GÜNDEM - 23 Aralık 2024 Pazartesi 12:58

Hınıs’ta yerli malı haftası etkinliği

A
A
A
Hınıs’ta yerli malı haftası etkinliği

Erzurum’un Hınıs ilçesinde Yerli Malı Haftası kutlandı.


Hınıs Şehit Ahmet Akdağ İlkokulunda İlçe Kaymakamı Onur Bektaş, Hınıs Ağır Ceza Hakimi Mine Cebeci, İlçe Milli Eğitim Müdürü Yakup Abak, Okul müdürü Ahmet Güneş, Öğretmen Onur Tercanlı ve velilerin katılımı ile Yerli malı haftası etkinliği düzenlendi.


Şehit Ahmet Akdağ İlkokulunda Tutum, Yatırım ve Türk Malları haftası kapsamında 2-A sınıfı öğrencileri etkinlik düzenlendi. Etkinlikte Erzurum’a ve Hınıs ilçemize ait yöresel yemekler ve tatlılar, eski yöresel kıyafetler, eski zamanlarda kullanılan araç gereçler ve aksesuar eşyalar velilerin iş birliği ile tedarik edildi.


Programda tüketilecek ürünlerin ülkede üretilen ürünlerden seçilmesinin gerekliliği anlatılarak ülkenin zenginliklerinin artması amaçlandı. Etkinlikte ayrıca öğrenciler eski yöresel türküleri seslendirerek türkülere de sahip çıkılması gerektiğini gösterdi.



Hınıs’ta yerli malı haftası etkinliği

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara YÖK Başkanı Özvar: "Vakıf üniversitelerin sorunu akademik personel sayısındaki yetersizlik" Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, "Akademik personel sayısındaki yetersizlik, vakıf yükseköğretim kurumlarının karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır" dedi. TOBB Türkiye Yükseköğretim Meclisi İstişare Toplantısı, YÖK Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda YÖK ile üniversiteler arasındaki işbirliğe dikkat çekildi. Vakıf üniversitelerindeki teknik, fiziki ve akademik problemler de toplantı da masaya yatırıldı. "Vakıf üniversitelerin sorunu akademik personel sayısındaki yetersizlik" Toplantıya katılan YÖK Başkanı Erol Özvar, konuşmasında, “Elimizdeki verilere göre akademik personel sayısındaki yetersizlik, vakıf yükseköğretim kurumlarının karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır” ifadesini kullandı. YÖK’ün her bir program için gerekli asgari akademik personel sayısını itinayla belirlediğini ifade eden Özvar, “Eğitim öğretim faaliyetlerinin sağlıklı yürütülmesi, ilgili programın yetkinlik ve kazanımlarının alanından hocalar tarafından öğrencilere verilmesi, eğitim süreçlerinin kalitesi ve sürdürülebilirliği bakımından önem arz etmektedir” diye konuştu. "Öğretim elemanlarının başkaca kurumlarda SGK kaydının bulunduğu dikkat çekici verilerdir" Özvar, akademik programlardaki öğretim elamanı sayısının ve uzmanlık alanının önemini vurgulayarak, “Kurulumuz tarafından belirlenen asgari öğretim elemanı sayısının bazı programlarda sağlanmadığı, öğretim elemanlarının verdikleri derslerle uzmanlık alanlarının uyumlu olmadığı veya vakıf yükseköğretim kurumlarında tam zamanlı çalışan öğretim elemanlarının aynı zamanda başkaca kurumlarda SGK kaydının bulunduğu gibi tespitler kayıtlara geçmiş dikkat çekici verilerdir” şeklinde konuştu. Özvar, vakıf yükseköğretim kurumlarının akademik personel eksikliğini muhakkak doldurması gerektiğinin de altını çizerek, bu konuda gerekli tedbirlerin ivedilikle alınması gerektiğini de söyledi. "Vakıf üniversitelerinde görev yapan akademisyenlerin devlet üniversitelerindeki akademisyenlerin maaşlarından az olmamalı" YÖK Başkanı Özvar, vakıf üniversitelerinde akademisyenlerin aldığı ücretlere işaret ederek, şunları kaydetti: “Bilindiği üzere, vakıf üniversitelerinde görev yapan akademisyenlerin ücretlerinin, 2547 sayılı Kanun’un ek 8. maddesi uyarınca, devlet üniversitelerinde aynı unvanda çalışan akademisyenlerin maaşlarından az olmaması gerekmektedir. Akademik personelin maaşları ve diğer haklarının zamanında ve eksiksiz bir şekilde ödenmesi hem kurumsal itibar hem de eğitimin kalitesi açısından hayati önemi haizdir. Bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesini beklediğimizi ve konuyu dikkatle takip etmeye devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmek isterim.” "Karşılaştığımız sorunlardan biri öğrenim ücretlerine yapılan yüksek oranlı zamlar" Özvar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Başkanlığımıza yapılan başvurular ve gerçekleştirilen denetimlerde, sıklıkla karşılaştığımız sorunlardan birini de öğrenim ücretlerine yapılan yüksek oranlı zamlar oluşturmaktadır. Zaman içinde maliyet artışları yaşandığı ve bunun vakıf yükseköğretim kurumları üzerinde bir baskı oluşturduğu bizlerin de malumudur. Fakat, vakıf yükseköğretim kurumlarının kar amacı güdemeyeceklerine ilişkin mevzuat düzenlenmesi de dikkate alındığında, bu maliyetlerin üniversite yönetimlerince verilen taahhütlere güvenerek tercihte bulunan öğrencilere yüklenmesi eğitim-öğretimin sürdürülebilirliği ve kurumlarının güvenirliliği gibi ilkeleri olumsuz yönde etkilemektedir. Her şartta, öğrencilerin mağdur edilmemesi hepimizin birinci önceliği olmak zorundadır.” Tıp fakültelerinde denetim Tıp fakültelerindeki fiziki ve teknik gereksinimlerin tartışma konusu olduğunu söyleyen Özvar, şu ifadelere yer verdi: “Tıp fakülteleri yükseköğretim sistemimizin en önemli bileşenlerinden biridir. Hali hazırda 32 vakıf üniversitemiz bünyesinde aktif tıp programı bulunmaktadır. Tıp fakültelerinde tıp eğitimi, dönemlere göre teorik ve uygulamalı eğitimlerden oluşmaktadır. Verilen eğitimle tıp fakültesi öğrencilerinin asgari bilgi, beceri ve yetkinliklerle donanımlı olarak mezun olmalarını sağlamak esastır. Bu çerçevede, tıp fakültesi kontenjan sayılarına göre ihtiyaç duyulan derslik, laboratuvar, kütüphane gibi eğitim alanlarının fiziki imkanları ile anabilim dalları bazında gerekli öğretim üyesi sayısı ve dağılımına ilişkin asgari kriterler kesin bir şekilde belirlenmiştir. Tıp fakültelerine yönelik bütün denetimler bu kriterler kapsamında takip edilmektedir.” "Tıp fakültesi bulunan vakıf üniversitelerinin kendi hastanelerinin olması şartı getirilmiştir" YÖK Başkanı Erol Özvar, konuşmasına şöyle devam etti: “Ayrıca tıp eğitiminin önemli bir parçası olan uygulama eğitiminin de en iyi şekilde verilmesi ve takip edilmesi önem arz etmektedir. Malumunuz olduğu üzere, kanun düzenlemesi ile tıp fakültesi bulunan vakıf üniversitelerinin kendi hastanelerinin olması şartı getirilmiştir. Eğitim hastanelerinin veya sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinin -hasta potansiyeli, vaka sayısı ve çeşitliliği, ilgili branştaki hastaya gözlem altında tıbbi müdahale yetkinliklerinin kazandırılması dahil bir tıp fakültesi öğrencisinin mezun olması için gereken şartları ve asgari yeterlilikleri karşılaması gerekmektedir.” Vakıf üniversitelerinin tıp fakültelerindeki şikayetler Özvar, “Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki yapılan yerinde inceleme ve denetimlerde, özellikle iş birliği yapılan özel hastanelerde vaka sayısı ve çeşitliliğinin yetersiz olduğu, öğrencilerin hasta başı eğitimlerini yeterince aktif gerçekleştiremediği ve hastanelerdeki mevcut eğitim alanlarının fiziksel şartlarının öğrenciler için uygun olmadığı, hastane yönetimleri ile üniversite yönetimlerinin uyum içerisinde çalışamadığı yönünde fevkalade şikayetler gitmektedir” diye konuştu. Vakıf yükseköğretim kurumlarının uluslararası öğrenci sayılarını artırma yönündeki çabalarını devam ettirmesi gerektiğini ifade eden Özvar, başta uluslararası fuarlar çeşitli etkinliklerin düzenlenmesi gerektiğini aktardı. Özvar, vakıf üniversitelerin ulaşılabilir olması gerektiğini belirterek, internet sitelerini ve sosyal medya adreslerini uluslararası öğrencilere hitap edecek şekilde her zaman güncel ve aktif tutulması gerektiğini de vurguladı. Özvar, uluslararası öğrencilerin Türkiye’ye gelmesi kadar bunun sürdürülebilir olması gerektiğini de söyleyerek, uluslararası öğrencilerin öğrenim ücretlerine de dikkat edilmesi gerektiğini aktardı. "Yapay zeka hayatımıza daha fazla entegre oluyor" TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise açıklamasında, “Teknoloji, dijitalleşme, yapay zeka ve inovasyon her geçen gün hayatımıza daha fazla entegre oluyor. Ancak bu entegrasyon, yalnızca teknolojik araç ve altyapının sağlanmasından ibaret değildir. Eğitim sistemimizin de insan odaklı şekilde yeniden şekillenmesini mecbur kılmaktadır” ifadelerini kullandı. "Üniversitelerimiz uluslararası alanda da adından söz ettiren kurumlar haline gelmiştir" Amaçlarının teknolojik gelişmelere hızla ayak uydurabilmek olduğunu ve bunu katma değere dönüştürecek donanımlı insanlar yetiştirmeyi hedeflediklerini aktaran Hisarcıklıoğlu, “Bu rekabette biz de varız diyorsak, bunu ancak; donanımlı insan gücüyle ve bu insanları yetiştirecek kurumsal ve kaliteli hizmet verebilecek yükseköğretim sektörüyle yapabiliriz. Yükseköğretim sistemimizin en dinamik ve yenilikçi unsurlarını oluşturan üniversitelerimiz, yalnızca ülkemizde değil, uluslararası alanda da adından söz ettiren kurumlar haline gelmiştir” şeklinde konuştu. Araştırma ve inovasyon alanında önemli atılımlar gerçekleştirildiğine dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, “Eğitimde sürdürülebilir bir gelişim sağlamak için, üniversitelerimizin ekonomik açıdan, hem de toplumsal sorumluluk bakımından güçlü bir yapıya kavuşması gerekmektedir. Vakıf üniversitelerimiz bu sistemin önemli bir paydaşı olarak, kamusal maliyetin önemli bir kısmını üstlenmekte, devletin taşıdığı sorumluluğu da paylaşmaktadır” değerlendirmesinde bulundu. "TOBB olarak, vakıf üniversitelerinin potansiyelini en iyi şekilde değerlendirebilmesi için yanındayız" Hisarcıklıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz de TOBB olarak, vakıf üniversitelerinin bu potansiyelini en iyi şekilde değerlendirebilmesi için onların her zaman yanındayız. 2006 yılında kurulan Türkiye Yükseköğretim Meclisimiz, vakıf üniversitelerimiz ile kamu sektörü arasında köprü vazifesi görmektedir. Dolayısıyla Meclisimiz, özel sektörün taleplerini, kamu ile birlikte değerlendirdiği ortak bir zemindir. Sektörün gelişmesini teşvik edecek proje ve faaliyet önerilerinin geliştirildiği bir platformdur. Bu açıdan, YÖK ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu toplantıları çok kıymetli buluyorum.” YÖK’ün sektör ile işbirliğine verdiği öneme vurgu yapan Hisarcıklıoğlu, “Dolayısıyla konuşmaların ardından Vakıf Üniversitelerimizin Mütevelli Heyet Başkanları ve Rektörlerimiz, sektörümüzü ileriye taşıyacak konuları YÖK Başkanımıza sunacaklar. Bu vesileyle işbirliğimizin gelişerek süreceğine inanıyorum ve bu güzel çalışma kültürünü bizlere sunan Prof. Erol Özvar hocamıza teşekkür ediyorum” ifadelerine yer verdi.
Kastamonu İklim krizine ’posta sanatı’ ile dikkat çektiler Kastamonu’da düzenlenen 5. Uluslararası Posta Sanatı Sergisi’nde sanatçılar tarafından yapılan eserlerle iklim krizine dikkat çekildi. Kastamonu Üniversitesi Grafik Tasarımı Bölümü öğrencileri tarafından “İklim Krizi-Küresel Isınma” temalı 5. Uluslararası Posta Sanatı Sergisi gerçekleştirildi. Sanatseverlerin ziyaretine açılan sergi, 19 ülkeden 350 eseri bir araya getirerek, küresel ısınma ve iklim krizi konusunda farkındalık oluşturmayı ve kolektif bir bilinç oluşturarak harekete geçmeyi hedefliyor. Sergideki eserler, sadece geleceğin karamsar tablosunu yansıtmakla kalmayıp, aynı zamanda bu zorlukların üstesinden gelmek için umut ve çözüm önerileri sunuyor. Serginin açılışında konuşan Kastamonu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erol Yıldır, sanatın toplumsal değişim ve farkındalık oluşturmadaki önemine dikkat çekerek, serginin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. Yıldır, serginin insanlığın ortak sorunlarına çözüm üretme noktasında önemli bir adım olduğunu ifade etti. Serginin küratörlüğünü üstlenen Grafik Tasarımı Bölümü’nden Araştırma Görevlisi Dr. Sofya Cihan Canbolat ise, sanatın, çevresel ve sosyal tehditlere karşı evrensel bir bilinç oluşturmak için güçlü bir araç olduğunu belirtti. Canbolat, serginin insanlığın sosyal, ekonomik ve kültürel yapıları üzerinde derin etkiler bırakan iklim krizine karşı toplumsal sorumluluğu hatırlatma amacını taşıdığını kaydetti. Sergide yer alan eserler, küresel bir sorun etrafında birleşen insanlık mücadelesine katkıda bulunurken, birlikte hareket etmenin iklim krizinin üstesinden gelmekteki önemini vurguluyor. Sergi, izleyicilere hem zorlukların hem de çözüm yollarının bir parçası olma çağrısı yapıyor. 5. Uluslararası Posta Sanatı Sergisi, 27 Aralık tarihine kadar Kastamonu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilecek.
Mersin Helikopter kazasında hayatını kaybeden Pilot Bayram Çiçek son yolculuğuna uğurlandı Muğla’da helikopter kazasında hayatını kaybeden görev şehidi emekli Albay Pilot Bayram Çiçek, memleketi Mersin’in Mut ilçesinde askeri törenle son yolculuğuna uğurlandı. Dün sabah saatlerinde yoğun sis nedeniyle havalanan ambulans helikopter, Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne çarparak düştü. Kazada Pilot Tamer Gönül, Pilot Bayram Çiçek, Dr. Cengiz Coşkun ve ATT Selçuk Saykal yaşamını yitirdi. Muğla’da düzenlenen törenin ardından cenazeler memleketlerine uğurlandı. Görev şehidi emekli Albay Pilot Bayram Çiçek’in naaşı da ambulansla memleketi Mersin’in Mut ilçesine getirildi. Burada Laal Paşa Camii’ne götürülen Çiçek’in naaşı askerler tarafından omuzlara alınarak avluya getirildi. Görev şehidi Çiçek’in eşi Gülay ve oğlu Gökberk naaşın önünde gözyaşı döktü. Gülay Çiçek, eşinin fotoğrafını sevip öperek vedalaştı. İkindi namazını müteakip cenaze namazını İl Müftüsü Aydın Yığman kıldırdı. Cenaze törenine Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan, Garnizon Komutanı Tuğamiral Ali Tuna Baysal, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Ercan Atasoy, Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge Komutanı Oğuz Bavbek, İl Sağlık Müdürü Mustafa Ekici, AK Parti Mersin Milletvekili Ali Kıratlı, diğer il ve ilçe protokolü, Çiçek’in oğlu Gökberk Çiçek, yakınları ve vatandaşlar katıldı. Namazın ardından Çiçek’in cenazesi askerler tarafından omuzlara alınarak cenaze aracına götürüldü. Hacınuhlu Mahallesi Şehit Ahmet İnce Mezarlığına götürülen Çiçek’in naaşı gözyaşları arasında toprağa verildi.