SAĞLIK - 28 Nisan 2024 Pazar 10:27

Doç. Dr. Solay: “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz”

A
A
A
Doç. Dr. Solay: “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz”

Etlik Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nde görev yapan Doç. Dr. Aslı Haykır Solay, kene ısırması sonucu bulaş olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bir başka insana bulaşabileceğini dile getirdi.


Uzmanlar, genellikle Mayıs ve Eylül ayları arasında ortaya çıkan ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı’nı (KKKA) insanları bulaştırabilen kenelerin, iklim değişikliği sonucu kene ısırması nedeniyle acil servise başvuran hasta sayısında artış olduğuna dikkati çekiyor.


Özellikle Çorum, Yozgat, Tokat, Sivas, Giresun, Gümüşhane, Erzincan ve Erzurum hattında kene vakalarının yoğun şekilde görüldüğünü aktaran uzmanlar, dış ortamda çalışan vatandaşları ve piknikçileri keneye karşı önlem alma konusunda uyarıyor.


Etlik Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nde görev yapan Doç. Dr. Aslı Haykır Solay, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, kenenin insan vücudundaki her yere tutunabileceğine vurgu yaparak, “Kene salyasında anestezik bir madde vardır ve bunu hissetmeyiz. Bu nedenle piknik, hayvan bakımı gibi riskli bölgelere giderken mutlaka uzun kıyafetlerin giyilmesi gerekir. Açık renkte ve vücudu örten kıyafetler giyilmeli. Mümkünse çizme değilse çorabın içerisine girecek şekilde ayakkabı giyilmeli. Riskli bölgelerde kesinlikle çıplak ayakla dolaşılmamalı. Orada bulunulan süre içerisinde koruyucu kıyafetler bulunacak ve zaman zaman da vücut kene var mı yok mu diye kontrol edilecek” diye konuştu.


Riskli bölgelerden uzaklaştıktan sonra vücudun kontrol edilmesi gerektiğini belirten Solay, “Kene tespit ettiysek eğer ve vücudumuza tutunmamışsa kapalı bir kutuya koyup bertarafı sağlanmalı. Vücudumuzda kene görürsek kesinlikle elle çıkarmıyoruz. Başından tutularak çıkarılması lazım çünkü elle tutulduğu zaman kenenin parçalanma ihtimali var ve virüsü dışarı çıkarma ihtimali var” açıklamasında bulundu.


Kene ısırması sonucu KKKA virüsünün ateş, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal, yaygın kas ağrıları ve kanama gibi belirtiler gösterdiğini söyleyen Solay, “Belirtilerin hepsinin birden olmasına gerek yok. Riskli teması olan ya da hasta bir kişiyle temas öyküsü olan bireyde bu belirtilerden herhangi birinin olması halinde mutlaka doktora başvurmalıdır. Kene tutması sonrası bu belirtileri ortalama 1 ila 3 günde bekleriz. Hastadan hastaya bulaştığında ise 5 ila 6 gündür ama bu süre 14 güne kadar uzayabilir. O yüzden bu hastaları 14 gün boyunca takip etmemiz lazım” dedi.


Kene ısırması sonrası virüsün kan ve vücut sıvılarına temas yoluyla bulaştığına dikkati çeken Solay, şu uyarılarda bulundu:


“Solunum yoluyla bulaş net olarak kanıtlanmamıştır ama kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz. Bu nedenle hasta kişilerin çıktılarına temas etmemek lazım. Bu şekilde bulaşan vakalar var. Hastalık geçildikten sonra virüs idrar yoluyla atılım 6 hafta devam etmekte bu nedenle hastaların kıyafetleri dezenfekte edilmeli, düzgün temizlenmeli. Girdiği tuvalet ayrı olmalı ve çamaşır suyuyla yıkanmalı.”



Doç. Dr. Solay: “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Anneler Günü’nde herkes annesini hatırlarken o oğlunu özlüyor Trabzon’un Maçka ilçesinde terör örgütü mensupları tarafından 11 Ağustos 2017 tarihinde evinin önünde teröristlerce şehit edilen 15 yaşındaki Eren Bülbül’ün annesi Ayşe Bülbül, 6 yıldır Anneler Günü’nü hüzünlü geçiriyor. Son 6 yılda Anneler Günü’nü Eren’siz geçiren Ayşe Bülbül, yarasının kabuk bağlamadığını aksine sürekli kanadığını belirterek, "Eren evimizin üst tarafına çıkar eline ne çiçek gelirse toplardı. Gecekonduda önüme diz çökerek ‘Annem ne iyi çiçeklere layıksın ama biliyorsunuz ki benim param yok kırdan bayırdan çiçekler topladım getirdim’ derdi. O kirli ellerinden sarılıp öperdim. O çiçekleri özledim” dedi. Trabzon’un Maçka ilçesi Köprüyanı Mahallesi’nde 11 Ağustos 2017 tarihinde terör örgütü mensuplarının hırsızlık için girdiği evlerini güvenlik güçlerine göstermek için giderken açılan ateş sonucu Astsubay Başçavuş Ferhat Gedik ile birlikte şehit olan 15 yaşındaki Eren Bülbül’ün annesi Ayşe Bülbül, Anneler Günü’nü hüzünlü geçiriyor. Oğlu Eren Bülbül’ün mezarı başında duygusal anlar yaşayan Ayşe Bülbül, “Benim evladım daha çocuktu. Oğlumun okula gitmesi, karne günü, Anneler Günü, doğum günü bunlar Eren şehit edildikten sonra hep anılma gününe döndü. O günler benim için hep buruk geçiyor. Bir anne için o kadar zor ki. Ama bilmeyen bir anne zor anlar. Bu acı ve hüzün bunlar dile getirilecek şeyler değil ama yapacak bir şey yok” diye konuştu. “Bu özel günlerde yıkılıyoruz, üzülüyoruz” Tüm şehit annelerinin Anneler Günü’nü kutladığını ifade eden Ayşe Bülbül, “Benim evlatlarımın demir 1 lirası yoktu cebinde. Cebinde para olmayan bir evlattan anne o gün nasıl çiçek beklesin. Benim evlatlarım özellikle de Eren evimizin üst tarafına çıkar eline ne çiçek gelirse toplardı. Gecekonduda önüme diz çökerek ‘Annem ne iyi çiçeklere layıksın ama biliyorsunuz ki benim param yok kırdan bayırdan çiçekler topladım getirdim’ derdi. O kirli ellerinden sarılıp öperdim. O çiçekleri özledim. Çiçeğini verdikten sonra işine tekrar dönerdi. Bu özel günlerde yıkılıyoruz, üzülüyoruz. Tüm şehit annelerinin bu gününü kutluyorum. Hepsinin ellerinden, yanaklarından öpüyorum” ifadelerini kullandı.
Artvin Huzurevinde evlenen çift ikinci baharlarını yaşıyor Artvin’in Şavşat ilçesinde bulunan Naime-İsmail Yılmaz Huzurevinde kalan Nazım Kartal (70) ve Gülfidan Türk (76) çifti dünya evine girdi. Çift için huzurevinde nikah töreni düzenlendi. Nikahları kıyılan yaşlı çift "Sevginin yaşı olmaz” dedi. Şavşat ilçesinde bulunan Naime-İsmail Yılmaz Huzurevi sakinlerinden Nazım Kartal ve Gülfidan Türk hayatlarını birleştirme kararı aldı. Huzurevinde tanışan çiftin nikah töreni de huzurevinde gerçekleşti. Nikah töreni öncesi gelin huzur evinde bulunduğu odasından ilçeye özgü adetlerle çıkartıldı. Davul zurna eşliğinde gerçekleşen gelin alma merasiminde huzurevi çalışanları gelini odasından çıkartmadan önce kapıyı tuttu. Bahşiş aldıktan sonra gelinin odadan çıkmasına izin verdiler. Çiftin nikahları ilçe müftüsü Furkan Avcı tarafından kıyılırken, nikah şahitleri ise Kaymakamı Kübra Sivaslıoğlu, Aile Sosyal Hizmetler Artvin İl Müdürü Şentürk Ağırbaş ve Huzurevi Müdürü Mehmet Oylum oldu. Yaşlı çiftin bu özel gününe ise huzurevi sakinleri ve çalışanlar tanıklık etti. Kaymakam Kübra Sivaslıoğlu, çifte evlilik cüzdanlarını teslim ederek mutluluklar diledi. Evlilik sürecini anlatan Nazım Kartal,” daha önceden huzur evinden kendisini tanıyordum. Kendisine evlenmek istediğimi bahsettim. Oda düşüneyim dedi. Düşündükten sonra olur dedi. Bu diyaloğu devam ettirdikten sonra. Kendi aramızda karar verdik. Müftülüğe müracaat ederek. Kurumumuzda bize destek oldu, yardım etti. Yeni hayatımızı böyle gerçekleşti inşallah hayırlı uğurlu olur” ifadelerini kullandı.
İstanbul Geçmişten Günümüze Psikoloji etkinliği 10 Mayıs Psikologlar Günü’nünde geleceğin psikologlarını bir araya getirdi Yakın Doğu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü ve Öğrenci Dekanlığı iş birliğinde 10 Mayıs Psikologlar Günü’nde düzenlenen etkinlikte, “Geçmişten Günümüze Psikoloji” pek çok açıdan ele alındı. Türkçe ve İngilizce olarak, Büyük Kütüphane Salonu’nda düzenlenen etkinlik, yoğun bir katılımla gerçekleşti. Etkinlikte; psikoloji tarihi ve günümüze kadar olan evrimini, temel kavramları, önde gelen isimleri ve önemli teorileri içeren konular ele alındı. Tüm gün süren etkinliğin Türkçe oturumunda Uzm. Psikolog Ülkem Karakaş, Psikiyatrist Dr. Zeki Öznaçar, Doç. Dr. Meryem Karaaziz, Dr. Bingül Harmancı, Uzm. Psikolog Bade Yaya, Doç. Dr. Hande Çelikay yer aldı. İngilizce oturumda ise Doç. Dr. Ezgi Ulu, Yrd. Doç. Dr. Ayşe Buran, Yrd. Doç. Dr. Gloria Manyeruke, Uzm. Psikolog Noora Rahmani ve Uzm. Psikolog Nesrin Cambaz sunumlarıyla yer aldı. Moderatörlüğünü Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Fahriye Balkır’ın üstlendiği etkinliğin açılış konuşmasını Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Efdal Özkulgerçekleştirdi. Farklı disiplinlerden uzmanlar psikolojiyi her yönüyle ele aldı Türkçe oturumda, Uzm. Psikolog Ülkem Karakaş, psikolojinin doğuşunu ve gelişim sürecini ele aldı. Psikiyatrist Dr. Zeki Öznacar psikanalitik psikoterapide tekrarlama zorlantısını incelerken, Doç. Dr. Meryem Karaaziz, Carl Gustav Jung’un kuramı olan Analitik Psikoloji’yi açıkladı. Dr. Bingül Subaşı günümüzde çağdaş psikolojinin uygulamalı ve deneysel alanlarını ele aldı. Uzman Psikolog Bade Yaya ise bilişsel davranışçı terapilerin üçüncü kuşak yaklaşımlarını ve terapi süreçlerini anlattı. Doç. Dr. Hande Çelikay, De Shazer ve Berg’in öncüsü olduğu Çözüm Odaklı Terapi’nin varsayımlarını, kuramını ve uygulama tekniklerini paylaştı. İki dilde etkinliklerle birçok konu ele alındı İngilizce Psikoloji Bölümü tarafından İngilizce olarak gerçekleşen oturumda ise; Doç. Dr. Ezgi Ulu çocuk terapisinde yenilikçi yaklaşımları ele aldı. Uzm. Psikolog Noora Rahmani ergenlik dönemini ve yaşanan karmaşaları anlattı. Yrd. Doç. Dr. Ayşe Buran, psikolojide teknoloji kullanımını hakkında bilgiler verirken Uzm. Psikolog Nesrin Cambaz, belirli bir bozukluğa odaklanmak yerine, farklı bozuklukları etkileyen ortak süreçleri ve özellikleri anlattı. Yrd. Doç. Dr. Gloria Manyeruke ise yapay zekanın psikolojide kullanımının artı ve eksi yönlerini ele aldı. Tüm oturumlar, soru-cevap bölümü ile son buldu. Öğrencilerimize geniş bir perspektif sunmayı amaçladık Yakın Doğu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türkçe Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Meryem Karaaziz, “Psikoloji bilimi, insan zihninin karmaşıklığını ve davranışlarının çeşitliliğini anlamaya yönelik derin bir çaba içerisinde. Psikologlar, insanların zihinsel sağlığına, duygusal refahına ve ilişkilerine yönelik destek sunarlar. Bu, bireylerin daha sağlıklı ve tatmin edici bir yaşam sürmelerine yardımcı olurken, toplumun genel refahını da artırır. Düzenlediğimiz bu etkinlikle öğrencilerimize bu kavrayışı güçlendirecek geniş bir perspektif sunmayı amaçladık” dedi. Fen-Edebiyat Fakültesi İngilizce Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Doç. Dr. Ezgi Ulu ise psikologların sadece yetişkinler açısından değil çocukların ruhsal olarak sağlıklı gelişiminde önemli bir rol oynadıklarını vurgulayarak, “Çocukluk; fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal alanlarda birçok gelişim sürecini içerir. Bu süreçte; genetiğe, öğrenmeye ya da çevresel faktöre bağlı bazı psikolojik problemler yaşanabilir. Çocuğa, sorunlarıyla baş etme sürecinde psikolog olarak birçok farklı terapi yöntemiyle yardımcı olabiliriz. Bilişsel davranışçı terapi, oyun terapisi, sanat terapisi, hayvan destekli terapi bunlardan sadece bazılarıdır” bilgilerini verdi. Prof. Dr. Ali Efdal Özkul: “Psikologlara olan ihtiyaç, toplum içerisinde normalleşmeli” Etkinliğin açılışında konuşan Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Efdal Özkul, “Psikologların toplum sağlığında oynadığı kritik rolü vurgulamak, onların mesleklerini yaparken dikkat etmeleri gereken konuları tartışmak ve psikoloji eğitiminin önemini anlamak için bu etkinlik gerçekten değerli bir fırsat” dedi. Psikologların, mesleklerini yaparken bir dizi önemli sorumluluğa uymaları gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Ali Efdal Özkul, mesleki etik kurallara vurgu yaptı. Hasta gizliliğinin psikolojik tedavi sürecinin en önemli etik ilkesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özkul, “Psikologlar, her bir bireyin benzersiz ihtiyaçlarını anlayarak, her birine kişiselleştirilmiş bir yaklaşım sunmalıdır” dedi. Yakın Doğu Üniversitesi’nde eğitim alan psikolog adaylarına, teorik bilginin yanında pratik beceriler kazanmaları için gereken ortamı sağladıklarını söyleyen Prof. Dr. Ali Efdal Özkul, “Bu etkinlik, geleceğin psikologları ile tecrübeli meslek profesyonellerini bir araya getirmesi açısından da son derece önemliydi. Etkinliğimize katkı sunan tüm katılımcılara teşekkür ediyorum. 10 Mayıs Psikologlar Günü kutlu olsun” dedi.
Bingöl Gündüz evde anne, akşam vatan nöbetinde Bingöl’de yaşayan 4 çocuk annesi Erdem Feyzi, 8 yıldır güvenlik koruculuğu yapıyor. Hem çocuklarını büyüten hem de vatan nöbeti tutan anne Erdem Feyzi, “Evde çocuklarımın başındayım, sonra görev başına geliyorum. Çocuklarımı sevdiğim kadar vatanımı da seviyorum” dedi. Bingöl’de yaşayan 34 yaşındaki 4 çocuk annesi Erdem Feyzi, 8 yıl önce başladığı güvenlik koruculuğu görevini ilk günkü sevdayla icra etmeye devam ediyor. Bingöl İl Jandarma Komutanlığı Ekinyolu Karakoluna bağlı olarak güvenlik koruculuğunu yapan anne Erdem Feyzi, nöbete gelmeden önce hem ev işlerini yapıyor hem de çocuklarıyla ilgileniyor. Evde çocuklarının yemeğinden ödevlerine kadar her şeyleriyle ilgilenen anne Erdem Feyzi, belirli periyotlarda karakola gelerek üniformasını giyip, ardından nöbet kulübesine gidiyor. ’’Asker, polis, güvenlik korucusu olmadan olmaz’’ Küçük yaşlarda terör olaylarından dolayı hem köylerinde hem de yakın akrabalarından şehit verdiklerini belirten Erdem Feyzi, yaşanan olaylardan sonra korucu olmaya karar verdiğini söyledi. Anne Erdem Feyzi, ’’Çok ufak yaşlardaydım, terör vardı. Hiçbirimiz çok rahat bir şekilde dışarı çıkamazdık. Köyümüzde şehitlerimiz çok oldu, vardı. Kuzen tarafından şehit verdik. O dönemlerde sürekli bunu düşünüyordum; askerlerimiz, polisimiz, güvenlik korucularımız olmadan olmuyor” diye konuştu. Eşinin de kendisine her zaman destek verdiğini aktaran anne Erdem Feyzi, ’’8 yıl önce müracaatta bulundum, köy korucusu olarak kabul edildim. 8 yıldır bu mesleği yapıyorum, nöbetlerime gidip geliyorum. 4 çocuk annesi olarak çocuklarıma nasıl şefkatle, sevgiyle bakıyorsam aynı şekilde vatanıma, milletime hizmet ediyorum. Evde çocuklarımın başındayım, sonra görev başına geliyorum. Çocuklarımı sevdiğim kadar vatanımı da seviyorum” şeklinde konuştu.