ÇEVRE - 11 Kasım 2024 Pazartesi 07:26

Erzincan’da nitrat kirliliği izleniyor

A
A
A
Erzincan’da nitrat kirliliği izleniyor

Erzincan’da kirlenmiş ya da kirlenme tehdidi altındaki suların belirlenmesi, nitrata hassas bölgelerin belirlenmesi tarım uygulamaları kodunun hazırlanması, tarımsal eylem planlarının hazırlanması ve izleme ağı ve raporlama sisteminin kurulması amacıyla nitrat kirliliği düzenli olarak izleniyor.


Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Tarımsal Altyapı ve Arazi Değerlendirme Şube Müdürlüğü ekipleri, tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan nitrat kirliliğini tespit ve önlemeye yönelik çalışmalar yürütüyor.


Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, kirlenmiş ya da kirlenme tehdidi altındaki suların belirlenmesi ve nitrata hassas bölgelerin tespiti amacı ile üç ayda bir olmak üzere numune alıyor. Erzincan merkez ilçede 13 adet, Çayırlı İlçesinde 5 adet, Kemah İlçesinde 7 adet, İliç İlçesinde 2 adet, Refahiye İlçesinde 3 adet, Üzümlü İlçesinde 5 adet ve Tercan İlçesinde 3 adet olmak üzere toplam 38 adet aktif istasyondan alınan numunelerde sıcaklık, pH, doymuş oksijen, klorofil ve elektrik iletkenliği açısından ölçümler sahada, Nitrat, Toplam Azot, Orta Fosfat ve Toplam Fosfor analizleri ise Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Tarımsal Altyapı ve Arazi Değerlendirme Şubesi’nde yapılıyor. Bu amaçla geçtiğimiz yıl Erzincan’da 33’ü yüzey 5’i yeraltından olmak üzere toplam 38 kaynaktan 168 adet numune toplanarak 1518 ölçüm gerçekleştirildi.


Yapılan çalışmalar ve alınan numunelerin incelenmesi sonucunda Erzincan genelinde nitrata hassas bölge bulunmadığı bildirildi.



Erzincan’da nitrat kirliliği izleniyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Kocası 5 çocuğuyla bırakıp kaçınca 46 sene ev temizledi, şimdi ise 75 yaşında serada çalışıyor Antalya’nın Aksu ilçesinde yaşayan 75 yaşındaki Sevim Palas, yeğenlerinin domates seralarına gelerek onlara yardım ediyor. Yaşlı kadın, "Kocam 5 çocukla beni bırakıp kaçtı gitti. Hepsini ben kendim büyüttüm. 46 sene ev temizliği yaptım. Akıllı kadınım, ne iş verirlerse öğrenip yapıyorum" dedi. Antalya’nın Aksu ilçesi Çamköy Mahallesi’nde bulunan yeğenlerinin domates seralarına yardıma gelen Sevim Palas, 75 yaşında olmasına rağmen işini büyük bir heyecanla yaptığını söyledi. Yeğenlerini ziyaret ettiğinde onların çalışmasına katılmak için sera işlerini öğrendiğini belirten Sevim Palas, “4 senedir ablamın çocuklarının serasında verilen işleri büyük bir titizlikle yerine getirmeye çalışıyorum. Onlar ne iş verirse onu yapıyorum. Yaprakları buduyorum, domatesler toprağa temas edip çürümesin diye tabak koyuyorum altlarına. Sonra o tabakları işi bitince topluyorum ve hasada yardımcı oluyorum” dedi. Geçmişte ailesinin hayvancılıkla uğraştığını belirten Sevim Palas, “Evlendikten sonra evlerde çalıştım. 46 sene ev temizliği yaptım. 5 çocuk dünyaya getirdim. Buraya yardıma geliyorum. Akıllı kadınım ne iş verirlerse öğrenip yapıyorum. 4 senedir ablamın oğlunun serasına yardıma geliyorum. Domatesleri gelip görünce ben de yardım etmek istedim. Sabah seraya geliyoruz, iş bitene kadar devam ediyoruz” dedi. “Burada çalışmayı seviyorum” Serada verilen her işe yardımcı olduğunu kaydeden Palas, “Geçmişte seracılık çok kolay değildi. Demre’de bu işi yaptık yıllar önce. Kaput bezle yapıyorduk. Sera naylonu yoktu. Tünel kurulur üstü bezle kapatılırdı. Yer kiralar yapardık. 1963 yıllarında seracılığın ilk yapıldığı zamanlardan bahsediyorum. Şimdi daha kolay. Daha ferah. Plastik sera ve cam seralar yapılıyor. Burada çalışmak hoşuma gidiyor” şeklinde konuştu. Domatesler toprakla temas etmesin diye domates salkımlarının altına köpük tabakları tek tek kendisinin yerleştirdiğini ifade eden Sevim Palas, “Kaç ağaç varsa hepsinin altına tabak yerleştirdim. Yaklaşık 4-5 dolusu tabakları domates salkımlarının altına yerleştirdim. Sonra bunları tek tek toplayacağım. Bunları bu şekilde yapmazsak toprağa değer ve çürürler” diye belirtti. “Kocam 5 çocukla beni bırakıp kaçtı gitti” Enerjisini hoş gönüllü olmasına bağlayan Palas, “Yemekten içmekten çok, hoş gönüllü olmak bana yetiyor. Kimseden bir şey istemem, evde ne varsa onunla günü geçiririm. Yaşam şartları eskiden zordu. Bir anımı anlatayım. Daireye kiraya ilk taşındığımız zamanlar gün yapılırdı, bizi kahveye çağırırlardı. Biz de onları davet ederdik. Kahve hazırlayıp içmiyorduk zengin gösteriyorduk kendimizi. O zaman her şey pahalı. Kocam 5 çocukla beni bırakıp kaçtı gitti. Hepsini ben kendim büyüttüm” dedi.
Elazığ Vali Hatipoğlu: "Ülkemizin geleceği için her şehrin bilimsel çalışmalar yapması gereklidir" Elazığ Valisi Numan Hatipoğlu, büyük ve köklü bir devlet geleneğine sahip milletin, hak ve adaleti yayma idealini sürdürdüğünü dile getirerek, "Ülkemizin geleceği için her şehrin kendi bölgesinde gelecek tasavvuru oluşturması ve buna yönelik bilimsel çalışmalar yapması gereklidir” dedi. 15-17 Kasım tarihlerinde kentte düzenlenecek "Elazığ’ın Gelecek Tasavvuru Uluslararası Kongresi" öncesi bilgilendirme toplantısı yapıldı. Valilikteki toplantıya; Vali Numan Hatipoğlu, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş, Belediye Başkan Yardımcısı Nazif Bilginoğlu, STK temsilcileri katıldı. Dünyanın gidişatına yön verme ve medeniyet kurma idealine sahip milletlerin geleceklerini şansa bırakmadığını dile getiren Vali Hatipoğlu, “Her türlü stratejiyi düşünüp önlemler alarak geleceğe giden yolun taşlarını çok önceden döşerler. Büyük ve köklü bir devlet geleneğine sahip milletimiz, hak ve adaleti yayma idealini sürdürmektedir. Milletimiz, tarih boyunca geniş coğrafyalarda birçok devlet kurmuş, Osmanlı Devleti ile üç kıtada yirmi dört milyon kilometrekare alana hükmetmiştir. Osmanlı’nın çekilmesiyle Asya, Avrupa ve Afrika’da toplam 45 devlet ortaya çıkmıştır. Ülkemizin geleceği için her şehrin kendi bölgesinde gelecek tasavvuru oluşturması ve buna yönelik bilimsel çalışmalar yapması gereklidir. Bu süreçte bölgesel, ulusal ve uluslararası perspektifin oluşturulmasına gayret edilmelidir. Harput ve Elazığ’ın geleceğini planlaması için gerekli tedbirlerin alınması oldukça önemlidir. Bu amaçla uzmanların bilimsel çalışmalarını tartışmaya açması ve sonuçlarını paylaşması gerekmektedir” dedi. Vali Hatipoğlu, şöyle devam etti: “Bu amaçla bundan sekiz ay önce bilim insanlarından ve ilgililerden Elazığ’ın geleceğini planlayacak ve inşa edecek tasavvurlarını, özgün görüş ve tespitlerini 15-17 Kasım 2024 tarihinde yapılacak olan Elazığ’ın Gelecek Tasavvuru Uluslararası Kongresi’nde sunmaları ve tartışmaya açmaları için ilana çıkılmıştır. Yapılan ilanlar neticesinde 467 bilim insanı ve yazar toplam 299 bildiri özetiyle kongrede sunum yapmak üzere başvuruda bulunmuştur. Bilimsel açıdan yapılan hakem değerlendirmeleri sonucunda ise bu bildirilerden 250’si sunulmaya değer bulunmuş ve programa alınmıştır. Kongrede sunulmak üzere gelen bu bildiriler; din, ahlak, kültür, medeniyet, tarih, edebiyat, kimlik ve toplum, birlikte yaşama kültürü, çok kültürlülük, ilmi hayat, eğitim ve yüksek öğrenim, şehirleşme, kentsel planlama, dönüşüm, çevre sorunları, mühendislik, mimari ve estetik, sanat, müzik, spor, iktisat ve ekonomi, hukuk, teknoloji, deprem ve dirençli kentler, şehir yönetimi, siyaset ve siyasi temsil, sağlık, koruma ve restorasyon, tarım politikaları, tarımsal üretim ve gıda güvenliği, gastronomi ve mutfak kültürü gibi çok çeşitli alanlardan gelmiştir. Kongre 15 Kasım cuma günü saat 08.30’da başlayacak olup altı farklı salonda toplam 10 oturumda iki gün boyunca devam edecektir.”
Konya Ölümle sonuçlanan sinsi tehlike: Karbonmonoksit zehirlenmesi Her yıl onlarca kişinin zehirlenerek hayatını kaybetmesinin sebebi olan karbonmonoksit gazının kokusuz ve renksiz özelliğiyle sinsi bir tehlike olduğunu ifade eden uzmanlar, baca kullanımına ve temizliğine dikkat edilmemesi halinde faciaya davetiye çıkaracağına dikkat çekiyor. Kış aylarının gelmesiyle birlikte kullanımı artan sobalardan sızan karbonmonoksit gazından onlarca kişi hayatını kaybediyor. Vatandaşların yanlış uyguladığı ısınma teknikleri olduğunu ifade eden Konya Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı İtfaiye Müdahale Müdürü Mehmet Yıldırım, “Sürekli mağduriyetleri gördüğümüz için, yerinde gördüğümüz için öncelikle vatandaşlarımızın 15 metrekareden daha küçük alanlara soba ve ateşli ısıtıcıları kurmamaları gerektiğini söylemek istiyorum. Bazen mangalı bile odanın içine alıp onunla ısınmaya çalışan insanlarımız var. Bunlar tamamen yanlış uygulamalar. Çünkü yanan bir ısıtıcı mutlaka ortama karbonmonoksit salgılayacaktır. Birkaç olayda gördüğümüzde de bu kullanılmış soba kovaları söndüğü zannedilerek salona veya dairenin girişine evin hemen çıkan gazların içeri girebilibileceği yerlere konulduğu zaman yine zehirlenmelere yol açıyor. Kışın ilk yapılması gereken şey baca temizliği, baca temizliği kesinlikle unutulmadan yapılması gerekiyor. Tabii bu da bacayı yakarak değil bacanın içindeki ziftleri tutuşturur, bu çatı yangınına da sebep olabilir. Baca temizliği yapıldıktan sonra sobanın ve boruların temizliği yapılacak. Sobayı kuracağımız alan 15 metrekareden büyük olacak ve sobayı biliyorsunuz üstten yakıyoruz bunu vatandaşlarımız biliyor. Soba üstten yakıldığı zaman verimli yanıyor” dedi. “Baca sistemi bunu dışarıya atan boru sistemi iyi değilse sızdırıyorsa yine karbonmonoksit zehirlenmelerine yol açabiliyor” Karbonmonoksit zehirlenmesiyle karşılaşmamak için yapılması gerekenleri anlatan İtfaiye Müdahale Müdürü Mehmet Yıldırım, “Yalnız karbonmonoksit gazı sadece sobalardan çıkmıyor. Banyolardaki LPG ve doğalgaz kullanan şofben karbonmonoksit ortaya çıkartıyor. Eğer baca sistemi, bunu dışarıya atan boru sistemi iyi değilse, sızdırıyorsa yine karbonmonoksit zehirlenmelerine yol açabiliyor. Dolayısıyla şofbenlerin de banyo içerisinden başka bir ortamda olması, havalandırılabilir bir ortamda olması banyoya sadece sıcak suyun gelmesi gerekiyor. Karbonmonoksit zehirlenmesiyle karşılaşmamak için şofben kullanılan, soba kullanılan, soba veya diğer mangal kullanılan iç mekanlarda ortamın havalandırılması gerekiyor. Bir yerden mutlaka bir oksijen girişinin olması gerekiyor. Ama köy evlerinde veya taşrada gördüğümüz kadarıyla işte kapı altları pencereler falan tamamen kapatılıp daha sonra soba yakılınca biliyorsunuz yanma olayında oksijen de tüketiliyor. Soba da aynı odadaki insanlar gibi oksijen tüketen bir varlık haline geliyor. Bir de dışarıda lodos bir rüzgar estiği zaman baca eğer etraftaki apartmanların seviyesinden daha düşükse o baca basması dediğimiz duman evin içerisine basıyor. Bunlar hep bizi uykuda yakalıyor. Karbonmonoksit zehirlenmesinde de zaten bir uyku hali geliyor. Kısa süreli, yoğun karbonmonoksite maruz kalma ölümle neticeleniyor. Bunun çok az kurtulabileni var” şeklinde konuştu. “Varlığını anlayamayacağınız, sadece bayıldığınız zaman ortaya çıktığını hissedebileceğiniz bir gaz” Yıldırım, özellikle karbonmonoksit için soba kullanılan evlerde karbonmonoksiti algılayıp erken uyarı veren cihazlar olduğunu belirterek, "Bunların fiyatları çok afaki de değil. Bunlardan bir tane edinip soba kurduğumuz odaya tavandan kırk santim aşağıya kurarsak, karbonmonoksit biliyorsunuz yükselen yukarıdan olan bir gaz. Havadan ağır olmadığı için yukarıda duruyor. Odanın içini tamamen doldurup bizi zehirliyor. Burada küçükler daha sık nefes aldığı için daha büyük risk, onların zehirlenmesi daha erken oluyor. Yaşlılar burada bir adım daha hani dakikada nefes alma sayısı düşük olduğu için zehirlenme oranı düşük oluyor. Ama vatandaşımızın bildiği gibi zannettiği gibi karbonmonoksit, böyle kömür kokusu olan, gözle görülebilen bir gaz değil. Kesinlikle renksiz, kokusuz, varlığını anlayamayacağınız, sadece bayıldığınız zaman ortaya çıktığını hissedebileceğiniz bir gaz. Onun için vatandaşlarımızın, hemşehrilerimizin çok dikkat etmesi gerekiyor” diye konuştu.