SAĞLIK - 01 Kasım 2024 Cuma 15:40

Lösemide kemik iliği nakli hayat kurtarıyor

A
A
A
Lösemide kemik iliği nakli hayat kurtarıyor

Kan kanseri olarak da tanımlanan lösemi tedavisinde kemik iliği nakli büyük önem taşıyor.


Çocukluk çağında daha sık görülen Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) hastalarının yaklaşık yarısının 18 yaş altındaki çocuklar olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Toluy Özgümüş, bir vericiden ya da donörden hücre alınarak yapılan allojenik kemik iliği naklinin, çoğu hasta için tek hayat kurtarıcı tedavi olduğunu söyledi. Kemik iliği bağışçısı olmanın önemini vurgulayan Özgümüş, çocukluk çağında yüzde 20 - 30 arası oranlarda kemik iliği nakli gerekebildiğini söyledi.


İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı’ndan Dr. Öğretim Üyesi Toluy Özgümüş, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada lösemiye ilişkin değerlendirmede bulundu.



Lösemi, kan kanseri olarak tanımlanabilir


Halk arasında lösemi denilince tıbben kast edilenin genellikle akut lösemiler olduğunu belirten Özgümüş, “Lösemiler en basit tanımla kan kanseri olarak tanımlanabilir. Lösemi, kan üreten organ olan kemik iliğinde normal kan üretiminin durması ve kanserli hücrelerin aşırı miktarda üretilmesi sonucu ortaya çıkar” dedi.



Lösemide bu belirtilere dikkat


Akut lösemilerde en önemli bulguların enfeksiyonlar ve kanama olduğunu belirten Özgümüş, belirtileri şöyle sıraladı:


Ateş ve Sık Enfeksiyonlar: Lösemi hastalarında bağışıklık sistemi zayıflar, bu nedenle sık sık ateşlenme, iyileşmeyen ve sık tekrarlayan enfeksiyonlar hastalığın en sık bulgusudur.


Kanama Eğilimi: Burun kanamaları, diş eti kanamaları ve ciltte kolay morarma gibi kanama bulguları sıkça yaşanır.


Yorgunluk ve Zayıflık: Sürekli yorgunluk hissi, genel bir zayıflık oluşturabilir.


Kilo Kaybı: Belirgin bir neden olmaksızın kilo kaybı yaşanabilir. Bu kilo kaybının vücut ağırlığının yüzde 10’undan fazla olması lösemi gibi ciddi bir hastalık belirtisi olabileceğini düşündürür.


Kemik ve Eklem Ağrıları: Özellikle uzun kemiklerde ve eklemlerde ağrı görülebilir.


Lenf Bezlerinde Şişlik: Boyun, koltuk altı veya kasıkta lenf bezlerinin şişmesi çocuklarda daha sık görülen lösemi çeşidi olan Akut Lenfoblastik Lösemide (ALL) gözlemlenebilir.


Hiçbir belirtinin lösemi hastalığı için spesifik olmadığını belirten Özgümüş, “Özellikle çocuklarda bu belirtiler ciddi bir hastalık olmadan da görülebilir. Kesin tanı için sakin kalarak bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir” dedi.


Löseminin nedenleri nelerdir


Löseminin kesin nedenlerinin tam olarak bilinmediğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Toluy Özgümüş ancak bazı faktörlerin lösemi gelişim riskini artırdığının bilindiğini kaydederek bunları genetik faktörler, çevresel etkenler ve bağışıklık sistemi olarak sıraladı.


Genetik Faktörler: Akut lösemilerde ailevî geçiş çok nadir bir bulgu olsa da ailede kanser öyküsü hastalık gelişim riskini artırabilir. Ayrıca Down Sendromu gibi genetik bozukluklar, akut lösemi gelişim riskini artırır.


Çevresel Etkenler: Radyasyona maruz kalma, bazı kimyasallar (örneğin benzen) ve toksik maddeler risk oluşturabilir.


Bağışıklık Sistemi: Kalıtsal veya edinsel sebeplerle bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde lösemi gelişim riski artmaktadır.


ALL çocukluk döneminde görülüyor


Löseminin görülme yaşına ilişkin olarak da bilgi veren Özgümüş, akut lösemilerin iki çeşidi bulunduğunu belirterek “Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) çocukluk çağında daha sık görülür. ALL hastalarının yaklaşık yarısı 18 yaş altı çocuklardır. Diğer akut lösemi çeşidi olan Akut Myeloid Löseminin (AML) görülme sıklığı yaş ile artar, en sık görüldüğü yaş gurubu 65 yaş üzeridir. Bununla birlikte 50 yaş üzeri erişkinlerde en sık görülen lösemiler kronik lösemilerdir” dedi.


Risk faktörlerinden kaçınılmalı


Löseminin tam olarak önlenebilir bir hastalık olmadığını, ancak bazı risk faktörlerini azaltarak riski düşürmenin mümkün olduğunu kaydeden Özgümüş, “Dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve uyku, sigara ve aşırı alkol tüketiminden kaçınmak, radyasyon ve kimyasallardan korunmak lösemi riskini azaltabilir. Ayrıca ailede lösemi riskini artırdığı bilinen kalıtsal hastalıkları olan bireylerin çocuk sahibi olmadan önce genetik danışmanlık alması lösemi riskini en aza indirecektir” dedi.


Günlük pişirilmiş gıdalar tüketilmeli


Lösemi tedavisi sürecinde beslenme ve hijyen konularında dikkat edilmesi gerekenlere de işaret eden Özgümüş, pek çok tedavide olduğu gibi lösemi tedavisinde de doktor talimatlarına uymanın ve düzenli kontrolleri aksatmamanın önemini vurguladı. Lösemi tedavisinde özellikle beslenme ve hijyenin hayati öneme sahip olduğunu belirten Özgümüş, şunları söyledi:


“Bu kurallara uyulmaması hayatı tehdit edebilecek enfeksiyonların gelişimine yol açabilir. Beslenme için yeterli protein, vitamin ve mineral içeren dengeli bir diyet önemlidir. Ancak nötropenik diyet olarak adlandırılan kurallara uymak hayati öneme sahiptir. Gıdaların hepsi temiz, taze ve iyi pişmiş olmalıdır. Meyve ve sebze de dahil çiğ gıdalardan kaçınılmalıdır. Bazı çiğ gıdalar sadece belli özel kurallara uyarak (kalın kabuklu meyvelerin kabuklarının soyularak tüketilmesi gibi) tüketilebilir. Sadece evde pişirilmiş veya hastanede nötropeni kurallarına uyarak pişirilmiş gıdaların tüketilmesi önerilir. Gıda malzemelerinin seçiminde doğal olan değil, mikroplardan arındırılmış gıdalar yani paketli, süt ürünleri için pastörize ürünler tercih edilmelidir. Lösemi hastalarının tüketeceği tüm gıdalar günlük pişirilmiş veya paketi günlük açılmış olmalıdır, buzdolabında saklansa bile bekleyen hiçbir gıda ürünü tüketilmemelidir. Bu sebeple küçük paketler ve küçük porsiyon şeklinde yemek hazırlanması tercih edilmelidir.


Kişisel hijyene dikkat edilmeli


Lösemi hastaları için kişisel hijyen ve ortam hijyeni de hayati öneme sahiptir. El hijyeni, ağız hijyenine çok dikkat edilmesi, en az gün aşırı duş alınması, kalabalık ortamlardan kaçınılması, hastanın bulunduğu ortamın kir, toz ve küften arındırılmış olması çok önemlidir. Bunlar haricinde vücudu zorlamadan hafif egzersiz ve morali yüksek tutmak için psikolojik destek de lösemi tedavisinin önemli parçalarıdır.”


Nüks riskine karşı sağlıklı yaşam tarzı benimsenmeli


Löseminin tedavi sonrasında tekrar edebileceğini kaydeden Özgümüş, “Bu durum hastalık nüksü olarak tanımlanır. Nüks riski, hastalığın tipi, tedavi süreci ve bireyin genel sağlık durumu gibi faktörlere bağlıdır. Bu riski en aza indirmek için düzenli doktor kontrollerine devam ederek önerilere uymak ve genel olarak sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek (beslenme, egzersiz, uykuya dikkat etmek) önerilmektedir” diye konuştu.



Kemik iliği bağışçısı olmak önemli


Lösemi hastalarında yüksek risk kabul edilen durumlar varlığında allojenik kemik iliği naklinin, çoğu hasta için tek hayat kurtarıcı tedavi olduğunu belirten Özgümüş, kemik iliği bağışçısı olmanın önemini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: “Çocukluk çağında yüzde 20- yüzde 30 arası oranlarda kemik iliği nakli gerekebilmektedir. Bu oran erişkin hastalarda çok daha yüksektir. Bu işlem, hastanın hastalıklı kemik iliğinin sağlıklı bir donörün kemik iliğiyle değiştirilmesini içerir. Donör, bir aile üyesi ya da uyumlu bir bağışçı olabilir. Uygun bir bağışçı bulunamadığında hayat kurtarıcı bu işlemin yapılması mümkün olmamaktadır. Çoğu hasta için bu tedavinin yerini tutabilecek alternatif bir tedavi bulunmamaktadır. Ülkemizde artık Kızılay aracılığı ile kemik iliği bağışçısı olunabilmektedir. Buna alternatif olarak İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi bünyesinde kemik iliği bankaları bulunmaktadır. Kemik iliği bağışçısı olmanın genç sağlıklı bireylerde sağlığa herhangi bir zararı bulunmamakta, alınan kemik iliği hücreleri vücut tarafından 1 hafta ile 1 ay arasında tamamen yenilenmektedir.”


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Nar ekşisi bütçeye destek sofralara lezzet katıyor Narı ve nar ekşisiyle meşhur İzmir’in Aliağa ilçesindeki Çıtak Mahallesi’nde nar hasadı başlarken, Türk ve dünya mutfağının önemli lezzetlerinden olan nar ekşisi, Çıtaklı kadınlar tarafından doğal yöntemlerle üretiliyor. Mahallede organik olarak yetiştirilen nar, daha sonrasında yine doğal yöntemlerle nar ekşisi yapımında kullanılıyor. Ekim ayının son haftalarında başlayan nar hasadının büyük bölümünü tamamlayan Aliağa ilçesindeki Çıtak Mahallesi sakinleri, nar ekşisi yapımına başladı. Mahallede artık gelenekselleşen doğal nar ekşisi yapımı, yıllardır imece usulüyle yapılıyor. Mahallede sıraya göre nar toplanıyor ve nar ekşisi yapımına el birliğiyle yardım ediliyor. Kesilen narlar sopa yardımıyla kabuğuna vurularak tanelerinin leğenlere düşmesi sağlanıyor. Ayıklanan nar taneleri daha sonra bidonlara alınıyor. Eskiden taşlarla yapılan ezme işlemi için günümüzde özel bir karıştırma aracı kullanılıyor. Ortalama 8 saat süren bir kaynatma işlemi başlıyor ve odun ateşinde kaynayan nar suları siyahlaştığında ekşi kıvamına gelmiş oluyor. Birkez daha süzülen nar ekşileri şişelere dolduruluyor ve alıcılarına ulaştırılıyor. Mahalle sakinleri birçok aşaması olan nar ekşisi yapımının zahmetli bir süreç olduğunu dile getiriyor. Mahalledeki nar ekşisi üreticilerinden Hülya Sever, doğal Çıtak nar ekşisi yapımı hakkında şunları ifade etti: “Nar ekşisi yapımı bizde dedelerimizden, nenelerimizden gelen bir gelenektir. Bizim nar ekşilerimiz; duru, tamamen organik, içinde hiçbir katkı maddesi yok. 5 kilo nar suyundan 1 kilo nar ekşisi çıkıyor. Ağaçlarımızı fidelerden büyütüyoruz, narlarımız aşılı değil. Nar ekşilerimizin kıvamı da markettekiler gibi koyu değil. Onlar zaten nar ekşisi değil sosu olarak geçiyor, ekşi gibi değil. Bizim ekşilerimiz direkt içilebilir haldedir.”
Gaziantep Bakan Bayraktar: “Türkiye olarak doğal gazımızı kendimiz üretir hale geldik” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz Türkiye olarak doğal gazımızı kendimiz üretir hale geldik” dedi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, bir dizi program ve toplantılara katılmak üzere Gaziantep’e geldi. Bakan Bayraktar, beraberindeki heyetle birlikte AK Parti Gaziantep İl Başkanlığını ziyaret ederek önemli açıklamalarda bulundu. “Türkiye vizyonu için büyük bir gayretle çalışmalarımızı gece gündüz sürdürüyoruz” Ziyarette, enerji sektöründeki güncel gelişmelerden bahseden Bakan Bayraktar, “Bu güzel destan ve özel şehirde bugün sizlerle bir arada olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Gaziantep özel bir şehir. Türkiye’nin ekonomisine can kazandıran, enerjisine enerji katan, her yönüyle kültür turizm ve üretim ile istihdama katkısıyla ihracata katkısıyla mutfağıyla hakikaten bizim bedenimize de enerjik katan bir şehir. Türkiye’nin enerjide bağımsızlığını kurmak için Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Türkiye vizyonu için büyük bir gayretle çalışmalarımızı gece gündüz sürdürüyoruz. Biz Türkiye’nin geleceğini çok daha aydınlığı çok daha parlak olduğuna inanıyoruz. Bunu da milletçe bir arada olarak belli ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın özellikle vurguladığı o içimizi çok güçlü tutarak başarabiliriz. Önümüze çok büyük fırsatlar var” dedi. “Biz Türkiye olarak doğal gazımızı kendimiz üretir hale geldik” Konuşmasının devamında Bakan Bayraktar, “Fakat beraberinde de çok sıkıntılı alanlar var. Bölgemizde nasıl bir sıkıntı olduğunu hepimiz biliyoruz. Savaş artık dibimize kadar gelmiş. İsrail akılalmaz bir zulmü Gazze’de devam ettiriyor. Böyle bir ortamda dünyanın birçok yerinde farklı mücadelelerin olduğu bir ortamda biz de çok daha güçlü ve çok daha fazla çalışmamız lazım. Enerji ve madenler alanında Türkiye zenginlikleri olan bir ülke. Türkiye’nin rüzgarı güneşi bugün herkesin rüzgardan güneşe yatırım yaptığı süreçten geçiyoruz. Onun dışında artık her alanda enerji üretimini arttırdığımız bir süreçten bahsediyoruz. Türkiye’nin enerji talebi artmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanımız 2002’de şöyle dedi; ’5 şehirde sadece doğal gaz olmayacak. Benim 81 ilde Türkiye’deki bütün hane halkına doğal gazı götüreceğim’ dedi. Özellikle hanımefendiler için bu konforlu bu temiz havalar şehirlerimizin sahip olması için gerekli olan bu yakıtı onlara götürmemiz gerekir. Türkiye’de 81 ilde doğal gaz var. 760 yerleşim yerinde doğal gazımız var. 212 organize sanayi bölgesi hazır hale geldi. Artık doğalgaz ithal ederek değil kendimiz bularak ve üretiyoruz. Karadeniz’e sondaj yaptık. Akdeniz’de sondajlar yaptık. Karadeniz’de çok kısa bir süre içerisinde 2021’de biz Cumhurbaşkanımız Karadeniz’e 3.5 yıl içerisinde bugün 3 milyon hanenin doğal gazını artırdık. Artık kendimiz üretiyoruz. Gabar‘da Türkiye’nin en kaliteli petrolü yine çok kısa bir süre içerisinde üretim yapar hale geldik. Oradan günde 50 üretiyoruz ve her geçen gün her geçen ay artıyor. Biz Türkiye olarak doğal gazımızı kendimiz üretir hale geldik” ifadelerini kullandı.