ASAYİŞ - 09 Kasım 2022 Çarşamba 13:52

'Ekmek aptal toplumların gıdasıdır' diyen Kolivar’a vatandaştan tepki: 'Kendisi aptal'

A
A
A
'Ekmek aptal toplumların gıdasıdır' diyen Kolivar’a vatandaştan tepki: 'Kendisi aptal'

Katıldığı bir televizyon programında 'Ekmek aptal toplumların temel gıda maddesidir' diyen Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar’a ekmek üreticilerinden ve vatandaşlardan tepki geldi. Sultanbeyli’de faaliyet gösteren bir ekmek üreticisi, devletin, ekmek üreticilerine yardım ettiğini ve ekmeğin fiyatının kontrol altında tutarak zararını devletin karşıladığını belirtti. Ekmek alan bir vatandaş ise, Kolivar’a tepki göstererek, “biz aptal değiliz, kendisi aptal” dedi.

Katıldığı bir televizyon programında 'Ekmek aptal toplumların temel gıda maddesidir. Bizim toplum ekmek ile doyduğu için başında 20 senedir böyle yöneticiler duruyor" diyen Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar’a, ekmek üreticilerinden ve vatandaşlardan tepki geldi. Sultanbeyli’de ekmek üretimi yapan bir fabrikada 40 yıldır işletmecilik yaptığını belirten Bekir Akay, devletin, ekmek konusunda yardımcı olduğunu ve ekmeğin 4 lira 50 kuruş bandında satılabileceğini ifade etti.

'Ekmek aptal toplumların gıdasıdır' diyen Kolivar’a vatandaştan tepki: 'Kendisi aptal'

Vatandaşlardan tepki geldi

Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar’ın, katıldığı televizyon programında 'Ekmek aptal toplumların temel gıda maddesidir' şeklinde açıklaması sonrası vatandaşlar da duruma tepki gösterdi. Sultanbeyli’de ekmek alan bir vatandaş, Kolivar’a tepki gösterdi. Ekmek alan vatandaş, “Kendisi aptaldır, bizi de aptal yerine koydu” dedi.

'Ekmek aptal toplumların gıdasıdır' diyen Kolivar’a vatandaştan tepki: 'Kendisi aptal'

"Tarım Bakanımıza çok teşekkür ediyorum”

Ekmek üreticisi Bekir Akay, “Tarım bakanımıza çok çok teşekkür ediyorum. Hükümetimiz sofralarımızın gerçek manada temel gıda maddesi olan ekmeği uzun süredir kontrol altında tutma ve zararını devlet karşılayarak milletin sofrasına koyma noktasında büyük gayretler içinde ve bunu bir müddet daha devam ettireceğini müjdeleyerek bizlere sundu. Un çünkü bizim girdilerimizin içindeki en yüksek katkı, dolayısıyla diğer alanlar onun akabinde gelen giderlerimiz. Bu sebeple hükümetimize ve Tarım ve Orman Bakanımıza bu noktada teşekkür ediyorum.” dedi.

'Ekmek aptal toplumların gıdasıdır' diyen Kolivar’a vatandaştan tepki: 'Kendisi aptal'

“O tip kişilerin böyle makamlara getirilmemesi gerekir”

Konuşmanın üzücü olduğunu belirten Akay, “Ekmek üreticileri sendika başkanımızın talihsiz konuşmasına şahit olduk. Bulunmuş olduğu konuma yakışmayan, topluma hakaret içerikli bir konuşmaydı. Toplumumuzu cehaletle ve özellikle, ekmek tüketimini aptalların temel gıda maddesi olarak değerlendirmesi toplumda gerçekten büyük infial oluşturdu. Üzücü bir durum. Yine de talihsiz bir konuşma olduğuna inananlardanım, çünkü bilinçli yaptıysa gerçekten o tip kişilerin öyle makamlara getirilmemesi gerekir” şeklinde konuştu.

Cüneyt Sevindik - Emre Sertdemir - İzzet Aydın

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Derinlik artacak, Körfez nefes alacak İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Körfezi’nin temizlenmesi için tarihinin en büyük yatırımlarından birini hayata geçiriyor. Başkan Dr. Cemil Tugay tarafından başlatılan tarama çalışmalarıyla birlikte körfezin bazı noktalarında 20 santimetreye düşen derinliğin, 4 metreye çıkarılması hedefleniyor. Körfezdeki dip tarama çalışmaları hakkında bilgi veren İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan “İzmir tarihinin en kapsamlı dip tarama faaliyetini gerçekleştiriyoruz” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU Genel Müdürlüğü, İzmir Körfezi’nin temizlenmesi için bugüne dek yapılan en kapsamlı çalışmayı yürütüyor. Bir yandan Çiğli İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’nin kapasitesini artıracak 4’üncü fazın yapımını ve tesisin daha verimli çalışmasını sağlayacak revizyon çalışmalarını sürdüren İZSU bir yandan da şehrin kanal altyapısını rahatlatacak yağmur suyu hatlarının yapımına birçok noktada devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın geçen hafta başlattığı Körfez’deki tarama faaliyeti ise boyutu ve etkileri açısından tarihi bir anlam taşıyor. Bu proje kapsamında iki etap sonunda 2,5 milyon metreküp çamur taranacak ve İzmir’de bugüne kadar yapılmış en büyük tarama gerçekleştirilmiş olacak. “İki problem birden çözülecek” İzmir Körfezi’ndeki tarama ve temizlik faaliyetleri hakkında bilgi veren İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan ilk etapta Bostanlı Peynircioğlu deresinin denizle buluştuğu kesimlerinde dip taraması yaptıklarını ifade etti. Erdoğan, “Körfezle ilgili iki temel sorunumuz bulunuyor. Bunlardan birincisi kirlilik, yani Organize Sanayi Bölgeleri’ndeki tesislerden, Gediz Nehri’nden ve diğer kanallardan körfeze gelen ve burayı kirleten unsurlar. Diğeri ise buna bağlı olarak deniz seviyesinin sığlaşması, derinliğinin azalması ve adeta bir göl haline dönüşmesi. Bunun sonucu olarak da körfezin temiz kalmasını sağlayacak su akıntı hızının yavaşlaması. Bizim burada yaptığımız çalışma bu iki problemin çözümüne yönelik bir faaliyet özelliği taşıyor” diye konuştu. Körfezde rekor tarama İzmir Körfezi’nde kimi yerlerde su derinliğinin yüzeyden 20 santimetreye kadar düştüğünü; yapılan çalışmalarla bu derinliğin yeniden 4 metreye kadar çıkartılacağını kaydeden Erdoğan, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzmir Körfezi’nin temizlenmesinde tarihin en büyük yatırımlarından birisini daha gerçekleştireceğini kaydetti. İZSU’nun körfez kirliliğine neşter vurmak için tüm imkanlarını seferber ettiğini dile getiren Erdoğan, “İlk etapta Peynircioğlu Deresi’nde yaklaşık 100 bin metreküp ve Çiğli kısmında ise yaklaşık 600 bin metreküp olmak üzere toplam 700 bin metreküp tarama yapacağız. Bu çalışma 440 milyon TL’ye mal olacak. Ardından da yürüteceğimiz ikinci etap tarama faaliyeti ile toplam 2,5 milyon metreküp tarama yapmış olacağız. Böylesine büyük bir tarama İzmir tarihinde hiç yapılmadı. Önümüzdeki yaz döneminde İzmirlilerin bu problemle karşı karşıya kalmaması için İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü olarak elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz” açıklamalarında bulundu. “İki soruna odaklandık” Körfezde yaşanan sorunlara ve kentsel kirliği çözmeye odaklandıklarını vurgulayan Erdoğan, “Kentsel kirlilikten kast ettiğimiz şu: Organize Sanayi Bölgeleri’nden, arıtma tesislerinden ya da Gediz Nehri gibi birçok kanaldan gelen atıklar birleşerek körfeze geliyor. Genel Müdürlük olarak, dere yataklarını düzenli olarak temizlesek de yine de kimi atıklar derelerin akışıyla Körfez’e gelmeye devam ediyor. Bu nedenle İzmir Körfezi’nde temizlik yapılması gerekiyor. Şu anda yıllardır kapsamlı bir şekilde yapılması gereken temizliği yapıyoruz. Buna bağlı ikinci problemimiz ise Körfez’in bir göle dönüşmüş olması ve akış hızının çok yavaşlamış olması. Bu iki problem de bugün Körfez’de yaşadığımız tabloyu ortaya çıkarıyor” dedi. Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi için 1,5 milyar TL Çiğli İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’nin 4’üncü fazı çalışmaları ve tesisin diğer revizyonları ile birlikte 1.5 Milyar TL’lik rekor bir yatırım gerçekleştireceklerini dile getiren Erdoğan, “Hedefimiz burayı Nisan 2025 yılında devreye almak ve 20 yıldır süren bu gündemi ortadan kaldırmak. Toplamda 1.5 milyar liralık bir yatırım yapmış olacağız. Ayrıca yağmur suyu ayrıştırma ciddi bir problem teşkil ediyor. Şu anda İzmir’in mevcut 620 kilometrelik yağmursuyu hattı buluyor. Biz, 18 ay gibi bir sürede 117 kilometrelik yağmur suyu hattını daha kente kazandırmayı arzuluyoruz. Bu süreçte 34 dereden İzmir Körfezi’ne gelen kentsel kirliliği de düzenli olarak temizliyoruz. kentsel kirlilik geliyor ve Körfez’e ulaşmadan bu malzemeleri çıkarıyoruz. Bu da yıllık 150 bin ton malzemeye denk geliyor” şeklinde konuştu. “Bakanlıktan yetki devri talep ettik” İZSU Genel Müdürlüğü’nün yetki alanına girmeyen Gediz Nehri, Alsancak Limanı, Askeri Tersane ve Organize Sanayi Bölgesi gibi yerlerde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan yetki talep ettiklerinin de altını da çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında bu bölgeler İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yetki ve sorumluluk alanın dışında kalıyor. Ancak biz vatandaşımızın aynı sorunu yaşamaması adına Bakanlıktan yetki devri talebinde bulunduk çünkü elimizi taşın altına koymaktan çekinmiyoruz. İkinci dip tarama gemimiz de bu hafta İzmir Körfezi’nde çalışmalara başlayacak. Bizim bu anlamda bir sloganımız da var. Körfez temizlenene kadar durmayacağız çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Akıntı hızı artacak, kirlilik azalacak Körfezdeki tarama çalışmaları iki etapta yürütülecek. İlk 180 günde ise acil olarak Peynircioğlu Deresi’nde yaklaşık 100 bin metreküp, Çiğli kısmında yaklaşık 600 bin metreküp olmak üzere toplam 700 bin metreküp tarama yapılacak. Bu taramanın ardından yapılacak ikinci etapta 1 milyon 800 bin metreküp dip çamurunun taranması için ise 2025 yılında ihaleye çıkılacak. Böylelikle İZSU Genel Müdürlüğü İzmir Körfezi’nde 2 milyon 500 bin metreküplük dip taraması gerçekleştirecek. Körfez ve dere ağzı tarama çalışmaları, Körfez’deki su kalitesini artıracak ve 20 cm derinliklere inen körfezin karasallaşan noktalarındaki dip tarama malzemesinin alınması ile körfezin akıntı hızı artacak ve kirliliği azalacak.
Sivas Doç. Dr. Yüksel: "Kademeli dönüş planı daha uygun olacaktır" Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abulkadir Yüksel, Suriyelilerin ani dönüşü ülkede çeşitli ekonomik sorunlara yol açabilir. Bunun yerine kademeli bir dönüş planı daha uygun olacaktır dedi. Suriye’de muhalif güçler, uzun zamandır süren ilerleyişlerini sürdürerek başkent Şam’a girmişti. Muhaliflerin Şam’a girmesiyle 61 yıllık Baas rejimi çökerken, Esad dönemi resmen sona erdi. Şam’ın muhalifler tarafından kontrol altına alınmasını ekonomik açıdan ele alan Çalışma Ekonomisi Ve Endüstri İlişkileri Doç. Dr. Abulkadir Yüksel açıklamalarda bulundu. Yüksel, Suriyeliler organize sanayi bölgelerinde ve hizmet sektöründe emek veren insanlar olduğunu ve bu insanların aniden Türkiye’den gidişleri piyasa da ciddi bir sıkıntıya neden olabileceğini ifade ederek,” onların yerini doldurabilecek bir işi gücümüz maalesef ki yok. Suriyelilerin işten çıkması işverenlerin maliyetini artıracaktır. Maliyetlerin artması da fiyatlara yansıyacaktır. Fakat piyasada bir talep düşüklüğü de mevcut. Talep düşüklüğü fiyatlara yansıyacağı için işveren fiyat artışını istediği seviyede yapamayacak ve kardan bir kayıp yaşanacaktır” şeklinde konuştu. “Tüm ekonomik sıkıntıların çözülmesi söz konusu değildir” Yüksel, ekonomik etkileri tüketim ve üretim bazında ikiye ayırdığını söyleyerek,” Rejimin çökmesi ile birlikte ülkemizi ve çevre ülkeleri de etkileyen siyasal, sosyal ve ekonomik etkiler olacaktır. Sosyal olarak bir değerlendirme yaparsak mutlaka toplumda bir rahatlama göreceğiz. Ekonomik etkilerine gelecek olursak muhalefetin ve bazı yorumcuların dediği gibi Suriyeliler giderse tüm ekonomik sıkıntıların çözülmesi söz konusu değildir. Ben ekonomik etkileri tüketim ve üretim bazında ikiye ayırıyorum. Üretim bazında konuşacak olursak, Suriyeliler organize sanayi bölgelerinde ve hizmet sektöründe emek veren insanlardır. Bu insanların birden Türkiye’den gidişleri piyasa da ciddi bir sıkıntıya neden olabilir. Çünkü onların yerini doldurabilecek bir işi gücümüz maalesef ki yok. Suriyelilerin işten çıkması işverenlerin maliyetini artıracaktır. Maliyetlerin artması da fiyatlara yansıyacaktır. Fakat piyasada bir talep düşüklüğü de mevcut. Talep düşüklüğü fiyatlara yansıyacağı için işveren fiyat artışını istediği seviyede yapamayacak ve kardan bir kayıp yaşanacaktır” dedi. “Olumsuz yanları olacaktır” Doç. Dr. Abülkadir Yüksel Suriyelilerin Suriye’ye kademeli olarak dönmesi gerektiğini düşündüğünü belirterek,” Tüketim bazında ise konuşacak olursak resmi verilere göre Türkiye’de 3 buçuk milyon Suriyeli yaşıyor. Bu nüfusun Türkiye’den ayrılması talepte bir kısıtlamaya neden olacaktır. Bu kısıtlamada üretimi etkileyecektir. Evinize çağırdığınız her ustanın yanında bir tane Suriyeli gelir. Hizmet sektörünün ekseriyasında özellikle kıyı bölgelerinde Suriyeliler çalışıyor. Bu insanların işten ayrılması mutlaka kaliteyi düşürecek, işlerin bitirilme süresini uzatacaktır. Bu durum yine maliyetlere yansıyacaktır. Bu yüzden Suriyelilerin Suriye’ye kademeli olarak dönmesi gerektiğini düşünüyorum. Birden bire 3 buçuk milyon insanın ülkelerine dönmesinin olumsuz yanları olacaktır” ifadelerine yer verdi. “Orada yıkılmış bir Suriye var” Yüksel, kiralarda düşüklük olabileceğini ifade ederek,” Suriye’de Türk parası kullanılmaya başlaması Türkiye ekonomisi açısından iyidir. Çünkü bu uygulama Suriye ile Türkiye arasındaki dış ticaret hacmini genişletecektir. Ben bunu olumlu yansımaları olacağını düşünüyorum. Zaten ikinci boyutunda şunu söyleyebiliriz. Türkiye inşaat sektöründe dünyada kendisini geliştirmiş bir konumda. Orada yıkılmış bir Suriye var. Bu ülkenin tekrardan inşası söz konusu olacak. IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası finansal kuruluşlar fonlarla bu ülkenin inşasına destekte bulunacaklar. Türkiye’de bu inşaat payından en büyük payını alacaktır. Bunun da ülke ekonomisine olumlu yansımalarının olacağını değerlendirebiliriz. Resmi verilere göre ülkemizde yaklaşık 3 buçuk milyon civarında Suriyeli var. Ben hesap yaparken şu tahmini yürütüyorum. Her evde 10 Suriyelinin kaldığını hesap edersek yaklaşık Türkiye’de 350 bin konutun boşalacağını söyleyebiliriz. Rezidanslarda fiyat düşmez. Çünkü rezidans da kalan Suriyeli sayısı çok kısıtlı. Fakat İstanbul örneğinden bahsedecek olursak Esenyurt, Zeytinburnu, Fatih gibi mahallelerde yoğunlaştıkları için bu bölgelerdeki sosyoekonomik seviyesi düşük olduğu için kira düşüklerinin olacağını öngörebiliriz” dedi. (YC-FA-