Yerel Haberler
Ankara
3 yaşındaki kız çocuğunun şüpheli ölümüyle ilgili konuşan komşusu: “Olaydan bir ay önce kadar çocuğun yüzünde yine morluklar vardı” 27 Kasım 2024 Çarşamba - 14:24:35 Ankara’da yataktan düştüğü iddia edilerek hastaneye götürülen 3 yaşındaki kız çocuğu hayatını kaybetti. Çocuğun vücudunda darp izlerine rastlanılması sonucu gözaltına alınan annesi tutuklanırken, ailenin komşusu: “Olaydan bir ay önceye kadar çocuğun yüzünde yine morluklar vardı. Annesine sorduğumda, ‘Sürekli düşüyor’ dedi” diye konuştu. Olay, 19 Kasım sabahı Ayaş ilçesinde meydana geldi. Alınan bilgilere göre, N.S., 3 yaşındaki kızı E.İ.S.’nin yataktan düşüp yaralandığını belirterek komşularından yardım istedi ve uzman çavuş eşi Ö.S.’ye haber verdi. Babası tarafından evlerinin yakınında yer alan hastaneye götürülen E.İ.S., ilk müdahalenin ardından başka bir hastaneye nakledildi. Götürüldüğü hastanede iki gün müşahedede tutulan minik kız müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Hastanedeki tetkiklerde E.İ.S.’nin vücudunda darp izleri ve kırıklar tespit edildi. Yapılan ön otopsinin ardından küçük kızın öldürülmüş olma şüphesi nedeniyle annesi gözaltına alındı. İfadesinde, "Evde oynarken yataktan düştü sonra bilinç kaybı oldu” diyen N.S. emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı nöbetçi mahkemece tutuklandı. E.İ.S.’nin cenazesi Polatlı’da toprağa verilirken, olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği aktarıldı. “Olaydan bir ay önce kadar çocuğun yüzünde yine morluklar vardı” Olayla ilgili konuşan komşulardan Kurban Ertuğrul: “Ara sıra konuştuğumuz komşularımızdı. Anneleri çocuklarına çok düşkündü. Böyle bir şey olduğuna inanamadık. Çocuğun düştüğünü duyduk. Düşmeyle nasıl bu kadar darbe oluşmuş vücudunda anlamadık. Olaydan bir ay önce kadar da zaten çocuğun yüzünde yine morluklar vardı. Annesine sorduğumda, ‘Sürekli düşüyor’ dedi. Ardından da bu olay oldu. ‘Çocuğum düştü, yetişin’ diyerek komşulardan yardım istemiş. Eşiyle birlikte hastaneye götürmüşler çocuğu. Beyin kanaması geçirmiş. Daha sonra da öldüğünü duyduk. Çocukta darp izlerine rastlanmış. O yüzden de anneyi tutuklamışlar. Komşumuzun daha önce çocuklarına şiddet uyguladığına şahit olmadık. İlk defa böyle bir şeyle karşılaştık” dedi.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 14:01 “Ortadaki oyun” Keçiören’de büyük ilgi gördü Keçiören Belediyesi tarafından düzenlenen 27. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nde ünlü tiyatro sanatçıları Altan Erkekli ve Veysel Diker’in sahnelediği "Ortadaki Oyun" adlı tiyatro oyunu sanatseverler tarafından ilgi gördü. Keçiören Belediyesi, 27. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali kapsamında, ünlü tiyatro sanatçıları Altan Erkekli ve Veysel Diker’in sahnelediği "Ortadaki Oyun" adlı tiyatro oyununa ev sahipliği yaptı. Neşet Ertaş Sanat ve Gösteri Merkezi’nde sahnelenen oyunu CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, CHP Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş, CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, Keçiören Belediye Başkan Yardımcıları Atila Zorlu, Emir Can Tunç, Selçuk Karadağ ve Serkan Bedirhanoğlu, vatandaşlarla beraber izledi. Veysel Diker’in yazıp yönettiği ve Altan Erkekli ile sahne aldığı tek perdelik müzikli oyun, tiyatro severlerden büyük ilgi gördü. İzleyenleri güldürürken düşündürdü Günlük hayatın karmaşık problemlerini mizahi bir bakış açısıyla sunan ikili, muhteşem sahne performanslarıyla izleyenleri güldürürken düşündürdü. Türk tiyatrosunun temellerini oluşturan orta oyunu geleneğinden izler taşıyan müzikli hicivli oyunda, usta sanatçılar oyun boyunca seslendirdikleri şarkılarla da izleyenlere keyifli bir akşam yaşattı. Özellikle Veysel Diker’in seyircileri de oyuna katarak sergilediği doğaçlama performans, salonu dolduran izleyicilerden büyük beğeni topladı. Bol kahkaha ve alkışlar eşliğinde geçen keyifli oyunun sonunda Altan Erkekli, Veysel Diker ve 27. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali Koordinatörü Yılmaz Eren’e çiçek takdiminde bulunuldu. Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan’ı temsilen Başkan Yardımcısı Emir Can Tunç’a plaket sunulmasının ardından program son buldu.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 13:55 Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İsrail ile Lübnan arasında bu sabah itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından memnuniyet duyuyoruz” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”İsrail ile Lübnan arasında bu sabah itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından memnuniyet duyuyoruz. Gazze’de katliamın durması ve kalıcı ateşkesin tesisi için Türkiye olarak her türlü katkıya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Dünyanın yeni ve köklü bir değişimin eşiğinde olmanın sancılarını yaşadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Aynı şekilde bölgemiz, kuzeyiyle ve güneyiyle savaşların, çatışmaların, katliamların, zulümlerin girdabında adeta cayır cayır yanıyor. İşte böyle bir iklimde Cumhur İttifakı olarak tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Türkiye’nin hem siyasi ve ekonomik istikrarını korumanın, hem sosyal barışını tahkim etmenin, hem de hedeflerimize doğru yürüyüşümüzü sürdürmenin mücadelesini veriyoruz. Esasen karşımızdaki bu tablo, sadece AK Parti’yle, Cumhur İttifakı’yla sınırlandırılamayacak kadar önemlidir” dedi. Siyaset yelpazesinin neresinde olursa olsun kendini bu ülkeye, bu millete karşı mesul hisseden herkesin bu mücadeleye destek vermesi, katkı sunması, en azından yıkıcı muhalefetten kaçınması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Söz konusu vatan, millet ve devletse gerisi sadece birer teferruattır. Dünyanın pek çok yerinde milli meselelerde iktidar-muhalefet ayrımı olmadan ortak bir duruş sergilendiği hepimizin malumudur. Şahsen biz de yarım asra yaklaşan siyasi hayatımızın tamamında bunu savunduk. Ayrıştıran değil birleştiren, kutuplaştıran değil kucaklaştıran, ortak değerler etrafında toplumun tüm kesimlerini buluşturmaya çalışan tarz siyasetle ülkemize hizmet etmenin gayretinde olduk. Muhataplarımızdan çoğu zaman arzu ettiğimiz yaklaşımı görmesek de kardeşlik siyasetimizden, eser ve hizmet politikamızdan ödün vermedik” şeklinde konuştu. Sadece vatan toprakları üzerinde değil, bölgede başlayarak tüm dünyada barışın, huzurun, adaletin ve işbirliği ruhunun hâkim olması için gece gündüz koşturduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin küresel siyasetin kutup başlarından biri olma rolünü günden güne güçlendirdiğine dikkat çekti. Erdoğan, ”Bininci gününü geride bırakan Rusya-Ukrayna savaşı ve 14’üncü ayına ulaşan Gazze soykırımı dahil coğrafyamızdaki tüm krizlerin çözümü için yoğun çaba içindeyiz. İsrail ile Lübnan arasında bu sabah itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes antlaşmasından memnuniyet duyuyoruz. Sahada sükûnetin muhafazası noktasında tüm tarafların, bilhassa da İsrail’in sorumluluklarını harfiyen yerine getirmesini bekliyoruz. Gazze’de katliamın durması ve kalıcı ateşkesin tesisi için Türkiye olarak her türlü katkıya hazır olduğumuzu ifade ediyorum” dedi. “Biz, bütün bu diplomatik hamleleri siyasi kimliğimizle değil, her şeyden önce bu ülkenin ve milletin bir ferdi olarak gerçekleştiriyoruz” diyen Erdoğan, ”Mensubu olmaktan daima şeref duyduğumuz aziz milletimize en iyi şekilde hizmet etmenin derdindeyiz. Mazlum ve mağdurların umudu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni her alanda bayındır kılmanın; güçlü, müreffeh, muteber, muvaffak bir ülke haline getirmenin peşindeyiz. Gayemiz millet, hedefimiz büyük ve güçlü Türkiye’dir. Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin haklı heyecanı, gururu, gayreti içindeyiz. Söz verdik, ahdettik; sarsılmaz bir inançla hedefimize kilitlendik. Allah’ın inayeti, milletimizin desteğiyle Türkiye Yüzyılı hedefimize mutlaka kavuşacağız. Tüm bunları söylerken, elbette şu gerçeği de ıskalamıyoruz. Ülkemizde maalesef, kendisi tuğla üstüne tuğla koymadığı gibi yapılan her işi engelleyen, engelleyemediğinde de itibarsızlaştırmaya çalışan marazi bir muhalefet anlayışı mevcut. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca yaptığımız her hizmeti, inşa ettiğimiz her eseri, ülkemizin hanesine yazdırdığımız her kazanımı, açık söylüyorum bu zihniyete rağmen başardık” diye konuştu. Ağır bir vebali omuzlamanın bilinciyle millete mahcup olmamak için umutla, sevdayla, düşle çalıştıklarını çabaladıklarını, ter döktüklerini belirten Erdoğan, ”Önümüze çıkan engellerin üstüne üstüne yürüdük. Fırsatçılara, fesatçılara, içerideki ve dışardaki bedhahlara rağmen Türkiye’ye cumhuriyet tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık” dedi. "Gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta, daha doğrusu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor" Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargılandığı davadaki sözlerine değinerek, ”Bugün de bu hastalıklı anlayışın yeni hezeyanlarıyla uğraşıyoruz. Açıkçası bunlar için sarf ettiğimiz her nefesin, ayırdığımız her vaktin ziyan olduğunu, beyhude olduğunu biliyoruz. Ama biz bunlara hak ettikleri cevapları vermediğimizde, densizlik çıtasını yükseltiyor, cüretlerini artırıyor, kendilerini layüsel görmeye başlıyorlar. CHP’nin siyasetten tart edilen eski genel başkanının geçtiğimiz günlerde davalı olarak bulunduğu mahkeme salonunda freni boşalmış kamyon misali savurduğu zırvalar, hakaretler, bühtanlar, bunun en son örneğidir. Karşımıza çıktığı istisnasız bütün seçimleri kaybeden bu zat, kendi partisi içinde de her türlü hakarete uğrayan, şaibeli bir kurultayla devrilip sürgüne gönderilen bir siyasetçi eskisi. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bu zat da partisini tekrar kurultaya götürmek için karanlık ittifaklar kurma ve delege avı peşinde koşarken, gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta, daha doğrusu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor. Üstelik bunu da 15 Temmuz ihanetinin faili FETÖ’nün eline tutuşturduğu malzemeler üzerinden yürütmeye kalkıyor. 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimi karşısında milli iradeyi savunurken, bu zatın nasıl koşa koşa FETÖ’cülere desteğe gittiğini dün gibi hatırlıyoruz. Daha sonra montaj olduğunu bizzat kendi ağzıyla ikrar ettiği FETÖ’nün kasetlerine aylarca partisinin kürsüsünü açtığını da unutmadık. 15 Temmuz darbe gecesi de tankların arasından sıvışarak gittiği bir evde keyif kahvesini yudumlayarak, FETÖ’cülerin ülkeyi işgalini tamamlamasını beklemişti. Milletimizle sırt sırta vererek darbecileri bozguna uğrattığımızda zoraki olarak İstanbul’daki mitinge gelmiş, ardından yeniden fabrika ayarlarına dönerek, FETÖ’cülerin davulunu çalmaya devam etmişti. 14-28 Mayıs seçimleri arifesinde gittiği Amerika’da saatlerce hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür bir türlü açıklayamadı. Hatırlarsanız tüm Türkiye’ye reklamını yaptığı Amerikalı bir arkadaşı vardı; genel başkanlık koltuğunu kaybettikten sonra o da buna ’bay bay’ dedi. Ülkeye getirmekten bahsettiği dolarları, avroları ise daha sonra İstanbul’da bir ofiste deste deste kule yapılırken gördük. Yani nereden tutarsanız tutun elinizde kalan bir başarısızlık, kifayetsizlik, çapsızlık örneğiyle karşı karşıyayız” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve 6’lı masanın üyelerine sert eleştirilerde bulunduğu açıklamasında, ”Bu zatın Türkiye’yi yönetmeye talip olduğu masa arkadaşları hakkında dile getirdiği yakışıksız ithamlar, en hafif tabirle siyasi nezaketsizliktir. Bu, aynı zamanda karakter bozukluğunun da işaretidir. Sandıkta milletten yediği tokadın hıncı ve hırsı, bu zatın gözlerini kör etmiş, akli melekelerini esir almıştır. Siyasi rekabet başkadır, siyasette kan davası gütmek başkadır. Kaset kumpasıyla koltuğa getirildiği ilk günden beri bu zat siyaset sanatını, siyaset etiğini, siyasetin teamüllerini bir türlü kavrayamadı. Bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl büyük bir ’varta’ atlattığını daha net görebiliyoruz. Daha önce de söyledim; milletimizin verilmiş sadakası varmış. Milletimiz, ’Anadolu irfanı’ denilen o engin ferasetiyle başına gelebilecekleri görerek, bu zata ve 6’lı masa denilen derme-çatma yapıya ülkeyi, devleti, evlatlarının geleceğini emanet etmedi. Bunun için Allah’a ne kadar şükretsek, milletimize ne kadar teşekkür etsek azdır. Hatasını bir türlü kabullenmeyen bu zat, şimdi de partisinin kendisini attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Kendisine diyoruz ki, sana bu kapıdan ekmek yok. Git, yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver. Senin muhatabın biz değiliz, yargıdır. Senin bir türlü dizginlenemeyen siyasi ihtiraslarına da alet olmayız” açıklamasını yaptı. "Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki, anaokulu-kreş ayrımını dahi bilmiyorlar" CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kreş açıklamalarına ilişkin de Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bunların yeni genel başkanlarının da eskisinden geri kalır tarafı yok. Milli Eğitim Bakanlığı, belediyelere münhasıran kendi uhdesinde olan anaokulu hizmetinin işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan bir yazı gönderiyor. Bu hatırlatma, kanuni bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Bu ikazın yapılma mecburiyetinin gerisinde ise yine CHP’nin Anayasa Mahkemesine götürerek iptal ettirdiği bir düzenleme bulunuyor. Tıpkı ’öğrenci bursları’ meselesi gibi burada da CHP, bizzat kendisinin müsebbibi olduğu bir konuda yine istismar siyasetine sarılıyor. Yazının belediyelere ulaşmasının ardından CHP genel başkanı ve kimi belediye başkanları meydanlara dökülüp abuk-sabuk ifadelerle kendi akıllarınca bize meydan okuyor. Cehalet tek başına katlanılabilir bir eksikliktir. Ama cehaletle ukalalık bir araya geldiğinde inanın çekilmez hal alıyor. Son hadisede CHP’nin ve kimi belediye başkanlarının sergiledikleri tablo tam olarak budur. Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki, anaokulu-kreş ayrımını dahi bilmiyorlar. Bakanlıktan gelen yazıyı okumamışlar, ama üzerine ahkam kesmede, ’engelleniyoruz’ naraları atmada maşallah pek hevesli ve mahirler. Hadi okudular, anladılar diyelim; bu sefer de fıtratlarının ayrılmaz bir parçası haline gelen yalan ve iftira alışkanlığından kurtulamıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk ve nizam devletidir. Kreş açmanın, anaokulu açmanın, lise, üniversite açmanın kuralı bellidir. Her eğitim kurumunun uyması ve sahip olması gereken standartlar vardır. Kimse ’ben kuralları takmıyorum, kanunlara uymuyorum’ diyemez. Siyasi fırsatçılık adına ailelerin, çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler, tam bir çaresizlik içindeler. Aslında bunların ciddiye alınacak hiçbir yanları yok ama, biz ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz” dedi. "CHP’nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor" Cumhurbaşkanı Erdoğan, mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıçlı yeminine ilişkin de, ”Benzer bir tavra, mezuniyet töreninde sergiledikleri disiplinsizlik sebebiyle soruşturmaya uğrayan teğmenlerle ilgili şahit oluyoruz. Birinci olanlara diploma vermemi eleştiriyorlar. Bunların disiplinsizlikle ilgili herhangi bir yanlışı varsa o da yine Harp Okulları Yüksek Disiplin Kurulunun huzurumuza getirdiği bir neticedir. Biliyorsunuz bunlar, daha birkaç ay önce sosyal medyada bize hakaret ettiği için yargılanıp cezaevine konulan birisi konusunda da utanç verici bir yaygara kopardılar. Bu küfürbazı getirip protokole oturtacak kadar şuurlarını kaybettiler. Sonra bu kişi oklarını kendilerine çevirince, apar topar ’Bilmiyorduk, haberimiz yoktu’ yollu açıklamalarla tornistan ettiler. Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa, en büyük destekçisi, hamisi, koruyucusu CHP’dir. Disiplinsizlik suçlamasıyla Disiplin Kuruluna sevk edilen teğmenlerle ilgili de, önünü arkasını düşünmeden bodoslama bir tavır içine girdiler. Halbuki, disiplin elbette her yerde lazımdır, ama söz konusu Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunda hayati öneme sahiptir. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda komutanlarından değil, Pensilvanya’dan emir alan asker elbisesi giymiş militanların ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini hep birlikte yaşayıp gördük. Komutanlarının açık talimatlarına rağmen disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapabileceklerini kim bilebilir? Türkiye; 1960 darbesini ve süreçteki pek çok cunta girişimini yaşadı. 1971 muhtırasını tecrübe etti. 1980 darbesinin zulmünü iliklerine kadar hissetti. 1997 post-modern muhtırasının ayıbına maruz kaldı. 15 Temmuz’da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi, darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen mi var? Tüm bu hakikatler gün gibi ortada dururken, kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? Allah aşkına bu nasıl bir şuursuzluktur? CHP’nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Burada şunu çok net ifade etmek isterim: Milletimizin göz bebeği olan ordumuzun yıpratılmasına da, siyasi emeller uğruna provoke edilmesine de eyvallah demeyiz. Bu ordu bir zümrenin, bir partinin değil, milletin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri, peygamber ocağıdır, milletimizin gurur kaynağıdır. Bu ordu, yüzyıllardır ’Allah Allah’ nidalarıyla cenk meydanlarını coşturan, ’ölürsem şehit, kalırsam gazi’ şuuruyla şehadete koşan serdengeçtilerin, yiğitlerin, ölümü ördüren kahramanların ordusudur. Tıpkı Yahya Kemal merhumun ifadesiyle bu ordu; 3 kıta 7 iklimde İslam’ın bayraktarlığını yapan şanlı bir ordudur. CHP zihniyeti, onca çabasına rağmen ordumuzun ruh kökünü koparmaya muvaffak olamamıştır. Allah’ın izniyle bundan sonra da muvaffak olamayacaktır” diye konuştu. “Kahraman ordumuz, vesayet heveslilerinden ve FETÖ’cü hainlerden temizlendikçe vatan savunması görevini çok daha etkin, çok daha başarılı bir şekilde yerine getirmeye başlamıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Artık ülkenin içiyle uğraşmak yerine sınırlarımız ötesinde terör örgütlerine nefes aldırmayan bir orduya sahibiz. Kimse kusura bakmasın karası, denizi ve havasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gıptayla takip edilen başarılarına, bölücü terör örgütünün uzantılarıyla yan yana yürümekten gocunmayan istismarcıların gölge düşürmesine müsaade etmeyiz. Hem üç-beş oy için affınıza sığınarak söylüyorum, ’Mustafa Kemal’in itleri’ hakaretini sineye çekeceksiniz, hem Meclis kürsüsünden bölücü örgüt yandaşlarından ayar üstüne ayar yerken gıkınızı çıkarmayacaksınız, hem 14-28 Mayıs seçimleri sürecinde Kandil’den, Pensilvanya’dan gelen destek beyanlarına bir çift laf etmeyeceksiniz, hem de bugün karşımıza çıkıp utanmadan bize Gazi Mustafa Kemal’den, cumhuriyetten, vatan, millet ve Mehmetçik sevgisinden bahsedeceksiniz. Siz gidin önce kendi kara sicilinizle bir yüzleşin. Siz gidin, bu zamana kadar karşısında dut yemiş bülbüle döndüğünüz hakaretlere niçin ses etmediğinizin hesabını verin. Siz gidin, Türkiye’ye ’işgalci’ diyenlere, Türk Silahlı Kuvvetlerine ’kimyasal silah kullandı’ iftirası atanlara niçin destek olduğunuzu açıklayın” ifadelerini kullandı. "Ülkenin yaşadığı her sınama, CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkartıyor" Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin DEM belediyelerini ziyaretlerine de tepki gösterdi. Erdoğan, ”DEM’li belediyeler arasında mekik dokurken siz ne hakla bizi cumhuriyet üzerinden eleştiriyorsunuz? Böyle bir konuda bize laf söylemek sizin haddinize mi? Bizim de milletimizin de sizin ikiyüzlü, omurgasız siyasetine karnı tok. Ordumuza, başta Balkan Harbi olmak üzere yakın tarihimizde çok ağır bedeller ödeten siyaset virüsünün bulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. İttihatçılar ile itilafçılar arasındaki çekişme sebebiyle tarihimizin en büyük toprak kayıplarını yaşadık. Siyaset virüsünün bir orduyu içten içe nasıl çökerttiğini, nasıl zayıflattığını Balkan Savaşları’nda hem de çok acı bir şekilde tecrübe ettik” dedi. Cumhuriyet tarihi boyunca da neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan vesayet teşebbüslerinde ordunun nasıl bir girdaba sürüklendiğini, milletle nasıl karşı karşıya getirildiğini yakinen gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”CHP’nin sorumsuz yöneticilerinin ordumuzu nizamsızlık, intizamsızlık, disiplinsizlik tehditleriyle karşı karşıya bırakmasına göz yummayacağız. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak darbecilere ve şakşakçılarına rağmen demokrasiyi, hukuku, adaleti, kalkınmayı, sivil siyaseti ve milletimizin haklarını savunmayı gerekirse canımız pahasına sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. Erdoğan, CHP’nin, ülkedeki her sınama ve kriz sırasında çarpık ve kirli yüzünü bir kez daha gösterdiğini söyleyerek, ”Bu süreçte şu değişmez gerçeğe bir kez daha şahitlik ediyoruz. Ülkenin yaşadığı her sınama, CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkartıyor. Düşünün, Meclis’in ikinci büyük partisi, bir anlamda iktidarın alternatifi olan parti ve kadrolarının hali bu. Ne liyakat var, ne ehliyet var ne de millete ve memlekete hizmet gibi bir dert var. Allah aşkına size de, bizi dinleyen herkese de soruyorum. Şu haliyle CHP’ye bakıp da, kendisi ve ülkesi adına umut görebilen tek bir vatandaşımız var mıdır acaba? Eskisi ve yenisiyle CHP genel başkanlarına, hırsları boylarını aşan belediye başkanlarına bakıp da ülkeyi bunlardan herhangi birine emanet edebileceğine inanan aklı başında tek bir kişi var mıdır acaba? CHP’ye bakıp da, Türkiye’nin milli menfaatlerini dünyanın dört bir yanında, hem diplomasinin inceliklerini, hem siyasi ve askeri gücünü, hem kişisel ilişkilerini kullanarak savunabilecek bir kadro görebilen var mı acaba? Peki buna rağmen CHP nasıl bu kadar oy alabiliyor, nasıl bu kadar belediye kazanabiliyor, nasıl bu kadar cüret sahibi olabiliyor? Açık konuşmak gerekirse bunun müsebbibi AK Parti olarak biziz. ’İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır’ demiş atalarımız. Biz de başkalarını eleştirmeden önce sorunu kendimizde arayacağız” diye konuştu. "’Konserler’ üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar, buzdağının sadece görünen kısmıdır" Erdoğan, CHP’nin yıllarca iktidara karşı yolsuzluk ve usulsüzlük suçlamalarında bulunduğunu ancak iktidara geldiklerinde bu suçlamaların hepsini kendilerinin yaptığını vurgulayarak, ”Küresel ve bölgesel krizlerin etkisiyle yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bizim kimi eksiklerimizle ve hatta yanlışlarımızla birleşince milyonlarca insanı istemeye istemeye gidip CHP’ye oy vermek zorunda bıraktı. Halbuki CHP, tek parti faşizminden beri hiçbir zaman bu ülkenin milli partisi olmamış, olamamış bir yapıdır. Daha vahimi böyle bir derdi ve gayreti de olmamıştır. Bakınız, bu parti bizi yıllarca hiçbirinin belgesi, ispatı temeli olmayan nice konuda yolsuzlukla, usulsüzlükle suçladı değil mi? Peki sonra ne oldu? Bizi haksızlıkla, hukuksuzlukla, adaletsizlikle suçlayanlar, ellerine imkân geçtiğinde bunların hepsinin de feriştahını yaptılar. Hiç şüphesiz bunların hepsinin de hesabını, vakti geldiğinde hem millete, hem yargıya verecekler. Nasıl belediye imkanlarını terör örgütünün emrine verenler birer ikişer yargının önüne çıkıyorsa, hırsızlar da belgeleri, bilgileri tekemmül ettirildiğinde kendilerini yargının huzurunda bulacaklar. Hiç kimsenin millete hizmet için tahsis edilen kaynakları kendi hırsı, kendi sinsi emeli, kendi şahsi reklamı için yağmalama, har vurup harman savurma, karanlık mahfillerde dağıtma hakkı yoktur. Şunu milletimizin çok iyi bilmesini isterim: Geçtiğimiz günlerde ’konserler’ üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar, buzdağının sadece görünen kısmıdır. Suyun altında çok daha büyük hırsızlıklar, usulsüzlükler vardır. ’Halkçı belediyecilik’ sloganı altında nasıl bir soygun düzeninin işletildiğini önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. SSK’ya olan birikmiş borçlarını ödemekten ’para yok’ diyerek kaçanların, yandaşları zengin etmeye gelince milyarları nasıl bulduğunu milletimiz gayet farkındadır. Bunun hesabını sandıkta mutlaka soracaktır. Yolsuzluk yapanlar, hukuk önünde de sonuçlarına katlanacaktır” diye konuştu. "Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli’yle tam bir mutabakat halindeyiz" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geleceği için 22 yıldır büyük çaba sarf ettiklerini belirterek, ”Bizim şanla şerefle geçen 22 yıllık kesintisiz iktidarımızda hizmette eksiğimiz olabilir, eserde yanlış tercihlerimiz olabilir ama bunlar gibi ’beytülmali yağmalatma’ gibi bir sabıkamız hamdolsun yoktur. Allah’ın izniyle seçimlere kadar milletimizin sıkıntılarını birer birer çözerek, ülkemizi güven ve istikrar rayında tutarak, Türkiye Yüzyılı hedefimizden sapmayarak, küresel ve bölgesel gelişmeleri lehimize çevirerek, yeniden umutları tazeleyecek, gönülleri kazanacak ve iktidarımızı sürdüreceğiz. 12 Ekim’de başlayan kongre maratonumuz, milletimizin sandıkta verdiği mesajların ışığında umutları yeniden yeşertecek bir şekilde hamdolsun sorunsuz, sıkıntısız devam ediyor” dedi. Şimdiye kadar 815 ilçe kongresini tamamladıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Yani ilçelerin yüzde 85’i bitti. Böylece 52 ilimizde ilçe kongrelerimiz neticelenmiş oldu. Şimdi il kongrelerimize başlıyoruz. Cumartesi günü inşallah Kahramanmaraş’tayız. Kongre sürecimizi partimize, hareketimize ve dava geleneğimize uygun şekilde yürüteceğiz. Buradan bir kez daha görevi devreden arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, yeni görev alan kardeşlerimize de Allah’tan üstün başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı. “Türkiye’yi 22 yıldır büyük gayret ve fedakarlıkla tuttuğumuz demokrasi ve kalkınma menzilinden çıkarma, yeniden uçurumdan aşağı atma rüyası görenlerin ilk hedefi Cumhur İttifakı’nı bozmaktır“ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Milletimizin, 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü hainlere karşı verdiği destansı direnişle sokaklarda, meydanlarda kurduğu bu ittifak, nice badirelerden geçerek bugünlere gelmiştir. Geçtiğimiz haftalarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının, Cumhur İttifakı’na şaşı bakanların iştahını kabarttığını görüyoruz. Tabii bu içten pazarlıklı tipler, hep olduğu gibi yine hüsrana uğradılar. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 14 Kasım’da yaptığımız görüşme dahil Sayın Bahçeli’yle her istişaremizde sadece iç siyasete değil, dış politikaya dair pek çok konuyu samimiyetle ele alıyor, fikir teatisinde bulunuyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli’yle tam bir mutabakat halindeyiz, uyum ve eşgüdüm içinde hareket ediyoruz. Her zaman söylediğim gibi, Cumhur İttifakımız yoluna Necip Fazıl Üstadın o veciz ifadesinde anlamını bulan ruhla ’pekleşerek’ devam ediyor. Şurası herkesin kabul ettiği bir gerçektir: Esasen, Sayın Bahçeli, temsilcisi olduğu misyon adına gerçekten cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur. Biz de milletimizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetme sorumluluğunu verdiği cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte tüm yönleriyle ele alıyoruz. Kurumlarımız, değerlendirmelerimize zemin teşkil edecek çalışmaları hiçbir detayı atlamadan ’efradını cami, ağyarını mani’ bir anlayışla devlet ciddiyeti ve büyük bir hassasiyetle yürütüyor. Bunu da kumarbazlara özgü ’el artırıyorum’ sorumsuzluğuyla değil, omuzlarımızda taşıdığımız yükün ağırlığının gerektirdiği titizlikle, sükûnet ve soğukkanlılıkla yapıyoruz" diye konuştu. "Milletimiz müsterih olsun, bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük bir zafiyete yol açmayacaktır" Terörle mücadeledeki kararlılığı tekrar yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "40 yıldır milletimizin başına musallat edilen terör belasını uhdemizde bulunan tüm imkanları ve araçları kullanarak bertaraf etmekte kararlıyız. Türklerle Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza terörün olmadığı, şiddetin olmadığı, sırtını silaha ve dağa yaslayan terör destekli siyasetin olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz. Bu hedefimizde samimiyiz, kararlıyız. Hep söylediğimiz gibi terör örgütü küresel güçlerin tetikçisi, taşeronu, paralı askeri, aparatı rolünden vazgeçmediği sürece, nerede olursa olsun başını ezmeyi sürdüreceğiz. Hakeza, terör örgütünün siyasi uzantısı olarak hareket eden parti, örgütün güdümünden kurtulup ’Türkiye Partisi’ olma yönünde somut ve ikna edici irade sergilemediği müddetçe maşeri vicdanda ve hukuk önünde hesap vermeye devam edecek. Meşru sınırlar içinde kalmak şartıyla ülkemizde sivil siyasetin önü ardına kadar açılmışken, yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz. Nitekim, Sayın Bahçeli’nin, Cumhur İttifakı’nın ortak siyasi vizyonunu yansıtan tarihi çağrısından sonra hem Kandil’den hem DEM Partisi’nden gelen ilk açıklamalar, her iki yapının da hala aynı kafada olduğuna işaret etmiştir. Bu kafanın mutlaka ama mutlaka değişmesi gerekiyor. Açık konuşmak gerekirse karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Ama buna rağmen ülkemizin milli güvenlik ve diplomasi öncelikleri çerçevesinde sadece bugüne değil, geleceğe odaklanan ’uzun menzilli’ bir perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz. Geçmişte ne dedim? Silahları gömeceksiniz. Silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır. Siz silahları gömmez, her yerde bombaları patlatmaya devam ederseniz bu devletin eli de sizin omuzunuzda olacaktır. Bölgemiz kan deryasına dönmüşken, devletimizin her türlü riske karşı gerekli tedbirleri alması, 85 milyona ve gelecek nesillere karşı vazifesidir. Milletimiz müsterih olsun, bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük bir zafiyete yol açmayacaktır. Ülkemizin güney sınırlarını, Akdeniz’den İran hududuna kadar uzanan bir güvenlik kuşağıyla terör örgütlerinin tehditlerinden arındırma projemizi adım adım sonuçlandıracağız. İnşallah önümüzdeki yıl, hem diplomatik, hem askeri yöntemlerle, bu konuda yeni kazanımları ülkemizin kar hanesine ekleyeceğiz. Terör örgütünün son dönemde Suriye sahasında yoğunlaşan saldırıları, kendisini bekleyen acı akıbeti görüyor olmasından kaynaklanıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, kimleri arkalarına alırlarsa alsınlar, sınırlarımızda bir terör yapısı kurulmasına izin vermeyeceğiz. Bunları yaparken, ülkemizi terör kamburundan kalıcı olarak kurtaracak alternatif yöntemleri gündemimizde tutmaktan da geri durmayacağız. Cumhur İttifakı olarak omuz omuza vererek ’terörsüz Türkiye’ idealini inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz" açıklamasını yaptı.
AK Parti Altındağ Kadın Kolları Başkanı Akçadağ: “Çocuklar toplumların ortak umudu, aydınlık yarınların güvencesi”
21 Kasım 2024 Perşembe - 16:58 AK Parti Altındağ Kadın Kolları Başkanı Akçadağ: “Çocuklar toplumların ortak umudu, aydınlık yarınların güvencesi” AK Parti Altındağ Kadın Kolları Başkanı ve Meclis Üyesi Demet Akçadağ, “Çocuklar toplumların ortak umudu, aydınlık yarınların güvencesi, barış, sevgi ve kardeşliğin temsilcilerisiniz” dedi. Şehit Onur Doğan İlkokulu tarafından düzenlenen ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’ etkinliği, AK Parti Altındağ Kadın Kolları Başkanı ve Meclis Üyesi Demet Akçadağ ile AK Parti Ankara Milletvekili Zehranur Aydemir’in katılımıyla gerçekleştirildi. Başkent Millet Bahçesi’nde gerçekleştirilen etkinlikte çocuklar şiirler okuyarak, şarkılar söyledi. “Gazze’de okul yok, çünkü çocuk yok” Etkinlikte konuşan Akçadağ, Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 20 Kasım 1998 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edildiğini hatırlattı. Türkiye’nin de sözleşmeyi imzalayan ilk ülkelerden birisi oluğunun altını çizen Akçadağ, “Milletler Genel kurulu kabul edilen sözleşmeye karşı İsrail’in bir yılı aşkın süredir soykırım yaptığı Gazze’de çocuklar en temel haklarından mahrum bırakılmıştır. Gazze’de okul yok, çünkü çocuk yok. Geleceğimizin teminatı ve en değerli varlığımız olan çocuklarımız ülkemizin ve dünyamızın geleceğine damga vuracak güçte ve kararlılıktadır. Gülen yüzleri, sevinçle parlayan gözleri, her zaman sevgiye açık tertemiz yürekleri ile siz çocuklar toplumların ortak umudu, aydınlık yarınların güvencesi, barış, sevgi ve kardeşliğin temsilcilerisiniz. Bu duygu ve düşüncelerle çok daha huzurlu ve mutlu bir geleceğe sahip olma umuduyla bütün çocuklarımızı sevgiyle kucaklıyor, Dünya Çocuk Hakları Gününüzü kutluyorum” diye konuştu. “Batılı ülkeler üç maymunu oynuyorlar” İnsan hakları gibi çocuk haklarının da evrensel ve ayrım gözetmeksizin dünyadaki tüm çocukların hakkı olduğuun vurgulayan Aydemir, “Ne yazık ki, bugün hâlâ dünyanın pek çok yerinde çocuklar yalnızca haklarından değil, yaşamdan da mahrum bırakılıyorlar. Yaşanan acıların önüne geçme gücü bulunan Batılı ülkeler, bırakın çocukların haklarını hatırlamayı, yaşanan katliamlara karşı üç maymunu oynuyorlar. İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de uyguladığı vahşi saldırılar, bizlere çocuk haklarının da temel insan hakları gibi nasıl hiçe sayıldığını bir kez daha göstermiştir. Yıkılan evler, yerle bir olan okullar ve masum çocukların gülüşlerini çalan bombalarla Gazze’de sadece binalar değil, bir neslin umutları da enkaz altında kalmıştır. Bakın, pek çok devlet liderinin Gazze’deki katliama kayıtsız ve sessiz kaldığı bir ortamda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan mazlumların sesi olmuştur. Bu vesileyle tekrar ifade etmek isterim ki Filistinli çocuklar yalnız değildir ve Türkiye bu acıya asla kayıtsız kalmayacaktır” şeklinde konuştu.
Eğitim Gücü-Sen Genel Başkanı Özat: “Bugün bir öğretmen yoksulluk sınırında maaş almıyorsa kutlanacak bir gün yok demektir”
21 Kasım 2024 Perşembe - 16:46 Eğitim Gücü-Sen Genel Başkanı Özat: “Bugün bir öğretmen yoksulluk sınırında maaş almıyorsa kutlanacak bir gün yok demektir” Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası (Eğitim Gücü-Sen) Genel Başkanı Oğuz Özat, “Eğer bugün bir öğretmen yoksulluk sınırında maaş almıyorsa kutlanacak bir gün yok demektir” dedi. Eğitim Gücü-Sen Genel Başkanı Oğuz Özat, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamasında öğretmenlerin değerini sadece bir günde anmanın yeterli olmadığını dile getiren Özat, “Her günümüzü aydınlatan, geleceğimizi şekillendiren bu kahramanları her zaman takdir etmeliyiz” dedi. Öğretmenler Günü’nün yalnızca bir anma ve kutlama günü olmadığını vurgulayan Özat, “Öğretmenlerimizin yoksulluk sınırında maaş almaması gerektiğini, en az yoksulluk sınırında maaşlarının olması gerektiğini savunuyoruz. Eğer bugün bir öğretmen yoksulluk sınırında maaş almıyorsa, kutlanacak bir gün yok demektir. Sözde kutlama mesajlarından ziyade, onların yaşam standartlarını yükseltecek adımlar atılmalıdır. Bugün öğretmenlerimizin yaşadığı ekonomik zorluklar ve sosyal haklarındaki eksiklikler, eğitim sistemimizin de sorunlarını yansıtmaktadır. Hak ettikleri değeri görmeleri, sadece onların değil, tüm eğitim camiamızın refahını artıracaktır. Öğretmenlere hak ettikleri saygıyı göstermek, onları ekonomik olarak desteklemek ve sosyal haklarını korumak zorundayız. Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü en içten dileklerimizle kutluyor, özveriyle çalışan, geleceğimizin mimarı olan öğretmenlerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz” ifadelerini kullandı.
Bakan Memişoğlu: “Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir. Bunları yakalattığımız için mi?”
21 Kasım 2024 Perşembe - 16:44 Bakan Memişoğlu: “Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir. Bunları yakalattığımız için mi?” Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, kendisine “yenidoğan çetesi” nedeniyle yapılan istifa çağrılarına ilişkin, “Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir. Bunları yakalattığımız için mi?” dedi. Bakan Memişoğlu, Ankara’da bir otelde “Hayata Bir Ebe ile Başla” sloganıyla düzenlenen 3. Uluslararası Anadolu Ebeler Derneği Kongresi’ne katıldı. Kongrede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından gönderilen mesaj okundu. Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi: “Doğum şeklinin giderek doğallıktan uzaklaştığı, doğurganlığın azalmasına bağlı olarak demografik yapının dönüştüğü bir dönemde ebelik mesleğinin önemi üzerinde daha fazla durmamız gerekiyor. Bu bağlamda Anadolu Ebeler Derneği’nin bu yıl üçüncüsünü düzenlediği uluslararası kongre çok kıymetli oluyor, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Ebelik çağlar boyunca insanlığın doğum anına eşlik etmiş, kadim bir meslektir. Doğal ve fıtri olanın en öz haline olan bu ilk tanıklık, şefkatli bir rehberliğe dönüşerek doğuma ortak olur. Anne ve bebeğin yaşam boyu kurdukları bağı etkileyen bu özel an, ebelerimizin rehberliği sayesinde güven ve sevgi dolu bir hatıraya dönüşür. Fakat ne yazık ki modern dünya, kadınlarımızı bu doğal deneyimden gün geçtikçe uzaklaştırıyor. Bir hayat kurtarma ameliyatı olarak bilinen sezaryenin tercih edilebilir bir doğum seçeneği haline geldiğini görüyoruz. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütünün yüzde 15 olarak açıkladığı makul sezaryen oranı ülkemizde yüzde 50’yi aşmış durumda. Bu, doğal doğumdan hızla uzaklaşan bir neslin habercisi olarak görülmelidir. Daha güçlü bir toplum için sağlık sistemimizdeki varlığınızı daha etkin hale getirmenin imkanları üzerine daha fazla düşünmemiz gerekiyor. Dört gün sürecek bu verimli toplantının bu konuda atılmış önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.” Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu da yaptığı konuşmada, Türkiye’nin en iyi, en kapsamlı sağlık çalışanları ve en iyi altyapısıyla sağlık hizmeti veren ülkelerden biri olduğunu ve bu durumun da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesi ve vizyonuyla olduğunu söyledi. Normal Doğum Eylem Planı’nı 4 Kasım’da devreye aldıklarını dile getiren Memişoğlu, “2023 senesinde 953 bin doğum var ve bunun yüzde 50’si sezaryen. Sezaryen, bir doğum yöntemi değil, bir ameliyat yöntemidir. Doğal ve normal olmayanı sezaryendir. Sezaryen, tıbbi olarak doğum eylemini gerçekleştirme anlamında endikasyon dediğimiz tıbbi gereklilik durumunda oran olarak 10 doğumda en fazla bir buçuğunda olması gereken bir durum” ifadelerini kullandı. “Kötülüğü ortaya çıkarıp mücadele ederken, kötülüğün iftirası ve yalanlarıyla da mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” Her meslekte olduğu gibi çok az miktarda sağlık sektöründe de kötülerin olabileceğini belirten Memişoğlu, “Bizim görevimiz bu kötüleri ayıklamak ve gerekli cezayı vermektir. Bazen dezenformasyonlar oluyor, iftiralar oluyor. Bunlardan biz asla yılmayız. Biz iyilik tarafıyız. Bizler, bu dünyada hem iyilik medeniyetiyiz, meslek grubu olarak da iyilik tarafıyız. O nedenle kötülüğü ortaya çıkarıp mücadele ederken, kötülüğün iftirası ve yalanlarıyla da mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” açıklamasında bulundu. Bakan Memişoğlu, açıklamaların ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir gazetecinin yenidoğan çetesi nedeniyle kendisine yapılan istifa çağrılarını sorması üzerine Bakan Memişoğlu, “Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir. Bunları yakalattığımız için mi?” dedi.
Sincan Belediyesi’nden “Ağız ve Diş Sağlığı” semineri
21 Kasım 2024 Perşembe - 16:27 Sincan Belediyesi’nden “Ağız ve Diş Sağlığı” semineri Sincan Belediyesi, Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında “Ağız ve Diş Sağlığı” konulu bir seminer düzenledi. Sincan Belediyesi tarafından Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında “Ağız ve Diş Sağlığı” semineri yapıldı. Uzman Diş Hekimi Berna İlhan ve Sorumlu Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ağız ve diş bakımının nasıl yapılacağından protez çeşitlerine kadar birçok konuda Sincanlılara bilgi verdi. Lale Konferans Salonu’nda gerçekleşen “Ağız ve Diş Sağlığı” seminerinde vatandaşlar ağız ve diş sağlığı ile ilgili merak ettiği tüm sorularına cevap buldu. Uzman Diş Hekimi Berna İlhan ve Sorumlu Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ağız ve diş sağlığının tüm detaylarını anlatarak hijyen vurgusu yaptı. Ağız ve diş bakımının öneminden bahseden Diş Hekimi Berna İlhan, özellikle protez diş temizliği ile ilgili bilgiler verdi. Diş Hekimi İlhan özellikle 5 maddeye dikkat çekti. Bu maddeler, Protez bakımı için uygun diş fırçası ve macunu kullanılmalı, Protezin kırılmaması için protez kabında bakım yapılmalı, 6 ayda bir kontrole gidilmeli, Ağız kokusu oluşmaması için gece dişlerin çıkarılması, Yemeklerden sonra protezlerin temizlendi. Protez çeşitleri ve özelliklerini anlatan Diş Hekimi İlhan ve Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ayrıca implant dişler hakkında da vatandaşları aydınlattı. Seminer sorununda vatandaşların sorularını cevapladılar.
Bakan Memişoğlu: “Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir. Bunları yakalattığımız için mi?”
21 Kasım 2024 Perşembe - 16:26 Bakan Memişoğlu: “Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir. Bunları yakalattığımız için mi?” Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Yenidoğan Çetesi” nedeniyle yapılan istifa çağrılarına ilişkin, “Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir. Bunları yakalattığımız için mi?” dedi. Bakan Memişoğlu, Ankara’da bir otelde “Hayata Bir Ebe İle Başla” sloganıyla düzenlenen Üçüncü Uluslararası Anadolu Ebeler Derneği Kongresi’ne katıldı. Kongrede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından gönderilen telgraf mesajı okundu. “Dünya Sağlık Örgütünün yüzde 15 olarak açıkladığı makul sezaryen oranı ülkemizde yüzde 50’yi aşmış durumda” Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi: “Doğum şeklinin giderek doğallıktan uzaklaştığı, doğurganlığın azalmasına bağlı olarak demografik yapının dönüştüğü bir dönemde ebelik mesleğinin önemi üzerinde daha fazla durmamız gerekiyor. Bu bağlamda, Anadolu Ebeler Derneği’nin bu yıl üçüncüsünü düzenlediği uluslararası kongre çok kıymetli oluyor, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Ebelik çağlar boyunca insanlığın doğum anına eşlik etmiş, kadim bir meslektir. Doğal ve fıtri olanın en öz haline olan bu ilk tanıklık, şefkatli bir rehberliğe dönüşerek doğum mucizesine ortak olur. Anne ve bebeğin yaşam boyu kurdukları bağı etkileyen bu özel an, ebelerimizin rehberliği sayesinde güven ve sevgi dolu bir hatıraya dönüşür. Fakat ne yazık ki modern dünya, kadınlarımızı bu doğal deneyimden gün geçtikçe uzaklaştırıyor. Bir hayat kurtarma ameliyatı olarak bilinen sezaryenin tercih edilebilir bir doğum seçeneği haline geldiğini görüyoruz. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütünün yüzde 15 olarak açıkladığı makul sezaryen oranı ülkemizde yüzde 50’yi aşmış durumda. Bu, doğal doğumdan hızla uzaklaşan bir neslin habercisi olarak görülmelidir. Doğal doğumun önemini ve geleceğimize getireceği olumlu katkılar üzerinde yeniden düşündüğümüz bu dönemde doğumun korku değil bir mucize olarak kabul etmekte fayda var. Daha güçlü bir toplum için, sağlık sistemimizdeki varlığınızı daha etkin hale getirmenin imkanları üzerine daha fazla düşünmemiz gerekiyor. Dört gün sürecek bu verimli toplantının, bu konuda atılmış önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.” Memişoğlu, burada yaptığı konuşmasında, Türkiye’nin, en iyi, en kapsamlı sağlık çalışanları ve en iyi altyapısıyla sağlık hizmeti veren ülkelerden bir tanesi olduğunu ve bu durumunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesi ve vizyonuyla olduğunu söyledi. Normal Doğum Eylem Planı’nı 4 Kasım’da devreye aldıklarını dile getiren Memişoğlu, “2023 senesinde 953 bin doğum var ve bunun yüzde 50’si sezaryen. Sezaryen, bir doğum yöntemi değil, bir ameliyat yöntemidir. Doğal ve normal olmayanı sezaryendir. Sezaryen, tıbbi olarak doğum eylemini gerçekleştirme anlamında endikasyon dediğimiz tıbbi gereklilik durumunda oran olarak 10 doğumda en fazla bir buçuğunda olması gereken bir durum” ifadelerini kullandı. “Kötülüğü ortaya çıkarıp, mücadele ederken, iftirası ve yalanlarıyla da mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” Her meslekte olduğu gibi çok az miktarda sağlık sektöründe de kötülerin olabileceğini belirten Memişoğlu, “Bizim görevimiz bu kötüleri ayıklamak ve gerekli cezayı vermektir. Bazen dezenformasyonlar oluyor, iftiralar oluyor. Bunlardan biz asla yılmayız. Biz iyilik tarafıyız. Bizler, bu dünyada hem iyilik medeniyetiyiz, meslek grubu olarak da iyilik tarafıyız. O nedenle, kötülüğü ortaya çıkarıp, mücadele ederken, kötülüğün iftirası ve yalanlarıyla da mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” açıklamasında bulundu. Bakan Memişoğlu, açıklamaların ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir gazeteci tarafından Yenidoğan Çetesi’ nedeniyle yapılan istifa çağrılarının sorulması üzerine Bakan Memişoğlu, şu cevabı verdi: “Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir. Bunları yakalattığımız için mi?”
Eşini ve kendi arkadaşını bıçaklayarak öldürdü
21 Kasım 2024 Perşembe - 16:22 Eşini ve kendi arkadaşını bıçaklayarak öldürdü Ankara’da bir kişi eşini ve kendi arkadaşını bıçaklayarak öldürdü. Olay, sabah 04.00 sıralarında Etimesgut ilçesi 30 Ağustos Mahallesindeki bir apartman dairesinde meydana geldi. Servet Bozkurt, eşi Elif Bozkurt’u bilinmeyen bir nedenden dolayı bıçaklayarak öldürdü. Olayın ardından ayağındaki elektronik kelepçeyi kıran Bozkurt, arkadaşı olduğu düşünülen Hasan Ş.’nin işlettiği tekel büfesine gitti. Bilinmeyen bir nedenden ötürü tartıştığı Hasan Ş.’yi de bıçakla öldüren Bozkurt cinayetin ardından bölgeden ayrıldı. Ev hapsine çarptırılmıştı 3 bin lira karşılığında anlaştığı Mertcan Kılıç’ı azmettirdiği iddia edilen Bozkurt hakkında ev hapsi kararı verilmişti. Bozkurt’un, öldürdüğü eşiyle aynı evde yaşadığı, aralarında şiddetli geçimsizlik bulunduğu ve boşanma aşamasında olduğu iddia edildi. Öldürülen Elif Bozkurt ile Hasan Ş.’nin cenazeleri ise ekiplerin incelemelerinin ardından Adli Tıp Kurumuna götürülürken saldırgan Bozkurt’un yakalanmasına yönelik çalışmaların devam ettiği öğrenildi. “Karısının boğazını kesip sırtından bıçaklamış” Olayla ilgili konuşan komşu Fatma Ceren, “Karı ile koca akşam kavga etmiş. Sabah polisler geldi ve kadının öldürüldüğünü söyledi. Olayın kıskançlık sebebiyle çıktığı söyleniyor. Boşanma aşamasındalarmış. Adam karısının boğazını kesip sırtından bıçaklamış. Akşam şiddetli bir halde kavga etmişlerdi. Sürekli kavga ediyorlardı. Sizi polise şikayet edeceğiz dediğimizde de saldırgan bize tehdit ve küfür ediyordu. Ölen kadının kocası sürekli hapse giriyordu. Ölen kadında yaşadıklarına itiraz ediyordu. Eşinden boşanmak istediğini söylüyordu ama yapamıyordu. Kocasının kendisini sürekli dövdüğünü, burnunu kırdığını ve sürekli şikayetçi olduğundan bahsediyordu. Olay evin içinde olmuş. Duyduğuma göre adam birisini daha öldürmüş. Akrabaları konuşuyordu. O adamı da başka bir yerde öldürmüş. Kaçarken de kaza yaptığını duyduk. Katilin ayağında kelepçe vardı, ev hapsindeydi” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan cami yardımı açıklaması
21 Kasım 2024 Perşembe - 16:22 Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan cami yardımı açıklaması Diyanet İşleri Başkanlığı, inşası devam eden camiler için toplanan yardımın ’akıbetinin belli olmadığı’ iddialarına ilişkin açıklama yaptı. Dün akşam bir televizyon programında, inşası devam eden camiler için toplanan yardımın akıbetinin belli olmadığı, bağış ve yardımlara ilişkin Başkanlığın 2023 Yılı İdare Faaliyet Raporu ile Sayıştay Denetim Raporu ve eki tablodaki tutarların birbiriyle çeliştiğine dair yer alan iddialar üzerine açıklama yayımlayan Diyanet İşleri Başkanlığı, iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtti. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Camiler için toplanan yardımların akıbetinin belli olmadığı, Başkanlığın 2023 Yılı İdare Faaliyet Raporu ile Sayıştay Denetim Raporu ve eki tablodaki tutarların birbiriyle çeliştiğine dair iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. İddiaların dile getirildiği söz konusu televizyon programında, farklı bütçe kalemleri birbiriyle karıştırılarak kamuoyu yanıltılmış, çarpıtma bilgilerle Başkanlığımıza karşı bir algı operasyonuna imza atılmıştır. Camilerden toplanan yardımlar, şeffaf bir şekilde ilgili kanun gereği hususi bir hesapta toplanmaktadır. Toplanan yardımlar ilgi onay çerçevesinde yurt içinde ve yurt dışında inşası ve tadilatı devam eden camiler için kullanılmaktadır. Toplanan yardımların amacı dışında kullanılması mümkün olmadığı gibi genel bütçeyle de herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır. Farklı bütçe kalemleri birbiriyle karıştırılarak, tabloların birbiriyle çeliştiğini iddia etmek, iyi niyetten uzak, kurumumuzu yıpratmaya yönelik ve kamuoyunda olumsuz algı oluşturma çabasından ibarettir. Gerçek dışı bu tür iddialara itibar edilmemelidir.”
Bakan Tunç: “Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak”
21 Kasım 2024 Perşembe - 15:54 Bakan Tunç: “Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak” Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Erzurumlular ile yolumuza devam etmemiz gerekiyor dedik ve böylece Erzurum’a can ve kan bağıyla bağlanmış olduk. Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak. Çok güzel etkinlikler olacak” dedi. Erzurum İktisadi Sosyal Araştırma ve Yardımlaşma Vakfı (ESAV) tarafından düzenlenen ve 4 gün sürecek olan 10. Erzurum Tanıtım Günleri, Ankara’daki Altınpark ANFA Fuar ve Kongre Merkezi’nde başladı. Etkinliğe Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Erzurum milletvekilleri, belediye başkanları, emniyet müdürleri, rektörler, siyasi isimler ve Erzurumlular katıldı. “Erzurum’da eğitim kongresi yapacağız” Öğretmenler haftasını kutlayan Bakan Tekin, “Erzurum ile ilgili zaten gerekenler söylendi. Bu hafta Öğretmenler Günü haftası. Aramızdaki öğretmen arkadaşlarımızın Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Öğretmenlerini kaybetmiş arkadaşlarımız varsa onların da Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Bugün hayatta olmayan öğretmenlerimiz için Allah’tan rahmet temenni ediyorum. Yaşayan öğretmenlerimize ise sağlık temenni ediyorum. Erzurum’da önümüzdeki yıl bayağı yoğun geçecek. Türkiye genelinde yaklaşık 500’e yakın öğretmen arkadaşımızla Erzurum’da eğitim kongresi yapacağız. Atatürk Üniversitesi ev sahipliği yapacak. Ben bir Erzurumlu olarak son nefesime kadar destek olacağım” diye konuştu. “Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak” Erzurum’un tanıtıma ihtiyacı olmadığını ifade eden Bakan Tunç ise, “Erzurum’un tanıtıma ihtiyacı yok, Erzurum tarih kokan bir şehir. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, cumhuriyetimizin kuruluşuna kadar gerçekten Anadolu’nun kilidi olan bir şehir. Tam bağımsızlığı savunan bir şehir Erzurum. Milli sınırlar içerisinde vatan bir bütündür, Türk toprakları bölünemez diyen bir şehir Erzurum. Nene Hatunların şehri Erzurum. Erzurum kahramanlar diyarı, dadaşlar diyarı. Anadolu’nun kilidi, İslam ve Anadolu topraklarının kalesidir Erzurum. Erzurum yemeklerini evlendikten sonra öğrendim ama Erzurumlu olmaktan çok memnunum. Erzurumlular ile yolumuza devam etmemiz gerekiyor dedik ve böylece Erzurum’a can ve kan bağıyla bağlanmış olduk. Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak. Çok güzel etkinlikler olacak. O etkinliklerde bulunmak elbette isteriz ve Erzurum’a yatırıma hız kesmeden devam edeceğiz” açıklamasında bulundu. “İnşallah birlik beraberlik içinde güzel bir 4 gün geçiririz” Konuşmaların ardından cağ kebabı yeme yarışması düzenlendi. Yarışmayı kazanan Hülya Özer, “Amacımız gurbette olan Erzurumluların birlik beraberlik ve dayanışma içinde olması. Erzurum kültürünü tüm Ankara’ya, bu şekilde de tüm Türkiye’ye yaymak istiyoruz. Hepinizi davet ediyoruz. İnşallah birlik beraberlik içinde güzel bir 4 gün geçiririz” ifadelerini kullandı.