SAĞLIK
Uzman psikologdan ebeveynlere altın tavsiyeler 27 Kasım 2024 Çarşamba - 17:05:08 Sakarya’da ebeveynlerle buluşan Uzman Psikolog Merve Nur Çolak’ın "Çocuklarla iletişim nasıl kurulur?" ve "Doğru ebeveyn nasıl olur?" sorularının cevaplarını anlattı, ailelere önemli uyarılarda bulundu. Sakarya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde düzenlenen kişisel gelişim odaklı eğitim ve konferanslar tüm hızıyla devam ediyor. Son olarak SGM’de Uzman Psikolog Danışman Merve Nur Çolak, Sakaryalı anne-babalarla "Çocuklarla İletişim ve Yetkin Ebeveynlik" başlıklı konferansta buluştu. SGM Konferans Salonu’nda Psikolog Danışman Merve Nur Çolak, çocukların her türlü aktiviteye ihtiyacı olduğunu ve bu süreçlerin nasıl yönetileceğini anlattı. "Kendimize iyi gelmek için iltifatları kabul edelim" İnsanların kendilerini iyi hissetmesi için tavsiyelerde bulunan Çolak, "Kendi ihtiyaçlarımızı tamamlamamız gerekiyor ki çocuklarımıza yardımcı olabilelim. Sağlıklı bir zihne sahip olabilmek için uykuya, fiziksel etkinliğe, odaklanma zamanına, içeride geçen zamana, sakin zamana, bağlantı zamanına ve oyun zamanına ihtiyacımız var. Kendimize iyi gelmek için iltifatları kabul etmeyi tercih etmeliyiz, ihtiyaçlarımızın farkına varmalıyız. Yine kendimize iyi gelmek için yaptınız şeylerin mükemmel olmamasına ve olumlu bir ifadeyle bir iç ses oluşturun" dedi. "Çocukları ikna etmeliyiz" Çocukların sağlıklı iletişim kurması için hissettikleri ihtiyaçları sıralayan Çolak, "Çocuğa karşı seçtiğimiz cümleler çok önemli. Çocuklara masum gözle bakmalıyız. Sinirli bir çocuğu sakinleştirmek için beden dilinizi kullanın. Ebeveynler çocukların duygularına eşlik etmelidir. Çocukların birde sınıra ihtiyacı vardır. Okuyoruz, görüyoruz ama nerede duracağımızı kestiremiyoruz. Çocuğu ikna etmeye gerek yok. Çok cevap vermeye de gerek yok. Sınır sınırdır. Çocuklarımızın özellikle öncelik verilmeye ihtiyacı var" diye konuştu.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 16:24 Dr. Müdür Kara’dan yeni aile hekimliği açıklaması Hakkari İl Sağlık Müdürü Dr. Hamdullah Kara, yeni aile hekimliği düzenlemesine dair basın toplantısı düzenledi. İl Sağlık Müdürlüğü’nde basın mensupları ile bir araya gelen Hakkari İl Sağlık Müdürü Dr. Hamdullah Kara, yeni Aile Hekimi Yönetmeliği’ne ilişkin açıklama yaptı. Kara, yönetmelikle aile hekimiyle aile hekimliğine kayıtlı kişileri daha sık bir araya getirilmesinin amaçlandığını ifade etti. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmenliğinde değişiklik yapıldığını hatırlatan Müdür Kara, “Kasım ayı itibariyle Bakanlığımız tarafından Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nde değişikliğe gidildi. Yeni yönetmelikle Aile Hekimliği Sisteminin etkinliğini ve verimliliğini arttırarak birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, vatandaşlarımızın sağlıkla ilgili ilk adreslerinin aile sağlığı merkezlerinin olmasıdır” dedi. Vatandaşların hasta olmadan bile yılda en az iki kez bağlı bulunduğu aile hekimini ziyaret etmeleri gerektiğine işaret eden Kara, sağlık hizmetleri sistemi içerisinde aile hekimliğinin daha işlevsel hale getirilerek aile hekimi ile kayıtlı nüfus arasındaki bağın güçlendirilmesinin amaçlandığını kaydetti. Yeni yönetmelikle, aile hekimlerinin sorumlu oldukları nüfusun 4000’den 3 bin 500’e düşürüldüğünü hatırlatan Kara, Hakkari merkez ve ilçelerinde 4 yeni aile sağlığı merkezi yapıldığını söyledi. Müdür Kara, “İlimiz merkez ve ilçelerinde 4 yeni aile sağlığı merkezi yapım işi bitme aşamasına gelmiştir ve yakın zamanda vatandaşlarımızın hizmetine girecektir. Ayrıca Yüksekova ilçemizde valimizin destekleriyle İl Özel İdaresi tarafından kiralanan 1 aile sağlığı merkezi yeni yerine taşınarak hizmet vermeye başlamış olup 1 aile sağlığı merkezi de yeni yerine kısa zamanda taşınmış olacak. Yeni açılacak aile sağlığı merkezleri ve aile hekimliği birimleri ile beraber ilimizde aile hekimliği birimi başına düşen nüfus 3011 den 2700 ün altına düşürülmüş olacak. Böylece nüfusu düşen aile hekimi kendisine bağlı bulunan bireylere daha fazla zaman ayırarak daha etkin ve verimli sağlık hizmeti sunmuş olacak. Son düzenleme ile özellikle kronik hastalıkların takibi ve 65 yaş üstü hastalarımızın etkin takibi ile hastalık yükünün azaltılması ve halk sağlığının korunması amaçlanmıştır” diye konuştu. Son dönemlerde aile hekimlerinin ilaç yazamayacaklarına dair asılsız iddiaların da ortaya atıldığını ifade eden Kara, “Ülkemizde bin kişiye düşen günlük antibiyotik kullanım miktarı, OECD ortalamasından 2,5 kat daha yüksektir. Yeni düzenleme aile hekimlerimizin tanı ve tedavilerine müdahale etmediği gibi ilaç yazma özgürlüğünü de asla ortadan kaldırmamaktadır. Aile hekimlerimiz uygun gördükleri ilacı hastalarına hiçbir engel olmadan yazabilecekler. Buradaki asıl amaç akılcı ilaç uygulamalarının teşvik edilerek hastalarımızın ihtiyacı olan uygun ilacı en uygun dozda ve sürede kullanılmasını sağlamak ve böylece vatandaşlarımızın gereksiz ilaç kullanımının önüne geçilerek sağlığının korunmasıdır. Aile hekimlerimizin maaşlarından bu durumdan kaynaklı kesinti olmayacağı gibi akılcı ilaç uygulaması kapsamında bir önceki döneme göre aynı oranı koruyan ya da daha düşük ilaç kullanımını sağlayan aile hekimlerimize ilave teşvik ödemesi yapılacaktır. Vatandaşlarımızın aile hekimine başvurmadan hastaneye gitmeleri durumunda aile hekimlerinin maaşlarının kesileceği doğru değildir. Aksine aile hekimine kayıtlı nüfusun bir önceki döneme göre aynı kalması ya da düşmesi durumunda aile hekimlerimize ilave bir teşvik ödemesi yapılacaktır. Yine hasta memnuniyet oranının aile hekimlerimizin maaşlarından kesintiye neden olacağı doğru olmadığı gibi aile hekiminin hasta memnuniyet oranının ilimizdeki tüm aile hekimlerinin hasta memnuniyet oranı ortalamasının üzerinde olması durumunda bu günkü alacağı maaşa ilave teşvik ödemesi yapılacaktır. Son olarak vatandaşlarımıza sizlerin aracılığı ile şu çağrıyı yapmak istiyoruz. Vatandaşlarımızın sağlığa ulaştığı ilk kapının aile hekimi olmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 16:17 İl Sağlık Müdürü Dr. Derdiyok: "İlimizde yeni aile hekimliği birimlerinin açılması ve nüfus düşürülmesi planlaması hızla devam etmektedir" Kastamonu İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Çağdaş Derdiyok, aile hekimlerinin sorumlu olduğu nüfusun 4 binden 3 bin 500’e düşürüldüğünü belirterek, "İlimizde yeni aile hekimliği birimlerinin açılması ve nüfus düşürülmesi planlaması hızla devam etmektedir" dedi. Kastamonu İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Çağdaş Derdiyok, Aile Hekimliği Sistemi ve yeni yönetmelik değişiklikleri hakkında bilgilendirmede bulundu. Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğünde gerçekleştirilen toplantıda konuşan Derdiyok, yeni düzenlemelerle birlikte aile hekimlerinin sorumlu olduğu nüfusun 4 binden 3 bin 500’e düşürüldüğünü belirterek, “Yeni düzenlemelerle birlikte aile hekimlerimizin nüfusları 4 binden 3 bin 500’e düşürüldü, bu sayede nüfus azaltılarak aynı zamanda izlem yelpazesi genişletilerek daha az kişiye daha kaliteli hizmet verilmesi planlanmaktadır. İlimizde de yeni aile hekimliği birimleri açılması ve nüfus düşürülmesi planlaması hızla devam etmektedir. İlimizde de yeni aile hekimliği birimleri açılması ve nüfus düşürülmesi planlaması hızla devam etmektedir. Ayrıca aile hekimlerine verilecek olan hastanelerden randevu alma yetkisiyle aile hekimi hastasını değerlendirecek ve eğer ileri tetkik ve tedavi için üst basamağa sevk gerekirse kişi randevu almaya uğraşmadan aile hekimi tarafından randevusu alınıp üst basamaklarda işlemlerini rahatlıkla yapabilecekler” dedi. Kronik Hastalık Takibi-Hastalık Yönetim Platformu’nda da (HYP) çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Derdiyok, “HYP, obezite, tansiyon, diyabet, kalp hastalıkları gibi kronik hastalık takiplerinin ayrıca 65 yaş üzeri vatandaşlar için yaşlı sağlığı izlemlerinin yapılarak aile hekiminin hastalarını daha yakından takip etmesi ve kişilerin hastalığa yakalanmadan sağlıklarını korumalarını öğretmek, hasta olanların ise hastalıklarını kontrol altında tutmalarını sağlamak temel hedeftir” diye konuştu. Aile hekimlerinin ilaç yazma yetkisinin kısıtlanmadığını belirten Derdiyok, “Aile hekimlerinin ilaç yazma yetkisi kısıtlanmadı. Ancak akılcı ilaç kullanımı dediğimiz bir terim var. Burada anlatılmak istenen şudur, her türlü ilaç hekim tarafından gerekli görüldüğü sürece uygun doz ve sürede kullanılmalıdır. Çünkü yanlış ve gereksiz kullanımlar insan sağlığına olumsuz yönde zarar verebilirler. Özellikle antibiyotiklerin uygunsuz kullanımı sonucunda antibiyotik direnci dediğimiz durum gelişmekte ve bu durum ilerleyen dönemlerde antibiyotiklerin işlevselliğini azaltmaktadır. Türkiye antibiyotik kullanımında dünya ortalamasının neredeyse 3 kat üzerinde seyretmektedir. Vatandaşlarımızın da bu noktada üzerine düşen görevler vardır. Hekim kontrolü dışında ilaç kullanılmamalı ve ilaçların uygun görüldüğü süre içinde kullanılmasına özen gösterilmelidir” şeklinde konuştu. “Her yaş grubuna özel hizmet sunulması hedefleniyor” Yeni düzenlemeler ve planlamalarla her yaş gurubuna özel hizmet sunulmasının hedeflendiğini belirten Derdiyok, “Biz, bu hekimlerin yanına yeni aile hekimliği birimleri açarak ve halkımızı bu yeni birimlere yönlendirerek iş yükünü azaltmayı ve hizmeti daha verimli hale getirmeyi planlıyoruz. Bakanlığımızın yeni planlamalarından biri de performans odaklı takip sistemidir. Eskiden aile hekimlerinden gebe, bebek, çocuk izlemeleri ve grip aşıları gibi hizmetler beklenirken, şimdi buna lohusa izlemeleri de eklendi. Gebelik sonrası dönemde kişilerin takibi, performans göstergesi olarak aile hekimlerine bir görev olarak tanımlandı. Bu konuda ilimizin şanslı olduğunu belirtmek isterim. İki yıldır yürüttüğümüz ’Mutlu Anneler ve Sağlıklı Bebekler’ projesi sayesinde Kastamonu’da bir ilki başardık. Bu proje kapsamında, ilimizde doğum yapan annelere doğum sonrası ev ziyaretleri yapıyoruz. Annelerimize, hastanede verilen doğum sonrası eğitimleri evde de sunuyoruz. Çocuklarının nasıl besleneceğinden yatacakları yere kadar tüm detayları annelerin ev ortamında onlara aktarıyoruz. Eğer anneler kabul ederse, bu hizmeti evlerinde sürdürüyoruz. Bu projeye aile hekimlerinin de desteğiyle devam ederek daha mutlu anneler ve sağlıklı bebekler için çalışacağız" ifadelerini kullandı. “Yapılan düzenlemelerle daha verimli ve doğru bir sağlık hizmeti sunulacak” Yapılan düzenlemelerle daha verimli ve doğru bir sağlık hizmeti sunulacağını söyleyen Derdiyok, “Bu yaklaşım, hastaların 2’nci ve 3’üncü basamak hastanelere gitme oranını azaltacak ve gerçekten ihtiyacı olan kişilerin hastanelere daha rahat ulaşmasını sağlayacaktır. Bakanlığımız, aile hekimliği sistemini güçlendirerek, hem ilaç yazımı hem raporlar hem de tetkikler konusunda daha fazla yetki tanımayı planlıyor. Bu sayede, daha verimli ve doğru bir sağlık hizmeti sunulacaktır. Bakanlık, 2’nci ve 3’üncü basamaktaki yükü azaltmayı hedefliyor ve bunun ekonomik açıdan da büyük bir fark oluşturduğunu unutmamalıyız. Bir hastanın aile hekimliğinde bakılması, hastanede bakılmasına göre çok daha düşük maliyetlidir. Bu nedenle, devletin yükünü azaltmak ve doğru yönlendirmeleri sağlamak amacıyla halkımızın da desteğini bekliyoruz. Yeni açılacak aile hekimlikleri ile sizlerin daha rahat ve uygun ortamlarla buluşmanızı sağlayacağız. 2025 yılı itibarıyla, birinci basamağa büyük yatırımlar yapacağız ve her ilçede aile hekimliği hizmetinin yaygınlaşacağını göreceksiniz. Bakanlığımız, bu süreçteki onaylarıyla birlikte, halkın daha erişilebilir ve uygun fiziki ortamlarda hizmet almasını sağlayacak” dedi. Tüm sağlık sistemlerini bir harita üzerinden planlama yaparak yönlendirdiklerine dikkati çeken Derdiyok, “İlçelerimizde 126 aile hekimliği birimimizle aktif hizmet vermekteyiz. Şu an itibarıyla bu bilgiler Slack üzerinden görüntüleniyor. Biz, harita üzerinden her aile hekimliği birimimizin yerini görebiliyoruz. Bu sayede hangi coğrafyada hizmet verdiğimizi ya da hangi bölgelerde eksik olduğumuzu tespit edebiliyoruz. Bu doğrultuda tüm sağlık sistemimizi harita üzerinden planlama yaparak yönlendiriyoruz. Bu yıl aile hekimliği sistemimize yeni arkadaşlarımızı ekledik. Yeni bir politika değişikliği yapıldığını da buradan duyurmak istiyoruz. Yeni aile hekimliği birimleri oluşturma ihtiyacımız doğdu. Bu kapsamda, hem yatırım programlarına eklediğimiz projeler hem de Bakanlığımızdan aldığımız izinlerle yeni aile hekimlikleri açacağız” diye konuştu. Derdiyok, sözlerine şöyle devam etti: “Birinci basamak sağlık sisteminin temel taşlarından olan aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları sağlığın korunması ve geliştirilmesi için çok önemli role sahipler. Bu noktada Bakanlığımız tarafından yapılan düzenlemelerle daha etkin ve işlevsel bir sistem kurulmaya çalışılıyor. İlimiz aile hekimliği sistemine yeni 2 birim daha ekleyerek Kuzeykent ve Mehmet Akif Ersoy Mahallelerinde de toplam 6 hekimin çalışacağı yeni aile sağlığı merkezleri için çalışmalarımız hızla devam ediyor.”
Uzm. Dr. Muhtar, erkeklerde kısırlığa dikkat çekti
15 Kasım 2024 Cuma - 10:02 Uzm. Dr. Muhtar, erkeklerde kısırlığa dikkat çekti Özel Gaziantep MMT Amerikan Hastanesi Üroloji Uzmanı Uzm. Dr. Cengiz Muhtar, erkeklerde kısırlık hakkında açıklamalarda bulundu. Muhtar evlenen her altı çiftten birinin istemesine ve korunmasız ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamama ihtimali olduğunu vurgulayarak, bu oranın yüzde 15-20 arasında değişiklik gösterdiğine dikkat çekti. MMT Amerikan Hastanesi Üroloji Uzmanı Uzm. Dr. Cengiz Muhtar, erkeklerde kısırlık hakkında bilgi vererek, çiftlerin yaşadığı bu önemli sağlık sorununun nedenlerini ve tedavi sürecini anlattı. Uzm. Dr. Muhtar, kısırlığın (infertilite) bir çiftin düzenli ve korunmasız ilişkiye rağmen bir yıl içinde gebelik elde edememesi durumu olarak tanımlandığını ifade etti. Dünya genelinde, kadın ve erkekte ciddi bir risk olmadığı durumlarda, çiftlerin çocuğu olmaması durumunun “infertilite” olarak kabul edilmesi için bir yıl beklenmesinin genel bir görüş olduğunu belirtti. Evlenen her altı çiftten birinin istemesine ve korunmasız ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamama ihtimali olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Muhtar, bu oranın yüzde 15-20 arasında değişiklik gösterdiğine dikkat çekti. Kısırlık vakalarında nedenlerin, genel olarak kadın ve erkek arasında eşit oranda paylaşıldığı ifade edildi. “Uzman tarafından değerlendirilmeli” Kısırlık şüphesi taşıyan çiftlerde bir yılın sonunda gebelik elde edilmediği durumlarda, kadınların jinekolog muayenesi, erkeklerin ise üroloji uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Uzm. Dr. Muhtar, “Erkeklerde yapılan testler ve gerekirse çekilen görüntülemeler sonrası tanı konulduğunu, ardından ise ameliyat veya ilaç tedavisi gibi uygun tedavi yöntemleri belirlenerek uygulanır. Tedavi sürecinde gerektiğinde her iki yöntem de birlikte uygulanabilir. Teşhis ve tedavi süreci bu adımlarla başlar” dedi. Uzm. Dr. Cengiz Muhtar kontrolünde, MMT Amerikan Hastanesi Üroloji Kliniği’nde, erkek kaynaklı kısırlık vakaları titizlikle değerlendirilmekte; gereken durumlarda cerrahi müdahale veya ilaç tedavisi uzman hekim eşliğinde uygulanır.
Veteriner adayları VR gözlükler sayesinde hayvanlarda otopsi yapmayı öğreniyor
15 Kasım 2024 Cuma - 09:53 Veteriner adayları VR gözlükler sayesinde hayvanlarda otopsi yapmayı öğreniyor Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde VR gözlükler sayesinde öğrenciler, hayvanlarda otopsi yapmayı simülasyonun içerisine girerek uygulamalı olarak öğreniyor. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde Sanal Gerçeklik Eğitim Salonu kuruldu. Salonda üç boyutlu VR gözlüklerle hayvanlarda otopsinin yapıldığı bir simülasyonun içerisine giriliyor. Veteriner adayları, simülasyon sayesinde giyinme, hazırlanma, dezenfeksiyona uğrama, otopsiyi gerçekleştirme işlemlerini sanal ortamda gerçekleştiriyor. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevil Atalay Vural, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, “Bulunduğumuz yer sanal gerçeklik dersliği. Yaptığımız işlem de sanal gerçeklik. Genel anlamda otopsi olarak bilinen ama veteriner hekimlikte nekropsi (otopsi) dediğimiz ölüm sonrası kadavranın incelenme işlemini tamamen sanal simülasyonları kullanmak suretiyle gençlerimizin eğitiminde kullanmak hedefimiz” ifadelerini kullandı. Veteriner adaylarının gerçek hayatta yapacağı otopsi işlemlerini VR gözlükler sayesinde bir simülasyonun içerisinde deneyimleyebildiklerini belirten Prof. Dr. Vural, "Uygulamada gördüğünüz üzere önce giyinme, hazırlanma, salon girişlerinde dezenfeksiyona uğrama, kişinin kendi koruma önlemlerini alması ve akabinde salona geçerek nekropsi gerçekleştirmesini sağlıyoruz" diye konuştu. Bunun bir Ar-Ge projesi olduğunu aktaran Vural, projenin 3 yıldır geliştirilerek devam ettiğini kaydederek, “Bunun canlı ortamda gerçekleştiriliyormuş gibi o ortamı birebir gençlerimize hazır hale getirebilmek adına çok sayıda örneklemeler, video çekimleri, resimler yaparak her seferinde bir olumsuzluğu yok edip ya da en aza indirgeyerek destek veren firma ile beraber bu eylemi gerçekleştiriyoruz” şeklinde konuştu. Eğitime katılan öğrencilerin önce VR gözlükleri taktığını söyleyen Prof. Dr. Vural, şunları kaydetti: “O gözlüklerin üzerinden bu sanal ortama girmek suretiyle yapılması gereken eylemi bizim vermiş olduğumuz komutlandırmaları aktif hale getirerek yerine getiriyor. Fakat sanal ortamda bazen teknolojinin de imkanlarının kısıtlı olduğu ana denk geliyoruz ve bunu giderebilmek amacıyla eylemi gerçekleştiremediğimiz durumlarda videolardan destek alarak komutla eş zamanlı olarak o eylemin gerçek uygulamadaki gösterimini de aktarıyoruz. Sanal ortam ve video birbirini pareler olarak destekleyerek aktif halde öğrenci tarafından kullanılıyor.” "Uygulamayı sanal ortam içerisinde keyifle gerçekleştiriyoruz" Vural, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aynı zamanda geri planda bunu monitör sisteme de aktardık. Sadece gözlüğü kullanan kişilerde kısıtlı kalsın istemedik. Arka planda gördüğünüz gibi buradaki kullanıcının görmüş olduğu görseli birebir televizyona aktarmak suretiyle arka planda bunu seyreden 20 tane öğrencimizin de eş zamanlı olarak yapılan eylemi görmesini sağlıyoruz. Orada geçen seslendirmeler hem Türkçe hem de İngilizce olarak gerçekleştirildi. İngilizce eğitim programımız da var. Her ikisiyle de öğrencilere verilmesi istenen kadavranın yokluğu sırasındaki eksikliği giderebilmek adına uygulamayı sanal ortam içerisinde keyifle gerçekleştiriyoruz.”
Tedavisi 100 yılı aşkındır devam ediyor
15 Kasım 2024 Cuma - 09:51 Tedavisi 100 yılı aşkındır devam ediyor DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Güçlü, Türkiye’de 12 yılda diyabet sıklığının yüzde 90 arttığını belirterek hareketsiz bir yaşamdan uzak durulması gerektiğini söyledi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Erişkin Endokrinoloji Bilim Dalları tarafından Diyabet Haftası nedeniyle farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen Bulaşıcı Olmayan Pandemi: Diyabet adlı etkinlik gerçekleştirildi. Konferansta sunum yapan Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Güçlü, diyabet tedavisinin yüz yılı aşkın bir süredir devam ettiğini ve çok yol kat edildiğini ifade etti. Sadece tedavi edici ilaçların bulunmasının hastalığı bitirmediğini, hastalığı bitirmek için sürekli eğitimlerle bilgilendirmenin yapılmasının altını çizen Güçlü, hareketsiz bir yaşamdan uzak durulması gerektiğini vurguladı. Diyabetin tek bir hastalık olmadığını, birbirinden farklı özellikleri olan çok sayıda diyabetin olduğunu hatırlatan Metin Güçlü, “Diyabet sıklığı tüm dünyada sürekli artmaktadır. Her yaşta, her iki cinste ve her tipte diyabet sıklığı artmaktadır. 1998’de yapılan TURDEP-1’e göre, TURDEP-2 çalışmasında Türkiye’de 12 yılda diyabet sıklığı yüzde 90 artmıştır. Yetişkin diyabet hastası (20 ila 79 yaş) 2013 yılında 7 milyon kişi olarak belirlenmiştir. Bu sayı; verilere göre 2035 yılına gelindiğinde 12 milyon kişiye ulaşacağı ön görülüyor. Bu artış hızı tüm dünyada olduğu gibi açlıkla mücadele eden Afrika kıtasında bile görülmektedir” dedi. Küreselleşme, kentleşme ve nüfusun yaşlanmasını diyabet oranını artıran başlıklar olarak sıralayan Prof. Dr. Güçlü, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, sigara-alkol, stres ve genetik faktörlerin de diyabet riskini artıran nedenler olduğunu dile getirdi. Türkiye’de ölüm sebepleri arasında 4. Diyabetin önlenmesi ve tedavisinde en önemli adımın yaşam tarzı değişikliği olduğunun altını çizen Metin Güçlü, diyabet nedeniyle artan ölüm oranlarına dikkat çekti. Diyabete ilişkin dünyada her yıl 3.2 milyon ölüm olduğunu söyleyen Güçlü, ülkemizde ise Sağlık Bakanlığı verilerine göre en sık ölüm sebepleri arasında diyabetin 4. sıraya yükseldiğini de ifade etti. Konferansta sunum gerçekleştiren Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu ise, çocukluk çağı diyabeti ve tedavi yöntemlerini anlattı. Hastalarla bire bir ilişkinin önemine değinen Prof. Dr. Arslanoğlu, diyabet merkezlerinde çalışan personelin niteliğine ve eğitimine dikkat çekti. Katılımcıların merak ettiği sorularının da yanıtlandığı konferans, hatıra fotoğraf çekimi ile sona erdi.
Geleceğin hemşirelerinden diyabete dikkat çeken etkinlik
15 Kasım 2024 Cuma - 09:37 Geleceğin hemşirelerinden diyabete dikkat çeken etkinlik Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Zübeyde Hanım Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, NÖHÜ Toplumsal Katkı Koordinatörlüğü ve Diyabet Hemşireliği Derneği iş birliğiyle 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında diyabet hastalığına yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla bir etkinlik düzenlendi. Şehit Ömer Halisdemir Meydanında düzenlenen etkinlikte diyabet hastalığına ilişkin risk faktörlerini belirlemek amacıyla Niğde halkına yönelik tarama çalışmaları yapıldı. Etkinlik süresince katılımcıların boy, kilo ve kan şekeri ölçümleri gerçekleştirildi. Elde edilen verilerle bireylerin risk faktörleri belirlendi ve uzmanlar tarafından gerekli danışmanlık hizmeti sunuldu. Diyabet Hemşirelik Derneği ile iş birliği içerisinde, Niğde Belediyesi önünde açılan stantta halka diyabetle ilgili bilgilendirme yapıldı. “NÖHÜ Olarak Toplum Sağlığına Katkı Sunmayı Sürdürüyoruz” Etkinlik kapsamında kurulan standı ziyaret eden Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Uslu, "Bölgesel kalkınma odaklı, öncelikli alanlarda ihtisaslaşmış, topluma hizmette öncü ve yenilikçi bir üniversite vizyonuyla toplum sağlığına katkı sunmayı sürdürüyoruz. Üniversitemiz öncülüğünde düzenlenen bu anlamlı etkinliğin diyabetle mücadelede erken teşhisin önemine ve söz konusu hastalığa yönelik farkındalık oluşturmak adına önemli bir adım. Emeği geçenlere teşekkür ederim" dedi.
Akciğer kanserine yılda 40 binden fazla kişi yakalanıyor
15 Kasım 2024 Cuma - 09:28 Akciğer kanserine yılda 40 binden fazla kişi yakalanıyor Türkiye’de ölüme en sık yol açan kanser türü olan akciğer kanserine yılda 40 binden fazla kişi yakalanıyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Servet Kayhan, “Akciğer kanseri, en sık ölüme yol açan kanser türüdür. Ülkemizde her yıl 40 binin üstünde, dünyada ise yaklaşık 2 milyon kişiye akciğer kanseri tanısı konuluyor” dedi. "Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı" dolayısıyla açıklamalarda bulunan Özel Amasya Kolmed Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Servet Kayhan, “Kış aylarında soğuk algınlığı ve grip gibi solunum yolu şikayetler artıyor. Farkında olunmamış bir kanserin tanısı çekilen röntgen filmlerinde ve tomografide tesadüfen karşımıza çıkabilmektedir” diye konuştu. Ailesinde kanser öyküsü olanlar ve sigara içenler dikkat Ailesinde kanser öyküsü olanlar, 50 yaş üstü kişiler ve 20 yıldan fazla zamandır sigara içenlerde akciğer kanseri riskinin arttığını vurgulayan Prof. Dr. Kayhan, “Göğüs ağrısı, nefes darlığı, öksürük, ses kısıklığı veya balgam ile kan gelmesi gibi belirtileri bulunan hastalarımız genellikle ileri evre akciğer kanseri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun için risk grubunda olan kişilere özellikle akciğer görüntüleme, tarama testlerini önermekteyiz. Çünkü erken evrede kanserin tanısının konulması hayat kurtarıcı tedavi için çok önemli” şeklinde konuştu.
İyi huylu prostat büyümesi (BPH) tedavisinde son teknolojik yöntem: HoLEP ameliyatı
15 Kasım 2024 Cuma - 09:24 İyi huylu prostat büyümesi (BPH) tedavisinde son teknolojik yöntem: HoLEP ameliyatı İyi huylu prostat büyümesinde uygulanan HoLEP ameliyatına dair bilgiler veren Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Yasin Yitgin, bu yöntem sayesinde, prostat tıkanıklığının tekrarlamadığını belirtti. Yitgin, ameliyat sonrası cinsel fonksiyonların etkilenme ihtimalinin de daha düşük olduğunu söyledi. HoLEP ameliyatı, iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde son yıllarda artan sıklıkla tercih edilmektedir. Başarılı sonuçlar veren HoLEP ameliyatını ve operasyon sonrası hasta üzerindeki etkilerini anlatan BHT Clinic İstanbul Tema Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Yasin Yitgin, HoLEP ameliyatının genel veya rejyonel anestezi altında, kapalı yöntemle ve lazer enerjisi kullanılarak yapılan bir operasyon olduğunu belirtti. Özellikle 80 gram ve daha üstü prostatlarda, medikal tedaviye dirençli hasta gruplarında HoLEP ameliyatının tercih edildiğini söyleyen Yitgin, “Ameliyat sonrasında 3 ila 5 gün hastamıza sonda tutuyoruz. Sondayı aldıktan sonra, hızlıca günlük yaşantılarına ve iş hayatlarına başlayabiliyorlar” dedi. “Cinsel hayatı, diğer operasyonlara göre daha az etkiliyor” HoLEP ameliyatının diğer prostat ameliyatlarına göre cinsel fonksiyonları daha az etkileme ihtimali olduğunu belirten Doç. Dr. Yasin Yitgin, şu ifadeleri kullandı: “Diğer kapalı yöntem prostat ameliyatlarına üstünlüğü, lazer enerjisinin daha derin dokulara etki etmemesi neticesinde doku hasarının daha az olması sayesinde, özellikle ereksiyon fonksiyon bozukluğunu çok görmüyoruz. Ejakülasyon (boşalma) fonksiyon bozukluğu diğer prostat ameliyatlarına göre daha az karşımıza çıkıyor.” “Prostat tıkanıklığının tekrar etmesi ihtimali çok düşük” Yitgin, “Geniş taramalara bakarsak 50 yaş ve üzeri her iki erkekten birinde semptomatik iyi huylu prostat büyümelerini görmekteyiz. Bu ameliyatın özelliği, diğer kapalı yöntem prostat cerrahilerine göre tıkayıcı olan adenom kısmını tamamen çıkardığımız için, teorik olarak tekrar prostat tıkanıklığı yaşanmasını beklemiyoruz. Ameliyat sonrası hastalarda prostat kanseri riskini ortadan kaldırmıyoruz. Çünkü prostat kanserinin yüzde 85-90 olasılıkla gelişmekte olduğu periferik zon yani prostatın kapsül kısmındaki hücreler hastada hala duruyor” dedi. “Semptom olmasa bile her yıl kontrole gidilmeli” “40-45 yaş üzeri, aile öyküsü olan veya aile öyküsü olmayıp 50 yaş ve üzerinde olan tüm erkeklerin, işeme şikayeti olmaksızın üroloji doktoruna muayene ve tetkik yaptırmasını öneriyorum” diyen Yitgin, “Hiçbir belirtisi olmayabilir, işeme şikayeti olmayabilir. Yine de yılda bir kez prostat muayenelerinin yapılması gerekmektedir. Semptomatik hale gelen hastalarda mesane disfonksiyonu oturduktan sonra yapılacak cerrahi veya medikal tedaviden yeterli yanıt alınamayabilir. Prostat büyümesinde idrarı başlatırken zorlanma, ıkınma, kesilme, çatallanma, tam boşaltamama gibi şikayetlerle beraber sık sık tuvalete gitme, gece 1’den fazla idrar için uyanma, acil işeme hissiyatı, tuvalete yetişmeme ve idrar kaçırma şikayetleri karşımıza çıkabilir” diyerek sözlerini noktaladı. (EK-
Şeker hastalarına kritik uyarı: “Ayak tabanı muayenesi yapmalarını öneriyoruz”
14 Kasım 2024 Perşembe - 18:17 Şeker hastalarına kritik uyarı: “Ayak tabanı muayenesi yapmalarını öneriyoruz” İzzet Baysal Devlet Hastanesi Köroğlu Ünitesi Dahiliye Uzmanı Doktor Banu Başer, diyabet hastalarına önerilerde bulundu. Yapılan tedavilerdeki amaçlarının organ hasarını engellemek olduğunu belirten Uzm. Dr. Banu Başer, “Diyabet hastaları düzenli kontrolleriyle beraber işte kan kontrolleri, göz kontrolleriyle beraber kendileri açısından özellikle düzenli ayak tabanı muayenesi yapmalarını öneriyoruz” dedi. İzzet Baysal Devlet Hastanesi Köroğlu Ünitesi Dahiliye Uzmanı Doktor Banu Başer, şeker hastalığına (diyabet) karşı açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Banu Başer, diyabetin ilerlememesi yönünde vatandaşlara tavsiyede bulundu. Tamamen iyileştirilebilen bir hastalık olmadığını belirten Banu Başer, diyabet tanısı koyulan bir hastanın ömür boyu yaşamına dikkat etmesi gerektiğini vurguladı. “Diyabet, kısaca vücudun kan şekerini kullanamaması durumudur” Diyabetin tanımını yapan Uzm. Dr. Banu Başer, “Diyabet, kısaca vücudun kan şekerini kullanamaması durumudur. Bu durum, vücuttaki insülin hormonunun eksikliği veya yetersiz olması durumunda ortaya çıkar. Kan şekeri yükselir ve bu, böbreklerden idrar yoluyla atılmalıdır. Diyabetin iki ana tipi vardır. Tip 1 diyabette vücut insülin üretemez ve bu nedenle dışarıdan insülin alınması gerekir. Tip 2 diyabet ise genellikle vücudun insülin üretiminde yetersiz kaldığı veya insülini yeterli miktarda kullanamadığı durumdur. Hastalardan sıkça gelen bir soru ise ‘gizli şeker’ konusudur. Gizli şeker, kan şekerinin normalden yüksek olduğu ancak tam diyabet tanısı koymak için yeterli seviyede olmadığı ara bir durumdur. Bu durumdaki hastaların yüzde 10’unda ilerleyen dönemlerde diyabet geliştiğini görebiliyoruz” ifadelerine yer verdi. “Sadece kan şekerini düşürmek değil, aynı zamanda organ hasarını engellemektir” Stresin diyabet üzerinde etkisi olduğunu dile getiren Dr. Başer, “Stresin diyabet üzerindeki etkisine değinecek olursak, diyabetli bireyler diyetlerine, egzersizlerine, düzenli kan şekeri ölçümlerine ve doktor kontrollerine dikkat etmek zorundadır. Bu disiplin uzun vadede stres oluşturabilir, ancak hastalığın seyrini kontrol etmek için bu disiplin gereklidir. Diyabet multidisipliner bir yaklaşımla yönetilmelidir, dahiliye uzmanı, diyetisyen ve gerektiğinde diğer sağlık profesyonelleriyle işbirliği önemlidir. Amaç sadece kan şekerini düşürmek değil, aynı zamanda organ hasarını engellemektir” dedi. “Yaşam boyu dikkatli olması gerekir” Diyabet tanısı koyulan hastaların yaşam boyu dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Başer, “Birçok hasta, ailesinde diyabet hastası varsa kendisinin de risk altında olup olmadığını ve diyabetin ortaya çıkmasını önleyip önleyemeyeceğini merak ediyor. Diyabet, tamamen iyileştirilebilen bir hastalık değildir. Çünkü temel sorun insülin eksikliği veya yetersizliğidir. Bu durumda hastalığın geri dönüşü mümkün değildir, ancak düzenli kilo takibi, egzersiz ve bilinçli beslenme ile diyabet kontrol altına alınabilir. Diyabet tanısı konulan bir hastanın yaşam boyu dikkatli olması gerekir. Uygun ilaç kullanımı, doğru beslenme ve düzenli egzersiz ile yaşam kalitesi korunabilir” diye konuştu. “Ayak tabanı muayenesi yapmalarını öneriyoruz” Ayak tabanı muayenesi yapılması önerisinde bulunan Dr. Başer, “Uzun dönemde vücut sinir fonksiyonlarını kaybedebileceği için vücudun sıcak-soğuk özellikle ağrıyı hissetmesi engellenebiliyor. Mesela hasta hiç fark etmiyor, ayak tabanında başlayan yara enfeksiyonu, o ayağını kaybına kadar neden olabiliyor. Çünkü ciddi enfeksiyonlar oluşabiliyor. Tedaviye direnç oluşabiliyor. Bu nedenle diyabet hastaları düzenli kontrolleriyle beraber işte kan kontrolleri, göz kontrolleriyle beraber kendileri açısından özellikle düzenli ayak tabanı muayenesi yapmalarını öneriyoruz. Çünkü gelişen bir enfeksiyon fark etmemiş olabiliyorlar. Ayak tabanı normalde görme alanında olmadığı için” dedi.
Madde ve kumar bağımlılığı rakamları birbirine yakın
14 Kasım 2024 Perşembe - 17:49 Madde ve kumar bağımlılığı rakamları birbirine yakın Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, Manisa Yeşilay Danışmanlık Merkezinde (YEDAM) yaptığı açıklamada, Manisa’da 948 kişinin bağımlılıklardan kurtulmak için Yeşilay Danışmanlık Merkezi’ne başvurduğunu söyledi. Dinç açıklamasında madde ve kumar bağımlılığından kurtulmak isteyenlerin sayısının birbirine yakın olmasının dikkat çekici olduğunu belirtti. Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, Manisa Yeşilay Danışmanlık Merkezini (YEDAM) ziyaret ederek Yeşilay Şube Ege Bölge Koordinatörü Salih Fulcun, Yeşilay Manisa Şube Başkanı Barış Kamiloğlu ve YEDAM personeli ile bir araya geldi. Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, vatandaşların sağlıklı bir şekilde hayatına devam etmesi, o bağımlılıklardan uzak durması için özellikle çocukları ve gençleri korumak için gece gündüz mücadele ettiklerini kaydetti. Dinç, Manisa’da 948 kişinin bağımlılıklardan dolayı Yeşilay Danışmanlık Merkezi’ne tedavi olmak için başvurduğuna dikkat çekti. Dinç, “Bu çerçevede en çok hassasiyet gösterdiğimiz konu önleme çalışmalarımız. Şubelerimiz Türkiye’nin 120 noktasında. Aynen Manisa’da olduğu gibi çocuklarımız ve başta olmak üzere insanlarımız bağımlı olmasınlar diye çalışmalar yapıyorlar programlar organize ediyorlar. Şube yönetimlerimizde yer alan gençlik kollarımız, kadın komisyonlarımız, genç adaylarımız her konudaki, her kitledeki, her yaş grubundaki insanlarımıza ulaşmak için farklı farklı etkinliklerle kararlılığımızı ifade ediyorlar, mesajlarımızı ulaştırıyorlar. Yeşilaycı bir hayat tarzı, sağlıklı, mutlu, huzurlu bir hayat tarzını insanlara aşılamaya çalışıyorlar. Türkiye bağımlılıkla mücadele eğitimi kapsamında, okulda bağımlılığa müdahale programı kapsamında yaşam becerileri programı kapsamında Anaokulundan itibaren üniversiteye kadar her yaş grubundan öğrencimize, çocuğumuza ulaşıyoruz ve onlara her yıl 10 milyon öğrenciye, 2 milyon anne babaya bağımlılıkla alakalı ihtiyaç duydukları bilgileri ve becerileri kazandırmaya çalışıyoruz. Manisa özelinde de bütün Türkiye’de yaptığımız çalışmaları yapmaya devam ediyoruz. Türkiye bağımlılıkla mücadele eğitim programı kapsamında yaptığımız çalışmalar hem okulda bağımlılığa müdahale programı kapsamında yaptığımız çalışmalar hem de yaşam becerileri kapsamında yaptığımız çalışmalar öte yandan Yeşilay Spor Kulübü üzerinden çocuklara ve gençlere sportif beceriler kazandırarak bağımlılıklar karşısında onları güçlendirmek hem de hanımlar komisyonumuzun kadınlar komisyonumuzun, gençlik komisyonumuzun yaptığı çalışmalar üzerinden insanlarımızı bilgilendirmek, bilinçlendirmek, becerilerini arttırmak, farkındalıklarını arttırmak konusunda onları korumak, koruyucu faktörlerini arttırmak konusunda çalışmalar yapıyoruz. Ama bir şekilde bağımlılık tuzağına düştüyse insanımız, Manisalı kardeşlerimiz onlardan da vazgeçmiş değiliz. Onları da kaderlerine terk etmiş değiliz. Onlar da bu şekilde devam etsinler diye asla bir kabulümüz söz konusu olamaz. Hiçbir vatandaşımızdan, hiçbir arkadaşımızdan, kardeşimizden vazgeçemeyiz” diye konuştu. Bağımlılıkla mücadelede dört elle çalıştıklarını vurgulayan Dinç, “Hangi bağımlılığa bulaşmış olursa olsun bizler, Danışmanlık Merkezimizdeki psikolog arkadaşlarımızla, sosyal hizmet uzmanlarımızla beraber onların yardımına koşmak için, onların bu problemden kurtulmak için dört elle çalışıyoruz. Bu noktada Manisa özelinde baktığımızda şimdiye kadar Manisa’da 948 tane kardeşimiz Yeşilay Danışmanlık Merkezimize tedavi olmak için başvurmuş bağımlılıklarından dolayı. Bunlardan 300 tanesi tütün bağımlılığı için başvurmuş. Manisa’daki kardeşlerimiz bu tütün bağımlılığıyla alakalı ciddi bir farkındalık içerisinde ve bundan kurtulmak için yardım almaya gelmişler. Tütün bağımlılığı, bütün bağımlılıklar içerisinde belki daha az zararlı gibi görünüyor ama baktığımızda her yıl 200 bin vatandaşımızı tütüne bağlı hastalıklardan dolayı kaybediyoruz. Dolayısıyla her ne kadar ciddiye o kadar bir yerlere kıyaslandı ve ciddiye alınmasa da tütün bağımlılığı insanımıza çok ciddi zararlar veriyor. Manisa halkımıza da çok ciddi zarar veriyor. İkinci olarak 188 kişiye madde bağımlılığıyla alakalı, 138 kişi alkol bağımlılığıyla alakalı, 179 kişi kumar bağımlılığıyla alakalı merkezlerimize başvurmuş. Bu da oldukça dikkat çek rakam çünkü madde bağımlılığıyla ilgili başvuranlarla, kumar bağımlılığıyla ilgili başvuranların sayısı birbirine oldukça yakın. Demek ki bütün Türkiye’de olduğu gibi Manisa’da da kumar bağımlılığı konusunda ciddiye alınması gereken önemli önlemlerin alınması gereken bir durum söz konusu” dedi. Genel Başkan Dinç açıklamasını şöyle tamamladı: "Bugün burada olmamız doğrusu Manisa’ya verdiğimiz önemi gösteriyor. Ekip olarak kalabalık bir şekilde geldik. Manisa kritik bir yer. Hem üniversitedeki nüfus anlamında gençler anlamında hem de Manisa’nın kendi nüfusu anlamında artı sanayi bölgesi olması anlamında Çok ciddi bir mekan, merkez bizim için. Bağımlılıkla alakalı verilere baktığımızda da Manisa çok çalışmamız gereken bir yer. Dolayısıyla Türkiye’nin her şehrinde Yeşilay Danışmanlık Merkezlerimiz çalışıyor. Şubelerimiz çalışıyor. Ama Manisa biraz daha yoğun çalışmamız gereken yerlerden bir tanesi. Çünkü genç nüfusumuz burada fazla. Çünkü organize sanayi bölgesinde riskli gruplarımız fazla. Çünkü Manisa özelinde bağımlılık diğer şehirlere nazaran daha büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkıyor. O yüzden Manisa’da çok daha fazla çalışmak zorundayız. Bu kadar büyük bir tehdit varken sadece bir gruba, bir ekibe, bir kuruma bırakılmaz bu iş, bütün Manisalıların bu bağımsızlık mücadelesine sahip çıkması ve bunu desteklemesi gerekiyor. Çünkü hakikaten bizim her mahalleye, her sokağa girmekle alakalı kararlılığımız var. Her sokağa her mahalleye girmemiz lazım. Çünkü bağımlılık endüstrisi her sokağa girip çocuklarımızı gençlerimizi zehirliyor. Bu destek lazım bize. Para istemiyoruz, gönüllülük istiyoruz gönüllü olarak gelsinler, destek olsunlar”