ÇEVRE - 08 Ekim 2024 Salı 13:04

Kuşadası Belediyesi çevrecilerin yüzünü güldürdü

A
A
A
Kuşadası Belediyesi çevrecilerin yüzünü güldürdü

Kuşadası’nda, Kocagöl’ün bitişiğinde bulunan 23 dönümlük alanı yapılaşmaya açan imar planı değişikliğinin, Kuşadası Belediyesi’nin yaptığı itirazla Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından iptal edilmesi, çevrecilerin yüzünü güldürdü. Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, “Burası farklı türlerde birçok canlıya ev sahipliği yapıyor. Karar, ekolojik dengenin korunmasına sağlayacağı katkı nedeniyle bizleri çok sevindirdi” dedi.



Kuşadası’nın Güzelçamlı Mahallesi’nde bulunan Kocagöl’ün hemen yanındaki 23 bin 240 metrekarelik alanın imar planında, 2021 yılının Şubat ayında değişiklik yapıldı. İmar planı park ve yeşil alandan turizm, ticaret ve konut alanına dönüştürülen dört parselden oluşan arazide bu yolla yapılaşmanın önü açıldı. İmar değişikliği kararının ardından kentin ekolojik değerlerini korumak amacıyla harekete geçen Kuşadası Belediyesi, plan değişikliği askı süresince yaptığı itirazların reddedilmesi üzerine konuyu yargıya taşıdı.



Kuşadası Belediyesi tarafından söz konusu plan değişikliğinin iptal edilmesi amacıyla açılan dava, Danıştay 6. Dairesi tarafından reddedildi. Bunun üzerine Kuşadası Belediyesi, konuyu bu kez temyize taşıdı. Dosyayı inceleyen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Kuşadası Belediyesi’nin itirazını haklı buldu. Onaylanan imar planı değişikliği reddedildi. Böylece 3 yıllık hukuki mücadele sonunda Kocagöl olarak bilinen park alanının betonlaşmasının önüne geçilmiş oldu.



"Tabiat parkı yapılsın"


Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun vermiş olduğu karar, Kuşadası’ndaki çevreci dernek ve sivil toplum kuruluşlarını da sevindirdi. Kocagöl’ün Kuşadası’nın tek sulak alanı olduğunu belirten EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, "Burası kıyı kuşlarının göç rotası üzerinde bulunuyor. Ayrıca farklı türlerdeki bir çok canlıya da ev sahipliği yapıyor. Karar, ekolojik dengenin korunmasına sağlayacağı katkı nedeniyle bizleri çok sevindirdi. Çevreci dernekler ve STK’lar olarak Kocagöl ve bu arazinin tabiat parkı yapılmasını istiyoruz" dedi.



"Bizlere umut ışığı oldu"


Kuşadası Kent Konseyi Başkanı Mustafa Ünver ise, "Kocagöl’ün hemen yanında yer alan bu arazi için alınan karar, ülkemizde yaşanan benzer durumların düzeltilmesi için de bizlere umut ışığı oldu. Davanın takipçisi olan Kuşadası Belediyesi’ne de çok teşekkür ediyorum. Arazi Kuşadası Belediyesi’ne devredilip, halkın kullanımına kazandırılabilir. Burada çocuklarımıza çevre bilinci kazandırmak amacıyla bir mesire alanı yapılabilir" diye konuştu.



Kuşadası Belediyesi çevrecilerin yüzünü güldürdü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Beyazperde ve ekranların efsanevi oyuncusu Mehmet Aslantuğ’dan kırk yıllık samimi gözlemler Hem sinema perdesinde hem televizyon ekranlarında haklı bir yer edinmiş olan usta oyuncu Mehmet Aslantuğ, Antalya Film Forum kapsamında bir ustalık dersi verdi. 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında bugün başlayan Antalya Film Forum (AFF), sektörel buluşmalar ve yeni projelere destek programlarının yanı sıra çok özel misafirleri de ağırlıyor. Onlardan biri, bugün sinema yazarı Burak Göral’la birlikte ustalık dersine katılan, efsane oyuncu Mehmet Aslantuğ oldu. 1985’ten itibaren sinema filmleri ve televizyon dizilerinde rol alan Aslantuğ’un unutulmaz işleri arasında “Kapıları Açmak” (Osman Sınav), “Yengeç Sepeti”, “Bir Kadının Anatomisi” (Yavuz Özkan), “Akrebin Yolculuğu” (Ömer Kavur), TRT dizileri “Belene”, “İz Peşinde”, “Kurtuluş”, özel televizyon dizileri “İz Peşinde”, “Sıcak Saatler”, “Bir İstanbul Masalı”, “Hanımın Çiftliği” gibi yapımlar var. Aslantuğ; “Kapıları Açmak”, “Yalancı” ve “Yengeç Sepeti” filmleriyle Altın Portakal En İyi Erkek Oyuncu ödüllerinin de sahibi oldu. "Filmografi tek değer değildir" Ustalık dersi, Burak Göral’ın “90’lar ve 2000’lerde çok aktif kariyeri olan biriydiniz. Sonra bu aktiflikte işler çıkmadı. Oysa ben 2009’da siz bir de film yönetince çok sevinmiştim; hem oyuncu hem yönetmen, artık bizim de bir Kevin Costner’ımız var diye, ama devamı gelmedi. Bunun sebepleri nedir?” sorusuyla başladı. Aslantuğ, bunun gerekçesini şöyle açıkladı: "2002’de İstanbul Film Festivali’nde jüri üyesiydim. O dönem Atilla Dorsay aynı soruyu sormuştu. 90’larda sinemayla aktör olarak daha çok bir aradayken sonra özel televizyonculuk işleriyle uğraşıp sinemadan uzaklaşan bir aktör için üzülüyorum, demişti. Ama ben çok öyle düşünmüyorum aslında. Daha çok şey denebilir; Turgut Yasalar’ın da ya da başka arkadaşlarımızın da son 15 yıl içinde ‘eyvah’ dediğim filmleri var. Filmografiyi 6 film daha yukarıda tutabilirsin 3’er yıl arayla. Hatalı kararların da olabilir. Demek istiyorum ki filmografi, biricik kıymetli diye açıklamaktan imtina ederim. Hiç öyle bakmadım. Üniversitede tiyatroyla birlikte 78 kuşağı olarak biz, 68 kuşağının dertlendiği yerden, sadece siyasi olarak değil, sanatta da onların dilinden etkilendik. Aktör olarak işin mutfağıyla ilişkinin birkaç bileşeni var. Ben şahsen aktörlüğün; senaryonun, yönetmenin, başkaca kıymetlerin içinde mutlaka bir değer ifade ettiğine net inanan biriyim. Bundan bağımsız bir performansı düşünmek saçmalık. Yani yönetmenin anlam oluşturma becerisi ve oradaki aralıkların tanzimi, tahkimi, o meziyetin ortaya çıkaracağı şey; aktörü var eden bir şey. Aktör, yaşı ne olursa olsun, kendini bırakırsa o hamur tadında kıymete, oradan bir yere çıkabilir. Aynı oyuncu, aynı dönemde a birikimi yönetmeni projesiyle bir şeydir, b’de hiçbir şey olabilir. Kendi deneyiminin nöbetini tutar muhakkak fakat orada anlam oluşturma derinliğindeki balansı kaybedebilir, tek başına kimse oraya yetmez. 68 kuşağı, orayı temsil eden yönetmenlerin biraz psikolojide, sosyolojide, felsefede dertlendiği teknik yanları; görüntü yönetimine ve başka meziyetlere bıraktığı ve kendilerini orada çoğaltmış yönetmenlerin dünyası, önemliydi. Orayı kademe kademe kaybediyoruz kanısındayım. Dolayısıyla bu 40 yıla yaklaşan süreçte mesela ’Kapıları Açmak’, Mustafa Kutlu’nun eseriydi, o daha muhafazakâr iklimin yazarı gibi görünüyor, Osman Sınav’ın rejisiydi. Osman Sınav bence sonra televizyonda açtığı serüvenin dışında bir hassasiyette, bir sinema-TV öğrencisi olarak Lütfü Akadların, Metin Erksanların mirasını taşıyacak yetenekte, duyarlılıkta kendi kuşağının yönetmenlerinden biri. Şahsen aktörlüğün, özellikle bu coğrafyada, bir derdi üstlenebileceğini düşünürüm fakat mutfağın toplam kıymeti, ifadesi ve bereketi ne ise aktörlükle biricik ilişkinin kolay kolay tatmin etmediğine de inandım hep. Proje bazlı mümkün olabilir; Ömer Kavur’la buluşursunuz, okuldur; başka bir şey olabilir. Yavuz Özkan, Yusuf Kurçenli; kendi içinde bir şeydir. Mesela biz ’Sıcak Saatler’i 1996’da Attila İlhan’ın da olduğu masada edebiyatçı Ahmet Yurdakul’la beraber hazırladık. Ülkenin mahalle dizilerine eşiklendiği bir dönemde biz derin devlete girdik mesela. Yine veranda, Kanlıca, mahalle temaslarını bir dizi öyküsü içine koyarken daha geride içerik olarak zenginlik verecek işleri bir özel televizyonda yapabiliriz, duygusunda nöbet tutmaya çalıştık." "Yeni dönem yönetmenleri yalnız" Aslantuğ, Göral’ın “Okul yönetmenler diye bahsettiğiniz isimlere son dönemlerde rastlayamadığınız için mi acaba daha az görünür oldunuz?” şeklindeki sorusuna "Bazıları teknik zorunluluk; yani o ara televizyona kontratın varsa o, bir takvim sorunu yaşatıyor. Söylediğin gerekçenin de bir payı var" cevabını verdi. Göral’ın "Artık o yönetmenler yok mu?" sorusunun cevabını ise şu sözlerle açıkladı: "Şu son 3-5 yıl başkaca yoğunluklar tercih etmediğim süreçlerin içinde buldum kendimi ve dolayısıyla bir parça uzak kaldım. Adana’da jüriyken de mesela seçkinin muhataplarını, filmografilerini geri dönüp tarama ihtiyacı hissettim; yönetmenleri tek tek tanımadığım için. Şimdi oraları kapatmak gerektiğini düşünüyorum kendi adıma. Ben kıymete inanıyorum; Atilla Bey’e onu söyleme ihtiyacı hissetmiştim. Bir dönem ’Kartallar Yüksek Uçar’, ’Yarın Artık Bugündür’, ’Sekiz Sütuna Manşet’ gibi işler yapıldı, Attila İlhan senaryolarını izledi bu ülke! Kamyonların arkasında ‘kartallar yüksek uçar’ yazıyordu! Şimdi televizyonda, dramalarda bu derinlik yok. Aktör olarak konuşmuyorum sadece; mutfakta da derdi olan biri olarak. Adana’da da seçkinin bir yarısında psikolojik sorunları, cinsiyetten bağımsız önemli travmaları fona koysa da süreyi bereketli yönetmek ve anlam oluşturmada geriye düşmüş işler izliyoruz. Oysa bunlar film olmuş ve seçkiye kalmışlar; onların mümkünse onunun da birbiriyle çok iyi rekabet edebilmesini çok arzu ederim. Burayı rehabilite etmek, burada herkesin birbirine adım atmasını sağlamak, usta çırak ilişkisinde de bir öğretinin, bir deneyimin işlerliğinin olduğunu hatırlatmak gerek. O bir değerdir, orayı reddetmek de bir metot haline gelmemeli. Yalnız kalıyorlar. Yalnız kalmanın etkilerini de filmin bütününde görüyorsun." "Ülkenin iklimi enerjimizi çalıyor" Aslantuğ’un açıklamalarına "Herkes biraz kendi içinde üretimini yapıyor. Belki o kuşaktan sonra şimdiki ustalar kuşağı biraz gönülsüz mü acaba aktarmak konusunda?" şeklinde yorum yapan Göral’ı, oyuncu şöyle tamamladı: "Bu enerjiyi ülkenin ikliminin çaldığını biliyoruz. Ekonomik ikliminin, hak ve özgürlükler konusundaki anlamsız sınavların, güvenlik başlıklı biricik hale gelen ve başkaca da hiçbir şey yokmuş gibi gereğinden fazla büyütülerek bürokrasi ve siyaseti teslim alan dil, enerjimizi çalıyor." "Bizim kuşak da bazen tahammül edilmez filmler yaptı" Göral’ın "Genel olarak hikaye anlatıcılığımız mı bozuldu?" sorusuna, "O bozuldu. Hikaye anlatıcılığı kesin tetikleyen bir sebep, orada katmanlara ihtiyaç var" cevabını veren Aslantuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aktörü belirleyen, yönetmenin dünyasıdır. Ben farklı disiplinlerle çoğalmanın, sosyal bilimlerden beslenmenin, biraz fonda başka derinliklerde deneyimlenmenin, usta çırak ilişkisinin oradan da beslenmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bizim köprü konumunda olanların geçmişinde eksiklikleri var. Bazen başka bileşenleri unuttular, bazen sadece bir derdimiz var, onu söyleyelim derken tahammül edilmez filmler de ortaya çıktı."
Ankara DEM Parti Grup toplantısı DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatımoğulları Oruç, “Bölgesel görünümlü küresel sermaye savaşları için artık teknoloji daha fazla gelişmiş hale gelmiş durumda. Biz bütün dünya halklarına barış çağrısında bulunuyoruz. Gelin evrensel barışı hep birlikte inşa edelim" dedi. Oruç, partisinin grup toplantısında konuştu. Oruç, İsrail’in Filistin ve Lübnan’daki saldırılarına işaret ederek, “İsrail’in Gazze’ye saldırılarında bir yılda 40 bine aşkın insan hayatını kaybetti. Filistin ve Lübnan’da bu saldırılarda yaşamını kaybeden herkesi saygıyla anıyorum. Bu savaş çok kutuplu dünyada yeni bir paylaşım düzenidir ve yeni bir dünya düzeni oluşturmak için yola çıkan emperyalistlerin savaşıdır. Bölgesel görünümlü küresel sermaye savaşları için artık teknoloji daha fazla gelişmiş hale gelmiş durumda. Biz bütün dünya halklarına barış çağrısında bulunuyoruz. Gelin evrensel barışı hep birlikte inşa edelim" dedi. Türkiye İsrail ile ticareti farklı yolardan devam ettiğini belirten Oruç, “O yüzden kimse Filistin halkı için timsah gözyaşı dökmesin. Bu çıkışlarıyla Erdoğan’ın iç siyaseti dizayn etmek istediğini biliyoruz. Türkiye çok ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya" diye konuştu. Anayasa konusunda Oruç, “Ana muhalefet partisinin bu sorunun çözümüne yönelik nasıl bir politikası var bunu kamuoyuna açıklamak zorundalar. DEM Parti olarak biz onurlu barış istiyoruz. Onurlu barışın tesis edilmesi için ödenecek her türlü bedeli ödemeye, müzakereye ve diyaloğa hazırız. Çözüme dair bir plan ve programın kamuoyuna açıklanması halinde barış konuşulabilir. Biz toplumsal barışı ezilenlerle, emekçilerle, kadınlarla sağlamak konusunda hazırız. Herkesin ’benim anayasam’ diyeceği bir anayasayı yapın diyor toplum bize. Evet bu bir ihtiyaçtır ama demokratik bir anayasayı sağlamak için öncelikle yapılması gereken yol temizliğidir. Bunu yapmanın yolu bazı pratik adımlardan geçer. İktidarın Gezi ve Kobani sendromundan kurtulması gerekiyor. Yol temizliği derken, Alevilere yönelik ikinci sınıf toplum muamelesi son bulmalıdır. Aleviler ÇEDES projesini, maarif programını reddediyor, eşit yurttaşlık hakkı bütün inançlar için sağlanmalıdır. Anayasayı yaparken parlamentoda kapalı kapılar ardında değil, topluma gitmek en önemli adımlardan birisidir” şeklinde konuştu.
Eskişehir Porsuk Çayı’nın kenarında düzenli spor yapan 69 yaşındaki adam, gençlere taş çıkartıyor Eskişehir’de genç yaşlarda başladığı sporu onlarca yıldır bırakmayan 69 yaşındaki emekli Tuncer Üçel, haftanın 3 günü Porsuk Çayı’nın kenarında çimene ve toprağa temas ederek egzersizler yaparak adeta gençlere taş çıkarıyor. Spor, insanlara bedenen, ruhen ve sosyal yönden katkı sağlayan önemli bir aktivite olarak biliniyor. Uzmanlar tarafından da sağlık ve yaşam kalitesini arttırmak için egzersizler yapılması sıklıkla tavsiye edilirken, 69 yaşındaki emekli vatandaş Tuncer Üçel sporu bir yaşam tarzı olarak benimsiyor. Yaklaşık olarak 19 yaşından beri düzenli spor yapan Üçel, haftanın 3 günü antrenman için dışarıya çıkarak 10 kilometre koşup çeşitli egzersizler yapıyor. Porsuk Çayı’nın kenarında çimene ve toprağa temas eden Üçel, görenlerin hem dikkatini çekiyor hem de takdirini topluyor. Yaptığı egzersizler sayesinde hiçbir sağlık sıkıntısı yaşamadığını söyleyen Üçel, sporu herkese tavsiye ediyor. “Haftada 3 gün çıkıyorum, 8-10 kilometre koşuyorum” Onlarca yıldır spor yapmayı sürdüren Tuncer Üçel, “Eski milli basketbolcuyum. Her sporu yaptım. Futbol oynadım, basketbol, voleybol ve hentbol oynadım. Yapmadığım bir şey kalmadı yani. Haftada 3 gün çıkıyorum, 8-10 kilometre koşuyorum. Sonrasında yarım saat egzersiz yapıyorum. Özellikle çimene temas ediyorum, elektriğimi toprağa atıyorum. Hayatım çok rahat, hiçbir sıkıntım ve derdim yok. Akşamları da eşimle birlikte çıkıp yürüyorum. 19 yaşımdan beri spor yapıyorum. Görenler takdir ediyor. Benim ikiz kardeşim vardı, içki ve sigara çok içerdi. Mesela o 67 yaşında öldü. Sporun faydası çok, herkese tavsiye ederim. Spor insanı mutlu eder, elektriği ve siniri atar” dedi.
Ankara Yeniden Refah Genel Başkanı Erbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu bir araya geldi Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu bir araya geldi. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin genel merkez binasında Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu ve beraberindeki heyet ile bir araya geldi. Heyetler arası gerçekleştirilen görüşmede, son dönemde Türkiye’de yaşanan cinayetler, bölgesel sorunlar ve TBMM’de yapılabilecek iş birliği konuları ele alındı. İkili, yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından ortak basın açıklaması yaptı. İki Genel Başkan, hayatını kaybeden Saadet Partisi Kurucu Genel Başkanı Recai Kutan’a Allah’tan rahmet, sevenlerine ise baş sağlığı diledi. “Devlet kızlarını ve çocuklarını koruyamaz hale gelmişse hepimizin 10 kere düşünmesi lazım” Türkiye’nin kritik süreçlerden geçtiğini vurgulayan Davutoğlu, “Geçtiğimiz hafta içerisinde İstanbul’da yaşanan cinayetler dahi toplumdaki iki önemli çözülmeyi gözler önüne serdi. İkbal kızımız ve Ayşenur kızımızın katledilmeleri, Narin kızımızın hala katilinin bulunmamış olması ve cinsel tacize uğrayan 2 yaşındaki Sıla kızımızın ise hayatını kaybetmesi bir toplumda iki şeyin işaretidir. Birisi ahlaki bozulma, çürüme ve kamu düzeni eksikliği. Eğer bir devlet, yargı sistemi ve kamu yönetimi bir masum kızın katlinden sonra katilini bir ayı geçmiş sürede katilini bulamadıysa, genç kızlarını ve çocuklarını koruyamaz hale gelmişse hepimizin 10 kere düşünmesi lazım” ifadelerini kullandı. “Ben de hükümete sormak istiyorum; siz ne yapıyorsunuz?” TBMM’de bugün kapalı oturumda Gazze ve Lübnan meselesinin konuşulacağını dile getiren Davutoğlu, “Baktığımızda ne ülke olarak Türkiye’nin ne İslam dünyasının ne de uluslararası toplum ve BM’nin bu büyük insanlık katliamlarına cevap bulduklarını söylemek mümkün değil. Kimse topu başkasına atmasın. İslam ülkelerini ve dünyayı kritik edebiliriz, yüksek sesle slogan atabiliriz. Katliam birinci yılını doldurdu ama insanlar dönüp siz ne yapıyorsunuz? Derler. Ben de hükümete sormak istiyorum; siz ne yapıyorsunuz? Gittikçe İsrail’e yönelen ticaretin tekrar artmaya başladığı hiçbir müeyyidenin uygulanmadığı yerde kapalı meclis oturumunda söylenecek sözlerin anlamı kalmaz” açıklamasında bulundu. “Mecliste Güçlü bir üçüncü blok için hepimizin gerekli fedakarlığı yapması lazım” Türkiye’de kutuplaşma ve partiler arasında bölünme gibi iki büyük siyasi tehlike gördüğüne vurgu yapan Davutoğlu, “Ahlaki çürüme, kamu düzeni bozukluğu, bölgesel sorunlar gibi sorunlarda aynı hassasiyeti taşıyan partilerin bir araya gelmesi, mümkünse bazılarının birleşmesi, mümkün değilse en azından bu aşamada mecliste güçlü bir üçüncü blok oluşturması bizim siyasi tercih ve düşüncemizdir. Bu konuda hepimizin gerekli fedakarlığı yapması lazım. Böyle bir bloğun oluşması hem iktidarı terbiye edecektir ve yanlışlardan uzaklaştıracaktır hem de" iktidardan kopmakta olan geniş kitlelere alternatif oluşturacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Erbakan ise görüşmede Türkiye’nin, Tük milletinin temel sorunlarını ele aldıklarını ve karşılıklı fikir alışverişinde bulunduklarını dile getirerek, “Bunların en başında gelenlerden bir tanesi Türkiye’deki kadın ve çocuk cinayetleri ve bu noktada yasaların yeterli olmaması sebebiyle toplumdaki ahlaki erozyon nedeniyle bu gibi sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyduk. Sıla, narin, İstanbul’da katledilen 2 kızımız ve yine İstanbul’da bir kadın polisi şehit eden zanlının 26 ayrı suçtan suç kaydının bulunması ve hiçbir zamanda hapse girmemiş olmaması ceza infaz sisteminin de çöktüğünü gösteriyor. Bu noktada kasten adam öldürmeye yönelik suçlarda idam cezası gibi caydırıcı cezanın olmaması bu gibi cinayetlerin ardı arkası kesilmeden devam etmesine yol açıyor” açıklamasında bulundu. “Kürecik Radar Üssünün kapatılmasına yönelik herhangi girişim göremiyoruz” İsrail’in Gazze’den sonra Lübnan’da da saldırılarına devam etmesi ve adım adım ‘Büyük İsrail’ hedefine yürümek istemesinin çok önemli bir tehdit olduğunu söyleyen Erbakan, “Mevcut iktidarın maalesef gerekli adımları atmadığını ve hala da atmamakta olduğunu görüyoruz. 20 sene boyunca D-60 hedefine ulaşılabilirdi. İslam ülkeleri bir araya toplanıp bir yaptırım ortaya konmaları sağlanabilirdi. Maalesef bundan uzak duruldu. Bunun arkasından İsrail’le ticaret geçen yıllar içerisinde 4-5 misli artırıldı. Arkasından İsrail’in NATO’da ofis açmasına onay verildi. Şuanda da Azerbaycan petrolü, Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı üzerinden İsrail’e yakıt olarak ulaşmaya devam ediyor. Kürecik Radar Üssü asıl olarak İsrail’i İran füzelerine karşı korumak üzerine kurulmuş bir üs. Bunun kapatılmasına yönelik herhangi girişim göremiyoruz” dedi. Erbakan, TBMM’de bulunan yeni yasama yılında daha aktif olarak rol olabilmek adına iş birliğini ele aldıklarını kaydederek, “Bununla ilgili önümüzdeki dönemde görüşmelerimizi devam ettireceğiz” şeklinde konuştu. İkili basın açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. “Mecliste güçlü bir grubun oluşturulmasına yönelik görüşme yapıldı” Bir gazeteci tarafından gelecekte gerçekleştirilecek toplantıların yol haritasının nasıl şekilleneceğini sorması üzerine Erbakan, “Partilerin birleşmesi herhangi bir partinin kapanıp diğer bir parti ile birleşmesinden ziyade bu aşamada TBMM’de güçlü bir grup oluşturulması ve bu grup sayesinde mecliste daha etkin rol alınması konusunda görüşme yaptık. Belki seçime yakın dönemde bu grubu oluşturan partiler arasında seçim ittifakının da gündeme gelmesi söz konusu olabilir ama onun için şu anda erken. Öncelikle olarak mecliste güçlü bir grubun oluşturulmasına yönelik görüşme yapıldı” cevabını verdi. “Bahçeli’nin bugünkü açıklamalarını son derece olumlu buldum” MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bugünkü TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşma esnasında sarf ettiği “Uzattığım el ’Türkiye partisi olun’ teklifidir, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır” sözlerinin sorulması üzerine Davutoğlu, “Ben çok olumlu değerlendiriyorum. Türkiye’nin artık kutuplaştırıcı dilden ve dışlayıcı dilden birleştirici bir siyasi dile dönmesi lazım. Bahçeli’nin bugünkü açıklamalarını son derece olumlu buldum. Yeni dönemde ümit ederiz ki siyasi partiler birbirlerine daha nazik ve siyasi ahlaka uygun şekilde davranırlar” diye konuştu. “Başta siyasiler olmak üzere diyaloğun ve müzakerenin hoşgörünün hakim olması faydalı olacaktır” Erbakan ise aynı soruya şu cevabı verdi: “Yeniden Refah Partimiz kurulduğu günden beri siyasette nezaketin ve zarafetin hakim olması gerektiğini açık bir şekilde ifade ediyor. Bu noktada kutuplaşma, çatışa gibi bir durumdan kurtulmak ve her kesimden insanımız arasında başta siyasiler olmak üzere diyaloğun ve müzakerenin hoşgörünün hakim olması faydalı olacaktır. Bu çerçevede biz de kendisinin adımını olumlu görüyoruz. Bizim bugün Gelecek Partisi ile yapmış olduğu görüşmede kendisinin bu açıklamalarına paralel bir görüşmedir.”
Denizli Denizli Platformu DENİB öncülüğünde ilk çalıştayını gerçekleştirdi Denizli Sanayici, Tüccar ve İş İnsanları Platformunda, dönem sözcülüğünün Denizli İhracatçılar Birliği’ne (DENİB) devrinin ardından ilk toplantı çalıştay şeklinde düzenlendi. Prof. Dr. İlhan Küçükkaplan moderatörlüğünde Denizli Platformunun çalışma esaslarının belirlenmesi amacıyla düzenlenen, platform üyesi STK ve dernek temsilcilerinin katılım sağladığı ve oldukça verimli geçen toplantı hakkında değerlendirmelerde bulunan Platform Sözcüsü Hüseyin Memişoğlu şunları söyledi: “2001 yılında, çeşitli dernek, oda, birlik ve sivil toplum örgütünün üyeliğiyle kurulan Denizli Sanayici, Tüccar ve İş İnsanları Platformu bugün 26 üyesiyle varlığını sürdürüyor. 23 yıldır tüm STK’lar olarak Denizli’nin sanayi, ihracat, ticaret, turizm ve eğitim kenti olması için gayretle çalışıyor, ortak bir zemin oluşturmak adına çaba gösteriyoruz. Denizli Platformu, güç birliğini temsil eden, bir şehrin her yönden gelişimini destekleyen, çeşitli kurumlara ve makamlara iletilen sorun ve çözüm önerilerinde aynı dilin konuşulması adına oluşturulan, Türkiye genelinde örnek gösterilen bir oluşum.” Platformun kuruluşundan bugüne dek düzenli aralıklarla toplandığını belirten Dönem Sözcüsü Hüseyin Memişoğlu, güç birlik olmanın altını çizerek sözlerine şu şekilde devam etti: “Toplanmamızda öncelikli gayemiz bu örnek oluşumun çalışma esaslarını belirlemek. Bugün bu hususta, katılım gösteren tüm temsilcilerimizin görüşlerini dinledik. Notlarımızı aldık. Hedefimiz platformun daha etkin bir şekilde işlemesi için atılması gereken temel adımları belirlemek. Bugün gerçekleştirdiğimiz toplantıda; Denizli platformu temsilcilerinin yoğun ilgisiyle önemli başlıkların altını çizdik. Özellikle platformun bundan sonrası için çalışma esasları hususunda görüş alışverişleri yaptık. Neredeyse tüm platform üyesi kuruluşların temsilcileri aramızdaydı. Katılım ve toplantıya ilgilerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz”
Batman Fedakar öğretmenler köy köy dolaşarak öğrencilerinin okula devamını sağlıyor Batman’ın Sason ilçesinde bulunan 3 bin rakımlı Mereto Dağı eteklerindeki Kınalı İlk ve Ortaokulu idareci ve öğretmenleri, köyleri dolaşarak öğrenci ve velileri ile görüşmeler sağlayarak öğrencilerinin okula devamını sağlıyor. Çeşitli sebeplerden dolayı okula devamlı ve düzenli gelemeyen öğrencilerin devamlılığını sağlamak ve başarılarını artırmak için köylerde öğrenci ve velilerini ziyaret ederek görüşmeler sağladıklarını belirten Kınalı İlk ve Orta Okulu Müdürü Selçuk Sağlam, "Her yıl düzenli olarak yaptığımız veli ziyaretleri ile tüm öğrencilerimizi kendi yaşam alanlarında görmüş oluyoruz. Eğitim dört ayaklı bir masa gibidir. Bir ayağını öğrenci, bir ayağını öğretmen, bir ayağını çevre ve bir diğer ayağını ise veli oluşturmaktadır. Ayağın biri olmazsa diğer ayaklara yük biner ve zamanla o masa çöker. Bundan dolayı bizler eğitimi tüm paydaşlarımızla birlikte ayakta tutmak istiyoruz. Bu kapsamda tüm ziyaretlerimizde velilerimiz ile konuşarak varsa bir sorun çözmek için ortak çalışmalar yürütüyoruz. Çalışmalarımızda velilerimizde bizlere güler yüz gösterip evlerini açıyor ve destek veriyor. Bu çalışmalarımıza destek veren tüm velilerimize, geleceğin emanetçileri sevgili öğrencilerimize ve yılmadan yorulmadan ziyaretlere devam eden tüm öğretmenlerimize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum" dedi.