KÜLTÜR SANAT - 01 Temmuz 2024 Pazartesi 10:11

Mola evlerinden faydalanan özel bireyler ve aileleri piknik yaptı

A
A
A
Mola evlerinden faydalanan özel bireyler ve aileleri piknik yaptı

Mersin Büyükşehir Belediyesi, özel bireylerin toplum içerisinde yer alarak sosyalleşebilmeleri ve ailelerinin de hayatlarını kolaylaştırabilmek amacıyla hayata geçirdiği faaliyetleri sürdürüyor. Mola evlerinden faydalanan özel bireyler ve aileleri piknik yaptı.


Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı’na bağlı Engelliler Şube Müdürlüğü tarafından 2 yıl önce hizmete açılan, anne ve babaların iş, hastane veya özel işlerini hallederken özel bireylerin 1 günlük faydalanabileceği mola evleri, özel bireylere yönelik sosyal etkinliklerini sürdürüyor. Bu kapsamda Mola evlerinden faydalanan özel bireyler ve ailelerine yönelik piknik gerçekleştirildi. Ormanda şarkılar eşliğinde oyun oynanıp dans eden özel bireyler ve aileleri, yeşilliklerin arasında doyasıya eğlendi.


"Sıcak havadan dolayı etkinliklerimizi yaylalarda sürdürmeye çalışacağız"


Mola Evi Sorumlusu Fatma Hörlek, piknikte özel bireylere çevre bilincini aşılamak için çöp toplama etkinliği gerçekleştirmenin yanı sıra değişik oyunlar oynatarak el-göz koordinasyonu sağlamalarını amaçladıklarını belirtti. Hazırladıkları ikramlarla onları ağırlamaya çalıştıklarını anlatan Hörlek, "Ailelerimiz, genelde tek başlarına ya da özel bireylerle bir yerlere gidemeyen aileler. Bu nedenle annelerle çocukları ya da sadece anneleri veya sadece çocuklarımızı sık sık etkinliklere götürüyoruz ki çocuklar da anneler de sosyalleşsinler" dedi. Bu tür etkinlikleri sık sık gerçekleştirdiklerini ifade eden Hörlek, “Yaz döneminde sıcak havadan dolayı etkinliklerimizi yaylalarda sürdürmeye çalışacağız” diye konuştu.


Özel bireyler ve aileleri, hem sosyalleşti hem eğlendi


Etkinliğine çocuğuyla katılan Raziye Ersöz, bu tür etkinliklerin sosyalleşmeleri açısından önem taşıdığını belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti.


Nehir Pekmez de kardeşinin Mola Evi sayesinde sosyalleşip arkadaş edindiğini ifade etti. Pekmez, “Kardeşim otizmli. Hiç evden çıkan bir insan değildi. Artık sosyalleşiyor, konuşabiliyor arkadaş edinebiliyor. Onun için iyi oldu. Bu tür etkinlikler sadece kardeşim için değil herkese çok faydalı oluyor" dedi.


Velilerden Emine Dönmez ise duygularını paylaşarak, “Artık çocuğumun arkadaşlarıyla iletişimi daha güze" ifadesini kullandı.


Mola Evi’nden faydalanan Uğur Yıldırım, piknikte çok eğlendiğini dile getirerek, "İlk defa katıldığım bu etkinlikte arkadaşlarımla eğlendim. Su savaşı yaptık, çöp topladık" diye konuştu.



Mola evlerinden faydalanan özel bireyler ve aileleri piknik yaptı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Göçmen kaçakçılarına yönelik operasyondan çarpıcı detaylar Göçmen kaçakçılarına yönelik düzenlenen "Kalkan-25" operasyonlarının İstanbul detaylarına ulaşıldı. Alınan bilgiye göre, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğü ekipleri, Türkiye’deki düzensiz göç ve göçmen kaçakçılarına yönelik geniş çaplı çalışma gerçekleştirdi. Yürütülen soruşturma çerçevesinde yapılan çalışmalarda, bazı şüphelilerin, yasal veya yasa dışı yollarla Avrupa ülkelerine giden ve o ülkelerde sığınma talebinde bulunan kişilere, sahte sağlık raporları ve çeşitli üye kartları temin ettikleri belirlendi. Paketler içerisine gizlenmiş 477 kargoyu Avrupa’ya göndermişler Başka ülkelerde ‘iltica’ statünde olmak ve siyasi sığınma hakkı elde etmek için tasarlanan sahte evrakların, çeşitli paketler içerisine gizlendiği ve bu yöntemle 477 kargonun Avrupa ülkelerine gönderildiği saptandı. Şebeke üyelerine yönelik yürütülen teknik ve fiziki takibin ardından operasyon için düğmeye basıldı. Suç ağının fertlerine yönelik İstanbul’da belirlenen 4 ayrı adrese operasyon gerçekleştiren göçmen polisi, 2’si Türk 4 şüpheliyi yakalayarak gözaltına aldı. Sahte UYAP mahkeme tutanakları Bu şüphelilere ait ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda Almanya, Belçika, Hollanda, Yunanistan ve Fransa’ya ait 227 sahte pasaport, asılsız olduğu saptanan sahte UYAP mahkeme tutanakları, Türkiye’de işkence gördüklerine dair sahte sağlık raporları, eşcinsel üye kartları, farklı terör örgütleri ile iltisaklı çeşitli vakıf ve derneklere ait üye kartları, sahte evrak yapımında kullanılan cihazlar, kira sözleşmeleri, sahte gemi adamı sertifikaları ve bir pompalı tüfek ele geçirildi. Emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen 2’si yabancı uyruklu 4 şüpheli, çıkarıldıkları hakimlikçe tutuklandı. Soruşturmanın geçmişi İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, son 1 haftadır süren ve “Kalkan-25” adı verilen operasyonlarda, göçmen kaçakçılığı organizatörleri ve düzensiz göçmenlere yönelik 100 operasyon düzenlendiğini açıklamış, söz konusu soruşturma kapsamında 149 göçmen kaçakçılığı organizatörünün yakalandığını, 42’sinin tutuklandığını ilan etmişti. Bu kişilerin 21’i hakkında adli kontrol kararı verildiği açıklanan soruşturma çerçevesinde diğer şüphelilerin işlemlerinin ise devam ettiğini aktarmıştı. Yerlikaya, “Ayrıca 2 bin 563 düzensiz göçmen yakalandı. Yakalanan düzensiz göçmenler, il göç idaresi müdürlüklerine teslim edildi ve sınır dışı işlemleri başlatıldı. Ülkemizin huzur ve güvenliği için göçmen kaçakçılığı organizatörlerinin her an enselerindeyiz” şeklinde ifadelerle sözlerini noktalamıştı.
Erzurum Erzurum’da 30 STK’dan ortak bildiri Ülkemizde son günlerde sığınmacı ve göçmenler üzerinden başlatılan provokasyonlara yönelik Erzurum’dan 30 sivil kitle örgütünün ortak imzası ile bir açıklama yapıldı. Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik öneme sahip konumu, sosyo-kültürel yapısı ve komşu ülkelere nispeten yüksek refah koşulları nedeniyle tarih boyunca pek çok göç hareketine maruz kaldığı ifade edilen bildiride, “Özellikle Suriye ve Afganistan’da yaşanan iç karışıklıklar sebebiyle ülkemiz 2011 yılının Mart ayından itibaren büyük bir göç hareketiyle karşı karşıya kalmıştır. Türkiye, izlediği açık kapı politikası ile milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapmış, milletimiz yüksek feraseti sayesinde hiçbir milletin göstermediği yardımseverliği bu insanlara göstermiştir. Geçen bu 13 yıllık süre içinde, sığınmacıların ülkede bulunma biçimlerinin geçiciden kalıcıya dönüşmesi, özellikle büyükşehirlerimiz başta olmak üzere birçok şehrimizde sosyal, kültürel, ekonomik ve demografik yapının bozulma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Geçici koruma statüsünde olmalarına rağmen çok sayıda uluslararası vakıf, dernek vb. kuruluşlar sığınmacıların ülkemize entegre olmaları için çalışmalarına devam etmektedir. Sığınmacıların istihdamı şartı ile işletmelere hibe, kredi ve makine destekleri verilmekte, Dünya Bankası kredileri bir kısmı Suriyelilerin istihdamı için kullanılması şartıyla verilmekte, Suriyeli STK’lar uluslararası kuruluşlar tarafından fonlanmaya devam edilmektedir. T.C. İç İşleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’deki Suriyeli sayısı 3,5 milyonu aşmış olup, diğer sığınmacıların sayıları da dikkate alındığında ortaya çıkan rakam düşündürücü boyutlara ulaşmıştır.” denildi. “Doğum oranlarına dikkat edilmeli” Ülkemizde 13 yılda oluşan sığınmacı sayısının, 60 yılı aşkın bir süredir Almanya’da bulunan Türklerin bugünkü sayısı ile kıyaslandığında, içinde bulunulan durumun vahametini göstereceği vurgulanan bildiride, “İlk defa 1961 yılında Almanya’ya işçi olarak giden Türklerin bugün Almanya’da ki sayısı geçen 60 yıla rağmen 3 ile 3,5 milyon arasındadır. Ülkemiz için en önemli sorun demografik değişimin gelecekte ortaya çıkaracağı kargaşa olacaktır. Bugün Türkiye’deki Suriyelilerin yarısı 0-18 yaş, 1 milyon 200 bini ise 19-39 yaş arasındadır. Doğurganlık yaş grubundaki kadın sayısı 785 bin 561’dir. Diğer sığınmacılara ait oranlar da dikkate alındığında bu, kabul edilebilir değildir. İlerde ülkemizin yaşayabileceği savaş, deprem gibi durumlarda nelerle karşılaşabileceğimiz ise bugünden konuşulması gereken bir beka meselesidir. Doğum oranlarına bakıldığında sığınmacı nüfusunun gelecekte ülkemiz için büyük bir tehlike oluşturacağı açıktır. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız bu durumu hak etmemektedirler. Gaziantep, Kilis, Hatay gibi illerimizdeki Suriyeli sayısı Türk Vatandaşı nüfusla yarışır hale gelmiş hatta bazı yerlerde geçmiştir. Bu, hiçbir ülkede görülen bir durum değildir.” İfadesine yer verildi. “Haksız rekabetler sebep oluyor” 30 STK tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi, “Birçok şehrimizde Suriyelilerin gettolar oluşturması ve Arapça isimler taşıyan işletmelerle şehirlerin çehresinin değişmesi halkta rahatsızlık ve endişe oluşturmuştur. Örneğin, İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan tarihi “Malta Çarşısı’nın artık Arapça isimler taşıyan tabelalarıyla “Suriye Çarşısı” olarak anılması gibi örnekler halkta Suriyelilerin toplumla kaynaşmak yerine ayrışma eğilimi içinde oldukları yönündeki düşüncenin kuvvetlenmesine neden olmuştur. Özellikle büyük şehirlerimizde, sığınmacıların sahibi olduğu ve kayıt dışı faaliyet gösteren çok sayıda işletme, küçük esnaf ve atölye vardır. Bu gayri resmi firmalar vergi vermemekte, SGK primi ödememekte, diğer firmaların yaptırmak zorunda olduğu ruhsat, iş güvenliği sağlığı vb. yükümlülüklerle ilgili masrafları olmamaktadır. Bu durum haksız rekabete neden olduğu gibi ekonomik şartlar sebebiyle zor durumda olan esnafımızı iyice zor duruma sokmakta, iflaslar artmaktadır. Ekonomi yavaş yavaş sığınmacıların hâkimiyetine bırakılmaktadır.” “İleride oluşabilecek sorunları görmek lazım” Birçok şehirde sığınmacılar tarafından toplum düzenini bozan taciz, hırsızlık vb. suçlarının milleti canından bezdirir bir hal aldığı anlatılan bildiri şöyle devam etti, “Sığınmacılar toplu ulaşım araçlarında ve topluma açık yerlerde uyumlu olamamakta, kendi kültürlerini, alışkanlıklarını olduğu gibi sürdürmekte ve ülkemiz insanının yaşam alanını daraltmaktadırlar. Parayla satın alınan ya da mülkiyete dayalı bir vatandaşlık anlayışı ile sığınmacılara vatandaşlık verilmesi ise milletimizi derinden yaralayan bir anlayıştır. Parayla vatandaşlık verilen sığınmacıların, bu vatan için yirmili yaşlarda toprağa düşen bir gencimizle aynı ülkenin vatandaşı olabilme imkânları içler acısı bir durumdur. Milletimiz bugün şu sorunun cevabını aramaktadır. Neden ülkemiz dünyada en fazla sığınmacı ve düzensiz göçmen nüfusuna sahip olan ülkedir? Sığınmacı ve düzensiz göçmen nüfusu sebebiyle Milletimizin ileride yaşayabileceği sıkıntıları bugünden dile getirenler neden yabancı düşmanı olarak suçlanmaktadır. Milletimizin büyük çoğunluğu sığınmacıların bir an önce ülkelerine gönderilmesini beklemekte ve istemektedir. İçinde bulunduğumuz bu durumun devamı, kanımızla alıp, kanımızla koruduğumuz vatanımızın yavaş yavaş elimizden kayıp gitmesi demektir. Cumhuriyeti kuran şehir Erzurum’dan, 23 Temmuz 1919 ruhuyla tüm dünyaya Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözüyle yeniden sesleniyoruz. “Bu ülke, tarihte Türk’tü bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır." “Provokasyonlara gelmeyelim” Palandöken Gelişim Derneği, Gelişim Erzurum Dergisi, Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Erzurum Şube Başkanlığı, Erzurum Tarih Derneği, Erzurum Halk Oyunları ve Halk Türküleri Turizm Derneği, Hak Sen Konfederasyonu Erzurum İl Temsilciliği, Türkiye Sakatlar Derneği Erzurum Şubesi, ERİH-DER (Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği), Büro Emekçileri Sendikası Erzurum İl Temsilciliği, Erzurum Kültür Sanat ve Eğitim Derneği, Mobbing ile Mücadele Derneği, Tüm Medya Gazeteciler Derneği, Oltu ve Yöresi Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Erzurum Madeni İşler Meslek odası, Erzurum Lokantacılar Odası, Erzurum Fırıncılar Odası , Erzurum Alçı ce Sıvacılar Odası, Oltu şoförler Esnaf odası, Erzurum Marangozlar Odası, Erzurum Konfeksiyon ve İmalatçılar Odası, Erzurum Kuyumcular Odası, Erzurum Tesisatçılar Odası, Erzurum Otel ve Kahveciler Odası, Erzurum Elektronikçiler Odası, Erzurum Demirciler Odası, Erzurum Oto Tamirciler Odası, Elektrik Teknisyenleri Odası, Erzurum Kunduracılar Odası, Erzurum Minibüsçüler Odası ve Koop-İş Sendikası Erzurum Şubesi tarafından yapılan açıklamada daha sonra şöyle devam edildi, “Yaşanabilecek provokasyonlardan Milletimizin uzak durmasını Yüce Milletimizden talep ediyoruz. Bu Bildiriye imza atan Sivil Toplum Kuruluşları olarak, yayınladığımız bu bildirinin yabancı düşmanlığı olmadığının bilinmesini istiyoruz. Aziz Milletimizin tercümanı olmayı en büyük görev kabul ediyor, Sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin yetkili makamlarımızca hukuka uygun bir şekilde bir an önce kendi vatanlarına gönderilmesini Milletimiz adına istiyoruz.”
Samsun Ceviz güvesi ile mücadele Ceviz güvesi ile mücadele yöntemlerini anlatan Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, "Zararlının larvalarına karşı tuzak bant olarak oluklu mukavva kullanılmalıdır. Mücadeleye zararlının ilk görülmesiyle birlikte başlanılması, bulaşık sürgünler ve yere dökülen meyvelerin imha edilmesi oldukça önemli" dedi. Samsun’da toplam 16 bin 579 dekar alanda toplam 2 bin 94 ton ceviz üretiminin yapıldığını belirten İl Müdürü İbrahim Sağlam, ceviz güvesi zararlısı hakkında açıklamalarda bulundu. Sağlam, "Ceviz güvesi (garella musculana) sadece cevizde beslenen bir tür olup cevizin sürgünlerinin kurumasına ve meyvelerde dökülmelere neden olmaktadır. G. musculana larvalarının ceviz meyvesinin yeşil kabuğunun alt kısmında beslendiği, yeşil kabuktan meyve içine girmediği yani cevizin içi ile beslenmediği ancak kabuktaki zarar nedeniyle meyvelerde dökülmelere neden olduğu belirlenmiştir. Yumurtaları, sarımsı-gri, kırmızımsı-gri renkte, küresel şekilde ve 0.5 milimetre çapındadır. Larva, birinci dönemde krem-beyaz veya sarımtırak-beyaz renkte olup, baş 2-3 milimetre uzunluk ve 0.5 milimetre çapında koyu kahverengindedir. Olgun larva, 5x15-20 mm boyutlarındadır. Larvanın gelişme süresi 25-40 gündür. Pupa, 11-12 milimetre uzunluğunda ve 3.5-3.6 milimetre genişliğindedir. Pupa, beyaz bir kokon içerisinde olup, 12-14 milimetre uzunluğunda, orta kısmı genişliğinde 4.5-5.2 milimetre genişliğinde ve her iki ucundan daralmıştır. Pupa, gelişimini yaklaşık 10 günde tamamlar. Ergin kanat açıklığı 18-23 mm’dir. Vücudun uzunluğu 8-9 mm’dir. Yumurtalarını genellikle iki meyvenin birbirine değdiği yerlere ya da cevizin bir yaşındaki sürgünlerinin tomurcuklarına bırakmaktadır" diye konuştu. Mücadele yöntemleri Müdür Sağlam, zararlı ile mücadele yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi: "Yumurtadan çıkan larva, bitkinin taze sürgünlerinin bulunduğu sap kısmından girerek beslenir. Yapılan sürvey çalışmalarında ilimizde ceviz güvesi ilk dönem larvaları, haziran ayının ikinci döneminde belirlenmiştir. Larvaların, dallarda taze sürgünlerin ve yaprakların çıktığı yerlerde giriş deliklerinin olduğu ve bu deliklerin etrafında pislikler bulunduğu tespit edilmiştir. Meyve oluşumuna kadar sürgünlerin iç kısmında beslenen larvaların, taze sürgünlerde kurumaya neden olduğu belirlenmiştir. Ceviz meyveleri, normal büyüklüğüne geldiğinde 2. döl larvaları cevizin yeşil kabuk kısmına giriş yaparak, burada beslendiği belirlenmiştir. Bir larva birden fazla meyvede zarar yapabilmektedir. Bu tür meyvelerin olgunlaşma döneminde döküldüğü belirlenmiştir. Meyvelerde zarar hasat sonuna kadar devam etmektedir. Larvalar genelde bütün hayatlarını meyve ve sürgünlerin içinde geçirir ve sadece pupa olacak yer aramak için bitkiyi terk ederler. Genellikle gövdenin kabuk çatlaklarında ya da kabuğun altında pupa olurlar. İlk iki dölün larvaları çimlerde veya dallarda korunaklı yerlerde pupa olabilirler. Zararlının pupaları, kabuk altında ve çatlaklarda bir arada bulunmasından kolayca tespit edilebilmektedir. Zararlının larvalarına karşı tuzak bant olarak oluklu mukavva kullanılmalıdır. Zararlının kabuk altında toplanmış olan pupaları kontrol edilmelidir. Yere dökülen meyveler ve budama artıkları dikkatle incelenmelidir. Özellikle dikim amaçlı bitkiler, aşı kalemleri ve budama artığı dalların nakledilmesi ile zararlı yeni alanlara bulaşabilmektedir. Bu nedenle özellikle yabancı çeşitlerden oluşan aşı kalemleri dikkatle incelenmelidir. Mücadeleye zararlının ilk görülmesiyle birlikte başlanılması, bulaşık sürgünler ve yere dökülen meyvelerin imha edilmesi oldukça önemlidir. Zarara uğrayan sürgünlerin haftada bir budama artıklarının yakılarak imha edilmesi zararlının popülasyonunu önemli ölçüde azaltacaktır."
Erzurum Erzurum ETB yıllık 2 bin ton kırmızı et üretiyor Erzurum Et Kombinasında yıllık ortalama bin 650 ton şarküteri ve 2 bin ton kırmızı et üretimi gerçekleştiriyor ve Erzurum Kombinasında toplamda 25 değişik şarküteri ürün üretiliyor. Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, Et ve Süt Kurumuna bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret kapsamında Et ve Süt Kurumu Erzurum Kombinasında incelemelerde bulunan Vali Mustafa Çiftçi, Kombina Müdürü Veteriner Hekim İsmail Atasever’den kurumun çalışmaları hakkında bir brifing aldı. Brifing kapsamında: Erzurum Et Kombinasında yıllık ortalama 1650 ton şarküteri ve 2 bin ton kırmızı et üretimi gerçekleştirildiği ve Erzurum Kombinasında toplamda 25 değişik şarküteri ürünü üretildiği, bu ürünlerden altın madalyalı Türk Sucuğu ve Türk Patent Enstitüsü patentli marka tescilli, %100 koyun ve kuzu etinden özel baharat karışımı ile üretilen, ismini verimli Pasinler Ovası’ndan alan "Pasin Izgara Köfte"nin halkımızın beğenisini kazandığı bilgilerine yer verildi. Et ve Süt Kurumu Erzurum Kombinası, 1953 yılında Türkiye’de kurulan ilk kombina olma özelliğini taşıyor. Kuruluş amacına uygun olarak, üreticiden aldığı kasaplık hayvanları modern teknolojilere sahip üretim tesislerinde işleyip çiftlikten sofralarımıza ulaştırıyor. Bölge besiciliğini de teşvik eden bir anlayışla bölge halkının tüketim alışkanlıkları ve tercihleri doğrultusunda hizmet veren kombinada ürün çeşitlemesi yapılıyor. Üretilen kıyma, kuşbaşı, biftek, pirzola vb. et ürünleri ile sucuk, sosis, salam, kavurma, köfte vb. şarküteri ürünleri; toptan ve perakende olarak ucuz, kaliteli, sağlıklı ve güvenli bir şekilde vatandaşa sunuluyor. Vali Çiftçi’ye Et Süt Kurumu Erzurum Kombinası ziyaretinde Vali Yardımcısı Lokman Düzgün, İl Tarım ve Orman Müdürü Alparslan Kenger eşlik etti.