POLİTİKA - 10 Ekim 2024 Perşembe 14:25

Fransız heyetten TBMM’ye ziyaret

A
A
A
Fransız heyetten TBMM’ye ziyaret

Fransa Dışişleri, Savunma ve Silahlı Kuvvetler Komisyonu heyeti TBMM’yi ziyaret etti.


Fransa Dışişleri, Savunma ve Silahlı Kuvvetler Komisyonu heyeti, TBMM’de temaslarda bulundu. Fransız heyet ile bir araya gelen Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, deneyimli bir büyükelçinin olmasının avantaj olduğunu belirterek, “Sayın Macron’un İsrail-Filistin konusunda aldığı tedbirleri, siyasi çözüm konusundaki ifadelerini ve silah sevkiyatını durdurma konusundaki niyetini takdirle karşılıyoruz. Ateşkesin gerçekleşmesi, kanın durması konusunda Fransa’nın tarihine yakışır şekilde öncü olmasını bekliyoruz. İnsan hakları, evrensel değerler konusunda Fransa’nın ne kadar hassas olduğunu biliyoruz” dedi. Terörle mücadele ettiklerini belirten Akar, terörle mücadele konusunda kararlı olduklarını da vurguladı. .


Fransa Senatosu Dışişleri, Savunma ve Silahlı Kuvvetler Komisyonu Başkanı Christian Cambon ise, Fransa’nın 600 yılı aşkın süredir ilişkileri olduğu Türkiye’nin bölgedeki rolünü öğrenmek amacıyla ziyaret gerçekleştirdiklerini belirterek, Türkiye’nin üstlendiği rolü önemsediklerini ifade etti.



Fransız heyet Dışişleri Komisyonu Başkanı Oktay ile görüştü.


Fransız heyet, Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay ile de görüştü. Oktay, görüşmede bölgede önemli bir dönemden geçtiklerini belirterek, ülkelerinde kurulan yeni hükümetin hayırlı olması ve iyi ikili ilişkiler kurulması dileğinde bulundu. Oktay, “Fransa’da yaşayan 800’e yakın vatandaşımız, iki ülke arasında önemli bir köprü vazifesi görmekte, Fransa’nın sosyal, ekonomik hayatına katkı yapmaktadır. NATO müttefikimiz Fransa ile sergileyeceğimiz dayanışma ve eş güdüm bölgesel barışa katkı sağlayacaktır” dedi.


Cambon ise, Fransa Senato Başkanı’nın TBMM Başkanı Kurtulmuş’a bir mektup gönderdiğini söyledi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, Denizli’de eğitim camiasına anlatılıyor Milli Eğitim Bakanlığınca 2024-2025 eğitim öğretim yılında ilk defa uygulamaya başlayan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Okul Müdürleri Uygulama, Rehberlik, İzleme ve Değerlendirme Çalıştayı Denizli’de başladı. Milli Eğitim Bakanlığınca 2024-2025 eğitim öğretim yılında Anasınıfı, birinci, beşinci, ortaöğretim hazırlık ve dokuzuncu sınıflar düzeyinde ilk defa uygulanmaya başlayan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli eğitim sisteminde milli bir kimliğin oluşumuna katkı sağlamayı, milli bilince sahip bireylerden oluşan bir toplum meydana getirmeyi, eğitimi toplumun her kesimine ulaştırmayı ve gençleri 21. yüzyılın ihtiyaçlarına uygun şekilde donatmayı hedefliyor. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli okul yöneticilerini ve öğretmenleri eğitimin merkezine koymakta, onların toplumdaki rollerini güçlendirerek, mesleki gelişimlerini desteklemeyi ve öğretim uygulamalarını daha etkili hale getirmeyi amaçlıyor. Bu kapsamda Denizli İl Milli Eğitim Müdürlüğünce okul müdürlerine yönelik Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Uygulama, Rehberlik, İzleme ve Değerlendirme Faaliyetleri Çalıştayı gerçekleştiriliyor. Denizli Büyükşehir Belediyesi Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezinde okul yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen çalıştayın açılış programına İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Emre Çalışkan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli yazım sürecinde görev alan Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Fatma Taşkın Ekici ve Prof. Dr. Yasin Doğan ve okul müdürleri katıldı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Okul Müdürleri Uygulama, Rehberlik, İzleme ve Değerlendirme Çalıştayı faaliyetleri çerçevesinde, okul yöneticilerinin rolleri ve öğrenme-öğretme süreçlerini izleme ve değerlendirme kılavuzu doğrultusunda bilgilendirme ve çalışmalar gerçekleştirilecek. Çalıştay kapsamında gerçekleştirilecek olan eğitim ve uygulama çalışması okul yöneticilerimizin eğitim kurumlarında Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Uygulama, Rehberlik, İzleme ve Değerlendirme Faaliyetlerine kılavuzluk etmesini destekleyecek. Çalıştay sonunda okul yöneticileri; Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Uygulama, Rehberlik, İzleme ve Değerlendirme Faaliyetleri çalıştay raporu hazırlayacaklar.
Antalya Atatürk Devlet Hastanesi ile ilgili kararı Sağlık Bakanlığı verecek Antalya’ya yeni ataması gerçekleşen İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Behzat Özkan, basın mensuplarıyla bir araya geldi. Prof. Dr. Özkan, geçtiğimiz aylarda poliklinik ve acil servisi dışında Şehir Hastanesi’ne taşınacağı bildirilen Atatürk Devlet Hastanesi ile ilgili kararı Sağlık Bakanlığı’nın vereceğini açıkladı. Özkan, “Gerçeği de görmezden gelemeyiz, orayla ilgili karot testleri yapılmış. Dolayısıyla kararı Bakanlık verecek, kimse mağdur olmadan nasıl çözüm bulunabilir, ona bakacağız” diye konuştu. İzmir Behçet Uç Hastanesi Başhekimliğinden, Antalya İl Sağlık Müdürlüğüne atanan Prof. Dr. Behzat Özkan, göreve başladı. Basın mensupları ile bir araya gelen Prof. Dr. Özkan, geçmiş dönemde yaptığı görevlerden ve eğitim hayatından bahsetti. Göreve başladığı günden itibaren her şeyi titizlikle takip ettiğini dile getiren Özkan, çalışma şeklinin nasıl gerçekleşeceğini şu sözlerle açıkladı: “İlk etapta tırmanma dönemi olacak. Tüm yatırımları yerinde göreceğim ve eksikleri tespit edeceğim. İlgililerle görüşüp çözüm yolları bulacağız. Ardından hızlanma dönemine geçeceğiz. Antalya’ya gelir gelmez gördüğüm ilk şey, İl Sağlık Müdürlüğü hizmet binası yerleşkelerinin çok dağınık olması. Dolayısıyla bununla birlikte Antalya’nın tüm eksiklerini çözeceğiz” dedi. Atandığı günden itibaren acil serviste bekleyen hasta sayısını takip ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Özkan, şöyle konuştu: “Acilde bekleyen hastalarımızın listesi bana Acil Başhekimimiz Münevver hanım tarafından atılır, hem özel hastaneleri hem devlet hastaneleri başhekimlerinin portalına atılır. Manavgat Devlet Hastanesi acilinde 8 saatten fazla bekleyen hasta var mı, varsa başhekime yazıyorum. Bu sizin anneniz olabilir, siz olabilirsiniz, ben olabilirim. Acilde bizi standart ölçüde kimsenin bekletmeye hakkı yok. Acil olan şeyler sabah tüm başhekimlerin masasında olur, hemen yorumumu yazıyorum ’Günaydın arkadaşlar, şu hasta şu kadar süredir bekliyor. Yapabileceğimiz bir şey var mı? Gidin ilgilenin’ diyorum.” Bir şehrin dinamo yükünü hastanelerin taşıdığını belirten Prof. Dr. Özkan, Antalya Şehir Hastanesi’nde gördüğü eksiklikler hakkında bilgi verdi. Özkan, “Antalya Şehir Hastanesi’ne spesifik alanlar eklemek lazım, pediatri kliniği yok, yataklı psikiyatri kliniğini geliştirmek lazım. Orada sıkıntıları var, onları düzeltmek lazım. En çok acilde uzun süre bekleyen hastaların neden beklediğini kliniklerde aramak lazım. Şehir Hastanesi’ne ilk bakışta 389 personelle 900 yatağın tedavisini karşılıyoruz. 600 yatak boş. Yeni bir hastane yapmaya gerek yok, o hastaneyi aktive edeceğiz. 400 personele ihtiyacımız var, o personeli Bakanlığımızdan isteyeceğiz” dedi. Geçtiğimiz aylarda poliklinik ve acil servis dışında taşınacağı belirtilen Atatürk Devlet Hastanesi’nin durumu hakkında da açıklamalar yapan Prof. Dr. Özkan, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Atatürk Devlet Hastanesi ile ilgili gerçeği görmezden gelemeyiz, orayla ilgili karot testleri yapılmış. Dolayısıyla kararı Bakanlık verecek, kimse mağdur olmadan nasıl çözüm bulunabilir, ona bakacağız. O bölgede oturur, muhtarla esnafla konuşurum. Başlanan yatırımların devam etmesi, edememesi ve bir kısmının da tasfiye olması da sorunlardan biri. Sağlık Müdürlüğünün gerek mekânsal gerek işlevsel hantal yapısı nedeniyle bir yazı 9 ay içinde oradan oraya gidiyor. “
Ankara TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Yüksel: “İsrail’in UCM’ye karşı gerçekleştirdiği casusluk faaliyetleri, Hollanda ceza kanunları ve Roma Statüsü’nün 70. maddesine aykırılık teşkil etmektedir” TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel, “İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) karşı gerçekleştirdiği bu casusluk faaliyetleri, Hollanda ceza kanunlarına ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’nün 70. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. ’Adaletin Yürütülmesine Yönelik Suçlar’ başlığı altında düzenlenen bu madde, tanıklık yaparken yalan beyanlarda bulunmak, delilleri değiştirmek ya da tanıkları sindirmek gibi adaletin işleyişini engelleyen birçok suçu kapsamaktadır” dedi. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Yüksel, TBMM’de AK Parti İstanbul Milletvekili İsmail Emrah Karayel ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile birlikte İsrail’in saldırılarına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Yüksel, “Öncelikle İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne karşı yürüttüğü casusluk ve müdahale faaliyetleri kapsamında Hollanda’da yürütülmesi beklenen soruşturmalara değinmek isteriz. Bu kapsamda Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Hollanda’nın Lahey şehrindeki ev sahibi devlet olarak rolünü ve Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Hollanda arasında yapılan anlaşma çerçevesinde Hollanda’nın UCM personelinin, dolayısıyla başsavcı ve savcılarının güvenliği dahil olmak üzere emniyetini sağlamakla yükümlü olduğunu hatırlatmak isteriz. Ev sahibi devlet olarak Hollanda’nın görevi Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni her türlü dış müdahaleden uzak tutmak ve bağımsız çalışmasını güvence altına almaktır. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Lahey’deki merkezinde bağımsız ve tarafsız bir şekilde çalışmalarını sürdürmelidir. Hollanda ev sahibi devlet olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin güvenliğini sağlama ve onu dış müdahalelerden koruma sorumluluğuna sahiptir. Ancak Hollanda basınında yer alan bilgilere göre İsrail’in UCM’ye yönelik casusluk ve müdahale girişimleri, bu güvenliğin tehdit altında olabileceğine işaret etmektedir. Son dönemde Hollanda medyasında yer alan haberlere göre UCM’nin İsrail hakkında yürüttüğü soruşturmaya İsrail’in müdahale ettiği ve bu soruşturmayı etkisiz hale getirme çabasında olduğu hususu gündeme gelmiştir. Hollandalı savcıların bu iddialar doğrultusunda İsrail’e karşı bir ceza davası açmayı değerlendirmekte olduğu hususu Hollanda basınında yer almıştır” ifadelerini kullandı. Yüksel, şöyle konuştu: “İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yönelik casusluk, bilgisayar korsanlığı ve sindirme gibi yöntemler kullandığı yönünde birçok kaynaktan gelen aslında doğrulanmış bilgiler de var. Malumunuz İsrail en son Lübnan’da iletişim cihazlarının siber operasyonlar marifetiyle giren patlayıcıya dönüştürülmesine yönelik casusluk ve siber elektronik saldırılar ile gündeme gelmişti. Bu husus dijital teknolojilerin İsrail gibi terör devletleri tarafından istismar edilebilecek birer güvenlik açığına dönüştüğünü de ortaya açıkça koymaktadır. Bu nedenle geçtiğimiz haftalarda çoğunluğu Filistinli 20 kişilik bir grup, İsrail’in ceza mahkemesi soruşturmasını engellemeye çalıştığı iddiaları üzerine şikayette bulunmuştur. Ve İsrail’in son dokuz yılda Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcılığını sindirme ve etkileme çabalarını ortaya koyan bu suç duyurusunun, adaletin sağlanması adına Hollanda savcılığına yapılmış önemli bir çare olduğunu düşünüyoruz. İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne karşı gerçekleştirdiği bu casusluk faaliyetleri, Hollanda ceza kanunlarına ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’nün 70. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. ’Adaletin Yürütülmesine Yönelik Suçlar’ başlığı altında düzenlenen bu madde, tanıklık yaparken yalan beyanlarda bulunmak, delilleri değiştirmek ya da tanıkları sindirmek gibi adaletin işleyişini engelleyen birçok suçu kapsamaktadır. Ancak dikkatlerimizi şuna çekmek istiyoruz. Hollanda, İsrail ile Avrupa Birliği içerisindeki en iyi ilişkilere sahip ülkelerden biridir. Ve bu kapsamda İsrail’in Orta Doğu’daki politikalarını da maalesef desteklemektedir. Bu destek, tabii ABD’nin İsrail’e verdiği açık çek ve Birleşmiş Milletler’deki Güvenlik Konseyi’ndeki veto gücüyle daha da pekişmektedir. ABD, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail’e yönelik soruşturmalarını engellemek için yaptırım uygulamaktan da çekinmemektedir.” İsrail’in Lübnan’ı bombaladığına dikkat çeken Yüksel, “Lübnan’da bombalanan mahallelerde çocukların geleceği, kadınların umudu ve toplumun birliği yok edilmektedir. Suriye’de ise savaşın ortasında kalan masum insanlar uluslararası toplumun sessizliğinin gölgesinde hayatta kalma mücadelesi vermektedirler. Bu saldırılar uluslararası hukuk normlarına, özellikle Birleşmiş Milletler Anlaşması ve Cenevre sözleşmelerine yani uluslararası insancıl hukuka açıkça aykırıdır. Sivillerin hedef alınması, altyapıların yok edilmesi ve toplu yerinden edilmeler, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar olarak tanımlanmalıdır. Bizler burada adaletin terazisinde her bir masum canın ağırlığını hissettirmek ve bu suçların hesabını sormak durumundayız. Filistin halkının maruz kaldığı baskı, ayrımcılık ve sistematik yok ediliş, görüyoruz ki Lübnan’da da kendisine göstermektedir” şeklinde konuştu.