. Geçimlerini çiftçilikle sağlayan vatandaşlar, kışlık ihtiyaçları olan un ve bulgur hazırlıklarını sürdürüyor. Hasadı yapılan buğdayları önce akarsularda yıkayarak güneşte kurutan çiftçiler, daha sonra mahsulleri elekten geçirerek, yemeklik ve ekmek pişirimi için hazır hale getiriyorlar. Çeşitli aşamalarda geçirilen buğday, son olarak değirmenlerde öğütülerek una dönüştürülüyor Hasadı yapılan buğday elek yardımıyla temizlediklerini ifade eden çiftçilerden Mehmet Aykut, “Rüzgarın yardımıyla buğday arasındaki otlar daha güzel ayıklanıyor. Buğdayımızın belli bir miktarını tohumluk olarak ayırıyoruz. Geri kalan kısmını da değirmene götürüp ihtiyaçlarımızı karşılamak için una dönüştürüyoruz. Kış için hazırlık yapıyoruz. İhtiyaç durumunda da 10-20 teneke kaynatıp bulgur yapıyoruz. Unu da tandır ekmeği yapmak için hazırda bulunduruyoruz” dedi. Buğdayın önce yıkamaya alındığını ve sonrasında ise kurutup değirmene götürüldüğünü anlatan Aykut, “Değirmende, buğdayın içerisindeki taşları ayırıyorlar. Unun yanı sıra bulgur da yapıyoruz. Buğday 2-3 günlük bir aşamadan geçiyor. Kışa hazırlık için bu çalışmaları yapıyoruz. Bu bizim bir geleneğimiz. Her sene devam ettiriyoruz. 6 nüfuslu bir aileyiz, onun için bize 30 teneke buğday yetiyor. Dışarıdan gelen misafirlerimiz olduğu zaman 50 teneke un da bize yetmiyor. Tandır ekmeği daha güzel ve maliyeti de daha düşük. Bunları göz önünde bulundurduğumuz zaman un tüketmek daha mantıklı geliyor” diye konuştu.
Bayburt’ta Karadeniz fıkrası gibi inek arama çalışması: Hem kayboldular hem inekleri buldular
17 Ağustos 2024 Cumartesi - 09:24 Bayburt’ta Karadeniz fıkrası gibi inek arama çalışması: Hem kayboldular hem inekleri buldular Bayburt’un Başçımağıl köyünde Zikri Telli’ye ait 15 büyükbaş hayvan kayboldu. Telli’nin komşuları ise kaybolan inekler için arama çalışması başlattı. 13 kişinin katıldığı arama çalışmaları yer yer komik anlara sahne olurken, köylülerin Karadeniz fıkralarını aratmayan arama çalışmasında kaybolan inekler Erzurum’un Aşkale ilçesine bağlı Kapıkale köyünde bulundu. Girdikleri ormanlık alanda kaybolan, cep telefonu kamerasıyla kaydedilen arama çalışmalarındaki ekibin diyalogları, yüzlerde tebessüm oluşturdu. Gece geç saatlerde Başçımağıl köyü, Dereçımağıl mevkiinden aramalara koyulan, inekleri bulabilmek için seferber olan ekip, araçlarıyla belli bir noktaya kadar gittiler. Araçlarla ilerlemenin zor olduğu noktada ikişerli gruplar şeklinde yollarına yürüyerek devam eden köylüler, çoğu kez yaban hayvanlarıyla karşılaştılar. Domuz sürüsüyle, ayıyla karşılaşan ekip hayvanlara zarar vermeden yollarına devam ettiler, inekleri bulabilmek için saatlerce yürüdüler. Gecenin karanlığında aramalarını sürdüren ekipten Tunay Mutlu isimli vatandaş çektiği videolarla yüzleri güldürdü. Cep telefonuyla kaydedilen görüntülerde komik diyaloglar yaşandı, ekip bazen ormanlık alanda kayboldu. Daha sonra ekibin üyeleri yanlarında getirdikleri fenerlerin ışıklarıyla yollarını, seslenerek, ıslık çalarak da birbirlerini buldular. Arkadaşına, "Nereye girdik, neredesiniz" diye seslenen Tunay Mutlu’ya arkadaşı Çetin Telli, "Gel, gel ben seni görüyorum" şeklinde yanıt verdi. Mutlu ise, "Beni nerden görüyorsun, ben önümü göremiyorum" cevabını vererek, yüzleri güldürdü. Ormanlık alanda yaban hayvanlarıyla karşılaştıklarını, hiçbir canlıya, hayvana zarar vermeden ilerlediklerini belirten Tunay Mutlu, 15 ineği Aşkale’ye bağlı Kapıkale köyünde bulduklarını söyledi. Buldukları inekleri köye getiren ekibe teşekkür eden hayvan sahibi Zikri Telli, "Arkadaşlarım, komşularım beni yalnız bırakmadılar, gece ineklerimi aramaya geldiler hepsine teşekkür ederim. Onların sayesinde ineklerimi buldum, köye getirdim. Allah hepsinden razı olsun, dost zor günde belli olurmuş, hakikaten öyleymiş" diyerek konuştu. Köye sağ salim dönen ekip ise, inekleri bulmanın mutluluğunu yaşadı.
Yaz Kur’an kursları sona erdi
16 Ağustos 2024 Cuma - 12:17 Yaz Kur’an kursları sona erdi Bayburt İl Müftülüğü, sona eren Yaz Kur’an kursları için bir kapanış programı düzenledi. Kur’an eğitiminin yanı sıra sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerin gerçekleştirildiği Yaz Kur’an kursları, kapanış programı ile son buldu. İstiklal Marşı ve Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programın açılış konuşmasını İl Müftüsü Bayram Danacı yaptı. Yaz Kur’an Kurslarında gerçekleşen eğitim ve öğretim faaliyetlerinin önemine değinen Müftü Danacı, bu yıl Yaz Kur’an kurslarında Kur’an eğitiminin yanında 7 Hafta 7 Tema projesi uygulandığını belirterek “Bu proje kapsamında temizlik, yaşlılara hürmet, boykot, merhamet, sadaka, israf ve cami sevgisi gibi konular işleyerek öğrencilere güzel hasletler kazandırmayı amaçladık. 15 Temmuz’da da çeşitli etkinlikler yaparak vatan sevgisini çocuklarımıza aşılamaya çalıştık” dedi. Danacı, Kur’an kurslarında emeği geçen din görevlilerine, evlatlarını yaz Kur’an kurslarına gönderen velilere ve kurslara katılan öğrencilere teşekkür etti. Yaz Kur’an kursları arasında düzenlenen dini bilgiler yarışmasında dereceye giren öğrencileri tebrik eden Bayburt Valisi Mustafa Eldivan, öğrencilere hediyelerini takdim etti. Yaz Kur’an Kursu öğrencilerince kısa surelerin ve hadis-i şeriflerin okunmasıyla devam eden program, ilahilerin söylenmesinin ardından son buldu.
Kanalizasyonları dahi yok
15 Ağustos 2024 Perşembe - 09:28 Kanalizasyonları dahi yok Bayburt’un Çayıryolu köyü sakinlerinin yaşadığı altyapı sorunu, vatandaşları canından bezdirdi. Kanalizasyonu bulunmayan, içme suyunun hortumlar aracılığıyla ahırlardan evdeki musluklara verildiği köyde vatandaşlar mağduriyetlerinin giderilmesi için yetkililere seslendiler. Mikrobun, pisliğin içinde yaşayan, 8 yıldır rezil bir yaşam sürdüklerini belirten köylüler köyde bir türlü altyapı, üstyapı çalışması başlatmayan Bayburt İl Özel İdaresine sitemde bulundular. Öte yandan köyde yaşanan insanlık dramı, "İl Özel İdaresi ne iş yapar? köyde 8 yıldır neden çalışma başlatılmıyor? sorun neden görmezden geliniyor?" sorularını da beraberinde getiriyor. Köylülerin mağduriyeti yaklaşık 8 yıl önce Milli Emlak Müdürlüğünden arsa almakla başladı. Köyde yaşayan vatandaşlar Milli Emlak aracılığıyla 183 parça arsayı, 2016 yılında 148 bin dolar karşılığında satın aldılar. Köylülerin ve köy muhtarının iddiasına göre altyapı, üstyapı ve çevre düzenlenmesi çalışmalarının yapılması için kendilerinden alınan para, Bayburt İl Özel İdaresine aktarıldı, İl Özel İdaresi ise köyde 8 yıl boyunca vaat edilen altyapı çalışmalarıyla birlikte herhangi bir çalışmayı gerçekleştirmedi. "8 yıldır bir tane çivi bile çakılmadı" 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde muhtar seçilen Salim Cafaroğlu, muhtar seçildiği tarihten bu yana köyde çalışma başlatılması için mücadele veriyor. İl Özel İdaresine giderek görüşmeler sağladığını, yine de bir sonuca varamadığını aktaran Cafaroğlu, "Köyümüzün üstyapı alanını görüyorsunuz, yerleşim alanını görüyorsunuz. Milli Emlak’tan 8 yıl önce 183 parça arsa almıştık. 8 yıl önce bizden altyapı, üstyapı ve çevre düzenlemesi için 148 bin dolar para alındı. Bu çalışmalar yapılacak denildi, 8 yıldır bir tane çivi bile çakılmadı" diyerek konuştu. Köylüler eştikleri kuyuları kanalizasyon olarak kullanıyor Köy sakinlerinin kendi imkanlarıyla kanalizasyon kuyuları açtığını, kuyulardan sızan kokular nedeniyle evlerin önlerinin kokudan geçilmediğini vurgulayan Cafaroğlu, "Görüyorsunuz, herkes kısıtlı imkanlarla kendi kanalizasyonunu yapmış. Sanki Afrika usulü sistemde yaşıyoruz. Mikrop, rezillik her şey bir arada. Biz İl Özel İdaresine gittik, durumu izah ettik. Bizim haberimiz yok dediler. Geldiler, baktılar, incelediler altyapı için çalışmalara başlayacağız dediler. Zorla getirttim, gelip bir tek yol açtılar. Şu an daha yapılacak bir şey yok" dedi. "Vatandaş burada mağdur. Mikrobun içinde yaşıyoruz" Köydeki vatandaşların mağdur olduğunu söyleyen Cafaroğlu, "Köyümüzün içi de aynı şekilde, altyapısı 55 yıllık değişmesi lazım. Değiştirilmesi için dilekçelerimi vermişim, ilgilenen yok. Bayburt da sahipsiz, köyümüz de sahipsiz. Ben İl Özel İdareye gittim, tartıştım. Geldi yerinde gördüler, parasını ödediğimiz halde bize denildi ki hayır öyle bir şey olamaz. Sonra Milli Emlak’ı aradılar, doğru teyit aldılar. Milli Emlak doğrudur, biz parayı aldık dedi. İlk etapta İl Özel İdaresi bizim haberimiz yok diyordu. Şimdilerde ise ihaleye verdik dediler. İhaleye verildi ama pisliği, rezilliği görüyorsunuz. Vatandaş burada mağdur. Mikrobun içinde yaşıyoruz" şeklinde konuştu. "Su hattımız, şebekemiz yok ahırdan gelen suyu kullanıyoruz" 2024 yılında yaşanan mağduriyet, Çayıryolu’ndaki rezilliği gözler önüne sererken, evlerin önünde açılan sözde kanalizasyon kuyularından yayılan kötü koku, vatandaşları canından bezdirdi. Su hattının, şebekenin bulunmadığını, evlerde kullanılan suyun ahırlardan geldiğinin altını çizen Cafaroğlu, "Rögarları, kanalizasyonu hep kendi imkanlarımızla yaptık. Altyapı yok, pislikler açtığımız kuyulara gidiyor. Vatandaş ahırlardan gelen suyu, hayvanların suyunu içme suyu olarak kullanıyor. Normal su hattımız, şebekemiz yok ahırların suyunu kullanıyoruz" diyerek konuştu. "Bizim altyapımız yapılsın biz bir şey istemiyoruz" Köy sakinlerinden Hasan Coşkun isimli vatandaş, altyapı çalışmalarına bir an önce başlanılması gerektiğine vurgu yaparak yetkililere çağrıda bulundu. "Bizim altyapımız yapılsın da biz bir şey istemiyoruz" diyerek konuşan Coşkun, "Altyapıyı alabilmek için zamanında para ödedik. Bu çalışmalar yapılsın diye ücret ödendi, bizden para alındı. Şu an altyapıda sorunlarımız var, koku yapıyor. Evlerin içine kadar, banyolara kadar koku yayılıyor. Biz bundan şikayetçiyiz. Muhtarımıza destek vermek istiyoruz ki bir an evvel altyapımız yapılsın. Büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Bizim altyapımız yapılsın da biz bir şey istemiyoruz. Önemli olan bu altyapının yapılabilmesi, suyumuzun azlığı da ayrı sorun. Bir an önce bu sorunun giderilmesini istiyoruz. 8 yıl oldu, artık ilgilenilsin rica ediyoruz" sözlerini kullandı. Çayıryolu köyü Bayburt’a değil de Erzurum’a mı bağlı? Köydeki sorun neden görmezden geliniyor? 8 yıldır giderilmeyen mağduriyetin ne zaman giderileceği köy sakinleri tarafından merak edilirken, vatandaşlar musluklarından oluk oluk suyun akacağı günü dört gözle bekliyorlar. Gözünün enfeksiyon kaptığını, tam olarak gözüne hastalık nereden bulaştığını bilmeyen Yurdagül Coşkun isimli vatandaş da bir an önce bu mağduriyete son verilmesini istedi. Köylülerin yaptığı kanalizasyonun taştığını, bu nedenle kokunun tüm eve yayıldığını kaydeden Coşkun, "Komşularımızın kendi imkanlarıyla yaptığı kanalizasyonlar yeri geliyor taşıyor. Geçen gün komşumuza ait rögar taştı, onun kokusu her tarafa yayıldı. Hastalık oluyor, sinek oluyor. Benim gözüm enfeksiyon kapmış, gözüme virüs bulaşmış nerden bulaştığını bilmiyorum. Gözümden 15-20 gün çektim. Bunun bir an evvel yapılması lazım. En büyük sorunumuz altyapı. Suyumuz damdan, ahırdan geliyor o da az geliyor. Bunun bir an evvel yapılması, sorunun giderilmesi lazım" ifadelerini kullandı. "İl Özel İdare bir türlü buraya hizmet getirmiyor, ilgilenmiyor" Bir diğer köy sakinlerinden Münir Coşkun ise İl Özel İdaresinin ilgilenmediğini ileri sürerek, muhtarın özverili çabasından bahsetti. İl Özel İdaresinin bir türlü köye hizmet getirmediğinin altını çizen Coşkun, "Yeni muhtarımız bir şeyler yapmaya çalışıyor ancak İl Özel idaresi pek ilgilenmiyor. Muhtarımız elinden geldiği kadar uğraşıyor ama İl Özel İdare bir türlü buraya hizmet getirmiyor. Geçici çözüm olarak su hortumları kullanıyoruz, o da yeterli değil. Ayrıca kanalizasyonumuz yok. Herkes evinin önüne kendi imkanlarıyla bir çukur kazdı, o şekilde kanalizasyon olarak kullanıyoruz" şeklinde konuştu.
’Uçurumdaki mescit’ ziyaretçilerini hayran bırakıyor
15 Ağustos 2024 Perşembe - 06:06 ’Uçurumdaki mescit’ ziyaretçilerini hayran bırakıyor Bayburt ile Çaykara arasındaki Soğanlı Dağları’nda, zirvenin dik yamaçlarındaki yalçın kayalıklar üzerinde inşa edilen Kırklar Mescidi, doğa tutkunlarının ilgisini çekiyor. Doğu Karadeniz’de, Soğanlı Dağları’nın dik yamaçlarındaki yalçın kayalıklar üzerinde, deniz seviyesinden 3 bin 200 metre yükseklikte inşa edilen Kırklar Mescidi, doğa tutkunlarından ilgi görüyor. Bayburt ile Çaykara arasında, Doğu Karadeniz Dağları üzerinde yer alan Soğanlı Dağları’nda, yöre halkı tarafından Kırklar Tepesi olarak bilinen, üç tarafı uçurum olan ve bölgeye hakim bir noktada inşa edilen mescit, ziyaretçilerini, sisli bulutların "kah altında kah üstünde" kalan eşsiz manzarasıyla ağırlıyor. Yapım tarihi tam olarak bilinmeyen mescit, geçmiş yıllarda manevi yönlerini güçlendirmek isteyen kişilerce tercih edilirken, son yıllarda doğayla iç içe vakit geçirmek isteyen kişilerin de uğrak yeri haline geldi. Deniz seviyesinden 3 bin 200 metre yükseklikte bulunan ve araç yolu bulunmayan tepeye ulaşım, ancak kayalık patikalardan yürüyerek mümkün oluyor. Tepedeki taşlarla inşa edilen, daha sonra elden geçirilerek ahşap malzeme ile yenilenen mescitte, geceyi ibadetle geçirmek isteyen ve burada konaklayan kişiler için mutfak ve yatacak alanlar da bulunuyor. Son yıllarda şehir hayatından, gürültüden, aşırı kalabalıktan uzak ve tam anlamıyla doğayla iç içe vakit geçirmek isteyen doğa tutkunlarının uğrak yeri haline gelen mescitte, ziyaretçilerin duygularını paylaşması için bir de defter yer alıyor. Defterdeki ziyaretçi notları arasında bölgeyi dönem dönem Mehmetçik’in de ziyaret ettiği görülüyor. “Karadeniz’de bundan daha yüksekte bir mescit bulunmuyor” Denizden 3 bin 200 metre yükseklikte bulunan mescit yöre halkı tarafından kutsal olarak kabul ediliyor. Yöre halkı tarafından özellikle yaz aylarında sıklıkla ziyaret edilerek ibadet yapılan bir yer olan Kırklar Dağı ve Mescidinin ismini ise yöredeki 40 ermiş kişiden aldığı biliniyor. Ne zaman yapıldığı bilinmeyen yıllar boyunca restorasyonlarla ayakta tutulan ve etrafı taşlarla çevrili olan mescidi özellikle manevi yönlerini kuvvetlendirmek isteyen kişiler ziyaret ediyor. Muhteşem doğa manzarası ile ziyaret edenleri büyüleyen Kırklar Mescidinin 3 tarafı uçurumla çevrili olduğu gözlenirken, caminin turizminde bölgenin önemli merkezlerinden birisi olması hedefleniyor.
Kavurucu sıcakta aşırı su içmek tehlikeli
15 Ağustos 2024 Perşembe - 06:01 Kavurucu sıcakta aşırı su içmek tehlikeli Diyetisyen Nur Köse, kavurucu sıcaklarda su tüketiminde aşırıya kaçmanın vücutta mineral ve vitamin kaybına sebep olduğuna dikkat çekti. İçme suyu başta olmak üzere, bütün içecek ve gıdalarda bulunan görünür ve görünmez suyun sıvı olarak tarif edildiğini belirten Diyetisyeni Nur Köse, sıvı tüketiminin yaz aylarında hayat/ önem taşıdığını kaydederek, “İnsanın günlük sıvı ihtiyacı, yediği gıdaların içindeki su ve vücutta oksidatif süreçlerde metabolizma sırasında oluşan su ile karşılanır. Vücutta bulunan su miktarı yaş, cinsiyet ve vücut kompozisyonuna (yağ ve kas dokusu miktarı) göre farklılıklar gösterir. Sıcak havalarda fazla hareket edildiğinde, fazla proteinli ve tuzlu gıdalar tüketildiğinde, terleme ve idrarla birlikte sıvı kaybı artar. Enerji alımına göre yetişkinler için günlük su ihtiyacı, kişinin kilosu ile 30 mililitrenin çarpılmasıyla hesaplanabilir. Mesela 60 kilo olan biri günde 60x30 =1.800 mililitre yani yaklaşık 2 litre su tüketebilir. Yazın sıcak havalarda sıvı tüketimini artırmak için önceliğimiz mutlaka su olmalıdır. İhtiyacımız kadar suyu içtikten sonra da terle kaybettiğimiz mineraller için aşırıya kaçmadan sade maden suyu, ayran, süt, kahve ve çay içilebilir” dedi. Diyetisyen Köse, sıvı tüketiminde yapılması gerekenler ve sıvının vücuttaki görevleri ile ilgili de şu bilgileri paylaştı: “Su ve diğer içecekler, vücut su dengesinin korunmasında önemlidir. Hayat için elzem öğe olan suyu temiz, sağlığı bozmayan kaynaklardan karşılamalıyız. İnsan gıda almadan günlerce yaşayabilir, ancak günlerce susuz yaşamak imkansızdır. Emzirme döneminde sıvı tüketimi artırılmalı, günde 700 mililitre/1 litre sıvı eklenmelidir. Özellikle ishal durumunda su, tuz ve şeker karışımı sıvı, hayat kurtarıcıdır. Aşırı su tüketimi de vücutta mineral ve vitamin kaybına sebep olduğundan bundan sakınılmalıdır. Su, hücrelerin, dokuların, organ ve sistemlerin çalışması; vücut ısısının düzenlenmesi, yediğimiz gıdaların sindirimi, emilimi ve hücrelere taşınmasını sağlar” dedi.