EKONOMİ - 08 Kasım 2024 Cuma 13:37

TCMB Başkanı Karahan: “2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 21 olarak yukarı yönlü güncelledik”

A
A
A
TCMB Başkanı Karahan: “2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 21 olarak yukarı yönlü güncelledik”

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Enflasyon tahminlerimizde güncelleme yaptık. Enflasyonun 2024 yılı sonunda yüzde 44’e gerileyeceğini öngörüyoruz. 2025 ve 2026 yıllarında enflasyonun sırasıyla yüzde 21 ve yüzde 12 seviyesine gerileyeceğini tahmin ediyoruz" dedi.


TCMB Başkanı Fatih Karahan, TCMB İdare Merkezinde düzenlenen 2024’ün Dördüncü Çeyrek Enflasyon Raporu bilgilendirme toplantısında enflasyonun durumunu, enflasyona ilişkin öngörüleri, küresel ekonomik ve enflasyona dair gelişmeleri, para politikası stratejilerini ve aldıkları kararların finansal piyasalardaki etkilerini değerlendirdi. Karahan, iç talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğini değerlendirdiklerini belirtti. Yavaşlamanın da etkisiyle cari işlemler açığında düşüşün sürdüğünü kaydeden Karahan, “Enflasyonun ana eğilimi öngördüğümüzden yavaş olsa da iyileşiyor. Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz” açıklamasında bulundu.



“Küresel ölçekte ılımlı büyüme, merkez bankalarının parasal sıkılığı azaltabileceklerine işaret ediyor”


Karahan, küresel büyüme görünümünde önceki rapor dönemine paralel olarak kademeli toparlanma öngörüsünün korunduğunu belirtti. Aşağı yönlü risklerin daha fazla ağırlık kazandığını gözlemlediklerine işaret eden Karahan, “İmalat sanayi ve hizmetler sektörü arasında önceki rapor döneminde gözlenen farklılaşma da sürmekte. Öncü göstergeler ise, özellikle imalat sanayiinde aşağı yönlü risklerin bir miktar arttığına işaret ediyor. Küresel talep görünümü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörler, emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Enerji dışı emtia fiyatlarında son dönemde genele yayılan artışlar görülürken, jeopolitik gelişmeler özellikle enerji fiyatlarındaki oynaklığı artırdı. Enflasyon görünümüne bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirim süreçlerine başladı. FED ilk faiz indirimini eylül ayında yaptı. Gelişmekte olan ülkelerde ise daha önceden başlayan faiz indirim sürecine yeni merkez bankalarının da dahil olduğunu görüyoruz. Küresel ölçekte ılımlı büyüme ve enflasyon görünümü, merkez bankalarının önümüzdeki dönemde de parasal sıkılığı azaltabileceklerine işaret ediyor” ifadelerini kullandı.



“Üçüncü çeyreğe ilişkin mevcut veriler, yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösteriyor”


Merkez Bankası’nın yurt içi makroekonomik gelişmelere ilişkin tespitlerini paylaşan Karahan, “Yılın ikinci çeyreğinde yurt içi talebin yıllık büyümeye katkısı belirgin olarak azalırken, net ihracatın büyümeye pozitif katkısı sürdü. Bu dönemde yurt içi talep büyümeye 1,2 puan katkı verirken, net ihracatın katkısı 1,3 puan olarak gerçekleşti. Böylelikle büyümedeki talep kompozisyonu daha dengeli bir görünüm sergiledi. Üçüncü çeyreğe ilişkin mevcut veriler, yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösteriyor. Bu dönemde perakende ve ticaret satış hacim endeksleri, bir önceki çeyreğe kıyasla bir miktar arttı. Bununla birlikte perakende satış hacim endeksine daha detaylı baktığımızda, altın hariç olarak artışın daha ılımlı olduğunu görüyoruz” diye konuştu.


Talep koşullarının enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere yaklaştığını aktaran Karahan, göstergelerin üçüncü çeyrekteki çıktı açığının gerilediğini gösterdiğini ve bu gerilemenin yılın son çeyreğinde de devam edeceğini ifade etti. İç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak dış ticaret dengesindeki iyileşmenin devam ettiğini vurgulayan Karahan, ikinci çeyrekte cari açığın milli gelire oranının yüzde 1,7 seviyesine gerilediğini ve üçüncü çeyrekte ise birikimli cari açığın azalmaya devam edeceğini tahmin ettiklerini açıkladı.



“Temel mal enflasyonu düşük seyrini koruyarak, ana eğilimdeki söz konusu yavaşlamayı sürüklüyor”


Tüketici enflasyonunun ekim ayında yüzde 48,6 oranına gerileyerek, mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli miktarda düştüğünü aktaran Karahan, “TCMB bünyesinde takip ettiğimiz göstergeleri bir bütün olarak incelediğimizde, ekim ayında enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün sürdüğünü görüyoruz. Temel mal enflasyonu düşük seyrini koruyarak, ana eğilimdeki söz konusu yavaşlamayı sürüklüyor. Hizmet enflasyonundaki iyileşme ise öngörülerimizden daha yavaş gerçekleşiyor. Burada kira dışındaki kısımda daha belirgin olmak üzere kademeli bir iyileşme izliyoruz. Ekim ayında ise talebe duyarlı bazı hizmet kalemlerinde ılımlı bir seyir gözledik. Bu görünümün süreceğini değerlendiriyoruz. Gıda tarafında ise üçüncü çeyrekteki iyileşen görünüm, ekim ayında işlenmemiş gıda fiyatları kaynaklı olarak sekteye uğradı. Bu dönemde para politikasının görece etki alanı dışında olan taze meyve ve sebze grubunda yüksek fiyat artışı gözledik. Diğer taraftan taze meyve ve sebze dışındaki gıda enflasyonu daha düşük seyretti” şeklinde konuştu.



“Kiralarda yüksek fiyat artışı, sözleşme yenileme oranının üçüncü çeyrekte yükselmesinin etkisiyle sürdü”


Hizmet fiyatları dinamiklerine kira ve kira dışı şeklinde bakmanın daha sağlıklı olduğunu söyleyen Karahan, şu ifadelere yer verdi:


“Kiralar; deprem, kentsel dönüşüm, kira artış sınırlaması gibi nedenlerle diğer hizmet kalemlerinden ayrı ele alınması gereken, yapısal boyutu da olan bir husus. Nitekim kiralarda yüksek fiyat artışı, sözleşme yenileme oranının üçüncü çeyrekte yükselmesinin de etkisiyle geçtiğimiz çeyrekte de sürdü. Sağdaki grafikten takip edebileceğiniz üzere gerek PÖS verilerinden, gerekse konut değerleme raporlarından elde edilen kira artış oranlarının TÜFE yıllık kira enflasyonunun altında kaldığı ve gerilediği görülüyor. Kira sözleşmelerinde kullanılan referans oranlarının düşüşü, son çeyrekte aylık kira enflasyonunun yavaşlayacağına işaret ediyor. Bu konudaki kutu çalışmamıza bakmanızı tavsiye ediyoruz. Kira enflasyonundaki ataletin öngörülerimizden yüksek olduğunu değerlendirmekle beraber, kira hariç hizmetlerin daha belirgin yavaşladığını görüyoruz.”


Mevduat faizlerinde politika faizi, makroihtiyati politikalar ve piyasadaki likiditenin yanı sıra enflasyonun ve kur beklentilerin de belirleyici olduğunu kaydeden Karahan, para politikası duruşlarının ve makroihtiyati çerçevelerinin mevduat faizlerini, Türk lirasına geçişi ve tasarrufları destekleyecek seviyelerde kalmasını sağlayacağını belirtti.



“2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 21 olarak yukarı yönlü güncelledik”


Orta vadeli tahminlerini de paylaşan Karahan, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşu sürdürmeyi esas aldıklarını söyledi. Ekonomi politikalarındaki eşgüdümün de artarak devam edeceğini tahminlerine yansıttıklarını kaydeden Karahan, “Bu çerçevede 2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 21 olarak yukarı yönlü güncelledik. Enflasyonun 2026 yıl sonunda yüzde 12’ye gerileyeceğini öngörüyoruz. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5’te istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları da 2024 yılı için yüzde 42 ve 46, 2025 yılı için yüzde 16 ve 26, 2026 yılı için ise yüzde 6 ve 18’e tekabül etmektedir” diye konuştu.



“Yıllık enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz”


Para politikasındaki kararlı duruşlarının yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmeye devam edeceğini de söyleyen Karahan, “Para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesiyle yıllık enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Bu süreçte finansal koşullardaki sıkılıkla beraber talep koşulları enflasyondaki düşüşe desteğini sürdürecek” dedi.


Toplantı, Karahan’ın Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkan Yardımcıları Osman Cevdet Akçay ve Hatice Karahan ile birlikte basın mensubu ve ekonomistlerin sorularını yanıtladığı bölümle devam etti.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Ankara cazın başkenti olmaya hazırlanıyor Bu yıl 28’incisi düzenlenen Uluslararası Ankara Caz Festivali, 20-30 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek. Birbirinden özel konserler, söyleşiler, ücretsiz sergi ve eğitim etkinliklerinin sanatseverlerle buluşacağı festivalin teması "Caz Enerjisi" olarak belirlendi. Cazseverlerin geleneksel buluşması Uluslararası Ankara Caz Festivali başlıyor. "Caz Enerjisi" temasıyla bu yıl 28’incisi düzenlenecek olan festival, 20-30 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festivalin biletleri ise Biletinial üzerinden satışa çıktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle Caz Derneği tarafından düzenlenen festival, başkentin farklı mekanında caz enerjisini Başkent’e yayacak. Birbirinden özel konserler, söyleşiler ve ücretsiz sergi ve eğitim etkinlikleriyle Ankaralılara sanat ve müzikle dolu 10 gün yaşatacak festival, uluslararası misafirleri de ağırlayacak. Dünyadan pek çok sanatçının da performans sergileyeceği festival, katılımcılara zengin bir program sunacak. Festivalde iki eğitim programı ve bir sergi yer alacak. "Sibel Köse ile Caz Vokal Masterclass" ile Goethe Institut destekleri ile festivale katılan Jarrah Dhyan’ın gerçekleştireceği "Caz Atölyesi Jarrah Dhyan- Modern Jazz Composition Techniques", katılımcılarla buluşacak. Fotoğraf sanatçısı Aykut Uslutekin’in kadrajından "Caz Fotoğrafları" sergisi festival kapsamında gezilebilirken, yıllardır Ankara Caz Festivali’nin fotoğraf ortağı Dijital Akademi sahibi Melih Özbek ile de bir etkinlik gerçekleşecek.
Adıyaman Kahta’nın 14 köyüne bin tonluk su deposu yapıldı Adıyaman’ın Kahta ilçesine bağlı Bazik Bölgesi’ndeki 14 köyün içme suyu sıkıntısının giderilmesi için 9 milyon TL değerinde ve ilçenin en büyük bin tonluk su deposu yapıldı. Adıyaman İl Genel Meclis Üyesi Turan Yıldırım’ın, içme suyu alanında yürüttüğü çalışmalarla vatandaş memnuniyetini artırmaya devam ediyor. İl genelinde yer yer 7/24 esasına göre çalışan ekipler, Kahta ilçesine bağlı Bazik Bölgesi’ndeki 14 köy için ilçenin en büyük su deposunu inşa ederek 9 milyon TL değerinde önemli bir projeye imza attı. Bazik bölgesinde yıllardır Recep İçme Suyu sıkıntısı çeken 14 köyü için İl Özel İdaresi tarafından, bin tonluk su deposu kazandırıldı. İlçenin en büyük su deposunu kazandırmanın yanı sıra aynı zamanda da eskiyen su boruları da değiştirilerek vatandaşlara daha sağlıklı içme suyu sağlanıyor. Adıyaman İl Genel Meclis Üyesi Turan Yıldırım, “Adıyaman İl Özel İdare kanalıyla Bazik Bölgesi’ndeki 14 köyümüzün Recep İçme Suyu ihtiyacını gidermek için bin tonluk su deposunu bölgemize kazandırdık. Bazik Bölgesi’ndeki içme suyu deposundan faydalanacak olan köyler; Ovacık, Kamışlı, Dumanlı Çaybaşı, Haceri, Beşevler, Dut, Büyükbey, Çiçek, Doğanlar, Dalasör, Belören, Hacı Yusuf, Bahçe mezrasıdır. Devlet ile vatandaş iş birliği ile bölgemizde eskiyen ve sızıntı yapan su borularının değiştiriyoruz. İl Özel İdaresi ekiplerimiz mesai saati tanımadan gece geç saatlere kadar çalışıyor. Bu tür hizmetlerin bölgemize gelmesinde büyük emekleri olan başta Milletvekilimiz Doç. Dr. İshak Şan’a, valimize, ilçe kaymakamımıza ve İl Özel İdare ekiplerimiz olmak üzere tüm çalışanlarımıza ve köy halkımıza teşekkür ediyorum. Hayırlı uğurlu olsun" dedi.
İstanbul Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, Trump’a Gazze mesajı: "Eski yönetimin hatalı politikalarını terk etmesini bekliyoruz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’de yeniden başkan seçilen Trump’la görüşmesini anlatarak, "Gazze ve Lübnan’daki katliama dikkat çektim. Trump’tan 2. Başkanlık döneminde eski yönetimin hatalı politikalarını terk etmesini bekliyoruz. Sayın başkanın savaşları sonlandırma noktasında elini taşın altına koyacağına yürekten inanıyoruz. Daha fazla kan akmaması, özellikle kadın ve çocukların hayatına mal olan; onların hayatını mahfeden bu çatışma, savaş ve gerilimin sona ermesi için biz de elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Üniversitesi’nde düzenlenen "Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi"ne katıldı. Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin temasının "Yapay Zeka ve Kadın" olarak belirlenmesini son derece isabetli bulduğunu söyledi. Tarihin insanlara dünyanın genel manada her 100 yılda bir kabuk değiştirdiğini, dönüştüğünü, yeni bir safhaya geçtiğini gösterdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çok değil, iki asır önce başlayan sanayi devrimiyle birlikte hayatımızda keskin bir kırılma yaşandı. Fabrikalar, otomobiller, fotoğraf makineleri, aşılar, ilaçlar, telefon, radyo, televizyon derken insan hayatı kısa sürede köklü değişimlere sahne oldu. Ardından internetin ve bilişim teknolojilerinin hayatımıza girmesiyle çok daha farklı, çok daha derin bir değişim dalgasına kapıldık. Bugün artık yapay zekadan, insansız sistemlerden, robotik teknolojilerden, nesnelerin internetinden bahsediyoruz. Algoritmaların ve yapay zeka sistemlerinin yapabildikleri karşısında hayret etmekten, hatta kimi zaman insanlığın geleceği adına endişe etmekten kendimizi alamıyoruz. Şurası da bir gerçek ki, tüm bu değişimler beraberinde üretim ilişkilerinin, insan davranışlarının, insani beklentilerin de farklılaşmasını getirmektedir. Teknoloji, kolay ve hızlı iletişim, bilgiye rahat ulaşım kadar doyumsuzluk da üretmekte, yeni istekleri ve yeni tüketim araçlarını da hayatımıza sokmaktadır. Bakınız, bundan 40-50 yıl önce eşyalardan ziyade insanların yaşamları, ne yapıp ettikleri, değerleri, ortaya koydukları eserler hep ön plandaydı. Sadece İslam aleminde değil, Batılı toplumlarda da mahremiyet duygusu yaygındı. Göz hakkı, empati, fakir fukaranın da hukukunu gözetme gibi kavramlar fertlerin davranışlarında belirleyici rol oynuyordu. Var olmak ile görünür olmak, bütün bunlar arasında bu derece yüksek bir illiyet bağı kurulmuyordu. Günümüzde ise bireylerin hayata yaptıkları katkılar değil, neyi aldığı, neyi yediği, neyi paylaştığı daha çok gündeme geliyor" dedi. "Kadınların eşit haklara erişebilmesinde ve kendilerini geliştirebilmelerinde de yapay zekadan istifade edebiliriz" Gerçekle sanalın, algı ile olgunun, yalan ile gerçeğin yer değiştirdiği; dijital kültürün insanın hayata bakış açısını altüst ettiği bir dönemde yaşandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dijitalleşmenin ortaya çıkardığı ürünlerin, sunduğu imkanların, getirdiği kolaylıkların ve konforun yanı sıra insanı nesneleştirdiğini, insanın biricikliğini örselediğini çok net biçimde görüyoruz. Çok boyutlu bir dijital hegemonya hayatımıza daha fazla nüfuz etmekte, üstelik etki alanını her geçen gün genişletmektedir. Bu çerçevede bir diğer husus da şudur. Teknolojinin, özellikle de yapay zekanın adaletsizlikleri derinleştiren yönü kimi zaman göz ardı ediliyor. Oysa yapılan ilmi araştırmalar yapay zekanın kötü uygulamaları tekrar ederek toplumsal eşitsizlikleri pekiştirdiğini ortaya koyuyor. Yapay zeka teknolojileri ve algoritmaların mağdurları arasında ilk sırada kadınlar yer almaktadır. İş başvurularından sosyal medya platformlarına kadar birçok farklı mecrada kadınlar, yapay zekanın eşitsizlikleri artıran bu çirkin yüzüne maalesef çok sık muhatap olmaktadır. Regülasyon eksikliği başka alanlar gibi burada da en ciddi sorundur. Elbette şunu tersine çevirmek bizim elimizdedir. Sadece dezavantajların önüne geçilmesinde değil, kadınların eşit haklara erişebilmesinde ve kendilerini geliştirebilmelerinde de yapay zekadan istifade edebiliriz. Bunun için yapay zeka algoritmalarında ve veri tabanlarında dezavantajlı kesimleri gözeten temel prensiplerin belirlenmesine ihtiyaç duyuluyor. Daha fazla mağduriyet oluşmadan, sorunlar daha fazla kronik hale gelmeden bu konuda evrensel bir deklarasyona imza atılması gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu. "Türkiye’de son 22 yılda hayatına en fazla dokunduğumuz kesimlerin başında kadınlar vardır" KADEM’in Türkiye’de bu sürece öncülük etmesinde fayda olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Zirvenin bu alanda yeni bir dönemin başlangıcı, ilk adımı olmasını temenni ediyorum. Her fırsatta ifade ediyorum. Önemine binaen bir kez daha tekrarlıyorum. Eşrefi mahlukat olan insanı merkeze almayan, ona hizmet etmeyen, insanı ve insani değerleri yüceltmeyen hiçbir gelişmenin, hiçbir yeniliğin cazibesi ne kadar yüksek olursa olsun kıymeti harbiyesi yoktur. Bilhassa kadınları dışlayan, kadınlara adaletsizlik yapan bir teknolojinin insanlığa hayrının dokunması mümkün değildir. Kadın emeğinin ucuz iş gücü olarak görüldüğü, kadının metalaştırıldığı, kadının sadece adının olduğu siyasete, iş dünyasına, eğitime, devlet idaresine kadın elinin değmediği velhasıl kadının üretimden, toplumdan, siyasetten, akademiden dışlandığı bir sistem sadece eksik değildir, böyle bir düzen aynı zamanda adaletsizdir, toplumun gücünün yarısını yok sayıyor demektir. Türkiye’de son 22 yılda hayatına en fazla dokunduğumuz kesimlerin başında kadınlar vardır. Geriye dönüp baktığımızda gurur duyduğumuz mücadelelerimizden biri kadınların hak ve hürriyetlerini genişletme yolunda verdiğimiz kararlı, çetin ve sancılı mücadeledir. Evet, gerçekten çok zorluk çektik. 22 yıl boyunca çok ciddi engellerle karşılaştık. Vesayetin, baskının, sistemin hücrelerine kadar işlemiş yasakçı zihniyetin her çeşidiyle muhatap olduk. Kadınların zaten sahip olmaları gereken haklara kavuşturma çabalarımızda muhalefeti yanımızda değil, hep tam karşımızda bulduk. Maalesef anayasamızın apaçık hükümlerine rağmen kadınlar yıllarca bu ülkede sırf başörtüsünden dolayı eğitim ve çalışma hayatından dışlandı. Özgürlüğün ve özgür düşüncenin merkezi olması gereken üniversitelerin kapısına faşizmin simgesi olan ikna odaları kuruldu. Sadece kamu kurumlarında değil kraldan çok kralcı davranan özel sektör kuruluşlarında da kadınlar özgürce çalışamadı. Mesleği ve inancı arasında tercih yapmaya zorlandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Başbakan olarak biz de eski Türkiye’nin dayatmalarıyla karşılaştık. Bugün veya geçmişte beraber siyaset yaptığımız yol arkadaşlarımızın kahir ekseriyeti aynı sıkıntılarla yüzleşti. Son 22 yılda verdiğimiz kararlı mücadele neticesinde tüm bunları Türk demokrasisine dair kötü birer hatıra olarak tamamen geride bıraktık" diye konuştu. "Amacımız 2028 yılı sonuna kadar kadın iş gücüne katılım oranını yüzde 40’ın, istihdamı da yüzde 36’nın üzerine çıkarmaktır" Eğitim ve çalışma hayatı başta olmak üzere her alanda Türkiye’nin beşeri sermayesinin zenginleşmesinin önündeki tüm engelleri kaldırdıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hayatın tüm alanlarında kadınlar arasındaki başörtülü ve başı açık ayrımına son verdik. Türkiye’yi yasakların, baskıların, korkuların ülkesi olmaktan çıkarıp, fırsat eşitliğinin, adaletin, özgürlüğün hakim olduğu bir yer haline dönüştürdük. Geçmişin hatalarını telafi etmek üzere kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı haline getirdik. Reform paketleriyle, destek mekanizmalarıyla, teşviklerle, yasal ve idari düzenlemelerle kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirdik. Şiddete, özellikle kadına ve çocuğa yönelik kötü muameleye sıfır tolerans anlayışıyla yaklaştık. Bu doğrultuda ŞÖNİM, Kadın Konuk Evi, KADES, elektronik kelepçe gibi devrim niteliğinde uygulamaları hayata geçirdik. Attığımız adımların istihdam başta olmak üzere olumlu yansımalarına her alanda şahit olduk ve oluyoruz. Kadınların iş gücüne katılım oranlarında önemli ilerlemeler yaşandı. Mesela 2002 yılında yüzde 27,9 olan kadınların iş gücüne katılım oranı 2024 yılı Ağustos ayı itibariyle yüzde 37,3’e çıktı. Kadın istihdam oranı yüzde 25,3’ten yüzde 33’e yükseldi. Bu rakamları yeterli görmediğimizi her vesileyle söylüyoruz. Amacımız 2028 yılı sonuna kadar kadın iş gücüne katılım oranını yüzde 40’ın, istihdamı da yüzde 36’nın üzerine çıkarmaktır. Velhasıl kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsizliği gidermeyi devletimizin asli görevi telakki ediyoruz" ifadelerini kullandı. "Kadın ve erkeğin beraberce güçlü olduğu ailelerle toplumu ve ülkemizi daha da güçlendireceğiz" Hükümetin kadın politikalarında en idealinin, en iyiyi, Türkiye, millet ve kadınlar için en hayırlı olanı hedeflediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şunu tüm kadınların bilmesini isterim. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun odağında güçlü kadın ve erkek, güçlü aile ve toplum, güçlü Türkiye ilkesi vardır. Kadın ve erkeğin beraberce güçlü olduğu ailelerle toplumu ve ülkemizi inşallah daha da güçlendireceğiz. Kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkanlardan adil ve eşit şekilde faydalanmaları için nerede eksiğimiz varsa kapatacağız. Yine bu konuda nerede hata varsa düzeltecek, nerede atmamız gereken adım varsa onu mutlaka uygulamaya geçireceğiz. Bunu da şimdiye kadar olduğu gibi yine sizlerle birlikte, yol ve kader arkadaşlarımız olan siz kadınlarla omuz omuza vererek başaracağız" dedi. "Son yıllarda, kadınların ve çocukların Gazze’deki soykırımdaki kadar doğrudan hedef alındığı başka bir savaş hatırlamıyoruz" Dünyada yaşanan çatışma ve krizlerin yükünü daha çok kadınların çektiğini, bunu kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Savaşlar, çatışmalar, yıkımlar sadece şehirleri, sadece ülkeleri vurmakla kalmıyor bunlarla birlikte masumları, çaresizleri, zayıfları, yaşlıları, çocukları ve en çok da kadınları hedef alıyor. Suriye’den Afganistan’a, Yemen’den Ukrayna’ya kadar pek çok çatışma bölgesinde bu gerçeği çok acı biçimde tecrübe ettik. Ancak son yıllarda, kadınların ve çocukların Gazze’deki soykırımdaki kadar doğrudan hedef alındığı başka bir savaş hatırlamıyoruz. Hastanelerden okullara, çadırlardan yardım sıralarına, ibadethanelerden evlere kadar önüne ne gelirse en ağır silahlara saldıran, vuran, öldüren bir cinayet şebekesiyle karşı karşıyayız. Son 13 ayda Gazze’de katledilen 50 bini aşkın masumun üçte ikisini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Buna rağmen silahların gölgesi altında yoklukta, yaşamaya ve yaşatmaya, yuvasını korumaya, çocuklarının karınlarını doyurmaya çalışan kadınlar tam anlamıyla tarih yazıyor. Gazze’de bombaların, silahların altında çocuklarına, ailesine, yurtlarına davasına kol kanat geren Gazze’nin, Filistin’in yiğit kadınları ümmetin iftihar anıtı olarak devleşiyor. İstiklal Harbi’nde silah taşıyan Nene Hatun gibi Gazze’nin cengaver kadınları da İslam aleminin yapamadığını yapıyor. Filistin davasını, şanla, şerefle, onurla sahipleniyor, yükseltiyor. Rabbim Gazzeli mazlum ve mağdurların yüzü suyu hürmetine, Filistin davasını zaferle neticelendirsin diye dua ediyorum" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’la Gazze’yi konuştuğunu söyledi ABD’de yeniden Başkan seçilen Trump’la görüşmesini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şunu çok net söylemek isterim; Gazze’de ve Lübnan’da katliam durana, ateşkes ve barış tesis edilene kadar kardeşlerimize sahip çıkmayı sürdüreceğiz. İşgalcilerin saldırılarının başladığı günden bu yana katıldığımız tüm uluslararası toplantılarda, yaptığımız ikili görüşmelerde, ülkemizdeki hemen her programda Gazze’yi her zaman gündeme taşıdık. Gazze soykırımının unutulmasına ve unutturulmasına müsaade etmedik. Son olarak Türk Devletler Teşkilatı 11. Liderler Zirvesi ile Avrupa siyasi topluluğunun 5. toplantısında da Gazze gündemimizin ilk sırasındaydı. Çarşamba akşamı Macaristan’ın Başkenti Budapeşte’deyken Amerika’nın seçilmiş başkanı Sayın Trump ile yaptığımız telefon görüşmesinde hem kendisini tarihi seçim zaferinden dolayı tebrik ettik. Hem de Gazze ve Lübnan’daki katliama dikkat çektik. Trump’tan 2. Başkanlık döneminde eski yönetimin hatalı politikalarını terk etmesini bekliyoruz. Sayın Başkanın savaşları sonlandırma noktasında elini taşın altına koyacağına yürekten inanıyor, bunu da samimiyetle temenni ediyoruz. Daha fazla kan akmaması, özellikle kadın ve çocukların hayatını mal olan onların hayatını mahfeden bu çatışma, savaş ve gerilimin sona ermesi için biz de elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz" diye konuştu. Karabağ Zaferi’nin 4. yıl dönümünü büyük bir coşkuyla ve gururla kutlayan Azerbaycan’ı, Azerbaycan halkının zafer gününü tebrik ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşimin şahsında 44 günlük vatan muharebesini, zafere ulaştıran Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin kahraman mensuplarını ülkem ve milletim adına hürmetle selamlıyorum. Adlarını tarihe şerefle yazdıran aziz şehitlerimizin tamamını rahmetle yad ediyor, asil ruhları şad olsun diyorum. Karabağ’ın semalarında nazlı hilal dalgalansın diye can veren o kahramanları her zaman şükranla anacağız. Her günü acıyla geçen 30 yıllık işgalin ardından Karabağ nasıl azatlığına kavuştuysa, inanıyorum ki Gazze ve işgal edilmiş Filistin toprakları da bir gün özgürlüğü tadacaktır. Biz o kutlu günün gelmesi için azimle, sabırla, sarsılmaz bir imanla çalışacağız. Hukuk ve hakkaniyet zemininde mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.