SAĞLIK
28 Kasım 2024 Perşembe - 15:19 Yeni yönetmelik gereksiz ilaç kullanımını önlemeyi hedefliyor Denizli İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, Sağlık Bakanlığı tarafından yürürlüğe giren yeni ‘Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ hakkında açıklamalarda bulundu. Yönetmelikle gereksiz ilaç kullanımını önlemenin hedeflendiğini belirten Uz. Dr. Öztürk, "Vatandaşlarımızda özellikle şu alışkanlığı kazandırmak istiyoruz; sağlıkla alakalı herhangi bir endişeleri olduğunda akıllarına ilk olarak aile hekimlerimizin gelmesi ve aile hekimlerimize güvenle başvurmalarını istiyoruz ” dedi. Yeni Yönetmeliğin Türkiye’de sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak eş güdümlü olarak vatandaş ile çalışan memnuniyetini arttırmak amacıyla yürürlüğe girdiğini belirten İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, yönetmelikle hangi yenilikler yapıldığı, bunların sağlık hizmetlerine nasıl yansıyacağı konusunda bilgi verdi. “Her şeyden önce vatandaşlarımızın aile hekimlerimiz tarafından koruyucu sağlık hizmeti gerçekleştirmek” Denizli’de 1. basamak sağlık hizmetlerinde 132 Aile Sağlığı Merkezi’nde 356 Aile Hekimi ve aile sağlığı çalışanları ile hizmet verildiğini ve Denizli’de aile hekimi birimi başına düşen nüfus ortalamasının 2 bin 976 olduğunu belirten Denizli İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, “Denizli’mizde 1. basamak sağlık hizmetlerinde 132 Aile Sağlığı Merkezimizde 356 Aile Hekimimiz ve aile sağlığı çalışanlarımız ile hizmet veriyoruz. Aile Sağlığı Merkezlerimizde tanı ve tedavi edici sağlık hizmetleri ile birlikte, vatandaşlarımıza sağlık danışmanlığı, aile planlaması ve koruyucu sağlık hizmetlerini yürütmekteyiz. İlimizde aile hekimi birimi başına düşen nüfus ortalaması 2 bin 976 olup İl Sağlık Müdürlüğü olarak nüfusun yoğun olduğu yerlerde Aile Sağlığı Merkezi açarak Aile Hekimi Birimi başına düşen nüfuslarımızı düşürmeyi hedefliyoruz. Eski Yönetmeliğimiz, bir aile hekimimize 4000’e kadar nüfusun kayıtlı olabilmesine izin veriyordu. Yeni yönetmelikle bu nüfus 3500’e düşürüldü. Yani artık 3500 nüfusu olan bir aile hekimine vatandaşlarımız kayıt olamayacaklar. Böylelikle vatandaşlarımıza daha fazla vakit ayrılabilmesi bu sayede aile hekimlerimizin asli görevlerinden olan koruyucu sağlık hizmetinin daha etkin sunulabilmesi vatandaş ve çalışan memnuniyetinin arttırılması hedeflenmektedir. Bakanlığımızın temel anlayışı; vatandaşlarımızın hastalanmadan sağlıklı kalmalarını sağlayabilmek olup bunun için de her şeyden önce vatandaşlarımızın aile hekimlerimiz tarafından koruyucu sağlık hizmetlerinin yapılabilmesidir. Koruyucu sağlık hizmetleri; erken teşhis, önlenebilir hastalıkların önlenmesi ve uzayan insan ömrünün bedensel, ruhsal ve sosyal olarak iyilik halinde geçmesini sağlamaktır. Bu amaçla; bebek ve lohusa izlemleri, aşılamalar, çocukluk çağı taramaları, kanser taramaları, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, obezite, diyabet açısından sağlıklı bir kronik hastalık takibi yapılması ve yaşlılık izlemleri sayesinde yaşlılarımızın sağlığının takibi yapılmasıdır” diye konuştu. "Gereksiz İlaç Kullanımını Önlemek Hedeflenmekte” Aile hekimlerinin bundan sonra ilaç yazamayacağı iddialarını da açıklık getiren Uz. Dr. Öztürk, “Akılcı olmayan ilaç kullanımı, insanlarda bazı ilaçlara karşı direnç gelişmesine, hastalıkların tekrarlamasına veya uzamasına, tedavi maliyetlerinin artmasına neden oluyor. Şu anda Türkiye’de bin kişiye düşen günlük antibiyotik kullanım miktarı, OECD ortalamasından 2,5 kat daha yüksektir. Gereksiz antibiyotik ve ilaç kullanımı, küresel bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Sağlık Bakanlığımızın açıkladığı yeni aile hekimliği yönetmeliği, aile hekimlerinin tanı ve tedavisine müdahale etmiyor, reçete yazma özgürlüğünü de ortadan kaldırmıyor aksine tüm dünyada ve özellikle ülkemizde en büyük sağlık problemlerinden birisi olan antibiyotik direncinin önlenmesi için gereksiz antibiyotik kullanımını sınırlandırmayı amaçlıyor. Denizli’de özveri ile çalışan tüm aile hekimlerimiz ile birlikte zaten yıllardır antibiyotik kullanımı üzerine çalışıyoruz. Bakanlığımız yeni yönetmelikle; akılcı ilaç uygulamalarını teşvik ediyor; aşırı kullanımının başkaca sağlık sorunlarına yol açtığını bildiğimiz bazı mide ilaçları (PPİ) ve bazı ağrı kesici ilaçların da dikkatli kullanılmasını teşvik ediyor. Şüphesiz; halkımızın sağlığı ve geleceği açısından büyük önem taşıyan bu konuda aile hekimlerimiz de vatandaşlarımız da gerekli hassasiyeti göstereceklerdir. Bu nedenle vatandaşlarımızın, tavsiye üzerine ilaç kullanmasını istemiyor, bunun yerine ilaç kullanmadan önce hekimine danışmalarını, böylece gereksiz ilaç tüketiminin önüne geçmek istiyoruz” dedi. “Hastalar sağlıkla alakalı endişeleri olduğunda akıllara ilk olarak aile hekimlerinin gelmesini ve güvenle başvurmalarını istiyoruz” Yeni yönetmelikle aile hekimi ile kayıtlı nüfus arasındaki bağın güçlendirilmesinin amaçlandığını belirten İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, vatandaşların 2. ve 3. basamak sağlık kuruluşlarından önce aile hekimine başvurmalarının teşvik edildiğini vurguladı. Aile hekimlerinin iyi bir korucu sağlık hizmeti verildiği takdirde hasta olan vatandaşların sayısı azalacağını ve vatandaşların özellikle sağlıkla alakalı endişeleri olduğunda akıllara ilk olarak aile hekimlerinin gelmesi ve aile hekimlerine güvenle başvurmalarını istediklerini belirten Uz. Dr. Öztürk, “Koruyucu sağlık hizmetleri bir ülkenin gelişmişliği ile paralel ilerler ve gelişmişliğin göstergesidir. Biz aile hekimlerimizle iyi bir korucu sağlık hizmeti verebilirsek hasta olan vatandaşlarımızın sayısı azalacaktır. Bu da hastalıktan dolayı kişinin kaybedilmesi, ilaç, hastane ve tetkik masrafları hepsinin önlenebilir olması, hem 2. basamak hem de 3. basamak sağlık hizmetlerinin rahatlaması demektir. 2. basamak dediğimiz devlet hastaneleri; yatarak tedavi olunabilecek, ileri tetkiklerle tanısı konulabilecek, yoğun bakımların olduğu, cerrahi müdahalelerin, ameliyatların yapılabileceği yataklı tedavi kurumlarıdır. Aynı şekilde 3. basamak üniversite hastanelerimizin asli görevi; 2. basamakta çözülemeyen daha komplike vakaların, araştırılarak tanı konulacak hastalıkların tanılarının konulduğu, araştırmaların ve tedavilerinin yapıldığı, yatarak tedavi hizmetinin verildiği sağlık kurumlarımızdır. Bugün gerekli devlet hastanelerimiz, gerek üniversitelerimizin hasta kayıtlarına baktığımızda rutin de kullanmakta oldukları ilacın reçetesini yenilemek için gelen vatandaşlarımızın sayısının azımsanmayacak kadar çok olduğunu görebilmekteyiz. Buralarda oluşan yoğunluklar; gerçekten araştırılması ve daha fazla zaman ayrılması gereken hastalara yeterli zaman ayrılamamasına, sağlık hizmeti kalitesi ve etkinliğinin azalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle; aile hekimliği uygulama yönetmeliğinde hastalık yüküne göre bir çalışma yapılmış olup önümüzdeki süreçte hastanelerimizde aile hekimlerimiz için randevu kontenjanları oluşturularak aile hekimleri kendi hastalarına gereken hallerde hastanelerden öncelikli randevu alabilir hale gelecektir. Yani zaten gerekli bir durum olduğunda aile hekimlerimiz hastasını 2. basamak ya da 3. basamak sağlık kuruluşuna kendisi yönlendirebilecektir. Yeni yönetmelikle, vatandaşlarımızın seçtikleri aile hekimlerine yılda en az iki kez başvurmalarını istememizin temel nedeni de budur. Bu sayede sağlık sistemi üzerindeki yükün doğru şekilde dağıtılması hedeflenmektedir. Vatandaşlarımızda özellikle şu alışkanlığı kazandırmak istiyoruz; sağlıkla alakalı herhangi bir endişeleri olduğunda akıllarına ilk olarak aile hekimlerimizin gelmesi ve aile hekimlerimize güvenle başvurmalarını istiyoruz ” dedi.
Kış aylarında faydası saymakla bitmeyen meyve: Nar
09 Kasım 2024 Cumartesi - 09:09 Kış aylarında faydası saymakla bitmeyen meyve: Nar Kış mevsiminin tercih edilen meyvelerinden narın yararları saymakla bitmiyor. Uzmanlar, narın antioksidan özelliğinin yanı sıra içerdiği vitamin ve minerallerle vücut direncini artırdığına dikkat çekiyor. Kış aylarının gelmesiyle beraber tüketimi son günlerde artan narın sağlık açısından birçok faydası bulunuyor. Nar antioksidan özelliğinin yanı sıra içerdiği vitamin ve minerallerle vücuda birçok fayda sağlıyor. “Nar suyu arterlerde plak oluşumu riskini azaltır” Nar meyvesinin içerdiği vitaminlerle ‘süper besin’ olarak bilindiğine dikkat çeken Medicana Konya Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzm. Dyt. Beyza Vural Öten, “Nar, çok eski zamanlardan beri çeşitli kültürlerde şifa sembolü olarak bilinen bir meyvedir. Çünkü içerdiği biyoaktif bileşenler sebebiyle ‘süper besin’ olarak da adlandırılır. Geleneksel yöntemlerde kabuğu prediyabetik tedavide kullanılmaktadır. Hem meyvesi hem çekirdeği hem kabuğu çeşitli biyoaktif bileşenler, asitler içerir ve böylelikle birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Günlük 50 ml nar suyu arterlerde plak oluşumu riskini azaltır. Kan lipitlerini düşürür, yüksek tansiyonu, kan basıncını düşürür. Narın çekirdeğinde bulunan konjuge linoleik asit gibi çoklu doymamış yağ asitleri vardır. Bunlar cilt esnekliği, parlaklığı, cilt yaşlanmasını geciktirici etkiye sahiptir. Aynı zamanda nar çekirdekleri fitoöstrojeniktir, menopoza bağlı yan etkilerin azaltılmasına, az hissedilmesine de yardımcı olur” dedi. “Hatalı, hasarlı hücrelerin yok edilmesini sağlar” Meyvenin kabuğunun kurutularak yapılan çayının da faydalı olduğunu anlatan Uzm. Dyt. Beyza Vural Öten, “Nar kabuğu büzüştürücü bir etkiye sahiptir. Dolayısıyla kurutulup, çayı yapılarak ishali kesmede de halk arasında sıkça kullanılır. Aynı zamanda narda ürolitin A isimli bir madde de bulunur. Ürolitin A yaşlanmayı geciktirici, önleyici, yaşlanmaya bağlı hastalıkların oluşumunu engelleyici bir maddedir ve aynı zamanda üroloji antikanserojen etki gösterir. Hatalı, hasarlı hücrelerin yok edilmesini sağlar” ifadelerini kullandı. “Nar meyvesinin ağırlığının yüzde 50’si fenolik bileşiklerden oluşur” Meyvenin bağışıklık sistemine de oldukça etkili olduğunu belirten Uzm. Dyt. Öten, “Bir porsiyon yani yarım nar olarak düşünebiliriz, bir fincan ayıklanmış nar meyvesi olarak da tüketilebilir, suyu da bir çay bardağı kadar tüketilebilir. Diyabetik hastalarda da nar suyunu önerebiliriz, glisemik indeksi düşüktür. Diğer meyve sularına oranla nar suyunu ayırabiliriz. Diyabetik hastalarda da porsiyon kontrolüne uyarak nar suyu tüketilebilir. Yüksek antioksidan kapasitesi sebebiyle çocukları da hastalıktan korumak adına her gün yarım ayıklanmış nar çocuklara yedirilmesini tavsiye ediyorum. Nar meyvesi ağırlığının yüzde 50’si fenolik bileşiklerden oluşur. Bunlar antioksidandır, C vitamini vardır. Magnezyum, fosfor, kalsiyum gibi mineraller içerir. Birçok vitamini içinde barındırır. Dolayısıyla bizim bağışıklığımızı yükseltir, kış mevsimine bağlı hastalıklardan bizleri korur” şeklinde konuştu. Pazarda nar satan Muammer Candemir, kendilerinin de evde narı severek tükettiklerini belirterek, “Geçen yıla oranla satışlarımız biraz daha arttı. Çünkü havalar soğuyunca nar, portakal, mandalina yeme isteği artıyor. Böyle olunca tabii ki satışlar biraz yükseldi. Kendimiz de evde tüketiyoruz devamlı” dedi. Pazara nar almaya gelen bir vatandaş ise “Çarşıdan aldın bir tane eve vardım bin tane, o da budur” diye konuştu.
Anne adaylarına normal doğum eylem planı anlatıldı
08 Kasım 2024 Cuma - 21:27 Anne adaylarına normal doğum eylem planı anlatıldı Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesi çatısı altında 2018 yılından bu yana hizmet veren ‘Gebe Okulu’na, anne adaylarının yoğun ilgisi devam ediyor. Gebe Okulu’nda, 4 hafta boyunca eğitime katılan 15 anne adayına mezuniyet töreni düzenlenerek katılım belgesi verildi. Gebe Okulu’na katılan anne adaylarına gebelikte sağlık, beslenme, normal doğum, doğum ağrısı ile baş etme yöntemleri, lohusalık, yeni doğanın bakımı, anne sütü, emzirme teknikleri, aile planlaması, gebe pilates ve yoga eğitimleri hakkında bilgiler verildi. Gebe Okulu Eğitici Eğitmeni Ebe Ayşe Başar Akdoğan anne adayları ve yeni doğan bebekler için normal doğumun önemine değinerek, "Gebelik ve doğum kadınların var oluşundan bu yana devam eden fizyolojik bir olaydır. Normal doğum yapan annelerde bebekleriyle ten tene temas ve emzirme hemen başlar. Annelerin hastanede kalış süreleri daha kısadır. Cerrahi bir işleme maruz kalmadıkları için günlük yaşam rutinlerine dönüş daha hızlıdır" dedi. Gebe Okulu’nda eğitim veren sağlık çalışanlarına değinen Akdoğan, "Eğitimlerimize Kadın Doğum Doktorumuz Op. Dr. Rahşan Eyüp Doğan, Psikolog Seda Uygun, Diyetisyenimiz Şükrü Bülbül ve Laktasyon Hemşiresi Gülten Karaca ile birlikte sizlerin merak ettiği, ihtiyaç duyduğu konularda hizmet vermekteyiz. Tüm gebelerimizi güzel bir gebelik, güzel bir doğum hikâyesi ve güzel bir lohusalık dönemi için gebe okulumuza bekliyoruz" dedi.
Türkiye’de organ bağışı yüzde 4 civarında
08 Kasım 2024 Cuma - 17:48 Türkiye’de organ bağışı yüzde 4 civarında Kastamonu Vali Yardımcısı Hakan Kubalı, Avrupa’da organ bağışının yüzde 40-50 civarında iken bu oranın Türkiye’de yüzde 4-5’e kadar düştüğünü belirterek, bunun da sebebinin bilinçlendirmedeki eksikliklerden kaynaklandığını söyledi. Kastamonu Üniversitesi ile Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğü tarafından Organ Bağışı Haftası etkinlikleri çerçevesinde konferans düzenlendi. Kastamonu Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen “Organ ve Doku Bağışı” ile ilgili düzenlenen sempozyumun açılışında konuşan Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Başkanı Dr. Özgür Yılmaz, “Amacımız Türkiye ve dünyada olduğu gibi binlerce organ bekleyen diyaliz hastaları, böbrek yetmezliği hastaları, karaciğer nakli bekleyen hastalarımızın derdini anlatabilmek. Burada tip fakültesi öğrencilerimiz ve hemşirelik öğrencilerimiz için bu sempozyum bir ders niteliğinde olmakla birlikte bu işin aslında ders kitaplarında yazmayan sizlere elinizde şuan için öğretilmemiş olan sosyal ve dini kısmını anlatabilmek” dedi. “Anadolu’nun en ücra köşesine kadar yine sağlık ocakları ve hastaneler açıldı” Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı en büyük devrimin sağlık alnında olduğunu anlatan Vali Yardımcısı Hakan Kubalı ise, “23 Nisan 1921’de TBMM’de açıldı. Anadolu işgal altındaydı ve bu şartlarda 23 Mayıs 1920 aradan 12 gün geçmiş ve Sağlık Bakanlığı kuruldu. Atatürk’ün yaptığı ilk iş Sağlık Bakanlığını kurmak olmuş. Daha sonra yurdun dört bir yanında sağlık ocakları, İstanbul Üniversitesine bağlı Tıp Fakültesi açıldı. Sağlık kanunları çıkarıldı. Türkiye sağlık alanında büyük bir devrim yaptı. Belki Atatürk’ün yaptığı devrimler içerisinde çok yer verilmiyor ama yapmış olduğu en büyük devrimlerin başında Türkiye’de sağlık alanında yaptığı devrimler geliyor. Bugün görürüsünüz illerde, ilçelerde her yerde verem savaş dispanserleri var. Kanserle savaş için kurulmuş kurumlar, araştırma birimleri var. Bütün bunların önünü Atatürk açtı. 1960’lı yıllara geldiğimizde sağlık hizmetlerinde sosyalleştirilmesi hakkında kanun çıkarıldı. Bu kanunla birlikte Anadolu’nun en ücra köşesine kadar yine sağlık ocakları ve hastaneler açıldı. Sağlık hizmetleri bütün vatandaşlarımıza ücretsiz ve eşit olarak verilmeye başladı” diye konuştu. Sağlık hizmetlerine büyük önem verdiklerini ifade eden Vali Yardımcısı Kubalı, “Anayasada da sağlık yaşama hakkı olarak geçmektedir. Türk vatandaşlarına bu hakkın teslim edilmesi gerektiğine bütün anayasalarımızda olduğu gibi yer almaktadır. Sizler bugünün gençleri, yarının sağlık personelisiniz. Vatandaşlarımıza en temel yaşam haklarını sunarak onlara yardımcı olacaksınız. Bu bilinçle görev yapmanızı diliyorum. Sayın Valimizin ve İl Sağlık Müdürümüz Çağdaş Derdiyok ile çok değerli yöneticileri, sağlık sektöründe ilimizde çok güzel işler yapıyoruz. Taşrada açılan böbrek hastaları için birimleri, bütün ilçe hastanelerinin İyileştirilmesi, il merkezindeki, Hastane’mizin teknolojik imkânlarının geliştirilmesi alanında çalışmalar yaptık. Sağlık hizmetlerini vatandaşlarımıza en iyi şekilde vermek için kadrolaşma hizmeti ile en iyi şekilde çalışıyoruz” şeklinde konuştu. “Avrupa’da yüzde 50 olan organ bağışı, Türkiye’de yüzde 4’tür, bu kabul edilebilecek bir oran değil” Organ nakilleri hakkında açıklamalarda bulunan Kubalı, şöyle konuştu: “Organ nakli 1902 yılında dünyada ilk organ nakli yapılması özellikle 1’nci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı’nda yapılmaya başlanmıştır. 2’nci Dünya Savaşı’ndaki askerlerin yaralanmalar karşısında organlarını yitiren askerlerin yerine sağlam olanlara organlarını bağışlamışlar. Dünyada 1952 yılında ilk kalp nakli yapılıyor. Türkiye’de de Prof. Dr. Mehmet Haberal, 1975 yılında ilk böbrek naklini gerçekleştiriyor. Yaklaşık 50 yıllık bir tecrübemiz var. Şu an Türkiye’de organ nakli yapan çok uzman sağlık personellerimiz var. Avrupa Birliği’nde organ nakli vatandaşların yüzde 50-60’ını buluyor. Maalesef Türkiye’de bu oran çok düşük. Yüzde 4-5 civarında. Bu kabul edilebilecek bir oran değil. Oysa Türk milleti ki bütün dünyada insancılığıyla dünya tarihine adını yazdırmış büyük bir millet. Biz organlarımızı bağışlayarak örnek olmalıyız. Organ nakli vatandaşlarımızın birçoğunun bildiği gibi organ nakli yapanların sağlığına zarar veren bir şey değil. Zaten büyük oranda organ nakli beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların daha önce verdikleri tanık ve doktor raporu ile gerçekleşen bir süreç. Organ nakli konusunda yapılan çalışmalar tıp etiği ve teorisinin bir gereğidir. Yaşam hakkının gereğidir. Hepimiz birbirimize bağlıyız. Bu konuda millet olarak yeteri kadar bilinçlendirilmiş değiliz. Bu çalışmalarla bu bilinçlendirilmeler aşılanacak. Sizler sağlık alnında hepiniz birer lidersiniz. Özellikle organ nakli konusunda doğruları anlatacak liderlersiniz” ifadelerini kullandı. “Ülkemizde organ nakli bekleyen hasta sayımız çok fazla” Kastamonu Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Organ ve Doku Nakli İl Koordinatörü Prof. Dr. Zahide Doğanay da, “Organ bağışı konusunda ne yazık ki çok gerideyiz. Ülkemizde organ nakli bekleyen hasta sayımız çok fazla. Her gün 3 kişi, yılda 2 bin 500 kişi yeterli organ bağışı yapılmadığı için hayatını kaybediyor. 2023 yılında Sağlık Bakanlığının verilerine göre, böbrek nakli bekleyen hasta sayısı 24 bin 449’dur. Karaciğer nakli bekleyen hasta sayısı 2 bin 600, kalp nakli bekleyen hasta sayısı bin 422, akciğer nakli bekleyen hasta sayısı 204 ve pankreas nakli bekleyen hasta sayısı da 277’dir. Bu sayılarda ne yazık ki gittikçe artmaktadır” dedi. Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğü tarafından organ ve doku bağışı standı kuruldu. Stantta konferansa gelen davetlilere organ ve doku bağışı hakkında bilgilendirme yapılarak bağışta bulunmak isteyenlerin bilgileri alındı.
Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım: "Her geçen gün organ nakli bekleyen hasta sayımız artıyor"
08 Kasım 2024 Cuma - 16:41 Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım: "Her geçen gün organ nakli bekleyen hasta sayımız artıyor" Organ bağışında Balıkesir, Bilecik, Çanakkale, Yalova il sağlık müdürleri, organ nakil koordinatörleri ve hastane yöneticileri Bursa Şehir Hastanesi’nde bir araya geldi. Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, "Her geçen gün organ nakli bekleyen hastamız artıyor. Ne yazık ki yeterli bağışı şu ana kadar bire bir karşılayacak kadarını bulamadık" diye konuştu. Bursa İl Sağlık Müdürlüğü, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası çerçevesinde Bursa Şehir Hastanesi’nde Bölge Koordinasyon Toplantısı düzenledi. Programa Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, Balıkesir İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Serkan Kadir Keskin, Bilecik İl Sağlık Müdürü Dr. Ferhat Damkacı, Yalova İl Sağlık Müdürü Dr. Osman Karkuş, Çanakkale İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Hakan Görgülü ile bölgenin organ nakil koordinatörleri ve sağlık çalışanları katıldı. Programda Bursa bölgesinde bir yılda yürütülen çalışmalar ele alınırken, bölgede başarılı çalışmalar yürüten yöneticilere teşekkür belgesi takdim edildi. Toplantıda konuşan Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, organ bağışı çalışmalarında görev almanın büyük emek ve özveri isteyen bir iş olduğunu belirtti. Bölgede görev yapan yetkililerin bu işe gönül vermiş kişilerden oluştuğuna dikkat çeken Dr. Yıldırım, “Büyük bir organizasyonu yaşatıyorlar. Muhteşem gayretleri için her birinize teşekkür ediyorum. Her geçen gün organ nakli bekleyen hastamız artıyor. Ne yazık ki yeterli bağışı şu ana kadar bire bir karşılayacak kadarını bulamadık. Bölgemiz Türkiye’ye liderlik yapan bir bölgedir. Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi ve Bursa Şehir Hastanesi, Türkiye’de donör anlamında lider hastaneler. Yoğun bakımlarda çalışan hemşirelerden organ nakil koordinatörlerine kadar bütün herkese teşekkür ederim. Bölgemiz Türkiye’de son 12 yıldır lider durumda. Liderliği sürdürmeye devam edeceğiz” dedi. Bursa’da bu yıl çok güzel bir organizasyona başladıklarını dile getiren Dr. Yıldırım, “Ana temayı her fidan ormana her organ hayata dönüşsün olarak belirledik. Bununla ilgili olarak Bursa Orman Bölge Müdürlüğü ile beraber ilk organ bağış ormanını geçtiğimiz günlerde toprakla buluşturduk. Bu projeyi 81 ilde 81 bağış ormanı şeklinde ülke genelinde yaymak istiyoruz. Bu girişimlere de başladık. Bununla da muvaffak olacağız. Fidanlarımızı ormana, organ bekleyen hastalarımızı da sağlıklarına kavuşturmak için bir farkındalık oluşturma çalışmasıdır” şeklinde konuştu. Dr. Yıldırım son olarak organ bağışında bulunan ailelere yaptıkları fedakarlıktan ötürü teşekkürlerini iletti. Program Bursa Şehir Hastanesi Çocuk Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Erdoğan’ın konuşması ile devam etti. Nakil olarak hayata tutunan Mertcan Akdoğan organ bağışının önemine vurgu yaptı. Organ nakli olduktan sonra bebek sahibi olduğunu belirten Nagihan Üskalkan ise programa 1,5 yaşındaki bebeği ile katıldı. Program sonunda organ bağışının ülke genelinde artması temennisiyle gökyüzüne balonlar uçuruldu.
İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Güner: “Organ naklinde başarımız tüm dünyaya örnek”
08 Kasım 2024 Cuma - 16:34 İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Güner: “Organ naklinde başarımız tüm dünyaya örnek” İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla gerçekleştirilen sempozyumda toplumsal bilincin önemine dikkat çekerek "Nakildeki başarımız, akademik başarımız tüm dünyaya örnek" dedi. Türkiye’nin dört bir yanında 3 - 9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla farkındalık etkinlikleri gerçekleştiriliyor. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından da megakentin ilçelerinde, hastanelerde ve birçok noktada toplumsal bilinç sağlanması amacıyla etkinlikler gerçekleştirildi, bilgilendirme çalışmaları yapıldı. Bu çerçevede İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Şişli Etfal Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen ’Doku ve Organ Nakli Sempozyumu’na İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner ile çok sayıda sağlık çalışanı katıldı. Sempozyumda organ nakil süreçlerine ilişkin bilgi verilirken bilinçlendirme çalışmalarının önemine dikkat çekildi. Uzmanlar sempozyum çerçevesinde sunumlar yaparken katılımcılar da dikkatle takip etti. “Vatandaşlarımızın çekinceleri olabilir, bilgi alabilirler" ‘İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner, “Tekniğimizde, akademik hizmetimizde iyiyiz hatta tüm dünyadan insanlar organ nakli olmak için İstanbul’a geliyorlar ancak kadavradan yani öldükten sonra organları bağışlamakta biraz geride kalıyoruz. Vatandaşlarımızın belki çekinceleri olabilir, bizim yapmamız gereken; bu bilgilendirmeyi yaparak organ bağışı bekleyen binlerce insana ışık olmasını sağlamak. En kolay yolu belli, aile hekimlerimize, ilçe sağlık müdürlüklerimize, il sağlık müdürlüğümüze hatta hastanelerimize başvurarak bununla ilgili bilgi alabilirler. Organlarımız toprak olmasın, bir canlıyı yaşatmak tüm canlıları, tüm dünyayı kurtarmaya eş değer. İnşallah organlar toprak olmayacak, can olacak. Aslında bağışta sıkıntımız var, nakilde bir sıkıntımız yok. İnsanların organ nakli bekleyen kişileri düşünerek organlarını bağışlamasını sağlamamız lazım. 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası, 5 gündür İstanbul’umuzun her noktasında hastanelerimiz, ilçe sağlık müdürlüklerimizde, meydanlarda, metro duraklarında etkinlikler düzenledik. Bir organınızı bağışladığınızda sadece bir kişiyi kurtarmıyorsunuz, onun ailesini ve nakille beraber yeni bir sayfa açan bir kişiyle tüm topluma ışık saçmış oluyorsunuz. Bunlar çok önemli, vatandaşımızın ilgini bekliyoruz. Şu anda yeni bir sayfa açmayı bekleyen binlerce hastamız var. Nakildeki başarımız, akademik başarımız tüm dünyaya örnek” ifadelerini kullandı.
Uzmanlar öğrencilere ‘organ bağışını’ anlattı
08 Kasım 2024 Cuma - 15:37 Uzmanlar öğrencilere ‘organ bağışını’ anlattı Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Sümeyra Koyuncu ve ekibi, öğrencilerle buluşarak organ bağışının önemini anlattı. Koyuncu; “Organ bağışı bizim ülkemizde istenilen seviyelerde değil” dedi. Kayseri Şehir Hastanesi tarafından 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla anlamlı bir etkinliğe imza attı. Kayseri Şehir Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Sümeyra Koyuncu ve ekibi, Osman Ulubaş Fen Lisesi’nde öğrencilerle buluşarak, organ bağışının önemini anlattı. “Organ bağışı bizim ülkemizde istenilen seviyelerde değil” Koyuncu, Türkiye’de organ bağış oranının istenilen seviyelerde olmadığını söyleyerek, ”Organ bağışı bizim ülkemizde istenilen seviyelerde değil. Organ nakli sağlıklı bir organın fonksiyonlarını yerine getirmeyen başka bir insana nakledilmesi olayıdır. Nakil sadece böbrekte değil, karaciğer, akciğer ve pankreas nakli de başarılı bir şekilde yapılmaktadır. Organ nakli canlı donörden veya kadavradan yapılır. Canlı nakil için akraba olması gerekir. Ülkemizde en çok yapılan canlı nakildir. Çünkü bizde eş, dost ve akraba düşkünlüğü çok fazladır. Tüm dünyada kadavra nakil sayısı fazla olurken, bizim ülkemizde canlı nakillerdir. Kadavra nakilde bir kişinin beyin ölümü gerçekleştikten sonra sağlık organlarının bağışlanmasıdır. Kadavra listesindeki hastalara nakledilir. Bu liste Sağlık Bakanlığı kontrolündedir ve son dönem böbrek yetmezliğinin geliştiği hastaların sıraya alındığı bir liste. Bu toplantıları yapmamızın amacı hem sizi bilgilendirmek hem de sizler vasıtasıyla ailelerinizi bilgilendirmek. Bizim sizden beklediğimiz, ailelerinizle bu konuları konuşmanız ve gündeme getirmeniz. Bizim organ nakli bağış oranlarını artırmamız gerekiyor. Şuan hiçbirimizin ihtiyacı olmasa bile bir gün hepimizin ihtiyacı olabilir” ifadelerini kullandı. Öğrencilerde organ bağışı ve nakli konusunda merak ettikleri soruları uzmanlara sordu.
Hamilelerde demir eksikliği, erken doğum riskini artırıyor
08 Kasım 2024 Cuma - 15:05 Hamilelerde demir eksikliği, erken doğum riskini artırıyor Türk Hematoloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, “Bir gebe kadının demir eksikliğiyle çocuk sahibi olması, gebeliğini bu şekilde tamamlaması, kendi bebeğinin de demir eksikliğiyle doğmasına neden oluyor. Öte yandan düşük ağırlıklı çocuk sahibi olma riski, gebelik komplikasyonu dediğimiz erken doğum riski artıyor” dedi. 50’inci Ulusal Hematoloji Kongresi için Antalya’da bulunan Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, demir eksikliğinin bir halk sağlığı olduğuna işaret ederek, çocuklar, kadınlar ve yaşlıların riskli grupta yer aldığını ifade etti. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her dört bireyden birinin kansızlığa sahip olduğuna dikkat çeken Cangül, “Bunların çoğu aslında demir eksikliği. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kadınlar risk grubunu oluşturuyor. Kadınlar içerisindeki hem doğurganlık çağındaki kadınlar hem de gebeler önemli risklere sahip. Neden demir eksikliği önemli diye bakacak olursak, bir sık görünüyor demiştik, ikincisi de sonuçları önemli. Özellikle mesela bir gebe kadının demir eksikliğiyle çocuk sahibi olması, gebeliğini bu şekilde tamamlaması, kendi bebeğinin de demir eksikliğiyle doğmasına neden oluyor. Öte yandan düşük ağırlıklı çocuk sahibi olma riski, gebelik komplikasyonu dediğimiz erken doğum riskini artıyor. İkincisi, çocuklarda demir eksikliğinin önemli sorunları var. Örneğin, bir bebek demir eksikliği ile ilerliyorsa bebeklik döneminde gelişim basamakları geri kalabiliyor. Daha geç konuşuyor, daha geç yürüyebiliyor. Öte yandan okul çağı çocuklarının da okul başarısı düşüyor. Bizim gibi erişkin bireylerde iş performansı düşüyor, çabuk yorulma, iyi odaklanamama gibi sorunlar getiriyor. Yaşlı bireylerde de, demir eksikliği tanısı koyduğumuzda özellikle altta yatan bir takım ciddi rahatsızlıkları düşünmek gerekiyor. Bir yerden bu bireyin kan kaybettiğini düşünmemiz lazım, özellikle bunda da en önemli kaynak gastrointestinal sistem oluyor. Hele de ek yakınmaları varsa kilo kaybı, gastrointestinal kanama gibi, bu hastaların bağırsak sistemlerinin, mide sistemlerinin incelemesi için bir Gastroenteroloji’ye de danışıyoruz” diye konuştu.
Hamilelerde demir eksikliği, erken doğum riskini artırıyor
08 Kasım 2024 Cuma - 14:49 Hamilelerde demir eksikliği, erken doğum riskini artırıyor Türk Hematoloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her dört bireyden birinin kansızlığa sahip olduğuna dikkat çekerek, oluşturabileceği riskli durumlar hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, “Bir gebe kadının demir eksikliğiyle çocuk sahibi olması, gebeliğini bu şekilde tamamlaması, kendi bebeğinin de demir eksikliğiyle doğmasına neden oluyor. Öte yandan düşük ağırlıklı çocuk sahibi olma riski, gebelik komplikasyonu dediğimiz erken doğum riski artıyor” dedi. 50’inci Ulusal Hematoloji Kongresi için Antalya’da bulunan Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, demir eksikliğinin bir halk sağlığı olduğuna işaret ederek, çocuklar, kadınlar ve yaşlıların riskli grupta yer aldığını ifade etti. Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her dört bireyden biri kansızlığa sahip ve bunların çoğu aslında demir eksikliği. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kadınlar risk grubunu oluşturuyor. Kadınlar içerisindeki hem doğurganlık çağındaki kadınlar hem de gebeler önemli risklere sahip. Neden demir eksikliği önemli diye bakacak olursak, bir sık görünüyor demiştik, ikincisi de sonuçları önemli. Özellikle mesela bir gebe kadının demir eksikliğiyle çocuk sahibi olması, gebeliğini bu şekilde tamamlaması, kendi bebeğinin de demir eksikliğiyle doğmasına neden oluyor. Öte yandan düşük ağırlıklı çocuk sahibi olma riski, gebelik komplikasyonu dediğimiz erken doğum riski artıyor. İkincisi, çocuklarda demir eksikliğinin önemli sorunları var. Örneğin, bir bebek demir eksikliği ile ilerliyorsa bebeklik döneminde gelişim basamakları geri kalabiliyor. Daha geç konuşuyor, daha geç yürüyebiliyor. Öte yandan okul çağı çocuklarının da okul başarısı düşüyor. Bizim gibi erişkin bireylerde iş performansı düşüyor, çabuk yorulma, iyi odaklanamama gibi sorunlar getiriyor. Yaşlı bireylerde de, demir eksikliği tanısı koyduğumuzda özellikle altta yatan bir takım ciddi rahatsızlıkları düşünmek gerekiyor. Bir yerden bu bireyin kan kaybettiğini düşünmemiz lazım, özellikle bunda da en önemli kaynak gastrointestinal sistem oluyor. Hele de ek yakınmaları varsa kilo kaybı, gastrointestinal kanama gibi, bu hastaların bağırsak sistemlerinin, mide sistemlerinin incelemesi için bir Gastroenteroloji’ye de danışıyoruz” diye konuştu. (BA-