SAĞLIK - 15 Kasım 2024 Cuma 11:36

‘Koroner BT anjiyografi ile kalp damar hastalıkları erken teşhis edilebilir’

A
A
A
‘Koroner BT anjiyografi ile kalp damar hastalıkları erken teşhis edilebilir’

Koroner arter hastalığının dünyadaki ölümlerin en sık nedeni olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Yaşan, “Çok kesitli bilgisayarlı tomografi (BT) teknolojisinin gelişmesi ve bu konuda tecrübenin artması ile birlikte, koroner BT anjiyografi kalp damar hastalıklarının tanısında kullanılabilen güvenli bir yöntem haline gelmiştir” dedi.


VM Medical Park Samsun Hastanesi’nden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Yaşan, koroner BT anjiyografi hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Koroner BT anjiyografinin en önemli avantajının çok hızlı olarak yapılabilmesi olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Yaşan, “Üstelik hasta açısından son derece konforludur, hastanede yatış gerektirmemektedir. Ayrıca kalp damar duvarının değerlendirilebilmesi, kritik darlık olmasa bile damar duvarındaki yağ plaklarının içeriğini göstermesi BT anjiyografinin en önemli üstünlükleridir” ifadelerini kullandı.



“Koroner BT anjiyografi 1 dakika içinde çekilebilir”


Çekim sırasında hastaya otomatik enjektör ile yüksek hızda damardan (serum verilmesi için kullanılan basit damar yolu kullanılır) kontrast madde enjeksiyonu yapıldığını söyleyen Uzm. Dr. Yaşan, “Çekim süresi genellikle 1 dakikayı geçmez. Öncesinde hastanın kalp hızı yüksek değilse bir hazırlık da gerektirmeyen pratik bir yöntemdir” açıklamasında bulundu.



"Risk grubunda olup şikâyeti olmayan hastalar en sık kullanılan grup”


Şikâyeti olmayan ancak koroner arter hastalığı açısından risk faktörü taşıyan hastaların (sigara kullanan, şeker veya tansiyon hastalığı olan, ailesinde erken yaşta kalp krizi ya da ani ölüm olan hastalar) koroner BT anjiyografinin en sık kullanıldığı hasta grubu olduğunu belirten Uzm. Dr. Yaşan, “Düşük ve orta riskli olup atipik şikâyetleri olan hastalarda da koroner BT anjiyografi kullanımı ile kalp damar hastalığı dışlanarak gereksiz invaziv anjiyografi yapılmasının önüne geçilebilir. Daha önce koroner By-Pass ameliyatı olmuş ya da stent takılmış ve damarlarda ya da stentlerde yeniden tıkanıklık şüphesi olan düşük riskli hastalarda güvenle BT anjiyografi uygulanabilir. Kalbi besleyen koroner arterler dışında aort, damarını değerlendirmek amacıyla da kullanılabilir” diye konuştu.



“Çekim sonrası bol su tüketilmeli”


Çekim sonrası kullanılan kontrast maddenin dışarı atılımını kolaylaştırmak amacıyla bol su tüketilmesi gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Yaşan, “Bunun dışında kişiler normal hayatlarına devam edebilirler” şeklinde konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Diyabetin birçok organa zarar verebiliyor Dünya Diyabet Günü dolayısıyla önemli bilgiler veren Endokrinoloji Uzmanı Dr. İffet Dağdelen Duran, diyabetin gözlere, böbreklere, sinirlere ve kalbe zarar verme riskini arttırdığını belirterek, “Diyabet ve kalp damar hastalıklarının dünya çapında önde gelen ölüm nedenleri arasında yer alıyor” dedi. Denizli Devlet Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Dr. İffet Dağdelen Duran, Dünya Diyabet Günü dolayısıyla Diyabet Hastalığı hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Diyabetin, gözlere, böbreklere, sinirlere ve kalbe zarar verme riskini arttırdığını belirten Endokrinoloji Uzmanı Dr. İffet Dağdelen Duran, diyabet ve kalp damar hastalıklarının dünya çapında önde gelen ölüm nedenleri arasında olduğunu söyledi. Yapılan bilimsel çalışmalara göre Türkiye’de 7 milyonun üzerinde diyabetli olduğu ve yaklaşık 3 milyon kişinin ise diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edildiğini belirtti. Uz. Dr. Duran, diyabet bir kişinin hayatının her alanını etkileyebildiğini ve sıklıkla yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu belirtti. Ayrıca IDF tarafından yürütülen yeni bir anket çalışmasının verilerine göre, diyabetle yaşayan insanların yüzde 77’sinin kaygı, depresyon veya başka bir ruh sağlığı sorunu yaşadığını, yüzde 75’i duygusal ve ruhsak iyilik halleri için daha fazla destek almak istediklerini belirtildi. Yani diyabet bakımı genellikle kan şekerlerine odaklandığını ve birçok diyabetli kişiyi bunalmış halde bıraktığı belirtiliyor. “Diyabetli insanlar birçok organa zarar verme riskini arttırır ve kanser türüyle de bağlantılıdır” Diyabetin birçok organa zarar verme riskini artırdığı gibi ayrıca bazı kanser türleriyle de bağlantılı olduğunu dile getiren Uz. Dr. Duran, “Diyabet, kan şekeri olarak da adlandırılan kan glikozu çok yüksek olduğunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Glikoz, vücudun ana enerji kaynağıdır. Vücudunuz glikoz üretebilir, ancak glikoz aynı zamanda yediğiniz yiyeceklerden de gelir. İnsülin, pankreas tarafından üretilen ve glikozun enerji için kullanılmak üzere hücrelere girmesine yardımcı olan bir hormondur. Diyabetiniz varsa, vücudunuz yeterli veya hiç insülin üretmez veya insülini düzgün şekilde kullanmaz. Glikoz daha sonra kanınızda kalır ve hücrelerinize ulaşmaz. Diyabet, birçok organa zarar verme riskini artırdığı gibi ayrıca bazı kanser türleriyle de bağlantılıdır. Diyabeti önlemek veya yönetmek için adımlar atmak, diyabetin sağlık sorunları geliştirme riskini azaltabilir” dedi. “Türkiye’de diyabetli olan insanların yarısı diyabetli olduğundan haberdar değil” Diyabetli kişilerin %90’ından fazlasında sosyoekonomik, demografik, çevresel ve genetik faktörlerden kaynaklanan tip 2 diyabet olduğunu belirten ve Uz. Dr. Duran, “Tip2 diyabet, dünya çapında sayıları hızla artan, büyük ölçüde önlenebilir ve tedavi edilebilir bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Tip 2 diyabetin artışına katkıda bulunan başlıca faktörler kentleşme, yaşlanan bir nüfus, azalan fiziksel aktivite seviyeleri, yanlış beslenme alışkanlıkları, aşırı kilo ve obezite yaygınlığının artmasıdır. Tip 1 diyabet önlenebilir değildir ancak insülin enjeksiyonları ile yönetilebilir. 2021 yılı verilerine göre 537 milyon insanın (20-79 yaş) dünya çapında diyabetle yaşadığı bilinmektedir. Diyabetlilerin yaklaşık yüzde 50’sinin teşhis edilmediği göz önüne alınınca aslında Dünyada yaşayan en az 10 kişiden 1’inin diyabetinin olduğu rahatlıkla söylenebilir. 2045 yılına gelindiğinde her 8 yetişkinden 1’i, yani yaklaşık 783 milyon kişi diyabet hastası olacak; bu da yüzde 46’lık bir artış anlamına gelecektir. Diyabetli toplam insan sayısının 2030 yılına kadar 643 milyona, 2045 yılına kadar ise 783 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalarla ülkemizde 7 milyonun üzerinde diyabetli olduğu, yaklaşık 3 milyon kişinin ise diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edilmiştir. Diyabet hastalığının görülme sıklığının obezitenin artışına paralel olarak hızla arttığı ve 20 yaş üzeri her yedi kişiden birinin diyabetli olduğu ortaya çıkmıştır” diye konuştu. “Diyabet, bir kişinin her alanını etkileyebildiği gibi de olumsuz ve bunalmış hissettirir” Duran, diyabet hastalarının ilaç tedavisinin yanında diyet ve egzersizlerine mutlaka dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayarak diyabetin iyi yönetilmesinin önemli olduğunu söyledi ve bir kişinin hayatının her alanını etkiyebildiğini ve sıklıkla yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu belirten Uz. Dr. Duran, “Diyabet, bir kişinin hayatının her alanını etkileyebilir ve sıklıkla yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Diyabetle yaşayan insanların hayatlarını iyileştirmek ve risk altında olanlarda diyabetin önlenmesi ulusal sağlık politikalarının ve tüm Dünyanın amacı olmalıdır. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nün 2024-2026 yılları arasındaki teması “Diyabet ve Yaşam Kalitesi’’ olarak belirlenmiştir. Diyabet iyi yönetildiğinde, yani; doğru bir beslenme stili, doğru karbonhidrat miktarı ve insülin eşleşmesi, doğru bazal insülin miktarı ve spor gibi etkenlerle meydana gelen olumlu yaşam şekli ile geleceğimizi koruyoruz. Diyabet bakımında kişinin yaşam kalitesine yönelik destek önceliklendirilmelidir. Diyabetli milyonlarca kişi, evde, işte ve okulda durumlarını yönetmek konusunda günlük zorluklarla karşı karşıyadır. IDF tarafından yürütülen yeni bir anket çalışması, diyabetle yaşayan insanların yüzde 77’sinin kaygı, depresyon veya başka bir ruh sağlığı sorunu yaşadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca diyabetli hastaların yüzde 75’i sağlık hizmeti sağlayıcılarından duygusal ve ruhsal iyilik halleri için daha fazla destek almak istemektedir. Diyabet bakımı genellikle yalnızca kan şekerine odaklanır ve ne yazık ki birçok diyabetli kişiyi bunalmış halde bırakır. Bu nedenle lütfen artık daha farklı bir şeyler yapalım; Bu Dünya Diyabet Gününde, yaşam kalitesini diyabet bakımının merkezine koyalım ve daha iyi bir Diyabet Hayatı için değişimi başlatalım” dedi.