KÜLTÜR SANAT - 12 Ocak 2025 Pazar 10:44

Down sendromlu Eda’nın piyano aşkı engel tanımıyor

A
A
A

Gaziantep’te yaşayan 34 yaşındaki Down Sendromlu Eda, piyano çalarken sergilediği azmiyle ilham kaynağı oluyor.

Sınıf öğretmeni anneyle matematik öğretmeni babanın 3 çocuğundan en küçüğü olarak dünyaya gelen Eda Bayrak’a henüz bebekken down Sendromu teşhisi koyuldu. Aile, Eda’yı 8 yaşında farklı branşlarla destekleyerek ilgi duyduğu alanları belirledi.

Anne Ayşenur Bayrak, evdeki eski orglarla yeteneğini keşfettiği kızına piyano eğitimi aldırdı. Eda, ailesinin desteğiyle aldığı piyano eğitiminde büyük bir ilerleme kaydetti. Her gün saatlerini piyano başında geçiren ve büyük bir çaba gösteren Eda, klasik müzikten pop şarkılarına kadar birçok eseri başarıyla çalabiliyor.

“Piyano çalmak beni çok mutlu ediyor” diyen Eda, müzikle engelleri aşarak hayata sımsıkı tutunuyor. Ailesi ve çevresi, Eda’nın bu başarısını gururla desteklerken, Eda ise en büyük hayali olan dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say ile aynı sahneyi paylaşmayı hedefliyor.

Down sendromlu Eda’nın piyano aşkı engel tanımıyor

“Annem küçük yaşlarda bir sürü şarkı çalmayı öğretti”

Küçük yaşlarda severek başladığı piyano eğitimine devam ettiğini söyleyen Eda Bayrak, çok iyi çaldığını söyledi.

Eda Bayrak, “Ben küçük yaşlarda öğrendiğim piyanoyu 8-9 yıldır severek çalıyorum. Özel aldığım eğitimle hocam bana öğretti. Hocamdan çok memnunum. Onunla öğrenmeye devam etmek istiyorum. Çünkü öğrenme isteğim var. Çok iyi çaldığımı düşünüyorum. Annem küçük yaşlarda bir sürü şarkı çalmayı öğretti” dedi.

“En büyük hayalim Fazıl Say ile aynı sahnede piyano çalmak”

En büyük hayalinin Fazıl Say ile sahneye çıkmak olduğunu aktaran Eda Bayrak, “Benim en büyük hayalim konservatuar bölümü sınavını kazanmak. Daha sonrasında ileride küçük çocuklara piyano eğitimi vermek istiyorum. Piyanoda çok fazla parça öğrendim. Onları çalabiliyorum. Müziği ve piyanoyu çok sevdiğim için bir diğer en büyük hayalim ise Fazıl Say ile aynı sahnede piyano çalmak. Çünkü Fazıl Say çok iyi bir sanatçı. Çok iyi şarkılar çalıyor. Evimizde Fazıl Say’ın CD’leri var onu her gün dinliyoruz ” ifadelerini kullandı.

“Eda’nın piyanoya ilgisini eski bir orgla keşfettim”

Eda Bayrak’ın annesi Ayşegül Bayraktar ise kızının piyanoya olan ilgisini eski bir orgla keşfettiğini belirterek, “Eda’nın çok küçük yaşlardan beri piyanoya ilgisi var. Evimizde sürekli müzik çalar. Sonra bende kızımız Eda’nın bir müzik aletiyle uğraşsın onu öğrensin istedim. Çalabileceği en uygun müzik aletinin piyano olduğunu düşündüm. Evimizde eski org vardı. Onunla keşfettikten sonra eğitim almasını sağladım. Hocaları Eda ile çok içten çok iyi ilgilendiler” şeklinde konuştu.

Down sendromlu Eda’nın piyano aşkı engel tanımıyor

“Fazıl Say’ın CD’leri Eda’yı yönlendirdi”

Fazıl Say’ın CD’lerinin Eda’yı olumlu yönde yönlendirdiğini söyleyen anne Ayşegül Bayraktar, “Eğitim aldığı yerde hocalarının ilgisiyle karşılaşan Eda en büyük hayalini gerçekleştirdi. Eda yaklaşık 10 yıldır çok rahat bir şekilde piyano çalıyor. Benim en büyük isteğim buydu. Evde tek kaldığında sıkılmasın istiyordum. Çok mutluyuz kendi çalıyor biz dinliyoruz. Diğer yandan onun hayali olan Fazıl Say’ı Gaziantep’e geldiğinde konserde izledik. Evde müzikleri her daim çalar eksik olmaz. Sonra bana Fazıl Say ile sahneye çıkmak istediğini söyledi. O CD’ler Eda’yı yönlendirdi. Daha iyi çalmasını sağladı” diye konuştu.

Uğur Dönek - İbrahim Koçyiğit

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Ses ve müzikle gelen şifa Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi yüksek lisans öğrencisi Melis Karlıdere, tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak “Sesle Şifa”yı araştırdığı çalışmasında bu yöntemin hastalıkların tedavisine olumlu katkı sağladığını gösteren bilgilere ulaştığını söyledi. Melis Karlıdere, yüksek lisans tezinde ses ve müziğin tedavi amaçlı kullanımını araştırdı. Karlıdere, bilimsel nitelikli yayınlara dayandırdığı tezinde, sesle şifa yöntemlerinin, stres kaynaklı rahatsızlıklar, Alzheimer, Parkinson, uyku bozukluğu ve kanser gibi rahatsızlıklarda tedavi sürecine olumlu etkisi olduğunu gösteren bilgilere ulaştı. Danışmanlığını Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Müzik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Zehra Sak Brody’nin üstlendiği “Ses ve Müziğin Terapötik Amaçlı Kullanımı” adını taşıyan tez çalışmasında, insan vücudunda organların kendine özgü imzası niteliğinde titreşimleri olduğu ve bu titreşimlerdeki bozulan uyumu düzeltmek, dengelemek için yüzyıllar boyunca farklı sesle şifa yöntemlerinden faydalanıldığı vurgulandı. Dünyada daha fazla uygulaması olan sesle şifa yöntemlerinin ülkemizde yeni yeni yaygınlaşmaya başladığını belirten Karlıdere şu bilgileri verdi: “Tez araştırmamda, “Sesle şifa nasıl sağlanmaktadır?” ve “Ses terapisi ile müzik terapi arasındaki farklar nelerdir?” soruları çerçevesinde ses ve müziğin tedavi amaçlı kullanım yöntemlerini inceledim. Ses ve müziğin terapötik amaçlı (iyileştirici) kullanımı üzerine literatür taraması yaparak mevcut yöntemleri ve aralarındaki farkları araştırdım. Literatür incelemesi sonucunda, insan vücudunda organların kendine özgü imzası niteliğinde titreşimleri olduğu ve bu titreşimlerdeki bozulan uyumu düzeltmek, dengelemek için yüzyıllar boyunca farklı sesle şifa yöntemlerinden faydalanıldığını gördüm. Bedeni, zihni ve ruhu iyileştirmek için sesin bir araç olarak kullanılması, literatürde farklı isimlerle anılıyor. Ancak ses, müziği de içine alan en genel kavram olduğu için ben çalışmamda ses ve müziğin terapötik amaçla kullanıldığı yöntemlerin hepsini “sesle şifa yöntemleri” olarak adlandırmayı tercih ettim. İnceleme sonuçları, sesle şifa yöntemleri arasında en ayırt edici özelliğin belirli frekanslardaki sesin (titreşimsel ses terapisi) veya sesle birlikte ritim, melodi ve armoni bileşenlerini de içeren müziğin (müzik terapi) kullanılması olduğunu gösterdi.” Ses banyosu, sesle arınma, ses şifası Ses banyosu, sesle arınma, ses şifası gibi isimler alan bu yöntemler ile ilgili bilgiler veren Karlıdere, “Ses Şifası (Sound Healing), fiziksel ve duygusal sağlığınızı geliştirmek için sesin ve müziğin özelliklerini kullanıyor. Sesle şifanın temel prensibi rezonans kavramıdır. Tüm evren bir titreşim halindedir. Bu insanlar için de geçerlidir. Vücudun her organı, hücresi, kemiği, dokusu ve sıvısı ile vücudu saran elektromanyetik alanlar sağlıklı bir titreşim frekansına sahiptir. Kendimizin bir kısmı ya da çevremizle uyumsuz ve sağlıksız hale gelirsek, doğal olarak sağlıklı frekansımız uyumsuz titreşen, hastalık yaratan bir frekansa dönüşür. Ses şifası, şifa frekanslarının vücudun etrafındaki enerji alanlarına uygulanarak sağlanır. Bu şifa verici veya terapötik frekanslar ve sesler, insan sesi (vokal), diyapazon (akort çatalları), ses çanakları (singing bowls) gibi çeşitli araçları ile sağlanıyor. Titreşimsel ses terapisinde enstrüman kullanılmaz. Bu titreşimi veren özel araçlar kullanılır. Bu araçlarla insanların vücuduna belli frekanslar gönderiliyor. Teta, beta gibi beyin dalgaları üzerinde etki yaratılarak rahatsızlıklar tedavi ediliyor.” dedi. Tamamlayıcı tedavi olarak nitelendirilebilecek bu yöntemi daha bilimsel bir zemine taşıyarak tez yazmaya karar verdiğini anlatan Melis Karlıdere, “Ses terapisi kavramı farklı bir anlamda da kullanılıyor. Ses telleri üzerindeki rahatsızlıkların tedavisi de ses terapisi olarak ifade ediliyor. Fakat benim incelemem İngilizce’de “sound healing” denilen sesle şifa yöntemlerini kapsıyor. Titreşimsel ses terapisinde insan bedeni ses titreşimine maruz bırakılarak iyileşme sağlanmaya çalışılıyor. Akort çatallarındaki titreşimlerin ya da ses çanaklarından çıkan titreşimlerin insan vücudundaki rahatsızlıklara iyi geldiği düşünülüyor. Bu kesinlikle bir müzik ya da şarkı ile iyileştirme süreci değil. Müzik terapisinde ise bir ritim, armoni, bir melodi var ve bir enstrüman mutlaka kullanılıyor. Ben tezimde bu farkı titreşimsel ses terapisi ve müzik terapi olarak ayırdım” dedi. Tedaviye olumlu katkı En çok stres, anksiyete, depresyon ve kaygı üzerine araştırmalar yapıldığı görülüyor. Özellikle baş ağrısı ve migren atakları için hem müzik hem ses terapisi ile ilgili denemeler var ve hastalarda olumlu sonuçlar elde edilmiş. Florida’da yapılan bir kemoterapi tedavisinde hastaların gerginlik ve ağrılarının yüzde 40-60 oranında azaldığı tespit edilmiş. Bunun yanında Alzheimer, Parkinson, onkoloji tedavilerinde de katkı sağladığı bildiriliyor. Japonya’da yapılan bir çalışmada ise 528 hertz’in dopamin sentezini uyardığı ve sempatik sinir sistemi aktivitesini baskıladığı görülmüştür.
Malatya Başkan Sami Er: "Güney kuşak yolu trafik yükünü hafifletecek" Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er, Güney Kuşak Yolu’ndaki çalışmaları inceledi. Başkan Er, 75 iş makinesi ve 160 personelle devam eden projeyle trafik yoğunluğunun önemli ölçüde azalacağını ve yolun bu yılın ilk çeyreğinde tamamen hizmete sunulacağını belirtti. Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er, şehrin ulaşım altyapısını güçlendirecek projelerden biri olan Güney Kuşak Yolu’ndaki çalışmaları yerinde inceledi. İncelemeler sırasında Başkan Er, sahada 75 iş makinesi ve 160 personelin hummalı bir şekilde çalıştığını belirterek, bu önemli yolun kısa süre içinde hizmete alınacağı müjdesini verdi. Başkan Er, Kuzey Kuşak Yolu’nun tamamlandığını ve şimdi de Güney Kuşak Yolu’nun inşaatının hızla devam ettiğini ifade etti. Her iki kuşak yolunun tamamlanmasıyla birlikte Malatya’daki trafik yükünün önemli ölçüde rahatlayacağını ve şehrin ulaşım ağının daha verimli hale geleceğini söyledi. Başkan Er, "İki kuşak yolunun da faaliyete geçmesi ile birlikte şehir içi trafik yoğunluğu önemli ölçüde çözülmüş olacak. Bu projeyle birlikte, şehre modern ve konforlu bir ulaşım imkanı sunmayı amaçlıyoruz" şeklinde konuştu. Güney Kuşak Yolu’nun, sadece trafik yoğunluğunu azaltmakla kalmayıp, şehre yeni bir estetik değer de katacağını belirten Başkan Er, yolun 50 metre genişliğinde, 6 şeritli olarak inşa edildiğini açıkladı. Başkan Er, söz konusu yolun geniş kaldırımları, yürüyüş ve bisiklet yolları, peyzaj düzenlemeleri ve modern aydınlatma uygulamaları ile şehre yeni bir soluk kazandıracağını vurguladı. Bu projeyle, Malatyalıların daha güvenli, konforlu ve estetik bir ulaşım deneyimi yaşayacaklarını belirtti. Ayrıca, Güney Kuşak Yolu’nun yapımında gece gündüz demeden çalışan belediye personeline teşekkür eden Başkan Er, yolun en kısa sürede etaplar halinde trafiğe açılacağını ve bu yılın ilk çeyreğinde tamamen hizmete sunulacağını duyurdu. Başkan Er, "Bu önemli yolumuzun şehrimize kazandırılmasında emeği geçen herkese canı gönülden teşekkür ediyorum. Bu projeyle Malatya’nın ulaşım altyapısını daha da güçlendireceğiz" diye konuştu. Başkan Er, Malatya’nın geleceği için bu tür projelerin önemine dikkat çekerek, "Her şey daha güçlü bir Malatya için" diyerek sözlerini tamamladı.
İstanbul Turgut Tanyıldız Masterler 4’te 4 yaptı Türkiye Masterler ve Veteranlar Futbol Federasyonu (TMVFL) tarafından düzenlenen ligde Kdz. Ereğli Turgut Tanyıldız Masterler Takımı, İstanbul Sivas Masterler’i 5-0 yenerek 4. maçını da kazandı. Türkiye Masterler ve Veteranlar Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen 2024-2025 sezonu Efsaneler +49 Ligi Beyaz Grup’ta 4. hafta maçları dün akşam oynandı. Şampiyonaya Kdz. Ereğli’den İstanbul grubunda katılan Turgut Tanyıldız Masterler takımı, İstanbul Sivas Masterler takımı ile karşı karşıya geldi. Karşılaşmadan 5-0 skorla ayrılan Kdz. Ereğli Turgut Tanyıldız Masterler takımında Hayrettin 3, Mehmet Ali 1 ve Murat Sesli 1 gol kaydetti. Grupta oynadığı 4 maçını da peş peşe kazanarak şampiyonluk yarışında bir engeli daha aşmış oldu. Kdz. Ereğli Turgut Tanyıldız Masterler Takımı Kaptanı Murat Sesli, takım arkadaşları ile birlikte sahada mücadele ederek dördüncü maçlarını da yine güzel bir skorla kazanmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Sesli yaptığı açıklamada, “Türkiye Masterler ve Veteranlar Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen Türkiye Şampiyonası’nda dün akşam İstanbul Sivas Masterler takımı ile karşı karşıya geldik. Dördüncü hafta maçımızı da 5-0 skorla kazandık. Her geçen gün şampiyonluğa bir adım daha yaklaşıyoruz. Elbette ki burada kazanan her zaman dostluktur. Kdz. Ereğli’mize inşallah bir şampiyonluk daha getirecek ve Ereğli’mizin adını bir kez daha gururla duyuracağız. Ben yağmura rağmen iyi mücadele eden takım arkadaşlarıma ve bizleri destekleyen herkese gönülden teşekkür ederim” dedi.
Malatya İnşaat sektöründeki iş kazaları Türkiye’de ilk sırada İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Engin Özdemir, Türkiye’de iş kazalarının en fazla inşaat sektöründe yaşandığını belirterek, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında kalifiye olmayan iş gücünün kazaları artırdığına dikkat çekti. İnönü Üniversitesi Malatya Meslek Yüksekokulu Mülkiyet Koruma ve Güvenlik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Engin Özdemir, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki önemli açıklamalarda bulunarak, Türkiye’deki iş kazaları ve sektörlerin güvenlik sorunlarına dikkat çekti. Özdemir, iş sağlığı ve güvenliğinin tüm iş yerlerinde büyük bir öneme sahip olduğunu belirterek, özellikle inşaat sektöründeki kazaların kaygı verici boyutlara ulaştığını söyledi. Türkiye’de iş kazalarının en fazla inşaat sektöründe meydana geldiğini belirten Doç. Dr. Engin Özdemir, bu sektörün, tarım sektörüyle birlikte en riskli alanlardan biri olduğunu vurguladı. Özdemir, 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş’ta meydana gelen büyük depremler sonrasında inşaat sektöründe görülen kazaların artmasında niteliksiz iş gücünün etkili olduğunu belirtti. Kalifiye olmayan işçilerin sektörde yer almasının, iş kazalarının risklerini arttırdığına dikkat çeken Özdemir, bu konuda önemli adımlar atılması gerektiğini ifade etti. İş güvenliği kültürünün ve bilinçli çalışanların iş kazalarını en aza indirebileceği üzerine açıklamalarına devam eden Özdemir, Türkiye’deki iş sağlığı ve güvenliği yasalarının kapsamlı ve etkili olduğunu, ancak uygulamada karşılaşılan sorunların çözülmesi gerektiğine değindi. Özdemir, iş güvenliği uzmanlarının işverenler tarafından seçilmesi yerine, bağımsız bir havuz sistemi oluşturulmasının önemli olduğunu ve bu sistemin yapı denetim sistemi gibi işler hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Teknolojik gelişmelerin iş güvenliği üzerinde olumlu etkiler oluşturduğunu da belirten Doç. Dr. Engin Özdemir, teknoloji sayesinde iş gücüne duyulan ihtiyacın azaldığını ve buna bağlı olarak kazaların ve meslek hastalıklarının da azaldığını söyledi. Ancak, teknolojinin getirdiği bu avantajların iş gücü istihdamında yeni sorunlara yol açabileceğine de dikkat çeken Özdemir, gelişen dijital ve otomatik sistemlerin iş güvenliğini artırma potansiyeline sahip olduğunu ifade etti. Özdemir, iş güvenliği ile ilgili olarak, deprem gibi afetlerde de alınması gereken önlemler konusunda görüşlerini paylaştı. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra Malatya’da 9 binanın aynı anda ve kontrollü bir şekilde yıkıldığını belirten Özdemir, bu süreçte tüm güvenlik önlemlerinin titizlikle alındığını ifade etti. Özdemir, "Binaları kontrolsüz bir şekilde yıkmadık. Canların zarar görmemesi için gereken tüm önlemleri aldık. Yıkım zamanı özenle seçildi ve trafik düzenlemeleri yapıldı" diyerek, sürecin iş sağlığı ve güvenliğine uygun bir şekilde yürütüldüğünü aktardı. Ayrıca, iş sağlığı ve güvenliği eğitiminin önemine de vurgu yapan Özdemir, bu bilincin yalnızca iş yerlerinde değil, tüm toplumda yerleşmesi gerektiğini belirtti. Özdemir, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün, ilk yardım gibi hayat kurtarıcı bir eğitim olduğunu ifade ederek, bu bilincin ailelerden başlayarak geniş bir şekilde toplumda benimsenmesi gerektiğini söyledi. Son olarak, iş sağlığı ve güvenliğinin amacının, çalışanların fiziksel, ruhsal ve sosyal bütünlüğünü korumak olduğuna değinen Özdemir, bu alanın mühendislik, hukuk ve tıp gibi pek çok disiplini bir araya getiren çok boyutlu bir alan olduğunu belirtti. Çalışanları iş yerlerinde karşılaşabilecekleri risklere karşı korumanın iş sağlığı ve güvenliği alanının temel amacı olduğunu vurgulayan Özdemir, bu alandaki en büyük hedefin iş kazalarını ve meslek hastalıklarını en aza indirmek olduğunu söyledi.