SAĞLIK
Mersin’de dikişsiz ’aort kapak’ ameliyatı gerçekleştirildi 26 Kasım 2024 Salı - 16:02:57 Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Burak Toprak ve ekibi, bir ilke imza atarak dikişsiz aort kapak ameliyatını başarıyla gerçekleştirdi. Bu ileri cerrahi yöntem, klasik kapak değişim operasyonlarına kıyasla ameliyat süresini kısaltarak, kalp ve dolaşım sistemine binen yükü azaltıyor ve iyileşme sürecini hızlandırıyor. Özellikle yüksek risk grubundaki hastalar için büyük avantajlar sunan bu teknik, hasta konforunu artırmayı ve komplikasyonları en aza indirmeyi hedefliyor. Opr. Dr. Burak Toprak, dikişsiz aort kapak ameliyatı ile ameliyat süresini önemli ölçüde kısalttıklarını belirterek, “Kliniğimize göğüs ağrısı ve nefes darlığı şikayeti ile başvuran hastayı ileri incelemeler sonucunda kalbindeki aort kapağında ciddi darlık olduğu tespit edildi. İncelemeler sonucunda kapağın değişmesine karar verildi. Dikişsiz aort kapak ameliyatı sonrası hasta eski sağlığına kavuştu. Bu yöntemle ameliyat süresini önemli ölçüde kısaltarak hastalarımızın hem ameliyat sırasındaki risklerini azaltıyoruz hem de iyileşme süreçlerini hızlandırıyoruz. Multidisipliner ekibimizin özverili çalışmasıyla bu operasyonu başarıyla gerçekleştirdik" dedi. Başarılı bir şekilde tamamlanan operasyonun ardından, hasta stabil bir şekilde taburculuk sürecine geçti. Hasta Aytunç Karaer, hem operasyon öncesi hem de sonrası süreçte aldığı hizmetlerden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Hastane ekibinin profesyonelliği ve güler yüzlülüğü sayesinde kendimi güvende hissettim. Dr. Burak Toprak ve ekibine minnettarım” ifadelerini kullandı. Hastane Başhekim Vekili Esra İslamoğlu ise bu başarıda emeği geçen tüm ekibe teşekkürlerini sunarken, ileri teknoloji ile daha fazla hastaya umut olmaya devam edeceklerini söyledi.
26 Kasım 2024 Salı - 15:21 Yatak yaralarına dikkat çekmek için etkinlik düzenlendi Afyonkarahisar Devlet Hastanesinde uzun süre yatarak tedavi gören ve sürekli yatağa bağımlı hastalarda oluşan “yatak yaralarına” dikkat çekmek ve yarayı oluşmadan önleyebilmek adına etkinlik düzenlendi. Hastanede yapılan etkinlikte, hasta ve yakınlarının dikkatini çekmek için girişte bir stant oluşturuldu. Afiş ve balonlarla süslenen stantta, hastaneye gelen hasta ve yakınlarına bilgilendirici broşürler dağıtıldı. Opr. Dr. Hilmi Uyar tarafından etkinliğe katılan sağlık personeline ve diğer ziyaretçilere, yatağa bağımlı hastada yarayı önlemek için nasıl pozisyon verilmesi gerektiği bir maket üzerinde uygulamalı anlatıldı. Ayrıca yara oluştuğu takdirde nasıl pansuman yapılması gerektiği, küçük yaranın büyümesini engellemek için neler yapılması gerektiği anlatıldı. Etkinlik sonrası hastane yönetimi adına yapılan açıklamada, “Bilgilendirme ve eğitimler sadece bugünle sınırlı kalmıyor. 2021 yılında Afyonkarahisar Devlet Hastanesinde açılan ‘Diyabetik Ayak ve Yara Bakım Kliniği’nde basınç yaralı hasta yakınlarına eğitimler verilerek evde de bu hastaların nasıl bakılması gerektiği sürekli anlatılıyor. Klinik açıldığı günden beri 478 basınç yaralı hasta yatırılarak tedavisi sağlandı. Ayrıca poliklinikte de 450 basınç yaralı hasta muayene edildi; hastaneye yatmasına gerek olmayanlara ihtiyaç duydukları bilgiler verilip tedavisi düzenlenerek evde tedavisi sağlandı” ifadelerine yer verildi.
Kış ayları öncesinde saç dökülmesine dikkat
18 Kasım 2024 Pazartesi - 00:22 Kış ayları öncesinde saç dökülmesine dikkat Soğuk kış aylarında takılan bere ve şapkalar ile saçlar daha fazla yıpranırken, uzmanlar saç dökülmelerine karşı saç kökünü havalandırmanın ve bakımın önemine dikkat çekiyor. Doğu Karadeniz’de gece ve sabah saatlerinde soğuk hava etkisini gösterirken uzmanlar az bir süre kalan kış ayları öncesinde saç bakımına dikkat çekti. Özellikle şapka ve bere gibi aksesuarlar soğuktan korumak için önem taşırken, kafada uzun süre bulundurulması durumunda saç köklerine ve saçlara zarar verebiliyor. Bu nedenlerle saç dökülmeleri kış aylarında ciddi oranlara ulaşırken, uzmanlar soğuk havalarda saç bakımının önemine dikkat çekiyor. “Mevsim geçişlerinde daha çok artıyor” Saçların kuruyup nemsiz kaldığını ifade eden uzmanlar şu bilgilere yer verdi: “Saç dökülmesi genetik olan, hormon bozukluğundan ve vitamin eksikliğinden olan bir şey. Tabi ki mevsim geçişlerinde bunlar daha çok artıyor. Bunun sebeplerin arasında; bere takılması, saçların kuruması, yıpranması ve insanların saçlarına bakım yaptırmaması yer alıyor. Normalde bir insanın saçı yüzde 50 dökülecekse, mevsim geçişlerinde bu oran yüzde 80’e ulaşabiliyor. Bu da özellikle saçların kuru ve nemsiz olmasından kaynaklanıyor. Saçın bir ‘ph’ oranı var. Bu saçın asitlik oranı. Burada ph cetveline göre rakamın 4,5 ila 5,5 arası olması lazım. Bu oran 7,5 ila 8,5 oranlarına çıktığında saçlar, yıpranmalara ve kopmalara maruz kalıyor. Bu oranın bu kadar yükselmemesi için saçlara keratin bakımı, keratin botoks bakımı, nem bakımı uygulanabilir ve bu sorunlar engellenebilir. Vatandaşlar, mevsim geçişlerinde bere kullandıkları için de saçlarının yıpranmasına ve kopmasına sebep olabiliyorlar. İnsanlarımız saç kestirmeyi, saçı yıkatmayı saç bakımı sanıyorlar. Aslında böyle bir şey yok. Gün içinde 3 öğün nasıl karnımız acıkıyorsa saçımızın da karnı acıkıyor. Bunun protein bakımı, nem bakımı, yıkaması gibi birçok kısmı var. Genellikle vatandaşlar evlerinde sülfatlı, silikonlu, parabenli şampuanlar kullandıkları için bu konuda sorun yaşayabiliyorlar. Genellikle her şampuanın içinde sülfat ve paraben var. Bu da saçın kurumasına sebep oluyor. Vatandaşlarımız sülfatsız ve parabensiz şampuanlar kullandıklarında saçlarının daha az kurumasını sağlarlar dökülmesini azaltabilirler.”
Tepebaşı’nda diyabet paneli
17 Kasım 2024 Pazar - 18:38 Tepebaşı’nda diyabet paneli Tepebaşı Belediyesi ve Tepebaşı Sağlıklı Kent Konseyi iş birliğinde ’Diyabete Karşı Sağlıklı Şehir Hareketi’ çerçevesinde panel gerçekleştirildi. Tepebaşı Belediyesi ve Tepebaşı Sağlıklı Kent Konseyi iş birliği ile Dünya Diyabet Günü dolayısıyla ’Sağlıklı Kentte Öncü Diyabete Karşı Güçlü Tepebaşı’ sloganıyla diyabete dikkat çekmek amacıyla panel düzenlendi. Vecihi Hürkuş Havacılık ve Teknoloji Parkı’nda gerçekleştirilen ’Diyabete Karşı Sağlıklı Şehir Hareketi’ konulu panele meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Etkinliğe katılan çocukların yaptıkları resimler ve hazırladıkları notlar diyabet ağacına asıldı Tepebaşı Sağlıklı Kent Konseyi Başkanı Canan Adlım ve Tabipler Odası Başkanı Dr. Nesrin Ekici’nin açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Tepebaşı Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü Dr. Aslı Turla Ünügür’ün yaptığı panele geçildi. Panelde Prof. Dr. Birgül Kırel, ’Tip 1 Diyabet’, Dr. Öğr. Üyesi A. Toygar Kalkan, ’Tip 2 Diyabet’, Uzm. Dyt. Bengisu Özer, ’Tip 1 Diyabette Beslenme’, Dr. Öğr. Üyesi Hakan Uysal, ’Diyabetik Ayak’, Dr. Melis Danışman Sonkurt, ’Diyabetle Mücadelede Ruhsal Zorluklar’ ve Melek Kesikbaş ise ’Diyabette Yaşam Tecrübeleri’ konularında sunumlarını gerçekleştirdi. Etkinlikte katılımcılara yönelik çeşitli aktiviteler yapıldı. Etkinliğe katılan çocukların yaptıkları resimler ve hazırladıkları notlar ise diyabet ağacına asıldı. Panel, konuşmacılara teşekkür belgesinin verilmesiyle sona erdi.
Stres, kötü ağız kokusunun baş sebebi
17 Kasım 2024 Pazar - 12:58 Stres, kötü ağız kokusunun baş sebebi Uzman Diş Hekimi ve Ağız, Diş ve Çene Cerrahı Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, depresyon, stres ve anksiyete gibi psikolojik durumların kötü ağız kokusunu artıran temel faktörler olduğunu açıkladı. Uzman Diş Hekimi ve Ağız, Diş ve Çene Cerrahı Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, kötü ağız kokusuna neden olabilecek faktörleri sıraladı. Depresyon, stres ve anksiyete gibi psikolojik durumların kötü ağız kokularına neden olabileceğini dile getiren Prof. Dr. Birkan Özkan depresyon tedavisi gören bireylerin ağız bakımını ihmal etmemesi gerektiğini belirtti. Antidepresanlar ağız kokusuna neden olabilir mi? Depresyon dönemindeki bireylerin ağız bakımlarına dikkat etmesini ifade eden Prof. Dr. Birkan Özkan, “Depresyon döneminde kullanılan bazı antidepresan ilaçlar, ağızda kuruluğa yol açarak tükürük üretimini azaltır. Oysa tükürük, ağız içindeki bakterileri temizleyen doğal bir savunma aracıdır. Tükürük üretimi azaldığında ağız kurur ve bakteriler hızla çoğalır, bu da kötü bir ağız kokusuna sebep olur. Ağız kuruluğunun, depresyon sürecinde ortaya çıkan kötü ağız kokusunun ana sebeplerinden biri. Depresyon tedavisi gören bireylerin ağız bakımını ihmal etmemesi gerekir” dedi. Ağız kokusunun toplumsal etkileri Kötü ağız kokusuna sahip bireylerde toplum içerisinde kendini yetersiz görme gibi sorunların ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Birkan Özkan, “Kötü ağız kokusuna sahip bireylerde, içe kapanıklık, takıntılı düşünce yapısı artışı ve sürekli kendini eleştirme hali oluşur. Bu bireyler her detaydan şikayet eder ve kendilerini yetersiz görürler, dolayısıyla ağız kokusunun toplum tarafından algılanacağı düşüncesi sosyal kaygıları artırır. Bu durum, kişiyi toplumdan uzaklaştırarak sosyal izolasyona ve özgüven kaybına neden olabilir” diye konuştu. “Bakteriler kötü kokulara sebep olur” Kötü ağız kokusunu önlemek için günlük ağız bakımına özen göstermenin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Birkan Özkan, “Ayrıca hislerini ifade etme güçlüğü yaşayan bireylerde psikolojik yüklerin artmasının, ağız kokusu gibi somut sağlık sorunlarına da yol açabiliyor. Bu kişiler genellikle yoğun bir iç baskı yaşarlar ve bu baskı, kötü ağız kokusu gibi bedensel belirtilerle kendini gösterebilir. Günlük ağız bakımının aksatılması, diş fırçalama ve diş ipi kullanımında yetersizlik, ağızda bakteri birikimini artırır. Bu bakteriler kötü kokulara neden olur” şeklinde konuştu. Mide rahatsızlıklarının tetiklenmesi Depresyon ve stresin mide sağlığını da etkilediğini belirten Prof. Dr. Özkan, “Özellikle reflü gastri ve ülser gibi mide rahatsızlıkları, mide asidinin ağza kadar ulaşmasına ve ağız kokusuna sebep olmasına neden olabilir. Bu durum sadece mideyi değil, ağız sağlığını da ciddi şekilde etkiler. Depresyon ya da stres kaynaklı mide sorunlarının ağız sağlığı üzerindeki etkilerini göz ardı etmemek gerekir” ifadelerini kullandı. Su tüketiminin önemi Su tüketiminin önemine değinen Özkan, “Stres ve anksiyete durumlarının, doğrudan tükürük üretiminde azalmaya yol açabileceğini belirtiyor. Stres altında vücudun salgıladığı bazı hormonlar, tükürük üretimini azaltabilir. Tükürük eksikliği, ağız içindeki bakterilerin daha hızlı çoğalmasına sebep olur ve ağız kokusu ortaya çıkar. Stres yönetiminin ağız sağlığı üzerindeki doğrudan etkilerinin farkında olunması gerekir. Ağız kuruluğunun önüne geçmek için su tüketiminin artırılmasını tavsiye ediyoruz. Depresyon, stres, takıntılılık, içe kapanıklık ve anksiyetenin, ağız sağlığı üzerindeki etkilerinin farkında olunması gerektiğini, kötü ağız kokusunu sebeplerinin yüzde 80 oranında diş hekimini ilgilendiren sorunlar olduğunu, geriye kalan yüzde 20’lik oranda psikolojik ve sistemik hastalıklar kaynaklıdır. Bu süreçlerde diş hekimine muayene olunması ve ağız bakımına daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini aksi halde diş sorunlarının daha da artar” şeklinde konuştu.
Minik kahramanlar için büyük farkındalık
17 Kasım 2024 Pazar - 12:57 Minik kahramanlar için büyük farkındalık İzmir Ekonomi Üniversitesi Medical Point Hastanesi, Dünya Prematüre Günü vesilesiyle önemli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kapsamında, İzmir Ekonomi Üniversitesi Medical Point Hastanesi, prematüre doğan bebeklerin sağlık sorunları ve gelişim süreçleri üzerine bir farkındalık paneli düzenledi. Uzman doktorların katılımıyla gerçekleşen panelde, prematüre bebeklerin karşılaşabileceği sağlık sorunları, beslenme, psikolojik gelişim ve ailelerin bu süreçte nelere dikkat etmesi gerektiği gibi konular detaylı bir şekilde ele alındı. Uzman hekimler katıldı Panelde söz alan Çocuk Kardiyolojisi Bölümünden Prof. Dr. Nurettin Ünal, prematüre bebeklerde sıklıkla görülen kalp hastalıklarına değinirken, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümünden Uzm. Dr. Neşe Mutlu, prematüre bebeklerin beslenme ve hastalık süreçleri hakkında önemli bilgiler paylaştı. Yenidoğan Yoğun Bakım (Neonatoloji) Bölümünden Uzm. Dr. Şeyma Memur ise prematüreliğin ne olduğu ve bebeklerin bu süreçte nasıl bir bakım alması gerektiği konusunda katılımcıları bilgilendirdi. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümünden Uzm. Dr. Samıra Huseynova ise prematüre doğan bebeklerin psikolojik gelişimleri ve ailelerin bu konuda nelere dikkat etmesi gerektiği üzerine konuştu. Ebe Nesibe Kılıçarslan da prematüre bebeklerin gelişim süreçlerindeki önemli noktalara değinerek ailelere yol gösterdi. Eğlenceli vakit geçirdiler Paneli takip eden prematüre bebeklerin aileleri, kendi deneyimlerini paylaşma ve merak ettikleri soruları uzmanlara sorma fırsatı buldu. Aileler, ayrıca yıllar sonra tekrar evlerine geldiklerini dile getirerek duydukları mutlulukları paylaştı. Etkinliğe katılan minik prematüre bebekler ise oyun ablası eşliğinde yüz boyama etkinlikleri ve diğer eğlenceli oyunlarla keyifli vakit geçirdi.
“Prematüre bebeklerde sağlıklı yaşam kapasitesi mevcut”
17 Kasım 2024 Pazar - 12:09 “Prematüre bebeklerde sağlıklı yaşam kapasitesi mevcut” Acıbadem Kayseri Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Merve Karaca, prematüre bebeklerin sağlıklı yaşam kapasitelerinin mevcut olduğunu söyleyerek, “Prematürenin risklerini bilmek ve takibini bu doğrultuda yapmak önemlidir” dedi. Normal bir gebeliğin 40 hafta olduğunu dile getiren Acıbadem Kayseri Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Merve Karaca, 37 haftanın altında doğan bebeklerin prematüre olarak kabul edildiğini söyledi. Dünyada doğan her 10 bebeğin 1 tanesinin prematüre olarak doğduğunu belirten Karaca, “Sağlıklı yaşam ve sağlıklı bir gebelik süreci normal, zamanında ve sağlıklı bir doğumla başlar. Ancak her 10 bebekten biri prematüre olarak doğmaktadır. 2022 yılında ülkemizde bu oran yüzde 12.9 olarak ön görülmüştür” ifadelerini kullandı. “Prematüre doğuma yol açan birçok neden var” Prematüre doğumun özellikleri olduğunu vurgulayan Dr. Karaca, “Bir bebeğe prematüre demek için 37 haftadan önce doğması gerekir. Normal bir doğum süreci ortalama olarak 40 haftadır. Doğum haftası ne kadar az olursa, prematürelerde ortaya çıkabilecek sağlık sorunları artabilir. Prematüre ile ilgili birçok problem olabileceği için prematürenin risklerini bilmek ve gebelik takibini bu doğrultuda yapmak çok önemlidir. Prematüre doğuma yol açan birçok neden vardır. Bunlar risk kabul edilir. İleri anne yaşı, genç anne yaşı, çoğul gebelik, annenin gebelikte geçirdiği enfeksiyonlar, kronik hastalıklar, annenin gebeliğinde sigara, alkol ve uyuşturucu gibi maddeler kullanması, sık gebelik olması yani 2 gebelik arasında az zaman olması, daha önceden prematüre doğum öyküsünün olması prematüre riskini artırır. Ancak prematüre doğuma yol açan nedenlerden bazıları değiştirilemeyen genetik ve çevresel faktörlerdir. Prematüre takibi önemlidir bu yüzden gebeliğin prematüre doğum açısından riskli görünen durumlarda ayrıntılı takip edilmesi ve bu gibi durumlarda uygun ortamlarda, prematüre bir bebek doğduğu zaman ona müdahale edilebilecek tıbbi donanım ve uzman ekiplerin olması çok önemli hale gelir” dedi. “Prematüre bebek takibi daha sık yapılmalıdır” Prematüre bebeklerin sağlıklı bir yaşam kapasitesinin mevcut olduğunu aktaran Karaca sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Sadece bu bebeklere destek gerekmektedir. Güvenilir ellerde, iyi bir bakımla prematüre bebeklerde onları bekleyen sorunların üstesinden gelinebilmektedir. Prematüre bebekler normal bebeklere göre daha fazla nörolojik, gelişimsel ve birçok sağlık sorunları yaşayabilmektedir. Bu bebeklerin daha sık takipleri yapılarak, belli sorunları aşana kadar yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde takip edilerek, normal yaşam sürdürebilme ihtimalleri artırılabilmektedir.”
“Prematüre bebeklerde sağlıklı yaşam kapasitesi mevcut”
17 Kasım 2024 Pazar - 12:05 “Prematüre bebeklerde sağlıklı yaşam kapasitesi mevcut” Acıbadem Kayseri Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Merve Karaca, prematüre bebeklerin sağlıklı yaşam kapasitelerinin mevcut olduğunu söyleyerek, “Prematürenin risklerini bilmek ve takibini bu doğrultuda yapmak önemlidir” dedi. Normal bir gebeliğin 40 hafta olduğunu dile getiren Acıbadem Kayseri Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Merve Karaca, 37 haftanın altında doğan bebeklerin prematüre olarak kabul edildiğini söyledi. Dünyada doğan her 10 bebeğin 1 tanesinin prematüre olarak doğduğunu belirten Karaca, “Sağlıklı yaşam ve sağlıklı bir gebelik süreci normal, zamanında ve sağlıklı bir doğumla başlar. Ancak her 10 bebekten biri prematüre olarak doğmaktadır. 2022 yılında ülkemizde bu oran yüzde 12.9 olarak ön görülmüştür” ifadelerini kullandı. “Prematüre doğuma yol açan birçok neden var” Prematüre doğumun özellikleri olduğunu vurgulayan Dr. Karaca, “Bir bebeğe prematüre demek için 37 haftadan önce doğması gerekir. Normal bir doğum süreci ortalama olarak 40 haftadır. Doğum haftası ne kadar az olursa, prematürelerde ortaya çıkabilecek sağlık sorunları artabilir. Prematüre ile ilgili birçok problem olabileceği için prematürenin risklerini bilmek ve gebelik takibini bu doğrultuda yapmak çok önemlidir. Prematüre doğuma yol açan birçok neden vardır. Bunlar risk kabul edilir. İleri anne yaşı, genç anne yaşı, çoğul gebelik, annenin gebelikte geçirdiği enfeksiyonlar, kronik hastalıklar, annenin gebeliğinde sigara, alkol ve uyuşturucu gibi maddeler kullanması, sık gebelik olması yani 2 gebelik arasında az zaman olması, daha önceden prematüre doğum öyküsünün olması prematüre riskini artırır. Ancak prematüre doğuma yol açan nedenlerden bazıları değiştirilemeyen genetik ve çevresel faktörlerdir. Prematüre takibi önemlidir bu yüzden gebeliğin prematüre doğum açısından riskli görünen durumlarda ayrıntılı takip edilmesi ve bu gibi durumlarda uygun ortamlarda, prematüre bir bebek doğduğu zaman ona müdahale edilebilecek tıbbi donanım ve uzman ekiplerin olması çok önemli hale gelir” dedi. “Prematüre bebek takibi daha sık yapılmalıdır” Prematüre bebeklerin sağlıklı bir yaşam kapasitesinin mevcut olduğunu aktaran Karaca sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Sadece bu bebeklere destek gerekmektedir. Güvenilir ellerde, iyi bir bakımla prematüre bebeklerde onları bekleyen sorunların üstesinden gelinebilmektedir. Prematüre bebekler normal bebeklere göre daha fazla nörolojik, gelişimsel ve birçok sağlık sorunları yaşayabilmektedir. Bu bebeklerin daha sık takipleri yapılarak, belli sorunları aşana kadar yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde takip edilerek, normal yaşam sürdürebilme ihtimalleri artırılabilmektedir.” (MK-TB-
Prof. Dr. Erdoğan: “Akciğer kanserini erken evrede yakalayamıyoruz”
17 Kasım 2024 Pazar - 11:34 Prof. Dr. Erdoğan: “Akciğer kanserini erken evrede yakalayamıyoruz” Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, “Akciğer Kanseri Farkındalık Günü” kapsamında yaptığı açıklamada, rahatsızlık veren şikayetlerin ertelenmemesi ve doktorların tavsiyelerinin dikkate alınması gerektiğini belirterek, "Akciğer kanserini erken evrede, evre 1’de yakalayamıyoruz. 2. evre, 3. evre hatta 4. evre gibi ilerlemiş bir evrede yakalıyoruz. Şikayetlerimizi ötelemeyelim ve bu konuda bilgi sahibi olan hekimlerimize güvenelim. Ameliyatı olmamız gereken dönemde olalım. Hekiminiz, ikinci kez geldiğinizde ben sizi ameliyat edemiyorum demesin" dedi. Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, “17 Kasım Akciğer Kanseri Farkındalık Günü” dolayısıyla akciğer kanseri hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı. Kansere neden olan etmenlerini aktaran Prof. Dr. Erdoğan, çevresel faktörlerin ilk sırada geldiğini ifade etti. “Akciğer kanserinin en sık görüldüğü bölge: Marmara” Erdoğan, “Akciğer kanseri, öldürücülüğü yüksek, yaşın ilerlemesiyle görülme olabilecek giderek artan bir kanser. Dünya toplumlarının tamamını etkileyen bir kanser. Bazı kanserler vardır. Bazı toplumlarda daha sık olur ama akciğer kanseri öyle değil. Yaşın ilerlemesiyle birlikte tüm dünya toplumlarının ana problemi haline geliyor. Akciğer kanseri yapısal olarak herkeste görülebilmekle birlikte çevresel faktörlerin önde olduğu, çevresel faktörlerin yok edilmesiyle kanser olabilecek azaltıldığı bir kanser türü. Çevresel faktörlerin etkisini erken yaşlarda alırsak, akciğer kanseri de erken yaşlarda görülmeye başlar. 20’li yaşlarda akciğer kanseri olup tedavi vermeye çalıştığımız hastalarımız oldu. Ama bunlar nadiren ortaya çıkmaktadır. Genellikle akciğer kanseri orta ve ileri yaş hastalığıdır ve çevresel faktörlerle de ilişkilidir. Ülkemiz için bir örnek vermek gerekirse, bu çevresel faktörlerin en başında sigara, havadaki karbon ve kirli hava gelir. Bu nedenle bölgeleri göz önüne alırsak; Türkiye’de Marmara bölgesi insidans olarak akciğer kanserinin en sık görüldüğü bölgedir. Sanayileşme, tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı başı çeker” şeklinde konuştu. “Hastanın farkında olduğu şikayeti varsa, akciğer grafisi çektirmeli” Türkiye’de akciğer kanserini vatandaşların şikayetlerini önemsemesi nedeniyle erken evrede yakalayamadıklarını belirten Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, şu ifadelere yer verdi: “Farkındalık, toplumların yapılarıyla ve eğitimleriyle de ilişkili bir şey. Bazı toplumlar farkındalığı daha kolay anlayıp, daha kolay önlem alıp, daha erken hastalığı yakalayabiliyor. Ama biz bu çağa gelmemize rağmen farkındalığı tam oluşturamıyoruz. Mesela akciğer kanserini erken evrede, evre 1’de yakalayamıyoruz. 2. evre, 3. evre hatta 4. evre gibi ilerlemiş bir evrede yakalıyoruz. Bunu hastalarıma sorduğumda şöyle yanıtlar alıyorum; ’Bu şikayeti önemsemedik. Zaten ben sigara içiyorum, öksürüğüm var, geçer diye düşündüm.’ Bunlar önemli şeyler. Hasta, sigara içiyorsa ya da fark ettiği değişik bir şikayeti varsa, o hastanın bir akciğer grafisi çektirmesi ya da bir hekime gelmesi kendi faydasına olur.” “Komşumuzu değil hekimlerimizi dinleyelim” Farkındalığı sağlayacak ikinci temel ögenin de; hekimleri dinlemek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, şöyle devam etti: “Toplumumuzda bu çağa rağmen hala yanlış devam eden bir inanç var. Geçen hafta gelen bir hastamı örnek vermek istiyorum; bir buçuk yıl önce gelmiş, çocukları getirmiş, tanıyı koymuşuz ya da görüntüyü görmüşüz. Demişiz ki; burada bir problem var, bunu buradan aldırman gerekiyor. Bize önce inanmış, tamam demiş, çocukları da onaylamış, ameliyatı kabul etmiş, gitmiş. Ama gittiği yerde komşuları “Akciğere bıçak değmez” demiş. Hasta tekrar geldi ama bu defa ameliyat edemiyoruz. Yani ameliyat aşamasını geçmiş. Şu an da hastayı başka bir arkadaşımız tedavi ediyor. Bu çağda böyle bir cümle duymak istemiyorum. Böyle günlerde asıl farkındalığı sağlamamız gereken, iki önemli nokta var. Birincisi, şikayetlerimizi göz ardı etmeyelim. İkincisi, hekimlerimiz bir şey söylüyorsa o konuda bilgi sahibiyse ona inanalım, o konuyu yanımızdaki komşumuzdan daha çok biliyordur muhtemelen diye düşünelim.” “Hastalığı erken evrede yakaladığımızda, tedavide çok büyük bir başarı elde ediyoruz” Öldürücülüğü yüksek olarak bilinen akciğer kanserinin, erken evrede yakalandığında tedavi edilebilirliğine dikkat çeken Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Akciğer kanseri öldürücülüğü yüksek bir kanser dedik ama günümüzde tıp o kadar ilerliyor ki; yeni tedavi modaliteleri, yeni yöntemler her gün gelişiyor ve ilerliyor. Hastalığı erken evrede yakaladığımızda, tedavide çok büyük bir başarı elde ediyoruz. Akciğer kanserinin birinci tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahi aşamasında bizim bu hastayı yakalamamız lazım. Lenf noduna sıçradıktan sonra, “Önce bir tedavi olup, o tedavinin arkasından ameliyatı tekrar düşünelim” cümlesini bu çağda kullanmak istemiyoruz. Farkındalığımız şöyle olmalı; şikayetlerimizi ötelemeyelim, bu konuda bilgi sahibi olan hekimlerimize güvenelim. Ameliyatı olmamız gereken dönemde olalım. Hekiminiz, ikinci kez geldiğinizde ben sizi ameliyat edemiyorum demesin.”
Eskişehir’de ’Prematüre Günü’ne özel anlamlı etkinlik
17 Kasım 2024 Pazar - 11:13 Eskişehir’de ’Prematüre Günü’ne özel anlamlı etkinlik Eskişehir Özel Ümit Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü nedeniyle özel köşe yapılırken, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Doktor Alper Akay Prematüre Günü ile alakalı bilgi verdi. Eskişehir Özel Ümit Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü nedeniyle Yeni Doğan Yoğun Bakımı önünü balonlarla ve üzerinde günün önemini anlatan sözlerin yazılı olduğu kartlarla süslendi. Yaklaşık 1 hafta önce 34 haftalık hamile iken doğum yapan prematüre Çınar bebeğin annesi 33 yaşındaki Hülya Çınar yaşadıklarını anlattı. Hastanedeki yaklaşım, ilgi ve tedaviden oldukça memnun olduğunu belirten Çınar, bebeğini istediklerinde gördüklerini dile getirdi. Çınar, "34 haftalık doğum yaptım. Bebeğim bin 700 gram ve 43 santimetre doğdu. Korkularım çok vardı, bebeğimin sağlık durumundan dolayı nasıl bir süreçle karşılaşacağımı bilmiyordum. Ama beklediğim gibi olmadı, her şey çok güzel bir süreçle gidiyoruz. Doktorum da çok iyiydi, çok anlayışlı ve destek olan bir doktordu. Yoğun bakımdan da çok ilgi alaka gördük. O yönden her şey çok güzel gidiyor. Bebeğimizi gelip bir rahatlıkla görebiliyoruz” dedi. “Prematüre bebekler bizim en kıymetlilerimiz” Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Doktoru Alper Akay ise Dünya Prematüre Günü’yle alakalı şöyle konuştu: “Dünya Prematüre Günü kutlu olsun. Prematüre bebekler bizim en kıymetlilerimiz. Erken doğan, hayata erken başlayan minik bebeklerimiz. Daha doğum süreci gerçekleştiği ilk andan itibaren çok yoğun bir bakım ve takip süreci gerektiren bir durum prematürelik. Burada ekibimizle, hekim arkadaşlarımızla birlikte prematüre bebekler için elimizden gelen her şeyi büyük bir özveriyle yapıyoruz. Onların hayata sağlıklı bir şekilde tutunmaları için her türlü hizmeti ve bakımı yapıyoruz. Prematüre bebeklerin taburculuğu için bazı kriterler var bizim dikkate aldığımız. Birincisi bebeğin yeterli beslenebilir hale geldiğini tamamen görmek, evde bakımına engel bir durum kalmadığından emin olmak. Diğeri bebeğin kilosunun ev şartlarına uyum sağlayabilecek hale geldiğini görmek. Bir diğer kriterimiz ise anneyle bebeğin birbirine yeterli uyumlu sağlayıp, bebeğin evde rahatlıkla yine annesi tarafından her türlü bakımının verilebileceğini görmek. Bu kriterleri sağlamadığı sürece bebeklerimizi biz burada yoğun bakım ünitemizde takip ediyoruz. Sonrasında ise evdeki takiplerinde de yine düzenli kontrolleri hiçbir zaman ihmal etmiyoruz.”
Özel Ümit Hastanesi’nden Prematüre Günü’ne özel anlamlı etkinlik
17 Kasım 2024 Pazar - 11:04 Özel Ümit Hastanesi’nden Prematüre Günü’ne özel anlamlı etkinlik Eskişehir Özel Ümit Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü nedeniyle özel köşe yapılırken, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Doktor Alper Akay Prematüre Günü’yle alakalı bilgi verdi. Eskişehir Özel Ümit Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü nedeniyle Yeni Doğan Yoğun Bakımı önünü balonlarla süslenip, üzerinde günün önemini anlatan sözlerin yazılı olduğu kartlarla süslendi. Yaklaşık 1 hafta önce 34 haftalık hamile iken doğum yapan prematüre Çınar bebeğin annesi 33 yaşındaki Hülya Çınar yaşadıklarını anlattı. Hastanedeki yaklaşım, ilgi ve tedaviden oldukça memnun olduğunu belirten Çınar, bebeğini istediklerinde gördüklerini dile getirdi. “Doktorum da çok iyiydi, çok anlayışlı ve destek oldu” Öte yandan günün anlam ve önemi hakkında konuşan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Doktor Alper Akay, prematüre bebeklerin hassasiyetinden ve bakımı konusunda bilgi verdi. 34 haftalık hamile iken doğum yapan 33 yaşındaki Hülya Çınar yaşadıkları hakkında, “34 haftalık doğum yaptım. Bebeğim bin 700 gram ve 43 santimetre doğdu. Korkularım çok vardı, bebeğimin sağlık durumundan dolayı nasıl bir süreçle karşılaşacağımı bilmiyordum. Ama beklediğim gibi olmadı, her şey çok güzel bir süreçle gidiyoruz. Doktorum da çok iyiydi, çok anlayışlı ve destek olan bir doktordu. Yoğun bakımdan da çok ilgi alaka gördük. O yönden her şey çok güzel gidiyor. Bebeğimizi gelip bir rahatlıkla görebiliyoruz” dedi. “Prematüre bebekler bizim en kıymetlilerimiz” Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Doktoru Alper Akay ise Dünya Prematüre Günü’yle alakalı şöyle konuştu; “Dünya Prematüre Günü kutlu olsun. Prematüre bebekler bizim en kıymetlilerimiz. Erken doğan, hayata erken başlayan minik bebeklerimiz. Daha doğum süreci gerçekleştiği ilk andan itibaren çok yoğun bir bakım ve takip süreci gerektiren bir durum prematürelik. Burada ekibimizle, hekim arkadaşlarımızla birlikte prematüre bebekler için elimizden gelen her şeyi büyük bir özveriyle yapıyoruz. Onların hayata sağlıklı bir şekilde tutunmaları için her türlü hizmeti ve bakımı yapıyoruz. Prematüre bebeklerin taburculuğu için bazı kriterler var bizim dikkate aldığımız. Birincisi bebeğin yeterli beslenebilir hale geldiğini tamamen görmek, evde bakımına engel bir durum kalmadığından emin olmak. Diğeri bebeğin kilosunun ev şartlarına uyum sağlayabilecek hale geldiğini görmek. Bir diğer kriterimiz ise anneyle bebeğin birbirine yeterli uyumlu sağlayıp, bebeğin evde rahatlıkla yine annesi tarafından her türlü bakımının verilebileceğini görmek. Bu kriterleri sağlamadığı sürece bebeklerimizi biz burada yoğun bakım ünitemizde takip ediyoruz. Sonrasında ise evdeki takiplerinde de yine düzenli kontrolleri hiçbir zaman ihmal etmiyoruz”
Elazığ’da ’Prematüre Günü’ kutlandı
17 Kasım 2024 Pazar - 10:56 Elazığ’da ’Prematüre Günü’ kutlandı Elazığ Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kutlandı. Elazığ’da 17 Kasım Dünya Prematüre Günü dolayısıyla Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde etkinlik gerçekleştirildi. Düzenlenen etkinlikte Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yeni Doğan Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Taşkın açıklamalarda bulunarak daha sağlıklı bir gelecek için farkındalığı arttırmayı hedeflediklerini belirtti. Prematüre doğan bebeklerin ve onların ailelerinin sesini duyurmak, erken doğum etkilerini anlamak ve bu alandaki farkındalığını anlamak amacıyla 17 Kasım’ın Dünya Prematüre Günü olarak kutlandığını belirten Prof. Dr. Taşkın, "Her yıl milyonlarca bebek beklenenden çok daha erken dünyaya gelir ve bu bebeklerin bir çoğu hayatta kalmak için büyük bir mücadelenin içerisine girer. Prematüre bebeklerin doğumdan sonra yaşamlarını sürdürebilmeleri için genellikle yoğun bakım ünitelerinde özel bakım ve tedavi ihtiyaçları vardır. Ancak zamanla tıptaki ilerlemeler ve yeni doğan bakımının gelişmesi bu minik kahramanların hayatta kalma şansını arttırmıştır. Bu özel günde Prematüre doğumlarının önlenmesi, prematüre bebeklerin bakımlarının iyileştirilmesi ve ailelerin desteklenmesi adına yapılacak her türlü çalışmanın önemine dikkat çekiyoruz. Prematüre doğan bebekler sadece birer sağlık vakası değil aynı zamanda hayata tutunan güçlü bireylerdir. Onların sağlıklı bir geleceğe adım atabilmesi için hep birlikte el birliği ile çalışmalıyız. Bugün Prematüre bebeklerin hayatına dokunan sağlık çalışanlarını ve ailelerini minnetle anıyor daha sağlıklı bir gelecek için farkındalığı arttırmayı hedefliyoruz” dedi.
Elazığ’da ‘Prematüre’ günü kutlandı
17 Kasım 2024 Pazar - 10:44 Elazığ’da ‘Prematüre’ günü kutlandı Elazığ Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kutlandı. Elazığ’da 17 Kasım Dünya Prematüre Günü dolayısıyla Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde etkinlik gerçekleştirildi. Düzenlenen etkinlikte Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yeni Doğan Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Taşkın açıklamalarda bulunarak daha sağlıklı bir gelecek için farkındalığı arttırmayı hedeflediklerini belirtti. Prematüre doğan bebeklerin ve onların ailelerinin sesini duyurmak, erken doğum etkilerini anlamak ve bu alandaki farkındalığını anlamak amacıyla 17 Kasım’ın Dünya Prematüre Günü olarak kutlandığını belirten Prof. Dr. Taşkın, “Her yıl milyonlarca bebek beklenenden çok daha erken dünyaya gelir ve bu bebeklerin bir çoğu hayatta kalmak için büyük bir mücadelenin içerisine girer. Prematüre bebeklerin doğumdan sonra yaşamlarını sürdürebilmeleri için genellikle yoğun bakım ünitelerinde özel bakım ve tedavi ihtiyaçları vardır. Ancak zamanla tıptaki ilerlemeler ve yeni doğan bakımının gelişmesi bu minik kahramanların hayatta kalma şansını arttırmıştır. Bu özel günde Prematüre doğumlarının önlenmesi, prematüre bebeklerin bakımlarının iyileştirilmesi ve ailelerin desteklenmesi adına yapılacak her türlü çalışmanın önemine dikkat çekiyoruz. Prematüre doğan bebekler sadece birer sağlık vakası değil aynı zamanda hayata tutunan güçlü bireylerdir. Onların sağlıklı bir geleceğe adım atabilmesi için hep birlikte el birliği ile çalışmalıyız. Bugün Prematüre bebeklerin hayatına dokunan sağlık çalışanlarını ve ailelerini minnetle anıyor daha sağlıklı bir gelecek için farkındalığı arttırmayı hedefliyoruz” dedi.