EKONOMİ - 03 Ekim 2024 Perşembe 12:35

Maden-İş’ten, ithal kömür tepkisi

A
A
A
Maden-İş’ten, ithal kömür tepkisi

Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, Manisa’nın Soma ilçesinde madencilerle birlikte kol kola girerek ithal kömürü durdurma çağrısında bulundu. Yerli kömürün enerji alanında bağımsızlık olduğunu kaydeden Akçul, “Maden işçisinin ekmek teknesi, maden işletmeleridir ve biz de ekmek teknemize sahip çıkmak için buradayız” dedi.


Maden-İş Sendikası Manisa’nın Soma ilçesi Cengiz Topel Meydanında geniş katılımlı bir ‘İthal kömüre hayır’ mitingi düzenledi. Yüzlerce madencinin katıldığı mitingde konuşan Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, yerli kömürün Türkiye’nin enerji bağımsızlığını koruması, madencilik sektörünün ayakta kalması ve bölgesel ekonomik kalkınmanın devam etmesi açısından, vazgeçilemez öz kaynak olduğunun altını çizdi.


Konuşmasına şehit olan madencileri rahmetle anarak başlayan Akçul, “Madencilik uzun ve meşakkatli bir yolculuktur. Kimse bunu sizlerden daha iyi bilemez. Emekçinin alın teriyle var olan bu sektör, maalesef zor durumda. Bazı belirsizlikler nedeniyle firmalar da ne yapacaklarını bilememekte. Çok ciddi bir ekonomik ve sosyolojik çöküş yaşanabilir. Bundan 3 ay kadar önce de bu meydandan sizlerle birlikte yetkililere seslenmiştik. İthal kömüre olan talebin artışından ve yerli kömürün cazibesini yitirmeye başlamasından bahsetmiştik. O günden bugüne ne yetkililerden ne de ilgili taraflardan herhangi bir adım atıldı. Bugün burada madencinin sesi olarak bir kez daha altını çizerek söylüyoruz ki: yerli kömür, ülkemizin enerji bağımsızlığını koruması, madencilik sektörünün ayakta kalması ve bölgesel ekonomik kalkınmanın devam etmesi açısından, vazgeçilemez öz kaynağımızdır. Yerli kömürün ithal kömür karşısında rekabet gücünün zayıflaması hem yerli kömür üreticilerine hem işçiye hem de yöre esnafına vurulacak büyük bir darbe olacaktır. Bu öngörümüzün de sonuna kadar arkasındayız. Yerli kömür biz maden işçilerinin olmazsa olmazıdır. Unutulmamalıdır ki; Kömür yoksa biz de yokuz. Bugün; İthal kömür sofralarımıza uzanmakta ve bizleri işsizlikle sınamaktadır. Durum görünenden çok daha vahimdir. Bunca yılımız yeraltında kömür üretmekle geçti. Bu işe ömrümüzü verdik. Madencilik bizim mesleğimiz, hayatımız oldu. Başka alanlarda çalışma imkanımız neredeyse yok. Geleceğimiz, yerle bir olmadan madencinin önündeki engeller ivedilikle kaldırılmalıdır” dedi.



“Petrokok problemimiz de var”


İthal kömür sorununun yanında bir de petrokok problemi yaşandığını kaydeden Akçul, “İthal kömürün yanında petrokok problemimiz var. Bu atık, ülkemizde ithal ediliyor ve kömür yerine kullanılıyor. Çevre, iklim ve insan sağlığı üzerindeki zararları nedeniyle birçok ülkede kullanımı sınırlı veya yasaklanmış petrokok, neden bizim ülkemizde cazip, kullanılabilir bir enerji kaynağı gibi sunuluyor? Neden yerli kömürümüz karşısında bir alternatif olarak rekabete sokuluyor? Bizim insanımızın, ülkemizin, hiç mi kıymeti yok? Bizler işçi sendikasıyız ve bu sendika da sizin sendikanız. Bu kurumu sizler var ettiniz ve siz olduğunuz sürece sendika var olacaktır. Bizler bileğimizin gücünü alın terimizi kiralıyoruz. İşçiler olarak işverenlerle aynı gemideyiz ve her durumda bu gemiyi yürütmek zorundayız. Bu geminin karaya oturmaması için de ithal kömür lobilerine karşı mücadele etmek ve yerli üretimimize sahip çıkmak durumundayız. Maden işçisinin ekmek teknesi, maden işletmeleridir ve biz de ekmek teknemize sahip çıkmak için buradayız.” diye konuştu.



“Soma’nın can damarı kömürdür”


“Bu havzada ekonominin can damarı kömür ve kömür madenciliği faaliyetleridir” diyen Akçul, “Dolayısıyla bu alanda yaşanacak muhtemel sarsıntılar ya da duraksamalar, ilk önce burada yaşayan madenciyi, bölge esnafını ve yerel halkı etkileyecektir. Buradaki ekonomik ve sosyal işleyişi, kimsenin baltalamaya hakkı yoktur. Buradan Hükümetimize sesleniyoruz; ithal kömürün önünü açmak, dışa bağımlı bir Türkiye demektir. Nasıl ki tarımda patates-soğan gibi en temel gıda ürünlerinin, hayvancılıkta etin ithal edilmesi, yerli üreticinin kanayan yarası ise, işte ithal kömür de Türk Madenciliğinin yalnızca bugününü değil, geleceğini de tehlikeye atmaktadır. Bugün burada sadece Enerji Bakanlığımıza değil Maliye Bakanlığımıza da sesleniyoruz. Türkiye ithal kömüre son 5 yılda 30 milyar dolar para harcadı. Yıllık 5 milyar doların üzerinde bir bedel ödüyoruz. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlarda, bir yandan politika üretirken bir yandan kömür sektöründe yaklaşmakta olan büyük buhranı görmezden gelmeyin! Kömür sektöründe yaklaşık 50 Bin işçi istihdam ediliyor. Aileleriyle birlikte yaklaşık 250 bin kişi! Acil önlemler alınmazsa, pek çok işletme kapanmak zorunda kalacak. En az 20 bin maden emekçisi işsizlikle karşı karşıya kalacak. Türkiye Maden İşçileri Sendikası olarak uyarıyoruz; artık kömür işletmelerinin, kömür işçisinin sesini duyun. Soruyoruz? Milyar ton rezervli kömürümüz yeraltında dururken, bunu işletecek ve yeryüzüne çıkaracak gücümüz varken, neden ithal kömüre bağımlı olalım? Neden 10 milyar dolar yurtdışına aktarılsın? Neden yabancıların kimyasal atığı petrokok; kömür yerine kullanılsın? İthal Kömür tacirlerine neden fırsat verilsin? Ülke ekonomisine hiçbir faydası olmayan, ülkemizin kalkınmasına mani olan, geleceği göremeyen ya da görüp de işine gelmeyen, koskoca kömür endüstrisini baltalayan ithal kömür tacirleri! Yaptığınız iş sizi oturduğunuz yerde zengin edebilir. Bağlantılarınızla, fırsatları kendi lehinize çeviriyor da olabilirsiniz. Ama para kazanma uğruna soyunduğunuz bu ticaret, on binlerce insanın emeğini, ekmeğini ve alın terini riske atmaktadır. Sadece kömür sektörüne değil, ülkemizin ekonomik bağımsızlığına da sekte vurmaktadır. Siz sadece ithal kömür pazarlamıyorsunuz, Aynı zamanda yüzlerce işçimizin, işyerimizin, esnafımızın ve yöremizin geleceğini tehlikeye atıyorsunuz. Bugün için elin taşıyla elin kuşunu vuruyorlar belki ama unutmayalım ki bugün ucuz gibi sunulan bu kömür, bizleri yakacak ve onların da ellerinde patlayacak. İşte o zaman da iş işten geçmiş olacak. Bu kötü tabloyla karşılaşmamak adına, yerli ve milli madencilik politikaları gereği de kendi yerli kömürümüzü kullanmak, hem vatanımıza hem vatandaşımıza bir borçtur. Aksi halde Yerli ve Milli söylemleri de havada kalacaktır. Yurtdışından ithal edilen araçlara bir gecede ek vergi konulduğu halde ithal kömüre ve petrokok ithaline ek vergi konulmaması, bu durumun ithal kömüre rağbeti artırması, yerli kömür pazarını daraltması ve yerli kömür lobisine dur denilmemesi, yerli üreticileri çıkmaza sokmaktadır. Ucuz ithal kömürlerin ve zehirli petrokokun yurda girişinin disipline edilmesi zorunludur. İthal kömüre olan rağbetin önüne geçilmez ise, yerli üreticiler kapılarına kilit vurmak zorunda kalacaktır. Soma’dan madencilerin sesi olarak bir kez daha söylüyoruz: Yerli üretim; mevzuat hükümleri, gümrük tarife cetvellerinde yerli kömürü koruyucu tedbirler ve teşvik programlarıyla, yerli kömür cazip hale getirilmelidir. Bildiğiniz üzere ürettiğiniz kömürün yarıya yakın kısmı termik santrallerde elektrik üretim amaçlı kullanılmaktadır. Dolayısıyla yerli kömürün en büyük tüketicisi termik santrallerdir. Sizlerin ürettiği kömürün büyük kısmı Soma Torku Termik Santraline verilmektedir. Burada da büyük bir sorun yaşanıyor. TKİ-Torku arasındaki termik kömür tedarik anlaşması şartlarının yerine getirilmemesi de ihalelerde yarışarak TKİ’den iş alan ve buna göre santrale kömür veren firmaları zora sokmaktadır. Bu durum çalışanlarımıza toplu sözleşmelerden kaynaklı, haklarının zamanında ödenememesine de sebebiyet vermektedir. Bir taraftan ithal kömür sebebiyle pazarı daralan, bir taraftan da termik santrallerde yaşanan sorunları devam eden işyerlerinin finansal zorlukları, çalışanlarımızı doğrudan etkilemektedir. Bu sorunlar vakit kaybetmeden çözülmelidir. Zonguldak TTK’da kömür mü üretiliyor da paralarını ödüyorsunuz? Bizler kömür üretiyoruz, o halde bizlerin hakkı niye verilmiyor? Madencilik zor iştir. Özellikle son yıllarda her önüne gelen madenciliğe soyunuyor. Hep söyledik yine söylüyoruz. Bu işi bilenler yapmalıdır. Madenciliği özümsemiş, kurumsal yapısı olan, sermayesi güçlü olan firmalar bu işi yapmalıdır. Görüyoruz ki adeta define avcılığı yaparcasına, bir yığın yapı oluşmuş ve rahat durmuyor. Bakanlığımızı ve orada görevini layıkıyla yapmaya çalışan değerli yöneticileri de, oradan buradan etkilerle adeta zora sokacak derecede kulisler yapılıyor. Atıl durumdaki kömür sahalarının özel sektöre verilmesi elbette gereklidir ve ülkemizin de buna ihtiyacı vardır. Yeraltı varlıklarımızın muhakkak ekonomiye kazandırılması bizim de istediğimiz bir durumdur. Ancak biz elimizde kalan bir avuç kamu işletmesinin öyle ya da böyle özel sektöre verilmesine karşıyız. Kamu işyerleri korunmalı ve özel sektöre örnek olacak şekilde ıslah edilmelidir. Ekipman ihtiyaçları acilen karşılanmalı, eksik işçi sayısı kadar işçi alınmalıdır. Asıl işler taşeron marifetiyle değil, kadrolu işçiler tarafından yürütülmelidir. Biz özel sektöre karşı değiliz. Bizler özelleştirilip arkasında durulmayan uygulamalara karşıyız. İşsizliğe, ücretlerin eritilmesine, işçinin hakkının yenmesine karşıyız. Bu doğrultuda işçinin aleyhine gelişecek herhangi bir durumda karşınızda maden işçisini bulacaksınız. Sadece maden işçisi değil, kamuoyunun da tepkisini alacaksınız. Böyle bir düşünceniz varsa, yol yakınken vazgeçin yoksa, en demokratik hakkımız olan direnme hakkımızla meydanlarda olacağız” şeklinde konuştu.



“Bağımsız ve insan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz”


Akçul açıklamasını şöyle tamamladı: “Bir avuç insanın kar hırsı, bizi ekmeğimizden, işimizden, geleceğimizden mahrum edemez. Böyle bir seçeneğin dahi olması asla ama asla kabul edilemez. Biz burada sadece ekmeğimizin değil, onurumuzun, geleceğimizin, çocuklarımızın ve gelecek nesillerin peşindeyiz. Hepimizin üzerinde, madenlerde şehit olmuş, bu uğurda ömrünü vermiş madencilerin hakkı ve emaneti var. Bugün bu emanete sahip çıkmak, yalnızca madencinin değil, devletin ve milletin de sorumluluğudur. Bu sorumluluktan kaçmak, sadece madenciye değil, vatana da yapılacak en büyük kötülük olacaktır. Bugün öz kaynaklarına sahip çıkmayanlar, yarın başkalarının kaynaklarına köle olmaya mahkumdur. Biz köle düzeni değil, bağımsız ve insan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz. Bunun için de hiçbir mücadeleden kaçınmayacağız. Buradan örgütlülük alanımızda bulunan işverenlere ve firmalara da sesleniyoruz. Birlikte yol aldığımız gemimiz su alıyor. Ya hep beraber batacak ya da bu suyu birlikte boşaltıp yeni sulara yelken açacağız. Yol arkadaşlarınızı, yani bizi, bu zor günlerde yalnız bırakmayın. Artık zaman; geleceğimize, birlikte sahip çıkma zamanıdır. Bütün emekçi arkadaşlarımız çok kıymetli ama sizler madenciler olarak herkesten daha farklısınız. Herkesin kolay kolay yapamayacağı, dünyanın en riskli işini yapıyorsunuz. Milletimize ve bu devlete yaptığınız hizmetler, paha biçilemez. Sizler çıkardığınız madenden çok daha kıymetli ve önemlisiniz. Ekmeğiniz ve geleceğiniz için harcadığınız alın teri, ananızın ak sütü gibi helaldir. Kimse sizin emeklerinizi ve alın terinizi yok saymaya kalkamaz! Kalkmamalıdır. Emeğimizi yok saymaya, geleceğimizi yok etmeye çalışan herkese Türkiye Maden İşçileri Sendikası olarak tüm gücümüzle sonuna kadar karşı çıkacağız. Bu bir tehdit değil, hak uyarısıdır. Bizler, çalışmak, ülkemize ve yöremize katma değer kazandırmak istiyoruz. Çünkü bizler; Dışa bağımlı değil, sürdürülebilir enerji kaynağıyla, bağımsız bir Türkiye istiyoruz! İşte tam da bu yüzden, İthal kömürü durdurun. Ekmek teknemiz olan İşyerlerinin önündeki engelleri, acilen kaldırın. İthal kömürü cazip kılan bütün uygulamalara son verin. Türkiye’nin kara elmasını, yerli üretimi destekleyin. Ekmeğimizi, işimizi, işyerimizi yok etmeyin! Kamuoyu ve yetkililer! Artık İşçinin, üreticinin sesini duyun! Zaten yükümüz ağır. Bir yanda hayat pahalılığı, bir yanda vergi adaletsizliği, bir yanda ekonomik krizle boğuşurken, bu sorunlara çözüm beklerken, şimdi bir de işimizden olma riskiyle karşılaştık. Sanki madenciler olarak iki kere cezalandırılıyoruz. Bu haksızlıkları madenciye, emekçiye reva görenler, asla feraha eremeyecekler. Buradan ayrıca bütün halkımızı, Konfederasyonumuz Türk-İş öncülüğünde 20 Ekim’de, Ankara’da, Tandoğan meydanında gerçekleşecek, büyük mitinge davet ediyoruz. Birlikte hareket etmekten başka bir yolumuz yok. Örgütlü mücadeleden başka çaremiz yok. Tarih, örgütlü mücadelenin zaferleriyle dolu. Bizler de birleşecek, yeni zaferlere imza atacağız. Bir baret ışığıyla karanlığı delen işçi arkadaşlarım; Haklarımız için tek yol örgütlü mücadeledir”.


Yapılan konuşmanın ardından Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul ile maden işçileri kol kola girerek Cengiz Topel Meydanından Beşyol’a kadar sloganlar eşliğinde yürüdü.



Maden-İş’ten, ithal kömür tepkisi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş 100 yıldır aynı heyecanla ceviz hasadı yapılıyor Muş merkeze 30 kilometre uzaklıkta bulunan Yücetepe köyünde, yaklaşık 100 yıldır süregelen geleneksel ceviz hasadı bu yıl da büyük bir coşkuyla başladı. Köy muhtarının camii hoparlöründen duyuru yapması ile başlayan hasat, çevre köylerden ve il dışından gelen gurbetçilerin katılımı ile büyük bir heyecanla başladı. Sabahın erken saatlerinde traktörlerle yola koyulan vatandaşlar hasadını yaptıkları cevizlerin bir kısmını satarken bir kısmını ise kışlık olarak stokluyor. Köyün yüksek kesimlerindeki 5 bin ceviz ağacından elde edilen cevizler, hem kalitesi hem de verimiyle göz dolduruyor. Geleneksel yöntemlerle yapılan bu toplu hasat, köyde her yıl adeta bir bayram havasında geçiyor. Nesilden nesile aktarılan tekniklerle cevizleri toplayan köylüler, doğal ortamlarda büyüyen cevizlerin bölgeye özgü bir lezzet sunduğunu belirtiler. Yücetepe Köyü Muhtarı Vahdettin Akçan, 109 yıldır her ekim ayında ceviz hasadı yaptıklarını belirterek, "Eski muhtarların da yaptığı gibi bir gün belirliyoruz ve camiden anons geçiyoruz. Herkes gidip belirlediği bölgede ceviz topluyor. Ceviz hasadı yaklaşık 10 gün sürüyor. Herkes yılın bu mevsiminde heyecanla ceviz hasadını bekliyor. Ceviz toplanmasından herkes memnun. Yaklaşık 5 bin ceviz ağacımız var. Vadideki ceviz ormanımız köye 5 kilometre uzaklıkta. Yolu biraz kötü. Köylüler cevizlere traktör ve atlarla geliyor. Cevizler köyün ortak malı, herkese eşittir. Hasat 10 gün sürüyor. İhtiyacına göre cevizleri satan da var. Dışarıdan gelen gurbetçilerimiz var, onlar da bugünü bekliyorlar. Köyümüz 339 hane, bin 117 nüfusumuz var” ifadelerini kullandı. Köylülerden Ramazan Yıldırım da, ekim ayının ilk haftasının hasat haftası olarak belirlendiğini kaydederek, “Camiden anons yapıldıktan sonra köylüler olarak ceviz toplamaya geldik. 109 yıldır bu geleneğimiz var. Herkes bu uygulamadan memnun. Bir sıkıntımız yok. Muhtarımız belli bir gün seçiyor ve köylülerle birlikte ceviz topluyoruz. Bu ayımız bir festival gibi. Ailecek buraya geliyoruz. Heyecan var" dedi.
İstanbul Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir: “Kemikler ve kafatası var ama kefen yok” Münevver Karabulut’u öldüren Cem Garipoğlu’nun mezarı açıldı. Mezardan çıkarılan cesedin kalıntıları Adli Tıp Kurumu’na götürülürken, Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir yaptığı açıklamada, “Kemikler var, kafatası var. Ve kefen yok. Kefenin veya bir bezin olmamasını anlayamadım. 10 sene içerisinde kaybolmuş veya aşınmış olabilir mi? O çok rasyonel ve makul gelmiyor” dedi. Münevver Karabulut’u öldüren Cem Garipoğlu’nun mezarındaki fethi kabir işlemi tamamlanırken, mezardan çıkarılan ceset Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Konuya ilişkin açıklama yapan Münevver Karabulut’un ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, "Fethi kabir işlemini an itibariyle nihayete erdirdik. 10.55’te heyet buraya geldi, 11.08’de mezarın açılmasıyla ilgili çalışmalar başladı. 11.31’de de Cem Garipoğlu’nun cesedi olduğu iddia edilen kemiklere ulaşıldı. Mezarlık iki parça halindeydi. Üst kısım boş, alt kısımda ceset bütünlük arz etmiyor. Kemikler var. Kafatası var. Ve kefen yok. Steril bir bez yok. Çok su alan bir bölge olmadığı için incelemeler sağlıklı yapılacaktır diye düşünüyoruz. Dağınık bir şekilde toprağın üstünde kemikler ve kafatasını görebildik. Büyük kemik parçaları ve kafatası steril bir şeye konularak Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Tek tek incelenecek” dedi. "Bizim amacımız adaletin tecellisi" Garipoğlu ailesindeki erkek bireylerden yeniden DNA örneği alınmasını talep ettiklerini belirten avukat Rezan Epözdemir, “Gerçekten bizim amacımız adaletin tecellisi, maddi gerçeğin ortaya çıkması. Bu DNA örneklerinin yeniden aileden alınması gerektiğini düşünüyoruz. İnceleme yapıldıktan sonra kimliklendirme yapılabilmesi için ailesinin bireyleri beklenecek ve rapor tanzim edilecek. Bu ceset tekrardan Garipoğlu ailesinin avukatına teslim edilecek. Çünkü avukatı ailenin gelip teslim alamayacağını ifade etti. Daha sonra da buraya gelip yeniden defnedilecek” ifadelerini kullandı. Avukat Epözdemir, “Kefenin veya bir bezin olmamasını anlayamadım. 10 sene içerisinde kaybolmuş veya aşınmış olabilir mi? O çok rasyonel ve makul gelmiyor. Ama sonradan o kemiklerin bırakılabilme ihtimali kefenin olmadığı, bez parçasının olmadığı yerde çok kuvvetli bir ihtimal olarak karşımızda duruyor. O beni çok rahatsız etti. Açıkçası ziyadesiyle rahatsız etti” dedi. “Yapılan işlem kamu vicdanının rahatlaması adına çok kıymetli” “Bir hafta içerisinde raporun tanzim edileceğini düşünüyorum” diyen Epözdemir bir basın mensubunun, “Mezardaki Cem Garipoğlu çıkarsa kafalardaki soru işaretleri gidecek mi?” sorusuna, “En azından bir nebze olsun kamu vicdanının rahatlayacağını, maddi gerçeğin ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Ben şunu söyleyebilirim; gittiğimiz her yerde son 10 yıldır akademik çalışmalarda, üniversitelerde, panellerde, seminerlerde, televizyon programlarında çok mağdur vekilliği yapmamıza rağmen, Türkiye kamuoyunun birçok önemli dosyasında, sosyal sorumluluk projesi olarak bakmamıza rağmen hep bu dosya soruluyor. Herkes ‘Cem Garipoğlu öldü mü’ diyor. Yani insanlarda böyle bir kanaat ve intiba var. Sanki sosyoekonomik durumu nüfuzu iyi olan birinin cezaevinden kaçması mümkünmüş gibi bir algı var. En azından bu algının dağılması, adaletin tecellisi, maddi gerçeğin ortaya çıkması, kamu vicdanın rahatlaması adına bugün yapılan işlemin çok önemli ve kıymetli olduğunu düşünüyorum. İnşallah geldiğimiz noktada, 15 yılın sonunda tekraren söylüyorum maddi gerçek ortaya çıkar, adalet tecelli eder” dedi.
Eskişehir Fatih Dönmez’den ‘Yapay Zekâ’ için araştırma komisyonu teklifi AK Parti Eskişehir Milletvekili Fatih Dönmez, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde AK Parti grubu adına söz alarak yapay zekâ teknolojilerinin incelenmesi ve bu alanda bir araştırma komisyonu kurulması için önerge sundu. Dönmez, yapay zekânın günümüzdeki önemine dikkat çekerek, Türkiye’nin bu alanda geri kalmaması için adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Geçtiğimiz yasama yılında bu önergenin hazırlandığını ancak yoğunluk nedeniyle yeni yasama yılına kaldığını söyleyen Dönmez, “Üçüncü Yasama Yılında bu konu ile başlamış oluyoruz” dedi. Yapay zekâ, hayatın her alanında devrim yapıyor Yapay zekânın sadece bir teknoloji yeniliği olmadığını, sağlık, eğitim, tarım ve güvenlik gibi birçok sektörde köklü değişimlere yol açan çok boyutlu bir devrim olduğunu belirten Dönmez, yapay zekâ teknolojilerinin giderek daha fazla hayatımızın içine girdiğine dikkat çekti. "Yapay zekâ, üretkenliği artıracak, verimliliği yükseltecek ve ülkemizin rekabet gücünü pekiştirecektir" dedi. Yapay zekâda uluslararası yarışta yerimizi almalıyız Dönmez, Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Avrupa Birliği ülkelerinin yapay zekâ alanına yaptıkları büyük yatırımlara değinerek, Türkiye’nin de bu yarışta yer alması gerektiğini ifade etti. Ülkemizin yapay zekâ teknolojilerinde ilerleme kaydetmesi için doğru adımların atılmasının önemine vurgu yapan Dönmez, bu alanda insan kaynağı ve altyapı yatırımlarının hızlandırılması gerektiğini belirtti. Fırsatların yanında riskler de var Yapay zekâ teknolojilerinin sunduğu büyük fırsatların yanında bazı riskler de barındırdığını ifade eden AK Parti Eskişehir Milletvekili Fatih Dönmez, özellikle veri mahremiyeti, güvenlik ve etik konularının titizlikle ele alınması gerektiğini söyledi. Ayrıca, yapay zekânın yanlış kullanımı durumunda birey haklarına zarar verebileceği ve toplumsal eşitsizliklerin artabileceği uyarısında bulundu. Araştırma Komisyonunun Görevleri Dönmez, önerilen komisyonun yapay zekâ politikalarını inceleyeceğini, başarılı uluslararası örnekleri analiz ederek Türkiye’nin bu alanda atması gereken adımları belirleyeceğini kaydetti. Komisyonun ayrıca, yapay zekânın toplumsal etkilerini, ekonomik yansımalarını ve güvenlik risklerini de mercek altına alacağını belirtti. Dijital Türkiye vizyonuna katkı sunacak Yapay zekâ komisyonu kurulmasının, Türkiye’nin Dijital Türkiye vizyonuna ve millî teknoloji hamlesi hedeflerine büyük katkı sağlayacağını söyleyen Dönmez, bu teklifin ülkemizin teknolojik geleceği adına stratejik bir adım olacağını vurguladı. Tüm siyasi partilere destekleri için teşekkür ederek, önergenin Türkiye’nin geleceği için önemli bir başlangıç olacağını ifade etti.
Şanlıurfa Sınır kapısında 79 ton bozuk ceviz içi ele geçirildi Gümrük Muhafaza ekipleri, Akçakale Sınır Kapısı’nda Suriye üzerinden Türkiye’ye sokulmak istenen 79 ton bozuk ceviz içi ele geçirdi. Gıda mühendislerinin incelemesinde Türk Gıda Kodeksi’ne aykırı olduğu belirlenen tonlarca ceviz içi imha edildi. Akçakale Gümrük Muhafaza ekipleri, Suriye’nin Tel Abyad kentinden Türkiye’ye giriş yapan bir tırı durdurarak arama yaptı. Yapılan aramada tır dorsesinde bulunan 79 ton ceviz içi ile ilgili inceleme yapıldı. Şanlıurfa İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne bağlı gıda mühendislerinin yaptığı incelemede, ceviz içinin Türk Gıda Kodeksi’ne aykırı olduğu ve tüketime uygun olmadığı tespit edildi. Hem insan hem de hayvan sağlığı için zararlı olduğu tespit edilen tonlarca ceviz içi, iş makineleri ile tırdan boşaltılarak imha edildi. Araç sürücüsü hakkında ise adli işlem başlatıldı. Şanlıurfa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, “Ceviz içi numuneleri fiziki ve duyusal muayenelere tabi tutuldu. Yapılan analizlerde ürünlerin Türk Gıda Kodeksi’ne aykırı olduğu belirlendi. Cevizlerin tüketiminin insan ve hayvan sağlığına uygun olmadığı ortaya çıktı. Analiz sonuçlarına dayanarak Akçakale Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatı doğrultusunda İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Gıda ve Yem Şube Müdürlüğü kontrol ekiplerinin nezaretinde 79 ton kabuksuz ceviz içi imha edildi. Yetkililer, insan sağlığını tehdit eden bu tür ürünlerin ülkeye sokulmasının önüne geçilmesi için denetimlerini sürdürecek” ifadelerine yer verildi.
Giresun Giresun’da içme suyu projesi için belediyelerden ortak hamle Giresun’un içme suyu sorununu kalıcı olarak çözmeyi amaçlayan ve Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yürütülen "Giresun İçme Suyu Arıtma Tesisi Projesi" için önemli bir toplantı gerçekleştirildi. Proje, Giresun merkeziyle birlikte Bulancak, Keşap, Dereli ve Duroğlu ilçelerinin 100 yıllık içme suyu ihtiyacını karşılayacak. Giresun merkeze 70 kilometre uzaklıktaki İkisu bölgesinden başlatılması planlanan projeyi hızlandırmak amacıyla düzenlenen toplantıya Giresun Belediye Başkanı Fuat Köse ev sahipliği yaparken, Bulancak Belediye Başkanı Necmi Sıbıç, Keşap Belediye Başkanı Tuncay Muhammet Arışan, Dereli Belediye Başkanı Kazım Zeki Şenlikoğlu ve Duroğlu Belediye Başkanı Halil Çetin toplantıda yer aldı. "Su sorununun kalıcı çözümler gerektiriyor" Toplantıda konuşan Giresun Belediye Başkanı Fuat Köse, su sıkıntısının son yıllarda giderek arttığını vurgulayarak “Su sıkıntısı çektiğimiz doğrudur ve bu sorunun önümüzdeki yıllarda da devam edeceği öngörülüyor. Mevcut kuyularımız ve depolarımız yetersiz kalıyor. Geçici çözümler üretsek de kalıcı bir çözüm için İkisu DSİ Su Projesi en önemli fırsat. Bu projenin tüm ilçelerimiz için hayati öneme sahip olduğunu biliyoruz. Aynı masada buluşarak güç birliği yapmamız büyük önem taşıyor. Ne kadar geniş bir katılımla bu süreci takip edersek, projenin hayata geçmesi o kadar mümkün olacak” dedi. Toplantıya katılan diğer belediye başkanları da projenin hayata geçirilmesinin önemini vurguladı. Başkanlar, içme suyu sorununa kalıcı çözüm getirecek bu projeyi yakından takip edeceklerini ve kamuoyunun desteğini sürekli sıcak tutacaklarını belirttiler. Toplantıda alınan kararlar doğrultusunda ilk etapta Giresun Valisi Mehmet Fatih Serdengeçti ile görüşülmesi kararlaştırıldı. Ardından DSİ Bölge Müdürü Fatih Kişi’nin Giresun’a davet edilerek projenin ilerlemesi için detaylı bir görüşme yapılması planlandı. Ayrıca projeye baraj ilavesi yapılması için DSİ’ye teklif sunulması kararı alındı.