ÇEVRE - 11 Ocak 2025 Cumartesi 08:52

Fırtına Vadisi’nde 28 yapı sahipleri tarafından yıkıldı

A
A
A
Fırtına Vadisi’nde 28 yapı sahipleri tarafından yıkıldı

Rize’de Fırtına Vadisi’nde izinsiz ve taşkın riski altındaki yapıların yıkımları sahipleri tarafından gerçekleştirilmeye başlandı.


Konu ile ilgili açıklama yapan Rize Valisi İhsan Selim Baydaş “O derenin kenarındaki yapı oraya yakışmıyor, biz o yakışmayan yapıları kaldırma niyetindeyiz” dedi.


Rize’nin Ardeşen ilçesi ve Çamlıhemşin ilçe sınırları içerisinde yer alan Fırtına Vadisi’nde, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tescilsiz alanlardaki izinsiz yapılar ile Fırtına Deresi dere yatağında taşkın riski altında bulunan yapılar için kaldırılma kararı verilmişti. Rize Valiliği tarafından 2024 yılı Mayıs ayında başlatılan ve titizlikle yürütülen çalışmalar kapsamında denetimler gerçekleştirilerek risk teşkil eden yapılar hakkında yapı sahipleri uyarıldı. Yapılan uyarı ve tebligatları dikkate alan yapı sahipleri tarafından 28 tanesi yıkılarak kaldırıldı. Kaldırılmayan yapılar için ise son tebligatlar yapılarak sahipleri yeniden uyarıldı.


Rize İl Özel İdaresi tarafından, yapılan tüm uyarı ve tebligatlara rağmen kaldırılmayan yapıların yıkımlarına, ilgili kurumlar tarafından ivedilikle başlanacağı duyuruldu. Ayrıca yapışan uyarıda Fırtına Vadisi özelinde başlatılan bu çalışmaların Rize genelindeki tüm vadiler ve turizm merkezlerinde aynı titizlikle sürdürüleceğinin altını çizildi.



“Kendileri kaldıranlar var, bizim kaldıracaklarımız var”


Rize Valisi İhsan Selim Baydaş, bungalovlar noktasında yıkım sürecini başlattıklarını ifade ederek “Bungalovlar ile ilgili bir yıkım süreci başlattık. Kendileri yıkanlar var, bizim müdahale edecek olduklarımız var. Kendileri kaldıranlar var, bizim kaldıracaklarımız var. Bizden ‘Tamam biz Fırtına vadisinin kenarındayız, kaldırıyoruz ama yan tarafta bir yer kiraladık. Bungalovlarımızı kaldırıp kiraladığımız bu yerlere nakletmek istiyoruz. Burada da ruhsat alacağız’ diye süre isteyenler var. Bu şekilde sessiz ve derinden yürüttüğümüz bir süreç var. Bizim şu konuda karar vermemiz gerekiyor; bungalov veya turizm faaliyeti yapacak olan hemşerilerimiz, ‘Biz bu işi ruhsatlı yapacağız, vergilendirilmiş bir biçimde yapacağız ve turizm işletme belgesi alacağız’ demeleri lazım. Biz turizmden gelir elde eden ve o geliri de her yıl arttıran bir ülkeyiz. Bunu yapabilmemiz için turizm ruhsatı olmayan işletmelerin kapatılması ve bunların müşteri almaması için her türlü tedbiri almamız lazım" diye konuştu.



“Turizm işletme belgesi olmayan bizim sistemimiz içerisinde olamayacak”


Tüm turizm tesislerinin ruhsatlandırılması gerektiğinin altını çizen Baydaş “Turizm işletme belgesi olmayan, sisteme kayıtlı olmayan hiçbir işletme isterse dünyanın en güzel yeri olsun bizim sistemimiz içerisinde olamayacak. Burada arkadaşlarımıza ‘Kardeşim sen burada bu ruhsatsız işletmeyi yapmakla bu şehrin turizmine ve bu şehrin turizm işletmecilerine zarar veriyorsun’ diye zorlamamız lazım. Gelenlere de ‘Ben gitsem bir işyeri açsam. Desem ki ben burada bir kasap dükkanı açmak istiyorum. Açabilir miyim? Hayır. Belediyeden ruhsat alacağım, kasaplar odasından ruhsat alacağım, mezbahaya akredite olacağım ki ancak o kasap dükkanını açabileyim’ diyerek işletme adına örnek veriyorum. Aynısını turizm tesisleri için de düşünmemiz ve uygulamamız lazım” şeklinde konuştu.



"Bu işletmeler ruhsatlı mı, ruhsatsız mı?"


Sürekli bungalovların ve ruhsatsız tesislerin gündeme gelmesinden işletmecilerin rahatsız olduğunu, fakat normal zamanda gündeme gelmezse bir heyelan olması durumunda gelebileceğini kaydeden Baydaş “Normal zamanda bu yapılar gündeme gelmezse, Allah korusun bir afet zamanında gelir gündeme. Nasıl ki bir cinayet olduğunda soruyoruz ‘Silah ruhsatlı mı, ruhsatsız mı?’ diye, bir afet meydana gelince de soracağız ‘bu işletmeler ruhsatlı mı, ruhsatsız mı?’ Sonra geri döneceğiz ‘Ruhsatsız müesseslere niye burada izin veriliyor?’ diyeceğiz. Bunların her birini düşünerek adım atıyoruz. Niyetimiz engelleyebildiğimiz kadar ruhsatsızları engellemek. İlk adımımız bunlarla ilgili enerji kesintisi olacak. Ruhsatsız bir müessese elektrik alamayacak, aboneliklerini iptal edeceğiz. Yaklaşık 1 yıldır il özel idaresinden yapı izin vermiyorum. Yeni yapıların yapılmasına izin vermemek için. Ama bu top bir mücadele gerektirebilecek bir mesele. Sabırla gitmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.



“Niyetimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil”


Fırtına Vadisi üzerinde tespit edilen tüm ruhsatsız ve izinsiz yapılara müdahale edileceğini yineleyen Baydaş, açıklamalarını şöyle sürdürdü:


“Fırtına Vadisi üzerinde 174 tane tespitimiz var. Onlarının tamamını bu Mayıs sezonuna kadar bulundukları yerlerden kaldıracağız. Gidelim dozeri kapısına dayayalım, şov yapalım derdinde değiliz. Adama ‘Bak kardeşim senin burada keresten, camın, çerçeven, sacın, saçağın var. Gel kendin bunu kaldır’ diyoruz. Bizden hakikaten samimiyetle süre isteyen arkadaşlar var ve kendileri kaldırıyorlar, kaldıracaklar göreceksiniz. Ama işte dozeri kapısına dayamamız gerekiyorsa onu da yapacağız. Niyetimiz burada üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. O derenin kenarındaki yapı oraya yakışmıyor, biz o yakışmayan yapıları kaldırma niyetindeyiz. Yapıcı bir şekilde süreci götürmeye çalışıyoruz."



Fırtına Vadisi’nde 28 yapı sahipleri tarafından yıkıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Engelleri ’Mat’ ediyorlar Elazığ’da yaşayan görme engelli satranç tutkunları, azimleri ve başarılarıyla engelleri aşarak hayata sıkı sıkıya tutunuyor. Özel olarak tasarlanan Braille satranç takımıyla şampiyonluk hedefleyen bu üç sporcu, karanlık dünyalarını satrançla aydınlatıyor. Elazığ’da yaşayan ve görme engellerine rağmen hayata sıkı sıkıya tutunan üç satranç tutkunu, başarılarıyla çevrelerine ilham oluyor. Halk arasında ’tavuk karası’ ya da ’gece körlüğü’ olarak bilinen retinitis pigmentosa hastalığı nedeniyle görme kaybı yaşayan 61 yaşındaki Hüsamettin Doğan ve 24 yaşındaki Okan Orman ile doğuştan görme engelli 19 yaşındaki Hasan Türkan, özel olarak tasarlanan Braille satranç takımı sayesinde antrenmanlarını sürdürüyor. En büyük hobileri olan satranç sayesinde sosyal hayata daha aktif kaldıklarını ifade eden üçlü, Elazığ Harput Görme Engelliler Spor Kulübü çatısı altında buluşarak birbirlerine destek oluyor. Şampiyonluk hayaliyle çalıştıklarını dile getiren ekip, hem bireysel hem de takım turnuvalarında başarılı sonuçlar elde etmeyi hedeflediklerini açıkladı. ’’Satranç, ufkumu oldukça genişletti’’ Satrancın hayatlarında büyük bir motivasyon kaynağı olduğunu belirten Hüsamettin Doğan (61), ’’2002 yılına kadar İstanbul’da özel bir şirkette personel müdürü olarak çalıştım. Şu an da Elazığ’dayım. 2005 yılının sonunda emekli oldum. Satrançla yaklaşık olarak 3 yıl önce tanıştım. Satranç, ufkumu oldukça genişletti. Sabırlı, muhasebe, fedakarlık, strateji özelliklerimi fazlasıyla geliştirdi. Özellikle, satranca geç yaşlarda başladım. Çocuklara daha erken yaşta başlamalarını tavsiye ederim, ufukları genişler. Benim göz rahatsızlığım, halk arasında tavuk karası denilen türde bir hastalıktır. Bilimde, retinitis pigmentonsa olarak biliniyor. Ben, 2002 yılına kadar yüzde elli görüyordum. 2002’de yüzde on seviyesine düştü. Şu anda yüzde üçe düşmüş. Görme alanım da gittikçe daraldı. Ancak otuz dereceden görebiliyorum. Arkadaşlarla beraber satranç oynuyoruz. Haftada bir gün satranç kulübüne gidiyoruz. Orada antrenmanlarda bulunuyoruz. Yılda bir defa da Denizli’de Görme Engelliler Türkiye Şampiyonasına katılmaya çalışıyoruz. Bazı turnuvalara iştirak ediyoruz. Engelsiz yaşama da gidiyoruz. Orada satranç oynuyoruz, hayatımız böyle devam ediyor” dedi. ’’İnsanların kafasında bir farkındalık oluşturmamız lazım’’ Doğuştan görme engelli Hasan, satrancın hem sosyal hem de zihinsel olarak kendisine katkı sağladığını dile getiren Hasan Türkan (19), ’’Spor bilimleri Fakültesi birinci sınıfa gidiyorum aynı zamanda antrenörlük eğitimi alıyorum. Elazığ’da yaşıyorum. Sol gözüm yüzde iki, sağ gözüm yüzde beş görüyor. Doğuştan beri böyle. Beyinle göz arasındaki sinirlerin zayıflığından kaynaklı bir hastalık. Satrancı çocukluğumdan beri oynuyorum. Düzenli olarak ise 1 yıl öncesine kadar oynamaya başladım. Hüsamettin ve Okan abimle beraber oynuyoruz, bayağı da iyiyiz. Bu sene görme engelliler satranç turnuvasına katılmayı düşünüyoruz. İnsanların kafasında bir farkındalık oluşturmamız lazım. Özellikle, Elazığ milletine aşılamak istiyoruz. Çünkü, biz çocuklarını görme engelli ortamlara göndermek istemeyen çok insan gördük. Görme engelli ailelerin, çocuklarını geliştirmeye odaklı faaliyetlerde bulunmaları lazım” şeklinde konuştu. ’’Hastalığım ilerliyor, körlüğe kadar gitme ihtimali var’’ Genç sporculardan Okan Orman ise bu süreçte birbirlerinden destek alarak güçlendiklerini ifade ederek, ’’Elazığ Fırat Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük bölümü mezunuyum. Elazığ Harput Görme Engelliler Spor Kulübünde yöneticilik ve sporculuk yapıyorum. İlkokul birinci sınıftan itibaren miyop teşhisi konuldu. Beşinci sınıfa geçtiğimde ise, halk dilinde ’gece körlüğü’ olarak bilinerek, tıp literatüründe ise retinitis pigmentosa olarak bilinir. Bu hastalıkla hayatımı devam ettiriyorum. Yaşım ilerledikçe, hastalığım da ilerliyor. Körlüğe kadar gitme ihtimali var. İlkokul birinci sınıftan itibaren satranç oynuyorum. Hastalığımın hissettirmesinden itibaren biraz ara verdim. Ondan sonra Elazığ Harput Görme Engelliler Spor Kulübü ile tanıştım. Burada kendimi daha da satranca yönelttim, turnuvalara katıldım. 2020 senesinde Afyonkarahisar’da düzenlenen Türkiye Görme Engelliler Satranç Federasyonu’nun düzenlediği şampiyonada, C kategorisinde Türkiye üçüncüsü oldum. Hedefim ise B kategorisinin de şampiyonu olarak A kategorisine yükselmek. Çalışmalarıma şu an ise Çaturanga Spor Kulübünde arkadaşlarımla birlikte ve Hüsamettin abi ve Hasan’la birlikte devam ediyoruz” diye konuştu.
Trabzon Moğol doktorlar Trabzon’da Moğolistan’daki çocuk psikiyatrisi uzmanları Türkiye’deki akademisyenlerin deneyiminden faydalanmak için Trabzon’a geldi. Moğolistan ve Türkiye Sağlık Bakanlığı ile Trabzon İl Sağlık Müdürlüğü’nün katkılarıyla Moğolistan’dan Çocuk psikiyatrisi uzmanları Türkiye’deki akademisyenlerin deneyiminden faydalanmak ve Türkiye’nin ilk Çok Disiplinli Çocuk Ruh Sağlığı Hizmet Birimini içinde barındıran Trabzon Kanuni Eğitim Araştırma Hastanesi’nde eğitim almak üzere Trabzon’a geldi. 20 günlük eğitim sürecinde Moğolistan’dan gelen çocuk psikiyatrisi uzmanlara otizm ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun erken tanılarında eğitimler verilecek. Eğitim süreci ile ilgili bilgiler veren Çocuk Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Trabzon Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Onur Burak Dursun, çocuk psikiyatrisinin dünyada çok gelişen bir branş olduğunu belirterek, “Bizimde hem uluslararası hem ulusal düzeyde ülke planlaması ile ilgili çok sayıda çalışmamız olduğu için dost ve kardeş ülkelerden bu tür davetleri çok sıkça alıyoruz. Moğolistan’da bizim için Türk tarihinin başladığı noktalardan birisi. O anlamda çok değerli bir ülke. Oradan böyle bir teklif gelmiş oldu. İlk önce oraya gittik. Orada hem köylerinden şehir merkezlerine kadar otizmli çocuklar ne yaşıyor hem onlara görme şansımız oldu hem de orada profesörlere eğitimler verme şansımız oldu. Sağlık Bakanlığı nazik bir davette bulundu. Oranın eylem planı ile ilgi çalışmalara başlamış olduk. Oradan bir ekip burada bizim tecrübelerimizden istifade etmek istedi. Bizde seve seve kabul ettik. Bizim merkezimiz dünyada herhangi bir merkezde görebilecekleri en üst donanıma sahip bir merkez. O anlamda düzenli bir eğitim programıyla onları desteklemiş olduk. Bir kısım eğitimi orada vermiştik. Pratik eğitimi burada tamamlamış olacağız. Onun yanı sıra araştırmalarda kullanabilecekleri ileri metotlarında birer örnekleri gösterdik. Burası Türkiye’nin ilk çok disiplinli çocuk ruh sağlığı hizmet birimi. O anlamda biz birlikte nasıl çalışıyoruz. Ekip çalışması nasıl oluyor, onun yönetmeliği nasıl oluşuyor hepsini görmüş oluyorlar. Bizde onunla ilgili program hazırladık” dedi. Moğolistan’dan gelen Tserendolgor Lkhagvasuren ise, Türkiye’de eğitim almaktan dolayı çok mutlu olduğunu belirterek, “Burada eğitim alacak olmaktan dolayı çok mutluyum. Buradaki merkezlerde gördüğümüz uygulamalar ile bizim eksikliklerimizi fark ettik. Bu eksiklikleri gidermek için bunları Moğolistan’daki merkezlere uyarlamak istiyoruz. İki ülke arasında bu bağlılık, kardeşlik uzun zaman önce başlamış. Onur hocamız ilk önce gelip bize eğitimler vermişti. Eylül ayında davetimizi kırmayarak Moğolistan’a geldi. Bizim durumumuzu gözlemleri ve sonrasında bizi davet etti. İki ülke arasında bağlılığı güçlendirdiğimiz için çok mutluyum” şeklinde konuştu. Guljanat Yerlan da, “Otizm hakkında daha iyi bilgi almak daha iyi eğitilmek için Onur hocamızı Moğolistan’a davet ettik. Hocamız bize teorik bilgileri verdi. Uygulamalı bir ortamda görmek için bizde Trabzon’a geldik. Uluslararası anlamda otizm konusunda başka ülkeler nasıl çalışıyor diye bunu öğrenmek istedik. Burada tam olarak uygulamalı bir ortama girdiğimiz için hastaları nasıl karşıladığı, nasıl tedavi ettiği bu konular hakkında gözlemleme yapıyoruz. Bunun için çok mutluyuz. Tabi sadece otizm konusunda eğitimler almıyoruz” ifadelerini kullandı. (OK-ÖS-Y)