SAĞLIK - 25 Ekim 2020 Pazar 14:42

Prof. Dr. Çavuşoğlu: “Korona virüsün bilimsel olarak biyolojik silah olma ihtimali çok düşük”

A
A
A
Prof. Dr. Çavuşoğlu: “Korona virüsün bilimsel olarak biyolojik silah olma ihtimali çok düşük”

Korona virüsün biyolojik silah olma ihtimalinin çok düşük olduğunu belirten Prof.

Korona virüsün biyolojik silah olma ihtimalinin çok düşük olduğunu belirten Prof. Dr. Kültigin Çavuşoğlu, biyolojik silahların tedavileriyle birlikte üretildiğini ve kontrolden çıkmaları durumunda basit bir şekilde etkisiz hale getirildiklerini söyledi.


Biyolojik silahlar, genetik mühendisliğiyle insan dışındaki canlılarda hastalık yaptığı ya da ölüme neden olduğu bilinen virüs veya bakterilerin genetik yapısı ile oynanarak insan hücrelerine tutunmasının sağlanmasıyla üretiliyor. Covid-19 ile ilgili ortaya atılan biyolojik silah söylemlerine açıklık getiren Giresun Üniversitesi Genetik ve Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kültigin Çavuşoğlu, bu ihtimalin çok düşük olduğunu belirtti. Çavuşoğlu, “Covid-19’un genetik yapısına baktığımızda yüzde 70 oranında yarasalardaki korona virüsle benzerlik gösterdiği bildirilmektedir. Geriye kalan yüzde 30’luk fark bile biyolojik silah için oldukça yeterli bir orandır. Ancak bu farklılık Covid-19’un biyolojik silah olduğu anlamına gelmemektedir. Bu farklılık Covid-19’un zaman içerisinde doğada kendiliğinden meydana gelen mutasyonlardan kaynaklanmış olabilir. Virüslere mutlaka insan eli ile bir müdahale yapılıp yapılmadığına ancak laboratuvar ortamında ayrıntılı olarak yapılacak analizler sonrasında karar verilebilir” dedi.


Biyolojik silah üretiminde mikroorganizmaların genetik yapısında az miktarda değişiklik yapılmasının yeterli olabileceğini belirten Çavuşoğlu, “Biyolojik silahlar genetik mühendisliğiyle üretilmektedir. İnsan dışındaki canlılarda hastalık yaptığı ya da ölüme neden olduğu bilinen bir bakteri veya virüsün genetik yapısı ile oynanarak insan hücrelerine tutunmasını sağlayarak biyolojik silah haline dönüştürülebilir. Fakat biyolojik silahlar, kullanımında beklenmedik bir durum oluşması halinde basit bir şekilde etkisiz hale getirilebilen organizmalardır. Şimdi diyelim ki Covid-19 biyolojik silah olarak üretilmişti fakat beklenmedik bir durum oluştu, peki bu virüsü basitçe etkisiz hale getirebilecek bir tedavi halihazırda mevcut mu? Hayır. O zaman bu durum tanımdaki bilimsel kriterlere uymuyor. Çünkü biyolojik bir silah mutlaka tedavisi ile birlikte eş zamanlı geliştirilir” diye konuştu.


Covid-19’un en çok etkilediği ülkelerin gelişmiş ülkeler olduğunu belirten Çavuşoğlu, “Bugün vatandaşımıza ‘Covid-19’u kim üretmiştir?’ şeklinde bir soru yöneltmiş olsak, büyük ihtimalle ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Çin cevabını almamız muhtemeldir. Fakat bu ülkelere baktığımızda günlük vaka ve ölüm sayılarında ABD’nin 1, Fransa’nın 4, Almanya’nın 5, İngiltere’nin 6 ve Çin’in 7. sırada yer aldıklarını görmekteyiz. Kaldı ki bu ülkelerden ABD Başkanı Donald Trump ile İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un da bu hastalığa yakalandığını ve özellikle Johnson’un günlerce yoğun bakımda kaldığını da unutmamak gerekir. Covid-19 biyolojik silahsa, bunu üreten ülkeler bu silahı kendi halklarına ve hatta devlet başkanlarına yöneltebilirler mi? Bu durumda biyolojik silahın bilimsel tanımı ile tezat teşkil etmektedir” dedi.


Prof. Dr. Kültigin Çavuşoğlu, Covid-19’un insanoğlunun doğayı tahrip etmesi sonucunda yarasalarda bulunan korona virüslerin doğal yolla mutasyona uğraması ile insanlarda bulaşıcılığı ve hastalık yapma özelliği daha da artan yeni bir virüs olduğunu belirtti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Yumaklı: "Dişimizle tırnağımızla bir yere getirmiş olduğumuz, hakikaten çok emek sarf edilmiş bir takım şeyleri bunlara kurban etmemeliyiz" Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı "Bab-ı Ali Toplantıları-Büyüyen Küresel Gıda Sorunu ve Türk Tarım Sektörünün Konumu, Geleceği" konulu toplantıda konuştu. Bakan Yumaklı, Ana muhalefetin boykot çağrılarına karşı ekonomimizin önü ardı hiç düşünülmeden bu tür şeylere kurban edilmesinin doğru olmadığını ifade etti. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Bab-ı Ali Toplantıları - Büyüyen Küresel Gıda Sorunu ve Türk Tarım Sektörünün Konumu, Geleceği" Toplantısına katıldı. Beşiktaş’ta bir otelde düzenlenen toplantıda konuşan Bakan Yumaklı, "Tarım sektörü milli güvenlik kadar, savunma sanayi kadar önemli. Ülkelerin stratejik bakışlarında ilk üçün içerisinde mutlaka yer alan bir sektör olarak konuşulur. Küresel iklimin en büyük etkisi de yine bu son derece stratejik olan sektöre gelmiş durumda. "Büyüyen Küresel Gıda Sorunu ve Türk Tarım Sektörünün Konumu, Geleceği". Burada bir görüş alış verişinde bulunacağız. Tarım ve orman sektörü, gıda arzı ve güvenliğine sağladığı katkının yanı sıra bütün sanayiler içinde bir girdi teminini ifade eder. Dolayısıyla hem kırsal kalkınmada olan etkisi hem oluşturduğu istihdamla da modası asla geçmeyecek stratejik bir sektördür. Dünyada kırılma dönemlerine baktığımızda her zaman bir takım zorlukların sıkıntıların gerçekleştiğini görüyoruz. Her gün yeni bir gündemle uyanıyoruz. Gün içinde gündemimiz defalarca değişebiliyor. Hele ki son günlerde bunun örneğini çok yakında görüyoruz. Böyle dönemde kendimizi tarımsal üretimde, gıda-arz güvenliğinde güçlü tutmak zorundayız. Öncelikle bunun altını kuvvetlice çizmek istiyorum." dedi. "Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi ’Ambarın anahtarı kimdeyse güç ondadır’ prensibince hareket ediyoruz." diyen Yumaklı, "Birleşmiş Milletlerin (BM) yayınladığı bir rapora göre 2050 yılında yüzde 65’le yüzde 70 daha fazla gıda üretmemiz gerektiğini söylüyorlar. Bu nedenle bizim önümüzde kıldan ince kılıçtan keskin bir yol var. Biz bakanlık olarak bütün bunlardan sorumluyuz. Biz bütün bu kapsamda bakanlık olarak toplamda 165 bin arkadaşımızla beraber öncelikle ülkemizin gıda-arz güvenliğinin gerektirdiği hususları yerine getiriyoruz. Daha sonrada bizlerin ürettiklerine ihtiyacı olan bu ülkelerin de ihtiyacını gideriyoruz." dedi. 2024 yılı sonu itibariyle de 32,6 milyar dolarlık bir tarım ürün ihracatının söz konusu olduğunu söyleyen Bakan Yumaklı, "Çiftçiyi korumak ve tüketiciyi korumak’ bugün için bizim parolamız bu. Tarımsal destekler var. Ar-ge var. Sulamada çok ciddi yatırımlar halen yapılmaya devam ediyor. Bugün ülkemiz tarımsal hasılada Avrupa’da birinci, dünyada ilk 10 ülke arasında. 186 ülkeye 2 binin üzerinde tarım ve gıda ürünü ihraç ediyoruz. 2024 yılı sonu itibariyle de 32,6 milyar dolarlık bir tarım ürün ihracatımız söz konusu. Bu ihracatta katkısı olan çiftçisinden sanayicisine kadar, sektörün tüm paydaşlarına teşekkür etmek istiyorum." Önümüzdeki dönemde 5 ana temel üzerine tarımsal üretimin oturtulduğunu kaydeden Yumaklı, "Birincisi yapmış olduğumuz üretimin sürdürülebilir olması gerekir. Sürdürülebilir üretimin verimli olması gerekir. Sürdürülebilir ve verimli tarımsal üretimin elde ettiği çıktıların kalitesi olması gerekir. Bütün bunların kayıt altına alınması gerekir ki en çok mücadele verdiğimiz alanlardan bir tanesi ve son madde ise bütün bunlardan elde edilen gelirin tarım sektörüne yatırım olarak geri dönmesi. Bu 5 eksen etrafında şekillendirdik. Bu kapsamda son 2 yılda özellikle hayata geçirmek için mücadele ettiğimiz tarımsal üretim planlamasını 2024 yılı itibariyle hayata geçirdik. Yani şuanda bizim hasat edeceğimiz ürünler tarımsal üretim planlamasının ilk meyveleri olacak bu sene. Türkiye’nin kendi ürünlerini üreten ve katma değerli hale getirerek bunları pazarladığı bir ülke olması bizim açımızdan son derece önemli. Başka önemli bir konu ise tarımsal üretimin teknolojik ihtiyacı. 2025 yılını tarımsal teknoloji konusunda çok daha farklı bir perspektifi getirmek üzere projeler oluşturmaya ayırdık." dedi. Ana muhalefetin boykot çağrılarına ekonominin kurban edilmemesi gerektiğine işaret eden Yumaklı, "Ekonomimizin bu anlamda hakikaten hiç önü ardı düşünülmeden bu tür şeylere kurban edilmesinin doğru olmadığını bir kez daha kuvvetlice ifade etmek istiyorum. Dişimizle tırnağımızla bir yere getirmiş olduğumuz, hakikaten çok emek sarf edilmiş bir takım şeyleri bunlara kurban etmemeliyiz. Başka bir şeyi konuşuyoruz. Sizin ülkenizde gıda arz güvenliğiyle ilgili bir sorun olduğunda, bütün dinamiklerinizi ya da avantajlarınızı kaybettiğinizde ’bu ülkede işte bir siyasi görüş daha az etkilenecek öbürü hiç etkilenmeyecek’ diye bir şey yok. Herkes aynı şekilde etkilenecek. Dolayısıyla şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz gerekir." dedi.