GÜNDEM - 22 Ekim 2024 Salı 14:25

15 Temmuz şehitlerinin aileleri terörist F. Gülen’in ölümüyle bayram yaptı

A
A
A
15 Temmuz şehitlerinin aileleri terörist F. Gülen’in ölümüyle bayram yaptı

15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminde şehit olan vatandaşların aileleri, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri Fetullah Gülen’in hayatını kaybetmesinin ardından sevince boğuldu.

15 Temmuz 2016 hain darbe girişimini engellemek için Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinden Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne giden şehit annesi Muzaffer Gülşen’in iki oğlu Mehmet Gülşen (62), Hakan Gülşen (44) ve damadı Lütfi Gülşen (64), darbeciler tarafından F16’dan atılan bombayla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde şehit olmuştu. ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşayan FETÖ lideri Fetullah Gülen’in ölüm haberini alan şehit annesi Muzaffer Gülşen ile şehit Lütfi Gülşen’in eşi Menzile Gülşen, duygularını İHA muhabiri ile paylaştı.

15 Temmuz şehitlerinin aileleri terörist F. Gülen’in ölümüyle bayram yaptı

“Domuzlar yeseydi onun etini”

Muzaffer Gülşen, Gülen’in ölüm haberini duyduğunda çok mutlu olduğunu belirterek, “Düşman ölünce sevinilmez mi? Kurban olduğum Allah’ım onu temiz toprağımıza koymasın. Toprak kabul etmesin, cehennem ateşinde yansın. Dağlara atsalardı da domuzlar yeseydi onun etini” ifadelerini kullandı.

“Toprağa da yazık biraz daha sürünseydi”

Şehit Lütfi Gülşen’in eşi Menzile Gülşen ise “İlk duyduğumuzda çok sevindim ve mutlu oldum. Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı. İnsan şeklinden çıkmış hayvan şekline girmiş. Çok sevindim o perişan halini görünce. Toprağa da yazık biraz daha sürünseydi” diye konuştu.

15 Temmuz şehitlerinin aileleri terörist F. Gülen’in ölümüyle bayram yaptı

“Hepsi bir birinden bulacak”

FETÖ mensuplarının şekilden şekile girdiğine dikkati çeken Gülşen, “O kadar yetimlerin ve öksüzlerin bedduaları ne olacak? Kanları yerde kalmayacak. Hepsi bir birinden bulacak” dedi.

15 Temmuz şehitlerinin aileleri terörist F. Gülen’in ölümüyle bayram yaptı

“İlk defa böyle mutlu bir röportaj yapıyorum”

Gülşen, Gülen’in ölümüyle en mutlu olduğu günü geçirdiğini kaydederek, “İlk defa böyle mutlu bir röportaj yapıyorum. O halini de gördüm köpek şekline gelmiş suratı. Kurtuluş değil ki ölüm onun için. Daha öbür dünya da neler çekecek?” şeklinde konuştu.

“Sopanın ucuna bağlamışlar, ateşe batırıp batırıp çıkartıyorlardı”

Gülşen, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bugün bizim bayramımız ama biraz daha kötü ölebilirdi. Biraz sürünseydi daha iyi olurdu. O yüzünün hayvan şeklini rabbim gösterdi bize. Rüyalarıma girdi gece. Sopanın ucuna bağlamışlar, ateşe batırıp batırıp çıkartıyorlardı. Şehitler de etraflarında. Mutlu bir rüyaydı benim için. Daha çok çekecek. Rabbim bize neler gösterecek. Onun arkasındakileri de göreceğiz. Onlarda öyle ölecek.”

Kaan Taşkın - Berkay Hasan Karayakas

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Türk bilim adamına Japonya’da prestijli ödül Uluslararası Plastik Rejenarif Cerrahlar Derneği Türkiye Delegesi Prof. Dr. Eray Copcu’nun geliştirdiği doku yenilenmesine yönelik tedavi, Tokyo’da düzenlenen Sydney Coleman En İyi Bilimsel Çalışma Yarışması’nda 3’üncülük elde etti. Japonya’nın başkenti Tokyo’da uluslararası 4 dernek ve 2 bin 500 doktorun katılımıyla gerçekleştirilen rejenaratif cerrahlar ve biyolojik ürünler buluşmasında Türkiye’yi Prof. Dr. Eray Copcu temsil etti. International Society of Plastic Regenarative Surgeons (Uluslararası Plastik Rejenaratif Cerrahlar Derneği )Türkiye Delegesi Copcu, toplantıda 4 çalışmasını uluslararası tıp dünyasına duyurdu ve bir oturumun da başkanlığını üstlendi. Copcu’nun geliştirdiği ve hücrelerin yenilenip iyileşmesine yönelik çalışma da organizasyon kapsamında Sydney Coleman En İyi Bilimsel Çalışma Yarışması’nda 3’üncülüğe layık görüldü. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce bilimsel eser arasından seçilen 12 adayın değerlendirildiği yarışmada, Copcu’nun “eksozom terapilerinin rejenaratif tıpta kullanılmasını” içeren doku yenilenmesine yönelik çalışması dereceye giren tek klinik çalışma oldu. Hücresiz hücre tedavisi Prof. Copcu, yaptığı açıklamada, dünyanın özellikle koronavirüs salgını ve teknoloji 5.0 devriminden sonra çok hızlı geliştiğini ve tıbbın da bu gelişmelere çok hızlı uyum sağladığını belirtti. Yeni dönemde ilaçla tedavinin yerini, kök hücre tedavileri yoluyla hasarlı dokuların yerine geçebilecek yeni ve canlı dokuların geliştirilmesini hedefleyen rejeneratif tıp uygulamalarının aldığına dikkat çeken Copcu, uygulama sayesinde 90 yaşındaki bireyin anne karnındaki bebeğin iyileşme gücüne ulaşmasını hedeflediklerini vurguladı. Copcu, bireyden alınacak az miktarda yağ dokusunu eksozom ile birleştirince anne karnındaki mükemmel iyileşme olanağına ulaşmanın mümkün olabildiğine dikkat çekerek, “Bunun yaşlı bir bireyde olması tedavisi imkansız görünen pek çok duruma çare olacaktır. Bu paradigma değiştiren bir gelişme sayılabilir” dedi. Hücresiz hücre tedavileri Rejeneratif tıp kapsamında en popüler uygulamanın günümüzde eksozom uygulamaları olduğunu belirten Prof. Copcu, “40-120 nanometre boyutlarındaki bu hücre dışı veziküller, hücreler arası iletişimi ve kargo görevini görürler. Dokunun rejenerasyonu yani yenilenmesi için bunlar kök hücreden elde edilen aslında hücresiz hücre tedavileridir. Çünkü herhangi bir hücre içermezler, çok sayıda protein içerirler” dedi. Copcu, hücrenin özelliğini taşıyan eksozom tedavilerinin son yıllarda çok hızlı kullanıma girdiğini dile getirerek, doğal eksozomların insan, hayvan ve bitkilerden alınan hücrelerden alınabildiğini, mühendislik ürünü eksozomların (indüklenmiş mezenkimal hücreler) ise çok yüksek teknoloji ile laboratuvarda elde edilebildiğini anlattı. Eray Copcu, ödüle layık görülen çalışmasında kişiden alınan az miktarda yağ dokusunun mühendislik ürünü eksozomla birleştirildiğini ve yeniden hastaya verilerek iyileşme, onarım sağlandığını ifade etti. 2 yeni gelişmeyi tıp literatürüne soktu Geliştirdiği rejeneratif tıp yaklaşımı ile 2 yeni gelişmenin de literatüre girdiğini dile getiren Copcu, şu teknik bilgileri verdi: “Bunlardan biri Adinizer adlı ultra-keskin bıçaklarla yağ doku içindeki yağları selektif olarak ortadan kaldırarak ilk defa yağ dokudan ekstra sellüler matriks (ECM) denen, vücuttaki hücrelerin iyileşmesi, çoğalması ve hareketini kontrol eden yapıyı izole etmiştir ki bu işleme de-parenkimizasyon adı verilmiştir. İkinci olarak da iMSC’den elde edilmiş eksozomları bu deparenkimize ECM birleştirerek otologizasyon yani kendileştirme sağlamıştır. Bu 2 kavram da literatüre ilk defa girmiştir."