GÜNDEM - 11 Ocak 2025 Cumartesi 11:01

Engelleri ’Mat’ ediyorlar

A
A
A
Engelleri ’Mat’ ediyorlar

Elazığ’da yaşayan görme engelli satranç tutkunları, azimleri ve başarılarıyla engelleri aşarak hayata sıkı sıkıya tutunuyor. Özel olarak tasarlanan Braille satranç takımıyla şampiyonluk hedefleyen bu üç sporcu, karanlık dünyalarını satrançla aydınlatıyor.


Elazığ’da yaşayan ve görme engellerine rağmen hayata sıkı sıkıya tutunan üç satranç tutkunu, başarılarıyla çevrelerine ilham oluyor. Halk arasında ’tavuk karası’ ya da ’gece körlüğü’ olarak bilinen retinitis pigmentosa hastalığı nedeniyle görme kaybı yaşayan 61 yaşındaki Hüsamettin Doğan ve 24 yaşındaki Okan Orman ile doğuştan görme engelli 19 yaşındaki Hasan Türkan, özel olarak tasarlanan Braille satranç takımı sayesinde antrenmanlarını sürdürüyor. En büyük hobileri olan satranç sayesinde sosyal hayata daha aktif kaldıklarını ifade eden üçlü, Elazığ Harput Görme Engelliler Spor Kulübü çatısı altında buluşarak birbirlerine destek oluyor. Şampiyonluk hayaliyle çalıştıklarını dile getiren ekip, hem bireysel hem de takım turnuvalarında başarılı sonuçlar elde etmeyi hedeflediklerini açıkladı.



’’Satranç, ufkumu oldukça genişletti’’


Satrancın hayatlarında büyük bir motivasyon kaynağı olduğunu belirten Hüsamettin Doğan (61), ’’2002 yılına kadar İstanbul’da özel bir şirkette personel müdürü olarak çalıştım. Şu an da Elazığ’dayım. 2005 yılının sonunda emekli oldum. Satrançla yaklaşık olarak 3 yıl önce tanıştım. Satranç, ufkumu oldukça genişletti. Sabırlı, muhasebe, fedakarlık, strateji özelliklerimi fazlasıyla geliştirdi. Özellikle, satranca geç yaşlarda başladım. Çocuklara daha erken yaşta başlamalarını tavsiye ederim, ufukları genişler. Benim göz rahatsızlığım, halk arasında tavuk karası denilen türde bir hastalıktır. Bilimde, retinitis pigmentonsa olarak biliniyor. Ben, 2002 yılına kadar yüzde elli görüyordum. 2002’de yüzde on seviyesine düştü. Şu anda yüzde üçe düşmüş. Görme alanım da gittikçe daraldı. Ancak otuz dereceden görebiliyorum. Arkadaşlarla beraber satranç oynuyoruz. Haftada bir gün satranç kulübüne gidiyoruz. Orada antrenmanlarda bulunuyoruz. Yılda bir defa da Denizli’de Görme Engelliler Türkiye Şampiyonasına katılmaya çalışıyoruz. Bazı turnuvalara iştirak ediyoruz. Engelsiz yaşama da gidiyoruz. Orada satranç oynuyoruz, hayatımız böyle devam ediyor” dedi.



’’İnsanların kafasında bir farkındalık oluşturmamız lazım’’


Doğuştan görme engelli Hasan, satrancın hem sosyal hem de zihinsel olarak kendisine katkı sağladığını dile getiren Hasan Türkan (19), ’’Spor bilimleri Fakültesi birinci sınıfa gidiyorum aynı zamanda antrenörlük eğitimi alıyorum. Elazığ’da yaşıyorum. Sol gözüm yüzde iki, sağ gözüm yüzde beş görüyor. Doğuştan beri böyle. Beyinle göz arasındaki sinirlerin zayıflığından kaynaklı bir hastalık. Satrancı çocukluğumdan beri oynuyorum. Düzenli olarak ise 1 yıl öncesine kadar oynamaya başladım. Hüsamettin ve Okan abimle beraber oynuyoruz, bayağı da iyiyiz. Bu sene görme engelliler satranç turnuvasına katılmayı düşünüyoruz. İnsanların kafasında bir farkındalık oluşturmamız lazım. Özellikle, Elazığ milletine aşılamak istiyoruz. Çünkü, biz çocuklarını görme engelli ortamlara göndermek istemeyen çok insan gördük. Görme engelli ailelerin, çocuklarını geliştirmeye odaklı faaliyetlerde bulunmaları lazım” şeklinde konuştu.



’’Hastalığım ilerliyor, körlüğe kadar gitme ihtimali var’’


Genç sporculardan Okan Orman ise bu süreçte birbirlerinden destek alarak güçlendiklerini ifade ederek, ’’Elazığ Fırat Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük bölümü mezunuyum. Elazığ Harput Görme Engelliler Spor Kulübünde yöneticilik ve sporculuk yapıyorum. İlkokul birinci sınıftan itibaren miyop teşhisi konuldu. Beşinci sınıfa geçtiğimde ise, halk dilinde ’gece körlüğü’ olarak bilinerek, tıp literatüründe ise retinitis pigmentosa olarak bilinir. Bu hastalıkla hayatımı devam ettiriyorum. Yaşım ilerledikçe, hastalığım da ilerliyor. Körlüğe kadar gitme ihtimali var. İlkokul birinci sınıftan itibaren satranç oynuyorum. Hastalığımın hissettirmesinden itibaren biraz ara verdim. Ondan sonra Elazığ Harput Görme Engelliler Spor Kulübü ile tanıştım. Burada kendimi daha da satranca yönelttim, turnuvalara katıldım. 2020 senesinde Afyonkarahisar’da düzenlenen Türkiye Görme Engelliler Satranç Federasyonu’nun düzenlediği şampiyonada, C kategorisinde Türkiye üçüncüsü oldum. Hedefim ise B kategorisinin de şampiyonu olarak A kategorisine yükselmek. Çalışmalarıma şu an ise Çaturanga Spor Kulübünde arkadaşlarımla birlikte ve Hüsamettin abi ve Hasan’la birlikte devam ediyoruz” diye konuştu.



Engelleri ’Mat’ ediyorlar

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas 2028 yılında tüm hanelere yerli gaz verilecek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 2028 yılına kadar Türkiye’deki tüm hanelere yerli doğal gazın ulaştırılacağını söyledi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Sivas’ın Hafik ilçesinde düzenlenen gaz verme törenine katıldı. İlçeye ilk kez doğal gaz ulaştırılması dolayısıyla düzenlenen törende konuşan Bayraktar, Türkiye’de 81 ilde 981 yerleşim yerinde doğal gaz ulaştırıldığını belirterek, “Türkiye’yi düşündüğünüzde 81 il, 780 bin kilo metre karenin üzerinde bir coğrafya, zor bir coğrafya. Dolayısıyla buraya doğal gaz getirmek öyle kolay bir olay değil. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu hedef, o vizyon doğrultusunda hamdolsun bugün Türkiye’de 81 ilde 981 yerleşim yerinde doğal gaz var. 222 OSB’de doğal gaz var. Nüfusumuzun yüzde 85’i bugün doğal gaza ulaşabiliyor. Biz hayal bile edilemeyenleri gerçekleştiren bir hareket olarak bugün de bu hizmeti Hafik’e getirdik” dedi. “Dünyanın en büyük keşfini yaptık” Bayraktar, doğal gaz arama çalışmalarında dünyanın en büyük keşfine imza attıklarını ifade edip, "Biz doğal gazı ithal ediyorduk. 2016 yılında dedik ki ‘biz artık milli enerji ve maden politikasıyla doğal gazı kendimiz üreteceğiz. Varsa arayacağız, bulacağız, çıkartıp ev ve sanayimize bu gazı götüreceğiz. Kendi gemilerimizde, Mavi Vatan’ımızda doğal gaz aramaya karar verdik. Önümüze bir sürü engeller çıkarttılar. Biz kendi gemilerimizle, istediğimiz zaman istediğimiz yerde, kendi ekibimizle doğal gaz ve petrol arayacağız dedik. Hani birileri Mavi Vatan’a masal diyor ya, biz Mavi Vatan’da destan yazmaya karar verdik. Gemilerimizle biz petrol ve gaz aramaya başladık. 2020 yılında biz Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal gaz keşfini yaptık. Dünyada denizlerdeki en büyük keşfi biz gerçekleştirdik” dedi. 3 milyon haneye yerli gaz veriliyor Bayraktar, 3 milyon haneye yerli gaz verildiğini, 2028 yılında tüm hanelere yerli gaz ulaştırmayı hedeflediklerini vurgulayarak, “Bugün kendi ürettiğimiz doğal gaz ile tam 3 milyon hanemize kendi doğal gazımızı verir hale geldik. Allaha hamdolsun. Üretimimiz her geçen gün artıyor. İnşallah 2028 yılına geldiğimizde Türkiye’deki tüm hanelerde, 20 milyon hanede kendi doğal gazımızı kullanır hale geleceğiz. Hedefimiz Türkiye Yüzyılı’nda, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizi enerjide bağımsız kılmaktır” şeklinde konuştu. Gabar’da üretim 71 bin varile çıktı Bayraktar, Gabar’da üretimin 71 bin varile çıktığını açıklayarak şunları ekledi: "Bir zaman adı terörle anılan, gidilemeyen, girilemeyen Gabar’da Türkiye’nin en kaliteli, günlük 71 bin varil petrolü üretir hale geldik. Bütün gayemiz ülkemizi enerjide bağımsız kılmaktır. Enerjide dışa ödediğimiz dövizi içeride tutabilmektir. Her yıl milyarlarca dolan fatura ödüyoruz. Enerji ihtiyacımızı kendi kaynaklarımızla karşılamak istiyoruz. Bunun gayretindeyiz." Konuşmaların ardından ilçeye gelen gaz ateşlenerek temsili olarak ilçeye ilk doğal gaz verilmiş oldu. İlk etapta ilçede 400 doğal gaz aboneliği bulunduğu belirtildi.
İstanbul Esenyurt’ta Eğitimle güçlenen kadınlar bu kursta geleceklerine yön veriyor Esenyurt Belediyesi Mesleki Eğitim ve İstihdam Merkezi, Okul Öncesi Çocuk Gelişimi eğitimi ile kursiyerleri hem meslek hem de iş sahibi yapıyor. Derslerde, çocuk gelişimine dair tüm incelikleri öğrenen kursiyerler, aldıkları MEB onaylı sertifika ile yardımcı öğretmenlik yapma fırsatı elde ediyor. Vatandaşların meslek sahibi olabilmeleri için hayata geçirilen EMEĞİM projesi, Okul Öncesi Çocuk Gelişimi Kursu ile kadın istihdamına da destek sağlıyor. Haftanın 3 günü teorik ve uygulamalı olarak devam eden derslerde, kursiyerler çocuk dostu alan alanda pratik yaparak kendilerini geliştirme fırsatı buluyor. Kursta, 0-6 yaş arasındaki çocukların bilişsel alanları, dil, öz bakım ve motor gelişimlerini kapsayan 380 saatlik eğitim veriliyor. Bu eğitimlerin ardından MEB onaylı sertifika alan kursiyerler, ana sınıflarında, okul öncesi merkezlerde ve kreşlerde yardımcı öğretmen olarak görev yapabiliyor. Kursiyerler ESBİM ile istihdam ediliyor Mesleki eğitim kurslarına katılan kursiyerlere istihdam fırsatı da sunuluyor. Eğitimlerini başarıyla tamamlayan kursiyerler, hem MEB onaylı sertifika alarak usta öğretici olma hakkı kazanıyor hem de ESBİM (Esenyurt Belediyesi İstihdam Merkezi) tarafından uygun kadrolarda istihdam ediliyor. Anneler kursta çocuklar oyun alanında Kadınların meslek öğrenerek iş yaşamına katılmasının da amaçlandığı kursta, anneler eğitim alırken çocuklar da onlar için hazırlanan çocuk dostu alanda eğlenceli vakit geçiriyor. Çocuklar, çocuk gelişim uzmanları tarafından hazırlanan eğitici-öğretici aktivitelerden yararlanarak, gelişim düzeylerine uygun oyunlar oynuyor. “Kursa kendimi geliştirmek için geliyorum” Bir meslek sahibi olabilmek için kurslara katıldığını söyleyen kursiyer İrem Ardalı şöyle konuştu: “Çocuk Gelişimi okuyorum. Kendimi geliştirmek için geliyorum. Derslerime de yardımcı oluyor. Burada çocukların büyüme evrelerini, psikolojik evrelerini, çocukların gelişiminde desteklememiz gereken yanları öğrendik. Sertifika aldıktan sonra anaokullarına başvurmayı düşünüyorum.”
Van Uzmanlar uyardı: "Yaban hayvanlarına bilinçsiz yem bırakmayın" Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Prof. Dr. Lokman Aslan, doğaya yem bırakmanın bilinçli bir şekilde yapılması gerektiğini belirterek, kontrolsüz yem bırakmanın yaban hayatına zarar verebileceğini söyledi. Van Gölü Havzası’nda doğaya yem bırakma uygulamaları, özellikle kış aylarında yaban hayvanlarına yardım etmek amacıyla sıkça gündeme geliyor. Ancak uzmanlar, bu tür uygulamaların plansız ve kontrolsüz bir şekilde yapılmasının ekolojik dengeye zarar verebileceği konusunda uyarıyor. Yaban hayvanlarının doğal yaşam alanlarının ve alışkanlıklarının korunmasının önemine dikkat çeken uzmanlar, bilinçsiz müdahalelerin uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor. “Bilim insanlarının kontrolünde yapılmalıdır” İHA muhabirine konuşan Van YYÜ Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Prof. Dr. Lokman Aslan, doğaya kontrolsüz şekilde yem bırakmanın yaban hayatına zarar verebileceğini belirtti. Bu tür uygulamaların yaban hayvanlarının doğal alışkanlıklarını ve habitatlarını bozabileceğini ve hastalıkların yayılmasına sebep olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Aslan, “Merkezimiz Van Gölü Havzası’ndaki tüm yaban hayvanlarının sorunlarıyla ilgilenmekte ve ekolojik dengenin devamı için üretken çalışmalar yürütmektedir. Ancak son günlerde, yaban hayvanlarına kontrolsüz şekilde besin bırakma gibi uygulamalar yaygınlaşmıştır. Yaban hayvanlarına araştırma yapılmadan ve plansız bir şekilde yem bırakmak faydadan çok zarar getirebilir. Bu durum, yaban hayvanlarının alışkanlıklarının değişmesine, habitatlarının bozulmasına ve hastalıkların yayılmasına neden olabilir. Eğer doğa şartları yem bırakmayı gerektirmiyorsa, bu uygulama yalnızca Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ile bilim insanlarının kontrolünde yapılmalıdır” dedi. “Ekosistemin doğal besin zinciri bozulabilir” Yaban hayvanlarına bilinçsiz şekilde yem bırakmanın hayvanların doğal alışkanlığını değiştirdiğini dile getiren Aslan, “Kontrolsüz şekilde yem bırakılmasının habitatı bozulabileceğini, yaban hayvanlarının doğal alışkanlıkları değişebileceğini ve insan-hayvan çatışmaları artabilir. Ayrıca, yem bırakılan alanlara farklı türlerden hayvanların gelmesiyle çatışmalar yaşanabilir ve ekosistemin doğal besin zinciri bozulabilir. Dolayısıyla yaban hayvanlarına kontrolsüz yem bırakmak faydadan çok zarar getirir. Eğer kontrollü alanlar oluşturulmadıysa ve bir türün korunmasına yönelik bir plan yapılmadıysa, bu uygulamadan kaçınılmalıdır. Aksi halde, sahipsiz hayvanlarda olduğu gibi ileride büyük sorunlarla karşılaşabiliriz” diye konuştu. Yaban hayvanlarının korunması adına yapılacak çalışmaların uzmanlar gözetiminde ve kontrollü bir şekilde yürütülmesi gerektiğini belirten Aslan, bilinçsiz müdahalelerin uzun vadede faydadan çok zarar getireceğini kaydetti.