SAĞLIK
26 Kasım 2024 Salı - 16:02 Mersin’de dikişsiz ’aort kapak’ ameliyatı gerçekleştirildi Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Burak Toprak ve ekibi, bir ilke imza atarak dikişsiz aort kapak ameliyatını başarıyla gerçekleştirdi. Bu ileri cerrahi yöntem, klasik kapak değişim operasyonlarına kıyasla ameliyat süresini kısaltarak, kalp ve dolaşım sistemine binen yükü azaltıyor ve iyileşme sürecini hızlandırıyor. Özellikle yüksek risk grubundaki hastalar için büyük avantajlar sunan bu teknik, hasta konforunu artırmayı ve komplikasyonları en aza indirmeyi hedefliyor. Opr. Dr. Burak Toprak, dikişsiz aort kapak ameliyatı ile ameliyat süresini önemli ölçüde kısalttıklarını belirterek, “Kliniğimize göğüs ağrısı ve nefes darlığı şikayeti ile başvuran hastayı ileri incelemeler sonucunda kalbindeki aort kapağında ciddi darlık olduğu tespit edildi. İncelemeler sonucunda kapağın değişmesine karar verildi. Dikişsiz aort kapak ameliyatı sonrası hasta eski sağlığına kavuştu. Bu yöntemle ameliyat süresini önemli ölçüde kısaltarak hastalarımızın hem ameliyat sırasındaki risklerini azaltıyoruz hem de iyileşme süreçlerini hızlandırıyoruz. Multidisipliner ekibimizin özverili çalışmasıyla bu operasyonu başarıyla gerçekleştirdik" dedi. Başarılı bir şekilde tamamlanan operasyonun ardından, hasta stabil bir şekilde taburculuk sürecine geçti. Hasta Aytunç Karaer, hem operasyon öncesi hem de sonrası süreçte aldığı hizmetlerden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Hastane ekibinin profesyonelliği ve güler yüzlülüğü sayesinde kendimi güvende hissettim. Dr. Burak Toprak ve ekibine minnettarım” ifadelerini kullandı. Hastane Başhekim Vekili Esra İslamoğlu ise bu başarıda emeği geçen tüm ekibe teşekkürlerini sunarken, ileri teknoloji ile daha fazla hastaya umut olmaya devam edeceklerini söyledi.
26 Kasım 2024 Salı - 15:21 Yatak yaralarına dikkat çekmek için etkinlik düzenlendi Afyonkarahisar Devlet Hastanesinde uzun süre yatarak tedavi gören ve sürekli yatağa bağımlı hastalarda oluşan “yatak yaralarına” dikkat çekmek ve yarayı oluşmadan önleyebilmek adına etkinlik düzenlendi. Hastanede yapılan etkinlikte, hasta ve yakınlarının dikkatini çekmek için girişte bir stant oluşturuldu. Afiş ve balonlarla süslenen stantta, hastaneye gelen hasta ve yakınlarına bilgilendirici broşürler dağıtıldı. Opr. Dr. Hilmi Uyar tarafından etkinliğe katılan sağlık personeline ve diğer ziyaretçilere, yatağa bağımlı hastada yarayı önlemek için nasıl pozisyon verilmesi gerektiği bir maket üzerinde uygulamalı anlatıldı. Ayrıca yara oluştuğu takdirde nasıl pansuman yapılması gerektiği, küçük yaranın büyümesini engellemek için neler yapılması gerektiği anlatıldı. Etkinlik sonrası hastane yönetimi adına yapılan açıklamada, “Bilgilendirme ve eğitimler sadece bugünle sınırlı kalmıyor. 2021 yılında Afyonkarahisar Devlet Hastanesinde açılan ‘Diyabetik Ayak ve Yara Bakım Kliniği’nde basınç yaralı hasta yakınlarına eğitimler verilerek evde de bu hastaların nasıl bakılması gerektiği sürekli anlatılıyor. Klinik açıldığı günden beri 478 basınç yaralı hasta yatırılarak tedavisi sağlandı. Ayrıca poliklinikte de 450 basınç yaralı hasta muayene edildi; hastaneye yatmasına gerek olmayanlara ihtiyaç duydukları bilgiler verilip tedavisi düzenlenerek evde tedavisi sağlandı” ifadelerine yer verildi.
GAÜN Hastanesi’nde dünya diyabet günü etkinlikleri düzenlendi
15 Kasım 2024 Cuma - 13:43 GAÜN Hastanesi’nde dünya diyabet günü etkinlikleri düzenlendi Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Hastanesi’nde"14 Kasım Dünya Diyabet Günü" kapsamında diyabete farkındalık kazandırmak amaçlı bilgilendirme standı açıldı ardından ise eğitim toplantısı düzenlendi. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında, diyabet farkındalığını artırmak ve bu konuya dikkat çekmek amacıyla GAÜN Hastanesi’nde hastaneye gelen vatandaşların bilinçlendirilmesi için sağlıklı beslenme standı, ücretsiz kan şekeri ölçümü standı ve ayak sağlığı merkezi(podoloji) standı açıldı. Standa gelen vatandaşlara gerekli bilgilendirmelerin ve kan şekeri ölçümlerinin yapılmasının ardından, hastanenin seminer salonunda diyabet ile ilgili eğitim toplantısı düzenlendi. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı’nın diyabet günü ile ilgili yaptığı ortak açıklamada, “14 Kasım tarihi dünya diyabet günü olarak değerlendiriliyor. Ülkemizde kabaca her on kişiden bir kişi diyabetli. Bununda büyük kısmını tip 2 diyabet oluşturuyor. İyi tedavi edilmeyen diyabet maalesef özellikle göz, böbrek, kalp ve damarlarımıza organlarımıza zarar verebilir. Diyabeti iyi tedavi ederek, diyabetle birlikte sağlıklı yaşamayı başarmak tabii ki mümkün. Bizler de dünya diyabet gününde, diyabetli kişilerin çeşitli sorunlarını ele almaya çalışıyoruz. Obezite, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam diyabete zemin oluşturan en sık sebepler arasında yer alıyor. Bu yıl da hastanemizde hastalarımızın diyabet tedavilerini sürdürmede karşılaştıkları sorunları dinledik. Diyabetin organ hasarı yapmaması için gereken önlemleri ve diyabetle birlikte sağlıklı yaşamanın yollarını konuştuk” ifadelerine yerildi. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Erişkin Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı’nın düzenlemiş olduğu etkinlikler kapsamında diyabetle ilgili tüm merak edilenler konuşularak, diyabetli hastaların soruları yanıtlandı.
Diyabetin birçok organa zarar verebiliyor
15 Kasım 2024 Cuma - 13:18 Diyabetin birçok organa zarar verebiliyor Dünya Diyabet Günü dolayısıyla önemli bilgiler veren Endokrinoloji Uzmanı Dr. İffet Dağdelen Duran, diyabetin gözlere, böbreklere, sinirlere ve kalbe zarar verme riskini arttırdığını belirterek, “Diyabet ve kalp damar hastalıklarının dünya çapında önde gelen ölüm nedenleri arasında yer alıyor” dedi. Denizli Devlet Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Dr. İffet Dağdelen Duran, Dünya Diyabet Günü dolayısıyla Diyabet Hastalığı hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Diyabetin, gözlere, böbreklere, sinirlere ve kalbe zarar verme riskini arttırdığını belirten Endokrinoloji Uzmanı Dr. İffet Dağdelen Duran, diyabet ve kalp damar hastalıklarının dünya çapında önde gelen ölüm nedenleri arasında olduğunu söyledi. Yapılan bilimsel çalışmalara göre Türkiye’de 7 milyonun üzerinde diyabetli olduğu ve yaklaşık 3 milyon kişinin ise diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edildiğini belirtti. Uz. Dr. Duran, diyabet bir kişinin hayatının her alanını etkileyebildiğini ve sıklıkla yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu belirtti. Ayrıca IDF tarafından yürütülen yeni bir anket çalışmasının verilerine göre, diyabetle yaşayan insanların yüzde 77’sinin kaygı, depresyon veya başka bir ruh sağlığı sorunu yaşadığını, yüzde 75’i duygusal ve ruhsak iyilik halleri için daha fazla destek almak istediklerini belirtildi. Yani diyabet bakımı genellikle kan şekerlerine odaklandığını ve birçok diyabetli kişiyi bunalmış halde bıraktığı belirtiliyor. “Diyabetli insanlar birçok organa zarar verme riskini arttırır ve kanser türüyle de bağlantılıdır” Diyabetin birçok organa zarar verme riskini artırdığı gibi ayrıca bazı kanser türleriyle de bağlantılı olduğunu dile getiren Uz. Dr. Duran, “Diyabet, kan şekeri olarak da adlandırılan kan glikozu çok yüksek olduğunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Glikoz, vücudun ana enerji kaynağıdır. Vücudunuz glikoz üretebilir, ancak glikoz aynı zamanda yediğiniz yiyeceklerden de gelir. İnsülin, pankreas tarafından üretilen ve glikozun enerji için kullanılmak üzere hücrelere girmesine yardımcı olan bir hormondur. Diyabetiniz varsa, vücudunuz yeterli veya hiç insülin üretmez veya insülini düzgün şekilde kullanmaz. Glikoz daha sonra kanınızda kalır ve hücrelerinize ulaşmaz. Diyabet, birçok organa zarar verme riskini artırdığı gibi ayrıca bazı kanser türleriyle de bağlantılıdır. Diyabeti önlemek veya yönetmek için adımlar atmak, diyabetin sağlık sorunları geliştirme riskini azaltabilir” dedi. “Türkiye’de diyabetli olan insanların yarısı diyabetli olduğundan haberdar değil” Diyabetli kişilerin %90’ından fazlasında sosyoekonomik, demografik, çevresel ve genetik faktörlerden kaynaklanan tip 2 diyabet olduğunu belirten ve Uz. Dr. Duran, “Tip2 diyabet, dünya çapında sayıları hızla artan, büyük ölçüde önlenebilir ve tedavi edilebilir bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Tip 2 diyabetin artışına katkıda bulunan başlıca faktörler kentleşme, yaşlanan bir nüfus, azalan fiziksel aktivite seviyeleri, yanlış beslenme alışkanlıkları, aşırı kilo ve obezite yaygınlığının artmasıdır. Tip 1 diyabet önlenebilir değildir ancak insülin enjeksiyonları ile yönetilebilir. 2021 yılı verilerine göre 537 milyon insanın (20-79 yaş) dünya çapında diyabetle yaşadığı bilinmektedir. Diyabetlilerin yaklaşık yüzde 50’sinin teşhis edilmediği göz önüne alınınca aslında Dünyada yaşayan en az 10 kişiden 1’inin diyabetinin olduğu rahatlıkla söylenebilir. 2045 yılına gelindiğinde her 8 yetişkinden 1’i, yani yaklaşık 783 milyon kişi diyabet hastası olacak; bu da yüzde 46’lık bir artış anlamına gelecektir. Diyabetli toplam insan sayısının 2030 yılına kadar 643 milyona, 2045 yılına kadar ise 783 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalarla ülkemizde 7 milyonun üzerinde diyabetli olduğu, yaklaşık 3 milyon kişinin ise diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edilmiştir. Diyabet hastalığının görülme sıklığının obezitenin artışına paralel olarak hızla arttığı ve 20 yaş üzeri her yedi kişiden birinin diyabetli olduğu ortaya çıkmıştır” diye konuştu. “Diyabet, bir kişinin her alanını etkileyebildiği gibi de olumsuz ve bunalmış hissettirir” Duran, diyabet hastalarının ilaç tedavisinin yanında diyet ve egzersizlerine mutlaka dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayarak diyabetin iyi yönetilmesinin önemli olduğunu söyledi ve bir kişinin hayatının her alanını etkiyebildiğini ve sıklıkla yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu belirten Uz. Dr. Duran, “Diyabet, bir kişinin hayatının her alanını etkileyebilir ve sıklıkla yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Diyabetle yaşayan insanların hayatlarını iyileştirmek ve risk altında olanlarda diyabetin önlenmesi ulusal sağlık politikalarının ve tüm Dünyanın amacı olmalıdır. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nün 2024-2026 yılları arasındaki teması “Diyabet ve Yaşam Kalitesi’’ olarak belirlenmiştir. Diyabet iyi yönetildiğinde, yani; doğru bir beslenme stili, doğru karbonhidrat miktarı ve insülin eşleşmesi, doğru bazal insülin miktarı ve spor gibi etkenlerle meydana gelen olumlu yaşam şekli ile geleceğimizi koruyoruz. Diyabet bakımında kişinin yaşam kalitesine yönelik destek önceliklendirilmelidir. Diyabetli milyonlarca kişi, evde, işte ve okulda durumlarını yönetmek konusunda günlük zorluklarla karşı karşıyadır. IDF tarafından yürütülen yeni bir anket çalışması, diyabetle yaşayan insanların yüzde 77’sinin kaygı, depresyon veya başka bir ruh sağlığı sorunu yaşadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca diyabetli hastaların yüzde 75’i sağlık hizmeti sağlayıcılarından duygusal ve ruhsal iyilik halleri için daha fazla destek almak istemektedir. Diyabet bakımı genellikle yalnızca kan şekerine odaklanır ve ne yazık ki birçok diyabetli kişiyi bunalmış halde bırakır. Bu nedenle lütfen artık daha farklı bir şeyler yapalım; Bu Dünya Diyabet Gününde, yaşam kalitesini diyabet bakımının merkezine koyalım ve daha iyi bir Diyabet Hayatı için değişimi başlatalım” dedi.
Sağlıkta hiyerarşik sistem hastane yoğunluğunu azaltıyor
15 Kasım 2024 Cuma - 13:14 Sağlıkta hiyerarşik sistem hastane yoğunluğunu azaltıyor Kırıkkale’de sağlık hizmetlerinde verimliliği artırmak ve hastane yoğunluğunu azaltmak amacıyla, acil durumu olmayan vatandaşlara aile hekimlerine başvurmaları önerildi. Aile hekimlerine giden vatandaşlar da aldıkları sağlık hizmetinden memnuniyetlerini dile getirdi. Kırıkkale Valisi Mehmet Makas, Hürriyet Aile Sağlığı Merkezi’ni ziyaret ederek aile hekimleri ve vatandaşlarla bir araya geldi. Ziyareti sırasında aile hekimleriyle bir araya gelen Vali Makas, sağlık çalışanlarının taleplerini ve önerilerini dinledi. Ayrıca merkezde muayene için bulunan vatandaşlarla sohbet eden Makas, sağlık hizmetlerinden memnuniyet durumlarını sordu. Ziyaret sonrası gazetecilere açıklamalarda bulunan Vali Makas, sağlık hizmetlerinin etkinliğini artırmak için birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha aktif kullanılmasının önemine dikkat çekti. Sağlık hizmetlerinde hiyerarşik sıranın korunması gerektiğini belirten Vali Makas, "Her bir doktorumuza ayda yaklaşık 4 bin hastanın düştüğü bir merkezdeyiz. Bu hastalarımızın birinci basamağı atlayarak üst basamak sağlık merkezlerine yönelmesi yoğunluğu artırıyor. Önemli olan, yerinde ve hiyerarşik sıraya uygun şekilde hizmet almaktır" dedi. Vatandaşlara birinci basamak sağlık hizmetlerini kullanma çağrısı yapan Makas, "Lütfen acil gerektirmeyen bir hizmeti öncelikle birinci basamak sağlık hizmeti veren aile hekimlerimizden almaları gerektiği noktasında bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. İnanıyoruz ki kurulan sisteme halkımız ne kadar entegre olabilirse, inşallah bu sistem daha da ileriye taşınacak" ifadelerini kullandı. Sağlık sistemindeki dönüşüme dikkat çeken Makas, Kanuni Sultan Süleyman’ın "Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi" sözlerini hatırlatarak Türkiye’nin sağlık alanında dünyaya örnek bir model sunduğunu söyledi. Şehir hastaneleri ve devlet hastanelerinin, özel hastaneleri dahi geride bıraktığını belirten Vali Makas, "Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm Sağlık Bakanlarına, teşkilatına ve aile hekimlerimize Kırıkkale’miz adına teşekkür ediyorum" diye konuştu. Vatandaşlar da aile hekimlerinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. 83 yaşındaki Ekrem Demirhan, "Çok güzel ilgi ve alaka var. Çok memnunuz" derken, 74 yaşındaki İsmail Gören, "Aile hekimimiz bizimle çok iyi ilgileniyor. Allah razı olsun" şeklinde konuştu. Gökhan Aydın ise, "Aile hekimimiz hastanelerden bile iyi ilgileniyor" diyerek memnuniyetini ifade etti.
Sağlıkta hiyerarşik sistem hastane yoğunluğunu azaltıyor
15 Kasım 2024 Cuma - 12:56 Sağlıkta hiyerarşik sistem hastane yoğunluğunu azaltıyor Kırıkkale’de sağlık hizmetlerinde verimliliği artırmak ve hastane yoğunluğunu azaltmak amacıyla, acil durumu olmayan vatandaşlara aile hekimlerine başvurmaları önerildi. Aile hekimlerine giden vatandaşlar da aldıkları sağlık hizmetinden memnuniyetlerini dile getirdi. Kırıkkale Valisi Mehmet Makas, Hürriyet Aile Sağlığı Merkezi’ni ziyaret ederek aile hekimleri ve vatandaşlarla bir araya geldi. Ziyareti sırasında aile hekimleriyle bir araya gelen Vali Makas, sağlık çalışanlarının taleplerini ve önerilerini dinledi. Ayrıca merkezde muayene için bulunan vatandaşlarla sohbet eden Makas, sağlık hizmetlerinden memnuniyet durumlarını sordu. Gazetecilere yaptığı açıklamalarda bulunan Vali Makas, sağlık hizmetlerinin etkinliğini artırmak için birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha aktif kullanılmasının önemine dikkat çekti. Sağlık hizmetlerinde hiyerarşik sıranın korunması gerektiğini belirten Vali Makas, "Her bir doktorumuza ayda yaklaşık 4 bin hastanın düştüğü bir merkezdeyiz. Bu hastalarımızın birinci basamağı atlayarak üst basamak sağlık merkezlerine yönelmesi yoğunluğu artırıyor. Önemli olan, yerinde ve hiyerarşik sıraya uygun şekilde hizmet almaktır" dedi. Vatandaşlara birinci basamak sağlık hizmetlerini kullanma çağrısı yapan Makas, "Lütfen acil gerektirmeyen bir hizmeti öncelikle birinci basamak sağlık hizmeti veren aile hekimlerimizden almaları gerektiği noktasında bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. İnanıyoruz ki kurulan sisteme halkımız ne kadar entegre olabilirse, inşallah bu sistem daha da ileriye taşınacak" ifadelerini kullandı. Sağlık sistemindeki dönüşüme dikkat çeken Makas, Kanuni Sultan Süleyman’ın "Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi" sözlerini hatırlatarak Türkiye’nin sağlık alanında dünyaya örnek bir model sunduğunu söyledi. Şehir hastaneleri ve devlet hastanelerinin, özel hastaneleri dahi geride bıraktığını belirten Vali Makas, "Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm Sağlık Bakanlarına, teşkilatına ve aile hekimlerimize Kırıkkale’miz adına teşekkür ediyorum" diye konuştu. Vatandaşlar da aile hekimlerinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. 83 yaşındaki Ekrem Demirhan, "Çok güzel ilgi ve alaka var. Çok memnunuz," derken, 74 yaşındaki İsmail Gören, "Aile hekimimiz bizimle çok iyi ilgileniyor. Allah razı olsun" şeklinde konuştu. Gökhan Aydın ise, "Aile hekimimiz hastanelerden bile iyi ilgileniyor" diyerek memnuniyetini ifade etti.
Uzmanı uyardı: “Stres, çınlama ve işitme kaybını tetikleyebilir”
15 Kasım 2024 Cuma - 12:49 Uzmanı uyardı: “Stres, çınlama ve işitme kaybını tetikleyebilir” Stresin işitme sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini anlatan Pedakustiker Mehmet Emin Ağaç, “Stres altında olan kişilerde iç kulakta kan akışı bozulabiliyor, bu durum yalnızca işitme kaybını değil, kulak çınlaması gibi önemli bir sorunu da tetikleyebiliyor” dedi. Pedakustiker Mehmet Emin Ağaç, stresin işitme sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ve kulak çınlaması ile işitme kaybı arasındaki bağlantıyı 2. İşitme Bilinci ve Sanat Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada ele aldı. Pedakustiker Ağaç, yoğun stresin yalnızca işitme kaybına yol açmakla kalmayıp, çınlamaya da sebep olabileceğini belirterek, stresin vücuttaki kan akışını etkileyerek iç kulaktaki duyusal hücrelere zarar verebileceğini ifade etti. Bu durumun, hem işitme kaybına hem de hayat boyu kulak çınlamasına yol açabileceğini belirten Ağaç, özellikle büyük şehirlerdeki yoğun tempo, çevresel gürültü ve stresin bu tür sağlık sorunlarını daha da tetiklediğini vurguladı. “İç kulakta kan akışı bozulabiliyor” Stresin kulak üzerindeki etkilerini dile getiren Mehmet Emin Ağaç, “Stres altında olan kişilerde iç kulakta kan akışı bozulabiliyor, bu durum yalnızca işitme kaybını değil, kulak çınlaması gibi önemli bir sorunu da tetikleyebiliyor. İç kulaktaki duyusal hücreler hem işitme hem de denge için kritik öneme sahip, bu yüzden stres, iki sistemi de olumsuz etkileyip sonuçta kulak çınlamasını oluşturabilir” dedi. Stresin yol açtığı işitme kaybı ve kulak çınlamasından korunmak için ne yapmalı Kronik stresin hem işitme hem de sesi anlama sağlığını tehdit ettiğini belirten Ağaç, işitme kaybı riskini azaltmak isteyenlerin stres yönetimine önem vermesi gerektiğini ifade etti. Ağaç, bu risklerden korunmak için stres yönetiminin ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının önemine dikkat çekti. Mehmet Emin Ağaç, düzenli egzersiz, meditasyon, yeterli uyku ve sosyal destek, sakin mekân tercihi gibi stresle başa çıkma yöntemlerinin işitme ve iletişim sağlığına katkı sağlayabileceğini belirtti. Sempozyumda yaptığı açıklamada Ağaç, stresin işitme ve çınlama üzerindeki etkilerini en aza indirmek isteyenlerin, sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimseyerek daha iyi bir yaşam kalitesine ulaşabileceklerini belirtti.
Fastfood alışkanlığı diyabetin yaşını düşürüyor
15 Kasım 2024 Cuma - 12:42 Fastfood alışkanlığı diyabetin yaşını düşürüyor Acıbadem Kayseri Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Karakaş, değişen yaşam tarzının diyabet hastalığında görülme yaşını düşürdüğünü söyleyerek, “Hareketsiz yaşam tarzı ve fastfood yiyecekler gençlerde diyabete sebep oluyor” dedi. Diyabetin özünde bir damar hastalığı olduğunu ve damarların geçtiği bütün organlara etkisi olduğunu söyleyen Dr. Esra Karakaş, “Diyabet hastalığında kan şekerinin yüksekliği söz konusudur. Diyabet hastalarında pankreasın insülin üretmesinde bazı sorunlar oluşur ve kişide kan şekeri yükseliyor. Özünde diyabet bir damar hastalığıdır. Damarda dolaşan kanın fazla şekerlenmesiyle beraber ortaya çıkar. Damar çeperi iltihaplanır ve buna bağlı problemler oluşur. Sonuçta, damarın bozulmasıyla böbrekten kalbe damarın geçtiği her organda sorun ortaya çıkabilir” dedi. “Fazla kilo vücut mekanizmasını bozabiliyor” Belirtileri arasında çok su içme, çok idrara çıkma, istemsiz kilo kaybı, aşırı yemek yemeye rağmen zayıflama, ağız kuruluğu, yorgunluk, gece sık idrara çıkma, kramplar ve bulanık görme olduğunu vurgulayan Dr. Esra Karakaş, sözlerine şöyle devam etti: “Bu belirtileri fark eden kişiler özellikle kan şekerini ölçtürmek için bir uzmana başvurmalı. Diyabet maalesef ki ülkemizde çok yaygın bir hastalık. Eskiden orta yaş grubunda daha sık görüyorduk, ama son dönemde gençlerde de daha sık görülmeye başlandı. Bunun da nedeni muhtemelen artan hareketsizlik, ekran bağımlılığı ve fastfood tüketimi, daha yoğun kalorili gıdaların daha fazla tüketilmesi, bilinçsiz karbonhidrat tüketimi ve abur cubur dediğimiz içerisinde katkı maddesi olan gıdaların fazla tüketilmesi kan şekerinde orantısız yükselmeye neden oluyor. Yaşam tarzınızdaki değişiklikler, hareketsizlik gibi nedenler daha fazla kilo alınmasına ve daha fazla yağ dokusu biriktirilmesine neden oluyor. Yağ dokusu birikmesinin sonucunda da vücutta insülin direnci gibi bazı mekanizmalarda bozulmalar yaşanabiliyor.” “Aile öyküsü olmayanlarda da görünüyor” Karakaş, hastalığın normal şartlarda aile öyküsü ile daha fazla alakalı olduğunu fakat son yıllarda aileden bağımsız olarak gençlerde de sık görülmeye başlandığını söyleyerek, “İnsülin direnci zaman içerisinde kan şekerinin yükselmesine neden oluyor. Özellikle ailesinde şeker hastalığı öyküsü olan kişiler açısından daha risklidir. Ama son yıllarda ailesinde öykü olmayan kişilerde de diyabet görülme sıklığının arttığını görüyoruz. Bunun da nedeni değişen yaşam tarzı, katkı maddeli gıdaların tüketilmesi ve hareketsizlik olduğu düşünülüyor. Diyabet açısından risk gruplarına baktığımızda ailesinde diyabeti olan hastalar, kolesterol yüksekliği, hipertansiyon, polikistik over sendromu olan bireyler ve fazla kilosu olanlar daha dikkatli olmalılar. Bu etkenlerin dışında, kan şekerini yükselten ilaç kullanan hastalarda da diyabet sık görülebiliyor” diye konuştu. “Diyabetin 2 çeşidi var” Diyabetin Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki çeşit olduğunu belirten Dr. Karakaş, “Tip 2 daha sık rastlanan bir diyabet çeşidi. 30-40 yaş grubunda daha çok görüyoruz ama son yıllarda tip 2 diyabet, gençlerde de görülmeye başlandı. Tip 1 diyabet daha çok insülin eksikliğiyle giderken tip 2 diyabet daha çok insülin direnci zemininde gelişir. Tip 1 diyabetin tek tedavisi insülindir, mutlak insülin eksikliği gelişir. Tip 2 diyabette ise daha cok ilaç tedavilerini kullanmaktayız” dedi. Ailesinde diyabet olan kişilerin yanı sıra özellikle hipertansiyon, hiper lipidemi gibi hastalıkları olan kişilerde de diyabet sıklığının arttığına dikkat çeken Dr. Karakaş sözlerine şöyle devam etti: “Ayrıca belirli genetik zeminin dışında da belirli coğrafyada yaşayan kişilerde de diyabet daha sık görülebiliyor. Mesela Finlandiya’da tip 1 diyabet hastalığı daha sık gözlenirken, ülkemiz gibi obezite sıklığının da arttığı ülkelerde obezite ile beraber tip 2 diyabet daha sık gözlenmektedir. Hatta maalesef şu an Avrupa’da diyabetin en sık görüldüğü ülke durumunda. Bunun en önemli nedenlerinin başında ise değişen yaşam tarzı ile birlikte hareketsizlik ve hazır yiyeceklerin daha fazla hayatımıza girmesi ve ekmek ve hamur isi gibi yoğun karbonhidrat tüketimi geliyor.”
Karatay Belediyesi, ilçenin sağlık altyapısını güçlendirmeye devam ediyor
15 Kasım 2024 Cuma - 12:29 Karatay Belediyesi, ilçenin sağlık altyapısını güçlendirmeye devam ediyor Konya’nın merkez Karatay İlçe Belediyesi öncülüğünde Araplar Mahallesi’ne kazandırılacak ’Karatay 1. Nolu Fahriye-Yaşar Oğuz 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’nun protokolü; Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, Konya İl Sağlık Müdürü Mehmet Koç ve Hayırsever Serhan Oğuz tarafından imzalandı. Karatay Belediyesi’nin büyük çabası sayesinde özellikle son yıllarda pek çok sağlık yatırımı kazanan Karatay’a bir sağlık merkezi daha yapılacak. Bu çerçevede, Karatay Belediyesi’nin arsa tahsisiyle ilçeye kazandırılacak Karatay 1. Nolu Fahriye-Yaşar Oğuz Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’nun protokolü, Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, Konya İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Mehmet Koç ve hayırsever Serhan Oğuz tarafından imzalandı. “İlçemiz sağlıkta adeta bir üs haline geldi” Karatay Belediyesi’nde gerçekleştirilen protokol imza töreninde konuşan Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, Karatay’da aile sağlığı merkezleri, acil sağlık hizmetleri ve sağlıklı yaşam merkezleri gibi sağlık yatırımların sayısının her geçen gün arttığını ifade etti. Başkan Kılca, “İlçemizde hayata geçen sağlık yatırımlarının bir kısmı Sağlık Bakanlığımız, bir kısmını hayırsever vatandaşlarımızın katkılarıyla bir kısmını da kendi kaynaklarımızla belediye olarak hayata geçiriyoruz. Özellikle Konya Şehir Hastanesi’nin de bölgemize gelmesiyle birlikte Karatay, sağlık alanında adeta bir üs haline geldi. Bu süreçte hayırseverlerimizin de katkısı kıymetli ve büyük. Bu çerçevesinde İl Sağlık Müdürlüğümüz ve hayırseverimizin katkılarıyla Araplar Mahallemize Karatay 1. Nolu Fahriye-Yaşar Oğuz 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’nu kazandırıyoruz. Konya’mıza, Karatay’ımıza ve hemşehrilerimize uzun yıllar hizmet verecek bu sağlık yatırımımızın hayırlı olmasını diliyor; emeği geçen il sağlık müdürlüğümüze, hayırseverimize teşekkürlerimi sunuyorum” dedi. Sağlıkta Konya modelinin sıkıntısız bir şekilde çalıştığına vurgu yapan Konya İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Mehmet Koç şunları kaydetti: “İlimizde sağlık hizmetleri, özel bir modelle yürütülüyor. Bakanlığımız, belediyemiz ve hayırseverlerimizin koordinasyonuyla gerek arsa temini, gerek ek binaların yapımı gerekse diğer hizmetlerin sunumu konusunda örnek bir işbirliği içerisindeyiz. Bugün de bu örneğe yeni bir halka ekliyoruz. Araplar Mahallesi’ne yapılacak Karatay 1. Nolu Fahriye-Yaşar Oğuz 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’nun yapımını hayırseverimiz Serhan Oğuz, merkeze anne ve babasının adını vererek üstlenmiş oldu. Karatay Belediye Başkanımızın da ifade ettiği gibi ilçemizde ihtiyaç veya eksik kalmayacak şekilde Karatay için güzel bir sağlık yatırım planlaması yaptık. Bu proje de ihtiyacın ve trafiğin olduğu bir noktada, Karatay Belediyemizin arsa tahsisiyle planlandı. Bugüne kadar ilçeye kazandırılan 11 sağlık merkezinin 7 tanesinin arsa teminini üstelik en güzel ve ihtiyaç duyulan bölgelerden Karatay Belediyesi gerçekleştirdi. Belediyemiz birçok sağlık merkezinin yapımını üstlendi. Yine belediyemiz, hayırseverlerimizin yapımını üstlendiği merkezlere de önemli katkılar yaptı. Bununla da kalmayan Karatay Belediyesi, hayata geçen merkezlerin çevre düzenlemelerini de gerçekleştirdi. Dolayısıyla belediyemiz gerçekten bu alanda önemli bir hizmet gerçekleştiriyorlar. Bu vesileyle de, her projemizde daima yanımızda olan Karatay Belediye Başkanımız Hasan Kılca’ya ve hayırseverimize teşekkür ediyorum.” Konuşmaların ardından Karatay 1. Nolu Fahriye-Yaşar Oğuz 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’nun yapımı için hazırlanan protokol; Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, Konya İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Mehmet Koç ve hayırsever Serhan Oğuz tarafından imzalandı.
‘Koroner BT anjiyografi ile kalp damar hastalıkları erken teşhis edilebilir’
15 Kasım 2024 Cuma - 11:36 ‘Koroner BT anjiyografi ile kalp damar hastalıkları erken teşhis edilebilir’ Koroner arter hastalığının dünyadaki ölümlerin en sık nedeni olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Yaşan, “Çok kesitli bilgisayarlı tomografi (BT) teknolojisinin gelişmesi ve bu konuda tecrübenin artması ile birlikte, koroner BT anjiyografi kalp damar hastalıklarının tanısında kullanılabilen güvenli bir yöntem haline gelmiştir” dedi. VM Medical Park Samsun Hastanesi’nden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Yaşan, koroner BT anjiyografi hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Koroner BT anjiyografinin en önemli avantajının çok hızlı olarak yapılabilmesi olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Yaşan, “Üstelik hasta açısından son derece konforludur, hastanede yatış gerektirmemektedir. Ayrıca kalp damar duvarının değerlendirilebilmesi, kritik darlık olmasa bile damar duvarındaki yağ plaklarının içeriğini göstermesi BT anjiyografinin en önemli üstünlükleridir” ifadelerini kullandı. “Koroner BT anjiyografi 1 dakika içinde çekilebilir” Çekim sırasında hastaya otomatik enjektör ile yüksek hızda damardan (serum verilmesi için kullanılan basit damar yolu kullanılır) kontrast madde enjeksiyonu yapıldığını söyleyen Uzm. Dr. Yaşan, “Çekim süresi genellikle 1 dakikayı geçmez. Öncesinde hastanın kalp hızı yüksek değilse bir hazırlık da gerektirmeyen pratik bir yöntemdir” açıklamasında bulundu. "Risk grubunda olup şikâyeti olmayan hastalar en sık kullanılan grup” Şikâyeti olmayan ancak koroner arter hastalığı açısından risk faktörü taşıyan hastaların (sigara kullanan, şeker veya tansiyon hastalığı olan, ailesinde erken yaşta kalp krizi ya da ani ölüm olan hastalar) koroner BT anjiyografinin en sık kullanıldığı hasta grubu olduğunu belirten Uzm. Dr. Yaşan, “Düşük ve orta riskli olup atipik şikâyetleri olan hastalarda da koroner BT anjiyografi kullanımı ile kalp damar hastalığı dışlanarak gereksiz invaziv anjiyografi yapılmasının önüne geçilebilir. Daha önce koroner By-Pass ameliyatı olmuş ya da stent takılmış ve damarlarda ya da stentlerde yeniden tıkanıklık şüphesi olan düşük riskli hastalarda güvenle BT anjiyografi uygulanabilir. Kalbi besleyen koroner arterler dışında aort, damarını değerlendirmek amacıyla da kullanılabilir” diye konuştu. “Çekim sonrası bol su tüketilmeli” Çekim sonrası kullanılan kontrast maddenin dışarı atılımını kolaylaştırmak amacıyla bol su tüketilmesi gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Yaşan, “Bunun dışında kişiler normal hayatlarına devam edebilirler” şeklinde konuştu.