GÜNDEM - 06 Kasım 2024 Çarşamba 09:26

Vali Aydoğdu, Konya’da bıçaklı saldırıda yaralanan Erzincanlı polisi ziyaret etti

A
A
A
Vali Aydoğdu, Konya’da bıçaklı saldırıda yaralanan Erzincanlı polisi ziyaret etti

Konya’nın Selçuklu ilçesinde 13 Ekim 2024 günü sinir krizi geçiren bir kişinin polis ekibine saldırması sonucunda sırtından bıçak darbesi alarak yaralanan Erzincanlı polis memuru Mustafa Topuz sağlığına kavuştu.


Hastanedeki tedavisinin ardından Erzincan’da ailesinin yanına gelen polis memuru Mustafa Topuz’u Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, İl Emniyet Müdürü Zafer Baybaba ve İl Sağlık Müdürü Dr. Cihan Tekin ziyaret etti.


Vali Aydoğdu, polis memuru Mustafa Topuz ve aile bireylerine geçmiş olsun dileklerinde bulundu.



Vali Aydoğdu, Konya’da bıçaklı saldırıda yaralanan Erzincanlı polisi ziyaret etti

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İranlı meme kanseri hastası İzmir’de sağlığına kavuştu İran’da ‘beyin ve akciğer metastazı yapmış dördündü evde meme kanseri’ teşhisi alan Fatemeh Ashrafı Najafabad, kuzeninin de tavsiyesiyle Türkiye’ye gelerek tedavisini İzmir’de sürdürmeyi tercih etti. Akıllı ilaç tedavisiyle sağlığına kavuşan ve artık İzmir’de yaşamaya başlayan Najafabad, “Şifayı nerede bulursan orası senin vatanındır. Türkiye de bana ikinci vatan oldu” dedi. İran’ın Urmiye şehrinde yaşayan 49 yaşındaki Fatemeh Ashrafı Najafabad, 3 yıl önce kendisini elle muayene ederken göğsünde bir kitle hissetti. Bunun üzerine Tahran’da bir hastaneye başvuran Najafabad’a yapılan tetkikler sonucu, sağ memesinde kitle olduğu tespit edildi ve meme kanseri teşhisi konuldu. 3 çocuk annesi Najafabad o süreçte önce 1 yıl boyunca kemoterapi, ardından da ışın tedavisi gördü. Geçen 1 yılın ardından kontroller için tekrar hastanenin yolunu tuttu. Talihsiz kadın, orada yapılan check up’ta bu sefer kanserin akciğer metastazı yaptığını öğrendi. Avrupa yerine Türkiye’yi tercih etti Metastaz fazlalaşınca Pozitron Emisyon Tomografisi (PET-CT) çekilen ve kanserin beyin metastazı yaptığı tespit edilen Najafabad’ın 2 yılın sonunda gözleri görmemeye başladı. Hastalığına çare arayan kadına doktorlar tarafından akıllı ilaç tedavisi önerildi ve ‘ilaç tedavisine başladığı taktirde 4 ile 6 ay daha fazla yaşayabileceği’ söylendi. Tedavi süreci için çeşitli Avrupa ülkelerinde hastane aramaya başlayan Najafabad, kuzeni Morteza Jahanbakhsh Hesar’ın önerisi ve Türkiye’nin sağlık sistemine güvenmesi sonucu eşi Mohammed Najafabad ile birlikte 8 ay önce İzmir’e gelmeye karar verdi. Najafabad burada, Acıbadem Kent Onkoloji Merkezi’ne başvurdu ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gürbüz Görümlü’nün takibine girdi. 14 seans ışık tedavisi ve ardından kemoterapi tedavisi aldı. Tedavisi başarıyla tamamlandıktan sonra İzmir’de yaşamaya başlayan ve kontrollerini aksatmadan sürdüren Fatemeh Ashrafı Najafabad, “Şifayı nerede bulursan orası senin vatanındır. Türkiye de bana ikinci vatan oldu” diye konuştu. “Çok zor günler geçirdim” Hastalık sürecini anlatan Fatemeh Ashrafı Najafabad, “Meme kanseri olduğumu öğrendim. Urmiye’den Tahrana gittim ve ameliyat oldum. Daha sonra 7 ay tedavi gördüm. Doktorlar, kanserin akciğerime sıçradığını söyledi. Onun için de tedavi gördüm. İlerleyen süreçte gözlerim görmemeye başladı. Tedavi için Türkiye’ye gelmeye karar verdik. Uçak bulamayınca bir taksi tuttuk ve yaklaşık 25 saatlik yolculuğun ardından İzmir’e ulaştık. Burada çok zor günler geçirdim. Tedavimi sürdürdüm ve sağlığıma kavuştum. Şu an daha iyiyim. Kuzenime ve doktoruma minnettarım. Bana çok yardımcı oldular” ifadelerini kullandı. “Türkiye’yi tavsiye ettim” Hollanda’da yaşayan kuzeni Morteza Jahanbakhsh Hesar ise ilacı tedarik etmek için Avrupa ülkelerinde araştırmalara başladığını belirtti. Sözlerini sürdüren Hesar, şunları kaydetti: “En son Türkiye’ye gelmeye karar verdik. Benim de İzmir’de sağlık alanında geçmişim var. O yüzden direkt Türkiye’yi tavsiye ettim. Kuzenim ve eşi taksiyle İran’dan İzmir’e geldi. Biz de annemle birlikte hastaneye giderek işlemleri başlattık. Gelir gelmez hemen hastaneye yatırdılar ve bir sürü tahlil yaptılar. Sonra akıllı ilaçlarla tedavi süreci başladı.” “Akıllı ilacın uygun olduğuna karar verdik” Tedavi sürecine dair bilgiler aktaran Doç. Dr. Gürbüz Görümlü de “Hastamız dördüncü evre beyin ve akciğer metastazlı bir hasta. Meme kanseri sonucu beyin ve akciğerlerinde yaygın hastalığıyla bize başvurdu. Yurt dışında tedavisi bugüne kadar devam etmiş. Orada tedavi seçeneklerinin tükendiği ile ilgili bilgi verilmesi ve ulaşamadıkları bir ilaçtan bahsedilmesi üzerine, ikinci görüş almak üzere bize başvurdular. Biz de tetkiklerini yaptık. Hastamızın meme kanserinin son derece agresif türüne sahip olduğunu, tedavi seçeneklerini birkaç basamak olarak kullandığını ve hastalığın son derece ileri bir aşamaya geldiğini gördük. Hasta, solunum yetmezliği tablosuna yakın bir tabloda gittiği akciğer şikayetleriyle bize başvurmuştu. Beyin metastazına bağlı görme problemleri ve ayakta duramaz bir pozisyondaydı. Yaptığımız genetik test ve incelemelerden sonra bu hastada, yakın dönemde kullanıma giren akıllı ilaç ve kemoterapinin bir araya getirilmesiyle oluşan yüksek teknoloji ürünü yeni bir ilacın uygun seçenek olduğuna karar verdik. İlacın getirtilmesini takiben tedaviye başladık ve hastamız şu an son derece iyi. İlk uygulamanın ardından üç hafta içerisinde klinik şikayetlerinde düzelmeyi gözlemledik. Şu anda aktif bir şekilde tedaviye devam ediyoruz. Son kontrollerinde akciğer, radyolojik ve klinik şikayetlerinde de belirgin rahatlama olduğunu gördük. Beyin metastazlarında da yapılmış bir tedaviyle gerileme olduğunu keşfettik” şeklinde konuştu. “Hastamız aktif hayatına devam edebilir” Bundan sonraki süreçte hastanın doktoru ile yakın ilişkisine devam etmesini, düzenli tedavi ve takiplerini sürdürmesini öneren Görümlü, “Bu tedaviler bazı hasta grubunda son derece etkili, uzun dönem faydalar sağlayabilmekte. Hastamız, aktif hayatına devam edebilir pozisyona geldi. Umarım bundan sonra bu tedaviyi güzel bir şekilde devam ettirebilecek” diye vurguladı.
Kocaeli Göçmen kuşların rotası artık çok daha net Avrupa’nın en büyük doğal yaşam parkı Ormanya’da kurulan kuş halkalama istasyonu, göçmen kuşların rotalarını, yaşam alanlarını ve davranışlarını takip ederek bölge ekosistemine dair önemli veriler sunuyor. Uzmanların kontrolünde yürütülen çalışmalarda bugüne kadar yaklaşık 3 bin kuş halkalanarak kayıt altına alınırken, göç ve üreme yolculukları adım adım izleniyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin şehre kazandırdığı Ormanya Doğal Yaşam Parkı’na kurulan kuş halkalama istasyonu, göçmen kuşların rotalarını ve davranışlarını takip ediyor. 2023 yılında başlayan çalışmalarla, kuşların üreme ve göç süreçleri ayrıntılı olarak incelenirken, bölge ekosistemi için de önemli veriler elde ediliyor. Ormanya’nın farklı bölümlerine belirli zaman dilimlerinde kurulan halkalama noktaları veteriner hekim, biyolog ve lisanslı kuş halkalamacılar ile birlikte düzenli olarak kontrol ediliyor. Türlere göre belirlenen özel halkalarla kayıt altına alınan kuşların, uluslararası sisteme dünyanın diğer bölgelerinde de bulunan halkalama istasyonuna yolları düştüğünde halka numarasına bakılarak, hangi tarihte hangi istasyonda halkalandığı, bilgileri ve göç rotası belirlenmiş oluyor. Halkalama ve gözlem çalışmalarıyla kuşların biyolojisi, ekolojisi, davranışı ve üreme verimliliği gibi konular ele alınıyor. Yaklaşık 3 bin kuş halkalandı Ondokuz Mayıs Üniversitesi Bafra Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. Arif Cemal Özsemir, yürütülen çalışmalar hakkında İhlas Haber Ajansı’na (İHA) açıklamalarda bulundu. Bu çalışmanın Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi ile İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi’nin ortaklaşa yürüttüğünü ifade eden Özsemir, bugüne kadar yaklaşık 3 bin kuşun halkalandığını söyledi. Ayrıca Dr. Arif Cemal Özsemir, Ormanya habitatında 72 kuş türünün bulunduğunu, 32’sinin üreme alanı olarak burayı kullandığı bilgisini verdi. "Ayaklarına Türkiye rumuzlu halkalar takılıp biyometrik ölçümleri alınıyor" Kuşların hareketleri ve yaşadıkları alan değişimleri hakkında ayrıntılı bilgi sağlayan halkalama çalışmasının önemine değinen Dr. Özdemir, bu süreci şöyle anlattı: "Sis ağları olarak adlandırılan ağlar, alanda belirli noktalara kurularak günün ilk ışıklarından hava kararana kadar her saat başı kontrol ediliyor. Bu sırada kuşlar, ’istasyon’ adı verilen bir noktada usta halkacılar tarafından, özel torbalar içinde getirilerek tür teşhisi yapılıyor; ayaklarına Türkiye rumuzlu halkalar takılıp biyometrik ölçümleri alınıyor. Peki, neden halkalama çalışması yapıyoruz? Kuşlar, varlıklarını bildiğimiz ancak ürkek ve heyecanlı canlılar. Bu sayede, halkalama çalışmasıyla onları birebir elimize alarak hangi türe ait olduklarını tespit edebiliyoruz. Biyometrik ölçümlerini alıyoruz ve tür bazında belirli bir habitatta yaşanan değişiklikleri inceleyebiliyoruz. Kuşlar, ’biyoindikatör’ dediğimiz bir grup olarak karşımıza çıkıyor. Bu biyoindikatör kuşlar, çevredeki değişimlere en hızlı tepki veren ve bu değişimlere uyum sağlama potansiyeli taşıyan türlerdir. Halkalama çalışmalarında aynı standartları her yıl uyguladığınızda, popülasyonlarındaki artış veya azalışı tespit ederek habitat kalitesini net bir şekilde ortaya koyabiliyorsunuz" "Kocaeli’de yapılacak diğer çalışmalarla geri bildirimlerimiz artacak" Halkalama çalışmalarında elde edilen verilerin, kuşların göç rotalarını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyduğuna dikkat çeken Ondokuz Mayıs Üniversitesi Bafra Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. Arif Cemal Özsemir, "Burası yeni bir istasyon, bu yüzden henüz geri bildirim alamadık ancak Kocaeli’de yapılacak diğer çalışmalarla geri bildirimlerimiz artacak. Geri bildirim, halkalanan bir kuşun başka bir ülkede veya şehirde yakalanması anlamına geliyor ve bu da binde bir ihtimal. Burada 3 bin kuş halkaladık; bu durumda yaklaşık 3 kuş üzerinden geri bildirim alma şansımız var. Bu, ihtimal dahilinde olan bir durum" diye konuştu. Bülbül, Afrika’dan Ormanya’ya uçtu Arif Cemal Özsemir, Ormanya habitatını kullanan kuşların genellikle yerli türler olduğunu, bu sebeple fazla sayıda göçmen kuşun yakalanamadığını belirterek, "Yakaladığımız göçmen kuşlardan biri, geçen yıl haziran ayında halkaladığımız bir bülbüldü ve bu kuşu bu yılın haziran ayında aynı gün yeniden yakaladık. Bu kuş, Sahra Altı Afrika’ya uzun mesafe göç eden bir tür. Afrika’ya neredeyse bin kilometrenin üzerinde bir yol kat ediyor ve ilkbaharda üremek için aynı rotada yaklaşık iki bin kilometre yol kat ederek Ormanya’ya geri dönüyor. Halkalama çalışmaları, bir kuşun nereden gelip nereye gittiğini, alanda ne kadar süre kaldığını, kaç yavru yaptığını ve ne ile beslendiğini ortaya koyuyor" ifadelerini kullandı.
Hakkari Vali Yardımcısı Karadağ köyleri dolaşarak sorunları yerinde tespit ediyor Hakkari Vali Yardımcısı ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Buğra Karadağ, kırsal kesimde yaşayan vatandaşların sorunlarını yerinde görmek ve çözüm bulmak amacıyla Yüksekova ilçesine bağlı Dibekli, Ortaç, Salkımlı ve Gökyurt köyleri ile mezralarını ziyaret etti. İlk olarak Dibekli köyü Dallıca mezrasını ziyaret eden Vali Yardımcısı Buğra Karadağ, köy muhtarı Metin Çınar ve vatandaşların içme ve sulama suyu yönündeki talebini yerinde inceleyerek, yaşanan sorunun giderilmesi için ilgili şube müdürlerinden gerekli tespit çalışmalarının yapılmasını istedi. Daha sonra Ortaç köyü Pirinceyin mezrasına geçen Karadağ, burada yapılan sondaj çalışması ve yapılacak olan 50 tonluk su deposu hakkında ilgililerden bilgi aldı. Yapılan sondaj çalışmasının ardından kısa sürede yapımına başlanılacak olan su deposunun tamamlanmasıyla birlikte Pirinceyin mezrasında yaşanan içme suyu sorununun çözüme kavuşturulmuş olacağını belirten Vali Yardımcısı Buğra Karadağ, daha sonra Ortaç köyünün Konak, Kargılı ve Gümüşlü mezralarını ziyaret etti. Karadağ, Ortaç Köyü Muhtarı Nejdet Derinsu’dan Konak, Kargılı ve Gümüşlü mezralarındaki camilere içme suyu çekilmesi ve ihtiyaç duyulan eksikliklerinin giderilmesi, köydeki içme suyu için boru ihtiyacı ile heyelan nedeniyle kayan grup köy yollarının ulaşımının sağlandığı Gümüşlü mezrasındaki yol güzergahının değiştirilmesi yönündeki taleplerini dinledi. Ortaç köyüne ve söz konusu camilere içme suyu için boru ve malzeme desteğinde bulunacaklarını ifade eden Karadağ, grup köy yollarının ulaşımını sağlayan güzergahın değiştirmesi ile ilgili talebin değerlendirilmesi için de şube müdürlerine gerekli tespit çalışmalarının yapılması talimatını verdi. Ardından Salkımlı köyü ve Gökyurt köyüne bağlı Yeşildere mezrasını ziyaret eden Karadağ, bir araya geldiği köy muhtarları ve vatandaşlardan köydeki içme suyu, kanalizasyon, sulama suyu ve köy camileri için istinat duvarı yapılması yönündeki taleplerini dinledi. Karadağ, Salkımlı köyü ve Gökyurt köyü Yeşildere mezrasına imkanlar dahilinde gereken hizmetin verileceğini belirtti.
İzmir İEÜ’lü profesöre ‘uluslararası’ gurur İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Akdoğan, uluslararası alanda önemli bir göreve seçildi. Prof. Dr. Akdoğan, 42 ülkeden üyelerin yer aldığı Avrupa Biyotıp ve Sağlık Bilimleri Alanında Doktora Topluluğu’nun (ORPHEUS) akreditasyon komisyonu başkanlığına getirildi. Prof. Dr. Akdoğan, uluslararası alanda doktora eğitiminin kalitesini artırmak, profesyonel eğitim yoluyla lisansüstü okullar, fakülteler, departmanlar, araştırma öğrencileri ve danışmanlara destek sağlamak amacıyla çalışmalar yapacak. İEÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı ve Temel Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gül Akdoğan’a, başarılı çalışmaları dolayısıyla Rektör Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu ve Dekan Prof. Dr. İlgi Şemin tarafından tebrik plaketi verildi. Lisans ve lisansüstü eğitim ile ilgili Avrupa’nın değişik ülkelerinde 50’den fazla eğitim toplantısı/çalıştay düzenleyen, yaklaşık 100 uluslararası yayına imza atan Prof. Dr. Akdoğan, bilgi ve deneyimiyle ülkemizi en iyi şekilde temsil edecek. Eğitimde mükemmellik ORPHEUS’un çalışmaları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Akdoğan, “ORPHEUS’a, sağlık alanında doktora eğitimi veren kuruluşlar üye olabiliyor. Temel amaç, Avrupa ülkelerinde sağlık bilimleri ve biyotıp alanında doktora eğitimini mükemmelleştirerek, yarışmalı ortamda genç araştırıcılara parlak bir gelecek sağlamak. ORPHEUS; Avrupa Tıp Fakülteleri Derneği (AMSE) ve Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu (WFME) ile iş birliği içinde hareket eden, daha önce doktora eğitimi için ‘İyi Uygulamalar Kılavuzu’nu geliştiren bir topluluk. ORPHEUS Akreditasyon (Etiket) Komisyonu, Avrupa’da biyomedikal ve sağlık bilimleri doktora eğitimi veren kuruluşların, kendi doktora eğitim programları üzerine İyi Uygulamalar Kılavuzu çerçevesinde düşünmelerine yardımcı olmayı; bu süreçte kuruluşlara kapsamlı ve esnek bir prosedür sunarak öz değerlendirme sürecine destek sağlamayı hedefliyor. Komisyonda; Belçika, İsveç, Danimarka, İrlanda, Fransa, Hırvatistan ve Portekiz üniversitelerinden birer üye de bulunuyor” diye konuştu. Prof. Dr. Akdoğan, böylesine anlamlı ve önemli bir görevde bulunacağı için mutlu ve gururlu olduğunu belirterek, fark oluşturan nitelikli çalışmalara imza atmak istediğini sözlerine ekledi.
Hatay "Özel hastane bilinçli olarak devletten para alabilmek için eşimi öldürttü" diyen adam başlattığı hukuk mücadelesini 2 yıldır sürdürüyor Hatay’da yaşayan Ahmet Ak, 2021 yılında meme kanserine yakalanan ve vefat eden eşinin kemoterapi tedavisinin özel hastane tarafından kağıt üzerinde ’yapıldı’ olarak gösterildiğini fakat eşinin söz konusu tedavileri almadığını iddia ederek başlattığı hukuk mücadelesini 2 yıldır sürdürüyor. Defne ilçesinde yaşayan Gülseren Ak, 2020 yılında meme kanseri tanısı konulmasıyla birlikte Özel Defne Hastanesi’nde tedavi görmeye başladı. Yaklaşık bir yıl boyunca hastalıkla mücadele eden 4 çocuk annesi Ak, 44 yaşında vefat etti. Meme kanserine yenik düşen kadının eşi Ahmet Ak, eşinin doğru tedavi edilmediğini düşünerek durumla ilgili araştırmalar yaptı ve doktorlarla görüştü. Ak, hastaneden aldığı evraklarda eşinin sistemde kemoterapi gördüğünü fark etmesi üzerinde eşinin kemoterapi görmediğini iddia ederek durumu yargıya taşıdı. Özel hastanenin para kazanmak için eşine kağıt üstünde kemoterapi tedavisi gördürdüğünü iddia eden Ak’ın başlattığı hukuk mücadelesi 2 yılı aşkın süredir devam ediyor. Yerel mahkemelerden kamu davası açılmasıyla ilgili olumsuz sonuç alan Ak, süreci Yargıtay’a taşımaya hazırlanıyor. "Eşime hiçbir zaman kemoterapi verilmedi" Eşine kemoterapi uygulandığına yönelik belgeler olduğunu fakat eşinin böyle bir tedavi görmediğini iddia eden Ahmet Ak, "4 çocuğumun annesi olan eşim, tedaviyi düzgün göremediği için 1 yılda vefat etti. Eşime kemoterapi ve ışın tedavisi uygulanmadı özel hastanede. Evraklarda kemoterapinin sürekli verildiğini ve kemoterapi hastası olduğunu ispat eden belgeler var. Eşime hiçbir zaman kemoterapi verilmedi. Doktorun itirafı var, kemik iğnelerini de boş vurduk ve kemoterapiyi vermedik dedi. Eşim de doktorun bu itirafından 8 gün sonra vefat etti. Özel hastane bunlarla da yetinmedi, eşimi zorla hastaneden taburcu etti. Ağır hasta olmasına rağmen eşimi zorla hastaneden taburcu etti" dedi. "Hastanede olmadığımız, gitmediğimiz halde gitmiş gibi gözüküyor" Başlattığı hukuk mücadelesini 2 yıldır sürdürdüğünü söyleyen Ak, "2 yıldır yargı mücadelesi veriyorum, eşimi öldüren bu hastaneye ve doktorlara hakkımı helal etmiyorum. Devletten çaldıkları o paraları da helal etmiyorum, onları devletimize havale ediyorum. Devletimizin gerekli mercilerinin harekete geçmelerini ve cezalandırılmalarını istiyorum. Özel hastane bilinçli olarak devletten para alabilmek için eşimi öldürttü. Kemoterapi gösterdi, kemoterapi verilmedi. Özel hastanenin kemoterapi takip çizelgesini incelediğimizde de bazı çelişkiler görüyoruz. Hastanede olmadığımız, gitmediğimiz halde gitmiş gibi gözüküyor. Yatmadığımız halde, yatmış olarak gösteriliyor” ifadelerini kullandı. Özel Defne Hastanesi depremde ağır hasar almış ve ardından yıkılmıştı.