SAĞLIK - 18 Şubat 2018 Pazar 11:27

Prof. Dr. Önder Ergönül lyme kandırmacasına karşı uyarıyor

A
A
A
Prof. Dr. Önder Ergönül lyme kandırmacasına karşı uyarıyor

Türkiye’de lyme hasta sayısının sayısının son derece düşük olduğunu belirten Prof.

Türkiye’de lyme hasta sayısının sayısının son derece düşük olduğunu belirten Prof. Dr. Önder Ergönül, “Sinirsel tutulumu olan MS, ALS, otizm gibi hastalıklar lyme ile ilişkilendirilerek hastalar kandırılıyor. Hastalara 2-3 yılı bulan gereksiz antibiyotik tedavisi veriliyor’’ dedi.


Spiroketler grubunda bulunan Borrelia cinsindeki bakterilerin oluşturduğu bir hastalık olan lyme hastalığı, Ixodes cinsinden kenelerin tutunması yoluyla bulaşıyor. Keneler bu bakteriyi fare, sincap gibi küçük hayvanlara ya da kedi, köpek ve geyiklere bulaştırabiliyor. Kedi ve köpeklerden insanlara bulaşma söz konusu olmayan bu hastalıkta insanlara bulaşmanın tek yolu ise kene tutunması.


Lyme hastalığının kene tutunması sonrası çoğunlukla deride lezyonla ortaya çıktığını vurgulayan Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Bulaşıcı Hastalıklar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Önder Ergönül, ‘‘Haftalar ve aylar sonra farklı belirtilerle devam eden bir hastalık. İleri komplikasyonları olabiliyor. Deri lezyonu hastaların yüzde 80’inde görülüyor, yüzde 20’sinde görülmeyebiliyor. Birkaç ay sonra eklem ağrıları olabiliyor, 3-6 ay sonra da kalp bulguları ve sinir tutulumları olabiliyor. Ayrıca sinirlerin tutulumu da olabiliyor’’ dedi.


Türkiye’de lyme hasta sayısının son derece düşük olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ergönül, ‘‘Amerika’da var, Avrupa’nın belli ülkelerinde özellikle Orta Avrupa’da bulunuyor. Hastalığın gelişmesi için bu kene türünün olması ve kenenin bakteriyi taşıması gerekiyor. Bizim ülkemizde son 20 senede sadece 50-60 olgu bildirilmiş. Üstelik tanısı gerçekten uluslararası bilimsel koşullara uygun olan sadece 30-40 olgu bulunuyor. Örneğin bizler kendi kliniklerimizde son 10 yılda iki olgu saptadık’’ diye konuştu.



“Umut tacirliği yapılıyor”


Prof. Dr. Önder Ergönül, Türkiye’de son zamanlarda bu konuda uzman olmayan, hatta doktor bile olmayan bazı kişilerin hastaları yanılttığını ifade etti. “Benim çocuğuma otizm tanısı konulmuş, bunun nedeni lyme’mış” şeklinde gelen hastalarımız var” diyen Ergönül, “Aynı şekilde MS (multipl skleroz), ALS (myotrofik lateral skleroz) gibi hastalıkları olan insanlar da bu şekilde başvuruyorlar. Bu gibi başvurular sadece bizde değil, yurt dışında da var. Yurt dışında en çok ABD’de ve ikinci adres Almanya’da bulunuyor. Bu iki ülkedeki bazı klinikler bilimsel olmayan yöntemlerle biz sizi tedavi edelim diyerek, bu insanlara lyme hastalığında etkili olabilecek antibiyotik veriyorlar. Tedavi 2-3 yıl sürebiliyor. İlaçları bazen de damardan veriyorlar. Bu kişileri deyim yerindeyse süründürüyorlar’’ dedi.


Geçerli olmayan testlerle bu hastalara lyme tanısı konulmaya çalışıldığını ifade eden Prof. Dr. Ergönül, “Lyme tanısının Western Blott testiyle doğrulanması gerekiyor. Bu testte beş bandın da pozitif olması gerekiyor. Lyme diye iddia edilen tüm bu hastaların testleri negatif çıkıyor. Hastalar geçerli olmayan bazı testlerle kandırılıyor. Geçerli olmadığına dair hem Amerikan hem Avrupa Enfeksiyon Hastalıkları Dernekleri açıklamalar yaptılar. Bu testleri dikkate almayın dediler” şeklinde konuştu.



KLİMİK Sağlık Bakanlığına rapor sunacak


Hastalar karşısında zor duruma düştüklerini kaydeden Prof. Dr. Ergönül, ‘Lyme hastasıyım’ diye inandırılmış bir kesim var. Doktorlar ‘hayır sen lyme değilsin’ diyor. Bu defa doktora ‘sen bilmiyorsun, tanı koyamıyorsun ya da neden kabullenmiyorsunuz, bize zulmediyorsunuz’ gibi serzenişler oluyor. Şarlatan dediğimiz doktorlar hastaları inandırmış durumda. İnananların sayısı giderek artıyor. Düşünün binlerce MS, ALS hastası kendini lyme hastası sanıyor. Bazı hastalar da yurt dışına yönlendiriliyor, maddi-manevi ciddi zarara uğratılıyorlar. Hem iyileşme olmuyor, hem gereksiz antibiyotik tedavisi alınıyor hem de almaları gereken tedavilerinden geri kalıyorlar. KLİMİK Derneği, Sağlık Bakanlığına bu konu ile ilgili hazırladığı raporu sunacak. Avrupa Enfeksiyon Hastalıkları Derneği ve Amerikan Enfeksiyon Hastalıkları Derneğinin hazırladığı raporlar var. Vatandaşlarımızı ve doktorları aydınlatmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.


Lyme konusunda yaptığı araştırmalarla tanınan Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Temel Sağlık Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayşen Gargılı ise lyme ilgili şunları söyledi:


“Türkiye’de lyme hastalığını bulaştırma potansiyeli olan Ixodes ricinus cinsi keneler görülmektedir. Özellikle nem oranının yüksek olduğu, taban bitki örtüsünün sık ya da dökülmüş ve üst üste yığılmış yaprakların yoğun olarak görüldüğü, fare, sincap gibi küçük memelilerin sık olduğu doğal alanlarda rastlanmaktadır. Marmara Bölgesi’nin Karadeniz iklimine açık kesimleri ve Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere diğer bölgelerde de nemli ve uygun taban örtüsünün bulunduğu alanlarda yayılış göstermektedir. Lyme hastalığı hayvanlarda ve insanlarda valide edilmiş immunolojik testler kullanılarak tespit edilebilir. Türkiye’de son 20 yılda bildirilmiş 70-80 kadar olgu vardır. Lyme hastalığını bulaştıran kene türü ülkemizde yaygın olarak bulunmakla birlikte bulaşma için bir insanı ısıran kenenin mikroorganizmayı içermesi gerekir. Ek olarak kene tutunduğu kişiden en az 36 saat kan emmelidir. Yani tutunduktan sonra birkaç saat içinde fark edilen ve uzaklaştırılan keneler, hastalığı taşısalar bile bulaştırma riskleri ortadan kalkmaktadır. Bu nedenle kenelerin yayılış gösterebileceği açık alanda bulunma, piknik, yürüyüş, çalışma faaliyetlerinden sonra vücudun keneler yönünden incelenmesi ve bulunan kenelerin hemen uzaklaştırılması en geçerli kontrol önlemidir. Keneyi çıkarırken sağa sola, yukarı ya da aşağıya çekiyor olmanın hiçbir farkı ve önemi yoktur. Ne yazık ki bu konuda çok yoğun bilgi kirliliği mevcuttur. Önemli olan keneyi en kısa sürede mümkünse elle değil bir pens/cımbız ile deriye en yakın olan kısmından tutarak sabit bir güçle çekerek koparmadan çıkarmaktır. Kenenin ağız parçaları kopup deri içinde kalabilir, bu parçaların hastalığın bulaşması için riski yoktur ancak kıymık batması gibi yabancı cisim etkisi gösterebilirler.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Son 53 yılın en sıcak yılı 2024 oldu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 2024 yılı sıcaklık ve yağış raporlarını yayımladı. Rapora göre 2024, son 53 yılın en sıcak yılı oldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından 2024 yılı sıcaklık ve yağış raporu yayımlandı. Raporda, 2024 yılı 15,6 derecelik ortalama sıcaklık ile son 53 yılın ‘en sıcak yılı’ olarak tarihe geçti. Yine 2024 yılında Türkiye genelinde yağışlar normaline göre yüzde 6,3 oranında azaldı. 2024 yılında Ankara, İstanbul ve İzmir’de de yağışlarda azalma görüldü. En fazla yağış alan il Rize, en az yağış alan il ise Edirne oldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 220 istasyondan alınan sıcaklık verilerini uzun yıllar ortalama verileri ile karşılaştırılarak ‘2024 Yılı Sıcaklık Değerlendirme Raporunu’ tamamladı. Verilere göre Türkiye’nin 2024 yılı ortalama sıcaklığı, 15,6 derece olarak gerçekleşti. Bu değer, 1991-2020 normalinin ortalaması olan 13,9 derecenin, 1,7 derece üzerine gerçekleşti. 2024 yılı Türkiye ortalama sıcaklığı, 1971-2024 periyoduna bakıldığında, 15,6 derece ile 2010 yılına ait 15,5 derece sıcaklığı geride bırakarak en sıcak yıl olarak tarihe geçti. Yılın 37 günü normalin üzerinde sıcaklıklar gerçekleşti Rapora göre, 2007 yılından günümüze kadar bakıldığında ise Türkiye’de 2011 yılı hariç, normalin üzerinde ortalama sıcaklık değerleri gerçekleşiyor. 2024 yılında ortalama sıcaklıklar, 1 gün normalin altında, 328 gün normaller civarında, 37 gün ise normallerin üstünde gerçekleşti. 4 ay ortalama sıcaklıkta rekorlar görüldü Rapora göre, 2024 yılının ocak, nisan, haziran ve temmuz aylarında ortalama sıcaklık rekorları kırıldı. Mevsimsel olarak bakıldığında ise kış ve yaz mevsimleri yine rekor ile tamamlandı. 2024 yılının geneline bakıldığında ise 10 ayda ortalama sıcaklık değerleri normalin üzerindeyken sadece mayıs ve kasım aylarında ortalama sıcaklık değerleri normalin altında gözlemlendi. Yağışta da yüzde 6,3’lük azalma Yine rapora göre, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 2024 Türkiye Alansal Yıllık Yağış Değerlendirme Raporu’na göre de 2024 yılında Türkiye genelinde yağışlarda normaline göre yüzde 6,3 oranında azalma gerçekleşti. Bölgesel olarak bakıldığında Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri hariç diğer bölgelerde yağışlarda normaline göre azalma gerçekleşti. En fazla yağış azalması Ege’de Raporda, 2024 yılı yağışlarında en fazla azalma yüzde 22,4 ile Ege Bölgesi’nde görülürken Doğu Anadolu Bölgesi’nde normale göre yüzde 7,5 oranında artış ölçüldü. Karadeniz Bölgesi’nde ise yağışlar, mevsim normalleri civarında gerçekleşti. En fazla yağışı Rize, en az yağışı Edirne aldı 2024 yılında üç büyük il Ankara, İstanbul ve İzmir’de yağışlarda normaline göre azaldı. 2024 yılında en fazla yağış alan il, 1869,9 milimetre ile Rize olurken, bu miktar normalinin yaklaşık yüzde 17 üzerinde oldu. Uzun dönem ortalamalarına göre yağış miktarında en fazla azalma ise yüzde 35 ile Edirne’de gerçekleşti. Yıllara göre yağış verileri Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 1991-2024 yılları arasındaki verilere bakarak yaptığı değerlendirmede ise Türkiye geneli yıllık toplam en yüksek yağışın 728,3 milimetre ile 2009 yılında, en az yağışın ise 451,6 milimetre ile 2008 yılında gerçekleştiği görüldü. 2024 yılında gerçekleşen Türkiye geneli yıllık toplam yağış miktarı ise 537,2 milimetre olarak ölçüldü. Yine 33 yıllık periyodda; normaline göre yıllık yağış ortalamasında en fazla artma yüzde 27 ile 2009 yılında, en fazla azalma ise yüzde 21 ile 2008 yılında gerçekleşti. 2024 yılında ise Türkiye geneli yıllık toplam yağış miktarı normalinin yüzde 6 altında ölçüldü.