ÇEVRE - 03 Ekim 2024 Perşembe 11:02

Su seviyesi hızla düşen Eğirdir Gölü için eylem planı devrede

A
A
A
Su seviyesi hızla düşen Eğirdir Gölü için eylem planı devrede

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, kuraklığın etkisiyle su seviyesi hızla düşen ve biyolojik kirlilik oluşan Eğirdir Gölü’nde 9 maddelik eylem planını hayata geçirdi.


Eğirdir Gölü’nün kuraklık tehdidi, alg patlaması ve biyolojik kirliliğe karşı korunması ve rehabilite edilmesi amacıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un talimatıyla ilgili kurumlar harekete geçti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Tabiat Varlıklarını Koruma (TVK) Genel Müdürlüğü koordinesinde Isparta Valiliği, Belediye Başkanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Merkezi, TÜBİTAK, üniversiteler, kamu ve özel sektör kuruluşlarının katılımı ile bir komisyon oluşturuldu. Arazi çalışmalarıyla beraber alınması gereken tedbirler belirlendi.



“9 maddelik eylem planı hazırlandı”


Göldeki sucul bitkilerin ve dipte biriken sediment ile biyokütlenin kaldırılmasına ilişkin TVK Genel Müdürlüğü tarafından ön fizibilite raporu hazırlandı. Süleyman Demirel Üniversitesi ile Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nden bilim adamları da Ekosistem Değerlendirme Raporu (EDR) hazırladı. Bakan Kurum, bu çalışmalar ışığında belirlenen 9 maddelik eylem planını kamuoyuna duyurmuştu.


Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdür Yardımcısı Beyhan Oktar, eylem planının uygulanmaya başlandığını açıkladı. Oktar, gölün ekolojik değerini ortaya koymak, göl ve çevresindeki faaliyetleri mevzuat kapsamında sınırlandırmak ve koruma-kullanma dengesini gözetme amacıyla TVK Genel Müdürlüğü’nün Eğirdir Gölü ve kıyı kesimini "Kesin Korunacak Hassas Alan", "Nitelikli Doğal Koruma Alanı" ve "Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı" olarak ilan ettiğini belirtti.



“Özel araçlarla ve dalgıçlarla temizlik başladı”


Çalışmalar kapsamında acil müdahale olarak göl yüzeyindeki alglerin ve göl kıyısındaki ölü sucul bitkilerin temizlenmesi amacıyla Gemi İnşa Sanayi A.Ş. (GİSAŞ), amfibi sulak alan rehabilitasyon aracı tasarladı. Bu araçlarla göl yüzeyinde, göl içindeki hassas bölgelerde ise özel ekipmanlı dalgıçlarla temizlik çalışmalarına başlandığını açıklayan Oktar, gölü besleyen Çayköy Dere ağzında biriken rüsubatın da (ağaç dalları ve bitki tortusunun) DSİ’ye ait araç ve ekipmanlarla temizlendiğini kaydetti.



“Dip çamuru için bilimsel incelemeler sürüyor”


Göl tabanında dip çamuru temizliği yapılmasına yönelik fizibilite çalışmalarının devam ettiğini ve elde edilecek bilimsel veriler doğrultusunda dip çamuru temizliği başlatılacağını belirten Oktar, “Çalışmalar kapsamında akademisyenlerimiz gölün içerisinden ve dip sedimanından 20 farklı noktadan alınan örnekleri analiz ediyorlar. Analizler tamamlandığında gölden çıkarılacak çamurun hangi bilimsel metotlarla bertaraf edileceği ve bununla ilgili yapılacak tüm önlemleri bizlere sunmuş olacaklar ve bu doğrultuda tedbirlerimizi almaya devam edeceğiz” dedi.



“Eğirdir’i gelecek nesillere aktaracağız”


Isparta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Bekir Çelen de, Eğirdir Gölü’nün bölge ve ülke için önemine dikkat çekerek şunları söyledi:


"Son yıllarda yaşanan iklim değişikliği ve kuraklık göldeki su seviyesinin hızla azalmasına sebep oldu. Yağış rejimindeki değişiklikler, ondan sonra sıcaklık artışları ve bölgedeki insan faaliyetleri, göl ekosistemini olumsuz etkiledi. Su seviyesinin azalmasıyla birlikte göldeki biyolojik kirlilik, alg patlamaları ve kötü koku gibi sorunlar ortaya çıktı. Eğirdir Gölümüz bölgedeki içme suyu kaynağı olmasının yanı sıra tarımsal sulama, turizm ve balıkçılık gibi birçok alanda kritik öneme sahip. Dolayısıyla bu sorunların giderilmesi acil bir ihtiyaç haline geldi. Bakanlığımızın ve yerel yönetimlerin koordinasyonuyla başlatılan rehabilitasyon çalışmaları sayesinde gölün ekosistemini koruyarak bu eşsiz doğal kaynağı gelecek nesillere aktarmayı hedefliyoruz."



Su seviyesi hızla düşen Eğirdir Gölü için eylem planı devrede

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir Kordon’da deniz taşkınlarına karşı beton bariyerlerin kurulumuna başlandı İzmir Kordon’da, geçtiğimiz yıllarda yaşanan ve onlarca ev ve iş yerinin sular altında kaldığı su taşkınlarına karşı önlem olarak beton bariyerler kurulmaya başlandı. Alsancak Liman’dan başlayarak bin 700 metrelik sahil şeridi boyunca konuşlandırılacak bariyerler, Cumhuriyet Meydanı’na kadar uzanıyor. İzmir’in kalbi konumundaki Alsancak Kordon’da, geçtiğimiz yıl sağanak yağmur ve fırtınayla birlikte yaşanan deniz taşkını, onlarca ev ve iş yerini sular altında bırakmıştı. Milyonlarca liralık hasar sonrası İzmir Büyükşehir Belediyesi, taşkınların önüne geçmek için “Kordon Acil Eylem Paketi” hazırladı. Alsancak Limanı’ndan itibaren de Kordon’a beton bariyerler kurulmaya başlandı. Yoğun bir şekilde limandan başlayan ve kıyıya paralel olarak devam eden beton bariyerlerin, bin 700 metrelik sahil şeridi boyunca Cumhuriyet Meydanı’na kadar devam edeceği öğrenildi. Bariyerler sayesinde deniz suyu mümkün olduğunca kıyı hattında kalacak. Proje kapsamında alanda bulunan asfalt yüzeyler geçirgen yüzey haline dönüştürülecek. Böylece suyun drenajı sağlanmış olacak. 22 adet sel kapısı İzmir Büyükşehir Belediyesinin Kordon Acil Eylem Paketi çalışmaları 3 ana düzenlemeyle hayata geçecek. Kordon bölgesinde, taşkın anında deniz suyu girişini azaltmak amacıyla, kıyıya paralel geçici fırtına duvarı oluşturulacak. Güzergâh boyunca oluşturulacak 22 adet sel kapısı acil durum uyarılarında kapatılarak denizden gelen suyun kara tarafına geçişi engellenecek. Dalganın en çok etki gösterdiği ve can güvenliğini tehdit eden Cumhuriyet Meydanı kıyısında da önlem alınacak. Bu noktada denizden gelen dalganın aşma etkisini azaltmak amacıyla kıyı hattına kronman duvarı monte edilecek. Böylelikle hava koşullarının olumsuzlaştığı dönemlerde dalganın tehdit oluşturması engellenecek.
Manisa Maden-İş’ten, ithal kömür tepkisi Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, Manisa’nın Soma ilçesinde madencilerle birlikte kol kola girerek ithal kömürü durdurma çağrısında bulundu. Yerli kömürün enerji alanında bağımsızlık olduğunu kaydeden Akçul, “Maden işçisinin ekmek teknesi, maden işletmeleridir ve biz de ekmek teknemize sahip çıkmak için buradayız” dedi. Maden-İş Sendikası Manisa’nın Soma ilçesi Cengiz Topel Meydanında geniş katılımlı bir ‘İthal kömüre hayır’ mitingi düzenledi. Yüzlerce madencinin katıldığı mitingde konuşan Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, yerli kömürün Türkiye’nin enerji bağımsızlığını koruması, madencilik sektörünün ayakta kalması ve bölgesel ekonomik kalkınmanın devam etmesi açısından, vazgeçilemez öz kaynak olduğunun altını çizdi. Konuşmasına şehit olan madencileri rahmetle anarak başlayan Akçul, “Madencilik uzun ve meşakkatli bir yolculuktur. Kimse bunu sizlerden daha iyi bilemez. Emekçinin alın teriyle var olan bu sektör, maalesef zor durumda. Bazı belirsizlikler nedeniyle firmalar da ne yapacaklarını bilememekte. Çok ciddi bir ekonomik ve sosyolojik çöküş yaşanabilir. Bundan 3 ay kadar önce de bu meydandan sizlerle birlikte yetkililere seslenmiştik. İthal kömüre olan talebin artışından ve yerli kömürün cazibesini yitirmeye başlamasından bahsetmiştik. O günden bugüne ne yetkililerden ne de ilgili taraflardan herhangi bir adım atıldı. Bugün burada madencinin sesi olarak bir kez daha altını çizerek söylüyoruz ki: yerli kömür, ülkemizin enerji bağımsızlığını koruması, madencilik sektörünün ayakta kalması ve bölgesel ekonomik kalkınmanın devam etmesi açısından, vazgeçilemez öz kaynağımızdır. Yerli kömürün ithal kömür karşısında rekabet gücünün zayıflaması hem yerli kömür üreticilerine hem işçiye hem de yöre esnafına vurulacak büyük bir darbe olacaktır. Bu öngörümüzün de sonuna kadar arkasındayız. Yerli kömür biz maden işçilerinin olmazsa olmazıdır. Unutulmamalıdır ki; Kömür yoksa biz de yokuz. Bugün; İthal kömür sofralarımıza uzanmakta ve bizleri işsizlikle sınamaktadır. Durum görünenden çok daha vahimdir. Bunca yılımız yeraltında kömür üretmekle geçti. Bu işe ömrümüzü verdik. Madencilik bizim mesleğimiz, hayatımız oldu. Başka alanlarda çalışma imkanımız neredeyse yok. Geleceğimiz, yerle bir olmadan madencinin önündeki engeller ivedilikle kaldırılmalıdır” dedi. “Petrokok problemimiz de var” İthal kömür sorununun yanında bir de petrokok problemi yaşandığını kaydeden Akçul, “İthal kömürün yanında petrokok problemimiz var. Bu atık, ülkemizde ithal ediliyor ve kömür yerine kullanılıyor. Çevre, iklim ve insan sağlığı üzerindeki zararları nedeniyle birçok ülkede kullanımı sınırlı veya yasaklanmış petrokok, neden bizim ülkemizde cazip, kullanılabilir bir enerji kaynağı gibi sunuluyor? Neden yerli kömürümüz karşısında bir alternatif olarak rekabete sokuluyor? Bizim insanımızın, ülkemizin, hiç mi kıymeti yok? Bizler işçi sendikasıyız ve bu sendika da sizin sendikanız. Bu kurumu sizler var ettiniz ve siz olduğunuz sürece sendika var olacaktır. Bizler bileğimizin gücünü alın terimizi kiralıyoruz. İşçiler olarak işverenlerle aynı gemideyiz ve her durumda bu gemiyi yürütmek zorundayız. Bu geminin karaya oturmaması için de ithal kömür lobilerine karşı mücadele etmek ve yerli üretimimize sahip çıkmak durumundayız. Maden işçisinin ekmek teknesi, maden işletmeleridir ve biz de ekmek teknemize sahip çıkmak için buradayız.” diye konuştu. “Soma’nın can damarı kömürdür” “Bu havzada ekonominin can damarı kömür ve kömür madenciliği faaliyetleridir” diyen Akçul, “Dolayısıyla bu alanda yaşanacak muhtemel sarsıntılar ya da duraksamalar, ilk önce burada yaşayan madenciyi, bölge esnafını ve yerel halkı etkileyecektir. Buradaki ekonomik ve sosyal işleyişi, kimsenin baltalamaya hakkı yoktur. Buradan Hükümetimize sesleniyoruz; ithal kömürün önünü açmak, dışa bağımlı bir Türkiye demektir. Nasıl ki tarımda patates-soğan gibi en temel gıda ürünlerinin, hayvancılıkta etin ithal edilmesi, yerli üreticinin kanayan yarası ise, işte ithal kömür de Türk Madenciliğinin yalnızca bugününü değil, geleceğini de tehlikeye atmaktadır. Bugün burada sadece Enerji Bakanlığımıza değil Maliye Bakanlığımıza da sesleniyoruz. Türkiye ithal kömüre son 5 yılda 30 milyar dolar para harcadı. Yıllık 5 milyar doların üzerinde bir bedel ödüyoruz. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlarda, bir yandan politika üretirken bir yandan kömür sektöründe yaklaşmakta olan büyük buhranı görmezden gelmeyin! Kömür sektöründe yaklaşık 50 Bin işçi istihdam ediliyor. Aileleriyle birlikte yaklaşık 250 bin kişi! Acil önlemler alınmazsa, pek çok işletme kapanmak zorunda kalacak. En az 20 bin maden emekçisi işsizlikle karşı karşıya kalacak. Türkiye Maden İşçileri Sendikası olarak uyarıyoruz; artık kömür işletmelerinin, kömür işçisinin sesini duyun. Soruyoruz? Milyar ton rezervli kömürümüz yeraltında dururken, bunu işletecek ve yeryüzüne çıkaracak gücümüz varken, neden ithal kömüre bağımlı olalım? Neden 10 milyar dolar yurtdışına aktarılsın? Neden yabancıların kimyasal atığı petrokok; kömür yerine kullanılsın? İthal Kömür tacirlerine neden fırsat verilsin? Ülke ekonomisine hiçbir faydası olmayan, ülkemizin kalkınmasına mani olan, geleceği göremeyen ya da görüp de işine gelmeyen, koskoca kömür endüstrisini baltalayan ithal kömür tacirleri! Yaptığınız iş sizi oturduğunuz yerde zengin edebilir. Bağlantılarınızla, fırsatları kendi lehinize çeviriyor da olabilirsiniz. Ama para kazanma uğruna soyunduğunuz bu ticaret, on binlerce insanın emeğini, ekmeğini ve alın terini riske atmaktadır. Sadece kömür sektörüne değil, ülkemizin ekonomik bağımsızlığına da sekte vurmaktadır. Siz sadece ithal kömür pazarlamıyorsunuz, Aynı zamanda yüzlerce işçimizin, işyerimizin, esnafımızın ve yöremizin geleceğini tehlikeye atıyorsunuz. Bugün için elin taşıyla elin kuşunu vuruyorlar belki ama unutmayalım ki bugün ucuz gibi sunulan bu kömür, bizleri yakacak ve onların da ellerinde patlayacak. İşte o zaman da iş işten geçmiş olacak. Bu kötü tabloyla karşılaşmamak adına, yerli ve milli madencilik politikaları gereği de kendi yerli kömürümüzü kullanmak, hem vatanımıza hem vatandaşımıza bir borçtur. Aksi halde Yerli ve Milli söylemleri de havada kalacaktır. Yurtdışından ithal edilen araçlara bir gecede ek vergi konulduğu halde ithal kömüre ve petrokok ithaline ek vergi konulmaması, bu durumun ithal kömüre rağbeti artırması, yerli kömür pazarını daraltması ve yerli kömür lobisine dur denilmemesi, yerli üreticileri çıkmaza sokmaktadır. Ucuz ithal kömürlerin ve zehirli petrokokun yurda girişinin disipline edilmesi zorunludur. İthal kömüre olan rağbetin önüne geçilmez ise, yerli üreticiler kapılarına kilit vurmak zorunda kalacaktır. Soma’dan madencilerin sesi olarak bir kez daha söylüyoruz: Yerli üretim; mevzuat hükümleri, gümrük tarife cetvellerinde yerli kömürü koruyucu tedbirler ve teşvik programlarıyla, yerli kömür cazip hale getirilmelidir. Bildiğiniz üzere ürettiğiniz kömürün yarıya yakın kısmı termik santrallerde elektrik üretim amaçlı kullanılmaktadır. Dolayısıyla yerli kömürün en büyük tüketicisi termik santrallerdir. Sizlerin ürettiği kömürün büyük kısmı Soma Torku Termik Santraline verilmektedir. Burada da büyük bir sorun yaşanıyor. TKİ-Torku arasındaki termik kömür tedarik anlaşması şartlarının yerine getirilmemesi de ihalelerde yarışarak TKİ’den iş alan ve buna göre santrale kömür veren firmaları zora sokmaktadır. Bu durum çalışanlarımıza toplu sözleşmelerden kaynaklı, haklarının zamanında ödenememesine de sebebiyet vermektedir. Bir taraftan ithal kömür sebebiyle pazarı daralan, bir taraftan da termik santrallerde yaşanan sorunları devam eden işyerlerinin finansal zorlukları, çalışanlarımızı doğrudan etkilemektedir. Bu sorunlar vakit kaybetmeden çözülmelidir. Zonguldak TTK’da kömür mü üretiliyor da paralarını ödüyorsunuz? Bizler kömür üretiyoruz, o halde bizlerin hakkı niye verilmiyor? Madencilik zor iştir. Özellikle son yıllarda her önüne gelen madenciliğe soyunuyor. Hep söyledik yine söylüyoruz. Bu işi bilenler yapmalıdır. Madenciliği özümsemiş, kurumsal yapısı olan, sermayesi güçlü olan firmalar bu işi yapmalıdır. Görüyoruz ki adeta define avcılığı yaparcasına, bir yığın yapı oluşmuş ve rahat durmuyor. Bakanlığımızı ve orada görevini layıkıyla yapmaya çalışan değerli yöneticileri de, oradan buradan etkilerle adeta zora sokacak derecede kulisler yapılıyor. Atıl durumdaki kömür sahalarının özel sektöre verilmesi elbette gereklidir ve ülkemizin de buna ihtiyacı vardır. Yeraltı varlıklarımızın muhakkak ekonomiye kazandırılması bizim de istediğimiz bir durumdur. Ancak biz elimizde kalan bir avuç kamu işletmesinin öyle ya da böyle özel sektöre verilmesine karşıyız. Kamu işyerleri korunmalı ve özel sektöre örnek olacak şekilde ıslah edilmelidir. Ekipman ihtiyaçları acilen karşılanmalı, eksik işçi sayısı kadar işçi alınmalıdır. Asıl işler taşeron marifetiyle değil, kadrolu işçiler tarafından yürütülmelidir. Biz özel sektöre karşı değiliz. Bizler özelleştirilip arkasında durulmayan uygulamalara karşıyız. İşsizliğe, ücretlerin eritilmesine, işçinin hakkının yenmesine karşıyız. Bu doğrultuda işçinin aleyhine gelişecek herhangi bir durumda karşınızda maden işçisini bulacaksınız. Sadece maden işçisi değil, kamuoyunun da tepkisini alacaksınız. Böyle bir düşünceniz varsa, yol yakınken vazgeçin yoksa, en demokratik hakkımız olan direnme hakkımızla meydanlarda olacağız” şeklinde konuştu. “Bağımsız ve insan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz” Akçul açıklamasını şöyle tamamladı: “Bir avuç insanın kar hırsı, bizi ekmeğimizden, işimizden, geleceğimizden mahrum edemez. Böyle bir seçeneğin dahi olması asla ama asla kabul edilemez. Biz burada sadece ekmeğimizin değil, onurumuzun, geleceğimizin, çocuklarımızın ve gelecek nesillerin peşindeyiz. Hepimizin üzerinde, madenlerde şehit olmuş, bu uğurda ömrünü vermiş madencilerin hakkı ve emaneti var. Bugün bu emanete sahip çıkmak, yalnızca madencinin değil, devletin ve milletin de sorumluluğudur. Bu sorumluluktan kaçmak, sadece madenciye değil, vatana da yapılacak en büyük kötülük olacaktır. Bugün öz kaynaklarına sahip çıkmayanlar, yarın başkalarının kaynaklarına köle olmaya mahkumdur. Biz köle düzeni değil, bağımsız ve insan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz. Bunun için de hiçbir mücadeleden kaçınmayacağız. Buradan örgütlülük alanımızda bulunan işverenlere ve firmalara da sesleniyoruz. Birlikte yol aldığımız gemimiz su alıyor. Ya hep beraber batacak ya da bu suyu birlikte boşaltıp yeni sulara yelken açacağız. Yol arkadaşlarınızı, yani bizi, bu zor günlerde yalnız bırakmayın. Artık zaman; geleceğimize, birlikte sahip çıkma zamanıdır. Bütün emekçi arkadaşlarımız çok kıymetli ama sizler madenciler olarak herkesten daha farklısınız. Herkesin kolay kolay yapamayacağı, dünyanın en riskli işini yapıyorsunuz. Milletimize ve bu devlete yaptığınız hizmetler, paha biçilemez. Sizler çıkardığınız madenden çok daha kıymetli ve önemlisiniz. Ekmeğiniz ve geleceğiniz için harcadığınız alın teri, ananızın ak sütü gibi helaldir. Kimse sizin emeklerinizi ve alın terinizi yok saymaya kalkamaz! Kalkmamalıdır. Emeğimizi yok saymaya, geleceğimizi yok etmeye çalışan herkese Türkiye Maden İşçileri Sendikası olarak tüm gücümüzle sonuna kadar karşı çıkacağız. Bu bir tehdit değil, hak uyarısıdır. Bizler, çalışmak, ülkemize ve yöremize katma değer kazandırmak istiyoruz. Çünkü bizler; Dışa bağımlı değil, sürdürülebilir enerji kaynağıyla, bağımsız bir Türkiye istiyoruz! İşte tam da bu yüzden, İthal kömürü durdurun. Ekmek teknemiz olan İşyerlerinin önündeki engelleri, acilen kaldırın. İthal kömürü cazip kılan bütün uygulamalara son verin. Türkiye’nin kara elmasını, yerli üretimi destekleyin. Ekmeğimizi, işimizi, işyerimizi yok etmeyin! Kamuoyu ve yetkililer! Artık İşçinin, üreticinin sesini duyun! Zaten yükümüz ağır. Bir yanda hayat pahalılığı, bir yanda vergi adaletsizliği, bir yanda ekonomik krizle boğuşurken, bu sorunlara çözüm beklerken, şimdi bir de işimizden olma riskiyle karşılaştık. Sanki madenciler olarak iki kere cezalandırılıyoruz. Bu haksızlıkları madenciye, emekçiye reva görenler, asla feraha eremeyecekler. Buradan ayrıca bütün halkımızı, Konfederasyonumuz Türk-İş öncülüğünde 20 Ekim’de, Ankara’da, Tandoğan meydanında gerçekleşecek, büyük mitinge davet ediyoruz. Birlikte hareket etmekten başka bir yolumuz yok. Örgütlü mücadeleden başka çaremiz yok. Tarih, örgütlü mücadelenin zaferleriyle dolu. Bizler de birleşecek, yeni zaferlere imza atacağız. Bir baret ışığıyla karanlığı delen işçi arkadaşlarım; Haklarımız için tek yol örgütlü mücadeledir”. Yapılan konuşmanın ardından Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul ile maden işçileri kol kola girerek Cengiz Topel Meydanından Beşyol’a kadar sloganlar eşliğinde yürüdü.
Aydın Başkan Çerçioğlu Didim Huzurevi’nde yaşlılara konforlu ve kaliteli hizmeti bir arada sunuyor Aydın Büyükşehir Belediyesi, 7’den 70’e toplumun her kesimine hitap eden projeleri ile öncü olmaya devam ediyor. Bu projelerden biri olan Aydın Büyükşehir Belediyesi Didim Huzurevi, sakinlerine konforlu bir ortam ve kaliteli yaşam sunuyor. Tüm ihtiyaçların düşünüldüğü Didim Huzurevi’nin sakinleri gün içinde sportif, sosyal ve kültürel faaliyetlere katılabiliyor, düzenlenen geziler ile sosyal hayata dâhil olabiliyor. Huzurevinde yaşamını sürdüren vatandaşlar, “Burası huzurevi değil otel” benzetmesinde bulunuyor. 3 öğün yemek servisinin yapıldığı Didim Huzurevi’nde, menüler yaşlıların kalori ihtiyacına göre uzman diyetisyenler tarafından hazırlanıyor. Huzurevi sakinleri haftanın belirli günlerinde fizyoterapist eşliğinde sabah sporu yapıyor. Sosyal etkinlik kapsamında huzurevi sakinleri Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği kurslardan faydalanabiliyor, böylelikle sosyal hayattan da uzak kalmıyor. Büyükşehir Belediyesi Didim Huzurevi’nde hijyen de ön planda tutuluyor. Odaların günlük temizliği, çamaşır yıkama, sakinlerin bakımı ve her ihtiyacı Büyükşehir Belediyesi’nin uzman ekipleri tarafından karşılanıyor. Sağlık alanında ise huzurevi sakinlerinin ilaç temini, rutin tedavileri alanında uzman sağlık personelleri tarafından takip ediliyor. “Her namazımda başkanımıza dua ediyorum” Tavsiye üzerine 4 ay önce Didim Huzurevi’ne yerleştiğini ifade eden Şahin Yüksel, “Benim emekli maaşım dışında başka bir gelirim yok. Bugün kiralık bir ev tutsam maaş yetmediği gibi aç kalırım. Ama burada çok uygun bir fiyata kalıyoruz. Normalde mümkün değil. Ütümüz yapılıyor. Kıyafetlerimiz hafta iki gün yıkanıp tertemiz geliyor. Odalarda her şey var. Hatta rahatsız olduğun zamanlar yemeğini odana kadar getiriyorlar. Allah razı olsun Özlem başkandan, bizlere böyle bir imkan verdiği için. Kendi adıma söylüyorum her namazımda kendisine dua ediyorum. Bizleri böyle bir aile ortamında buluşturduğu için. Burası benim için bir şans, gurur ve şeref duyuyorum. Özlem Başkan sayesinde kimseye muhtaç olmuyoruz. Çalışanlardan da çok memnunum, hepsi değerli ve özveri ile çalışıyorlar. Temizlik konusunda burada hiçbir şeye taviz verilmiyor. Yemeklerde gayet güzel. İlaçlarımız veriliyor, randevularımız alınıyor. Hastaneye gideceğimiz zaman tüm işlemlerle ilgileniliyor. Biz bu konuda hiçbir şeyle uğraşmıyoruz. Samimiyetimle söylüyorum kendimi evimde hissediyorum. Özlem Başkan olmasa, kim yardımcı olacak bize? Allah razı olsun kendisinden” diye konuştu. “Çerçioğlu memleketine hizmet etmek için uğraşıyor” 2 yıl önce Aydın Büyük Şehir Belediyesi Didim Huzur Evi’ne geldiğini ifade eden Salim Kızıl, “Burası bakım yönünden olsun, iş yönünden olsun çok güzel bir yer memnunum. Burada çalışan herkes bizlerle ilgileniyor. Yemekler de gayet güzel. Allah’a şükürler olsun çok güzel bakılıyoruz. İlaçlarımız masamıza kadar vakitlice geliyor. Hastalık durumunda hemen hastaneye götürülüyoruz. Memnunum kısacası. Berberimize kadar geliyor. Özlem Çerçioğlu’nu hakikaten tebrik ederim. Kaç yıldır belediye başkanımız. Hiçbir siyasi ayrım yapmadan vatandaşın yanında. Çerçioğlu işinin başında, sadece memleketin olacak-bitecek hizmetleriyle uğraşan birisi” dedi. “Burası Türkiye’de bir tane” Didim Huzur Evi’nde 3 yıldır yaşadığını kaydeden İlyas Bulut ise, “Burada aklınıza gelen ne isterseniz var. Yok yok. Vakit geçirecek aktivitelerimiz var. Bakım ve temizlik çok iyi. Yazında belediyenin bizlere verdiği emekli kart ile ücretsiz bir şekilde otobüslere binip denize gidiyorum. Yemekler de çok güzel. Özlem Çerçioğlu bize bakıyor. Burası Türkiye’de bir tane. Her yeri gezsinler burası gibi temiz yer bulamazlar” diye konuştu. “Burada her türlü ihtiyacımız görülüyor” Günlerini Didim Huzur Evi’nde örgü uğraşı ile geçiren Serpil Moğolkoç ve Zeynep Çukurovalı ise “Burada her türlü ihtiyacımız görülüyor. Çamaşırımız yıkanıyor. Yemeğimiz önümüze hazır geliyor. Odamız temizleniyor. Çok rahatız. Hatta rahatlıktan canımız bile sıkılıyor bazen. Burada her şey tastamam” dedi.