GÜNDEM - 18 Kasım 2024 Pazartesi 11:02

Abbasigil ailesi, Hakkari Valiliğine 8 bin metrekare arazi hibe etti

A
A
A
Abbasigil ailesi, Hakkari Valiliğine 8 bin metrekare arazi hibe etti

Hakkari’nin köklü ailelerinden Abbasigil ailesi, 8 bin metrekarelik arazilerini belirli şartlarla Hakkari Valiliğine devretti.


Hakkari beylerinden Abbasigil ailesi, Biçer Mahallesi’nde bulunan 273 Ada 110 Parsel üzerindeki taşınmazını, Hakkari Valiliğine bedelsiz olarak hibe etti. Hibe işlemi, Fevzi Abbasigil’in yerine vekaleten Mahfuz Abbasigil tarafından gerçekleştirildi. Abbasigil ailesi, Hakkari Valisi Ali Çelik’in girişimleriyle bu hibe işlemini gerçekleştirdiklerini belirterek, “Arazimizi, yaşlı bakım evi, öğrenci yurdu ve arkeoloji-etnografya müzesi yapılması amacıyla hibe ettik. Önceliğimiz, kentte bir yaşlı bakım evi yapılması yönündedir” dediler.



"Yaşlılarımıza saygı ve hürmetin artması gerek"


Abbasigil ailesi, yaşlı bakım evi talebinin önemini vurgularken, “Her ne kadar kültürel ve aşiretsel anlamda yaşlılarımıza sahip çıksak da, modern dünyada bu ihtiyacın daha profesyonelce karşılanması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün yaşlılarımız, hastane köşelerinde kendi imkânlarıyla gelip gitmek zorunda kalıyor. Bu sorunu çözmek adına şehrimizde bir yaşlı bakım evi kurulması, bakıma muhtaç büyüklerimize önemli bir hizmet sağlayacaktır. Bakım evi, sadece şehirdeki değil, köy ve ilçelerden ya da yakın illerden gelen yaşlılarımıza da hizmet verebilir” diye konuştular.



"Yurt binası ihtiyacı da büyük"


Aile, aynı zamanda Hakkari’deki üniversite öğrencileri için de bir yurt binası yapılmasını talep ederek, “Hakkari’de bugüne kadar öğrenciler için yeterli bir yurt yapılmamış. Bizim önerdiğimiz proje, depreme dayanıklı, bin öğrenci kapasiteli bir yurt olacak. Kentimizdeki hiçbir arazi sahibi veya iş insanı, öğrencilerimize veya yaşlılarımıza yönelik böyle bir adım atmamıştır. Herkes arazisini kamuya rayiç fiyatının çok üzerinde satma yarışına girmiştir. Biz ise arazimizi kamu yararına hibe ettik. Daha öncede dedelerimizden kalan Kırmızı Kümbet ve Golazüryan’daki vakıflı arazimiz şahısların eline geçti. Arazimiz vakıf arazisiydi. Hazineye dönüştürülen arazimiz çıkar amaçlı şahıslara verildi. Bu arazimizin de başka ellere ve rantçılara geçmemesi için sağlama almak adına şartname oluşturduk ve memleketimize faydalı olacak kurumların yapılması için masaya oturduk” ifadelerini kullandı.



"5 yıl içinde projeler tamamlanmazsa arazi geri alınacak"


Abbasigil ailesi, projelerin gerçekleşmemesi durumunda arazinin geri alınacağına dair uyarıda bulunarak, “5 yıl içinde bu projeler tamamlanmazsa, arazimizi geri alma hakkımızı kullanacağımızı hatırlatmak isteriz. Umarız Hakkari Valisi Ali Çelik, görev süresi bitmeden bu projeleri hayata geçirir. Kendisine ve şahsına güveniyor, bu arazinin halkımıza hayırlı hizmetler getirmesini temenni ediyoruz” şeklinde konuştular.



Şartname


Hibe edilen taşınmazın kullanımına ilişkin bir dizi şartta belirlendi. Taraflarca kabul edilerek tapu kütüğüne şerh edilen şartlar ise şöyle sıralandı:


“Hibe edilen taşınmaz, başka şahıslara veya kurumlara devredilemez, satılamaz veya özelleştirilemez. Taşınmazda yalnızca öğrenci yurdu, yaşlı bakımevi veya yer kalması halinde arkeoloji ve etnografya müzesi yapılabilir. Başka amaçlarla kullanılmasına izin verilmeyecek. Yapılacak olan öğrenci yurduna ve yaşlı bakımevine "Abbasigil" ismi verilecek, müzeye ise "Mir Zeynelbey" ismi verilecektir. Aile, arazinin devrinden itibaren 5 yıl içinde öğrenci yurdu ve yaşlı bakımevinin tamamlanmasını talep etti. Bu sürede projeler tamamlanmazsa, hibe geçersiz sayılacak. Öğrenci yurdu, yaşlı bakımevi ve müzenin işletmesi özel şahıslara veya şirketlere devredilemeyecek, tamamen devletin organları tarafından yürütülecek. Tüm devir masrafları Hakkari İl Özel İdaresi tarafından karşılanacak. Sözleşme, tüm maddeleriyle birlikte tapu kütüğüne işlenerek taraflarca imzalandı.”



Abbasigil ailesi, Hakkari Valiliğine 8 bin metrekare arazi hibe etti

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye’de 25 bin kişi böbrek nakli bekliyor ‘Bir an, bir nefes, bir gülümseme bağışla’ mottosu ile Organ Bağışı Farkındalık Sempozyumu düzenlendi. Medicana Sağlık Grubu iş birliği ile düzenlenen ve organ bağışı ile ilgili tüm boyutların ele alındığı organizasyonda uzmanlar; Türkiye’de organ bağışı oranının yüzde 19 olduğunu, 25 bin kişinin ise böbrek nakli beklediğini açıkladı. Türkiye ve dünya genelinde, organ bağışı hem etik hem de yasal düzenlemeler çerçevesinde yapılır ve kişinin rızası temel alınır. Sağlık sorunları nedeniyle organları işlevini yitirmiş kişilere yeni bir yaşam şansı sunan organ bağışı; bir insanın hayatını kurtarmanın, yeni umutlar yeşertmenin ve gülümsemeler armağan etmenin en anlamlı yollarından biridir. Medicana Sağlık Grubu’nun düzenlediği Organ Bağışı Farkındalık Sempozyumuna, Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sabri Tekin, Medicana Ataşehir Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş ve Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren bir araya geldi. “Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre var” Toplumun kafasında netleşmeyen kavramlardan birinin beyin ölümü olduğunu belirten Prof. Dr. Sabri Tekin konuyu şu şekilde açıkladı: “Bitkisel hayat ile beyin ölümü arasındaki fark bilinmiyor. Bitkisel hayatta beyin fonksiyonları gerilemiş olabilir ve hasta komada olabilir ancak bu gibi durumlarda beyin ölümü gerçekleşmemiş olmaktadır, beyin bu esnada yaşamaktadır. Günün birinde bitkisel hayatta olan birinin normal yaşantısına dönme ihtimali bulunmaktadır. Beyin ölümünde ise böyle bir durum söz konusu değildir. Beyin ölümü, beynin geriye dönüşü olmayacak şekilde bütün fonksiyonlarını kaybetmesidir. Beyin ölümü tespiti de bir hekim tarafından yapılır. Tekrarlayan testler ile beynin kan akışının tamamen kesilmiş olduğu, beynin elektriksel aktivitesinin bitirilmiş olduğu ve hiçbir şekilde geri dönüşünün olmayacağı tanısı ile beyin ölümü kabul edilebilir. Beyin ölümünün tanısı konulduktan sonra ne ülkemizde ne dünyada hayata dönen kimse olmamıştır. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre vardır. Eğer bu kişinin yakınları hastanın organlarını bağışlayacaksa bu süre içerisinde özel destek tedavileri ile organları yaşatabiliyoruz. Özellikle kalbini ve iç organlarını yaşatabiliyoruz. 48 saatlik süre çok önemli. Yakınlarından onay alınırsa bu süre içerisinde organlar alınarak kullanılabilir.” “Bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmakta” Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalar için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine değinen Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş, “Böbrek yetmezliği olan hastaların bedenine ya canlı vericiden ya da kadavradan böbrek nakli yapılması gerekiyor. Önümüzdeki en önemli sorunlardan birisi uygun donör bularak alınan yeni organın naklinin yapılması sürecidir. Ülkemizdeki problemlerden bir tanesi de dünya ile benzer şekilde dünyada ne kadar milyon bazında böbrek yetmezliği varsa bizde de aynı oranda ihtiyacın bulunmasıdır. Ancak bunun karşılığında yeterince bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmaktadır. İleri evre böbrek yetmezliği tanısı alan ve geri dönülemez bir noktaya gelinmiş hastaların bundan sonraki yaşamlarını devam ettirebilmeleri için iki yol bulunmaktadır: Ya böbrek nakli operasyonu gerçekleştirimeli ya da hasta yaşamını diyaliz desteğiyle sürdürmeli” şeklinde konuştu. “100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır” Türkiye’de organ bağışında bulunanların oranının yüzde 19 olduğunu belirten Hemşirelik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren, “Beyin ölümü gerçekleşen hastaların yakınlarına organ bağışı yapar mısınız diye sorulduğunda 100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır. Dayanışma ve birlik beraberliğin her fırsatta vurgulandığı bir toplumda, bu oran ne yazık ki kabul edilebilir bir oran değil. Bin 500 değil 15 bin beyin ölümü tespit etsek yine oran aynı kalsa bile şu andakinin çok daha üzerinde organımız olur ve nakilleri gerçekleştirme şansımız olur. Organı almış olmak da tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Organ nakil edildikten sonra tıbbi ekibin, organı ilgili parametlere göre sağ kalımın en uzun olacağı kişide kullanılacak bir modelle gerçekleştirmesi gerekiyor. Kişinin seçiminde bu parametleri dikkate almak önem taşıyor. Kadavra donör havuzu oluşturamadık, tüm dünyada kadavra donör havuzu oluşsa bile yetersiz kalıyor” ifadelerini kullandı.
Ankara 25.Ulusal Çocuk Forumu “Çocuk İçin Katılım ve Savunuculuk” temasıyla düzenlenecek Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, çocuk hakları konusunda çocukların görüşlerini almak için hayata geçirdiği ve bu yıl 25’incisini gerçekleştireceği Ulusal Çocuk Forumu’nu bu yıl 7 bölgede “Çeyrek Asır Çocuk Forumu Buluşmaları” olarak “Çocuk için Katılım ve Savunuculuk” temasıyla 18-20 Kasım tarihleri arasında düzenleyecek. Bakanlık ve UNICEF işbirliğinde 2000 yılından bu yana 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nün yer aldığı haftada Ulusal Çocuk Forumu düzenleyen Bakanlık, Çocuk Hakları Sözleşmesi ile birlikte çocuklara daha iyi bir dünya inşa etme gayesiyle çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca bu tip farkındalık çalışmaları ile de çocuk hakları kavramını toplumun tüm kesimleriyle paylaşıyor. Bakanlık bu kapsamda çocuk hakları konusunda çocukların görüşlerini almak için hayata geçirdiği ve bu yıl 25’incisini gerçekleştireceği Ulusal Çocuk Forumu’nu 7 bölgede “Çeyrek Asır Çocuk Forumu Buluşmaları” olarak “Çocuk için Katılım ve Savunuculuk” temasıyla 18-20 Kasım tarihleri Ankara, İstanbul, İzmir, Samsun, Mersin, Erzurum ve Gaziantep’te düzenleyecek. Temayı çocuklar belirliyor Ulusal Çocuk Forumu’nun temasını belirlerken, İl Çocuk Hakları Komiteleri ve Çocuk Danışma Kurulu’nun önerileri alınıyor. Forum kapsamında il komitesinde görevli çocuklarla, çocuk hakları konuşulacak ve “çocuk için katılım ve savunuculuk” konusunu çocuk gözüyle ele alınacak. Sonuç bildirgesi hazırlanacak Öte yandan, “Çeyrek Asır Çocuk Forumu Buluşmaları” mottosuyla düzenlenecek olan 25. Ulusal Çocuk Forumu, geçmişteki başarıları kutlama ve gelecekteki hedeflere ilham olma noktasında önemli bulunurken, forumun çıktısı olarak çocuklar tarafından hazırlanan Sonuç Bildirgesi, Çocuk Hakları Türkiye Koordinatörleri tarafından üst düzey yetkililerce yapılan bir toplantıda sunulacak. Ayrıca tüm ilgili kurum kuruluş, sivil toplum kuruluşları ve kamuoyu ile de paylaşılacak.
Ankara Bakan Bayraktar: “Gabar’da günlük petrol üretimini 57 bin varilin üzerine yükselttik” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Geçen Gabar’da bilgisini verdiğim günlük 23 bin varil üretimi, bugün itibarıyla iki buçuk katına çıkartarak günlük 57 bin varilin üzerine yükselttik” dedi. AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş Başkanlığı’nda toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2025 bütçesinin yanı sıra Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, ve Nükleer Düzenleme Kurumu Sayıştay raporları ve bütçeleri görüşüldü. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, bakanlığının bütçe görüşmeleri çerçevesinde komisyonda bir sunum gerçekleştirdi. “Madencilik sektörü Gayrisafi Yurtiçi Hasıla olan hacmini 2023 yılında 270 milyar liraya ulaştırdık” Burada konuşan Bakan Bayraktar, Türkiye’nin yeraltı kaynakları açısından oldukça zengin bir ülke olduğunu belirterek, üretilen maden çeşitliliği açısından dünyada yedinci sırada yer aldığını ifade etti. Bayraktar, Türkiye’nin yeraltı kaynaklarını ortaya çıkarmak amacıyla kurulan MTA’nın 2002’ye kadar yılda ortalama 55 bin metre sondaj yaptığını ve son 10 yılda ortalama 670 bin metre sondaj gerçekleştirerek yeni rezervlerin tespitini sağladığını kaydederek, “Madencilik sektörünün bugünkü fiyatlarla, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla içinde 65 milyar lira olan hacmini 20 yıl gibi bir sürede 4 katına çıkararak 2023 yılında 270 milyar liraya ulaştırdık. Aynı süre zarfında maden ihracatımızı da 7 kat artırarak 2023 yılında 5,7 milyar dolara çıkardık. Dünyadaki rezervin yüzde 73’üne sahip olduğumuz bor madeninde yüzde 60’ın üzerinde küresel pazar payıyla bu alanda liderliğimizi sürdürüyoruz. Bu çerçevede, 2024 yılında 2,5 milyon ton bor ürünleri satışı karşılığında, yüzde 97’si ihracat olmak üzere, 1,3 milyar dolar satış gerçekleştirerek bir rekor kıracağız” açıklamasında bulundu. “2023 yılında toplam madencilik ithalatımız yaklaşık 40 milyar dolardır” Bakan Bayraktar, hammadde tedariğinde pandeminin ardından sorunlar yaşandığını açıklayarak, “Artan emtia fiyatları, madenlerin mümkün olduğunca yerli kaynaklardan temin edilmesi mecburiyetini bir kez daha ortaya koymuştur. 2023 yılında kömür ve altın dahil, ara ve uç ürünler hariç olmak üzere, toplam madencilik ithalatımız yaklaşık 40 milyar dolardır. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak, maden üretimimizi güvenli ve sürdürülebilir şekilde artırmak için çalışıyoruz” ifadelerine yer verdi. Madencilik sektöründe şu anda 155 bin kişiye istihdam sağlandığını aktaran Bayraktar, üretimin ve verimliliğin artırılması ile yerel ekonominin desteklenmesi amacıyla, sadece Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda bu yıl toplam bin 867 kişinin iş başı yaptığını sözlerine ekledi. Petrol ve doğal gaz sektörlerimizdeki ithalata ilişkin konuşan Bayraktar, 2023 yılında ham petrol ve petrol ürünlerinde 49 milyon ton, LPG’de 4 milyon ton ve doğal gazda 50 milyar metreküp ithalat gerçekleştiğini ve 2023 yılındaki toplam enerji ithalatının yaklaşık 70 milyar dolar olduğunu dile getirdi. Bayraktar, 2020 yılında Karadeniz’de Türkiye tarihinin en büyük doğal gaz keşfini gerçekleştirdiklerini de sözlerine ekleyerek, deniz yüzeyinin 4 bin metre altından çıkardıkları doğal gazı 170 kilometre mesafeden Filyos’a ulaştırdıklarını ifade etti. “Günlük doğal gaz üretimimizi 20 milyon metreküpe çıkaracağız” Sakarya Gaz Sahası’nda 2023’te günlük 3,8 milyon metreküp olan üretimin bugün itibarıyla 7 milyon metreküpe çıktığı bilgisini veren Bayraktar, “Diğer sahalarımızla birlikte toplam yurt içi üretimimizi günlük 8 milyon metreküpe yükselterek 3,5 milyon hanemizin ihtiyacını kendi doğal gaz üretimimizle karşılar hale geldik. Sakarya Gaz Sahası’ndaki üretimin artırılması için yaptığımız planlama kapsamında bir adet yüzer üretim platformunu envanterimize kattık. Adeta deniz üstünde bir sanayi tesisi olan ve 2026 yılında üretime alacağımız bu Platform ile birlikte günlük üretimimizi 20 milyon metreküpe çıkaracağız. Yani hanelerimizin yarısının gaz ihtiyacını kendi gazımızla sağlamış olacağız” şeklinde konuştu. “Gabar’da günlük petrol üretimini 57 bin varilin üzerine yükselttik” Şırnak, Gabar’da çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını söyleyen Bayraktar, Türkiye tarihinin kara alanlarındaki en büyük petrol keşfine imza attıklarını dile getirdi. Bakan Bayraktar, “Bir zamanlar adı terörle anılan Gabar’da keşfini yaptığımız petrol, sadece rezerv miktarıyla değil, aynı zamanda kalite açısından ülkemiz ekonomisi için fevkalade büyük öneme sahiptir. Geçen yıl burada bilgisini verdiğim günlük 23 bin varil üretimi, bugün itibarıyla iki buçuk katına çıkartarak günlük 57 bin varilin üzerine yükselttik. Bölge, ulaşımın ve iş sürekliliğinin çok zorlu olduğu bir coğrafya içerisinde yer alıyor. Keşfini yaptığımız petrol rezervimizi milletimizin istifadesine sunmak için dağlarda toplam 540 km yol yaparak bu üretimi gerçekleştirdik. Gabar ve civarında farklı sahalarda yeni keşif kuyularını da açmaya devam ediyoruz” diye konuştu. “2025 yılında ise 143 arama sondajı yapmayı hedefliyoruz” Bayraktar, 2024 yılında Şırnak, Hakkâri, Van başta olmak üzere toplam 84 sondaj tamamlandığını da belirterek, “Bu sayede 66 milyon varillik yeni rezerv keşfettik. 2025 yılında ise 143 arama sondajı yapmayı hedefliyoruz. Sakarya Gaz Sahası ve Gabar Bölgesi başta olmak üzere üretim alanlarımızı genişletmek ve üretimimizi artırmak için TPAO önümüzdeki yıl 143 milyar liranın üzerinde yatırım yapacak. Yurt dışındaki sahalarımızda gerçekleştirdiğimiz 40 bin varillik üretimimizle birlikte günlük toplam 155 bin varilin üzerinde petrol üretiyoruz. 6,3 milyon otomobilin yakıt ihtiyacını kendi ürettiğimiz petrolle karşılıyoruz. Ortaya koyduğumuz hedefler doğrultusunda Türkiye’yi enerjide tam bağımsız kılarak, kendi kendine yeten bir ülke haline getirmeye kararlıyız” değerlendirmesinde bulundu. Enerji arz güvenliğini sağlamak için güçlü bir enerji altyapısına sahip olmaları gerektiğini dile getiren Bayraktar, ulusal doğal gaz şebekemize giriş noktasını 14’e, günlük giriş kapasitesini ise 455 milyon metreküpe çıkardıklarını söyledi. "Kullandığımız doğal gazın yüzde 20’den fazlasını depolayabileceğiz” Enerji altyapılarında gerçekleştirilen yatırımlar sayesinde farklı tedarik kaynaklarından istenilen miktarda doğal gaz temin etme esnekliğine kavuştuklarını kaydeden Bayraktar, “Mevcut durumda 5,8 milyar metreküp olan yer altı doğal gaz depolama kapasitemizi, 2028’de 12 milyar metreküpe yükselterek kullandığımız doğal gazın yüzde 20’den fazlasını depolayabileceğiz” dedi. “81 ilimizde 885 yerleşim yeri ve 222 Organize Sanayi Bölgesine doğal gazı ulaştırdık” Doğal gazın, hava kalitesini artırmanın yanında yaşam konforunu da yükselttiğini ifade eden Bayraktar, “Ülkemizin her bir köşesinde bu yakıtın kullanılabilmesini ve bütün vatandaşlarımızın bu imkana erişmesini istiyoruz. Bu kapsamda yaptığımız çalışmalarla 81 ilimizde 885 yerleşim yeri ve 222 Organize Sanayi Bölgesine doğal gazı ulaştırdık. Sadece son bir yılda 92 yerleşim yerine doğal gaz arzı sağladık. Altını çizerek belirtmek isterim ki; Türkiye artık kendi gazını üreten, kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesini sağlamış, güçlü altyapısı ve tedarik portföyü sayesinde ihracat kabiliyeti kazanmış, Avrupa’nın da arz güvenliğine katkı sağlayan enerjide merkez ülke konumuna gelmiştir” diye kaydetti. Kara ve denizlerdeki keşifleri hızla ekonomiye kazandırmak adına çalışmalara devam ettiklerini dile getiren Bayraktar, Somali deniz alanlarında 3 blokta petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine başladıklarını ve Mogadişu’ya ulaşan Oruç Reis gemisinin üç ruhsat sahasında 7 ay sürecek üç boyutlu sismik arama faaliyetlerine başladığını sözlerine ekledi. “Önümüzdeki 11 yılda rüzgâr ve güneş kurulu gücümüzü dört katına çıkararak 120 bin MW’a yükseltmeyi hedefliyoruz” Bakan Bayraktar, artan elektrik talebini karşılarken elektrik üretim portföyünü 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda şekillendirilmesinin önem arz ettiğini söyleyerek, “2035 yılında 510 milyar kWh’i bulacak elektrik talebinin yeşil enerji ağırlıklı karşılanması için ‘Yenilenebilir Enerji 2035’ yol haritamızı 21 Ekim’de kamuoyuyla paylaştık. Bu yol haritasıyla birlikte önümüzdeki 11 yılda mevcut rüzgâr ve güneş kurulu gücümüzü dört katına çıkararak 120 bin MW’a yükseltmeyi hedefliyoruz” diye konuştu. “48 ayı bulan uzun izin süreçlerini 24 ayın altına düşürecek bir model üzerinde çalışıyoruz” Yenilenebilir enerjide 2035 hedefine ulaşmak için, reform niteliğinde düzenlemelere ihtiyaç duyduklarını söyleyen Bayraktar, yenilenebilir enerji yatırımları izin süreçlerini kısaltmaları gerektiğini dile getirdi. Bayraktar, “İlgili Bakanlıklarımızla birlikte 48 ayı bulan uzun izin süreçlerini 24 ayın altına düşürecek bir model üzerinde çalışıyoruz. İnşallah en kısa zamanda meclisimizin gündemine gelecek ve sizlerin de desteğiyle bu süper izin dönemi yatırım hızımızı ciddi şekilde arttıracaktır” ifadelerini kullandı. “70 yıllık nükleer enerji hayalini Akkuyu Nükleer Güç Santrali projemizle gerçeğe dönüştürüyoruz” Dünyanın 2050’de net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmesi ve küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandırılması için nükleer enerji kilit bir rol oynadığını bildiren Bayraktar, “Sıfır karbon salımıyla enerji üreten nükleer güç santralleri, elektrik üretiminde sürekli ve güvenilir bir baz yük kapasite sağlayarak, enerji arzının istikrarını ve kesintisiz elektrik teminini desteklerler. Bu nedenle, ülkemizin 70 yıllık nükleer enerji hayalini Akkuyu Nükleer Güç Santrali projemizle gerçeğe dönüştürüyoruz” şeklinde konuştu. Net sıfır emisyon hedefin ulaşabilmesi için 2035 yılına kadar 7 bin 200 megavat ve 2050 yılına kadar 20 bin megavatlık bir nükleer kapasiteye sahip olmaları gerektiğini belirten Bayraktar, Sinop ve Trakya nükleer güç santrali projelerine ilişkin çalışmalara devam ettiklerini ve küçük modüler reaktörlere (SMR) yönelik de çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Kamu ve özel sektörle birlikte 2030 yılına kadar 20 milyar doların üzerinde enerji verimliliği yatırımı gerçekleştireceklerini de ifade eden Bayraktar, bu yatırımlar sayesinde gelecek 15 yılda 46 milyar dolar değerinde enerji tasarrufu sağlayacağını da sözlerine ekledi.
Trabzon Son yıllarda ikisi bir arada hiç bu kadar bol görünmemişti Denizlerde 1 Eylül’de başlayan balık avı sezonu ile son yılların en bereketli sezonu yaşanırken, palamut avının ardından bu durum hamsi avına da yansımaya başladı. Trabzon Balık Hali’nde geçtiğimiz haftalarda kilosu 200 TL’den satılan hamsi, bugün bol av vermesiyle fiyatı yarıya kadar gerileyerek 100 TL’ye kadar indi. Trabzon Toptancı Balık Hali’ne bu sezon ilk kez bin kasanın üzerinde hamsi gelirken, geçtiğimiz haftalar bu rakam neredeyse onda biri kadardı. Balıkçı esnaflarından Emin Avcı, 22 yıldır sektörde olduğunu hamsi ile palamudun bu kadar bol olmadığını belirterek “Hamsimiz bollaştı. 10-20 gün önce kilosu 200 TL idi şu anda 100 TL. Vatandaşın artık yemesi lazım buranın yerli hamsisi Trabzon açıklarında avlanıyor. Bu sezon palamut bol idi hamsi de bu şu an bol gibi görünüyor. Yirmi iki yıllık balıkçıyım böyle bir sezon yaşamadım. Palamut bol hamsi bol gibi görünüyor diğer çeşitler de bol. Hamsi bu sıralar bol görünüyor ama ileri için bir şey söylemek mümkün değil. Balık çeşitlerimizin fiyatları istavrit 100-150 TL, sargan 250-300 TL, sarıkanat 350-400 TL, barbun 300-400 TL, mezgit 100-400 TL” dedi. Deniz suyunun biraz daha soğumasıyla hamsinin daha bol olacağı ümidini yaşadıklarını kaydeden balıkçı esnaflarından Adem Kaygusuz ise “Bugün hamsi biraz bol geldi. Dün kilosu 125-150 TL idi bugün 100 TL. Hamsi şu sıralar genelde Rize açıklarında avlanıyor. Şu an hamsi tam istediğimiz boyutta değil temennimiz biraz daha büyümesi. Sezon başından beri genelde palamut satıyoruz. Geçen bir tane palamut yoktu. Deniz suyu biraz daha soğursa inşallah hamsiyi daha bol bekliyoruz. 2-3 gün önce balık haline 200-300 kasa geliyordu. Bugün şükürler olsun Trabzon Balık Hali’ne bin-bin 500 kasa kadar hamsi girişi oldu” diye konuştu.