SAĞLIK
Keskin: "Aile Hekimliği daha verimli hale geldi" 29 Kasım 2024 Cuma - 18:29:32 Balıkesir İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Serkan Kadir Keskin, 1 Kasım’da yürürlüğe giren yeni Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yeni düzenlemenin, birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha işlevsel hale getirilmesini ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesini hedeflediğini belirten Keskin, vatandaşlara daha kaliteli ve nitelikli sağlık hizmeti sunulacağını ifade etti. Yeni yönetmelik ile aile hekimlerine kayıtlı kişi sayısının 4 binden 3 bin 500’e düşürülmesi ile hekim başına düşen hasta sayısının azalacağına dikkat çeken Keskin, bunun sonucunda aile hekimlerinin vatandaşlara daha fazla zaman ayırabileceğini ve sağlık hizmetlerinin daha etkin şekilde sunulacağını belirtti. Ayrıca, kronik hastalıklar ve kanserlere yönelik tarama ve izlemlerin daha etkin bir şekilde yapılmasının teşvik edileceğini söyledi. Aile Hekimlerinin Rolü Artacak Keskin, yeni yönetmelik ile birlikte, vatandaşların yılda en az iki kez aile hekimlerine başvurmasının beklendiğini ve böylece sağlık sisteminin yükünün doğru şekilde dağılmasının amaçlandığını belirtti. Aile hekimlerinin sağlık sisteminin "ilk kapısı" olacağına dikkat çeken Keskin, aile hekimlerinin vatandaşların sağlığını yakından takip ederek, sağlık hizmetlerine kolay erişim sağlayacağını ifade etti. Koruyucu Sağlık Hizmetleri Güçlendirilecek Yönetmelikteki değişikliklerin anne ve çocuklara yönelik koruyucu sağlık hizmetlerini daha etkin hale getireceğini belirten Keskin, gebe-lohusa izlemleri, aşılama programları, okul sağlığı izlemleri gibi hizmetlerin daha kapsamlı bir şekilde sunulacağını söyledi. Ayrıca, aile hekimlerinin, bireylerin yaşam boyu sağlığını izleyerek, onlara sürekli ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sunmalarının sağlanacağı ifade edildi. Akılcı İlaç Kullanımı Teşvik Edilecek Keskin, Türkiye’de antibiyotik kullanımının OECD ortalamasının 2,5 katı olduğunu belirterek, gereksiz ilaç kullanımının sağlık açısından ciddi bir sorun teşkil ettiğine dikkat çekti. Yeni yönetmelikte, aile hekimlerinin tanı ve tedavilerine müdahale edilmeden, akılcı ilaç kullanımının teşvik edileceğini belirten Keskin, aile hekimlerinin ilaç yazma özgürlüğünün devam edeceğini ancak akılcı ilaç kullanımının ön planda tutulacağını ifade etti. Halk Sağlığı İçin Tarama ve Muayene Önerisi Yeni yönetmelik ile toplumun hastalık yüküne göre hizmet planlaması yapılacağını vurgulayan Keskin, özellikle kronik hastalıkların ve 65 yaş üstü hastaların takibinin etkin bir şekilde yapılmasının halk sağlığını koruyacağını belirtti. Vatandaşların aile sağlık merkezlerinde düzenli olarak tarama ve muayenelerini yaptırmalarının önemini vurgulayan Keskin, sağlıklı yaşam tavsiyelerine uymanın büyük fayda sağlayacağını söyledi. Keskin, aile hekimleri ve vatandaşlar için büyük önem taşıyan bu yönetmeliğin uygulama aşamasını titizlikle takip edeceklerini belirterek, Aile Hekimliği Sistemi temelinde birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha etkin bir şekilde sunulmaya devam edileceğini ifade etti.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:50 ERÜ Hastanelerinde, “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” Konulu Konferans Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı tarafından düzenlenen “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans düzenlendi. Gevher Nesibe Hastanesi Başhekimlik Toplantı Salonunda düzenlenen konferansa davetli olarak Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Uzman Bilir Kişi Prof. Dr. Halil Koyuncu sunumuyla “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans verildi. Konferansa Tıp Fakültesi öğretim üyeleri ile araştırma görevlileri katıldı. ERÜ Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsa Cüce’nin giriş konuşmalarının ardından, Prof. Dr. Halil Koyuncu’nun sunumuna geçildi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, Tıbbi hataların neler olabileceğine değinerek; hekimin hastaya müdahalesi, hastada meydana gelen zarar, hastada meydana gelen zararda hekimin hata-kusuru, yetersiz tetkik, aydınlatma-bilgilendirme ve yönlendirme ile konsültasyon eksiklikleri, kayıtların düzgün olmaması ile zarar ve kusurlu eylem arasındaki illiyet bağı hakkında bilgiler verdi. Tıbbi uygulamada tarafların kimler olduğunu, tarafların özelliklerini, tıbbi uygulama hatası (malpraktis) ile sonuçları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Halil Koyuncu, tıbbi uygulama hatalarının en çok hangi uzmanlık alanlarında dağıldığını, sağlık çalışanlarının kusur nedenlerinin dağılımları ile tıbbi hataların diğer hastalık ölümlerindeki sıralamalarına da değindi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, son söz olarak; hekimin öncelikle hastaya zarar vermeden, tıbbi müdahale süreçlerini iyi yönetmesi, yapılan her müdahalenin hukuka ve tıbba uygun olması, her yazılanın yapılması her yapılanın da yazılması, akıl almaktan kaçınılmaması gerektiği ile görev, yetki ve sorumlulukların bilincinde olunması gerektiğini söyledi.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:29 Van’da gebe okulunda anne adaylarına eğitim Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Sağlık Bakanlığı tarafından başlatılan “Normal Doğumu Teşvik” programı kapsamında açılan gebe okulunda anne adaylarına yönelik eğitimler düzenliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde yürütülen proje çerçevesinde gebelik süreci, doğum ve lohusalık dönemi hakkında bilgi sahibi olmak isteyen anne adayları, hastanede verilen eğitimlere yoğun ilgi gösteriyor. Gebe okulu, uzman doktorlar ve eğitim hemşireleri eşliğinde anne adaylarına sağlıklı bir gebelik süreci geçirmeleri için ihtiyaç duydukları bilgileri sunuyor. Eğitimlerde ayrıca normal doğumun avantajları ve önemi vurgulanıyor. Konuya ilişkin konuşan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Mert Cenker Güney, normal doğumun anne ve bebek sağlığı açısından birçok avantaj sunduğunu belirtti. Dr. Güney, “Bizim için gebelerin takibinde doğum şekli açısından önemli olan anne ve bebek sağlığı açısından hızlı iyileşmeyi sağlayan ve anne bebek arasındaki bağı güçlendiren doğum şekli normal doğumdur. Elbette her gebenin durumuna göre değişebilmektedir. Öncesinde herhangi bir operasyon olup olmamasına veya annenin riskli gebelik durumlarına bağlı olarak doğum şekli değişebilmektedir. Ancak şartlar mümkünse ve herhangi bir engel yoksa biz doktorların anne bebek sağlığı için öncelikli olarak olmasını istediğimiz ve desteklediğimiz yöntem vajinal doğum olarak gerçekleşmektedir” dedi. Sezaryen doğumun zorunlu durumlarda tercih edildiğini, normal doğumun ise bebekte akciğer gelişimini desteklediğini dile getiren Güney, “Normal doğumda akciğer motivasyonu gelişmiş bir bebek, anne kanalından belli bir strese girerek çıkabiliyor ve böylece yeni doğan yatış oranında azalma görülebiliyor. Bunun dışında normal doğum yapan bir anne, 24 saat içerisinde taburcu edilebiliyor. Sezaryen doğumda bu oran 48 saate çıkabiliyor. Bireyin sezaryen olması gereken durumlar da olabiliyor. Örneğin preeklampsi dediğimiz halk arasında ‘gebelik zehirlenmesi’ diye bilinen durumlarda veya bebeğin ters geldiği, ikiz gebelik gibi durumlarda sezaryen yapma ihtimalimiz annenin sağlığı ve bebeğin de hayatını tehlikeye atmamak adına daha önemli. Ancak normal doğumda şartlar elverişli ise, bebek çok büyük değilse, annenin herhangi bir ek hastalığı yoksa, sıkıntı oluşturabilecek bir süreç değilse, bebeğin doğumhanedeki takibi normal bir seyirde devam edebiliyorsa bizim önerdiğimiz doğum şekli normal doğum oluyor” diye konuştu.
TÜKDES’den "Gıda güvenliği milli bir meseledir" açıklaması
06 Kasım 2024 Çarşamba - 12:49 TÜKDES’den "Gıda güvenliği milli bir meseledir" açıklaması Tüketiciyi Destekleme Derneği (TÜKDES) Genel Merkez Çözüm Merkezi Üyesi Ayşe Keskin, gıda güvenliğini milli bir mesele olduğunu anlatarak, “Sağlıklı gıda üretilebilmesi ve sunulması için tüm şartlar sağlanmalı, gerekli denetimler aksatmadan sürdürülmelidir” diye belirtti. Keskin, gıda hijyeni uygulamalarını değerlendirdi. “Sağlıklı hayatın ilk basamağı gıda hijyenidir" diyen Keskin, “Gıda hijyenine uygun, doğru yöntem ve tekniklerle üretilen gıdalar bize sağlık, güç, enerji olarak dönerken; tam tersine hijyen şartlarını taşımayan besinler sağlığımızı tehdit edip hastalık olarak geri dönmektedir. Gıdalar insan sağlığını direkt etkileyen etmenler arasındadır. Ne bir giysiye ve ayakkabıya, ne de bir aksesuara benzerler, rahatsız olduğumuz zaman çıkarıp atabileceğimiz cinsten! Ağzımızdan giren her besin, sindirim sistemi yoluyla, hücrelerimize gitmekte, bizim adeta yakıtımız haline gelip, organlarımız tarafından kullanılmaktadır. Tüm bu sebeplerle gıda güvenliğini milli bir mesele olarak değerlendireli; sağlıklı gıda üretilebilmesi için tüm şartlar sağlanmalı, gerekli denetimler aksatmadan yerine getirilmelidir” ifadelerini kullandı. Tarla ve çiftlikten, çatala gelinceye kadar gıda işletmecilerinin sorumluluklarını anlatan Ayşe Keskin, şunları kaydetti: “Bu şartları sağlamayan, hileli yollara başvuran İşletmeler insan hayatını tehdit ettikleri için ağır ve caydırıcı cezalara tabi tutulmalıdır. Biz tüketiciler, gücümüzün her zaman farkında olmalı, dikkatli davranmalı ve Evrensel Tüketici Haklarından ’Sağlık ve Güvenliğinin Korunması Hakkı’nı yerine getirmek için; gıda güvenilirliğiyle ilgili her türlü ihbar ve şikayette bulunabileceğimiz Alo 174 Gıda Hattı’nı aramaktan veya 0501 174 0174 whatsapp ihbar şikâyetçi olmaktan çekinmemeliyiz.”
Yeni akciğer ile ilk nefes, o anlar böyle kaydedildi
06 Kasım 2024 Çarşamba - 12:00 Yeni akciğer ile ilk nefes, o anlar böyle kaydedildi Kocaeli’de yıllarca akciğer hastası olarak yaşayan 47 yaşındaki Aygün Mengüllü’nün nakil sonrası ilk nefes aldığı görüntüler doktorlarının kamerasına yansıdı. Sağlığına kavuşan kadının hikayesi, organ nakli bekleyenlere umut oldu. Kocaeli Sağlık Müdürlüğü tarafından, 3-9 Organ Bağışı Haftası sebebiyle, kongre merkezinde, ‘Hayat kurtarmak, organ bağışının önemi’ konulu panel düzenlendi. Panele Kocaeli Valisi İlhami Aktaş, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Nuh Zafer Cantürk, İl Sağlık Müdürü Yüksel Pehlevan, organ nakli gerçekleştirilen hastalar ile davetliler katıldı. Uzman Dr. Emine Yurt, organ nakli süreci ve farkındalık konusundan bahsederken, Kocaeli Baro Başkanı Avukat Caner Karakadılar, organ naklinin hukuki sürecini anlattı. Kocaeli Müftü Yardımcısı Muhammet Suiçmez ise organ bağışının islami boyutunu katılımcılar ile paylaştı. Ağlamayan bebek olarak dünyaya geldi, akciğer hastası olduğu ortaya çıktı Derince Eğitim Araştırma Hastanesi Organ Nakil Koordinatörü Funda Aliustaoğlu ise nakil olan hastaların hikayelerini katılımcılar ile paylaştı. 1977 yılında ağlamayan bebek olarak dünyaya gelen Aygün Mengüllü’nün hikayesi salonda bulunanlar tarafından ilgiyle izlendi. Aygün’ün hikayesini anlatan Funda Aliustaoğlu, “Tıbbi müdahale ile başlayan süreci çocukluk ve yetişkinlik döneminde KOAH ile mücadele ederek geçmiştir. Tamamen rastlantı ile bir hekimin başka bir hastayı kontrol ettiği sırada Aygün’ün öksürüğünü duymasının ardından bir film istemesiyle mutasyona uğramış Kistik Fibrozis tanısı konulmuştur” dedi. Önce babasını, sonra annesini kaybetti Hastalığı tespit eden doktorun Aygün’e, ‘3 yıl sonra 17 kiloluk bir akciğer makinasıyla yaşam devam etmez, hayatın baharında yaşamın biter, tek çaresi akciğer nakli’ dediğini anlatan Funda Aliustaoğlu, “Aygün, önce babasını, sonra annesini kaybetmesi üzerine kardeşi kendisine emanet kalmıştır. Bunun ardından Aygün nakil listesine girmeyi kabul etmiş, fenalaşarak kaldırıldığı hastanede kadavra donörden alınan akciğer ile sağlığına kavuşmuştur” diye konuştu. Yeni akciğer ile ilk nefes Akciğer nakli olan Aygün’ün, yeni ciğeri ile aldığı ilk nefes anları salonda bulunanlara izletildi. Doktorların kamerasına yansıyan görüntülerde, ameliyatı gerçekleştiren ekibin Aygün’le konuşması da salonda bulunanlara dinletildi. Başarılı bir operasyon geçiren ekipler Aygün’e, “Sakin ol, bildiğin bir şey bu korkma. Yeni ciğerler ile ilk nefesin sakın korkmuyorsun, derin nefes al. Sakin ol, haydi nefes al, kocaman. Göğsün kalkıyor, çok güzel. İyi misin? Rahat alabiliyor musun havayı? Sesini duyalım” ifadelerini kurdu. Aygün ise yeni ciğeri ile çıkardığı ilk seste doktorlara, ‘İyiyim’ cevabını verdi. O anlar salonda bulunanlar tarafından ilgiyle izlenirken, nakil bekleyen hastalara da umut oldu. Kardeşi böbreğini verdi Bir başka böbrek nakli olan Mehmet Sancak ise hikayesini salondakilerde canlı canlı paylaştı. Böbrek hastası olduğunu anlayamadığını ifade eden Sancak, “Cilt doktoruna yönlendirildim. Ben anlamadım ama böbrekmiş sıkıntım. Böbrekten protein kaçırması oldu. O zaman tahlil yaptırdık ama çok büyük sorun yoktu. İlk nakil olmam gerektiğini, böbreklerin bozulduğunu kalp doktoru söyledi. Nefroloji’ye yönlendirdiler ve böbrek nakli olmam gerektiğini söylediler. Böbrek hastası olduğumda, aile büyüklerimiz ile toplandık. O zamanlar biraz daha iyiydim. Kötüleşince durumum, aile büyüklerim, akrabalarım yardımcı olmak istediler ve kardeşim böbreğini verdi” şeklinde konuştu. Program, toplu fotoğraf çekilmesi ile sona erdi.
’Stresle başa çıkmak nefes egzersizleriyle mümkün’
06 Kasım 2024 Çarşamba - 11:58 ’Stresle başa çıkmak nefes egzersizleriyle mümkün’ Stresin hayatın kaçınılmaz bir parçası olduğunu ve zaman zaman hepimiz tarafından deneyimlendiğine değinen Psikiyatri Uzmanı Dr. Arda Kazım Demirkan, “Derin nefes almak ve nefes egzersizleri yapmak, zihni sakinleştirmenin ve anın içinde kalmak için etkili yollar arasındadır. Düzenli egzersiz, endorfin salgılanmasını tetikler ve bu da doğal bir mutluluk hormonudur. Yürüyüş yapmak, koşmak veya yoga gibi aktiviteler hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınız için yararlıdır” dedi. Liv Hospital Samsun Psikiyatri Kliniği’nden Uzm. Dr. Arda Kazım Demirkan, Stres Farkındalık Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Stresin hayatın kaçınılmaz bir parçası olduğunu ve zaman zaman herkes tarafından deneyimlendiğini belirten Uzm. Dr. Demirkan, önemli olanın, stresle sağlıklı bir şekilde başa çıkabilmek olduğunu ifade etti. Uzm. Dr. Demirkan, stresle mücadele etmek için yapmamız gerekenlerden bahsetti. "Nefes egzersizi uygulanabilir" Nefes egzersizlerinin önemli olduğuna değinen Uzm. Dr. Demirkan, "Derin nefes almak ve nefes egzersizleri yapmak, zihni sakinleştirmenin ve anın içinde kalmak için etkili yollar arasındadır. Günde birkaç dakikanızı nefes çalışmalarına ayırarak stres seviyenizi düşürebilirsiniz" diye konuştu. "Fiziksel aktivite tercih edilebilir" Fiziksel aktivitenin stresle baş etmede önemli bir etken olduğunu belirten Uzm. Dr. Demirkan, "Düzenli egzersiz, endorfin salgılanmasını tetikler ve bu da doğal bir mutluluk hormonudur. Yürüyüş yapmak, koşmak veya yoga gibi aktiviteler hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınız için yararlıdır" ifadelerini kullandı. "Sağlıklı beslenme önemli" Sağlıklı beslenmenin vücuda faydalı olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Demirkan, “Sağlıklı bir diyet, vücudun stresle mücadele edebilmesi için gerekli yakıtı sağlar. İşlenmiş gıdalardan kaçınarak ve taze meyve, sebze ile tam tahılları diyetinize ekleyerek kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz” açıklamasında bulundu. “Sosyal ortam bireyi olumlu etkiler” Sosyal ortamda bulunmanın bireye olumlu etkileri olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Demirkan, "Dostlarınızla ve ailenizle zaman geçirmek, duygusal destek sağlar ve stresle başa çıkmada önemli bir rol oynar. Güvendiğiniz kişilerle duygularınızı paylaşmak, yalnız olmadığınızı hissetmenize yardımcı olur" şeklinde konuştu. "Herkes için doğru yöntem farklıdır" Stresle başa çıkmanın birçok yolu olduğunu ve herkes için doğru yöntemin farklı olabileceğini söyleyen Uzm. Dr. Demirkan, açıklamasını şöyle tamamladı: "Kendi ihtiyaçlarınıza uygun yöntemleri keşfetmek için zaman ayırın. Unutmayın, stresle başa çıkmak bir maraton gibidir ve kendinize karşı sabırlı ve anlayışlı olmak önemlidir."
Uzmanlardan organ bağışına davet
06 Kasım 2024 Çarşamba - 11:28 Uzmanlardan organ bağışına davet Manisa Şehir Hastanesinde görevli Yoğun Bakım Uzman Hekimi Prof. Dr. Ender Gedik ve Organ Nakli Koordinatör Hekimi Dr. Önder Yıldırım yaptıkları açıklamada organ bağışının önemine dikkat çekerek vatandaşları organ başına davet etti. Manisa Şehir Hastanesinde 3-9 Kasım tarihleri arasında kutlanan Organ Bağışı Haftası dolayısıyla açılan stantta organ bağışının önemi anlatılarak organ bağış talepleri alındı. Türkiye’de canlıdan canlıya organ naklinin oldukça fazla olmasına rağmen kadavradan bağışının daha da artması için vatandaşları bilinçlendirme çalışmaları devam ediyor. "Bu hastaların tek ümidi sizsiniz" Yoğun Bakım Uzman Hekimi Prof. Dr. Ender Gedik, "Yaklaşık 25 yıldır Anestezi, Yoğun Bakım ve Organ Nakli alanlarında çok büyük merkezlerde görev aldım. Şimdi Manisa Şehir Hastanemizde yoğun bakım hekimi olarak görev yapmaktayım. Bu kadar süre içinde yoğun bakımlara oldukça fazla sayıda organ nakli için bekleyen ya da organ nakli sonrası gelen hastalarımız oldu. Özellikle kalp, akciğer, karaciğer nakli gerektiren hastalıklarımızda ve haftada 3-4 kez diyalize giren hastalarımızda organ nakli çok büyük elzemdir. Ülkemizde organ nakli oldukça başarılıdır. Oldukça fazla sayıda nakil yapmaktayız. Organ nakillerimizin çoğunluğu canlıdan bağış olmaktadır. Aynı zamanda belirtmem gerekiyor ki kalp ve akciğer gibi ve bazı başka organlar gibi kornea gibi nakiller canlıdan olamamaktadır. Bu yüzden 3-9 Kasım organ nakli bağış haftası dolayısıyla bir yoğun bakım hekimi olarak ve aynı zamanda organ nakline gönüllülük yapmış bir hekim olarak organ bağışında bulunmak üzerinde çağrımı tekrarlamak istiyorum. Bu hastaların tek ümidi sizlersiniz. Canlıdan organ nakli ile kadavradan organ nakli geliştirmek için elimizden geleni yapalım. Toplum duyarlılığımızı arttıralım" dedi. "Alıcısı olacağımız organ nakline verici olarak sıcak bakılmalı" Manisa Şehir Hastanesi Organ Nakli Koordinatör Hekimi Dr. Önder Yıldırım ise şunları söyledi: "Organ bağışı kişinin tıbben yaşamı sona erdikten sonra bir ya da birden çok organının bir başka insanın bedeninde kullanılması durumudur. Bunun için tıbben tedavisi mümkün olmayan bazı hastalıklar var bunların organ bağışı ile tedavileri mümkün olmaktadır. Örneğin halk arasında en çok bilinen böbrek yetmezliklerinde, insanlar diyalize girmektedir. Ancak bir böbrek nakliyle bu diyaliz olayı sona erip kişi normal yaşantısına diyalize girmeden de devam ettirebilmektedir. Ayrıca diğer organlarda da benzer şekilde insanın yaşam kalitesi arttırılmaktadır. Bununla ilgili olarak farklı organ ve dokuların bağışı yapılmaktadır. Organ bağışı yapan kişinin yaşamı sona erdikten sonra ailesinin de izni alınarak ve organların mevcut durumu bağış işlemi için uygunsa bu bağış işlemini gerçekleştiriyoruz. Unutmayın ki bir gün o çok sevdiğimiz çocuğumuzun bir kalbe, o çok sevdiğimiz annemizin bir böbreğe o çok sevdiğimiz babamızın bir karaciğere veya kendimizin bir korneaya ihtiyacı olabilir. O gün alacaklısı olarak sıcak baktığımız organ nakil işlemlerine işte bugün vericisi olarak da sıcak bakmamız dileğiyle. Organ bağış haftamız kutlu olsun."
86 yaşındaki hasta sedye ile getirildiği hastaneden yürüyerek gitmeye hazırlanıyor
06 Kasım 2024 Çarşamba - 11:06 86 yaşındaki hasta sedye ile getirildiği hastaneden yürüyerek gitmeye hazırlanıyor Trabzon’da ileri yaş ve ağrılarından dolayı yürüme zorluğu çeken 86 yaşındaki hasta, riskli olmasına rağmen yapılan ameliyatla yürümeye başladı. Başvurduğu bazı sağlık kuruluşlarında ileri yaşta olmasından dolayı ameliyatının riskli olacağı gerekçesiyle ameliyat önerilmeyen 86 yaşındaki hasta, Trabzon Özel İmperial Hastanesi’nde yapılan operasyonla uzun zaman sonra ilk adımını attı. Ameliyatı gerçekleştiren Özel İmperial Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Yusuf Aşık ve Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Sercan Karadeniz, hastanın bundan sonraki süreçte hayatına problemsiz devam edeceğini belirterek, ameliyatın riskli olmasına rağmen başarılı geçtiğini dile getirdiler. Hastanın kendilerine müracaat ettiğinde ağrılarından dolayı yürüme zorluğu yaşadığını kaydeden Opr. Dr. Aşık, “Hastamız 86 yaşında. Ağrılardan dolayı yürüyememe, oturduğu yerde bile rahat edememe şikayetleri vardı. Hasta bize geldiğinde muayene masasına almaya bile zorlandık. Çektiğimiz MR’larda omuriliğin geçtiği spinal kanalın çok ciddi kireçlenmeler nedeniyle daraldığını gördük. Omuriliğin çok ciddi şekilde dört seviyede sıkıştığını gördük. Aynı şekilde fıtıkları vardı. Ama asıl önemli olan omuriliğin kanalda sıkışmış olması yani spinal stenoz dediğimiz rahatsızlık. Bu nedenle ayakta duramıyordu, yürüyemiyordu, hatta istirahat halinde bile şiddetli ağrıları vardı. Hastayı ameliyat ettik, siniri rahatlattık. Hasta ameliyat olduğu günün ertesi hemen kalkıp yürümeye başladı. Biz yatırmak istememize rağmen ısrarla yürümek istediğini söyledi ve kalktı yürüdü, engelleyemedik. Önceki ağrıları, ameliyat ağrılarından çok daha fazla olduğu için rahatlıkla kalkıp yürüdü. 86 yaşında olmasına rağmen ameliyat etmek istedik, çünkü bu yaştan sonra rahat etmeyi hak eden insanın ağrılar içerisinde durmasına razı olamadık. Elbette riskleri vardı ama bütün önlemleri aldık. Bu riskleri göze alarak onu rahatlatma pahasına uzun süren bir ameliyat oldu. İnşallah bundan sonraki süreçte de problemsiz devam edecek” dedi. "Bu tarz hastalara cerrahi müdahale önerilmez" Bu tür hastalara ameliyatın pek önerilmediğini kaydeden Op. Dr. Karadeniz ise, “Uzun ve yorucu bir ameliyat oldu ama sonuçlarının başarılı olduğunu görmek bütün yorgunluğumuzu bize unutturuyor. Yusuf hocamın ellerine sağlık, biz ameliyatta ona destek olduk. Özellikle bu yaş grubu için sıradan diyemeyiz. Genellikle dış merkezlerde bu tarz hastalar için ameliyat pek önerilmez. Hastalar genellikle belli risk ihtiva ettiği için bu tarz ameliyatlar genellikle de hastane hastane gezerler. Hastamızın ağrı durumundaki sıkıntıyı gördüğümüz için riskleri konuşarak ameliyatı gerçekleştirdik” diye konuştu.
Anka’da üçüzlere doğum günü sürprizi
06 Kasım 2024 Çarşamba - 10:44 Anka’da üçüzlere doğum günü sürprizi Gaziantep Özel Anka Hastanesi’nde, 18 yıllık özlemin ardından dünyaya gelen ve Yenidoğan Uzmanı Prof. Dr. Ercan Sivaslı ve ekibi tarafından gerçekleştirilen uzun soluklu bir tedavi sonrası yaşam mücadelesini kazanan üçüzler 2 yaşına girdi. Üçüzler için Anka Hastanesi’nde doğum günü partisi düzenlendi. Gaziantep’te yaşayan ve çocuk sahibi olabilmek için birçok kez tedavi gören 43 yaşındaki Zeynep Sucu ile 47 yaşındaki Hüseyin Sucu çiftinin çocuk özlemi,18 yıl sonra Gaziantep Özel ANKA Hastanesi’nde son bulmuştu. Bir bebek beklerken 3 çocuk sahibi olan çiftin erken doğum nedeniyle sağlık problemleri bulunan bebekleri 85 günlük tedavinin ardından taburcu edilmişti. 2 kız ve bir erkek bebek sahibi olan çiftin, Ayça, Ayda ve Arda isimlerini verdikleri bebekleri 2 yaşına girdi. Yenidoğan Uzmanı Prof. Dr. Ercan Sivaslı ve ekibi tarafından gerçekleştirilen uzun soluklu bir tedavi sonrası yasam mücadelesini kazanan ve sağlıklı bir şekilde 2 yaşına giren bebekler için ANKA Hastanesi’nde doğum günü partisi düzenlendi. Sucu çifti bebeklerini hayata bağlanmasını sağlayan ANKA Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Sorumlusu Prof. Dr. Ercan Sivaslı ve ekibine bu güzel sürpriz için teşekkür etti. Sucu çifti, ” Bebeklerimizin sağlıklı bir şekilde yaş aldıklarını görmek bizleri çok mutlu ediyor. Bebeklerimizin tedavi sürecinde gösterdikleri çaba nedeniyle ve bu güzel sürpriz için Prof. Dr. Ercan Sivaslı, ekibi ve hastaneye teşekkür ederiz” dedi. “Prematüre doğan bebekler için doğum sonrası takip ve tedavi sürecinin önemine dikkat çeken ANKA Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Sorumlusu, Neonatolaji Uzmanı Prof. Dr. Ercan Sivaslı, " Bebeklerimiz erken doğum nedeniyle sağlık problemleri bulunuyordu. Yenidoğan Yoğun Bakımda uygulanan tedavi sonrası yaşama tutundular. Şu an 2 yaşındalar. Bebeklerimizin sağlıklı bir şekilde yaş aldıklarını görmek bizleri çok mutlu ediyor. Farklı etkenlerle bazı bebekler dünyaya riskli geliyor. Bu bebekler çok düşük doğum ağırlıklı bebekler olduğu için organ gelişim bozuklukları, değişik organ hasarları olabilecek bebekler. Bu yüzden her anlamda çok iyi takip ve tedavi edilmeleri gerekiyor. Yaşatılmaları ancak özel bakımla mümkün olabiliyor. Özelikle yeni doğan dönemi bu açıdan büyük önem taşıyor. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitemiz, yoğun bakım ihtiyacı olan tüm bebeklere gerekli desteği sağlıyoruz. Bebeklerin nörolojik ve normal gelişimini sağlamak için üstün çaba sarf ediyoruz. Güncel bilgiler ışığında, modern tıbbi donanımıyla bebekleri kısa sürede ailelerine kavuştururken, ailelerin bilgilendirilmesinde ve eğitiminde gerekli desteği veriyoruz. Çocuklarımızın takibini yapmaya devam edeceğiz. Onların sağlıklı bir şekilde hayatlarına devam etmesi bizleri çok mutlu ediyor" diye konuştu.
Çocuklarda ani tehlike: Kafa travmaları
06 Kasım 2024 Çarşamba - 10:30 Çocuklarda ani tehlike: Kafa travmaları Çocuklar, enerjik yapıları ve meraklı doğaları gereği sıkça düşer, çarpar ve yaralanırken, ebeveynler yaşanan bu ani kazaların ciddi bir sorunun işareti olabileceği konusunda kararsız kalabiliyor. Bu kazalarda, özellikle kafa travmalarının çocuklar için çok tehlikeli olduğuna dikkat çeken Medicana Sağlık Grubu Acil Bölümü’nden Uzm. Dr. S. Nur Çetinkaya Bodur, çocuklar kafalarını çarptığında ne yapılmalı ve hangi durumlarda hastaneye başvurulmalı sorularını yanıtladı. Denge ve koruma mekanizmalarının tam gelişmemiş olması nedeniyle ilk 7 yaşta kafa travmalarının sık görüldüğünü söyleyen Medicana Konya Hastanesi Acil Bölümü’nden Uzm. Dr. S. Nur Çetinkaya Bodur, “Kafa travmalarının en sık görüldüğü dönem erken çocukluk çağı olan 2-7 yaş arası dönemdir. Bu yaş grubundaki çocuklarda genellikle oyun oynarken kafaya darbe alma durumu sıklıkla meydana gelebilir. 7-14 yaş arası çocuklarda ise ön görülemeyen daha şiddetli kafa travmaları yaşanabilir’’ dedi. “Travmanın şiddetini anlamak için çocuktaki belirtileri dikkatle gözlemleyin” Travmanın şiddetini anlamak için çocuğun yaşadığı belirtileri dikkatle gözlemlemek gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. S. Nur Çetinkya Bodur, kafa travmalarının hafif travmalar (beyin sarsıntısı gibi) ve şiddetli travmalar olarak genellikle iki ana kategoride değerlendirildiğini kaydetti. Uzm. Dr. S. Nur Çetinkaya Bodur hafif kafa travmalarında hafif baş ağrısı, kısa süreli baş dönmesi, uyuklama hali veya yorgunluk, geçici hafıza kaybı (çarpma anını hatırlamama) ve hafif mide bulantısı olabileceğini söyledi. Ciddi kafa travmalarının belirtilerinin ise daha belirgin, endişe verici olabileceğini kaydeden Uzm. Dr. S. Nur Çetinkaya Bodur, ebeveynlerinin şüphelendikleri an hastaneye başvurmaları gerektiğini vurguladı ve ciddi kafa travmalarının belirtilerini şöyle sıraladı: “Bilinç kaybı; çocuk kafasını çarptıktan sonra bayılma veya birkaç saniyeden uzun süre bilincini kaybetme olabilir. Şiddetli baş ağrısı; geçmeyen veya giderek şiddetlenen baş ağrısı oluşabilir. Tekrarlayan kusma; birden fazla kusma durumu gözlemlenebilir. Gözle görülür deformasyon; kafada şişlik, morarma, açık yara veya çökme gibi fiziksel belirtiler olabilir. Nöbetler; çocukta nöbet benzeri hareketler (kontrolsüz kasılmalar) gelişebilir. Bilinçte bulanıklık veya konuşma zorluğu; çocuk kafasını çarptıktan sonra konuşmakta zorlanıyor, kafası karışmış görünüyor olabilir. Denge kaybı veya hareket güçlüğü; çocuk yürümekte zorlanıyor veya vücudunun bir tarafında zayıflık hissediyor olabilir. Görme problemleri; çift görme, bulanık görme veya görmede ani değişiklikler oluşabilir. Dışarı kanama veya beyin sıvısı sızıntısı; kulaktan veya burundan kan ya da açık renkli sıvı gelebilir.” Kafa travmasından sonra çocuğu dikkatlice gözlemlemenin hayati öneminden bahseden Uzm. Dr. S. Nur Çetinkaya Bodur, bu durumlardan herhangi biri gözlemlenirse, vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğinin altını çizerek, “Ebeveynler, belirtileri doğru bir şekilde değerlendirip zamanında müdahale etmeli ve bu tür kazalarda vakit kaybetmeden bir acil servise giderek, çocuğun gerekli muayene ve testlerden geçmesini sağlamak hayati önem taşır. Öte yandan, hafif travmalarda dikkatli bir takip ve dinlenme genellikle yeterli olacaktır. Unutmamak gerekir ki, çocukların güvenliği için tedbirli olmak ve gerektiğinde hızlı hareket etmek, onların sağlıklı bir şekilde büyümelerine katkı sağlar’’ diye konuştu.