Antalya’da yaşayan 2 çocuk annesi Ayşe Düzenli (62), 4 Mart günü rahatsızlanarak Kepez Devlet Hastanesine başvurdu. Covid-19 teşhisi konulan Düzenli, durumu kötüleşince 9 Mart’ta yoğun bakıma kaldırıldı, 12 Mart’ta da entübe edildi. Yaklaşık 20 gün boyunca yoğun bakımda covid-19 ile mücadele eden Düzenli, 31 Mart günü ise doktorların tüm çabalarına karşın hayata gözlerini yumdu.
Ailenin yanına gelen Düzenli’nin doktoru Ayça Gümüş, acı haberi ağlayarak ‘gözlerimden anlayın’ diyerek, oradan ayrıldı. Eşinin hayatını kaybettiğini anlayan Arif Düzenli (67) ile kızı Eylem Düzenli (41) ise gözyaşlarına boğuldular.
“Verin ellerinizi öpeyim hocam”
Olaydan hemen 2 saat sonrası ise Arif Düzenli, doktoru görmek istediğini hastane sekreterine bildirdi. Ailenin yanına tekrar gelen Dr. Ayça Gümüş’ün gözlerine bakan acılı eş, ‘Ona en son siz dokundunuz, verin ellerinizi öpeyim hocam’ dedi. Gözyaşlarına boğulup olduğu yerde dona kalan Gümüş, bir sandalyeye oturarak ağlamaya devam etti. Bu sırada bir yandan annesinin acısını yaşayan Eylem Düzenli, doktorun yanına gelip onu teselli etmeye başladı. Gümüş, bu davranışlardan oldukça etkilenirken, diğer sağlık çalışanları da olup biteni gözleri dolarak takip etti.
İkinci kez bir araya gelince yine gözleri doldu
Dün ise Eylem Düzenli, Kepez Devlet Hastanesinde Dr. Ayça Gümüş’ün ziyaretine geldi. Birbirilerini gördükleri anda gözleri dolan Düzenli ve Gümüş, 3 ay öncesini tekrar yaşadı, birbirilerine sarılıp gözyaşı döktü.
“Öksürmekten konuşamıyordu”
Hayatını kaybeden Ayşe Düzenli’nin kızı Eylem Düzenli, yaşanan duygu yüklü süreç hakkında İhlas Haber Ajansı’na (İHA) konuştu. Düzenli, annesiyle en son yoğun bakıma kaldırıldığı sırada telefonla konuştuğunu belirterek, “Öksürmekten konuşamıyordu. Son görüşmemiz de o olmuştu. Yoğun bakımda uyanıktı. Doktor hanım çok riskli bir durumda olduğunu ve her an entübe edileceğini söylemişti. Ertesi gece de entübe edildi. Yaklaşık 20 gün entübede kalıp ardından hayata veda etti” dedi.
“Hayatımda ilk defa hastasını kaybedip de ağlayan bir doktor gördüm”
Annesinin vefat ettiği gün babasıyla birlikte hastaneye geldiklerini ifade eden Düzenli, o anları su sözlerle anlattı: “Babamla annem arasında çok güzel bir eş ilişkisi vardı. Doktorumuzun ve diğer sağlık ekiplerinin ne kadar emek sarf ettiğini, biz hastaneye gidip geldikçe gözlemledik. Doktorun gözlerinin içinde ne kadar sahiplendiğini, ne kadar korumaya çalıştığını gördük. Sahiplenilmişti annem burada. Babam da son günlerinde onu göremediği, yanında olmayıp ellerini tutamadığı için bu yüce eller öpülür, nasıl böyle bir hak ödenir duygusuyla yaptı. Annemin ölümünün hemen 1-2 saat sonrası çok duygu doluydu.
Doktor hanım yanımıza geldiğinde çok kötü durumdaydı. Ağlıyordu. Biz de ağlıyorduk. Ama ben hayatımda ilk defa hastasını kaybedip de ağlayan bir doktor gördüm. Bu bizim için çok kıymetli ve değerli. Evet, biz hastamızı kaybetmiştik, annemdi, çok acı ama benim annemin yanında olamadığım, ellerinin tutamadığım, ona bakım yapamadığım günlerde; o ve ekibi onunla ilgilendiler.
Uyanık değildi ama onunla onlar ilgilendi. Şöyle de bir gerçek var ki, ondan medet, şifa bekleyen o kadar çok hasta var ki bencil olmamak lazım. Eğer doktor bizim hastamızla bu kadar kötü olduktan sonra gidip de diğer hastalarına şifa veremeyecekse ben tabi ki teselli etmek durumundayım. Biz kaybettik zaten. Bizim için yapılabilecek bir şey yok ama diğer hastaların şifa bekliyor olması çok önemliydi” dedi.
“Sağlık ordumuzun bir savaşta olduğunu düşünmeliyiz”
Düzenli, sağlık çalışanlarına şiddet uygulanmasına tepki göstererek, “1,5 yıldır önde çalışan sağlık çalışanlarımız çok büyük emek sarf ettiler. Bazı şeyler yanlış gitmiş olabilir ama bunları elbette konuşarak halledebileceğimizi düşünüyorum. Şiddet bugüne kadar hiçbir şeyi çözmemiş ki; bugünden sonra çözsün. Eğer ordumuz savaşa girdiği zaman askerlerimize büyük özen gösterip o askerleri her türlü desteği sağlıyorsak, şuanda da sağlık ordumuzun bir savaşta olduğunu düşünmeliyiz” ifadelerini kullandı.
“Oturup elimde olmadan ağlamaya başladım”
O güne tekrar dönen Dr. Ayça Gümüş ise şunları söyledi: “Hastanın öldüğünün haberini veremedim. ‘Siz benim gözlerime bakın, anlayın’ dedim. Hasta yakını anlayıp hemen yere oturdu. Ben hiçbir şekilde kimseyi görmek istemedim, çünkü çok etkilenmiştim. Çok zordu. Sekreter hanım beni arayıp, hasta yakınlarının benimle görüşmek istediğini söyledi. Bu gibi durumlarda hasta yakınlarının benimle görüşme sebebi, hastanın neden kurtarılamadığı yönünde görüşmeydi. Şuana kadar yaşadıklarım hep böyleydi.
Gittiğimde hastanın eşi gözlerimin içine baktı ve ‘Verin o ellerinizi öpeyim, çünkü en son siz ona dokundunuz” dedi. Hasta yakının böyle bir şey demesi beni çok etkiledi. Orada sandalyeye oturup onlarla birlikte elimde olmadan ağlamaya başladım. Hastanın kızı beni, ‘içeride sizin hastalarınız var, lütfen güçlü olun’ diye teselli etti. Yaşayabileceği en büyük acı anında, beni teselli etmeye başladı.
Böyle bir şeyi beklemiyordum. Bu bende bir umut oldu. Hala bizim hastalara verdiğimiz değeri gören, bizim gerçekten canla başla yapabileceğimiz her şeyi yaptığımızı bilen insanların olması beni umutlandırdı” ifadelerini kullandı.
Suat Metin - Ahmet Serdar Eser