GÜNDEM - 04 Ağustos 2019 Pazar 16:10

Cumhurbaşkanı Erdoğan Bursa'da

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan Bursa'da

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin en büyük yatırımı olan İstanbul İzmir Otoyolu'nun ve Bursa Şehir Hastanesi'nin açılışı için Bursa'ya geldi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı taşıyan helikopter saat 15.45 sıralarında, İstanbul İzmir arasını 8,5 saatten 3,5 saate düşürecek ve 11 milyar dolara mal olan otobanın açılışının yapılacağı Badırga Mevkisi'ne geldi.

Erdoğan ile birlikte otoyol ve Şehir Hastanesi'nin açılış törenine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk,Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sağlık Bakanı Dr Fahrettin Koca, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turan da katılıyor.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Çevresel faktörlerin çocuk sağlığına etkisi Cerrahpaşa Pediatri Günlerinde masaya yatırıldı İSTANBUL (İHA) – 4. Cerrahpaşa Pediatri Günleri, ‘Sürdürülebilir Dünya ve Çocuk’ temasıyla İstanbul’da gerçekleştirildi. Kongrede; çevresel faktörlerin, iklim değişikliğinin ve besinlerdeki değişimin çocuk sağlığına etkisi konuşuldu. Bu yıl 4’üncü kez düzenlenen Cerrahpaşa Pediatri Günleri ‘Sürdürülebilir Dünya ve Çocuk’ temasıyla gerçekleşti. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen kongrede; çevresel değişim, iklim krizi gibi nedenlerle değişen dünyanın, çocuk sağlığına etkisi konuşuldu. Bilim dünyasının önde gelen isimlerinin bir araya geldiği kongrenin basın toplantısında ise aşı karşıtlığı ile mücadele, besinlerdeki pestisit ve ağır metallerin çocuk sağlığına etkisi, değişen dünyada yeni enfeksiyon tehditleri, hava kirliliği ve elektronik sigaranın çocuk sağlığına zararları gibi konular ele alındı. "Aşılar çocukları ölümcül virüslerden koruyor" Kongre Başkanı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Beslenme ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Aktuğlu Zeybek, aşıların çocukları ölümcül virüslerden koruduğuna dikkat çekerek aşı karşıtlığının sağlık açısından yol açabileceği sorunları dile getirdi. Değişen dünyada çocuk sağlığını etkileyen birçok olumsuz durum olduğunu da belirten Zeybek, ‘‘Çevresel koşulların değişmesi, savaşlar, göçler, çevre kirliliği ve beslenmenin değişmesi gibi konuları kongrede tartışıyoruz. Bu konular çocukların uzun dönemde hayatını etkiliyor. Bu sorunlara karşılık ne gibi önlemler alınabilir, bunları gündeme getirmeliyiz. Bireysel olarak kendimiz çevreye verdiğimiz zararı azaltmalıyız, organik ürünleri tüketmek gibi önlemler almalıyız. Bir de bu sorunlara dernekler aracılığıyla ve kamu olarak önlem alınmalı. Kongre sonrası da Bakanlığımıza elde ettiğimiz veriler ışığında alınacak önlemleri iletmeyi amaçlıyoruz’’ diye konuştu. "Amacımız çocukları sağlıkla geleceğe ulaştırmak" Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür Kasapçopur da kongre ile ilgili bilgi paylaştı. Kasapçopur, ‘‘Bu yılki kongremizde yalnızca akademik bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda çocuklarımızın sağlıklı bir çevrede büyümelerini sağlamak için somut adımlar atmayı hedefliyoruz. Bizim için en büyük kaygı çocukların sağlığı. Amacımız çocukları sağlıkla geleceğe ulaştırmak. Burada karşımızda olan önemli sorunlar var. Bunlardan biri dünyanın sürdürülebilirliği. Dünyayı sürdürebilmek için de enerjide ve yaşamın her türlü alanında önlem almalıyız, farkındalığı artırmalıyız. Bir diğer sorun da çevreyi daha olumsuz duruma getiren iklim krizi. Aklımızda olan en önemli nokta yaşanabilir bir çevreyi bizden sonraki nesillere aktarmak. Buna göre yaşamımızı şekillendirmeliyiz ve çocuklarımıza sağlıklı bir dünya bırakmalıyız. Sürdürülebilir bir dünya için çocuklarımızı da geleceğe hazırlamalıyız, bu doğrultuda çocukları da eğitime katmalıyız’’ şeklinde konuştu. "Pestisit ve ağır metaller besinleri kirletiyor" ’Besinlerdeki Pestisit ve Ağır Metallerin Nörobilişsel Fonksiyonlar Üzerine Etkisi’ başlıklı konuşma gerçekleştiren Prof. Dr. Ertuğrul Kıykım da çocukların doğru ve sağlıklı beslenmesinin önemine değindi. Pestisit ve ağır metallerin besinleri kirlettiğini ifade eden Kıykım, “Suyun ve toprağın ağır metaller, pestisitler ve petrol ürünleriyle kirlenmesiyle besinlerde de benzer bir kirlilik ortaya çıktı ve doğal olarak besinlerdeki bu toksik maddelerin insan sağlığı üzerine etkileri araştırılmaya başlandı. Tıp dünyası yıllardır ağır metal ve pestisit zehirlenme vakalarını görmekte ve klinik bulgularını tanımlayabilmektedir. Ancak asıl soru düşük dozlarda uzun süre bu toksinlere maruz kalındığında hangi bulguların ortaya çıktığıdır. Yıllar içerisinde yapılan araştırmalar sonucu hem ağır metaller hem de pestisitler nörotoksik bileşenler olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Birçok durumda gebelikte annenin maruz kaldığı nörotoksin bebeğin bilişsel gelişimini etkiliyor. Erken çocukluk döneminde çok da yüksek oranda olmasa da maruziyet çocukların bilişsel fonksiyonlarını bozabildiği, düşük IQ, okul başarısında düşme, dikkat eksikliği, hafıza bozukluklar ve hatta davranış bozukluğuna da yol açabileceği bilinmektedir’’ dedi. "İklim, hava koşulları ve ekosistemde değişim yeni enfeksiyonlara neden olan önemli faktörlerdir" Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Bilim Dalı Öğr. Üyesi Doç. Dr. Fatma Deniz Aygün de ‘Değişen Dünyanın Yeni Enfeksiyon Tehditleri’ başlıklı konuşma yaptı. Aygün, ‘‘Tüm dünya, yakın zamanda COVID-19 pandemisi ile yeni enfeksiyon tehditlerinden birini maalesef çok yıkıcı bir şekilde deneyimlemiştir. İklim, hava koşulları ve ekosistemde değişim yeni enfeksiyonların gelişimine neden olan önemli faktörlerdir. İklim ve hava koşulları hastalık etkenlerinin yayılmasını genellikle sınırlandırmaktadır. Ne yazık ki karbon emisyonları dünyayı ısıttıkça artan sıcaklıklar, mevsimlerin uzaması, özellikle vektörlerin yani sivrisinekler, keneler, kuşlar gibi kanatlıların yaşam ve üreme döngülerinin uzamasına neden olmakta ve yayılma alanlarını etkilemektedir. Endemik olan yani belirli bir coğrafyada sınırlı olan enfeksiyon etkenleri yayılarak epidemik veya pandemik hale gelebilmektedir’’ diye konuştu. "Hava kirliliğiyle mücadele gelecek nesillerin sağlığı için hepimizin sorumluluğudur" Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Göğüs Hast. Bilim Dalı Öğr. Üyesi Doç. Dr. Ayşe Ayzıt Kılınç Sakallı ise ’Astım ve Solunum Sağlığı Üzerindeki Yeni Tehditler’ başlıklı konuşmasında, ‘‘Hava kirliliğini önlemek ve solunum sağlığını korumak için yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması, fosil yakıt kullanımının azaltılması ve sürdürülebilir şehir planlamalarının uygulanması artık bir zorunluluktur. Bu çözümler, yalnızca hava kirliliğini azaltmakla kalmaz, çocuklarımızın temiz bir çevrede sağlıklı bir geleceğe ulaşmasını da mümkün kılar. Hava kirliliğiyle mücadele, gelecek nesillerin sağlığı için hepimizin ortak sorumluluğudur. Yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji çözümleriyle temiz bir dünya oluşturabiliriz. Kararlılık ve iş birliğiyle bu hedefe ulaşmak elimizde’’ ifadelerini kullandı.
Sivas Doç. Dr. Yüksel: "Kademeli dönüş planı daha uygun olacaktır" Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abulkadir Yüksel, "Suriyelilerin ani dönüşü ülkede çeşitli ekonomik sorunlara yol açabilir. Bunun yerine kademeli bir dönüş planı daha uygun olacaktır" dedi. Suriye’de muhalif güçler, uzun zamandır süren ilerleyişlerini sürdürerek başkent Şam’a girmişti. Muhaliflerin Şam’a girmesiyle 61 yıllık Baas rejimi çökerken, Esad dönemi resmen sona erdi. Şam’ın muhalifler tarafından kontrol altına alınmasını ekonomik açıdan ele alan Çalışma Ekonomisi Ve Endüstri İlişkileri Doç. Dr. Abulkadir Yüksel açıklamalarda bulundu. Yüksel, Suriyeliler organize sanayi bölgelerinde ve hizmet sektöründe emek veren insanlar olduğunu ve bu insanların aniden Türkiye’den gidişleri piyasa da ciddi bir sıkıntıya neden olabileceğini ifade ederek,” onların yerini doldurabilecek bir işi gücümüz maalesef ki yok. Suriyelilerin işten çıkması işverenlerin maliyetini artıracaktır. Maliyetlerin artması da fiyatlara yansıyacaktır. Fakat piyasada bir talep düşüklüğü de mevcut. Talep düşüklüğü fiyatlara yansıyacağı için işveren fiyat artışını istediği seviyede yapamayacak ve kardan bir kayıp yaşanacaktır” şeklinde konuştu. “Tüm ekonomik sıkıntıların çözülmesi söz konusu değildir” Yüksel, ekonomik etkileri tüketim ve üretim bazında ikiye ayırdığını söyleyerek,” Rejimin çökmesi ile birlikte ülkemizi ve çevre ülkeleri de etkileyen siyasal, sosyal ve ekonomik etkiler olacaktır. Sosyal olarak bir değerlendirme yaparsak mutlaka toplumda bir rahatlama göreceğiz. Ekonomik etkilerine gelecek olursak muhalefetin ve bazı yorumcuların dediği gibi Suriyeliler giderse tüm ekonomik sıkıntıların çözülmesi söz konusu değildir. Ben ekonomik etkileri tüketim ve üretim bazında ikiye ayırıyorum. Üretim bazında konuşacak olursak, Suriyeliler organize sanayi bölgelerinde ve hizmet sektöründe emek veren insanlardır. Bu insanların birden Türkiye’den gidişleri piyasa da ciddi bir sıkıntıya neden olabilir. Çünkü onların yerini doldurabilecek bir işi gücümüz maalesef ki yok. Suriyelilerin işten çıkması işverenlerin maliyetini artıracaktır. Maliyetlerin artması da fiyatlara yansıyacaktır. Fakat piyasada bir talep düşüklüğü de mevcut. Talep düşüklüğü fiyatlara yansıyacağı için işveren fiyat artışını istediği seviyede yapamayacak ve kardan bir kayıp yaşanacaktır” dedi. “Olumsuz yanları olacaktır” Doç. Dr. Abülkadir Yüksel Suriyelilerin Suriye’ye kademeli olarak dönmesi gerektiğini düşündüğünü belirterek,” Tüketim bazında ise konuşacak olursak resmi verilere göre Türkiye’de 3 buçuk milyon Suriyeli yaşıyor. Bu nüfusun Türkiye’den ayrılması talepte bir kısıtlamaya neden olacaktır. Bu kısıtlamada üretimi etkileyecektir. Evinize çağırdığınız her ustanın yanında bir tane Suriyeli gelir. Hizmet sektörünün ekseriyasında özellikle kıyı bölgelerinde Suriyeliler çalışıyor. Bu insanların işten ayrılması mutlaka kaliteyi düşürecek, işlerin bitirilme süresini uzatacaktır. Bu durum yine maliyetlere yansıyacaktır. Bu yüzden Suriyelilerin Suriye’ye kademeli olarak dönmesi gerektiğini düşünüyorum. Birden bire 3 buçuk milyon insanın ülkelerine dönmesinin olumsuz yanları olacaktır” ifadelerine yer verdi. “Orada yıkılmış bir Suriye var” Yüksel, kiralarda düşüklük olabileceğini ifade ederek, ”Suriye’de Türk parası kullanılmaya başlaması Türkiye ekonomisi açısından iyidir. Çünkü bu uygulama Suriye ile Türkiye arasındaki dış ticaret hacmini genişletecektir. Ben bunu olumlu yansımaları olacağını düşünüyorum. Zaten ikinci boyutunda şunu söyleyebiliriz. Türkiye inşaat sektöründe dünyada kendisini geliştirmiş bir konumda. Orada yıkılmış bir Suriye var. Bu ülkenin tekrardan inşası söz konusu olacak. IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası finansal kuruluşlar fonlarla bu ülkenin inşasına destekte bulunacaklar. Türkiye’de bu inşaat payından en büyük payını alacaktır. Bunun da ülke ekonomisine olumlu yansımalarının olacağını değerlendirebiliriz. Resmi verilere göre ülkemizde yaklaşık 3 buçuk milyon civarında Suriyeli var. Ben hesap yaparken şu tahmini yürütüyorum. Her evde 10 Suriyelinin kaldığını hesap edersek yaklaşık Türkiye’de 350 bin konutun boşalacağını söyleyebiliriz. Rezidanslarda fiyat düşmez. Çünkü rezidans da kalan Suriyeli sayısı çok kısıtlı. Fakat İstanbul örneğinden bahsedecek olursak Esenyurt, Zeytinburnu, Fatih gibi mahallelerde yoğunlaştıkları için bu bölgelerdeki sosyoekonomik seviyesi düşük olduğu için kira düşüklerinin olacağını öngörebiliriz” dedi.
İzmir Derinlik artacak, Körfez nefes alacak İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Körfezi’nin temizlenmesi için tarihinin en büyük yatırımlarından birini hayata geçiriyor. Başkan Dr. Cemil Tugay tarafından başlatılan tarama çalışmalarıyla birlikte körfezin bazı noktalarında 20 santimetreye düşen derinliğin, 4 metreye çıkarılması hedefleniyor. Körfezdeki dip tarama çalışmaları hakkında bilgi veren İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan “İzmir tarihinin en kapsamlı dip tarama faaliyetini gerçekleştiriyoruz” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU Genel Müdürlüğü, İzmir Körfezi’nin temizlenmesi için bugüne dek yapılan en kapsamlı çalışmayı yürütüyor. Bir yandan Çiğli İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’nin kapasitesini artıracak 4’üncü fazın yapımını ve tesisin daha verimli çalışmasını sağlayacak revizyon çalışmalarını sürdüren İZSU bir yandan da şehrin kanal altyapısını rahatlatacak yağmur suyu hatlarının yapımına birçok noktada devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın geçen hafta başlattığı Körfez’deki tarama faaliyeti ise boyutu ve etkileri açısından tarihi bir anlam taşıyor. Bu proje kapsamında iki etap sonunda 2,5 milyon metreküp çamur taranacak ve İzmir’de bugüne kadar yapılmış en büyük tarama gerçekleştirilmiş olacak. “İki problem birden çözülecek” İzmir Körfezi’ndeki tarama ve temizlik faaliyetleri hakkında bilgi veren İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan ilk etapta Bostanlı Peynircioğlu deresinin denizle buluştuğu kesimlerinde dip taraması yaptıklarını ifade etti. Erdoğan, “Körfezle ilgili iki temel sorunumuz bulunuyor. Bunlardan birincisi kirlilik, yani Organize Sanayi Bölgeleri’ndeki tesislerden, Gediz Nehri’nden ve diğer kanallardan körfeze gelen ve burayı kirleten unsurlar. Diğeri ise buna bağlı olarak deniz seviyesinin sığlaşması, derinliğinin azalması ve adeta bir göl haline dönüşmesi. Bunun sonucu olarak da körfezin temiz kalmasını sağlayacak su akıntı hızının yavaşlaması. Bizim burada yaptığımız çalışma bu iki problemin çözümüne yönelik bir faaliyet özelliği taşıyor” diye konuştu. Körfezde rekor tarama İzmir Körfezi’nde kimi yerlerde su derinliğinin yüzeyden 20 santimetreye kadar düştüğünü; yapılan çalışmalarla bu derinliğin yeniden 4 metreye kadar çıkartılacağını kaydeden Erdoğan, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzmir Körfezi’nin temizlenmesinde tarihin en büyük yatırımlarından birisini daha gerçekleştireceğini kaydetti. İZSU’nun körfez kirliliğine neşter vurmak için tüm imkanlarını seferber ettiğini dile getiren Erdoğan, “İlk etapta Peynircioğlu Deresi’nde yaklaşık 100 bin metreküp ve Çiğli kısmında ise yaklaşık 600 bin metreküp olmak üzere toplam 700 bin metreküp tarama yapacağız. Bu çalışma 440 milyon TL’ye mal olacak. Ardından da yürüteceğimiz ikinci etap tarama faaliyeti ile toplam 2,5 milyon metreküp tarama yapmış olacağız. Böylesine büyük bir tarama İzmir tarihinde hiç yapılmadı. Önümüzdeki yaz döneminde İzmirlilerin bu problemle karşı karşıya kalmaması için İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü olarak elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz” açıklamalarında bulundu. “İki soruna odaklandık” Körfezde yaşanan sorunlara ve kentsel kirliği çözmeye odaklandıklarını vurgulayan Erdoğan, “Kentsel kirlilikten kast ettiğimiz şu: Organize Sanayi Bölgeleri’nden, arıtma tesislerinden ya da Gediz Nehri gibi birçok kanaldan gelen atıklar birleşerek körfeze geliyor. Genel Müdürlük olarak, dere yataklarını düzenli olarak temizlesek de yine de kimi atıklar derelerin akışıyla Körfez’e gelmeye devam ediyor. Bu nedenle İzmir Körfezi’nde temizlik yapılması gerekiyor. Şu anda yıllardır kapsamlı bir şekilde yapılması gereken temizliği yapıyoruz. Buna bağlı ikinci problemimiz ise Körfez’in bir göle dönüşmüş olması ve akış hızının çok yavaşlamış olması. Bu iki problem de bugün Körfez’de yaşadığımız tabloyu ortaya çıkarıyor” dedi. Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi için 1,5 milyar TL Çiğli İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’nin 4’üncü fazı çalışmaları ve tesisin diğer revizyonları ile birlikte 1.5 Milyar TL’lik rekor bir yatırım gerçekleştireceklerini dile getiren Erdoğan, “Hedefimiz burayı Nisan 2025 yılında devreye almak ve 20 yıldır süren bu gündemi ortadan kaldırmak. Toplamda 1.5 milyar liralık bir yatırım yapmış olacağız. Ayrıca yağmur suyu ayrıştırma ciddi bir problem teşkil ediyor. Şu anda İzmir’in mevcut 620 kilometrelik yağmursuyu hattı buluyor. Biz, 18 ay gibi bir sürede 117 kilometrelik yağmur suyu hattını daha kente kazandırmayı arzuluyoruz. Bu süreçte 34 dereden İzmir Körfezi’ne gelen kentsel kirliliği de düzenli olarak temizliyoruz. kentsel kirlilik geliyor ve Körfez’e ulaşmadan bu malzemeleri çıkarıyoruz. Bu da yıllık 150 bin ton malzemeye denk geliyor” şeklinde konuştu. “Bakanlıktan yetki devri talep ettik” İZSU Genel Müdürlüğü’nün yetki alanına girmeyen Gediz Nehri, Alsancak Limanı, Askeri Tersane ve Organize Sanayi Bölgesi gibi yerlerde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan yetki talep ettiklerinin de altını da çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında bu bölgeler İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yetki ve sorumluluk alanın dışında kalıyor. Ancak biz vatandaşımızın aynı sorunu yaşamaması adına Bakanlıktan yetki devri talebinde bulunduk çünkü elimizi taşın altına koymaktan çekinmiyoruz. İkinci dip tarama gemimiz de bu hafta İzmir Körfezi’nde çalışmalara başlayacak. Bizim bu anlamda bir sloganımız da var. Körfez temizlenene kadar durmayacağız çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Akıntı hızı artacak, kirlilik azalacak Körfezdeki tarama çalışmaları iki etapta yürütülecek. İlk 180 günde ise acil olarak Peynircioğlu Deresi’nde yaklaşık 100 bin metreküp, Çiğli kısmında yaklaşık 600 bin metreküp olmak üzere toplam 700 bin metreküp tarama yapılacak. Bu taramanın ardından yapılacak ikinci etapta 1 milyon 800 bin metreküp dip çamurunun taranması için ise 2025 yılında ihaleye çıkılacak. Böylelikle İZSU Genel Müdürlüğü İzmir Körfezi’nde 2 milyon 500 bin metreküplük dip taraması gerçekleştirecek. Körfez ve dere ağzı tarama çalışmaları, Körfez’deki su kalitesini artıracak ve 20 cm derinliklere inen körfezin karasallaşan noktalarındaki dip tarama malzemesinin alınması ile körfezin akıntı hızı artacak ve kirliliği azalacak.