Yerel Haberler
Adana
Güneş temelli veri alınamayan bölgelerde veri elde eden sistem geliştirildi
17 Mayıs 2024 Cuma - 10:16 Güneş temelli veri alınamayan bölgelerde veri elde eden sistem geliştirildi Çukurova Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kandırmaz, "Çalışmalarımız, yüzeye gelen güneş enerjisi, güneşlenme süresi, yüzey sıcaklığı, atmosferik nem gibi parametreleri Türkiye ya da dünyanın herhangi bir bölgesi için hesaplamanın mümkün olmadığı bölgelerde tahmin edilebilir hale getirmek" dedi. Kandırmaz, güneş temelli verilerin mevcut olmadığı bölgelere yönelik uydu görüntülerini kullanarak tahminde bulunan modelleme yöntemi üzerine çalışma başlattı. Modellemenin yüzde 90 oranında başarı sağladığına dikkat çeken Kandırmaz, çalışmadan elde edilecek verilerin güneş paneli kurulumunda yer belirlenmesine yönelik etkin olarak kullanılabileceğini, ayrıca çalışmanın gelecekte atmosferdeki değişimlerin yüzeye yansımalarını belirlemeye yönelik gelişim göstereceğini ifade etti. "Ölçüm gerçekleştirilemeyen bölgeler için veriler üretilmesi gerekiyor" Ölçümlerin genellikle şehirlerde gerçekleştirildiğine dikkat çeken Kandırmaz, "Ölçümler genellikle şehirlerde yapılıyor fakat şehirler arasında veya herhangi bir dağlık bölge ya da ölçümlerin yanlış olduğu bölgeler için veriler üretilmesi gerekiyor. Bu verileri de biz uzaydan aldığımız uydu görüntüleri ile elde ediyoruz. Uydu görüntülerinde bir süreklilik var çünkü. Örneğin kullanılan uyduya göre, 15 dakika ya da yarım saate bir olmak üzere aynı bölgenin verisini alabiliyoruz. Dolayısıyla bulutun hareketini, hesaplamak istenilen bölgenin üzerinde neler geliştiğini görmek mümkün hale geliyor" dedi. Çalışmalarında birçok istatistiki veriye yönelik tahmin gerçekleştirdiklerini kaydeden Kandırmaz, "Çalışmalarımız yüzeye gelen güneş enerjisi, güneşlenme süresi, yüzey sıcaklığı, atmosferik nem ve bunları genel olarak Türkiye ya da dünyanın herhangi bir bölgesi için bulmak. Bunların ölçümleri meteoroloji tarafından gerçekleştiriliyor. Bu ölçümler noktasal ölçümler, yani bir sürekliliği yok. Bu sürekliliği sağlamak için biz uydu verilerini kullanıyoruz. Uydu verileri aynı zamanda ücretsiz olarak herkese dağıtılabiliyor. Biz de bu şekilde bulut durumunu ya da atmosferdeki diğer parametreleri kullanarak kendi geliştirdiğimiz modellemeler ile güneş enerjisinin, güneşlenme süresi ya da yüzey sıcaklığının hesaplanamayan veya ölçüm yapılaman bölgeleri için tahminler yürütüyoruz" şeklinde konuştu. "Başarı oranı yüzde 90" Kandırmaz, çalışmalarını diğer modellerden ayıran en önemli özelliğin, gerçekleştirilen ölçümlerin meteoroloji ölçümleri ile karşılaştırılarak yaklaşık yüzde 90 oranında başarı sağlanması olduğuna dikkat çekti. Diğer modellerden farklı modeller ürettiklerini aktaran Kandırmaz, "O modelleri deniyor ve doğruluğunu test ediyoruz. Yapılan ölçümler, meteoroloji ölçümleri ile karşılaştırılıyor. Burada da bizim modellerimizin ne kadar doğru olduğunu bu şekilde tespit ediyoruz. İleriye yönelik çalışmalarımız da şu anda başladı. İlerleyen zamanda da günümüzde var olan veriyi değil de ilerleyen zamanlarda olabilecek iklimle alakalı değişikleri de tahmin etmek üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Mevcut çalışmalarımız daha çok modellerimizin denenmesi ve doğruluğu üzerine. Yeni modeller geliştirmeye çalışıyoruz. Gelecekte de atmosferdeki değişimler ve bunların yüzeye yansımaları ile ilgili çalışmalarımızı ileriye dönük de yapmak istiyoruz" ifadelerini kullandı. "Güneş panellerinin kurulacağı noktaları belirlemek mümkün" Çalışmanın veri alınamayan bölgelere yönelik gerçeğe yakın veri sunması nedeniyle özellikle güneş paneli kurulumunda tercih edilebileceğini anlatan Kandırmaz, "Günümüzde yeni güneş panelleri her tarafa kurularak kullanılmaya başlandı. Bizim çalışmalarımız ile bölge seçimlerini çok rahat yapabilirsiniz. Uzun yılların verileri kullanılarak bu seçimler ve tespitler yapılabilir. Bunlara yönelik haritalarımızı oluşturduk. Yaptığımız çalışmalarda da bu haritalar mevcut. Hem güneş enerjisi hem de güneşlenme süresi ile ilgili haritalarımız yer alıyor. Çalışmalarımız da bunları göstererek gayet iyi değerler elde etti" dedi.
Garanti BBVA ile “İhracatta Sürdürülebilir Gelecek” buluşmalarının beşincisi Adana’da gerçekleşti
17 Mayıs 2024 Cuma - 09:12 Garanti BBVA ile “İhracatta Sürdürülebilir Gelecek” buluşmalarının beşincisi Adana’da gerçekleşti Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, iklim krizine dikkat çekerek, “Hepimizin görevi durum daha da kötüleşmeden önlemler almak ve dünyayı daha yaşanabilir hale getirmek olmalı” dedi. Sürdürülebilirlik ve kapsayıcı büyümeyi ana stratejilerinden biri olarak gören Garanti BBVA, Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) uyum sürecinde Türkiye’deki yatırımların önünü açmak ve ihracat süreçlerine destek olmak amacıyla başlattığı ‘İhracatta Sürdürülebilir Gelecek’ buluşmalarını sürdürüyor. Bugüne kadar İstanbul, Gaziantep, İzmir ve Bursa’da düzenlenen buluşmaların beşinci durağı Adana oldu. Türkiye’nin ihracatında önemli bir yeri olan Adana’da faaliyet gösteren şirketlerin önde gelenlerini bir araya getiren etkinlikte AYM ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’yla (SKDM) ilgili bilgiler verildi. Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ’un ev sahipliğine gerçekleşen buluşmada, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Etem Karakaya AYM ile SKDM’nin ekonomik boyutları ve çözüm önerileri üzerine bilgi verirken, Dr. Mahfi Eğilmez de ekonomi alanında değerlendirmelerde bulundu. “İklim krizi hayati bir sorun” İhracatta Sürdürülebilir Gelecek Adana buluşmasında görüşlerini paylaşan Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, “İklim krizinin hayati bir sorun olarak her geçen gün derinleştiğinin altını çizmek isterim. Hepimizin görevi durum daha da kötüleşmeden önlemler almak ve dünyayı daha yaşanabilir hale getirmek olmalı. Bu kapsamda Avrupa Yeşil Mutabakatı önemli bir yol planı içeriyor. İşin ekonomik boyutu düşünüldüğünde, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ticaretin kurallarını değiştirecek çok kritik bir başlık. Sürecin finansal boyutu 1 Ocak 2026’da devreye girecek ve karbon kredisi alımına başlanacak. Yani bu sürece uyum sağlamak için fazla vaktimiz kalmadı. İkincisi ise, SKDM dışında, AB kriterleri arasında üretim tekniklerimizi hızla dönüştürmemizi gerektirecek farklı standartlar da söz konusu olacak. Dolayısıyla, daha uzun ömürlü, geri dönüştürülebilir, düşük karbon ayak izli üretim yapmamızın önemi artıyor. Belirlenen kriterlere uygun üretim yapmayan ihracatçı şirketler ne yazık ki rekabette geride kalacak. Şimdiden hazır olmamız gerekiyor. Çukurova Bölgesi, üretim kapasitesi, organize sanayi bölgeleri ve sanayi siteleriyle ülke ekonomimize değerli katkılar yapan bir bölgemiz. O yüzden bu toplantı serimizin 5.’si için Adana’yı seçtik. Garanti BBVA olarak, iklim kriziyle mücadele konusunda 18 yılı aşkın süredir çalışıyoruz. Bu konudaki sorumluluklarımızın farkındayız. Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sürecinde de ülkemizdeki şirketleri desteklemeyi ve sürdürülebilir yatırımların önünü açmayı önemsiyoruz. Ana hissedarımız BBVA’nın 2018-2025 yılları arasında 300 milyar euroluk sürdürülebilir finansman sağlama hedefi var. Biz de bu hedefe 2025 yılına kadar en az 400 milyar TL tutarında destek sağlamayı hedefliyoruz. Şu ana kadar bunun yaklaşık yarısını gerçekleştirdik. Sürdürülebilir finansman hedeflerimizin yanı sıra, karbon yoğun sektörlerdeki riskimizi azaltmak konusunda da net hedeflerimiz var” dedi. “Yabancı yatırımcının Türk varlıklara ilgisi artıyor” Ekonomiye yönelik değerlendirmede yapan Recep Baştuğ, daha sonra şunları söyledi: “Ekonomi politikalarındaki normalleşmeyle, öngörülebilirliğin arttığı bir zemin oluştu. Öngörülebilirlik arttıkça mevcut politikalar da tüm paydaşlarca giderek daha fazla kabul görüyor. Bu yılın pek çok göstergede dengelenme gördüğümüz bir yıl olmasını bekliyoruz. Ben bu çerçevede 2 önemli konuya değinmek istiyorum. Birincisi, en önemli konumuz enflasyon. Bu konuda kararlı bir mücadele var ve ev ödevlerimiz var. Yılın ikinci yarısında baz etkisinin de katkısıyla düşüş trendi başlayacak. Ancak, enflasyon sarmalından kalıcı olarak çıkmamız için, önümüzdeki yıl da aynı kararlılığın sürmesi ve yapısal reformlarla programın desteklenmesi kritik önemde olacak. İkincisi, son dönemde programa ve dolayısıyla Türk lirasına artan güvenin altını çizmek isterim. Yabancı yatırımcının Türk varlıklara ilgisi özellikle seçimden sonra artmaya başladı. Seçim sonrası 20 milyar doları bulan bir giriş oldu. Bireylerin yatırım tercihlerinde de, artan oranda TL’leşme gözlemliyoruz. Bütün bu gelişmeler, piyasa ile barışık adımlar atılması, ekonomik programın tüm paydaşlarca desteklenmesi, uluslararası ve yerli yatırımcının güveninin artması oldukça pozitif. İstikrarlı bir şekilde bu resmi devam ettirmeliyiz. Biz de bankacılık sektörü olarak, programın gerektirdiği tüm konularda ekonomi yönetimiyle son derece açık bir iletişimle etkin bir koordinasyon halinde çalışıyoruz.”
Uzm. Dr. Cengiz Boğa: “Hipertansiyon kalp sağlığını olumsuz etkiliyor”
17 Mayıs 2024 Cuma - 09:12 Uzm. Dr. Cengiz Boğa: “Hipertansiyon kalp sağlığını olumsuz etkiliyor” İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Cengiz Boğa, hipertansiyonun kalbin iş yükünü artırdığını ve atardamarlarda zarara yol açabileceğini belirterek, “Özellikle kalp, göz ve beyin damarlarında hasara yol açar ve buna bağlı bulgular ortaya çıkar. En önemli bulgularından biri baş ağrısıdır. Şeker hastalığı, aşırı tuz tüketimi, fiziksel aktivite azlığı, alkol tüketimi, sigara, stres gibi faktörler ve yüzde 60 kalıtımsal olmakla beraber 35-50 yaş aralığında olan kişilerde ve 50 yaş üstü erkeklerde daha sık görülmektedir” dedi. Medical Park Adana Hastanesi İç Hastalıkları (Dahiliye) Uzmanı Dr. Cengiz Boğa, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla hipertansiyon hakkında açıklamalarda bulundu. Hipertansiyonun toplumda sık görüldüğünü ve Türkiye’de erişkin insanların 3 kişiden birisinde mevcut olduğunu belirten Uzm. Dr. Boğa, "Farklı günlerde istirahat halinde ölçülen en az 2 ölçümde büyük tansiyonun 130 MmHg, küçük tansiyonun 80 MmHg üzerinde olmasına hipertansiyon yani yüksek tansiyon denir" diye konuştu. Hipertansiyon hastalığında hangi bireylerin risk altında olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Boğa, hipertansiyon yüksekliği genetik ve çevresel faktörlerle etkili olabilir. Şeker hastalığı, aşırı tuz tüketimi, fiziksel aktivite azlığı, alkol tüketimi, sigara, stres gibi faktörler ve yüzde 60 kalıtımsal olmakla beraber 35-50 yaş aralığında olan kişilerde ve 50 yaş üstü erkeklerde daha sık görülmektedir" şeklinde konuştu. "En önemli bulgularından biri baş ağrısıdır" Hipertansiyon yani yüksek tansiyonun kalbin iş yükünü artırdığını ve atardamarlarda zarara yol açabileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Boğa, şu bilgileri paylaştı: "Özellikle kalp, göz ve beyin damarlarında hasara yol açar ve buna bağlı bulgular ortaya çıkar. En önemli bulgularından biri baş ağrısıdır. Hastaların yüzde 90-95’inde yüksek tansiyona neden olabilecek altta yatan başka bir neden yoktur. Bunlara esansiyel (primer) hipertansiyon denir. Geri kalan yüzde 5-10’luk grupta yüksek tansiyon bir nedene ya da başka bir hastalığa ikincil olarak ortaya çıkar, buna da sekonder hipertansiyon denir. Aşırı tuz alımı, böbrek hastalıkları, böbreküstü bezi hastalıkları, böbrek damarlarının daralması, doğuştan büyük atardamarın (Aorta) bir bölümünün dar olması (Aort Koartasyonu), tiroit bezi hastalıklarını sekonder hipertansiyonun nedenleri olarak sıralayabiliriz." "Yaşam tarzında değişiklikler yapılmalıdır" Hipertansiyonda uygulanabilecek tedavi yollarına değinen Uzm. Dr. Boğa, “Yüksek tansiyon hastalarının tedavisi için öncelikli olarak hastaların yaşam tarzında değişiklikler yapması istenir. Kilo kontrolü, tuz kısıtlaması, düzenli yürüyüşler yapılması, sigara ve alkolün bırakılması, bol kalorili yağ oranını yüksek gıdaların bırakılması oldukça önemlidir. Bu tedbirlerle tansiyon kontrolü sağlanamazsa ilaç tedavisi önerilir” ifadelerini kullandı. "Uzman hekime danışmadan ilaç kullanılmamalı" Hipertansiyon konusunda yapılan bazı yanlışlıklardan bahseden Uzm. Dr. Boğa, “Şikayeti olmayan hastanın kan basıncı yüksekliğini dikkate almaması, hipertansiyonu bilinen hastanın TA kontrollü ise düzenli hekim takibine gitmemesi, düzenli ilaç kullanımını aksatması ya da bırakmasıdır. Başka bir hipertansiyon hastasının ilacının kendisine de iyi geleceğini düşünerek hekime danışmadan alması. İlaç tedavisi dışındaki diyet, egzersiz sigara ve alkol kullanımının kısıtlanması hareketli yaşam tarzının benimsenmesi, kilo verilmesi, sağlıklı beslenme ve tuz kısıtlaması gibi faktörlerin ihmal edilmesi hipertansiyon kontrolü için bilimsel kanıtı olmayan tedavilerin denenmesini yapılan hatalara örnek gösterebiliriz. Yanlışlıkların yapılmaması için bu süreçte düzenli olarak tansiyon değerlerini kontrol etmek ve doktorun önerilerini takip etmek önemlidir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
Garanti BBVA ile “İhracatta Sürdürülebilir Gelecek” buluşmalarının beşincisi Adana’da gerçekleşti
17 Mayıs 2024 Cuma - 09:11 Garanti BBVA ile “İhracatta Sürdürülebilir Gelecek” buluşmalarının beşincisi Adana’da gerçekleşti Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, iklim krizine dikkat çekerek, “Hepimizin görevi durum daha da kötüleşmeden önlemler almak ve dünyayı daha yaşanabilir hale getirmek olmalı” dedi. Sürdürülebilirlik ve kapsayıcı büyümeyi ana stratejilerinden biri olarak gören Garanti BBVA, Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) uyum sürecinde Türkiye’deki yatırımların önünü açmak ve ihracat süreçlerine destek olmak amacıyla başlattığı ‘İhracatta Sürdürülebilir Gelecek’ buluşmalarını sürdürüyor. Bugüne kadar İstanbul, Gaziantep, İzmir ve Bursa’da düzenlenen buluşmaların beşinci durağı Adana oldu. Türkiye’nin ihracatında önemli bir yeri olan Adana’da faaliyet gösteren şirketlerin önde gelenlerini bir araya getiren etkinlikte AYM ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’yla (SKDM) ilgili bilgiler verildi. Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ’un ev sahipliğine gerçekleşen buluşmada, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Etem Karakaya AYM ile SKDM’nin ekonomik boyutları ve çözüm önerileri üzerine bilgi verirken, Dr. Mahfi Eğilmez de ekonomi alanında değerlendirmelerde bulundu. “İklim krizi hayati bir sorun” İhracatta Sürdürülebilir Gelecek Adana buluşmasında görüşlerini paylaşan Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, “İklim krizinin hayati bir sorun olarak her geçen gün derinleştiğinin altını çizmek isterim. Hepimizin görevi durum daha da kötüleşmeden önlemler almak ve dünyayı daha yaşanabilir hale getirmek olmalı. Bu kapsamda Avrupa Yeşil Mutabakatı önemli bir yol planı içeriyor. İşin ekonomik boyutu düşünüldüğünde, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ticaretin kurallarını değiştirecek çok kritik bir başlık. Sürecin finansal boyutu 1 Ocak 2026’da devreye girecek ve karbon kredisi alımına başlanacak. Yani bu sürece uyum sağlamak için fazla vaktimiz kalmadı. İkincisi ise, SKDM dışında, AB kriterleri arasında üretim tekniklerimizi hızla dönüştürmemizi gerektirecek farklı standartlar da söz konusu olacak. Dolayısıyla, daha uzun ömürlü, geri dönüştürülebilir, düşük karbon ayak izli üretim yapmamızın önemi artıyor. Belirlenen kriterlere uygun üretim yapmayan ihracatçı şirketler ne yazık ki rekabette geride kalacak. Şimdiden hazır olmamız gerekiyor. Çukurova Bölgesi, üretim kapasitesi, organize sanayi bölgeleri ve sanayi siteleriyle ülke ekonomimize değerli katkılar yapan bir bölgemiz. O yüzden bu toplantı serimizin 5.si için Adana’yı seçtik. Garanti BBVA olarak, iklim kriziyle mücadele konusunda 18 yılı aşkın süredir çalışıyoruz. Bu konudaki sorumluluklarımızın farkındayız. Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sürecinde de ülkemizdeki şirketleri desteklemeyi ve sürdürülebilir yatırımların önünü açmayı önemsiyoruz. Ana hissedarımız BBVA’nın 2018-2025 yılları arasında 300 milyar Euro’luk sürdürülebilir finansman sağlama hedefi var. Biz de bu hedefe 2025 yılına kadar en az 400 milyar TL tutarında destek sağlamayı hedefliyoruz. Şu ana kadar bunun yaklaşık yarısını gerçekleştirdik. Sürdürülebilir finansman hedeflerimizin yanı sıra, karbon yoğun sektörlerdeki riskimizi azaltmak konusunda da net hedeflerimiz var” dedi. “Yabancı yatırımcının Türk varlıklara ilgisi artıyor” Ekonomiye yönelik değerlendirmede yapan Recep Baştuğ, daha sonra şunları söyledi: “Ekonomi politikalarındaki normalleşmeyle, öngörülebilirliğin arttığı bir zemin oluştu. Öngörülebilirlik arttıkça mevcut politikalar da tüm paydaşlarca giderek daha fazla kabul görüyor. Bu yılın pek çok göstergede dengelenme gördüğümüz bir yıl olmasını bekliyoruz. Ben bu çerçevede 2 önemli konuya değinmek istiyorum. Birincisi, en önemli konumuz enflasyon. Bu konuda kararlı bir mücadele var ve ev ödevlerimiz var. Yılın ikinci yarısında baz etkisinin de katkısıyla düşüş trendi başlayacak. Ancak, enflasyon sarmalından kalıcı olarak çıkmamız için, önümüzdeki yıl da aynı kararlılığın sürmesi ve yapısal reformlarla programın desteklenmesi kritik önemde olacak. İkincisi, son dönemde programa ve dolayısıyla Türk lirasına artan güvenin altını çizmek isterim. Yabancı yatırımcının Türk varlıklara ilgisi özellikle seçimden sonra artmaya başladı. Seçim sonrası 20 milyar doları bulan bir giriş oldu. Bireylerin yatırım tercihlerinde de, artan oranda TL’leşme gözlemliyoruz. Bütün bu gelişmeler, piyasa ile barışık adımlar atılması, ekonomik programın tüm paydaşlarca desteklenmesi, uluslararası ve yerli yatırımcının güveninin artması oldukça pozitif. İstikrarlı bir şekilde bu resmi devam ettirmeliyiz. Biz de bankacılık sektörü olarak, programın gerektirdiği tüm konularda ekonomi yönetimiyle son derece açık bir iletişimle etkin bir koordinasyon halinde çalışıyoruz.”
Adana’da KOBİ’lerin yeşil dönüşümü desteklenecek
17 Mayıs 2024 Cuma - 09:05 Adana’da KOBİ’lerin yeşil dönüşümü desteklenecek Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, Türkiye Yeşil Sanayi Projesi kapsamında KOBİ’lerin yeşil dönüşüm mevzuatlarına uyum sağlamaları için alacakları teknik yardım hizmetlerine ilişkin çözüm ortağı olduklarını söyledi. Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, Türkiye Yeşil Sanayi Projesi kapsamında KOBİ’lerin yeşil dönüşüm mevzuatlarına uyum sağlamaları için alacakları teknik yardım hizmetlerine ilişkin Adana Sanayi Odası Eğitim ve Danışmanlık A.Ş.’nin, 1831 Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentörlük Çağrısında çözüm ortağı olduğunu söyledi. Başkan Kıvanç yaptığı açıklamada, Dünya Bankası desteğiyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın koordinasyonunda yürütülen proje kapsamında, KOBİ’lerin yeşil dönüşüm sürecine destek olunacağını belirtti. Bu çerçevede, Adana Sanayi Odası Eğitim ve Danışmanlık A.Ş.’nin 25 firmadan birisi olduğunu söyleyen Başkan Kıvanç, “KOBİ’lere Karbon Ayak İzi Hesaplanması, Atık Yönetimi, Su/Atık Su Yönetimi, Enerji Yönetimi, Yalın Yönetimi gibi konularda hizmet sunağız. Bu merkez önümüzdeki dönemde vereceği hizmetler ile iş dünyamızın rekabet gücünü artıracak, sürdürülebilirlik ve verimlilik alanlarında yeni fırsatlar oluşturacak. Ülkemizin kalkınmasına önemli katkılar sağlayacaktır” dedi. “Yüzde 90 destelenecek” Kıvanç, bu desteğin KOBİ’ler için önemli bir fırsat olduğunu belirterek, “KOBİ’lerin çözüm ortağından alacakları yeşil dönüşüm mentörlük hizmetine ilişkin maliyetler 16 Mayıs 2024 tarihinde açılan Yenilik ve Girişimcilik Alanlarında Kapasite Artırılmasına Yönelik Destek Programı altında desteklenecektir. Bu çağrı ile KOBİ’lerin çözüm ortağından alacakları yeşil dönüşüm mentörlük hizmeti maliyetleri yüzde 90 oranında desteklenecektir” diye konuştu. “Yeşil dönüşüme büyük katkı” Adana Sanayi Odası olarak faaliyete aldığımız Sanayi Kampüsü bünyesinde bu hizmeti tüm bölgedeki KOBİ’lerimize sağlayacaklarını belirten Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, daha sonra şunları söyledi: “Avrupa Birliği, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Yönetmeliği 2026 yılında devreye tam anlamıyla girdiğinde iş çok geç olacak. İlave vergiler gelecek. Bunun için bu merkezimizden bugün alacağınız hizmetler bu sürece hazırlanmanızda büyük katkı sağlayacaktır. İşte bu noktada KOBİ’ler için Yenilik ve Girişimcilik Alanlarında Kapasite Artırılmasına Yönelik Destek Programı çok önemli. Buradan alacağız destekler ile işletmenizde yeşil dönüşüm süreçlerine büyük katkı sağlayacaksınız”
AOSB’den Ar-Ge ve inovasyona büyük destek
17 Mayıs 2024 Cuma - 08:32 AOSB’den Ar-Ge ve inovasyona büyük destek Değişimi ve sürekli yenilenmeyi destekleyen, yaşanabilir bir çevre, sürdürülebilir ekonomik gelişme ve Türkiye’nin rekabetçi gücüne katkı için AR-GE ve inovasyonu teşvik eden Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nin 4. Ulusal Sanayi Odaklı AR-GE ve İnovasyon Proje Yarışması ödülleri sahiplerini buldu. Türkiye’nin 57 seçkin üniversitesinden 144 başvurunun olduğu yarışmada dereceye girenlere 600 bin TL ödül dağıtıldı. Sanayiye, bilime, girişimciliğe ve üniversite-sanayi iş birliğine katkıda bulunan birçok öncü projeyi hayata geçiren Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Bölge Müdürlüğü’nce düzenlenen yarışmanın ödül töreni AOSB Seyhan Salonu’nda gerçekleştirildi. AOSB Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütcü, Başkan Vekili Ömer Kaya, Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Kara, Denetim Kurulu Üyesi Mustafa Fidan ve AOSB Bölge Müdürü Ersin Akpınar’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen törene, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Güngör Geçer, Çukurova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Neslihan Boyan, Adana Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü Remzi Özdoğan, KOSGEB İl Müdürü Mehmet Eren, Ticaret İl Müdür Vekili Hüseyin Gödelek, Adana İş Kadınları Derneği Başkanı Berman Mantı, İşkur İl Müdürü Ahmet Karaveli, TSE Çukurova Bölge Koordinatörü Fatih Kurt, Milli Eğitim İl Md Yrd. Murat Bilal, İletişim Başkanlığı Adana İl Müdürlüğü Şube Müdürü Mustafa Naci Dönmez, sanayiciler, üniversite akademisyenleri ve diğer davetliler katıldı. AOSB Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütcü, törenin açılışındaki konuşmasında, bölge yönetimi olarak, sanayicilerine sadece sorunsuz ve kesintisiz üretim imkânı sunmakla kalmayıp, katma değeri yüksek ürünlerle dünya pazarlarında güç sahibi olmalarının da yolunu açma çabasında olduklarını, bu yarışmanın da bu çabalarının bir parçası olduğunu bildirdi. Başkan Sütcü, bu yarışma ile yeni teknoloji ve metotları sanayimize kazandırmak, Ar-Ge ve inovasyon kültürünü yaygınlaştırmak, üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmek ve Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarında yeni ortaklıkları başlatma amacıyla emin adımlarla ilerlemeye devam ettiklerini vurguladı. Ar-Ge ve inovasyonun önemi Ar-Ge ve inovasyonun, günümüzde iş dünyasının en önemli belirleyicilerinden biri haline geldiğini ifade eden Bekir Sütcü, “Yeni fikirlerin, teknolojilerin ve süreçlerin geliştirilmesi, sadece rekabet avantajı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumların refahına da büyük katkı sağlar” dedi. Sütcü, Ar-Ge ve inovasyonun, sadece büyük şirketlerin değil, aynı zamanda KOBİ’lerin ve girişimcilerin de başarılı olabileceği bir alan olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Bu yarışma, bu potansiyeli ortaya çıkarmak ve desteklemek için bir platform sağlıyor. İnovasyon, sadece ürün veya hizmetlerde değil, aynı zamanda iş modellerinde, operasyonlarda ve sürdürülebilirlik alanında da gerçekleşir. Bu yüzden bu yarışma, çeşitli sektörlerden katılımcıları bir araya getirerek, farklı bakış açılarıyla zenginleşen bir ortam sunuyor.” 57 üniversiteden 144 başvuru Bu yılki proje yarışmasına 57 farklı üniversiteden toplam 144 başvuru olduğuna dikkati çeken Başkan Sütcü, “Bugün burada sadece kazananları değil, aynı zamanda her bir katılımcıyı cesaretlendirmek ve onların potansiyelini keşfetmeye teşvik etmek amacındayız. Başarılı olmak için sadece kazanmak değil, aynı zamanda deneyimlerimizden öğrenmek ve kendimizi geliştirmek önemlidir” dedi. 10 farklı tematik alan, 600 bin TL ödül havuzu Sütcü, 600 bin TL ödül havuzu bulunan ve tematik alanları belirlenirken sanayicilerden gelen istek ve ihtiyaçların değerlendirildiğini yarışmanın katılımcılarına, geleceğin öncüleri olarak başarı dileklerini ilettiği konuşmasını şöyle tamamladı: “Yarışmanın her aşamasında gösterdiğiniz çaba ve tutku, sadece bugün değil, gelecekte de sizi aydınlık bir yola yönlendirecektir. Bu süreçte yarışmamıza katılım sağlayan fikir sahiplerine ve başvuru süreçleri sonrası projelerin şeffaf bir şekilde değerlendirilmesinde emeği geçen tüm akademisyen ve sanayici hakemlerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” Açılış konuşmalarının ardından yarışmada dereceye girenlere ödülleri verildi. Ödüllerini törene katılan davetlilerin elinden alan yarışmacılar, projelerini de özetle tanıtma fırsatı buldular. Projeler ve ödüller Donanım-yazılım, elektrik-elektronik, enerji, yeşil teknolojiler, gıda-tarım, tekstil, makine imalatı ve otomotiv, savunma-uzay ve havacılık, sosyal yenilikçilik ve girişimcilik, İş sağlığı ve güvenliği” tematik alanlarında gerçekleştirilen yarışmada dereceye giren projeler şöyle: Akademisyen/Lisansüstü Kategorisi 1’inci: Doç. Dr. Şükran Kara Dokuz Eylül Üniversitesi / Akademisyen Proje Adı: Hayvansal Lif Atıkları Kullanılarak Elde Edilen Yerli Keratinden Biyo-Uyumlu Antibakteriyel Yara Örtüsü Tasarımı 2’nci: İlhan Altay / İnönü Üniversitesi / Kimya Mühendisi Proje Adı: ILSAN Faboto-GSM 3’üncü: Nimet Özmeral / Konya Teknik Üniversitesi / Kimya Mühendisi Proje Adı: Atık Lastiklerin Geri Dönüşümünden Elde Edilen Pirolitik Yakıttan D-Limonen Maddesinin Üretimi Lisans mezun / Lisansüstü öğrenci kategorisi 1’inci: İlknur Bağlan / Akdeniz Üniversitesi / Malzeme Mühendisi Proje Adı: CELL designer 2’nci: Mehmet Türkoğlu / Artvin Çoruh Üniversitesi / Girişimci Proje Adı: Tarımsal Atıklardan Selüloz Bazlı Bioplastik Üretim Yöntemi 3’üncü: Türkan Uzlaşır / Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi / Gıda Mühendisi Proje Adı: Süperkritik Karbondioksit (SK-CO2) Ektraksiyonu ile Spirulina Platensis’ten Gıdalarda Doğal Renklendirici Olarak Kullanılan C- Fikosiyanin Eldesi ve Yapısal Karakterizasyonu Lisans öğrenci kategorisi 1’inci: Emrullah Erdeve / İstanbul Medeniyet Üniversitesi Proje Adı: Ardv 2’nci: Musa Malkoç /Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Proje Adı: TürkHavKontrol. 3’üncü: Hatice Öztekin / Gebze Teknik Üniversitesi Proje Adı: Mikroalg- Maya Simbiyotik Birlikteliği ile Biyoetanol Üretim Potansiyelinin Araştırılması, Analizi ve Optimizasyonu.
Bu hastalık fark edilmezse ölümcül olabiliyor
16 Mayıs 2024 Perşembe - 17:24 Bu hastalık fark edilmezse ölümcül olabiliyor Nefroloji Uzmanı Dr. Pınar Ergin, hayat kalitesini düşüren ve ölümcül olabilen kronik böbrek yetmezliğinin sanılanın aksine toplumda oldukça sık görüldüğünü söyledi. Medline Adana Hastanesi Nefroloji Uzmanı Dr. Pınar Ergin, böbrekler çalışmadığında elektrolitler ile atık sıvılar vücutta birikiyor ve bunların seviyesi yükseldikçe vücutta ölümcül sonuçlar doğurabilen sorunlar ortaya çıkmaya başladığını kaydetti. Ergin, hayati tehlike oluşturması nedeniyle tedavisi güç bir hastalık olan kronik böbrek yetmezliğinin ne kadar erken teşhis edilirse organ kayıpları ve hayati riskin de o derece azaltılmış olacağını söyleyerek uyarılarda bulundu. Nefroloji Uzmanı Dr. Pınar Ergin, kronik böbrek yetmezliği, böbreklerin işlevlerini yavaş yavaş kaybettiği uzun bir süreç olduğunun altını çizerek, “Hastalık, erken evrelerde özel bir belirti vermediği için farkındalığı görece olarak az olan hastalıklar grubunda yer alır. Oysa ki bu hastalık günümüzde tüm dünyada yaygın ve önemli bir halk sağlığı sorunu halini almıştır. Hastalığın tanısı için birtakım tahliller ve ultrasonografiye başvurulur. Tanı konduktan sonra ayrıntılı testler ve gerek olursa böbrek biyopsisi ile hastalığa yol açan sebep belirlenir. Ancak hastaların yaklaşık yüzde 13’ünde ise herhangi bir neden tespit edilememektedir” dedi. Nefroloji Uzmanı Dr. Pınar Ergin, kronik böbrek yetmezliğinin tedavi yöntemlerini şöyle sıraladı: "Hemodiyaliz tedavisi: Hastanın kanının vücut dışına alınıp hemodiyaliz cihazında bulunan ve içinden özel sentezli sıvı geçen filtreden geçirilip zehirli atıklardan ayrıldıktan sonra başka bir damardan hastaya geri verilme işlemidir. Periton diyaliz tedavisi: Hemodiyalizdeki filtre görevini hastanın kendi karın zarı görür. Bu tedavi görece olarak böbreklerin henüz tüm fonksiyonunu yitirmemiş, önceden karın zarı bütünlüğünü bozacak herhangi bir ameliyat geçirmemiş hastalarda uygulanabilir. Böbrek nakli: Kronik böbrek yetmezliğinde nakil, altın standart tedavidir ve en etkili yöntemdir. İlk tedavi seçeneği olarak başlanabileceği gibi, hemodiyaliz veya periton diyaliz tedavisi başlandıktan sonra da uygulanabilir ve canlı vericiden veya kadavradan bağış yoluyla gerçekleştirilir.” Rutin kontroller ihmal edilmemeli Ergin, hayat kalitesini düşüren, aynı zamanda büyük mali yük getiren ve ölümcül olabilen kronik böbrek yetmezliğinin sanılanın aksine toplumda oldukça sık görüldüğünü söyleyerek, “Hipertansiyon, diyabet, kalp ve damar hastalığı olanlar, ailesinde kalıtsal kistik böbrek hastalığı veya böbrek taşı bulunanlar, obezite hastaları ve sigara kullananlar yüksek risk grubunda yer alırlar. Hastalar, rutin kontrollerini aksatmazlar ise sorun henüz klinik belirti vermeden fark edilebilir ve bu sayede de gerekli tedbirler alınabilir” diye konuştu. Uzm. Dr. Ergin, kronik böbrek yetmezliğinin belirtilerini şu şekilde sıraladı: “Halsizlik, iştahsızlık, nefes darlığı, mide bulantısı, Kan basıncı dengesizliği, cilt renginde soluklaşma, nefeste çürük elma kokusu, bacaklarda ve göz kapaklarında ödem, İdrar miktarında azalma, idrar renginde değişiklik, gece yattıktan ortalama 2 saat sonra idrar ihtiyacı ile uyanmak.”
Sulama kanalında boğulan çocuk yüzme bilmiyormuş
16 Mayıs 2024 Perşembe - 11:34 Sulama kanalında boğulan çocuk yüzme bilmiyormuş Adana’da dün girdiği sulama kanalında cansız bedenine ulaşılan 13 yaşındaki Muhammet Şerif Aras’ın dayısı Yusuf Karayiğit, "Muhammet yüzme bilmiyordu. Cep telefonu ve çantası ortada yok. Bu durum bizi çok şüphelendiriyor" dedi Merkez Yüreğir ilçesi PTT Evleri Mahallesi’nde dün öğle saatlerinde 13 yaşındaki Muhammet Şerif Aras’ın sulama kanalına girdikten sonra çıkmadığını görenler 112 Acil Çağrı Merkezi’ni arayıp ihbar etti. Olay yerine gelen Su Altı Grup Amirliği Ekipleri, çocuğun bulunması için çalışma başlattı. Yaklaşık 8 saat süren çalışma sonucu dalgıç polisler kanalda akşam saatlerinde Muhammet’in cansız bedenine ulaştı. Küçük çocuğun cansız bedeni otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı. Cenazesi teslim alındı Yapılan otopsinin ardından küçük çocuğun cansız bedeni ailesine teslim edildi. Bu sırada Muhammet’in ailesi Adana Adli Tıp Kurumu Morgu önünde gözyaşlarıyla bekledi. "Aklımıza bin bir türlü şey geliyor" Cenazenin teslimi sırasında gazetecilere konuşan Muhammet Şerif Aras’ın dayısı Yusuf Karayiğit, “Sınıf arkadaşlarıyla beraber kanala girmişler. Çocuğumuzun kıyafetlerini bulduk ama cep telefonu ve çantasını bulamadık. Her türlü şüphe içerisindeyiz. Acaba arkadaşları bilerek mi attı? Yoksa şaka amaçlı bir şey miydi? Kayıp eşyalar şu an kimin elinde? Aklımıza bin bir türlü şey geliyor. Arkadaşları bizi olaydan sonra hiç aramadı. Bu çok şüphelendiriyor. Birine haber verebilirlerdi. Sudan korkardı ve yüzme bilmiyordu” ifadelerini kullandı. Muhammet Şerif Aras’ın cenazesinin öğle namazına müteakip Buruk Mezarlığı’nda toprağa verilecek.