GÜNDEM - 20 Ekim 2024 Pazar 09:29

Yenidoğan çetesinin ilk mağdurlarından Dağlı ailesi yaşadıklarını anlattı

A
A
A

Yenidoğan çetesinin ilk mağdurlarından Dağlı çifti, yaşadığı dram dolu günleri anlattı. Çocuklarının çete yüzünden engelli kaldığını iddia eden anne Sevil Dağlı, “Çocuğumu halıya koyuyorum kalıyor, arkamdan gelemiyor, dışarıya çıktığımızda ’oğlum koşma’ diyemiyorum. Kasıtlı olması canımı çok acıtıyor. Keşke benim her şeyimi alsalardı, bizim gülüşümüzü çalmasalardı” dedi.

Yenidoğan bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve bazı bebeklerin ölmesine neden olan ’yenidoğan çetesi’ Türkiye’nin gündemine oturdu. İddiaya göre, çetenin mağdur ettiği Dağlı çifti, Fırat Sarı ile yaşadıkları süreci ve çocuklarının nasıl engelli kaldığını anlattı.

“Çocuğum hakkında bilgi almak istedim ama o gece hastanede hiç doktor yoktu”

2020 yılında doğumu gerçekleşen çete mağduru anne Sevil Dağlı, “Oğlum Asilhan için mücadele ediyorum. Bu örgütün ihmalleri sebebiyle çocuğum sağlık problemleri yaşıyor. Yaşıtlarının olduğu çocuklar gibi koşup oynayamıyor. 4 yıldır bir anne olarak oğlumun eli, ayağı ve her şeyi oldum. 14 Kasım 2020 tarihinde spontane şekilde su kesesi sebebiyle acil duruma alındım. Ameliyatın gayet başarılı geçtiği söylendi. Çocuğumda bir problem olmadığını ama akciğerleri gelişmediği için bir müddet yoğun bakımda kalacağını ifade ettiler. Ben uyandığımda çocuğum hakkında bilgi almak istedim ama o gece hastanede hiç doktor yoktu. Eşim yoğun bakıma gidip çocuğumun durumunu sormak istediğinde hemşire tarafından terslenerek geri gönderildi. Çocuğumu 35 gün boyunca hiç görmedim. Hastaneden çıkarken Fırat Sarı ile karşılaştım, bana bebeğimin 2 hafta zor yaşayacağını söyledi” ifadelerini kullandı.

“Hastane değiştirmemiş olsaydık, o listede benim çocuğumun adı yer alacaktı”

Hastane değiştirdikleri için çocuğunun ölmediğini aktaran anne Dağlı, “’Ben hekim olarak sizin çocuğunuzun yaşayacağına garanti vermiyorum’ diye konuştu. Yaşasa da engelli olacağını söyledi. ’Siz eve gidin ve hamileliğinizi unutun’ dedi. Ben bir anneyim nasıl hamileliğimi unutabilirim. Biz sonradan farkına vardık; benim oğlum potansiyel bir müşteriymiş. Bizi tersliyorlar katlanmak zorunda kalıyoruz. İlgilenmezler diye korkuyoruz ve her şeye susuyoruz. Her gün soruyorum ’çocuğunuz beslenmiyor, makineye bağlı bir şekilde bekliyor’ dediler. Tek dertleri paraymış. O listede benim çocuğumun adını da görecektiniz hastane değiştirmemiş olsaydık” şeklinde konuştu.

“Ben her şeyimi vermeye razıydım, bizim gülüşümüzü çalmasalardı”

Gözyaşlarına hakim olamayan Sevil Dağlı, “Bir anne olarak düşünün, anneler beni anlayacaktır. Ben çocuğumu halıya koyuyorum öyle kalıyor. Arkamdan gelemiyor, dışarıya çıktığımızda oğlum koşma diyemiyorum. Kasıtlı olması canımı çok acıtıyor. Bilerek ve isteyerek olmasını kabul edemiyorum. Keşke benim her şeyimi alsalardı. Ben her şeyimi vermeye razıydım, bizim gülüşümüzü çalmasalardı” diye konuştu.

“Hakkımı helal etmiyorum, sessiz kaldılar”

Yaşadığı süreci anlatan acılı baba Orhan Dağlı, “Biz sonradan öğrendik ve basından takip ettik. Kumpas bunun üzerine kurulmuş. Önemsenmemek, beslenilmemesi ve uyutulması üzerine. Çocuklar beslenmiyormuş bunu uzmanlar söylüyorlar. Bize doktor olduğunu söyleyen ve ilk müdahale yaptığını söyleyen kişi hemşire çıktı. Biz ona defalarca hocam dedik. Ben hakkımı helal etmiyorum o ünitede hasta bakıcı olabilir, bebek hemşiresi olabilir sessiz kalmaları çok acımasızca. Savunmasız bir canlının canına kastediliyor, ben işimi de kaybetsem sessiz kalmazdım. Herkes bu olayın farkındaydı, zaten yine bir doktorun şikayetiyle bu iş gündem oldu” dedi.

Batuhan Toprak

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Prof. Dr. Genç, "Filistin’de ne işimiz var?" diyenleri bu sözlerle uyardı Prof. Dr. Nurullah Genç, "Filistin’de ne işimiz var?" diyenleri uyararak, "Dünyanın neresinde bir zulüm varsa, o bizim bayrağımızdır" vurgusunu yaptı. Genç, "Biz veren elin milletiyiz, alan değil. Onun için bileceğiz ki, dünyanın her yerindeki her hadise bizi ilgilendiriyor" dedi. Gebze Belediyesi’nin ev sahipliğinde bu yıl 3’üncüsü düzenlenen Gebze Kitap Fuarı, kitapseverleri ağırlamaya devam ediyor. 27 Ekim’e kadar sürecek olan fuarda, 200’den fazla yazar ve düşünür seminerler veriyor, imza günleri düzenliyor. Fuar kapsamında düzenlenen etkinliklerden biri de Prof. Dr. Nurullah Genç’in "Bir Coğrafya Bin Direniş; Filistin’in Mücadelesi" başlıklı konferansı oldu. "Biz hep o fotoğrafı gördük ve acı duyduk" Konuşmasında, Müslümanların birbiriyle uğraşmayı bırakması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Genç, "Dünyada bizimle ciddi anlamda uğraşanlar var. Meselenin yüzlerce yıllık geçmişine baktığımızda göreceğiz ki bugün İsrail’de olanlar aslında milattan önceki ve milattan sonraki 67, 115 ve 132 yıllarına, Bar Kohba İsyanı’na kadar gidiyor. Bu fotoğrafın arkasında devasa bir geçmiş var. Eğer o geçmişi bilmezsek bugünkü İsrail’i ve Yahudilerin yaptıklarını anlayamayız. Amerika’yı anlayamayız. Tıpkı Kevin Carter’ın Pulitzer ödülü aldığı ve sonunda intihar ettiği, akbabanın başında beklediği çocuk fotoğrafı gibi. Biz hep o fotoğrafı gördük ve acı duyduk. Ama fotoğrafın arka planını düşünemedik. O çocuk oraya neden geldi? Neden dizlerinin üzerine çöktü? Onun arkasındaki yüzyılların anlamı neydi? Bunu bilemedik çünkü biz son 150-200-300 yıldır kelimelerimizi kaybettik, hafızamız boşaldı" dedi. "Dünyanın neresinde bir zulüm varsa o bizim bayrağımız" Kelimenin iki anlamı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Nurullah Genç, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bir lügat anlamı, bir de ıstırahi anlamı var. Istırahi anlam, kelimenin arka planını ve tarihi derinliğini ifade ediyor. Istırahi anlam, geçmişten bugüne o kelimenin hayatını anlatır. Bayrak kelimesinin ıstırahi anlamına gittiğimizde neden Filistin’in de bayrağı olduğunu anlarız. Çünkü bizim bayrağımızın rengindeki kırmızı, şehidin kanından, 1. Kosova Savaşı’ndan bize doğru gelir. Bayraktaki hilal, yarım ay Hazreti Peygamber’i sembolize eder. Çünkü Efendimiz Hz. Muhammed’in Medine’ye hicretinde ufuktan göründüğü an söylemler olmuştur ve ayın ilk 2-3 günü hilaldir. Peygamber Efendimizin de Medine’ye ilk girişi olduğu için hilale benzetilmiştir. Ama o peygamber, kendisini hilale benzetenler için de ’Ashabın gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tabi olursanız kurtuluşu erersiniz’ demiştir. Bizim yıldızımız da onu sembolize ediyor. İşte bu manada, alemlere rahmet olarak indirilen Efendimizin, onun ashabının ve onların bize getirdikleri merhamet, medeniyetinin bayrağı Filistin’in de bayrağıdır. Onun için dünyanın herhangi bir yerindeki bir mazlumun da bayrağıdır. ’Bizim Filistin’de ne işimiz var’ diyenler bunu bilmedikleri ve bu arka plana sahip olamadıkları için kendilerini meseleden uzak zannediyorlar. Dünyanın neresinde bir zulüm varsa, o bizim bayrağımızdır. İşte bu manaya nüfuz edebilmek için kelimelerimizi yeniden kazanmamız gerekiyor" "Biz veren elin milletiyiz, alan değil" "Bizim medeniyetimiz veren elin alan elden üstün olduğunu söyleyen medeniyettir" diyen Genç, "Filistin’e yardım elimiz olmalı. Çünkü biz böyle bir inanca sahibiz. Boşnak tarihçinin bize anlattığına göre; Fatih Sultan Mehmet, bütün Bosna’yı fethettikten sonra karşısına aldığı yaklaşık 20 bin Bosnalı’ya, ’Benden ne istiyorsunuz?’ diye sormuş. Buna şahit olanlar ’Acaba sultan yanlış mı söyledi?’ diyorlar. Tekrar dönüp soruyorlar. Sultan, ’Hayır, biz sizden bir şey almaya gelmedik. Biz size ne verelim? Ne istiyorsunuz bizden?’ diye soruyor. Tekrar aralarında konuşuyorlar, yumruklarını sıkarak ayağa kalkıyorlar, ’Hakanımız olun yeter, başka bir şey istemiyoruz’ diyorlar ve Boşnakların büyük kısmı o zaman Müslüman oluyor. Ali İzzet Begoviç, ölümünden önce Cumhurbaşkanımıza ’Bosna Size emanet’ derken bunu söylemeye çalışıyordu. Yani ’Siz bizim Hakanımızsınız’ demeye çalışıyordu. Biz böyleyiz. Biz veren elin milletiyiz, alan değil. Onun için bileceğiz ki dünyanın her yerindeki her hadise bizi ilgilendiriyor" ifadelerini kullandı. "200’e aşkın yazar ve düşünürün seminer ve konferans düzenleyecek" Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz ise Gebze’nin sanata ve okuma kültürüne değer veren bir ilçe olduğunu ifade ederek, "Bu sene 200’e aşkın yazar ve düşünürün seminerler, konferanslar verdiği, imza günü düzenlediği çalışma var. Diğer taraftan binlerce kitabın yer aldığı fuar çalışması var. Ayrıca biz fuarın bir köşesinde GESMEK kurslarımıza ait resim sergisini açtık. Meclis kararı ile 2024 yılını Çoban Mustafa Paşa yılı olarak ilan ettik. Bu fuarın ana teması Çoban Mustafa Paşa yılına atfen tasarlanmış oldu. Biz hem Çoban Mustafa Paşa’yı anmak, hem yılını idrak etmek hem de Gebzeli hemşehrilerimizi kitapla buluşturmak, çocuklarımıza okuma alışkanlığını kazandırma konusunda azami gayret ve çabamızı devam ettiriyoruz" dedi.