ASAYİŞ - 08 Temmuz 2024 Pazartesi 10:48

Malatya’da ot yangını

A
A
A
Malatya’da ot yangını

Malatya’nın Battalgazi ilçesinde otluk alanda çıkan yangın ekiplerin müdahalesiyle söndürüldü.


Yangın, Battalgazi ilçesi Selçuklu Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Ahmet Keleşoğlu sokakta henüz bilinmeyen bir nedenden dolayı yangın çıktı. İhbar üzerine bölgeye itfaiye ekipleri sevk edilirken, yangın yerleşim yerlerine sıçramadan kontrol altına alınarak söndürüldü.


Olayla ilgili inceleme başlatıldı.



Malatya’da ot yangını

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Pilotaj öğrencileri TEKNOFEST’te çocuklara uçakları tanıttı Adana düzenlenen TEKNOFEST 2024’te Atılım Üniversitesi, pilotaj bölümü öğrencileri çocuklara uçakları tanıtıp havacılığı anlattı. Atılım Üniversitesi, Türkiye’nin en geniş kapsamlı teknoloji ve havacılık festivali olan TEKNOFEST 2024’e 2 ayrı etkinlik ile katıldı. Üniversitenin pilotaj bölümü öğrencileri ‘Bir çocuk gelsin, bir uçağa dokunsun’ diyerek TEKNOFEST alanına gelen çocuklara uçakları tanıtarak havacılığı anlattı. Atılım Üniversitesi Pilotaj Bölümü Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Aslı Yılmaz, TEKNOFEST 2024 kapsamında Adana’da olduklarını söyleyerek, “Adana’ya Atılım Üniversitesi olarak TEKNOFEST’e 2 ayrı etkinlikle katıldık. İlki Atılım Üniversitesi ARGEDA - Teknoloji Transfer Ofisi. Diğer projemiz ise pilotaj bölümü öğrencileri ile birlikte icra ettiğimiz projemiz. Pilotaj bölümü öğrencilerimizle TEKNOFEST’in en özel projesi olan ‘Bir çocuk gelsin, bir uçağa dokunsun’ projesine gönüllü olarak destek verdik” dedi. "Uçakları ve havacılığı anlatıyoruz" Yılmaz, çocukların uçaklara ilgisinin yoğun olduğunu ifade ederek, "Burada havacılığa gönül vermiş pilotaj bölümü öğrencilerimizle birlikte meydandaki tüm hava araçlarını havacılık sevdalısı küçük kalplerin daha profesyonel gözden, bizlerden dinlemesini istedik. Burada çocukların anlayabileceği seviyede uçakları ve havacılığı anlatıyoruz" diye konuştu.
Adana Her birey zorlu olaylardan sonra büyüyemiyor Psikolog Özge Sert, “Psikoterapi, bireylerin yaşadıklarını anlamlandırmalarına, bu süreçten güçlenerek çıkmalarına ve büyümelerini destekleyici farkındalık geliştirmelerine yardımcı olabilir. Zorlayıcı durumlar sonrası büyüme, her bireyin deneyimleyebileceği bir süreç değildir” dedi. Deneyimlerden büyümek herkes için aynı kolaylıkta olmuyor. Bazı kişiler daha zor anlar yaşıyor. “Zorlayıcı durumlar hayatın ayrılmaz bir parçasıdır” Konuyla ilgili Onma Psikoloji’den Psikolog Özge Sert açıklamalarda bulundu. Psikolog Sert, “Öldürmeyen şey bazen de güçlendirebilir. Zorlayıcı durumlar elbette hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Fakat bir açıdan bilindiği üzere zorlayıcı yaşam olayları, bireylerin yalnızca duygusal olarak yaralanmasına değil, aynı zamanda hayatın anlamını yeniden değerlendirmesine de yol açabilir. Zorlayıcı durumlar sonucunda büyümek, insanların psikolojik dayanıklılığını artırarak daha güçlü bir benlik algısı oluşturmalarına yardımcı olabilir” dedi. “Dönüştürücü gücün sonucu büyümedir” Zorlayıcı deneyimlerin dönüştürücü bir tarafı olduğuna vurgu yapan Sert, “Zorlayıcı olaylar, bireylerin mevcut yaşam düzenlerini altüst edebilir ve bu durum, kişinin iç dünyasında derin değişiklikler oluşturabilir. Ancak, bazı bireyler bu kriz durumlarından sonra eski hallerine dönmekle yetinmeyip, bu deneyimleri daha büyük bir içe ait güç ve bilgelikle anlamlandırır. Büyüme kavramı, bu dönüştürücü gücün sonucudur. Bu süreçte bireyler, yaşamlarına daha büyük bir perspektif kazanabilir, empati kapasitelerini artırabilir ve yaşamın anlamına dair daha derin bir farkındalık geliştirebilirler” ifadelerini kullandı. “Dayanıklılık geliştirenler, zorluklara rağmen ayakta kalabilir” Zorlayıcı deneyimler sonrası büyümeyi destekleyen faktörleri sıralayan Psikolog Özge Sert, daha sonra şunları söyledi: “Her birey zorlayıcı durumlar sonrası büyüme sürecine farklı tepkiler verebilir. Büyümeyi etkileyen bazı faktörler ise sosyal destek, kişilik özellikleri, başa çıkma stratejileri olarak sıralanmaktadır. Ayrıca zorlayıcı durumlar sonrası büyüme, psikolojik dayanıklılık ile yakından ilişkilidir. Dayanıklılık, bireyin stresli ve zorlayıcı olaylara karşı esneklik gösterme kabiliyetidir. Tıpkı trambolinin esnek ve güçlü filesi gibi, dayanıklılık da zorluklar karşısında bizi koruyup, her zıplamada daha yükseğe çıkmamıza imkan tanır. Dayanıklılık geliştiren kişiler, yaşadıkları zorluklara rağmen ayakta kalabilir, duygusal düzenlemelerini daha rahat sağlayabilir ve hayatlarına devam edebilirler.” “Kişisel gelişimler şekillenir” Zorlayıcı durumlar sonrası büyümenin birçok farklı alanda gerçekleştiğine vurgu yapan Psikolog Sert, “Büyüme farklı alanlarda gerçekleşebilir. Bu alanlar, bireylerin yaşamlarına anlam katma biçimlerini ve kişisel gelişimlerini şekillendirir. İlişkilerde derinleşme, yeni imkanlar, kişisel güçlenme olarak 3 farklı alanda kişisel gelişim şekillenebilir” dedi. “Zorlayıcı olaylar sonrası herkes büyüme gösteremez” Psikoterapinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Psikolog Özge Sert, ardından şu ifadeleri kullandı: “Bireyi zorlayan durumlar sonrası büyümenin gerçekleşmesi için profesyonel destek oldukça önemlidir. Psikoterapi, bireylerin yaşadıklarını anlamlandırmalarına, bu süreçten güçlenerek çıkmalarına ve büyümelerini destekleyici farkındalık geliştirmelerine yardımcı olabilir. Terapistlerin bu süreçte danışanla birlikte yürümesi, bireyin duygusal iyileşmesine ve deneyimlerini olumlu bir şekilde dönüştürmesine katkı sağlar. Zorlayıcı durumlar sonrası büyüme, her bireyin deneyimleyebileceği bir süreç değildir. Ancak zorlukların içinden çıkıp buradan gelişim sağlamak da mümkündür. Zorlayıcı olaylar, görülmeyen yönüyle bireylerin daha güçlü, dayanıklı ve hayatlarına daha anlamlı bir bakış açısıyla devam etmelerini sağlayabilir. Bu süreç bireylere, yaşanan acının ardından gelen iyileşmenin de mümkün olduğunu gösterir.”
İstanbul Mamografi ile ilgili söylenenlerden korkmayın: Erken teşhis için çok önemli Meme kanserinin erken teşhisinde mamografinin en önemli tetkiklerden biri olduğunu belirten Genel Cerrah Op. Dr. Mustafa Arısoy, “Mamografi ile ilgili ‘kanser yapıyor, çok zararlı’ gibi söylemler var. Radyasyonun bilinen kanser oluşturma etkileri var tabii ki ama mamografi ile yapılan tetkiklerde alınan ışının dozu kanser oluşturacak boyutta değil. Dolayısıyla bu bir şehir efsanesi. Bu yüzden 40 yaşını geçen her kadın 2 yılda bir mamografi çektirmeli” uyarısında bulundu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından meme kanserinde erken teşhisin önemi ve meme kanseri farkındalığının vurgulanması amacıyla ‘1-31 Ekim, Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı’ olarak belirlendi. Çakmak Erdem Hastanesi’nden Genel Cerrah Op. Dr. Mustafa Arısoy ise çeşitli bilgilendirmelerde bulundu. Meme kanserinin dünya ve Türkiye’de önemli bir problem olduğunu belirten Op. Dr. Arısoy, “2020 verilerine göre Türkiye’de 100 bin kadın hastaya kanser teşhisi koyuldu. Bunlardan 24 bini ise meme kanseri. Yaklaşık 4’ biri, bu çok yüksek bir oran” dedi. “Kanser Erken Teşhis Merkezlerinde mamografi ücretsiz çekiliyor” Meme kanseri 45-55 yaş aralığı hastalığı olduğunu ancak erken yaşlarda da görülebildiğini belirten Op. Dr. Arısoy, “Farkındalığının artıyor olması ise tedavi için elimizi biraz daha güçlendiriyor. Bilinç arttıkça erken teşhisi artıyor. Meme kanseri görülme oranları da artıyor. Mamografi, meme kanserinin erken tanısında en önemli tarama yöntemlerinden biridir. Memeye X ışını verilerek röntgen filmi çekiliyor. Sağlık Bakanlığının da bu konuda önerileri var. Özellikle 40 yaşından sonra kadınlar, mamografi ile tarama programına alınıyor. Bu konuda ciddi çalışmaları var. Kanser Erken Teşhis Merkezlerinde mamografi ücretsiz çekiliyor. Hiçbir risk faktörü olmadığında kadınlar 40 yaşından sonra, 2 yılda bir mamografi çektirmelidir. Bu süreyi çok fazla aşmamak lazım” açıklaması yaptı. “Mamografi çekilirken verilen ışının dozu gitgide azalmış durumda” Op. Dr. Arısoy sözlerine şunları ekledi: “Mamografi çekilirken ışın alınıyor. Burada alınan ışının dozu ihmal edilebilir düzeyde düşük dozda radyasyon veriliyor. Radyasyonun bilinen kanser oluşturma etkileri var tabii ki ama mamografi ile yapılan tetkiklerde alınan ışının dozu kanser oluşturacak boyutta değil. Dolayısıyla bu bir şehir efsanesi. O yüzden biraz daha bilinçli olmak lazım. İnsanları bu tetkik kanser yapıyor diye olumsuz yönlendirmemek gerekiyor. Çünkü sağladığı erken teşhis ile hastalarda ölüm oranını düşüren en önemli tetkiklerden biri mamografidir. Ayrıca gelişen teknolojiyle mamografi çekilirken verilen ışının dozu gitgide azalmış durumda. Özellikle dijital mamografiler bu konuda minimum düzeyde radyasyon vererek hastaya bu çekimleri yapabiliyorlar. Tomosentez dediğimiz yeni yöntemler var. Ve teknolojinin ilerlemesiyle burada verilen ışının dozu gitgide azalıyor.” “20 yaşından itibaren yılda en az bir defa meme kontrolüne gidin” “Kadınlar adet dönemleri bittiğinde kendilerini düzenli olarak kontrol etsinler” şeklinde uyaran Op. Dr. Arısoy son olarak “Kitle gibi bir durum hissederlerse doktora başvursunlar. 20 yaşından itibaren yılda en az bir defa meme kontrolüne gitsinler. Kontrolde yapılan ultrasonda ise herhangi bir ışın ya da radyasyon alınmıyor, hiçbir şekilde çekinmesinler” dedi.
Bartın BARÜ ön lisans programları akreditasyon sürecinde Bartın Üniversitesi (BARÜ) Bartın Meslek Yüksekokulunun iki programı için Mesleki Eğitim Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MEDEK) tarafından akreditasyon sürecinin saha ziyaretleri başarıyla tamamlandı. Bartın Üniversitesinde (BARÜ) daha iyiye ulaşmak hedefiyle eğitim-öğretim programlarının akreditasyonu konusunda çalışmalar devam ediyor. Bu kapsamda BARÜ Bartın Meslek Yüksekokulu bünyesindeki iki program, farklı disiplinlerdeki eğitim programları için akreditasyon, değerlendirme ve bilgilendirme çalışmaları yaparak Türkiye’de ön lisans eğitiminin kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmak amacıyla faaliyet gösteren Mesleki Eğitim Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MEDEK) tarafından ziyaret edildi. Takım başkanlığını Prof. Dr. Ferhat Aydın’ın yaptığı; Organik Tarım Programı için Dr. Öğr. Üyesi Keriman Yürüten Özdemir, Dr. Öğr. Üyesi Bahadır Şin, İşletme Yönetimi Programı için ise Öğr. Gör. Faruk Yahşi, Öğr. Gör. Dr. İdil Özkan ile Öğrenci Değerlendirici olarak Elif Toplu’dan oluşan takım, ilgili programların belirlenmiş standartlara, kalite kriterlerine ve performans ölçütlerine uygunluğunu noktasında incelemelerde bulundu. Organik Tarım ile İşletme Yönetimi Programları üç gün boyunca süren saha ziyaretlerinde 9 farklı ölçüt üzerinden değerlendirildi. Saha ziyaretlerinde takım üyeleri; BARÜ Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, Bartın Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ayşe Genç Lermi başta olmak üzere program öğretim elemanları ve öğrenciler ile de bir araya gelerek çeşitli görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşmelerde ön lisans programlarının kalite ve akreditasyon süreçleri hakkında değerlendirmede bulunan Rektör Uzun, BARÜ’nün nitelikli eğitimin tescillenmesi için akreditasyon konusunda önemli bir performans gösterdiğini kaydetti. Kaliteli eğitimin en önemli göstergesinin program akreditasyonu olduğunu belirten Rektör Uzun, “Üniversite olarak lisans programlarımızda olduğu gibi ön lisans program akreditasyonlarına da oldukça önem veriyoruz. Bu amaçla tüm bölüm ve programlarımız, kalite ve akreditasyon çalışmalarına büyük bir özveri ile devam ediyor. Yürüttüğümüz çalışmalar neticesinde Üniversitemizde bugüne kadar 19 lisans programımız akredite olurken, Meslek Yüksekokulu bünyemizdeki programlarımız da ilk kez akreditasyon süreçlerine dâhil oldu. Bu kapsamda akreditasyon çalışmalarıyla önemli bir adım atan Organik Tarım ile İşletme Yönetimi programlarımızı tebrik ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum. Meslek Yüksekokulu Müdürümüz Prof. Dr. Ayşe Genç Lermi, Bölüm Başkanlarımız Dr. Öğr. Üyesi Cevdet Gümüş ile Öğr. Gör. Dr. Hasan Yavuz’a, öğretim elemanlarımıza, öğrencilerimize ve emeği geçen tüm bileşenlerimize teşekkür ediyorum. Saha ziyaretleri ve daha iyiye ulaşma noktasındaki değerli yaklaşımları dolayısıyla MEDEK Değerlendirme Takımı Başkanı Prof. Dr. Sayın Ferhat Aydın ile takım üyelerine teşekkürlerimi iletiyorum. Ayrıca kalite odaklı çalışmalarımızda destekleri için YÖK Başkanımız Prof. Dr. Sayın Erol Özvar’a, YÖK üyelerimize ve Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanımız Prof. Dr. Sayın Ümit Kocabıçak ile YÖKAK üyelerimize şükranlarımı sunuyorum” diye konuştu.