GÜNDEM - 10 Ekim 2024 Perşembe 12:04

MSB: “Son bir haftada 42 terörist etkisiz hale getirildi”

A
A
A

Milli Savunma Bakanlığı, son bir haftada 42 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından "Ateş Serbest 2024" faaliyetinin icra edildiği Ankara’nın Polatlı ilçesinde bulunan Sakarya Kışlası’nda basın bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Basın toplantısında konuşan Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her geçen yıl artan tatbikatlarla kara, deniz, hava ve siber alanlardaki etkinlik ve caydırıcılığını arttırdığını belirterek, “Kahraman ordumuzun ateş gücünün ulaştığı üstün seviyeyi ve personelimizin hedefe yönelik reaksiyon ve ateş kabiliyetlerini göstermek, envanterdeki silah ve sistemlerini özellikle genç personele tanıtmak, kuvvetler arası ateş desteğinin koordinasyonunu geliştirmek amacıyla 8-11 Ekim tarihleri arasında Polatlı’da icra edilmektedir. Söz konusu faaliyette F-16 savaş uçağından taarruz helikopterine, Fırtına obüslerinden hava savunma sistemlerine, tanksavar silahlardan SİHA’lara, tanklardan keskin nişancı atışlarına kadar muhtelif çap ve tesirdeki sistemlerin atışları başarıyla gerçekleştirilmektedir” ifadelerini kullandı.

Tuğamiral Aktürk, Somali Federal Cumhuriyeti’nin deniz yetki alanlarında araştırma gerçekleştirecek Oruç Reis gemisine refakat ve koruma sağlayacak TCG Gediz, TCG Gökova ve TCG ÜTĞM. Arif Ekmekçi gemilerinden teşkil edilen Somali Deniz Görev Grubu’nun 5 Ekim’de İstanbul Boğazı’nda Somali’ye seyrinin başladığını bildirdi. Tuğamiral Aktürk, ayrıca Lübnan’da bulunan Türk vatandaşlarının tahliye edilmesi için görevlendirilen TCG Sancaktar ile TCG Bayraktar gemilerinin 9 Ekim’de Lübnan’a ulaştığını açıkladı. 300 ton insani yardım malzemesinin de Lübnan’a ulaştırıldığını vurgulayan Tuğamiral Aktürk, “Vatandaşlarımızı alan gemilerimizin bugün Mersin’e ulaşması beklenmektedir. Tahliye kapsamında gemilerimizin güvenliği için TCG Gaziantep, TCG Salihreis fırkateynleri ile TCG Bartın ve TCG Bandırma karakol gemilerimiz de görev almaktadır” açıklamasında bulundu.

Kesintisiz bir şekilde ve kararlılıkla uygulanan terörü kaynağında yok etme stratejisi ile son bir haftada 42 teröristin etkisiz hale getirildiğini aktaran Tuğamiral Aktürk, “1 Ocak’tan bugüne kadar ise bin 113’ü Irak’ın, bin 36’sı Suriye’nin kuzeyinde olmak üzere 2 bin 149 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Irak’ın kuzeyindeki Pençe-Kilit ve Pençe-Yıldırım operasyon bölgelerinde gerçekleştirilen arama-tarama faaliyetleri kapsamında çok sayıda silah ve mühimmat ile muhtelif yaşam, sıhhiye malzemesi ve örgütsel doküman ele geçirilmiştir. Bu vesileyle 9 Ekim’de şehit olan kahraman silah arkadaşımız Piyade Sözleşmeli Er Sefer Alan’a bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz” şeklinde konuştu.

Suriye’de istikrarın bir an önce tesis edilmesi ve Suriyelilerin emniyetli bir ortama geri dönüşlerinin sağlanmasına yönelik çalışmalara devam edildiğini belirten Aktürk, “Sınırlarımızın ve halkımızın güvenliğini sağlamak, ülkemizin güneyinde oluşturulmak istenen terör koridorunu engellemek amacıyla 9 Ekim 2019’da başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’nın 5’inci yıl dönümünde canları pahasına mücadele eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, kahraman gazilerimize saygı ve şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.

Tuğamiral Aktürk konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Yoğun, etkin ve dinamik tedbirlerle çok yönlü güvenliğin sağlandığı hudutlarımızda son bir hafta içerisinde, 5’i terör örgütü mensubu olmak üzere 340 şahıs yakalanmış, 1 Ocak’tan bugüne kadar yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken yakalananların sayısı 11 bin 679 olmuştur. Son bir haftada engellenen bin 167 şahıs ile birlikte bu yıl içerisinde engellenen kişi sayısı da 80 bin 802’ye ulaşmıştır. Ayrıca, son bir hafta içerisinde Hatay ve Van hudut hattında yapılan arama-tarama faaliyetlerinde toplam 103 kilogram (Hatay 2 kilo 290 gram, Van 100 kilo 689 gram) uyuşturucu madde ele geçirilmiştir.”

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in programına ilişkin de bilgi veren Tuğamiral Aktürk, “Bakanımız 10 Ekim 2023 tarihinde komutasını devraldığımız Kosova Barış Gücü (KFOR) Komutanlığı görevinin İtalya’ya devir teslimi dolayısıyla icra edilecek törene katılacaktır. Bir yıl boyunca üstlendiğimiz KFOR Komutanlık görevi NATO ve Birleşmiş Milletler kararlarına uygun, uluslararası sorumluluğun gerektirdiği tam bir tarafsızlık ve şeffaflıkla yerine getirilmiştir. Ayrıca İtalya’nın komutanlığı döneminde komutan yardımcılığı görevi ülkemizce yürütülecektir. Bakanımız, 17-18 Ekim tarihlerinde Brüksel’de gerçekleştirilecek NATO Savunma Bakanları Toplantısı’na iştirak edecektir” ifadelerini kullandı.

Doğukan Gürel

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Adalet Bakanı Tunç: "Yargıda yeni reform paketini milletvekillerine sunacağız" Bursa’da Mudanya Üniversitesi’nin 2024-2025 akademik yılı açılışına katılan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yargıda yeni reform paketini milletvekillerine sunacaklarını söyledi. Bakan Tunç, "Özellikle son günlerde tartışılan, cezasızlık algısına yönelik eleştirileri elbette ki dikkate alıyoruz. Bir buçuk yıldan bu yana yargı reformu strateji belgesiyle ilgili bir hazırlığımız var. Önümüzdeki birkaç hafta sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyuyla paylaşacak" dedi. Mudanya Üniversitesi’nin 2024-2025 akademik yılı açılışına katılan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yaptığı konuşmada, ülkelerin kalkınması için eğitimin en önde gelen unsurlardan bir tanesi olduğunu belirterek, "Gençlerin eğitimi, çocukların geleceğe hazırlanması eğitimle mümkün. Eğitim olmadan kalkınma olmaz. İlköğretimden ortaöğretime, liseden üniversiteye varıncaya kadar eğitimin her kademesi birbirinden değerli. Özellikle yükseköğretim, gençlerin geleceğe hazırlanması çok çok önemli. Bu anlamda da son yıllarda ülkemiz çok önemli mesafeler aldı. Üniversite sayıları, 66’dan 208’e çıkarıldı. Tüm ülke genelinde 81 vilayetimizde üniversiteler kurulurken, vakıf üniversitelerinin önü açıldı. Bu anlamda eğitimin kalitesini arttırmak için akademik kadroların güçlendirilmesi için destekler verildi. Bütçede en fazla pay eğitime ayrıldı. Eskiden savunmaya ayrılıyordu. Üniversitelerde okuyan öğrencilerin okuma imkanları, burs, yurt imkanları arttırıldı. Tabii insanı güçlendirmenin en önemli yolu da çocukları daha ilk baştan itibaren güçlü bir eğitimle desteklemek. Eğitime bütçede en fazla payı ayırdık. Tabii istikrarlı kalkınma hamleleriyle ülkemizin dört bir yanını eserlerle donattık. Bursa’mız bu eserlerden çok çok faydalanırken, faydalanmaya da devam ediyor" diye konuştu. Yüzde 20’lik savunma sanayinde yerlilik oranı varken bugün yüzde 80’e çıkardıklarını belirten Bakan Tunç, "Bunun ne kadar önemli olduğunu işte görüyoruz. Yüzde 100’e varmamız lazım. Hatta ihraç eder noktaya gelmemiz lazım. Teknolojinin tüm imkanlarını her alanda kullanmamız lazım. Eğitimde de, adalette de artık dijital çağdayız. İstikrarlı kalkınma hamlelerinde bugüne kadar aldığımız mesafeyle yetinmememiz lazım. Dünyada Türkiye’yi en güçlü ülkeler arasında görmemiz lazım. Bunun mücadelesini milletçe birlik beraberlik içerisinde vermemiz lazım. Dünyada hakkaniyeti, adaleti savunmanın yolu da güçlü olmaktan geçiyor. Bugün maalesef, üniversite rektörümüzün de açılışta belirttiği gibi dünyada adaletsiz bir sistem var. Bu adaletsizliği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler kürsüsü de dahil olmak üzere sürekli dile getiriyoruz. Uluslararası sistemin artık insanlığın sorunlarına cevap veremediğini, uluslararası kuruluşların etkisiz olduğunu, dünyadaki sıkıntıları çözme noktasında başarısız olduğunu ve dünyanın 5’ten büyük olduğunu ve daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu her fırsatta söylüyor. Sadece tek başımıza söylememiz bir şey ifade eder mi diye düşünüyorken, bugün dünyanın birçok lideri de aynı söze geldi. Aynı cümleleri kurmaya başladı. Uluslararası sistemin Birleşmiş Milletler’in yapısının güvenlik konseyinin yapısının adil olmadığını, artık dünyanın birçok lideri, ülkenin devlet başkanı da söylemeye başladı. Seslendirmeye başladı. Hatta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri dahi, Güvenlik Konseyi’nin yapısının sorunları çözmediğini, bir reforma tabi tutulması gerektiğini söylemeye başladı. Yani dünyada adaletin, hakkaniyetin sözcülüğünü, insan haklarının savunuculuğunu yapan bir liderimiz ve bir ülke noktasında dikkat çekmeye başladık. Bunu daha da güçlü yapmanın yolu Türkiye’yi her alanda güçlü kılmak. Fiziki kalkınma hamleleriyle de demokrasisiyle de daha güçlü hale gelmelidir" ifadelerine yer verdi. "İsrail aslında bir maşa. O maşayı kullanan eller maalesef insanlık düşmanı, oradaki soykırımın asıl azmettiricileridir" Bugün Filistin’de dünyanın gözü önünde çocukların katledildiğini belirten Tunç, "41 binden fazla Filistinli şehit edildi. Bunun yüzde 80’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Ama maalesef bu katliamı durdurabilecek bir güç, bir uluslararası kuruluş yok. Birleşmiş Milletler soykırım sözleşmesinin tüm unsurları ihlal ediliyor. Cenevre Sözleşmesi’nin bütün hükümleri, insancıl hukukun bütün hükümleri ayaklar altına alınıyor. Uluslararası kuruluşların aldığı kararlar sınırlı ve alınan kararlar da maalesef uygulanmıyor. Aslında bir asırdan bu yana orada yerlerinden, yurtlarından edilmek istenen insanlar var. 400 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde her dinden insanın barış içerisinde, huzur içerisinde yaşadığı Filistin orada Siyonizm Kongresi’nden sonra Yahudi devletinin kurulması fikriyle beraber oluşan ve oradaki yerli halkı yerinden yurdundan ederek bir işgal süreci başladı. O işgal sürecine yönelik Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi’nin çok sayıda kararları olduğu, işgal edilmemesi, işgal topraklarından çekilmesi noktasında kararlar oldu. Sayısız kararlar var ama bu kararların hiçbirisine uymayan bir İsrail devleti maalesef bugünlere kadar gelindi. 7 Ekim’den bu yana da artık olay çok daha farklı bir boyuta geldi. Dünyanın gözü önünde bir soykırım işlendi. Bu soykırım tanımının tamamına uyan bir durum. Bir milletin sırf Müslüman olduğu için yaşadığı topraklardan çıkarılması, sürgüne tabi tutulması, katledilmesi soykırımın ta kendisi. Birleşmiş Milletler soykırım sözleşmesi ihlal edildi. Güney Afrika’nın başlatmış olduğu Uluslararası Adalet Divanı’ndaki davaya biz ilk günden beyan dilekçemizi verdik. Dışişleri Bakan Yardımcımız da beyanda bulundu. Bunun bir soykırım olduğunu, ateşkesin bir an önce sağlanması gerektiğini, insani yardımların engellenmemesi gerektiğini, hatırlayın o günlerde güvenlik konseyinin huzuruna gelen insani yardım önergeleri dahil reddedilmiştir. Yani insani yardım önergesi reddedilebilir mi? ’Oradaki çocuklar aç kalsın veya ölsün. Kadınlar katledilsin.’ İşte uluslararası sistem maalesef bu. Uluslararası Adalet Divanı yargılamaya başladı. Tabii oradaki durumun soykırım olmadığını söylemek, hukukçular için mümkün değil. Tedbir kararları aldı. Soykırım sözleşmesi ihlal ediliyor dedi. Esas hakkında karar olmamakla beraber dedi. Ateşkesin bir an önce sağlanması ve insani yardımların engellenmemesi konusunda karar alındı. Bu tedbir kararlarını uygulayacak, icra edecek olan mekanizma neresi? Güvenlik konseyi. Güvenlik konseyinin huzuruna gidildi ama maalesef güvenlik konseyinin kararları birçok zaman oy çokluğuyla reddedildi. Tabi İsrail özellikle Amerika Birleşik Devleti başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin büyük desteğini alıyor. Burada İsrail aslında bir maşa. Asıl o maşayı kullanan eller maalesef insanlık düşmanı, oradaki soykırımın asıl azmettiricileridir. Dolayısıyla, insanlık bunu da gördü. Bu soykırımı ve tutumunu destekleyenler de azmettiriciler olarak dünyanın tarihine kara leke olarak geçtiler. Bunlar bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Şimdi tabii oradaki savaşı, soykırımı daha da genişletmenin çabası içerisinde Lübnan’a saldırdılar. Biz Türkiye olarak dünyada adaleti, hakkaniyeti savunmaya devam edeceğiz. Filistin sorununun kesin ve kalıcı çözümü orada 1967 sınırlarında yani İsrail’in işgal ettiği Batı Şeria, Gazze ve diğer bölgelerden çekilerek 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devleti kurulmadan oradaki akan kanın durmayacağını bir an önce bağımsız Filistin devletinin kurulması gerektiğini de biz bütün dünyaya, söylemeye, haykırmaya devam edeceğiz. Dünyada hakkaniyeti, adaleti savunmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu. Diğer yandan, ülkedeki adalet sisteminin daha güvenilir, gecikmeyen, hukukun üstünlüğüne dayanan öngörülebilir bir adalet sisteminin tesisi noktasında çok mesafeler alındığını ifade eden Bakan Tunç, "Biraz önce Mudanya Üniversitesi kurucusu Gıyasettin Bingöl, gençlik yıllarındaki üniversite hayatından bahsetti. Nasıl sıkıntılar çektiğinden bahsetti. Hangi kitapların yasaklandığından, nelerin konuşulamadığından bahsetti. İşte burada örnek. Bugün bu sıkıntıların hiçbirisi yok. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önü alabildiğine açıldı. Düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, fikir özgürlüğünün olmadığı bir yerde gelişme olmaz. Özgürlükler, düşünce ve ifade kesinlikle kısıtlanamaz. Ama belli şartlarda kısıtlanabilir. O da şiddeti teşvik ediyorsa, şiddet çağrısı. Orada artık düşünce özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla özellikle ülkemiz terörle mücadele eden bir ülke. Terörle, 40 yıldan bu yana PKK terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Hemen yanı başımızda bir terör devleti kurulmaya çalışıldı. Son yıllarda, son 5-6 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz. Diğer yandan 15 Temmuz’da hain bir darbe kalkışmasıyla karşı karşıya kaldık. O darbeci teröristlerle mücadele sürecimiz hem yargı alanında var hem diğer alanlarda devam ediyor. Dolayısıyla ülkemizde terörün her türlüsüyle mücadele ediyoruz. Terörün her türlü mücadele ederken de iktidarıyla, muhalefetiyle birlik olmak durumundayız. Birlik ve beraberlik içerisinde milletimizin huzurunu, güvenliğini sağlayabiliriz. Bu anlamda ülkemiz 22 yıldan bu yana temel hak ve özgürlüklerin daha da alanının genişletmesi genişletilmesi anlamında çok önemli mesafeler aldık. Bir kere mevzuatımızın temel kanunlarımızın tamamını biz yeniledik" dedi. "Yargıda yeni reform paketiyle ilgili çalışmalarımızı milletvekillerimizin takdirlerine sunacağız" Toplumun geliştiğini, ihtiyaçların çeşitlendiğini, bilişim teknolojilerinin de gelişmesiyle yeni yeni suç tiplerinin ortaya çıktığına dikkat çeken Bakan Tunç, "Sosyal medyanın görünürlüğün artması nedeniyle suçlardaki artış tüm bunlar tabi ki yeni ihtiyaçları da doğuruyor. Bu yeni ihtiyaçları da süratli bir şekilde gerçekleştirmek, ihtiyaçlara uygun mevzuat düzenlemelerini yapmak gerekiyor. Özellikle son günlerde tartışılan, işte cezasızlık algısına yönelik eleştiriler. Bu eleştirileri elbette ki dikkate alıyoruz. Bir buçuk yıldan bu yana yargı reformu strateji belgesiyle ilgili bir hazırlığımız var. Önümüzdeki birkaç hafta sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyuyla paylaşacak. Özellikle suç ve suçluyla mücadelede bir kere suçun önlenmesinden tutun da soruşturma aşaması, dava aşaması ve infaz aşamasının her biri birbirinden değerli. Bu anlamda caydırıcılığı sağlamak, özellikle suç işlemesini önlemek, suç işleyenlerin cezalarını çektikten sonra onların topluma kazandırılmasını sağlayabilmek için çok önemli çalışmalar bugüne kadar yaptık. Bundan sonra da özellikle gelişen durumlar nedeniyle yapmak durumundayız. Yargı reformu strateji belgemizde özellikle eleştiri konusu olan denetimli serbestlikle ilgili uygulamalarla ilgili, koşullu salıvermeyle ilgili ve bazı suçlar, özellikle öne çıkan, toplumun huzur ve sükunetini bozmaya yönelik davranışlara yönelik cezaların, alt sınırların arttırılmasına yönelik tutuklama tedbirinin şekline gerek mevzuatımızda gerekli uygulamaya yönelik önemli çalışmalarımız var. Bu taslak çalışmalarımızı milletvekillerimizin takdirlerine sunacağız ve bu anlamda suç şebekeleriyle mücadeleyi emniyet güçlerimizle de yargı teşkilatımızla beraber bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Toplumun huzurunu bozan suç şebekelerine, örgütlerine hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz. Özgürlüklerin alanını alabildiğine genişlettik dedik. Tabii bunu yaparken hem mevzuatımızdaki değişiklikler hem de anayasal düzenlemeler yaptık. Anayasamızda kadın haklarıyla ilgili, çocukların korunmasıyla ilgili. Hak arama yollarının genişletilmesiyle ilgili önemli reformları hayata geçirdik. Kamu Denetçiliği’nin kurulması, bilgi edinme hakkı, bireysel başvuru hakkı gibi birçok düzenlemeyi hayata geçirdik. Özel hayatın korunması, kişisel verilerin korunması. Bunlar anayasamızda olmayan şeylerdir. Darbe anayasasında bunlar yoktu. Ama bunlar ihtiyaçtı ve bu mekanizmaların kurulması gerekiyordu ve bunlar önümüzdeki işte 2010, 2004, 2005 ve 2017 anayasa değişiklikleriyle bir kısmı referandumla, bir kısmı mecliste oy birliğiyle yapılan düzenlemeler olarak hayata geçti. Tabii ülkemizin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması önemliydi. Çok önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. İşte Milli Güvenlik Kurulunun yapısı, Yüksek Askeri Şura’nın yapısı, Hakimler ve Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, demokratik hukuk devleti ilkelerine daha uygun hale getirilebilmesi için önemli çalışmalar yapıldı. Tabii bundan sonra yapılamaz mı? Özellikle o kurum ve kuruluşların bundan sonra bu ülkede bir daha milli iradenin, demokrasinin önü kesilmesin diye vesayetçi ruhtan tamamen arındırılabilmesiyle ilgili olarak yapılabilecekler elbette ki var. Anayasamızda yapılan bunca değişiklik darbecilerin yargılanabilmesinden tutun da sıkıyönetimin ilan edilebilmeyeceğine yönelik hükümlerin kaldırılmasına yönelik sıkıyönetimin ilan edilebileceğine yönelik hükümlerin kaldırılmasından tutun da birçok demokratik düzenlemeleri anayasamızda hayata geçirdik. Ama biz şimdi diyoruz ki Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına başladık. Türkiye Yüzyılı diyoruz inşallah. Gençlerimiz burada, onların omuzlarında Türkiye Yüzyılı inşa edilecek. Bizler özellikle ön sıradakiler temeli attı. Şimdi asıl inşaat sürecini bu gençlerimiz yapacak. O nedenle gençlerimize biz güveniyoruz" diye konuştu. Mudanya Üniversitesi kurucusu Gıyasettin Bingöl ise yaptığı konuşmada, "Mudanya Üniversitesi’ni elimizden geldiği kadar dünya üniversitesi yapmak için bütün çabaları sarf edeceğiz. Çok iyi bir ekip kurduğumuzdan emin olabilirsiniz. Liyakata, puana önem verdiğimizden emin olabilirsiniz. Bütün ilanlarımız bağımsız bir şekilde ilan edilir. Layık olan kişi tercih edilir. Mudanya Üniversitesi’nde rektörümüzden hocalara, düşünülmüş, tartışılmış, sınavlardan geçip hak ederek buraya geldiler. Eski rektörümüz ve danışma kurulu başkanımız, nerede bir akıl buluyorsak oraya hemen müracaat ediyoruz. İstişare etmek, büyümek, gelişmek istiyoruz. Adalet Bakanımızın öğrencilerimize ilk dersi vermesinden dolayı çok onur duyuyoruz" ifadelerini kullandı.
Samsun YÖREX’te Samsun rüzgarı Anadolu’dan gelen binlerce yöresel ürünün ziyaretçilerle buluştuğu “13. Yöresel Ürünler Fuarı (YÖREX)”nda vitrine çıkan Samsun ürünleri büyük ilgi gördü, kuyruklar oluştu. Antalya Ticaret Borsası tarafından, 2009 yılında “Sizin oraların nesi meşhur?” sloganıyla başlayan ve yurdun dört bir yanında üretilen veya yetiştirilen binlerce yöresel ürünleri bir arada buluşturan Yöresel Ürünler Fuarı (YÖREX), bu yıl 13’üncü kez kapılarını açtı. ANFAŞ Fuar Merkezi’nde, Dünya Odalar Federasyonu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nın katılımıyla gerçekleşen fuarda, Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) önderliğinde oda ve borsaların destekleriyle açılan Samsun standı ise ilgi odağı oldu. Samsun standında vitrine çıkarak sergilenen Çarşamba yöresinin kıvratması, kuru çay simidi ve fındığı, Bafra’nın nokulu, kaymaklı lokumu, pidesi, pirinci, Vezirköprü’nün semaveri, Terme’nin pirinci ile Samsun lokumu ve simidi gibi çeşitli yöresel ürünler bu yıl da ziyaretçilerin büyük ilgisini çekti. Stantta pişirilen Samsun simidi ile Bafra pirinç pilavı ve pidesi fuara gelen ziyaretçilere ücretsiz olarak dağıtıldı. Vezirköprü semaverinde demlenen çay da konuklara ikram edildi. Uzun kuyruğun oluştuğu stantta konuklara Samsun ürünleri ve tanıtım broşürleri de dağıtıldı. Samsun ürünleri ikram edildi Dünya Odalar Federasyonu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, eski Dışişleri Bakanı ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhammed Zeki Durak, eski Samsun Valisi Doç. Dr. Zülkif Dağlı ile Ankara Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Faik Yavuz, Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, Gaziantep Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tuncay Yıldırım, Gaziantep Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı, çeşitli il ve ilçelerden gelen oda/borsa başkanları da Samsun standını ziyaret edenler arasında yer aldı. Samsun TSO Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Başkan Yardımcısı Salih Zeki Murzioğlu ile Samsun oda/borsa başkanları, standa gelen misafirleriyle yakından ilgilenirken, ürünler hakkında da bilgi verildi. Misafirlere Samsun ürünleri de ikram edildi. Murzioğlu: “Amacımız ürünlerimizi her yönüyle, en iyi şekilde tanıtmak” Samsun TSO Meclis Başkanı Haluk Akyüz ve Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte fuara katılan Başkan Salih Zeki Murzioğlu, yöresel ürünlerin tanıtımı açısından YÖREX Fuarı’nı bir fırsat olarak gördüklerini belirterek, “Biz de bu organizasyona il ve ilçelerimizdeki oda/borsalarımızla birlikte her yıl katılmaya büyük özen ve önem gösteriyoruz. Yöresel ürünlerin kendine ve yöresine has bir değeri, bir ruhu, bir özü, bir kimliği vardır. Yöresel ürünlerin bu özelliği sadece Anadolu’muz için değil dünyadaki tüm yöresel ürünler için geçerlidir. Bu bağlamda düzenlenen YÖREX Fuarı’nı oldukça anlamlı buluyorum. Ülkemizin dört bir yanında dünyaya tanıtılması gereken çok önemli değerlerimiz var. Amacımız şehrimizin yöresel ürünlerini her yönüyle en iyi biçimde tanıtmak. Yöresel ürünlerini burada sergileyip, farkındalık oluşturuyoruz. Bu yıl da ürünlerimiz büyük ilgi gördü. Bizlerin burada mükemmel bir organizasyon yapmamızı sağlayan ve desteklerini esirgemeyen tüm oda ve borsa başkanlarıma teşekkür ediyorum. Hedefimiz, daha güçlü bir Samsun ve daha güçlü bir Türkiye. Samsun ortak paydasında zengin kültürümüzü tanıtmaya devam edeceğiz" dedi.