SAĞLIK - 01 Temmuz 2024 Pazartesi 10:54

Uzmanlar uyarıyor: "Mantar enfeksiyonlarında artış görüyoruz, tedaviye direnç söz konusu"

A
A
A

Son zamanlarda mantar enfeksiyonu vakalarında artış yaşandığını belirten Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Engin, "Mantar enfeksiyonlarında bir artış var, son dönemlerde özellikle gövde, genital bölgeye yerleşen mantarlarda bir artış, tedaviye direnç söz konusu. Hem gelen olgu, hasta sayısı fazla, yeni tanımlanan 1-2 tip var, yükseliş bununla ilgili olabilir. Tırnak mantarını daha ileri yaşlarda görüyorduk, biraz daha gençlerde de görmeye başladık. Kepekli, kızarık olması, sedef, egzamayla karıştırılabilir, aileden birinde olduğunda diğerlerine çok rahat bulaşabiliyor. Tüm vücuduna dağılabiliyor, uzun süreler, yıllarca devam ediyor mutlaka uygun tedavi gerekiyor" dedi.

Mantar enfeksiyonu, ciltte saç, ayaklar, tırnakta, genital bölge gibi noktalarda görülürken kaşıntı, pullanma, kırmızı döküntüler gibi türüne göre birçok belirtiyle kendini gösterebiliyor. Uzmanlar, nemli ve sıcak ortam etkeni, hijyen eksikliği gibi nedenlerle hastalığın olabildiğini söylerken İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Engin de son dönemde mantar enfeksiyonu vakalarında artış olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Engin, geçmişte ileri yaşlarda görülen mantarların gençlerde de görüldüğünü ve vakalarda direnç meydana geldiğini belirterek uyarılarda bulundu.

“Mantar enfeksiyonunda bir artış, tedaviye direnç söz konusu"

Mantar enfeksiyonuna ilişkin bilgiler veren ve bir artış olduğunu söyleyen Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Burhan Engin, "Mantar enfeksiyonu deride yüzeyel olarak görülen, vücudun her yerini etkileyebilen, saçta, deride, gövdede olabilen, ayaklarda görülebilen, genital bölgeyi de etkileyen, kızarık, kepekli döküntülere verdiğimiz ad. Deride de sık gördüğümüz bir tablo örneğin; ayak mantarı aslında toplumda çok yaygın olarak görülüyor. Diğer mantarlar da günümüzde bir artma eğiliminde diyebiliriz. Son dönemlerde özellikle gövde, genital bölge, kasıkta yerleşen mantarlarda bir artış, tedaviye bir direnç söz konusu olduğunu görüyoruz. Hem gelen olgu, hasta sayısı fazla. Yeni tanımlanan 1-2 tip var, biraz yükseliş bununla ilgili olabilir, yurt dışında da ABD’de de bu tanımlandı. Örneğin; indotineae adını verdiğimiz bir tip yeni tanımlandı. Mevcut olan mantarların da mevcut tedavilere bir direncinden de bahsediliyor çünkü hastalar geldiğinde de aslında lokal tedavi, sürme ilaçlar, oral olsun bunları kullanmış olarak geliyorlar. Bu ilaçlara karşı da bir direnç olduğundan bahsedebiliriz. Daha çok döküntüyle geliyorlar, mantarda biz o döküntüyü görüyoruz. Vücutta kızarık, üzeri bazen hafif kepekli, hafif sulantılı vücudun farklı bölgelerinde yuvarlak, lezyon oluşturan tarzda durumlar. Bunlar genital bölgede, alt ekstremite dediğimiz bacak bölgesinde, gövdede olabiliyor. Özellikle nemli, terli, kapalı bölgelerde daha çok görüyoruz. Derinin nemli kalan bölgelerini özellikle seviyor, örneğin; ayakta yerleştiğinde parmak aralarında görüyoruz çünkü o bölgeler kapalı ve nemli olarak görülüyor. Kasıklarda görüyoruz, son dönemde de gövdede özellikle gövdenin nemiyle bağlantılı olarak daha çok gövdede lezyonları dirençli bir şekilde görebiliyoruz" dedi.

Uzmanlar uyarıyor:

"Kepekli, kızarık olması, sedef, egzamayla mutlaka karıştırılabilir"

Sözlerini sürdüren Prof. Dr. Engin, "Bahsettiklerimiz yüzeyel mantar enfeksiyonu, bir de derin mantar enfeksiyonları formaları var. Yüzeyel mantar enfeksiyonlarında bir artış var, derin olanlar biraz daha özel grubu oluşturuyor. Bunlar daha çok immünsüpresif, bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde görüyoruz. Şu an toplumda gördüğümüz immün sistemi normal olan ama daha çok bulaşan yüzeyel mantar enfeksiyonları. Mantar enfeksiyonu aslında doğrudan çok gıdalarla ilgili değil, burada tabii ki bazı faktörler önemli. Ayak mantarı olduğunda bunun tedavisi çok ihmal ediliyor, tırnaklarda mantar olabiliyor, kalınlaşma, renk değişikliği olabiliyor. Bunlar uzun süreler, yıllarca devam ediyor. Örneğin; tırnak mantarını daha ileri yaşlarda görüyorduk ama günümüzde biraz daha gençlerde de görmeye başladık, mutlaka uygun bir şekilde tedavileri gerekiyor çünkü tedavi olmadığında yıllar boyunca devam edebiliyor ve diğer bölgelerdeki mantar gelişimini de etkileyebiliyor. Sadece mantarı tedavi etmek değil, ortamını da tedavi etmek gerekiyor. Nemin, sıcaklığın, maserasyonun artması önemli, bu faktörlerin de giderilmesi mantar enfeksiyonunu eradike etmekte önemli. Dirençli olan gövde ve genital bölge mantarlarında bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar, kullanılan ilaçlara da biraz dirençli gibi duruyor çünkü bize geldiğinde hastalar birçok ilaç kullanmış oluyor. Kepekli, kızarık olması, sedef, egzemayla mutlaka karıştırılabilir hatta bazı kişilerden biyopsi de alabiliyoruz. Çoğunlukla sürüntü yapıyoruz, o sürüntüde mantar enfeksiyonu var mı diye bakıyoruz. Burada ayırıcı tanı için özellikle sürüntü aldırıyoruz, fakültede çok güzel yapıyoruz. Mantarda aile tedavisi önemli çünkü aile fertlerinden birinde olduğunda diğerlerine çok rahat bulaşabiliyor, ikincisi ise derideki ortam önemli. Özel ilaçlar kullanmaları gerekiyor, çok da geciktirmeden eğer devam ediyorsa biraz daha büyük ünitelerde mikrobiyoloji ile koordineli bir şekilde mantarın çeşidini tespit edip uygun olan ilaca ulaşmaları uygun olur. Yayılabiliyor, tüm vücuduna dağılabiliyor, hastayı tabii ki çok rahatsız ediyor, kaşıntılı olabiliyor. Hastanın görselini çok etkiliyor, aile bireylerine bulaşabiliyor; bu açıdan hastalar çok etkileniyor" şeklinde konuştu.

Hasibe Karadağ-Uğur Çetin

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çanakkale (ÖZEL) Meşhur Çanakkale domates fideleri toprakla buluştu Çanakkale’nin, kendine has kokusu ve lezzetiyle Türkiye’de meşhur olan domatesinin üretimi için ilk turfanda fideler bir ay önce toprakla buluştu. Lezzetinin sırrı; rüzgar ve toprak olan meşhur Çanakkale domatesinin hasadına Temmuz’da başlanacak. Çanakkale’de, yaklaşık 80 bin dönüm olanda 700 bin ton domates üretimi gerçekleştiriliyor. Haziran sonunda dikilen son turfanda fideleri sayesinde domates hasadı Kasım sonuna kadar sürüyor. Tüm Türkiye, Çanakkale domatesi sayesinde Kasım ayına kadar tarla domatesi yeme şansına sahip oluyor. Çanakkale’nin kendine has aroması ve rengiyle markalaşan domatesi, lezzetini Kaz Dağları ile Çanakkale Boğazı’ndan esen rüzgarların yanı sıra potasyum oranı yüksek topraklarından alıyor. Raf ömrü uzun olan Çanakkale domatesi, özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi metropollerde tüketicilerin ilk tercihi oluyor. Lezzetinin sırrı, rüzgar ve toprak olan meşhur Çanakkale domatesi sofralarda ise tüketiciye ayrı bir lezzet sunuyor. Çanakkale’de her yıl bir kısmı sofralık, bir kısmı da salçalık olmak üzere 80 bin dönüm alanda domates dikimi yapılıyor. Yaklaşık 700 bin ton domates üretiliyor. Kendine has kokusu ve lezzetiyle Türkiye’de meşhur olan Çanakkale domatesinin ilk turfanda olan fideleri yaklaşık bir ay önce toprakla buluştu. İlk, orta ve son turfanda olarak dikimi yapılan ilk fideler Nisan ya da Mayıs ayında hava şartlarının durumuna göre toprakla buluşmaya başlar. Belli aralıklar ile Temmuz ayının ortalarına hatta sonuna kadar fideler toprakla buluşmaya devam eder. Çanakkale’de yetişen domateslerin ilk hasatları Temmuz ayının ortalarında tezgahlardaki manavlardaki pazarlardaki marketlerdeki yerlerini alır. İklim şartlarına göre Aralık ayı ortalarına kadar tezgahlarda o muhteşem aroma ve tatları ile kalır. Merkez ilçeye bağlı Çıplak köyü muhtarı ve domates üreticisi olan Ufuk Göçoğlu, Çanakkale’nin tarihiyle, doğa güzellikleriyle ve tarımıyla meşhur bir şehir olduğunu belirterek, “24 Mayıs’ta toprakla fidelerimizi buluşturduk. Tahmini 90 günde meyve alımına başlanacak. Yaklaşık 2 ay sonra ürünlerimizi toplamaya başlayacağız. İlk turfan için erken domates fidesi diken arkadaşlar var. Çanakkale’de tarladan 20 Temmuz’dan itibaren Çanakkale domatesinin hasadına başlanır. Çanakkale domatesinin bu kadar lezzetli olmasının sebebi ise, Kaz Dağları’ndan esen rüzgarlarla, Kaz Dağları’ndan, barajdan gelen suyla ve toprağın özellikleriyle Çanakkale domatesi lezzetiyle, kokusuyla Çanakkale’de, Türkiye’de ve dünyada bilinmektedir. İstanbul ve İzmir’e domates sevkiyatı oluyor. Ama günden güne domates üretimi biraz daha azaldı. Kumkale dediğimiz bölgeye halciler gelmeye başladı. Bizim bu bölgede yaklaşık 110 dönüm domates ekimi var. Günden güne de bu domates ekimi azalıyor. Girdi maliyetinin yüksek olmasından dolayı, tuta dediğimiz zararlının bitkiye zarar vermesinden ve en önemlisi de mevsimlik işçi bulamadığımızdan dolayı yavaş yavaş Çanakkale domatesi dikimi bitmek üzere. Şu anda bu tarlada 10 dönüm domates ekili, 30 bin TL dönüm maliyeti var. Yani 10 dönüme, 300 bin TL gibi bir maliyeti var. Ortalama 7-8 ton domates alınıyor. Yaklaşık şu anda 4 lira bir girdi maliyeti var. Biz 4 liranın üstünde satmamız lazım ki, para kazanabilelim” dedi.
Tunceli Çocukken hayalini kuruyordu: Çıktığı zirveye Türk bayrağını dikti Türkiye’nin farklı illerindeki dağların zirvelerine tırmanışlar gerçekleştiren dağcı Bülent Balcı, Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde bulunan Kırklar dağı ve Baliyurdu tepesine tırmanarak zirveye Türk bayrağı dikti. Çocukluk yılları Çemişgezek ilçesinde geçen, aslen de Çemişgezekli olan dağcılık antrenörü Bülent Balcı, Kırklar dağının 2 bin 710 rakımlı zirvesi ile aynı gün dağın en yüksek zirvesi olan 2 bin 950 rakımlı Baliyurdu tepesine tek başına tırmanış gerçekleştirdi. Dağcılık antrenörü Bülent Balcı, bin 800 rakımdan başlattığı tırmanışını, toplamda 34 kilometrelik yürüyüş ve bin 550 metre irtifayla iki zirveli olarak tamamladı. Çemişgezek ilçe merkezinden görünen zirveye Türk bayrağını diken ve zirve kayıt defteri bırakan dağcı Bülent Balcı’nın faaliyeti yaklaşık 15 saat sürdü. Çocukluk yıllarında uzaktan karlı, güzel ve heybetli gördüğü Kırklar dağına tırmanmayı hayal ettiğini belirten Balcı, "Çemişgezek benim çocukluğumun geçtiği memleketim. Çemişgezek ilçe merkezinde her baktığımda, karlı ve heybetli görüntüsüyle beni etkileyen Kırklar dağına çıkmayı hep hayal etmişimdir. Bu hayalimi gerçekleştirmek ancak 58 yaşımda mümkün oldu. Terörden temizlenen dağlarımızda olmak paha biçilemez bir değer. Şehitlerimizin ruhları şad olsun" dedi.
Hatay Göç yolunda bulunan doğa harikası kuş cennetinde kaçak hafriyat dökümüne zabıtalı önlem Türkiye’nin güneyinde yer alan ve konumu itibarıyla her yıl binlerce göçmen kuş türüne ev sahipliği yapan Hatay’ın Samandağ ilçesindeki Milleyha Sulak Alanında denetimlerin sıklaştırılması amacıyla zabıta noktası oluşturuldu. Göç yolundaki hayvanlara ve sulak alana zarar verilmesinin önüne geçilecek çalışma bölge için önem arz ediyor. Hatay’ın eşsiz doğasının gözler önüne serildiği Samandağ ilçesinde, Akdeniz’in yanı başında bulunan Mileyha Sulak Alanında 302 farklı kuş türü kayıt altına alındı. Binlerce kuşun göç yolunda bulunan bölgede zaman zaman istenmeyen olaylar yaşanıyor ve kuşlara ateş ediliyor. Kuş cennetinde yaşanan olumsuzlukların ve çevreye verilen zararın önüne geçilebilmesi amacıyla Samandağ Belediyesi tarafından bölgede zabıta noktası oluşturuldu. Hafriyat dökümünün ve kaçak avcıların önüne geçecek çalışma doğa severlerden de destek gördü. “Burada yapılan denetimlerden sonra hafriyat dökümü engellendi” Zabıta Memuru Fırat Özçelik, kaçak hafriyat dökümünün önüne geçildiğini belirterek ’’Belediye Başkanımız Emrah Karaçay ve doğaseverlerin katkılarıyla buraya güvenlik kulübesi koyuldu. Biz burada kaçak hafriyatlara karşı sürekli devriye atıyoruz. Burada yapılan denetimlerden sonra hafriyat dökümü engellendi. Sulak alana artık aileler ve öğrenciler gelmeye başladı ve bizler sulak alanda denetimlerimiz sürekli devam edecek" dedi.