EĞİTİM - 05 Temmuz 2024 Cuma 17:42

OMÜ İlahiyat Fakültesi mezuniyetinde İsrail tepkisi

A
A
A
OMÜ İlahiyat Fakültesi mezuniyetinde İsrail tepkisi

SAMSUN (İHA) – Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesinde 297 öğrenci mezuniyet heyecanı yaşadı. Törende Filistin bayrağı atkısı takan öğrenciler İsrail’e tepki gösterdi.


OMÜ İlahiyat Fakültesi 2023-2024 Eğitim-Öğretim Yılı 38. Dönem Mezuniyet Töreni OMÜ Yaşam Merkezinde yapıldı. Tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı, daha sonra Kur’an-ı Kerim tilavetiyle devam etti.



"Müslümanlar olarak durumumuzu yeniden gözden geçirmeliyiz"


Törende konuşan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Recep Demir, "Şu anda herkesin de malumu olduğu gibi Gazze’de, Filistin’de 9 aydan beri devam etmekte olan Siyonist İsrail Devleti tarafından bir soykırım, vahşet katliam gerçekleştirilmektedir. Böyle bir vahşet tarihinde çok nadir dönemlerinde görülmektedir. İnsanlık tarihi boyunca pek çok zorluğa ve acıya maruz kalan Filistin halkı bugün de yaşam mücadelesi vermektedir. Bu katliamlar başladığı zaman Gazze limanına Amerikan savaş gemisi yaklaşmıştı. Ondan sonra bugüne kadar katliamlar, çocuk öldürmeleri devam ediyor. O gün Amerikan savaş gemisinin yanına bir Müslüman savaş gemisi de yaklaşsaydı acaba bu cinayetler bu noktaya gelebilir miydi? Teknolojide, bilimde, ilimde, ne derseniz deyin birlikte ve beraberlikte Müslümanlar olarak durumumuzu yeniden gözden geçirmeliyiz. Bu konuda yük de özellikle iman sahibi, değer sahibi olan ilahiyat mezunlarımıza ve bizlere düşmektedir” dedi.



"Özgür bir Filistin, özgür bir Doğu Türkistan görmek için dua ediyor ve çabalıyoruz”


Öğrenciler adına konuşma yapan fakülte birincisi Merve Çataltaş, "Kazanmış olduğumuz bilgileri gelecek nesillerin kalbine kazımak artık bizim yegane vazifemizdir. İnanıyorum ki bu mezuniyet bizim için yeni bir başlangıç ve kalpler fethetmenin habercisidir. Bu güzel sevincimizin içerisinde sizin de bildiğiniz üzere kalbimizi ağlatan bir hüznümüz var. Biz burada mezun olurken bırakın mezun olmayı, bırakın eğitim hakkını çocuk, yaşlı kadın demeden bütün insani ve vicdani değerleri hiçe sayarak katledilen masum Filistinli, Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz var. En yakın zamanda özgür bir Filistin, özgür bir Doğu Türkistan görmek için dua ediyor ve çabalıyoruz” ifadelerini kullandı.


Konuşmanın ardından fakülte birincisi Merve Çataltaş yaş kütüğe ismini çaktı. Mezuniyet törenine ayrıca, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Bekir Özüdoğru ve Dr. Öğretim Üyesi Elif Sobi, Uzaktan Eğitim Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Hasan Atsız, akademisyenler, mezun öğrenci ve mezun öğrencilerin aileleri katıldı. Mezunlara belgelerini bölüm başkanları ve akademisyenler teslim etti. Ardından hocalarının elinden başarı belgelerini alan mezunlar, kep atarak mezuniyetlerini kutladı.



OMÜ İlahiyat Fakültesi mezuniyetinde İsrail tepkisi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Karacabey ovasında fitotoksitite tehlikesi Karacabey Ziraat Odası, ovada çok sayıda çiftçinin mağduriyet yaşayacağı ve ciddi maddi zarara sebep olacağı fitotoksitite tehlikesini gündeme taşıdı. Ziraat Odası’nın İsmetpaşa Mahallesi’ndeki basın açıklaması Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ramazan Düzen yaptı. 4 yıldır çözüm bulunamayan fitotoksitite ile mücadele etmek zorunda kalındığını belirten Düzen, "Karacabey’deki birçok çiftinin Manyas Gölü’nden gelen sulama suyunu kullanarak ürün yetiştiriyor. Bu gölden gelen ve sulama suyuna karışan çeltik ot ilaçlarının ürünlerde fitotoksititeyi arttırarak sebze yetiştiriciliğini imkânsız hale getirdi. Yaptığımız araştırmalara göre bu durumdan yaklaşık 200 bin dekar sebze tarımı yapan arazinin etkilendiğini tahmin etmekteyiz. Tabiri caizse bu zarar, maddi olarak tespit edilemeyecek kadar büyüktür.” dedi. Karacabey Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ramazan Düzen, yetkilileri göreve çağırdı ve bu sıkıntının bir an önce çözülmesi gerektiğini söyledi. Düzen, “Şu asla unutulmasın ki, Karacabey çiftçisinde para kazanırsa,esnafta da ve sanayicide de para kazanır. Bu sorun yalnızca çiftçilerin değil, tüm Karacabeylinin sorunudur. O nedenle sivil toplum kuruluşları ve ilçemizin her kesimini bu konuya duyarlı olmaya ve birlikte hareket etmeye davet ediyoruz.” diye konuştu. Ziraat Odası’nda görevli Ziraat Mühendisi Arzu Erbatur, “Güney Marmara’nın en büyük ovası ve yedi büyük şehre uzaklığı 2.5 saatlik mesafede olan Karacabey ovası, Türkiye tarımına büyük katkı sağlayan en önemli bölgelerin başında gelmektedir. Bu ovada onlarca salça fabrikası ve çeşitli gıda firmaları aktif olarak üretim yapmakta ve Türkiye ekonomisine katkı sağlamaktadır. Büyük emeklerle üretim yapan çiftçilerimiz artan ekonomik şartlar ile mücadele ederken, 4 yıldır da çözüm bulunamayan fitotoksitite ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu sorun çoğu sebzede olmakla birlikte özellikle domates ve biber gibi ürünlerde yaprakların kıvrılmasına, kurumasına ve bitkilerin strese girmesine sebep olmakta ve çok ciddi verim kayıplarına yol açmaktadır. Bu zarar maddi olarak tespit edilemeyecek kadar büyüktür. Üreticilerimiz bu sorun ile mücadele ederken maliyetlerini arttırmak zorunda kalmakta ve bununla birlikte verim düşüklüğü de yaşamaktadır" ifadelerini kullandı. "Manyas Gölü’nden gelen suyun karıştığı Karadere Çayı ve Karacabey Sulama Sahası içerisinde olan ova köylerimiz bu sıkıntının en çok görüldüğü bölgelerdir" diyen Erbatur, sözlerini şöyle tamamladı; "Ziraat Odası olarak yaptığımız saha çalışmalarına göre, Karacabey ovasının tek kurtuluşu, Karacabey Sulama Sahası’na 30-35 kilometre uzaklıkta olan Manyas Barajı’ndan Manyas Gölü’ne akan suyun kesilerek direkt olarak Karacabey Sulama Sahası’na gelmesidir. Eğer barajdan su direkt olarak gelmezse, Türkiye’de sebze yetiştiriciliğine büyük katkı sağlayan Karacabey Ovası ciddi verim kayıplarına dayanamayarak üretim yapamaz hale gelecektir. Buradan devlet büyüklerimize, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerine, milletvekillerimize, Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü yetkililerine sesleniyoruz; ’Lütfen Karacabey ovasının durumunu gelip sahada görün.’ Bu soruna acilen hep birlikte çözüm bulmamız gerekmektedir. Karacabey Ziraat Odası olarak tüm yetkililer ile iş birliği yapmaya hazırız. Karacabey ovasında bu zarardan etkilenen çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz."
İstanbul Sahte silah ruhsatına karışan hastanedeki güvenlik görevlilerinin tamamı serbest bırakıldı İstanbul’un Sarıyer ilçesinde faaliyet gösteren İstinye Devlet Hastanesi’nin güvenlik görevlilerine yönelik İstanbul ve Bartın’da düzenlenen sahte silah ruhsatı soruşturmasında biri mahalle muhtarı, 9’u hastane güvenlik görevlisi olan 10 şüphelinin adli makamlarca serbest bırakıldıkları öğrenildi. Hastanedeki güvenlik görevlileri, ilk defa silah ruhsatı almak üzere sağlık raporu için hastaneye başvuran kişilere başkasına ait eski tarihli bir silah ruhsatı fotokopisi üzerinde oynama yaparak, silah ruhsatı için sağlık raporuna para karşılığı aracılık etmekle suçlanıyordu. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan sahte silah ruhsatı soruşturması kapsamında yeni bir çalışma gerçekleştirmiş, İstinye Devlet Hastanesi yetkilileri verilen bazı silah ruhsatlarındaki belgelerin sahte olabileceğinin değerlendirilmesi üzerine soruşturma başlatmıştı. Hastane yetkilileri, verilen silah ruhsatlarında ‘resmi belgede’ oynama olup olmadığının araştırılması için müfettiş görevlendirmişti. Müfettişlerin yaptıkları incelemelerde verilen sağlık raporlarında bazı usulsüzlükler ve sahtecilik tespit edilerek, savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştu. Hastane yetkilileri tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu üzerine harekete geçen İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, biri mahalle muhtarı, diğerleri adı geçen hastanenin güvenlik görevlisi 10 şüpheliyi gözaltına almıştı. Yakalanan 10 şüphelinin emniyetteki işlemleri tamamlanırken, soruşturma kapsamında 3 organizatör adli makamlara sevk edildi. Yakalanan şüphelilerin tümünün adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakıldığı öğrenildi. Operasyonun geçmişi Bazı kişilere ruhsat için verilen sağlık raporunda şaibe tespit edilmiş, sağlık raporundaki belgelerde eski bir ruhsat sahibine ait olan evrak fotokopisi olduğu anlaşılınca çalışma genişletildi. Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik olayına hastanede görevli güvenlik personelinin karıştığı belirlendi. Şebeke halinde hareket ettikleri anlaşılan güvenlik görevlilerinin ilk kez silah ruhsatı almak için sağlık raporuna başvuran kişilerin, hastane güvenlik görevlilerinin aracılığı ile kendilerine ait olmayan eski tarihli bir silah ruhsatı fotokopisinden yararlanılarak ‘yenileme ruhsatı’ almak üzere sağlık raporlarından olumlu sonuç almaları için kolaylık sağladıkları tespit edildi. Söz konusu güvenlik görevlilerinin maddi menfaat karşılığında başvurdukları bu yöntem sayesinde yeni silah ruhsatı alacak kişilere uygulanan kapsamlı doktor kontrollerini atlayarak, sağlık kurulunda görevli doktorlara ‘daha önceden silah ruhsatları varmış‘ izlenimi uyandırdıkları ve bu nedenle kontrollerin daha hafif muayeneler şeklinde gerçekleşmesine neden oldukları iddia edildi. Kapsamlı doktor kontrollerine girdikleri takdirde silah ruhsatı almaya haiz olmayan kişilerin, kullanılan sahtecilik yöntemleriyle silahlanmalarına yol açıldığı ortaya çıkarıldı. Yapılan teknik ve fiziki takibin sonunda aralarında bir mahalle muhtarı ile hastanede görevli güvenlik görevlilerinin de olduğu şebekeye yönelik 3 Temmuz Çarşamba günü İstanbul ve Bartın’da eş zamanlı operasyon düzenlendi. Altı gün önce yapılan zincirleme operasyonlarda 10 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı. Adreslerde yapılan aramalarda 4 tabanca, 1 yivsiz tüfek, bu silahlara ait 850 mermi ve 6 silah ruhsatı ele geçirildi.