ASAYİŞ - 21 Aralık 2024 Cumartesi 23:11

Arnavutköy’de korkutan iş yeri yangını: Alevler kameraya anbean yansıdı

A
A
A
Arnavutköy’de korkutan iş yeri yangını: Alevler kameraya anbean yansıdı

İstanbul Arnavutköy’de oto tamirhanesi olarak kullanılan iş yerinde yangın çıktı. Yangın itfaiye ekiplerince söndürülürken, alevler cep telefonu kamerasına anbean yansıdı.


Olay, akşam saatlerinde İstanbul Arnavutköy İslambey Mahallesi Kıbrıs Caddesi üzerinde meydana geldi. İddiaya göre, cadde üzerinde oto tamirhanesi olarak kullanılan iş yerinde henüz bilinmeyen bir sebeple yangın çıktı. Alevleri gören çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine bölgeye itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Yangın itfaiye ekiplerinin çalışmaları sonucunda kontrol altına alınarak söndürüldü. Olayda ölen ya da yaralanan olmazken iş yerinde maddi hasar oluştu. Yaşanan yangın çevredeki vatandaşların cep telefonu kamerasına anbean yansıdı.



Arnavutköy’de korkutan iş yeri yangını: Alevler kameraya anbean yansıdı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon “Bir şey yapmalı” deyip Girişimcilik ve Yatırımcılık Paneli’nde gençlerle tecrübelerini paylaştılar Ortahisar Belediyesi’nin organizasyonuyla, Trabzon’daki üniversitelerin işbirliği ve Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) ile KTÜ Kadın Girişimcilik Kulübü’nün katkılarıyla “Bir şey yapmalı!” adlı Girişimcilik ve Yatırımcılık paneli, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Panelde, Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya, TTSO Başkanı Erkut Çelebi ve iş insanı Nevzat Aydın, girişimcilik konularında fikirlerini paylaştı, panelin sonunda dinleyicilerin sorularını cevaplandırdı. Başkan Ahmet Kaya, konuşmasında gençlere tavsiyelerde bulunarak “Mutlaka bir hayat planınız, bir gelecek planınız olmalı ve bu uğurda çok çalışmalısınız. Çalışınca oluyor. Ben makine mühendisliği bölümünü bitirdim, makine mühendisi olmayı, farklı makineler üretmeyi, ülkeme katkı sunmayı düşünüyordum. Sonrasında siyasete ilgi duyduğumu fark ettiğimde o alana biraz daha fazla zaman ayırmam gerektiğini düşündüm. Sonrasında mensubu olduğum siyasi partimle temasa geçtik ve kararlılıkla bir mücadele vererek önce milletvekili, sonra belediye başkanı oldum. Yolculuğumuzu sürdürüyoruz, temel düsturum şu; bu ülkenin bir evladı olarak bu ülke beni okuttu yetiştirdi, mühendis yaptı, milletvekili yaptı, belediye başkanı yaptı. Ben yaşadığım sürece ülkeme, devletime, milletime minnet duyacağım ve borcumu ödeme gayreti içinde olacağım. Ben meseleye böyle bakıyorum. Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, ’Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır’ anlayışıyla bulunduğum, ait olduğum her yerde görevimi yapmaya gayret ediyorum. Sizlerin de öncelemesi gereken ana fikrin bu olduğu kanaatindeyim, nerede, hangi görevi yapıyorsak, onu en iyi yapma gayreti içinde olmalıyız. Çünkü gerçekten vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” dedi. “Kısa yoldan paraya ulaşmış birilerinden bahsediyor olmak çok doğru bir hesap değil” Türkiye’nin ilk ve en büyük çevrimiçi yemek siparişi portalı Yemek Sepeti’nin kurucu ortağı Nevzat Aydın ise gençlere kısa yoldan başarının veya para kazanmanın kolay olmadığını vurgulayarak şunları söyledi: “Aslında girişimci dediğin zaman kısa yoldan paraya ulaşabilen ya da başarılı olduğun takdirde kısa yoldan paraya ulaşmış birilerinden bahsediyor olmak çok doğru bir hesap değil. Ben kendi hikâyemden bahsedeyim. 2000 yılında şirketi kurduk, 2006’ya kadar sıfır para kazandık. Maaş falan yok. Tamamen ailenin elde avuçta ne birikimi varsa onlarla geçinmeye ve şirketi idare etmeye çalıştık. Kimse bize para da vermedi. Şimdi risk sermayesi, melek yatırımcı falan deniyor ya, bunlar popüler kavramlar, baya insanla görüştüm ben kimse bana inanmadı. Bir tane, “Nevzat bu çok iyi iş, tutar” diyene rastlamadım. Hatta bana bu işi yapmamam gerektiğini söyleyen insanlar oldu. “Ne güzel okumuşsun, hayatını bunlarla geçirme, yazık sana” diye bana öğüt veriyorlardı o mentor denen tecrübeli insanlar. Yemek sepetini sattığım zaman para kazanma noktam ise 15 sene sonra. Kısa bir süre değil insan ömründe 15 sene. Hayatımın en verimli döneminde yemek sepeti diye bir şeyin peşinden koştum, ama başarılı olamayabilirdim veya benim gibi yüzlerce var ve başarılı olamamış. Ama bunun çözümü, girişimci olmayın değil. Girişimcilik eskiden popüler olmayan bir kelimeydi, herkes kendi işimi yapıyorum derdi, çünkü girişimci diye bir kelime yoktu. Girişimciyim dediğin zaman da ha iş bulamadın mı kimse seni işe almadı mı diye bakıyorlardı. İşsizsen girişimci olurdun. Şimdi öyle değil.” “Yapay zekâ her şeyin temelinde olacak; Bunu kullanmayan şirketlerin yaşama şansı kalmayacak” “Bana hep ‘Her şey yapıldı artık yeni yapacak bir şey kalmadı!’ diyorlar, böyle bir şey söz konusu bile değil” diyen Aydın “Dünya her geçen teknoloji devrimiyle beraber, çok daha farklı yeni fırsatların yeni iş imkanlarının öne çıktığı bir dönem yaşıyoruz. Yapay zekâ dediğimiz olay, geçtiğimiz 20 yıl içinde birçok farklı önemli konseptler çıktı. Mesela Metaverse ve NFT diye bir şey çıktı. İkisine de inanmayanlardanım ben bu arada. Kripto çıktı. Yapay zekâ biraz daha farklı. Yapay zekâ, iş yapış tarzımızı, her şeye olan algımızı komple değiştirebilecek büyüklükte bir şey. İleride öyle fırsatlar var ki, bir veya birkaç kişinin bir araya gelip milyar dolarlık şirketler kurduğunu görüyor olacağız. Eskiden öyle bir şey söz konusu değildi. Gençler yapay zekâyla farklı bir şekilde ilgilensin. Bu şirketler için de geçerli, çünkü yapay zekayı iş üretim süreçlerinin içine katamayan gündelik hayatında kullanmayanların verimlik anlamında nispeten geride kaldığı bir döneme giriyor olacağız. Bu, 1800’lü yıllardaki buharlı tren veya 2000’li yılardaki internet gibi bir devrimle geliyor. Bunun da tam göbeğinde yer alıyoruz, çok daha farkında olalım. Bir kere yapay zekâ her şeyin temelinde olacak. Bunu kullanmayan şirketlerin yaşama şansı kalmayacak. Nesnelerin interneti diye bir sektör var, bu gelişmeye çok açık bir alan. Biyoteknoloji çok gelişecek. Bugüne kadar çözüm bulunamayan birtakım hastalıklara çözümler gelebilir. İnsana ihtiyacın daha az olduğu ve korkulan yapay zekânın hâkim olacağı bir döneme giriyoruz. Girişimcilik de gelişecek. Ekip çok önemli. Ben daha çok ekiplere yatırım yapmayı seviyorum, girişimcilere değil. Ortak seçerken o iş rolüne göre uygun olan kişiyi almanız daha doğru olacaktır. Girişimciler için zor bir dönem olacak. Ama girişimlerinin de karşılığını alacakları bir dönem olacak. Bilgisayarların ve yapay zekânın önemi ve değeri artacak. Girişimcilerin söz sahibi olacağı bir döneme giriyoruz” ifadelerini kullandı. Panelin son kısmında Türk futbolu konuşuldu Eski bir Trabzonspor Kulübü yöneticisi de olan Aydın, Türk futbolunun yeterli birikime sahip olmayanların elinde olduğunu belirterek “Türkiye’deki konjonktürü düşündüğümüzde, yapılabilecek çok fazla şey olduğunu düşünmüyorum. Bu kadar paranın döndüğü bir sektörün, bu kadar eğitimsiz ve yeterli birikime sahip olmayan bir kitle tarafından yönetildiğini hiç görmedim. Bunu her kademe için söylüyorum, kendimi de katayım, hakem de öyle, yönetici de öyle, futbolcusu da öyle, federasyonu da öyle. Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Bu benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Çünkü ben hayatımda futbola çok zaman ayıran, futbola kafayı takan bir adamım. İki defa yönetici oldum, birinde meşhur şike dönemi oldu, ikinci de bambaşka şeyler yaşandı ve 87. ayda istifa ettim. Benim kafamdaki futbolun karşılığı bu ülkede yok ne yazık ki. O yüzden çok da ‘şunu yapmalıyız’ demeyim, yapılabilecek şeyler zaten söyleniyor. Bir futbol kulübünün hayatı boyunca vergi vermemesi ne demek ya, böyle bir şey olabilir mi? Devlete vergi vermemiz gereken bir durum var, onunla ilgili bir kanun var, vermiyorsunuz, öteleniyor. Çünkü o tamamen kulüp yöneticisinin o hükümetteki gerekli kişilerle ilişkisine bağlı bir düzen. Herhangi bir şekilde hak, hukuk, kanunun olmadığı bir düzen. Aynı şekilde futbolcu menajer ilişkileri de öyle. Çok umutlu değilim bu taraftan” dedi. Panelin son kısmında konuşmacılar, kendilerine yöneltilen soruları cevaplandırdı. Panelin ardından KTÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Ali Temiz, konuşmacılara teşekkür belgesi takdim etti.
Balıkesir Seyyid Ahmet Arvasi Balıkesir’de Necatibey Eğitim Fakültesinde anıldı Balıkesir’de 13 yıl görev yapan eğitimci, fikir adamı, yazar ve sosyolog Seyyid Ahmet Arvasi görev yaptığı Necatibey Eğitim Fakültesinde Arvasi’yi anma etkinliği yapıldı. Seyyid Ahmet Arvasi Hoca Eğitim Fakültesi kültür, sanat, eğitim etkinlikleri kapsamında Şehit Öğretmen Aybüke Yalçın konferans salonunda anıldı. Anma programı saygı duruşu ve İstiklal marşının okunması ile başladı. Necatibey Eğitim Fakültesi Prof. Dr. İbrahim Aydın katılımcılara ve anma programına katılan misafirlere hoş geldiniz konuşması sonrası, Seyyid Ahmet Arvasi’nin biyografisini okundu. Seyyid Ahmet Arvasi’yi tanıyan öğrencileri ve akademisyen Doç. Dr. Semih Uşaklıoğlu, Dr. Öğretim üyesi Zekeriya Kökrek, Uzman Dr. Kemal Tekden ve Uzman Dr. Mehmet Çalışkan Arvasi Hocayı dinleyicilere anlattı. Oturum Başkanı Kemal Tekden, Arvasi’nin ’Yükselen Değer Milliyetçilik Gençliği’ni ve Yaşam felsefesi ve hayatını anlatırken, Dr. Zekeriya Kökrek’de ’İnsanlık bilgisi bilimini, Doç. Dr Semih Uşaklıoğlu’da ’Arvasi Hoca’dan günümüz gençliğine misyonu ve İnsan Sevgisini anlattı. Dr. Mehmet Çalışkan’da Arvasi Hoca’nın Balıkesir günlerini ve günlük yaşamını anlattı. Necatibey Eğitim Fakültesinde yapılan anma programına Rektör Yücel Oğurlu, İl Emniyet Müdürü Hasan Yiğit, Ticaret İl Müdürü İlhan Pehlivan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Fatih Satıl, Prof. Dr. Murat Doğdubay. Genel Sekreter Yemliha Yanar, öğretim üyeleri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Program sonrası katılımcılara Rektör Prof. Dr. Yücel Oğurlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Fatih Satıl ve Prof. Dr. Murat Doğdubay ile İl Emniyet Müdürü Hasan Yiğit plaket ve çiçek taktim etti.
Aydın Aydın ve Edremit iş dünyası bir araya geldi Aydın Ticaret Borsası (ATB) Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur, Meclis Başkanı A. Bahri Erdel, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Ülgen ve Yönetim Kurulu Üyeleri Yakup Er ile Cihan Can, Edremit Ticaret Odası’nı ziyaret etti. Heyeti, Edremit Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çetin, Meclis Başkanı Bayram Kayahan ve oda heyeti karşıladı. Ziyaret sırasında, oda ve borsaların yürüttüğü mevcut faaliyetler, bölgesel iş birliği imkanları ve tarıma dayalı sanayi sektöründeki güncel ekonomik konular ele alındı. Görüşmelerde, tarım sektöründe karşılaşılan zorluklar, üretici destekleri ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerinde duruldu. Ayrıca, her iki kurumun üyelerine yönelik sunduğu hizmetlerin daha da iyileştirilmesine yönelik fikir alışverişi yapıldı. ATB Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur, toplantıya ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Edremit Ticaret Odası ile gerçekleştirdiğimiz bu verimli görüşmelerde, bölgelerimizdeki ticaret ve tarım sektörlerini daha ileriye taşıyacak stratejiler üzerine yoğunlaştık. Üyelerimize daha fazla katma değer sunmak ve tarımsal üretimdeki kaliteyi artırmak için birlikte atılabilecek adımları konuştuk” dedi. Toplantının ikinci bölümünde, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Projesi kapsamında pilot kurumlar olarak seçilen Aydın Ticaret Borsası ve Edremit Ticaret Odası’nın coğrafi işaretli ürünler konusundaki çalışmaları gündeme geldi. Coğrafi işaretlerin yerel üreticilere sağladığı faydalar ve bu ürünlerin uluslararası platformlarda tanıtımının artırılmasına yönelik iş birliği fırsatları değerlendirildi. Çondur, coğrafi işaretlerin bölgesel kalkınmadaki önemine dikkat çekerek, “Bu ürünlerin tanıtımı ve markalaşması, yalnızca yerel ekonomiyi desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda ülkemizin tarımsal mirasını uluslararası düzeyde temsil ediyor” ifadelerini kullandı. Ziyaret, her iki kurum arasında gelecekte gerçekleştirilecek ortak projelere zemin hazırlarken, özellikle tarımsal üretim, sürdürülebilir kalkınma ve markalaşma konularında atılacak adımlara yönelik önemli fikir alışverişleriyle sona erdi.
Ankara YÖK Başkanı Özvar: "Vakıf üniversitelerin sorunu akademik personel sayısındaki yetersizlik" Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, "Akademik personel sayısındaki yetersizlik, vakıf yükseköğretim kurumlarının karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır" dedi. TOBB Türkiye Yükseköğretim Meclisi İstişare Toplantısı, YÖK Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda YÖK ile üniversiteler arasındaki işbirliğe dikkat çekildi. Vakıf üniversitelerindeki teknik, fiziki ve akademik problemler de toplantı da masaya yatırıldı. "Vakıf üniversitelerin sorunu akademik personel sayısındaki yetersizlik" Toplantıya katılan YÖK Başkanı Erol Özvar, konuşmasında, “Elimizdeki verilere göre akademik personel sayısındaki yetersizlik, vakıf yükseköğretim kurumlarının karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır” ifadesini kullandı. YÖK’ün her bir program için gerekli asgari akademik personel sayısını itinayla belirlediğini ifade eden Özvar, “Eğitim öğretim faaliyetlerinin sağlıklı yürütülmesi, ilgili programın yetkinlik ve kazanımlarının alanından hocalar tarafından öğrencilere verilmesi, eğitim süreçlerinin kalitesi ve sürdürülebilirliği bakımından önem arz etmektedir” diye konuştu. "Öğretim elemanlarının başkaca kurumlarda SGK kaydının bulunduğu dikkat çekici verilerdir" Özvar, akademik programlardaki öğretim elamanı sayısının ve uzmanlık alanının önemini vurgulayarak, “Kurulumuz tarafından belirlenen asgari öğretim elemanı sayısının bazı programlarda sağlanmadığı, öğretim elemanlarının verdikleri derslerle uzmanlık alanlarının uyumlu olmadığı veya vakıf yükseköğretim kurumlarında tam zamanlı çalışan öğretim elemanlarının aynı zamanda başkaca kurumlarda SGK kaydının bulunduğu gibi tespitler kayıtlara geçmiş dikkat çekici verilerdir” şeklinde konuştu. Özvar, vakıf yükseköğretim kurumlarının akademik personel eksikliğini muhakkak doldurması gerektiğinin de altını çizerek, bu konuda gerekli tedbirlerin ivedilikle alınması gerektiğini de söyledi. "Vakıf üniversitelerinde görev yapan akademisyenlerin devlet üniversitelerindeki akademisyenlerin maaşlarından az olmamalı" YÖK Başkanı Özvar, vakıf üniversitelerinde akademisyenlerin aldığı ücretlere işaret ederek, şunları kaydetti: “Bilindiği üzere, vakıf üniversitelerinde görev yapan akademisyenlerin ücretlerinin, 2547 sayılı Kanun’un ek 8. maddesi uyarınca, devlet üniversitelerinde aynı unvanda çalışan akademisyenlerin maaşlarından az olmaması gerekmektedir. Akademik personelin maaşları ve diğer haklarının zamanında ve eksiksiz bir şekilde ödenmesi hem kurumsal itibar hem de eğitimin kalitesi açısından hayati önemi haizdir. Bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesini beklediğimizi ve konuyu dikkatle takip etmeye devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmek isterim.” "Karşılaştığımız sorunlardan biri öğrenim ücretlerine yapılan yüksek oranlı zamlar" Özvar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Başkanlığımıza yapılan başvurular ve gerçekleştirilen denetimlerde, sıklıkla karşılaştığımız sorunlardan birini de öğrenim ücretlerine yapılan yüksek oranlı zamlar oluşturmaktadır. Zaman içinde maliyet artışları yaşandığı ve bunun vakıf yükseköğretim kurumları üzerinde bir baskı oluşturduğu bizlerin de malumudur. Fakat, vakıf yükseköğretim kurumlarının kar amacı güdemeyeceklerine ilişkin mevzuat düzenlenmesi de dikkate alındığında, bu maliyetlerin üniversite yönetimlerince verilen taahhütlere güvenerek tercihte bulunan öğrencilere yüklenmesi eğitim-öğretimin sürdürülebilirliği ve kurumlarının güvenirliliği gibi ilkeleri olumsuz yönde etkilemektedir. Her şartta, öğrencilerin mağdur edilmemesi hepimizin birinci önceliği olmak zorundadır.” Tıp fakültelerinde denetim Tıp fakültelerindeki fiziki ve teknik gereksinimlerin tartışma konusu olduğunu söyleyen Özvar, şu ifadelere yer verdi: “Tıp fakülteleri yükseköğretim sistemimizin en önemli bileşenlerinden biridir. Hali hazırda 32 vakıf üniversitemiz bünyesinde aktif tıp programı bulunmaktadır. Tıp fakültelerinde tıp eğitimi, dönemlere göre teorik ve uygulamalı eğitimlerden oluşmaktadır. Verilen eğitimle tıp fakültesi öğrencilerinin asgari bilgi, beceri ve yetkinliklerle donanımlı olarak mezun olmalarını sağlamak esastır. Bu çerçevede, tıp fakültesi kontenjan sayılarına göre ihtiyaç duyulan derslik, laboratuvar, kütüphane gibi eğitim alanlarının fiziki imkanları ile anabilim dalları bazında gerekli öğretim üyesi sayısı ve dağılımına ilişkin asgari kriterler kesin bir şekilde belirlenmiştir. Tıp fakültelerine yönelik bütün denetimler bu kriterler kapsamında takip edilmektedir.” "Tıp fakültesi bulunan vakıf üniversitelerinin kendi hastanelerinin olması şartı getirilmiştir" YÖK Başkanı Erol Özvar, konuşmasına şöyle devam etti: “Ayrıca tıp eğitiminin önemli bir parçası olan uygulama eğitiminin de en iyi şekilde verilmesi ve takip edilmesi önem arz etmektedir. Malumunuz olduğu üzere, kanun düzenlemesi ile tıp fakültesi bulunan vakıf üniversitelerinin kendi hastanelerinin olması şartı getirilmiştir. Eğitim hastanelerinin veya sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinin -hasta potansiyeli, vaka sayısı ve çeşitliliği, ilgili branştaki hastaya gözlem altında tıbbi müdahale yetkinliklerinin kazandırılması dahil bir tıp fakültesi öğrencisinin mezun olması için gereken şartları ve asgari yeterlilikleri karşılaması gerekmektedir.” Vakıf üniversitelerinin tıp fakültelerindeki şikayetler Özvar, “Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki yapılan yerinde inceleme ve denetimlerde, özellikle iş birliği yapılan özel hastanelerde vaka sayısı ve çeşitliliğinin yetersiz olduğu, öğrencilerin hasta başı eğitimlerini yeterince aktif gerçekleştiremediği ve hastanelerdeki mevcut eğitim alanlarının fiziksel şartlarının öğrenciler için uygun olmadığı, hastane yönetimleri ile üniversite yönetimlerinin uyum içerisinde çalışamadığı yönünde fevkalade şikayetler gitmektedir” diye konuştu. Vakıf yükseköğretim kurumlarının uluslararası öğrenci sayılarını artırma yönündeki çabalarını devam ettirmesi gerektiğini ifade eden Özvar, başta uluslararası fuarlar çeşitli etkinliklerin düzenlenmesi gerektiğini aktardı. Özvar, vakıf üniversitelerin ulaşılabilir olması gerektiğini belirterek, internet sitelerini ve sosyal medya adreslerini uluslararası öğrencilere hitap edecek şekilde her zaman güncel ve aktif tutulması gerektiğini de vurguladı. Özvar, uluslararası öğrencilerin Türkiye’ye gelmesi kadar bunun sürdürülebilir olması gerektiğini de söyleyerek, uluslararası öğrencilerin öğrenim ücretlerine de dikkat edilmesi gerektiğini aktardı. "Yapay zeka hayatımıza daha fazla entegre oluyor" TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise açıklamasında, “Teknoloji, dijitalleşme, yapay zeka ve inovasyon her geçen gün hayatımıza daha fazla entegre oluyor. Ancak bu entegrasyon, yalnızca teknolojik araç ve altyapının sağlanmasından ibaret değildir. Eğitim sistemimizin de insan odaklı şekilde yeniden şekillenmesini mecbur kılmaktadır” ifadelerini kullandı. "Üniversitelerimiz uluslararası alanda da adından söz ettiren kurumlar haline gelmiştir" Amaçlarının teknolojik gelişmelere hızla ayak uydurabilmek olduğunu ve bunu katma değere dönüştürecek donanımlı insanlar yetiştirmeyi hedeflediklerini aktaran Hisarcıklıoğlu, “Bu rekabette biz de varız diyorsak, bunu ancak; donanımlı insan gücüyle ve bu insanları yetiştirecek kurumsal ve kaliteli hizmet verebilecek yükseköğretim sektörüyle yapabiliriz. Yükseköğretim sistemimizin en dinamik ve yenilikçi unsurlarını oluşturan üniversitelerimiz, yalnızca ülkemizde değil, uluslararası alanda da adından söz ettiren kurumlar haline gelmiştir” şeklinde konuştu. Araştırma ve inovasyon alanında önemli atılımlar gerçekleştirildiğine dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, “Eğitimde sürdürülebilir bir gelişim sağlamak için, üniversitelerimizin ekonomik açıdan, hem de toplumsal sorumluluk bakımından güçlü bir yapıya kavuşması gerekmektedir. Vakıf üniversitelerimiz bu sistemin önemli bir paydaşı olarak, kamusal maliyetin önemli bir kısmını üstlenmekte, devletin taşıdığı sorumluluğu da paylaşmaktadır” değerlendirmesinde bulundu. "TOBB olarak, vakıf üniversitelerinin potansiyelini en iyi şekilde değerlendirebilmesi için yanındayız" Hisarcıklıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz de TOBB olarak, vakıf üniversitelerinin bu potansiyelini en iyi şekilde değerlendirebilmesi için onların her zaman yanındayız. 2006 yılında kurulan Türkiye Yükseköğretim Meclisimiz, vakıf üniversitelerimiz ile kamu sektörü arasında köprü vazifesi görmektedir. Dolayısıyla Meclisimiz, özel sektörün taleplerini, kamu ile birlikte değerlendirdiği ortak bir zemindir. Sektörün gelişmesini teşvik edecek proje ve faaliyet önerilerinin geliştirildiği bir platformdur. Bu açıdan, YÖK ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu toplantıları çok kıymetli buluyorum.” YÖK’ün sektör ile işbirliğine verdiği öneme vurgu yapan Hisarcıklıoğlu, “Dolayısıyla konuşmaların ardından Vakıf Üniversitelerimizin Mütevelli Heyet Başkanları ve Rektörlerimiz, sektörümüzü ileriye taşıyacak konuları YÖK Başkanımıza sunacaklar. Bu vesileyle işbirliğimizin gelişerek süreceğine inanıyorum ve bu güzel çalışma kültürünü bizlere sunan Prof. Erol Özvar hocamıza teşekkür ediyorum” ifadelerine yer verdi.