SAĞLIK - 03 Ekim 2024 Perşembe 11:05

Gözlerde ‘Kuruluk’ tehdidi: “Çocuklarda bile salgınlar gibi görmekteyiz”

A
A
A

Ekran bağımlılığının önemli ölçüde etkilediği göz kuruluğunun son zamanlarda görülme sıklığıyla ilgili konuşan Prof. Dr. Arzu Taşkıran Çömez, “Oldukça yoğun, eskiden sadece belli bir yaştan sonra kişilerde görülebilirken artık çocuklarda bile salgınlar gibi görülen bir göz kuruluğu görmekteyiz. Şu an hastaların yüzde 60-70’inde göz kuruluğu bulgularını görüyoruz, yaşlanmayla zaten hepimiz bir kuru göz hastası adayıyız. İklimle de ilgisi var, daha çok ekran, telefon gibi şeylerle ilgili olduğunu düşünmekteyim” dedi.

Son yıllarda teknolojik cihazların iş ya da çeşitli nedenlerle yoğunlukla kullanılması, küçük yaşlardan itibaren ekran bağımlılığının oluşması gibi durumların etkisiyle gözler kurulukla ilgili sıkıntılar meydana geliyor. Gözlerde kuruluk; yanma, batma hissi, kaşıntı, kızarıklık gibi yaşam kalitesini düşüren problemlere neden olurken uzmanlar uyarıyor. İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceyhun Arıcı, Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Arzu Taşkıran Çömez da gözlerde kuruluk ve etkilerine yönelik konuştu. Prof. Dr. Arıcı ve Prof. Dr. Çömez, uzun süre bilgisayar ekranına bakarken göz kırpmayı aksatmanın gözyaşının buharlaşmasını artırarak, ‘gözlerde kuruluk’ problemine neden olduğunu belirterek vatandaşlara tavsiyelerde bulundu.

Gözlerde ‘Kuruluk’ tehdidi: “Çocuklarda bile salgınlar gibi görmekteyiz”

“En önemli grup; ağır kuru gözler”

Göz kuruluğunun birçok kişiyi etkileyen bir durum olduğunu aktaran Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ceyhun Arıcı, “Göz kuruluğu aslında uzun zamandır olan ama teknoloji çağında yaşadığımız için artık çocuklarımızın ne yazık ki tabletler, telefonlar, bilgisayarlara maruziyetiyle beraber temelde 2 tipe ayırabiliriz. 1 üretim azlığı, gözyaşının yeterli üretilememesi, 2 üretilenin yeterli korunamaması. Göz kuruluğu niye önemli; gözyaşı içerisinde 150’nin üzerinde protein olan, insan bedenindeki en önemli sıvılardan bir tanesi. Dolayısıyla belli bir miktarın altına indiği zaman değerliliği o zaman anlaşılıyor. Hem bakteriye, virüse karşı koruma hem oradaki savunma, beslemeyi sağlayan bir materyal. Göz kuruluğu da kendi içinde temelde ağır, orta ve hafif diye ayırabiliriz. Burada en önemli grup; ağır kuru gözler. Kişide ağrı yanma, batma, kumlanma, görüş konforunda azalma oluşturuyor. Işık ışınları ilk başta gözyaşı bezimize sonra korneamızdan görme merkezimize doğru gidiyor. Yağmurlu bir havada sileceksiz bir araba kullandığımızı düşünelim, nasıl ışık yansır, saçılır dolayısıyla görüş konforu etkilenir. Batmalar, yanmalar, bütün uyku konforu da etkilenir, kişiyi gece uykusundan uyandırır, bütün yaşam kalitesini ne yazık ki etkileyebilir. Konsantre işlerle uğraştığımız zaman göz kırpma reflekslerimiz azalır, göz ne kadar açık kalırsa o kadar var olan buharlaşmayla kaybolabilir. 20 dakika boyunca konsantre bakıyorsak 20 saniye boyunca kafamızı kaldırıp uzağa doğru ya da gözleri kapatma yapmalı. Bulunduğumuz ortam ideali oda ısısı, nem yüzde 40’ın üzerinde olmalı. Kuru havada alışveriş merkezleri gibi merkezi sistemlerde özellikle orta ağır kuru gözü olanlar bunu direkt hisseder. Ağır, orta ağır dediğimiz tablolar daha özellikli durumlar. En sık gördüğümüz bulgusal kuru gözler orada da şu; gözün özellikle saydam dokusu korneada yaralar gelişebilir, bu açık yaralar enfeksiyon için zemin oluşturur. Erken dönemde gerekli tedaviyi ve önerilerimizi yapmamız lazım. Önce yaşam şekli olarak kişiye yapması gerekenlerin önerisinde bulunuyoruz. Sonrasında tıbbi tablolaya bağlı damlasal tedaviler, ağır durumlarda bazen sistemik, ağızdan tedavilerle gözyaşını üretmeye çalışmak” dedi.

“Çocuklarda bile salgınlar gibi bir göz kuruluğu görmekteyiz”

Geçmişe nazaran çok daha fazla kuru göz şikayetiyle gelen kişi olduğunu söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Arzu Taşkıran Çömez, “Göz kuruluğu dediğimiz hastalık oldukça yoğun. Eskiden sadece belli bir yaştan sonra kişilerde görülebilirken artık çocuklarda bile salgınlar gibi görülen bir göz kuruluğu görmekteyiz. Burada en önemli şey; süre, süreyi azaltmak, ara vermek ya da suni gözyaşı kullandıktan sonra ekrana bakmak, ekranın ışığını kesen gözlük camları da var. O tip yardımcı araçlarla bu sorunları azaltabiliriz. Şu an hastaların neredeyse yüzde 60-70’inde göz kuruluğu bulgularını görüyoruz. Tabi iklimle de ilgisi var, daha çok ekran, telefon gibi şeylerle ilgili olduğunu düşünmekteyim. Çok uzun süreler çalışmamak lazım, ekranın kendi göz seviyemizde olması lazım. Göz kuruluğu, sıklıkla çevresel etmenlerle oluşur. Olduğunuz ortam, mesleğiniz, bunların hepsi bir etken olabilir. Yaş en önemli etkenlerden, kadın olmak, menopoz sonrası kadınlarda daha sık görülebilir. Bir takım sistemik hastalıkların da ilk bulgularından bir tanesi olabilir. Örneğin; romatolojik hastalıklar, kolajen doku hastalıkları dediğimiz hastalıkların bir bulgusu olarak da ortaya çıkabilir ama yaşlanmayla zaten hepimizi bir kuru göz hastası adayıyız. Bunun yanı sıra çeşitli meslekler, ısıya maruz kalınan ortamlar, klimalı ortamlarda çalışmak etki edebiliyor. Hiçbir şikayet olmasa bile kişilerin senede bir kez göz muayenesinden geçmesi gerekir, bu çocuklarda biraz daha sık olabilir. Ekran maruziyeti sonrasında yani yakına bakmayla hepimizde özellikle çocuklarda miyopinin çok fazla arttığını gözlemliyoruz. Dünyada 2050 yılında dünya nüfusunun neredeyse yarısının miyop olacağıyla ilgili oran da veriliyor. Çocuklarda yakın çalışmanın süresinin azaltmak lazım. Örneğin; maksimum 20 dakikadan sonra yakın çalışmayı bırakıp uzağa bakarak gözlerini dinlendirmesi gerekli” şeklinde konuştu.

Hasibe Karadağ - Emre Baba

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum MHP İl Başkanı Yurdagül’den Din Görevlileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğine ziyaret MHP Erzurum İl Başkanı Adem Yurdagül, Erzurum Din Görevlileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğini ziyaret etti. Yurdagül’ün ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getiren dernek başkanı ve Ulucami İmam Hatibi Emrullah Kaçar, “Bu günde bizleri unutmadıkları için çok teşekkür ediyoruz” dedi Milliyetçi Hareket Partisi Erzurum İl Başkanı Adem Yurdagül ve İl Başkan Yardımcısı Ufuk Demir, Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle, Erzurum Din Görevlileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğini ziyaret etti. Ulucami İmam Hatibi olan Emrullah Kaçar ve Erzurum’da görev yapan hocalar ile bir araya gelen Yurdagül, ziyaretten o anları sosyal medya hesabından paylaştı. MHP İl Başkanı Yurdagül mesajında, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle, Erzurum Din Görevlileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğimizi ziyaret ettik. Dernek Başkanımız ve aynı zamanda Ulucami İmam Hatibi Emrullah Kaçar hocamız ve birbirinden kıymetli hocalarımızla hem günün manasına vurgu yaptık hem de toplumu manevi manada imar eden hocalarımızın bizler için önemlerini dile getirdik. Bu vesileyle tüm din görevlilerimizin bu müstesna gününü kutluyorum” ifadelerini kullandı. MHP teşkilatının ziyaretinden duydukları memnuniyeti dile getiren Erzurum Din Görevlileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Emrullah Kaçar, ise “Bu günde bizleri unutmadıkları için Adem Bey ve MHP teşkilatına çok teşekkür ediyorum” dedi.
Balıkesir Erdek’ten Türkiye’ye midye sevkiyatı: Su ürünleri yetiştiriciliğinde büyük başarı Türkiye’nin tarım ve su ürünleri üretiminde önemli merkezlerinden biri olan Balıkesir, midye yetiştiriciliği alanında büyük bir atılım yapmaya devam ediyor. Su ürünleri yetiştiriciliği her geçen gün daha da gelişirken, Balıkesir’deki üreticiler, Türkiye genelinde midye talebini karşılamak üzere kapasitelerini artırıyor. Özellikle Balıkesir’in Erdek ilçesine bağlı Çakılköy, Karşıyaka Mahallesi ve Fener Adası gibi bölgelerde kurulan tesisler, bu sektörün büyümesinde öncü rol oynuyor. Hedef: Yıllık 43 Bin Ton Midye Üretimi Balıkesir’deki midye yetiştiriciliği tesisleri, gelecek bir yıl içinde yıllık 43 bin ton üretim yapmayı hedefliyor. Bu kapsamda, deniz suyunun temiz olduğu bölgelerdeki tesislerde midye hasadı, uzman ekipler tarafından titizlikle yürütülüyor. Midye üretiminde önemli bir merkez haline gelen Erdek’te, deniz suyunun kalitesi ve bölgenin coğrafi yapısı bu üretimi daha da avantajlı kılıyor. Tesislerde, midyeler büyütme sürecinin ardından, hasat için en uygun dönemde toplanarak işleme alınıyor. Erdek’ten Tüm Türkiye’ye Midye Sevkiyatı Erdek ilçesine bağlı Karşıyaka Mahallesi’nde 2 milyon dolarlık bir yatırım ile kurulan özel bir arıtma ve paketleme tesisi, bölgedeki midyelerin Türkiye’nin dört bir yanına ulaştırılmasını sağlıyor. Hasat edilen midyeler, bu tesiste özenle arındırılıyor, kalite kontrolleri yapılıyor ve sonrasında özel paketleme işlemlerinden geçiriliyor. Hijyen ve kalite standartlarına büyük önem verilen bu tesiste, ürünler titizlikle hazırlanarak hem iç piyasaya hem de büyük restoran ve zincir marketlere gönderiliyor. Bölge Ekonomisine Katkı Balıkesir’deki midye üretimi, sadece bölgenin su ürünleri potansiyelini ortaya çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda istihdam yaratıyor ve bölge ekonomisine önemli bir katkı sağlıyor. Yetiştiricilik tesislerinde istihdam edilen yüzlerce kişi, bu süreçte aktif rol alıyor. Üretimin artmasıyla birlikte Balıkesir, su ürünleri ihracatında da önemli bir merkez haline gelmeyi hedefliyor. Midye üretiminin hem Türkiye’deki hem de uluslararası pazarlardaki talebi karşılayacak şekilde büyütülmesi planlanıyor. Balıkesir’in su ürünleri yetiştiriciliğindeki bu başarısı, şehrin "Tarımın Başkenti" olma unvanını su ürünleri alanında da pekiştiriyor. Midye üretimiyle Balıkesir, hem yerel halkın geçim kaynağına önemli bir katkı sunuyor hem de Türkiye’nin su ürünleri sektöründe söz sahibi olma yolunda hızla ilerliyor. Tesis iştletme sahibi ve iş insanı Hasan Ertürk İHA muhabirine tesis hakkında ve burada midyelerin hangi aşamalardan geçerek müşterilere ulaşım ağını anlattı; "Bu tesis midye arındırma ve paketleme tesisi, yaklaşık 2 bin metre kare alana kurulu bin metre kare kapalı alanla burada denizden hasat ettiğimiz midyeleri arındırıp paketleyip müşterilerimize gönderiyoruz sevkiyatlarımızı gerçekleştiriyoruz. Tamamen kapalı sistem üzerine kurulu 50 tonluk deniz suyu tankımız bulunmakta bununla birlikte midyelerimizi 48 saat boyunca burada dinlendirip, arındırıp ve paketleyip ondan daha sonra sevkiyatımızı yapıyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı menşeili midyelerimiz günlük hasat edildikten sonra teknelerimiz ile özel soğutuculu frigolu araçlarımız ile deniz’den canlı aldığımız midyeleri mal kabulünden alıp makinelerimiz ile el değmeden yıkanıp boylanıp tekrar arındırma havuzlarına geçip burada 48 saat arındırılıp daha sonra paketleme ünitesine geçiyoruz. Günlük artı dört derece soğut hava depolarında canlı olarak bekletilen midyeler günün sonunda müşterilerimize gönderilmek üzere özel araçlarımız ile yola çıkıyor." dedi. Su ürünleri mühendisi ve tesis müdürü Kafiye Acarlı; "2009 mezunu su ürünleri mühendisiyim. Tesisimiz Hali Adası deniz ürünleri midye arındırma tesisidir. Yıllık kapasitemiz 5 bin ton’dur. Tesisimiz 2 bin metre kare alana kurulu kapalı sistemimiz bin metre kare, Burada midyelerimize tamamen A sınıfı veya B sınıfı olan deniz bölgelesinden alıyoruz. İlçe tarımın menşeilerini kestiği onayını verdiği bir şekilde canlı olarak midyelerimiz bize geliyor. Midyelerimizi aldıktan sonra yıkıyoruz ardından boyluyoruz daha sonra deprasyon dediğimiz arındırma işlemine alıyoruz. Burada arındırma kısmında deniz suyu ile tamamen arındırıyoruz. Bu su taşıma deniz suyudur. Deniz suyu arındırma tesisinin içinde UV lerimiz var, protein scanerlerimiz var, mikrobiyolojik olarak suyumuzu ve midyelerimizi tamamen arındırıyoruz. Arındırmanın ardından 48 saat mikrobiyolojik olarak testlerimizi yapıyoruz. Tamamen A sınıfıysa eğer ekolisine bakıyoruz, salmonellasına bakıyoruz. Daha sonra midye A sınıfı değerlerimiz çok iyi ayıklama, boylama ve paketleme işlemlerine geçiyoruz. Paketledikten sonra gerekli olan etiker bilgilerimizi vurup soğuk zinciri soğuk hava depomuzda başlatıyoruz. Sevkiyatlarımızı özel frigolu araçlarımız ile gerçekleştiriyoruz. Sevkiyatlarımızı Türkiye’nin her tarafına iç piyasaya meşhur olan midye dolmacılara ve midyecilere gönderiyoruz. Midyelerimizin kabukları tamamen temiz bir şekilde ve A sınıfı olduğu için müşteri talebimiz çok fazla oluyor. Tesisimizde tamamen hijyen kurallarına ve İl Tarım ile paralel bir şekilde yürütüyoruz. Makinalarımız İtalya’dan gelme makinalardır son teknoloji olarak işlemlerimize el değmeden canlı bir şekilde ve midyelerimi alıp canlı bir şekilde sevkiyatlarımızı gerçekleştiriyoruz" dedi. (GD-
Kars Vali Ziya Polat: "Su, belki de önümüzdeki yılların savaş sebebi olacak" Kars Valisi Ziya Polat, belki de suyunun önümüzdeki yıllarda savaş sebebi olacağını belirtti. Vali Polat, önümüzdeki 20 yılda dünyanın yüzde 60’ının ulaşılabilir su kaynaklarına, içilebilir ve kullanılabilir su kaynaklarına ulaşmasının mümkün olmayacağına dikkat çekti. Kars’ta Vali Ziya Polat’ın ev sahipliğinde bölge valilerinin de katılımıyla ’Aras Havza Su Kurulu Toplantısı’ düzenlendi. Valilik Kar Salonu’nda düzenlenen toplantıda havza ölçekli yönetim planları, havza koruma eylem planları, nehir havza yönetim planları, taşkın yönetim planları, kuraklık yönetim planları ve sektörel su tahsis planları kapsamında belirlenen tedbirler ile ilgili gerçekleşmeler masaya yatırıldı. Toplantının açılışında konuşan Vali Ziya Polat, su ile ilgili önemli konulara değindi. "Su, belki de önümüzdeki yılların savaş sebebi olacak" Vali Ziya Polat, “Su, belki de önümüzdeki yılların savaş sebebi olacak. Su kıtlığı yaşayan ülkelerin sayısı yüzdeye vurduğumuz zaman önümüzdeki 20 yılda dünyanın yüzde 60’ı ulaşılabilir su kaynaklarına, içilebilir, kullanılabilir su kaynaklarına ulaşması mümkün olmayacak. Türkiye her ne kadar su kaynaklarımız çok gözükse de yanlış bir algı, şu an su stresi yaşayan ülkelerden biriyiz. Bu demek oluyor ki kaynaklar kıt, su kaynakları tamamen kıt, yer altı su kaynaklarımız, Kars’ta da aynı sıkıntımız var. Kıt bir kaynağımız var. Kıt kaynakları iyi kullanmamız lazım” dedi. "Su stresi, sıkıntısı yaşayan bir ülkeyiz" Türkiye’nin de su stresi yaşayan bir ülke olduğunun altını çizen Polat, “Bizim öncelikle ilk işimiz insanımızın içilebilir su kaynaklarına ulaşmasını sağlamak. Bir içme suyu, iki tarım ve hayvancılığını en önemli şehrinden bahsediyoruz. Türkiye’deki tarım hayvancılık sayısı ile bu bölge Türkiye’de ilk 10’a giren bölgelerden birisi, tabii ki hayvanlarımızın da kullanma suyu ihtiyaçları var. Köylere ve yaylalara buna ulaştırmamız lazım. Ulaştığımız suyu da iyi kullanmamız lazım. Dediğim gibi kaynağımız çok az, su sıkıntısı stresi yaşayan bir ülkeyiz. Yakında ne olacağı belli değil” diye konuştu. Toplantıda ayrıca içme-kullanma suyu havzası koruma planlarının havza bazında uygulanma durumu, havzada yer alan içme suyu arıtma tesisleri durumu, içme suyu kalitesi ve insan sağlığı ile ilgili durum görüşülerek, havza bazında su verimliliği çalışmalarının değerlendirilmesi yapıldı. Toplantıda, havzadaki il su kurullarından iletilen ve su yönetimine ilişkin çözüme kavuşamayan problemler değerlendirildi. İl su kurullarınca yapılan ve ilgili kurum veya kuruluşların yaptığı çalışmalar masaya yatırıldı. Yapılan değerlendirmelerin ardından toplantı sona erdi. Toplantıya; Vali Ziya Polat, Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Mahir Özcan, Belediye Başkanı Prof. Dr. Ötüken Senger, DSİ Bölge Müdürü Serdar Kotan, bölge illerinin temsilcileri katıldı.