GENEL - 01 Aralık 2011 Perşembe 09:21

YÖK, KATSAYI UYGULAMASINI KALDIRMAYI KARARLAŞTIRDI

A
A
A
YÖK, KATSAYI UYGULAMASINI KALDIRMAYI KARARLAŞTIRDI

YÖK Genel Kurulu’nda üniversiteye giriş sınavında yerleştirme puanlarının hesaplanmasında kullanılan katsayı uygulamasının kaldırılması kararlaştırılırken, katsayının her aday için 0.12 olduğu belirtildi.
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan başkanlığında dün toplanan ve halen devam eden YÖK Genel Kurulu toplantısından çıkan kararla üniversiteye giriş sınavında yerleştirme puanlarının hesaplanmasında kullanılan katsayı uygulaması kaldırıldı. Katsayı uygulamasının her aday için 0.12 olarak belirlendiği, sınava giren adaylar arasında fark kalmadığı için katsayının fiilen kaldırılmış olduğu ifade edildi.
Mevcut uygulamada, üniversiteye giriş sınavında öğrencilerin yerleştirme puanları hesaplanırken kendi alanıyla ilgili program tercihinde Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanları (AOBP) 0,15 katsayısıyla, alan dışı tercihte ise 0,12 katsayısıyla çarpılıyordu.
Toplantıda, Rize Üniversitesi’nin adının, ’’Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’’ olarak değiştirilmesi de kararlaştırıldı.
Öte yandan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın görev süresi 10 Aralık 2011 tarihinde sona erecek.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Hemşire annesinin yanına doktor olarak atandı Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesinde laboratuvar teknikeri olarak görev yapan anne Nimet Aydın, aynı hastaneye doktor olarak atanan oğlu Erdem Aydın ile birlikte görev yapmanın gururunu yaşıyor. Manisa’da 1991 yılından bu yana laboratuvar teknikeri olarak görev yapan ve son olarak Merkez Efendi Devlet Hastanesi’de görev yapan Nimet Aydın, eğitim hayatında desteğini esirgemediği Hacettepe Tıp Fakültesi mezunu oğlu Erdem Aydın’ın aynı hastaneye atanmasıyla gurur ve sevinci bir arada yaşadı. Aynı birimlerde görev yapmasalar da Acil Servis Hekimi oğlu Erdem Aydın’ın hastalardan tahlil istemesiyle adını laboratuvar bilgisayarlarında gören anne Nimet Aydın, bu mutluluğu çevresiyle paylaşmayı ihmal etmiyor. Oğluyla aynı hastanede görev yapmanın çok güzel bir duygu olduğunu ifade eden anne Nimet Aydın, “1991 yılında Manisa Doğumevi’nde laboratuvar teknisyeni olarak göreve başladım. Oğlum da bu sene buraya atandı. Acil bölümünü pratisyen hekim olarak atandı. Çok güzel bir duygu, beraber çalışmak. Herkese nasip olmasını dilerim. Burada acilde çalıştığı için pek yanına gitmiyorum. Görev başındayken pek rahatsız etmek istemiyorum. Ama bilgisayarda tahlil falan istediğinde ismini görüyorum. Güzel bir hastane oğluma da nasip olduğu için çok mutluyum” dedi. Annesinin hastane işleyişi hakkında kendisini bilgilendirdiğini ve her konuda yardımcı olduğunu söyleyen Pratisyen Hekimi Erdem Aydın, “2024 yılının Haziran ayında Hacettepe Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. İlk görev yerim burası. 10 Eylül’de başladım. 1 Ekim’den bu yana burada nöbet tutuyorum. Annem de olduğu için burayı yazdım. Hem ailem burada. Alışma sürecinde annem bana yardımcı oldu. Hastanenin işleyişi hakkında bilgi sahibi olmamı sağladı. Bazen tahlil istiyorum. Annem de benim ismimi görüyor. Mutluyum, beraber çalışmak güzel” dedi. Merkezefendi Devlet Hastanesi olarak bir aile ortamında çalıştıklarını söyleyen Başhekim Yardımcısı Dr. Özlem Susur, “Biz bir aileyiz. Zaten hastane olarak da hastanemizde bir aile ortamı var. Aynı zamanda böyle bir aileye sahip olmakta çok güzel. Onlarla çalışmak büyük bir keyif. Her konuda çok iyiler, inşallah bundan sonra da yolları açık olur. Birlikte çalışmaya devam ederiz. Nice ailelere ev sahipliği yaparız” diye konuştu.
Denizli Meme kanserinde erken teşhis hem tedaviyi hem sağ kalım oranını etkiliyor Türkiye’de her yıl 60 bin meme kanseri vakası olduğunu vurgulayan Denizli Özel Tekden Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yunus Acar, önemli uyarılarda bulundu. Meme kanserinde erken teşhisin önemine dikkat çeken Op. Dr. Acar, “Birinci evre meme kanseri ile ikinci evre meme kanseri arasında çok ciddi tedavi ve sağ kalım farkları vardır” dedi. Dünyada her yıl 2 milyon 500 bin yeni meme kanseri vakası teşhis ediliyor. Türkiye’de ise ayda yaklaşık 5 bin meme kanseri vakası teşhisi konuluyor. Ekim Ayı Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı’nda Denizli Özel Tekden Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yunus Acar önemli bilgilendirmelerde bulundu. Meme kanserinin kadınlarda daha sık görüldüğünü dile getiren Op. Dr. Acar, her yıl Ekim ayının Meme Kanseri Farkındalık Ayı’nda bilinçlendirme çalışmaları yaptıklarını kaydetti. Meme kanserinin en sık kadınlarda görüldüğünü belirten ancak erkeklerinde meme kanseri olma riskinin bulunduğunu söyleyen uzmanlar, her kanser türünde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhisin hayati öneme sahip olduğunu vurguladı. Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yunus Acar, erken tanı, teşhis ve hastanın meme dokusunun farkındalığı hekimler için önemli olduğuna değindi. “Meme kanseri daha oluşmadan engellemek mümkün” Meme kanserinin daha oluşmadan engellemenin mümkün olduğunu, uygun yaşam tarzı değişiklikleriyle meme kanserinin önlenebileceğini dile getiren Op. Dr. Acar, “Birinci aşama farkındalık. Hastaların meme kanserinin ne olduğunu, sonuçlarını, tedaviyi ve kendi meme dokularının farkındalığını anlatmaktır amacımız. İkinci ve en önemli aşama önlemek. Meme kanseri önlenebilir bir hastalık. Uygun yaşam tarzı değişiklikleriyle meme kanserini önleyebiliyoruz. Daha oluşmadan engellemek bizim için en önemli adım. Bunun için Ekim ayı boyunca elimizden gelen çabayı sarf ederek hastalarımızı bilinçlendirmek ve meme kanserini önlemektir ana amacımız. Üçüncü aşama tarama. Yıllık rutin taramalarımız mevcut. Sağlık Bakanlığı’nın önerisiyle yılda bir mamografi çekilmesi, buna ek gerekirse ultrasonlarla meme kanseri taramaları yapılmakta. Hiçbir hastanın taramasını ihmal etmesini istemeyiz. Dördüncü aşama erken tanı. Erken tanı her kanser için önemli ama meme kanseri için ekstra bir öneme sahip. Çünkü meme kanseri erken tanıda neredeyse tama yakın tedavi edilebilen bir hastalıktır. Beşinci aşama tedavi kısmı. Tedavi kısmında kendinizi bize emanet edeceksiniz ve altıncı kısmı tedavi sonrasında hayat boyu tarama, takip ve destek” dedi. Yaşlılık ve obezite meme kanserinde risk teşkil ediyor Meme kanseri yaş ilerledikçe daha riskli olduğunu ve obezite olan insanların kanser riskinin daha çok arttığını belirten Op. Dr. Acar, “Birincisi ileri yaş. Meme kanseri ekseriyanı 40 yaş üzerinde görülen, daha çok 55-60 yaşlarında görülen bir hastalıktır. İkincisi aile öyküsü, ailesinde meme kanseri olanlar ekstra risk altındadır. Üçüncüsü obezite. Kilo her şeyde problem olduğu gibi kanser riskinde de bir problem teşkil etmekte. Özellikle meme kanserinde obezite ciddi bir risk faktörü oluşturmaktadır. Dördüncüsü hayati ve diyetsel faktörler. Beşincisi bazı hormon ilaçları” şeklinde konuştu. Meme kanserine yakalanmamak için alınabilecek tedbirleri de sıralayan Op. Dr. Acar, “Meme kanserini önlemek için belli başlı kanıtlanmış dört maddemiz var. Birincisi ve en önemlisi günlük egzersiz. Günlük yaklaşık 20 dakika yapılan basit egzersizler meme kanserini önlemede ciddi manada etkilidir. İkincisi obezite, fazla kilolardan kurtulmak ve sağlıklı kilolara erişmek, meme kanserinden korunmak için önemlidir. Üçüncüsü, meyve sebze tüketimini artırmak. Taze meyve sebze tüketimi günlük 3-4 porsiyon meyve sebze tüketimi meme kanseri riskinde ciddi bir azalmaya sebebiyet veriyor. Yine aynı şekilde alkol miktarını azaltmak mümkünse alkolü kesmek meme kanseri riskinde düşmeye sebep olur” diye konuştu. “Meme kanserinde birinci evre ile ikinci evre arasında ciddi tedavi ve sağ kalım farkı var” Meme kanserinde erken tanı ve teşhisin büyük önem arz ettiğini vurgulayan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yunus Acar, “Meme kanseri genel anlamda iyi seyirli bir kanserdir. Meme kanserlerinde 5 yıllık sağ kalım ortalama yüzde 91. Yani 5 yıl boyunca 100 meme kanseri hastanın 91’i sağ kalacak diye öngörürüz. Tabii ki bunu net olarak bilemeyiz ancak bu öngörülür. Özellikle erken evre meme kanserinde, bin meme kanseri hastasından 996 tanesinin 5 yıllık sağ kalımı olacak. Bu demek oluyor ki bin hastadan sadece 4 tanesi erken evre meme kanserinden dolayı hayatını kaybedecek. Meme kanserinden ekseriyanı ölüm hastanın ihmalidir. O yüzden lütfen taramalarınızı ihmal etmeyin. Bu taramalar tamamen meme kanserinde erken tanı amaçlıdır. Erken tanıda meme kanseri tamamen tama yakın tedavi edilebilir bir hastalıktır. Birinci evre meme kanseri ile ikinci evre meme kanseri arasında çok ciddi tedavi ve sağ kalım farkları vardır” dedi. “20 yaş üzeri her kadın 1 ile 3 yıl arasında muayene olmalı” Kanser taramalarında 20 yaş üzeri kadınlar belirli süreler arasında klinik bir hekime muayene olması gerektiğin, her hasta ayda bir kez kendi kendine muayene yapması gerektiğini belirten Op. Dr. Acar, “Taramalarda, 20 yaş üzeri her kadın ila 1 ila 3 yıl arasında klinik bir hekim tarafından yapılan meme muayenesi ve 40 yaş üzerinde her kadının 1 yıllık veya 2 yıllık bazı guideline’lar, kılavuzlar yılda bir, öneriyor. Sağlık Bakanlığı 2 yılda bir mamografi önermekte. Yılda bir mamografi ve yıllık meme muayenesi bizim için gereklidir. Ayrıca her hasta ayda bir kez kendi memesini tanımak ve değişikliklerini fark etmek adına kendi kendi meme muayenesi yapmasını isteriz. Bu yüzden kendi memenizi tanıyın, taramalarınızı ihmal etmeyin” diye konuştu.
Denizli Başkan Yücel Güngör’den Denizli OSB yönetimine tebrik ziyareti AK Parti Denizli İl Başkanı Yücel Güngör ve İl Yönetim Kurulu Üyeleri, Denizli OSB Yönetim Kurulu Başkanı Derya Baltalı ve Yönetim Kurulu’nu ziyaret ederek, yeni yönetime devraldıkları görevde başarılar diledi. Denizli Organize Sanayi Bölgesi’nde yeni yönetimin göreve gelmesiyle birlikte Denizli protokolünden tebrik ziyaretleri de gerçekleşmeye devam ediyor. Ziyaretler çerçevesinde AK Parti Denizli İl Başkanı Yücel Güngör ve İl Yönetim Kurulu Üyeleri, Denizli OSB Yönetim Kurulu Başkanı Derya Baltalı, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Selim Yaymanoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Çalışkan ve İsmail Aslan, Denetim Kurulu Üyeleri Hakkı Akgören ve Naif Atlas, Bölge Müdürü Ahmet Taş ile bir araya geldi. Ziyarette, iki yıl içerisinde Bölgeye kazandırılması planlanan yaklaşık 30 milyon Euro’luk Teknopark Projesi, Arıtma Tesisi ve İleri Arıtma Tesisi Projeleri ile GES Projesi hakkında bilgiler verildi. “Birlikten kuvvet doğar” Bölge Müdürlüğü’nde gerçekleşen ziyarette Başkan Yücel Güngör; “Denizli Organize Sanayi Bölgemizde bugüne dek emeği geçen tüm değerli yöneticilerimiz devraldıkları bayrağı her daim yukarı taşımış, Bölgeye, sanayicilerimize ve şehrimize büyük değerler katmıştır. Bu anlamda Değerli Başkanımız Derya Bey’i ve yeni yönetiminizi tebrik ediyor, görevinizde başarılar diliyorum. Denizlimizin gelişimine katkı koymak adına atılacak her adımda “birlikten kuvvet doğar” düsturuyla hareket etmeliyiz. Bizlerin de sanayicimizin, hemşerilerimizin yararına olan tüm projelerde elimizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzu belirtmek isterim” dedi. “Güç birliğinden doğan sinerji ile projelerimizi hayata geçirmeye devam edeceğiz” Ziyarete dair konuşan Denizli OSB Yönetim Kurulu Başkanı Derya Baltalı; “Nazik ziyaretlerinden dolayı Sayın Yücel Güngör’e ve değerli İl Yönetimine teşekkür ederiz. Denizli’deki tüm kurum ve kuruluşlarla, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerle birlikte güç birliği yaparak, elde edilen sinerji ile daha nice projeleri sanayicilere ve şehre kazandırmaya devam edeceğiz” dedi.
İstanbul Diş Dostu Derneği 1. Ulusal Kongresi’nde, koruyucu diş hekimliğinin önemi anlatılacak Diş Dostu Derneği ve İstanbul Atlas Üniversitesi iş birliğinde 19-20 Ekim 2024 tarihlerinde Diş Dostu Derneği 1. Ulusal Kongresi gerçekleştirilecek. Diş Dostu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Diş Hekimi Engin Aksoy, “Yapılan araştırmalara göre ülkemizde kişi başı diş macunu tüketimi gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalıyor. Bunun doğal bir sonucu diş çürükleri ile çok erken yaşlarda tanışıyor ve 50’li yaşlara geldiğimizde dişlerimizin neredeyse yarısını kaybetmiş oluyoruz. Bunun önüne geçmek için toplumda diş bakım ve düzenli diş hekimi kontrolü bilincini yerleştirmenin yanı sıra genç diş hekimlerine de mesleklerinin en başında koruyucu diş hekimliği bakış açısını katabilmek amacıyla Diş Dostu Derneği olarak 1. Ulusal Kongremizi Atlas Üniversitesi iş birliği ile 19-20 Ekim 2024 tarihlerinde Türkiye’nin dört bir yanından katılımla gerçekleştiriyoruz” dedi. Üniversite önemli bir kongreye ev sahipliği yapacak. Uzun yıllardır Türkiye’de koruyucu diş hekimliği alanında ve toplumda ağız ve diş sağlığını korumaya yönelik pek çok etkinlik düzenleyen Diş Dostu Türkiye Derneği ve İstanbul Atlas Üniversitesi iş birliği ile 19-20 Ekim 2024 tarihlerinde Atlas Üniversitesi Vadi Kampüsü’nde Diş Dostu 1. Ulusal Kongresi gerçekleştirilecek. Bilimsel programın yayınlandığı ve Koruyucu Diş Hekimliğinin ana temasını oluşturduğu kongreye Türkiye’nin dört bir yanından Diş Hekimliği Fakülteleri, Diş Klinikleri, Diş Hekimleri ve Diş Hekimi adayları katılım sağlayacak. Ağız sağlığımızdan endişe ediyoruz Diş Dostu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Diş Hekimi Engin Aksoy, ülke nüfusumuzun yüzde 14’ünün hayatı boyunca diş hekimine gitmediğini, diş macununu ise gelişmiş ülkelerin 4’te 1’i kadar kullandığına dikkat çekerek “Yapılan araştırmalar gösteriyor ki ülke olarak dişlerimize gereken önemi vermiyoruz. Gelişmiş ülkelerde yıllık diş macunu tüketimi neredeyse 400 gramı geçiyorken ülkemizde bu sayı 110 gram. Gelişmiş ülkelerde yıllık diş fırçası tüketimi 4 iken ülkemizde bu sayı 1 bile değil. Yani bir kişi belki de 2 yılda bir diş fırçasını değiştiriyor. Oysa hijyen kuralları gereği diş fırçasının mutlaka 3 ayda bir değiştirilmesi gerekir. Hastalıklara baktığımızda çürüklerle daha çocukken tanışıyoruz. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün 2022’de yayımladığı Türkiye Ağız ve Diş Sağlığı raporuna göre 1-9 yaş arasındaki çocukların yüzde 48’inde çürükler tedavi edilmiyor ve o çürükler bize diş eti iltihaplanması, ağız ve diş sağlığında pek çok problem, diş kayıpları ve pek çok sistemik hastalık olarak geri dönüyor. Araştırmalara göre 50 yaşına geldiğimizde dişlerimizin neredeyse yarısını bu sebeplerle kaybetmiş oluyoruz. Bu çok ciddi bir sayıdır. Dişlerimiz sadece gülümsediğimizde işe yaramıyor. Konuşurken, yemek yerken, gülerken ve sosyal hayatta varlığımızı sürdürürken bizi temsil ediyor. Yine Dünya Sağlık Örgütü’nün Mayıs 2024’te yayımladığı Ağız Sağlığında Küresel Strateji ve Eylem Planı’na göre ağız hastalıkları dünyada en yaygın bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında yer alıyor. Ağız ve diş sağlığımız bütüncül beden sağlığımızdan farklı değerlendirilmemeli. Ağzımızda başlayan iltihaplanma vücudumuzun pek çok yerinde farklı hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Bu nedenle koruyucu diş hekimliği artık her zamankinden daha önemlidir ve toplumun ağız ve diş sağlığı konusunda bilinçlenmemesi bir halk, toplum sağlığı problemi ortaya çıkarmaktadır” diye konuştu. Kongrede kanser ön teşhisinden antibiyotik kullanımına kadar pek çok dikkat çekici başlık bulunuyor Diş Dostu 1. Ulusal Kongresi’nin İstanbul Atlas Üniversitesi iş birliği ile gerçekleştiğini belirten Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tosun Tosun, “Zengin bilimsel içeriği ile ağız sağlığı ve hijyeni, diş çürükleri ve korunma yöntemleri, ağız sağlığı açısından antibiyotik kullanımı, ağız sağlığı incelemeleri ve kanser ön teşhisi gibi ilgi çekici başlıklarda diş hekimleri ve diş hekimliği öğrencilerine yönelik gerçekleştirilen bu kongreye ev sahipliği yapıyor olmaktan gurur duyuyoruz. Gelecek kuşakların sağlıklı toplumunu oluşturma hedefinde yeni bir başlangıcı oluşturmanın gururu ile 1. Ulusal Diş Dostu Kongresi’ne başarı dilerim” dedi. Dişlerimiz de organdır Sağlığın bir bütün olduğunu ve önce ağızdan başladığını belirten Diş Hekimi Remzi Ülgen, “Çocukluk çağında diş çürükleri kabul edilir, ancak zamanında müdahale edilmeyen diş çürükleri ilkokul döneminde şekerli beslenmenin artmasıyla paralel olarak artış gösterir. İlkokul bitiminde ortalama 3, lise bitene kadar da yaklaşık 10 diş çürümüş olur. Dolayısıyla ağız ve diş bakım alışkanlıklarının anaokulunda kazandırılması gerekiyor. Anaokulu döneminde, okul öncesi dönemde bu alışkanlığı kazanmayan kişilerin sadece yüzde 20’si sonradan bu alışkanlığı edinebiliyor. Kalan yüzde 80’lik kısım diş fırçalamıyor ya da aklına geldiğinde diş fırçalıyor. Diş hastalıklarının öldürücü ve sakat bırakıcı nitelikte hastalıklar olmadığından yola çıkan sağlık politikaları belirleyicileri için diş sağlığı daha az önemli görülüyor, daha geri planda tutuluyor. Oysa ki söz konusu diş sağlığı ve hastalıkları olduğunda ikinci ve üçüncü basamak yani tedavi edici ve rehabilitasyon basamakları çok daha pahalı hale gelebiliyor. Örneğin dişte bir organdır ve yerine konulması gerekir. Eksiklik durumunda konuşma, yeme güçlükleri yaşanabilir; daha ileri aşamalarda çene kemiğinde erimeler, kaymalar ortaya çıkabilir. Oysa en ucuz ve kolay olan koruyucu sağlık hizmetidir. Bu hizmetin yaygınlaştırılması gerekir. Bu konuda Diş Dostu Derneği önemli adımlar atmıştır ve atmaktadır” dedi.