GÜNDEM - 15 Aralık 2024 Pazar 09:39

Antikacı kadın zorluklara rağmen babasının mirasını yaşatıyor

A
A
A
Antikacı kadın zorluklara rağmen babasının mirasını yaşatıyor

Gaziantep’te 60 yıl boyunca topladığı tarihi eşyalardan oluşturduğu koleksiyonla tanınan ve 6 ay önce hayatını kaybeden 75 yaşındaki İsmail Duymaz’ın kızı 47 yaşındaki Hümeyra Duymaz, babasının mirasını yaşatıyor.


1974 yılında babasının Gaziantep’in Bakırcılar Çarşısı’nda açtığı antika dükkanını babasının vefatından sonra yılların birikimi olan hatıralarını yaşatmaya karar veren Hümeyra Duymaz, 6 ay önce vefat eden babası İsmail Duymaz’ın mirasını ayakta tutmaya ve yaşatmaya çalışıyor. Yaşadığı tüm zorluklara rağmen babasının vefat ettiği 2024 yılına kadar çok severek ve emek vererek işlettiği antika dükkanına sahip çıkan Hümeyra Duymaz, iş yerinde bulunan eski eşyaları ve antika malzemeleri korumaya devam etti.


Babasının bıraktığı mirası devam ettirmek için kolları sıvayan Duymaz, babasının yıllarca biriktirdiği ve aralarında çok sayıda antikaların da bulunduğu değerli eşyalara gözü gibi bakıyor. Geçmişin hatıralarını yaşatmanın yanı sıra babasının da yılların birikimi olan tarihi eşyalardan oluşan mirasını koruyan Duymaz, babasının yıllarca gözü gibi baktığı değerli eşyaları babasına ait iş yerinde sergilemeye devam ediyor.


Aralarında antika eşyaların da bulunduğu değerli eserleri Gaziantep’i gezmeye gelen yerli ve yabancı turistlerin yanı sıra antika meraklıları ile buluşturan Duymaz, babasının izinden gidiyor. Duymaz, içerisinde 1950’li yıllarda kullanılan gaz lambaları başta olmak üzere mutfak eşyaları, saatler, fotoğraf makineleri ve şamdan ile radyoların da bulunduğu onlarca eseri babasının dükkanına gelen müşterilerine tanıtıyor.



Babasının Gaziantep’in önemli koleksiyonerlerinden olduğunu söyleyen Duymaz, “Bu dükkanı 1950 yılında dedem açmış. 1950 yılından beri bu dükkanı antikacı olarak işletmekteyiz. Babamı daha yeni kaybettim. Babam çok iyi bir antikacıydı. Tarihe aşık biriydi. 100-200 yıllık inanılmaz güzel tarihi ve eski eserleri topluyordu. bu işi aşkla ve sevgiyle yapıyordu. Türkiye’nin bütün şehirlerine gidip en güzel eserleri bulan ve eserler hakkında bütün bilgilere sahip biriydi” dedi.



“Çocukluğumdan beri ben de babam gibi tarih aşığıyım”


Çocukluğundan beri babasının antikacı dükkanına gidip geldiğini ve antika merakının küçük yaşlarda başladığını söyleyen Duymaz, “Çocukluğumdan beri bende babam gibi tarih aşığıyım. Bu meslek para için yapılmıyor. Bu meslek aşk, sevgi, emek istiyor. Tarih kokan eşyalara dokunmak, antika eşyadaki yaşanmışlığı hissetmek çok güzel bir duygu. Geçmiş dönemlerde mutfaklarda neler kullanıldığını ve insanların nasıl gelin olduğu, neler yiyip içtiğini, nerelerde oturduğunu insan yenide yeniden yaşıyor. Ondan dolayı bu meslek çok güzel bir meslek. Günümüzde ekonomik şartlar ve teknoloji bir çok şeyi değiştirdi ama tarih her zaman tarihtir” ifadelerini kullandı.



“Babamın bu aşkını devam ettirmek istiyorum”


Amacının babasının hatıralarını yaşatmak olduğunu belirten Duymaz, “Babam bu mesleğe çok aşıktı. Babam çok sevilen ve tanınan biriydi. Babamın bu aşkını devam ettirmek istiyorum. Ömrüm yettiği kadar babamın o kadar güzel eserleri ve hatıraları var ki babamın hatıralarına sahip çıkacağım. Bu dükkanda babamın o kadar güzel hatıraları var ki babam hiç unutulmayacak. Babamın bu güzel eserlerini tanıtmaya ve elimden geldiğince babamı hatırlatmak ve unutturmamak için mücadele veriyorum. babamın bütün hatırlarını herkesle paylaşmak istiyorum” şeklinde konuştu.



“Babasının izinden gittiği için gerçekten kendisini tebrik ediyorum”


Hümeyra Duymaz’ın komşusu Vakıf Doğan ise, “Allah rahmet eylesin, İsmail amca çok dürüst, efendi ve güzel bir antikacı ağabeyimizdi. İsmail amca vefat ettikten sonra kızı mesleğini devam ettiriyor. Ne mutlu ki öyle bir insanın kızı babasının mesleğini devam ettiriyor. Bu işi devam ettirmek herkesin harcı değildir. Babasının izinden gittiği için gerçekten kendisini tebrik ediyorum” diye konuştu.



Antikacı kadın zorluklara rağmen babasının mirasını yaşatıyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Suriye’den gelip Eskişehir’de yüksek lisans yapan öğrenci, ülkesinde kazanılan zaferi tebrik etti Suriye’den Eskişehir’e gelen ve yüksek lisans eğitimi alan Sultan Alouso, Esad rejiminin devrilişini tebrik ettiğini ve artık ülkelerine dönme isteklerinin hayal olmadığını söyledi. Geçtiğimiz günlerde Suriye’deki muhalifler başkent Şam’da kontrolü ele geçirdi. Mevcut rejimin çökmesinin ardından Beşar Esad’ın Rusya’ya kaçtığı ortaya çıkarken, Türkiye’deki Suriyeli vatandaşlar da büyük sevinç yaşadı. Yaklaşık 10 yıl önce Eskişehir’e gelen ve şu anda yüksek lisans eğitimi alan Suriye vatandaşı Sultan Alouso ise ülkesinden ayrıldığından beri tek hayalinin geri dönmek olduğunu söyledi. Vatanına kavuşma hayaliyle her şeyin üstesinden geldiğini ifade eden Alouso, sonunda adaletin yerini bulduğunu ve her şeyin yoluna girmeye başladığını ifade etti. "Ülkemize dönme isteği artık hayal değil" Suriye’den uzakta kaldığı için üzüldüğünü ve mutluluğu oradakilerle birlikte yaşayamadığını söyleyen Alouso, "Yaklaşık 10 yıldır Türkiye’deyim. Şu an sınıf öğretmenliğinde yüksek lisans yapıyorum. Eskişehir’den önce Malatya’da sınıf öğretmenliği lisans eğitimi aldım. Türkiye’ye geldiğimizden beri ülkemize gitmeyi hayal ediyoruz. Ülkemize geri dönme hayaliyle her şeyin üstesinden geldik. Bizim hayalimiz, bir an önce ülkemize geri dönmek. Bu artık mümkün görünüyor. Ailem şu an Malatya’da ama Halep’te yakın akrabalarım var. Akrabalarım orada oldukları, bu mutluluğu ve heyecanı yaşadıkları için çok şanslılar. Ben uzakta kaldığım ve onlarla olamadığım için çok üzülüyorum. Onlarla konuştuğum zaman, her şeyin yoluna girmeye başladığını ve mutlu olduklarını söylüyorlar. Biz kazandığımız için orada olanları tebrik ediyorum. Sonunda hak yolunu buldu diyorum. Çok şükür, hamdolsun ki her şey yoluna girmeye başlıyor. İnşallah her şey eskisinden daha güzel olacak" dedi.
Çankırı Kar paletli ambulans zorlu kış şartlarında hayat kurtarıyor Çankırı’nın yüksek kesimlerinde kar paletli ambulanslar, zorlu kış şartlarında hayat kurtarmaya devam ediyor. Çankırı’nın yüksek kesimlerinde bulunan Çerkeş, Ilgaz ve Orta ilçelerinde 3 kar paletli ambulans, zorlu kış şartlarında sağlık hizmetlerini kesintisiz sürdürüyor. Yoğun kar yağışı nedeniyle yolların kapandığı bölgelerde görev yapan ekipler, acil sağlık sorunlarına anında müdahale ederek hastaların hastanelere güvenle ulaştırılmasını sağlıyor. 24 saat esasına göre hazır bekleyen kar paletli ambulanslar, bölgede ulaşımın imkansız hale geldiği durumlarda hayat kurtarıcı bir görev üstleniyor. İlk müdahale ve nakil süreçlerinde vatandaşlara güven veren bu hizmet, zorlu kış şartlarında sağlık sisteminin gücünü bir kez daha ortaya koyuyor. "Ulaşamadığımız herhangi bir hastamız bulunmamaktadır" Kar paletli ambulansın 24 saat hizmet verdiğini belirten Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, "İlimizde yoğun kar yağışı ve zorlu arazi şartları nedeniyle ambulanslarımızın hastalarımıza ulaşmakta zorluk çektiği bölgelerde, kar paletli ambulanslarımız ile hastalarımıza acil sağlık hizmetini kesintisiz olarak 24 saat sunmaktayız. Hava ve arazi şartları nedeniyle acil sağlık hizmetine ihtiyaç duyup ambulans talebinde bulunan ve ulaşamadığımız herhangi bir hastamız bulunmamaktadır" dedi.
Çorum 4. Uluslararası Hitit Güvenlik Çalışmaları Kongresi sona erdi Hitit Üniversitesi’nde düzenlenen "4. Uluslararası Hitit Güvenlik Çalışmaları Kongresi" sona erdi. Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından ’küreselleşen dünyada bölgeselleşen güvenlik’ temasıyla düzenlenen "4. Uluslararası Hitit Güvenlik Çalışmaları Kongresi" tamamlandı. Hitit Üniversitesi Meslek Yüksekokulları Kampüsü Ethem Erkoç Konferans Salonunda gerçekleştirilen açılış programında konuşan Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sami Kiraz, güvenlik kavramının geniş bir yelpazeyi kapsadığına dikkati çekerek, düzenledikleri kongre ile değişen dünyada güvenlik paradigmasını incelemeyi hedeflediklerini söyledi. Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Eşref Savaş Başçı da küreselleşmenin, güvenlik kavramlarının kapsamını değiştirdiğini vurguladı. Güvenlik kavramının, manasının değişmesiyle sadece bölgesel ya da sınır güvenliğiyle dar kapsamla değerlendirilemeyeceğini ifade eden Başçı, “Siber güvenlikten uluslararası güvenliğe, gıda güvenliğinden bilgi güvenliğine kadar çeşitli detaylara kavuştuğunu görmekteyiz. Özellikle son zamanlarda yaşanan uluslararası faaliyetleri takip ettiğimizde de en büyük sınırımız olan Suriye’de yaşanan Baas rejiminin değişimi ve buna bağlı olarak bu bölgedeki yönetim ve dinamiklerin değişmesi bir tehdit midir, ya da buradan bir fırsat doğabilir mi şeklinde yorumlanmasına neden oldu. Bu kapsamda güvenlik kavramının biraz daha genişletilerek bu fırsatları, tehditleri ve oluşabilecek tüm değerlemelere yeni bir bakış açısıyla bakma gereği doğdu" dedi. Başçı, ülkelerin sadece sınırlarını değil sınır ötesi faaliyetleri de yakından takip ettiği düşünüldüğünde, düzenledikleri kongrenin anlamlı hale geldiğini kaydetti. Çorum Valisi Ali Çalgan ise iç güvenlikle dış güvenliğin iç içe geçtiğini, Türkiye’nin sınırlarının dışında meydana gelen olaylardan sınır içini de etkilendiğini söyledi. Dünyanın ilk yazılı barış antlaşması olan Kadeş Barış Antlaşması’nın, binlerce yıl önce bugünkü Çorum sınırları içinde yer alan Hititler tarafından imzalandığına dikkati çeken Çalgan, güvenlik konusunda Çorum’da kongre düzenlenmesinin yerinde bir karar olduğunu kaydetti. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ise kongrenin açılış oturumunda yaptığı sunumda, "güvenlik" ve "beka" sorunlarının bütün ülkelerin birinci sorunu haline geldiğini bildirdi. Türkiye’nin etrafında 16 sıcak çatışma bölgesinin olduğunu söyleyen Bağcı, "Biz, alev çemberi içinde olan bir ülkeyiz. Sirklerde yanan çemberin içinden atlayan aslanın yelelerini yakmamaya çalışması gibi bir durumdayız. Bu coğrafyada olmak çok pahalı bir iş. Bu coğrafya uyumaya gelmez. Bu coğrafya tembelliğe gelmez. Kadeş Barış Antlaşması’ndan beri bu coğrafyada gelen kültürler, yapılan savaşlar var" diye konuştu. Türkiye’nin dış temsilcilik sayısında ciddi artış olduğunu aktaran Bağcı, “Türkiye’nin şu anda diplomatik anlamda genişleme yapması kaçınılmaz. Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Atatürk’ün zamanında 37 temsilciliğimiz vardı, şimdi 250’nin üzerinde. Yani biz dünya ile çok sıkı entegrasyon içine girmiş olan bir toplum haline geldik. Bu iyidir. Bu da bizi ’kıskanılan’ yapan konulardan biri. Dünyada Çin, Amerika, Fransa ve Japonya’dan sonra en fazla temsilciliğe sahip 5. ülke konumundayız" şeklinde konuştu. Dr. Gülsüm Akbulut da açılış oturumunda güvenlik konusunun ekonomiye etkilerine ilişkin sunum yaptı. 8 farklı ülkeden 177 akademisyen ve araştırmacının katıldığı kongrede; uluslararası güvenlik, ontolojik güvenlik, göç çalışmaları, istihbarat, uluslararası hukuk, enerji - politik, çevre güvenliği ve politikaları, terörizm, savunma sanayi, ekonomi güvenliği, siber güvenlik, jeopolitik, bölge çalışmaları, kriminoloji, sınıraşan suçlar, savaş ve barış çalışmaları, çatışma ve kriz yönetimi, küreselleşme tartışmaları, kamu güvenliği ve güncel uluslararası güvenlik meseleleri konularında sunumlar ve paneller gerçekleştirildi.