EKONOMİ - 01 Temmuz 2024 Pazartesi 14:22

Bakan Şimşek: “Gri listeden Türkiye oybirliğiyle çıkarıldı”

A
A
A
Bakan Şimşek: “Gri listeden Türkiye oybirliğiyle çıkarıldı”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Gri listeden Türkiye oybirliğiyle çıkarıldı. Tek bir ülke itiraz etmedi. Toplantı öncesinde birçok ülke destek verdi” dedi.


Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Şimşek, konuşmasında Türkiye’nin FATF Gri Liste’den çıkması, asgari ücret, vergi düzenlemesi ve enflasyon gibi konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.


Şimşek, göreve geldikleri günden itibaren birçok problemi çözmek adına ortaya bir program koyduklarını ve Türkiye’nin FATF Gri Liste’den çıkmasına yönelik de özel bir çalışmaya girdiklerini belirtti. Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile konu çerçevesinde birçok görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Şimşek, Özellikle şunu belirtmek isterim, İçişleri Bakanlığımızın ve Adalet Bakanlığımızın desteği olmasaydı bu listeden çıkmazdık. Bu bir ekip çalışması. Hakimlerimizin ve savcılarımızın eğitimlerinden tutun, kolluk kuvvetlerimizin bu konuya odaklanmaları da çok önemli. daha sonraki süreçte ise MASAK çok önemli bir rol oynadı” diye konuştu.


“Buradaki esas amaç Türkiye’deki sistemin güvenilir olduğunu açıklamaktı”


Şimşek, Uluslararası piyasalarda güvenilirliklerinin artması gerektiğini vurgulayarak, “Bizim Finansal sistemimizin güvenilir olması lazım, itibarlı olması lazım, saygın olması lazım ve sağlıklı işlemesi lazım. Biz bunu bir listeden çıkmak için yapmadık. Tabii ki listeden çıkmak önemli bir kazanım ama buradaki esas amaç Türkiye’nin saygınlığını, finansal piyasaların sağlıklı işlediğini dolayısıyla buradaki sistemin güvenilir olduğunu açıklamaktı” şeklinde konuştu.


“Son yıllarda çok kaynak girişi oldu”


Türkiye’nin Gri Liste’den çıkmasının hem ülke itibarı hem finansal sisteme olan güven açısından çok önemli olduğunu ifade ederek, “Son yıllarda çok kaynak girişi oldu. Şunun altını çizmek istiyorum biz şu anda bu kaynak girişini nasıl yönetiriz onu düşünüyoruz. Sisteme aşırı derecede döviz girdiği zaman karşılığında Türk Lirası satın alıyorsunuz. Bu da dezenflasyon sürecini tehdit ediyor. Dolayısıyla bu likitideyi tekrar geri çekmeniz lazım” değerlendirmesinde bulumdu


“Net rezervler 12 milyar dolar civarına çıkmış durumda”


Rezervlerin, mart sonundan itibaren bugüne kadar net bazda Merkez Bankasına yansıyan boyutu 78 milyar dolar civarına ulaştığını da belirten Şimşek, “Türkiye finans tarihinde eşi benzeri görülmemiş. Şu an itibarıyla rezerv yeterliliğinde İMF tanımına göre arzulanan seviyeye neredeyse vardık. Onların bir tanımı var bir çok değişkeni baz alıyor, o tanıma göre neredeyse ‘Bir’i yakaladık. Yani bürüt rezervinizin İMF tanımının 1 katı olması lazım. Geçen hafta açıklanan rakamlara göre brüt rakamlar zaten 147 milyar dolar seviyesine kadar çıktı. Burada esas olan biz yurtiçi bankalarla olan swapları ciddi bir şekilde azalttık ve neredeyse 5 milyar dolar seviyesine düşürdük. Yani bankalardan aldığımız swapları vadeleri tamamlandıkça kapatıyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin net rezervleri ve rezerv pozisyonu muazzam bir şekilde iyileşti. Bizim net rezervlerimiz bir ara eksi 60 milyar dolar civarında artmışken şu anda 12 milyar dolar civarına çıkmış durumda” açıklamasında bulundu.


“Gri listeden Türkiye oybirliğiyle çıkarıldı”


Terörizmin finansmanı ve kara parayla mücadeleyi bir öncelik haline getirdiklerini kaydeden Şimşek, “Gri listeden Türkiye oybirliğiyle çıkarıldı. Tek bir ülke itiraz etmedi. Toplantı öncesinde birçok ülke destek verdi. Komşumuz Yunanistan bile ’güçlü şekilde sizi destekliyoruz’ dedi ABD ve İngiltere temsilcileri aynı şekilde destek verdi, çünkü çok güçlü diyaloglar kurduk. Biz bu konuda samimiyiz. Hem terörizm finansmanıyla hem de kara parayla bu listeden çıkmasaydık da çok güçlü bir şekilde mücadele edecektik. Listeden çıktık ama terörizmin finansmanıyla ilgili güçlü bir şekilde mücadele edeceğiz. Ayrıca MASAK’ın idari kapasitesini oldukça güçlendireceğiz, biz riskli bir coğrafyada yaşıyoruz. Herkes bizim sistemimizi istismar etmeye çalışabilir. Biz buna karşı bir modelle devam edeceğiz. Yapay zekayı bu noktada devreye alacağız. Başardık ve başarmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.


“Cari açık sene mayıs ayına kadarki süreçte 26 milyar dolara düşmüş olacak”


Şimşek, geçen yıllarda deprem ve birçok nedenlerle yaşadığı dengesizliklerin olduğunu ve bunlardan birinin de cari açık olduğunu vurgulayarak, “Geçen sene Türkiye’nin mayıs ayında 12 aylık cari açığı 57 milyar dolardı. Muhtemelen bu sene mayıs ayına kadarki süreçte 26 milyar dolara düşmüş olacak. Dolayısıyla cari açıkta arzuladığımızdan çok daha iyi bir performansla karşı karşıyayız. Geçen sene cari açığın milli gelire oranı yüzde 6 civarındaydı. Biz bu açığı yıl sonunda muhtemelen yüzde 2 civarına indirmiş olacağız. Bu dengesizliği gidermede büyük bir başarı var” dedi.


“Cari açığı bu seviyede tutmak için yeni bir sanayi politikası devreye sokacağız”


Şimşek, cari açıktaki başarının sürekli hale gelmesini sağlamak gerektiğine dikkati çekerek, “Bunun için yeni bir sanayi politikası devreye sokacağız. Devletin aktif bir şekilde işin içinde olduğu aktif bir sanayi politikasıyla kalıcı bir şekilde cari açığın bu seviyede kalması sağlanmalı. Cari açığı bir milli gelir açısından yüzde 2 civarında tutabilirsek büyük kazanımımız olacak. Birincisi dış borcun milli gelire oranı aşağıya doğru bir düşüşe geçecek. İkinci olarak da kalıcı bir şekilde rezerv biriktirmemize imkan sağlayacak” değerlendirmesinde bulundu.


“EYT’nin bu sene yıllık maliyeti, finansal maliyeti dahil olmak üzere 724 milyar lira”


Şimşek bir diğer dengesizliğin bütçeden kaynaklandığını söyleyerek, “Özellikle deprem ve EYT etkisiyle oluştu bu dengesizlik. Geçen sene muhalefetin popülist iteklemesiyle seçim öncesinde EYT hayata geçirildi. EYT’nin bu sene yıllık maliyeti, finansal maliyeti dahil olmak üzere 724 milyar lira. Neredeyse milli gelirin yüze 2’sine yakın bir rakamdan bahsediyoruz. Geçen sene mayıs ayında tedbir alınmasaydı bütçe açığı, yüzde 10 civarında bekleniyordu. Biz yılı yüzde 5 civarında kapattık ve bu yüksek bir rakam. AK Parti Hükümetlerinde ortalama bütçe açığı yüzde 2,4 olmuş. Bu sene de yüzde 5’in oldukça altına indirmek istiyoruz. Gelecek sene de kalıcı bir şekilde yüzde 3’ün altına düşürmek istiyoruz. Dolayısıyla biz bütçe açığını biz deprem etkisi, EYT etkisi dahil ve şu anki parasal sıkılaşmanın getirdiği ilave finansman etkisi dahil, gelecek sene bütçe açığını milli gelire oranla yüzde 3’ün altına getireceğiz” bilgilerini aktardı.


Bir diğer dengesizliğin ise enflasyonun ana nedenlerinden biri olduğunu belirttiği dengesiz büyümenin olduğunu belirtti. Türkiye’nin mevcut büyümesinde iç talebin bu etkisinin yüzde 10’un üzerinde olduğunu, net ihracatın etkisi ise eksi 6,3 puanda olduğunu hatırlatan Şimşek, bu türden bir büyümenin beraberinde, cari açığı ve enflasyonu getirdiğini kaydetti. Şimşek büyümede yeniden dengelenmeyi getireceklerini ve ihracata daha çok önem vereceklerini de sözlerine ekledi.


“KKM’de vergi avantajı son buldu"


Kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasındaki son duruma ilişkin de konuşan Şimşek, "Geçen sene zirvede neredeyse 144 milyar dolar civarına çıkmıştı zirvede. Şu anda 63 milyar doların altına indi, büyük ihtimalle düşüş hızlanacak. Bakın 44 haftadır üst üste kesintisiz KKM’de düşüş var. Dolayısıyla bu para politikasının çalışmasını engelleyen bir faktördü. Bu, enflasyonu düşürme sürecinde para politikasının etkinliğini azaltan bir faktördü. Şimdi biz bunu gidererek bir sorun olmaktan çıkartıyoruz. Dolayısıyla bugün itibarıyla şirketlerin KKM’deki vergi avantajı son bulmuştur. Yenilemedik. Artık şirketler KKM’den faiz kazanırlarsa normal kurumlar vergisine tabidir, bir istisna yoktur şirketler için. Dolayısıyla teşvik edici olmaktan bugün itibarıyla çıkarttık. Bireyler açısından mevduata, faiz kazançlarına biz bu sene vergi getirdik. Şimdi KKM’den kazanılan faiz gelirleri de vergiye tabi olacak. Dolayısıyla KKM’den çıkış hızlanacak. Onun için bir sene öncesine göre Türkiye gerçekten öngördüğümüzden birçok alanda da iyi” diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yozgat Yozgat’ta 2 asırlık tarihi hamamın restorasyonunda sona gelindi Yozgat’ta 1825 yılında Çapanoğlu Süleyman Bey’in Başçavuşu Halil Ağa’nın oğlu Ahmet Ağa tarafından yaptırılan ve halk arasında "Yanan Hamam" olarak da bilinen tarihi Başçavuş Çifte Hamamı’nda restorasyon çalışmalarında sona gelindi. Yozgat’ta 1978’li yıllarda hamamın kazan dairesinde çıkan yangın sonrası kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle "Yanan Hamam" adıyla anılan Başçavuş Çifte Hamamı, 199 yıllık tarihiyle kentin önemli kültürel miraslarından biri olma özelliğini koruyor. Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından yürütülen restorasyon faaliyetleriyle hamamın yeniden eski ihtişamına kavuşturulması için çalışmalar sürüyor. Orijinal mimarisine sadık kalınarak restore çalışmaları yapılan hamam kısa bir süre sonra hizmete açılacak ve valilik ile vakıflar bölge müdürlüğünün alacağı ortak kararla hangi fonksiyonda kullanılacağı belirlenecek. Tarihi dokusuyla dikkat çeken Başçavuş Çifte Hamamı, Yozgat’ın kültürel ve turistik değerine de önemli bir katkı sunacak. Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan, Sivas Vakıflar Bölge Müdürü Cemal Karaca, Yozgat Belediye Başkanı Yardımcısı Serdar Açıkgöz ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüseyin Çiftçi yanan hamamda restorasyon çalışmalarını yerinde inceleyerek firma yetkililerinden bilgi aldı. “Tarihi yapılar bir bir gün yüzüne çıkıyor” Yozgat’ta tarihi güzellikleri bir bir ortaya çıkarmaya çalıştıklarını söyleyen Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan, “Bugün yaklaşık 200 yıla varan mazisi ile Çifte Hamam ya da Başçavuş Hamamı bir diğer adıyla insanımızın söylemiyle Yanan Hamam’da restorasyon çalışmalarını yerine görmek üzere Vakıflar Bölge Müdürümüz, Yozgat Belediyemiz ve İl Kültür Müdürümüz ile buradayız. Restorasyon çalışmalarının sonuna yaklaştık. Bu eser 1978’lerden bu tarafa yanmış yıkılmış olarak ortada kalan bu eser inşallah çok yakın zamanda insanımızın hizmetine kavuşturulacak. Tabi ki de ilimizin değerlerini hayata geçirme konusunda Vakıflar Bölge Müdürlüğümüzün yeni çalışmaları var. İnşallah Bakanlığımız üzerinden o eserlerimizi de restoran edip insanımızla buluşturacağız. Ben bu vesileyle tekrar emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum” dedi. “Hamam olarak kullanılmayacak” Hamam içerisinde su nedeniyle buharlaşmanın oluşması doku ve yapıyı zedeleyeceği için bu yapı hamam olarak değil de farklı alanlarda nasıl kullanabiliriz onun araştırmasını onun çalışmalarını yapıyoruz. Çünkü buhar su suyuyla duvarların buluşması alana zarar verebilir diye arkadaşlarımızın bir değerlendirmesi var. Bu vesileyle en uygun şekilde nasıl değerlendirilebilirsek o şekilde hem de korumak kaydıyla bir çalışma içerisindeyiz, onu da zamanla göreceğiz.” şeklinde konuştu. “11 milyon 500 bin TL’ye mal oldu” Hamamın 2022 yılının Ağustos ayında sözleşmesini yapıp, restore çalışmalarına başladıklarını belirten Sivas Vakıflar Bölge Müdürü Cemal Karaca ise, restore çalışmalarının 11 milyon 500 bin TL’ye mal olduğunu söyledi. Önemli olanın tarihi yapının kurtuluşu olduğunu söyleyen Karaca, “Bugün itibarıyla tarihi yapının son rötuşlarını yapıyoruz. Yine inşallah Sayın Valimizin de önderliğinde genel müdürlüğümüz ve valiliğimizin alacağı bir kararla fonksiyonu belli olacaktır. Çünkü şehrin ihtiyacı noktasında valimizin vereceği karar çok önemli, bundan dolayı ben, belediye başkanlığına da çevre düzenlemesi için teşekkür ediyorum.” ifadelerine yer verdi.
Erzurum Başkan Sekmen; “Erzurum, milli ruh ve iradenin sembolüdür” Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum’a gelişinin 105’inci yıl dönümü kentte törenlerle kutlandı. İstanbulkapı’da başlayan ve Havuzbaşı’nda devam eden törene Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, 9. Kolordu ve Garnizon Komutanı Tümgeneral Tevfik Algan, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, yargı üyeleri, askeri erkân ve kurum amirleri katıldı. Atatürk Anıtı’na çelenk sunumu, saygı duruşu ve akabinde okunan İstiklal Marşı ile devam eden törende Başkan Sekmen, günün anlam ve önemini ifade etti. Sekmen, konuşmasında şu görüşlere yer verdi: “Erzurum, tarihin hemen her döneminde çok önemli bir rol üstlenmiş, gerek politik ve gerekse stratejik konumu itibariyle de, sürekli işgal ve savaşlarla karşı karşıya kalmıştır. Kadim şehrimizin birbirinden farklı medeniyetlere beşiklik etmiş olması, işte tam da bu yüzdendir. Erzurum insanının cesur, gözü kara, fedakâr, koruyan ve savunan bir nitelikte oluşu da, esasen bundan dolayıdır. Düşünün ki; İzmir, 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgal edilirken, Anadolu’dan ilk ve en büyük kitlesel tepkiyi, 18 Mayıs 1919’da Erzurum göstermiştir. Bu vesileyle Dadaşlar, bundan tam 105 yıl önce hınca hınç doldurdukları eski hükümet meydanında emperyalistlere karşı adeta meydan okumuşlardır. Dönemin Belediye Başkanı Zakir Gürbüz Bey’in; İtilaf Devletleri’nin İstanbul temsilcileri ile ABD Başkanı Wilson’a gönderdiği ders niteliğindeki telgraf ise, Erzurum’un ve Dadaşların hürriyete ve bağımsızlığa ne kadar düşkün olduğunun en somut kanıtlarından birisidir. Zakir Bey; gönderdiği telgrafta şu ifadelere yer vermiştir: ‘İşgal güçlerine göre; Müslüman olmaktan başka bir suçu olmayan Türk, yok edilmek istenmektedir Biz, sonucu ne olursa olsun İzmir’in yanındayız ve toprağımızın başındayız Ölümü şimdiden seçtik, haberiniz olsun!..’ İşte milletin birlik ve beraberliğini tam anlamıyla ifade ediyor olması açısından Erzurum’da sergilenen bu duruş, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı daha da cesaretlendirmiş ve Paşa Erzurum’daki bu mitingin ardından yönünü hemen ertesi gün Samsun’a çevirmiştir.” “Erzurum, milli ruh ve iradenin sembolüdür” Başkan Sekmen, Erzurum’un milli ruh ve iradenin sembol şehirlerinden biri olduğunu kaydetti. Sekmen, şöyle devam etti: “Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’a geldiği 3 Temmuz 1919’da Ilıca’da karşılaştığı Mezar arkalı Mevlüt Ağa’nın, tarihe altın harflerle geçecek o sözlerinden Büyük Nutkunda da övgüyle bahsetmesi Erzurum’un Anadolu için ne kadar önemli olduğunu en büyük kanıtıdır. Mezar arkalı Mevlüt Ağa’nın; ‘Duydum ki, Erzurum’u Ermenilere vereceklermiş Hele geldim bakayım ki, kimin malını kime veriyor bunlar!’ şeklindeki sözleri, Mustafa Kemal Atatürk’e bundan 105 yıl önce, yani tam da bugün ‘Bu milletle neler yapılmaz ki!’ dedirtmiştir Nitekim öyle de olmuştur Bağımsızlık davasına inanmış yüce Türk milletinin başlattığı milli mücadele davası, önce kongre salonlarına, ardından meclis kürsüleri ve cephelere taşınarak, millet egemenliğine dayalı, bağımsız yeni bir Türk devletinin temelleri atılmıştır. İşte bu yüzden Erzurum demek; Türkiye Cumhuriyeti demek, Türkiye Cumhuriyeti demek, Erzurum demektir Erzurum, milli ruh ve iradenin sembolü, bağımsızlık ve hürriyet aşkının en güzide tarifidir. Erzurum insanı, Mustafa Kemal Paşa’ya 27 Ağustos 1919’da ‘Fahri Hemşehrilik’ payesi vermiş ve Kasım 1919 tarihinde yapılan seçimlerde ise, Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’ne de Erzurum Milletvekili olarak yine Gazi Paşa’yı seçmiştir. İşte bu nedenle ‘Erzurum’ demek ‘Cumhuriyeti kuran şehir’ demektir, ‘Erzurum’ demek ‘Türkiye Cumhuriyeti’ demektir.”
Bursa Yaz tatilini Nilüfer’in kütüphanelerinde geçiriyorlar Nilüfer Belediyesi’nin 2011 yılından bu yana düzenlediği, "Biz Bu Yaz Kütüphanedeyiz" projesi, bu yaz da çocukları, kitapların renkli dünyasında buluşturacak. "Biz Bu Yaz Kütüphanedeyiz" projesinin yeni dönemi Üçevler Kütüphanesi’nde düzenlenen renkli bir etkinlikle başladı. Nilüfer Belediye Kütüphane Müdürlüğü tarafından çocukların yaz tatilini verimli ve keyifli geçirmeleri amacıyla hayata geçirilen proje, bu yıl da birbirinden eğlenceli ve eğitici atölye çalışmalarıyla ailelerin yoğun ilgisini çekti. Üçevler, Tahtalı, Yaylacık, Demirci, Görükle, Kurtuluş, Gümüştepe ve Çalı mahallelerinden 150 çocuk ve ebeveynin katılımıyla gerçekleşecek olan proje, dört hafta boyunca zengin içerikler sunacak. 2011 yılından bu yana her yaz gerçekleştirilen projeyle, çocukların erken yaşta kitaplarla buluşması ve ailelerin de bu alışkanlığı benimsemesi hedefleniyor. Bu kapsamda kırsal bölgelerde yaşayan 5-6 yaş arası çocuklara ve ailelerine, muhtarlıklar aracılığıyla ulaşılarak etkinliklere katılımları sağlanıyor. Sıcak yaz aylarını hem ebeveynler hem de çocuklar için eğlenceli bir öğrenme deneyimine dönüştüren proje, kütüphanelerde dört hafta süreyle devam ediyor. Çocuklar, kendileri için özel olarak hazırlanmış büyük boy kitaplar, masallar, bilmeceler ve boyama etkinlikleriyle keyifli vakit geçirirken, her biri kütüphane üyesi olma ve hediye kitaplar edinme fırsatı da yakalıyor. Ebeveynler ise hem bu eğlenceye ortak oluyor hem de çocuk gelişimi, okuma ilgisi ve kitapların eğitimdeki rolü gibi konularda bilgi edinebiliyor. Projenin açılış törenine katılan Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Okan Şahin, kütüphanelerin sadece kitap ödünç alınan yerler olmadığını, aynı zamanda toplulukların bir araya gelip yeni şeyler öğrendiği ve vakit geçirdiği merkezler olduğunu vurguladı. Şahin, "Bu tür kültürel etkinlikler, çocuklarımızın özgüven kazanmalarına ve kendilerini ifade etmelerine yardımcı olacak" dedi. Açılışın ardından ilk etkinlik olarak drama eğitmeni Halise Paksoy yönetiminde bir oyun atölyesi düzenlendi. Atölyede çocuklar, özgüven ve iletişim becerilerini geliştirirken eğlenceli vakit geçirme fırsatı buldu. Bu sırada ebeveynler de çocuk gelişimi, okuma ilgisi ve kitapların eğitim dışındaki rolleri hakkında bilgi alışverişinde bulundu. Nilüfer Belediyesi’nin yaz aylarını hem çocuklar hem de ebeveynler için eğlenceli ve verimli buluşmalara dönüştürmeyi amaçladığı, artık gelenekselleşen proje, önümüzdeki dört hafta boyunca çeşitli atölye çalışmalarıyla devam edecek.