ASAYİŞ - 10 Ocak 2025 Cuma 02:44

Alanya’da lüks yat alev alev yandı

A
A
A

Antalya’nın Alanya ilçesinde balıkçı barınağında bulunan lüks yat alev alev yandı. İtfaiye ekiplerinin yoğun çalışması sonrası söndürülen yangın sonucunda yat kullanılmaz hale geldi.

Olay, saat 01.00 sıralarında Alanya’da balıkçı barınağında meydana geldi. Şahmeran adlı lüks yat henüz sebebi bilinemeyen bir nedenle yanmaya başladı. Alevler bir anda lüks yatı sararken Antalya Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri ve Alanya İtfaiyesi’nden 3 ekip ile Alanya Sahil Güvenlik ekiplerine bağlı 3 gemi yangına müdahale etti.

Alanya’da lüks yat alev alev yandı

Yangının diğer tekne ve gemilere sıçramaması adına emniyet güçleri büyük mücadele verdi. Çapasından boşalan yat limanın açığına doğru giderken polis ve bekçiler halata asılarak büyük çaba gösterdi. Yat, bir saatlik hem deniz hem de karadan yapılan müdahale sonrası söndürüldü. Çevrede geniş güvenlik önlemi alındı ve diğer tekneler de açığa çekildi. Emniyet güçlerinin diğer gemideki güvenlik kamera kayıtlarını incelediği ve olayla ilgili soruşturma başlattığı öğrenilirken, yatın daha önce de yangına maruz kaldığı kaydedildi.

Alanya’da lüks yat alev alev yandı

Rıza Yanık

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Tedavisi mümkün diye görmezden gelmeyin Veremle Savaş Haftası’na özel açıklamalarda bulunan Medicana Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, tüberkülozun dünya çapında en bulaşıcı ve ölümle sonuçlanan hastalık olduğunu söyledi. Kapalı ve kalabalık yerlerde bulunanlarla kronik hastalığı olanların risk altında olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Veremin ilaçla tedavisi mümkün ancak yine de dikkatli olunması gerekiyor. İlaçların düzenli kullanımında 6 ila 9 ayda iyileşme sağlanmaktadır. İlaç kullanımının aksatılması ise verem mikrobunun direnç kazanmasına ve iyileşme sürecinin zorlaşmasına neden olmaktadır” dedi. Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2030 yılına kadar tüberkülozu sona erdirme hedefini hatırlatan Medicana International İzmir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, “Tüberküloz, zamanında çok ölümcül seyretmiş bir hastalık. Bugün de tedavisi olmasına rağmen bulaşıcı hastalıklar arasında en sık ölüme sebep olan hastalıklardan birisi. En sık akciğerleri tutuyor. Böbrekte, kemikte ya da lenf bezlerinde de görebiliyoruz. Ancak solunum yoluyla çok daha sık bulaşı oluyor. Bu yüzden akciğer tüberkülozu genelde daha sık rastladığımız tüberküloz türüdür” ifadelerini kullandı. 2023 yılında COVID-19’u geride bıraktı DSÖ tarafından yayımlanan 2023 Küresel Tüberküloz Raporu’na göre 2022 yılında dünya genelinde 7.5 milyon yeni tüberküloz (verem) vakası kaydedildiğini, bu sayının 2023 yılında 8.2 milyona yükseldiğini ifade eden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “2023, DSÖ’nün 1995’te küresel tüberküloz izleme çalışmalarına başladığından bu yana bildirilen en yüksek vaka sayısının görüldüğü yıl oldu. Tüberküloz, COVID-19’u geride bırakarak yeniden en öldürücü bulaşıcı hastalık haline geldi. Türkiye’deki tüberküloz vakalarında da benzer bir eğilim söz konusu. Verem Savaş Raporu’na göre 2019 yılında 11 bin 401 vaka kaydedilirken, 2020 yılında bu sayı COVID-19 pandemisinin de etkisiyle 8 bin 925’e düştü. DSÖ’nün 2023 raporuna göre, 2022 yılında Türkiye’den bildirilen yeni veya tekrarlayan vaka sayısı 9 bin 723 oldu. Sağlık Bakanlığı, Türkiye’nin de içinde bulunduğu DSÖ Avrupa Bölgesi’nde 2015 yılına kıyasla tüberküloz sıklığının yüzde 80, ölümlerin ise yüzde 90 azaltılmasının hedeflendiğini açıkladı” dedi. Kalabalık ortamlarda bulaş riski yüksek Kapalı ve kalabalık yerlerde çalışan ya da yaşayanların yüksek risk altında olduğunu belirten Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, risk altındaki grupları şöyle sıraladı: “Hastalarla sürekli birarada bulunan sağlık çalışanları da bu noktada büyük bir risk altında. Bunun dışında hapishanelerde yaşayan ya da yaşlı bakımevlerinde ve huzurevlerinde kalanlar, toplu yerlerde yaşayanlar risk altında sayılabilir. Bağışıklığı baskılanmış HIV/AIDS hastaları, organ nakli yapılan hastalar, kanser hastaları, kronik hastalığı olanlar, yetersiz beslenenler ve sosyo ekonomik durumu düşük olanlar, sigara içenler ve madde bağımlılığı olanlar, kortikosteroid veya diğer bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullananlar, tüberkülozlu biriyle yakın temasta bulunanlar ile tüberkülozun yaygın olduğu bölgelerde yaşayanlar veya seyahat edenler riskli grup arasında sayılabilir. Verem riski altında olan kişilerin düzenli sağlık kontrolleri yaptırması ve koruyucu önlemlerin alınması çok önemlidir.” Düzenli ilaç kullanımı önem taşıyor Akciğer tüberkülozunun en sık görülen belirtisinin öksürük ve kanlı balgam olduğunu hatırlatan Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, halsizlik ve yorgunluk diğer şikayetler arasında sayılır. Tanıyı koymak için genelde akciğer grafisine bakılmaktadır. Çünkü çok tipik akciğer röntgen bulguları vardır. Balgam kültüründe verem mikrobuna rastlanabilir. Bu mikrobun görülmesiyle de tanı konur. Balgam kültürü veremeyen hastalardan ise örnek alınmaktadır. Akciğerlerin endoskopik olarak görüntülenip, oradan örnekler alınıp o şekilde tanı koymak gerekebilir” diye konuştu. Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, hastaların Verem Savaş dispanserlerine yönlendirildiğini ifade ederek; genelde 6-9 aylık tedaviler sonucunda hastaların sağlıklarına kavuştuklarını, ilaçların düzenli şekilde kullanılmasının önemli olduğunu anlattı. İlaç kullanımını aksatmanın verem mikrobuna direnç kazandırdığını vurgulayan Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Tüberkülozun tek tedavisi ilaç. Direnç geliştirenlerde farklı antibiyotik tedavilerine geçilir” dedi. Çocuklara verem aşısı yaptırılmalı Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, tüberkülozdan korunma yöntemlerini ise şöyle anlattı: “Verem aşısı mutlaka önerilmektedir. Zorunlu aşı takviminin içinde verem aşısı da yer almaktadır. Onun dışında risk altında olan kişilerin düzenli kontrol olması gerekiyor. Ajan tedavileri alan hastalar üç ayda bir kontrol edilmektedir. Kalabalık ve kapalı ortamlarda mutlaka maske takıp çok yakın temaslardan korunmak lazım. Aynı zamanda verem hastalığı güneşi sevmez. Bu hastalarının tedavi gördüğü odalarda ultraviyole ışınlar, lambalar kullanılır. ‘Güneş girmeyen eve doktor girer’ sözü de veremden dolayı söylenmiştir.”
İzmir E-spor milli takımından gururlandıran dünya ikinciliği Türkiye NBA2K Milli Takımı, Uluslararası Basketbol Federasyonu’nun (FIBA) düzenlediği FIBA E-Sports Sezon 3 Dünya Finalleri’ni dünya ikincisi olarak tamamladı. Milli takımda oyun kurucu olarak yer alan Yaşar Üniversitesi Turizm Rehberliği Bölümü mezunu Eren Demirtaş, Türkiye’yi başarıyla temsil etmekten gurur duyduğunu, geçen sene bronz, bu sene gümüş madalya kazandıklarını seneye de altın madalyayı almak istediklerini söyledi. Uluslararası Basketbol Federasyonu’nun (FIBA) Filipinler’de düzenlediği FIBA E-Sports Sezon 3 Dünya Finalleri’nde mücadele eden Türkiye NBA2K Milli Takımı, Portekiz’i mağlup ederek gümüş madalya kazandı. Takımda oyun kurucu olarak yer alan Yaşar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Turizm Rehberliği Bölümü mezunu, milli sporcu Eren Demirtaş turnuvalar boyunca büyük başarı gösterdi. eFIBA Sezon 3’te yarışan NBA2K Milli Takımı, 2024 eFIBA Avrupa Şampiyonası’nda elemeleri ve sezon sonu müsabakalarını 10 galibiyet ile namağlup tamamlayarak Avrupa Şampiyonu oldu. eFIBA Dünya Finalleri’ne katılmaya hak kazanan milli sporcular, yarı finalde Portekiz’i 2-1’lik skorla mağlup etti. Finalde son ana kadar zorlu bir mücadele veren takım, geçen senenin şampiyonu Amerika Birleşik Devletleri’yle yarışarak 2-0 yenildi ve eFIBA Dünya Finalleri’ni ikinci sırada tamamladı. “Hedefimiz dünya şampiyonluğu” 2020 yılından itibaren Türkiye NBA2K Milli Takımı’nda yer alan Yaşar Üniversitesi Turizm Rehberliği Bölümü mezunu milli sporcu Eren Demirtaş, “Öncelikle ülkemizi en üst seviyede temsil ettiğimiz için çok mutlu ve gururluyum. Benim için gerçekten çok güzel bir tecrübeydi. Bu sene, geçen sene dünya kupası yarı finallerinde kaybettiğimiz Fransa’yı, Avrupa kupasında eleyip Dünya Şampiyonası’na göndermeyerek geçen senenin intikamını almış olduk. Bu sene dünya ikincisi olduk ve finalde ABD’ye karşı oynama fırsatını yakaladık. Gönül isterdi ki ABD’ye karşı da galip gelelim ama olmadı. Geçen sene bronz, bu sene gümüş madalya kazandık. Umarım seneye de altın madalya kazandığımız bir turnuva olur” diye konuştu.
İstanbul “İleri yaştaki hamileler günde 1 fincandan fazla kahve tüketmemeli” İleri yaşlarda gebelik risklerinin bazı tedbirlerle azaltılabileceğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Erkan Elçi, “35 yaş ve üzerinde hamile olanlar sistemik hastalıkları için düzenli doktor takibinde olmalılar. Beslenmelerine dikkat etmeli, kilo alımı dengeli olmalı, haftada en az 2 gün egzersiz yapmalılar, tansiyon takibi ve şekerlerine dikkat etmeliler. Günde 1 fincandan fazla kahve tüketmemeliler” dedi. İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa’dan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Erkan Elçi, ileri yaş gebelik hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Litaratürde ileri anne yaşının 35 yaş sonrası olarak belirlendiğini, çok ileri anne yaşının ise 40 veya 45 yaş üzeri olarak değerlendirildiğini ifade eden Doç. Dr. Elçi, “Bazı araştırmacılar 35 yaş üzeri anne yaşı ile tansiyon, gebelik şekeri, erken doğum gibi kötü perinatal sonuçlara sebep olduğunu yayınlanmıştır” diye konuştu. “35 yaş üzeri gebelere tavsiyeler” 35 yaş üzeri gebeliklerde nelere dikkat edilmesi gerekildiğini aktaran Doç. Dr. Elçi, “35 yaşın üzerinde gebe iseniz ya da hamile kalmayı düşünüyorsanız, hamilelik komplikasyonları riskinizi azaltmak için mevcut tıbbi bir hastalığınız olup olmadığını araştırın. Örneğin, diyabetiniz varsa kan şekerinizi aralıkta tutun. Gebelik döneminde düzenli egzersiz yapın ve stresi azaltın. Sigarayı ve tütün mamullerini kullanmayı bırakın. Alkol tüketimini bırakın. Bol miktarda meyve, sebze, yağsız et ve tam tahıl içeren sağlıklı bir diyet uygulayın. Gebelikte önerilen alınacak kilo aralığında (8-12 kg) kalın” dedi. “İleri yaşta anne olduğunda bazı riskler oluşabiliyor” Risk faktörlerini anlatan Doç. Dr. Elçi, şu bilgileri paylaştı: “Kadınların iş hayatına atılmasıyla birlikte evlilik yaşı artmaya başladı, bununla birlikte ülkelerin gelişmişlik durumu da artınca evlilik ve doğal olarak çocuk yapmak erteleniyor. Yardımcı üreme teknolojileri (tüp bebek veya IVF) gelişmesi, ileri yaşlarda gebe kalmaya sebep oluyor. İleri yaşta anne olduğunuzda siz veya bebeğiniz için diğer gebelere göre biraz daha riskler artıyor. Anne için Down sendromu veya diğer genetik bozukluklar, gebelik zehirlenmesi, gebelik şekeri erken doğum, sezeryan ile doğum sıklığının artması gibi durumlar olabilir. Bu yaştaki annelerin bebekleri için anne karnında gelişme geriliği (IUGR), bebeklerin düşük doğum ağırlığı ile doğması ve yenidoğan yoğun bakımda yatma ihtimalinde artış olur. Ayrıca yine hiç istemediğimiz ölü doğumlarda artış olur.” “İleri yaş hamileliğinin riskleri” İleri yaşlarda hamileliğin neden riskli olduğuna değinen Doç. Dr. Elçi, “İleri anne yaşında yaş ile beraber yumurtalıklarda yaşlanır. Yaşlanmanız, zamanla yumurta kalitenizin düşeceği anlamına gelir. Daha yaşlı yumurtaların kromozomal anomalilere neden olma olasılığı daha yüksektir. Bu yaşlanma sadece yumurtalarda olmaz, damarlarda hormon salgılayan bezle de olur. Bu sistemlerin çalışmasında sorunlar ve kronik tıbbi rahatsızlık geliştirme olasılığı artar. Vücudunuz yaşlandıkça bu rahatsızlıklara farklı tepki verir” dedi. “Kilo alımı dengeli olmalı” İleri yaşlarda gebelik risklerinin nasıl önlenebileceğini anlatan Doç. Dr. Elçi, “Genetik hastalık için genetik risk önlenemez ama genetik tarama yapılabilir, sistemik hastalıklar için ise düzenli doktor takibine olunmalılar. Beslenmelerine dikkat etmeli, kilo alımı dengeli olmalı, haftada en az 2 gün egzersiz yapmalılar, tansiyon takibi ve şekerlerine dikkat etmeliler” açıklamasında bulundu. “Annelik çok ileri yaşlara bırakılmamalıdır” İleri yaşlarda gebelik planlayanların nelere dikkat etmesi gerektiğine değinen Doç. Dr. Elçi, “Öncelikle anneliği çok ileri yaşlara bırakmamalılar, bir jinekolojik muayene olmalılar ve erteleme planları oluştuysa yumurtalık rezervlerini ölçtürmeleri gerekiyor. Mevcut sistemik hastalıkları (şeker, tansiyon, romatizmal, nakil hastaları) olan kadınlar bunun için uzman doktorlardan tavsiye almalılar” dedi. “Beslenme önerileri” İleri yaşlardaki gebelere, tüm anne adaylarına olduğu gibi aynı beslenme alışkanlıklarının önerildiğini söyleyen Doç. Dr. Elçi, “Karbonhidrattan az, proteinden ve lifli gıdalardan zengin diyet, bol su ve koyu yeşil yapraklı bitkiler tükenmesi önerilir. Çiğ gıdalar, alkol ve sigara tüketilmesini önermiyoruz” şeklinde konuştu. “Uygulanan testler” İleri yaş gebelere uygulanabilen testlerden bahseden Doç. Dr. Elçi, “Genetik tarama testleri tüm gebelikler için önerilir ancak özellikle ileri anne yaşı olan kişiler kromozamal anomalilik riski daha fazla olduğu için önemlidir. Öncelikle anne kanından yapılan non invaziv test ile Fetal DNA yaptırmaları gerekmektedir. Problem olma olasılığında invaziv yöntemlerden anne karnından su alma (amniyosentez) ya da bebekten örnek alınan yöntemlerin yapılmasından (CVS, kordo sentez) kaçınmamaları gerekiyor” ifadelerini kullandı. “İleri yaş gebelere sağlıklı öneriler” Doç. Dr. Elçi, ileri yaşlarda gebelere sağlık önerilerde bulundu: “Doğum öncesi tüm randevularınıza katılın ve tarama testlerinizi yaptırın. Hamilelik döneminde sağlıklı miktarda kilo alın. Mevcut veya yeni oluşan gebelik durumlarınızı (tansiyon, şeker vb.) yönetin. Stres seviyenizi azaltın ve yeterince uyuyun. Düzenli egzersiz yapın ve sağlıklı beslenin. Bol su için tuz alımını azaltın. Alkol ve sigara tüketmeyin ve 1 fincandan fazla kahve tüketmeyin.”