SAĞLIK - 13 Ocak 2025 Pazartesi 11:42

Görme kaybının yüzde 80’i önlenebilir hastalıklardan kaynaklanıyor

A
A
A
Görme kaybının yüzde 80’i önlenebilir hastalıklardan kaynaklanıyor

Her yıl 7-14 Ocak tarihleri arasında kutlanan “Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası”nın kutlandığını ve körlüğe neden olan hastalıklara dikkat çekmenin amaçlandığını belirten Medicana Sağlık Grubu Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Serkan Güreser, “Dünyada 19 milyon çocuğun görme bozukluğundan etkilendiği tahmin ediliyor. Bunlardan 12 milyonu retina bozukluklarından kaynaklanan sebeplerle görme kaybı yaşarken 1,4 milyonu kalıcı körlükle mücadele ediyor” dedi.


Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya genelinde yaklaşık 253 milyon görme engelli insan yaşıyor. Daha çarpıcı olan ise bu vakaların neredeyse yüzde 80’inin önlenebilir ya da tedavi edilebilir nedenlerden kaynaklanıyor olmasıdır. Göz sağlığı hayatımızın her alanını etkilerken, küçük ihmaller bile geri dönüşü olmayan kayıplara yol açabiliyor. Her yıl 7-14 Ocak tarihleri arasında “Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası” nın kutlandığını ve körlüğe neden olan hastalıklara dikkat çekmenin amaçlandığını belirten Medicana Sağlık Grubu Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Serkan Güreser görme kaybının en sık nedenlerini, risk altındaki grupları ve güncel tedavi yöntemlerini anlattı.


Ülkemizde ve dünya genelinde milyonlarca insan, tedavi edilebilir veya önlenebilir nedenlerle görme yetisini kaybediyor. Katarakt, glokom, diyabetik retinopati hastalıkları nedeniyle özellikle çocuk ve yaşlılarda görme kaybı oluştuğunu belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Güreser, bu hastalıklar ve güncel tedavi yöntemleri ile ilgili bilgi verdi.


“Beyaz Baston” Görme Engelliler Haftası’nın sembolü


Her yıl 7-14 Ocak tarihleri arasında Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası’nın kutlandığını kaydeden Op. Dr. Güreser, görme engelli bireylerin dış dünyada karşılaştığı zorlukları anlamak, destek olmak ve erken teşhisin önemini vurgulamanın haftanın ana temasını oluşturduğunu söyledi. Beyaz bastonun hikayesinin, 1921 yılında İngiliz fotoğraf sanatçısı James Biggs’in bir trafik kazasında görme yetisini kaybetmesiyle başladığını hatırlatan Op. Dr. Güreser, “Biggs, bastonunu beyaza boyayarak yolda dikkat çekmek ve kendini korumak istedi. 1931 yılında beyaz baston ‘Görme Engelliler Haftası’ etkinliklerinin bir sembolü olarak kabul edildi. O tarihten bu yana beyaz baston, görme engelli bireylerin bağımsızlığını ve güvenliğini simgeliyor” ifadelerini kullandı.


“En sık görülen körlük nedenleri tedavi edilebilen hastalıklardır”


Görme kaybının, genellikle önlenebilir ya da tedavi edilebilir nedenlerden kaynaklandığının altını çizen Op. Dr. Serkan Güreser, bu duruma yol açan en yaygın nedenleri şu şekilde sıraladı:


“Dünyada körlük vakalarının en büyük nedenlerinden biri olan katarakt, genellikle yaşlanmayla ilişkilidir. Göz merceğinin bulanıklaşması sonucu görme bozukluğu oluşur. Ameliyat edilmeyen katarakt, yüzde 35 ile kalıcı görme kaybına yol açan en önemli etken olarak kabul ediliyor. Katarakt bilhassa orta ve düşük gelir grubundaki ülkelerde hala yaygın bir hastalık olarak biliniyor. Glokom (Göz Tansiyonu): Bu hastalık, göz içindeki basıncın artması sonucu görme sinirine zarar verir ve genellikle belirti vermeden ilerler. Tedavi edilmediğinde kalıcı görme kaybına yol açabilir. Özellikle ailesinde glokom geçmişi olan bireylerin düzenli kontrol yaptırması hayati önem taşır. Diyabet hastalarında sıklıkla görülen bu durum, kontrolsüz kan şekeri seviyelerinin retina damarlarına zarar vermesi sonucu oluşur. Tedavi edilmediğinde görme kaybına yol açabilir. 60 yaş üzeri bireylerde sık görülen bu hastalık, merkezi görmeyi etkiler. Kitap okuma, yüz tanıma gibi günlük aktiviteleri zorlaştırabilir. Göz Yüzeyi Bozuklukları (Korneal Opasiteler): Korneal opasiteler, gözün en dış tabakası olan korneada meydana gelen saydamlık kaybıdır. Korneanın saydamlığını yitirmesi, ışığın düzgün bir şekilde gözün arkasındaki retinaya ulaşmasını engeller ve görme bozukluklarına yol açar. Bu durum, hafif bir bulanıklıktan tamamen görme kaybına kadar değişebilir. Yaralanmalar, enfeksiyonlar veya genetik faktörlere bağlı olarak gelişen kornea hasarları körlüğe yol açabilir.”


50 yaş üstü ve 15 yaş altı kişilerde daha sık ortaya çıkıyor


Görme kaybı riski altında olan grupların özellikle yaşlılar ve çocuklar olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Serkan Güreser, “DSÖ verileri, körlük ve görme kayıplarından muzdarip kişilerin yüzde 81’inin 50 yaş ve üzeri olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla yaş, en önemli risk faktörü olarak öne çıkıyor. Dünya nüfusu giderek yaşlanırken, görme bozuklukları ve körlük riski altındaki nüfusun büyümesi kaçınılmazdır. Diğer bir risk grubunu da 15 yaş altı çocuklar oluşturuyor. Dünyada 19 milyon çocuğun görme bozukluğundan etkilendiği tahmin ediliyor. Bunlardan 12 milyonu retina bozukluklarından kaynaklanan sebeplerle görme kaybı yaşarken 1,4 milyonu kalıcı körlükle mücadele ediyor. Çocukluk çağı görme engelliliğin sebepleri, dünyanın değişik bölgeleri arasında önemli ölçüde farklılık gösteriyor. Ülkemizde çocukluk çağı körlüklerinin temel sebepleri retina hastalıkları ve prematüre retinopatisi, katarakt ve optik atrofi olarak tespit edilmiştir. Ülkemizde çocukluk çağı körlük nedenleri gelişmiş ülkelerle benzer oranda gözün arka kısmındaki retinaya ait sebeplerle ortaya çıkmaktadır” diye konuştu.


“Teknolojik gelişmeler, göz hastalıklarının tedavisini kolaylaştırdı”


Günümüzde tıbbi teknoloji alanında yaşanan ilerlemeler sayesinde birçok körlük nedeninin tedavi edilebildiğini kaydeden Op. Dr. Serkan Güreser, tedavi yöntemleri ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Körlüğün en sık sebebi arasında bulunan kataraktın göz içi lens değişimi ile görme yetisi büyük ölçüde geri kazandırılabiliyor. Bununla birlikte glokom ve diyabetik retinopati gibi durumlarda lazer tedavileri etkili sonuçlar sağlıyor. Makula dejenerasyonu için kullanılan özel ilaç enjeksiyonları sayesinde görme kayıpları yavaşlatılabiliyor. Ayrıca hasarlı korneaların yerine sağlıklı kornea dokusunun nakledilmesi ile görme yeniden sağlanabiliyor.”


Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Serkan Güreser, düzenli göz muayenesinin önemine dikkat çekerek, göz sağlığının ihmal edilmemesinin ve şikayeti olsun ya da olmasın herkesin rutin göz kontrollerini yaptırması gerektiğinin altını çizdi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Son 53 yılın en sıcak yılı 2024 oldu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 2024 yılı sıcaklık ve yağış raporlarını yayımladı. Rapora göre 2024, son 53 yılın en sıcak yılı oldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından 2024 yılı sıcaklık ve yağış raporu yayımlandı. Raporda, 2024 yılı 15,6 derecelik ortalama sıcaklık ile son 53 yılın ‘en sıcak yılı’ olarak tarihe geçti. Yine 2024 yılında Türkiye genelinde yağışlar normaline göre yüzde 6,3 oranında azaldı. 2024 yılında Ankara, İstanbul ve İzmir’de de yağışlarda azalma görüldü. En fazla yağış alan il Rize, en az yağış alan il ise Edirne oldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 220 istasyondan alınan sıcaklık verilerini uzun yıllar ortalama verileri ile karşılaştırılarak ‘2024 Yılı Sıcaklık Değerlendirme Raporunu’ tamamladı. Verilere göre Türkiye’nin 2024 yılı ortalama sıcaklığı, 15,6 derece olarak gerçekleşti. Bu değer, 1991-2020 normalinin ortalaması olan 13,9 derecenin, 1,7 derece üzerine gerçekleşti. 2024 yılı Türkiye ortalama sıcaklığı, 1971-2024 periyoduna bakıldığında, 15,6 derece ile 2010 yılına ait 15,5 derece sıcaklığı geride bırakarak en sıcak yıl olarak tarihe geçti. Yılın 37 günü normalin üzerinde sıcaklıklar gerçekleşti Rapora göre, 2007 yılından günümüze kadar bakıldığında ise Türkiye’de 2011 yılı hariç, normalin üzerinde ortalama sıcaklık değerleri gerçekleşiyor. 2024 yılında ortalama sıcaklıklar, 1 gün normalin altında, 328 gün normaller civarında, 37 gün ise normallerin üstünde gerçekleşti. 4 ay ortalama sıcaklıkta rekorlar görüldü Rapora göre, 2024 yılının ocak, nisan, haziran ve temmuz aylarında ortalama sıcaklık rekorları kırıldı. Mevsimsel olarak bakıldığında ise kış ve yaz mevsimleri yine rekor ile tamamlandı. 2024 yılının geneline bakıldığında ise 10 ayda ortalama sıcaklık değerleri normalin üzerindeyken sadece mayıs ve kasım aylarında ortalama sıcaklık değerleri normalin altında gözlemlendi. Yağışta da yüzde 6,3’lük azalma Yine rapora göre, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 2024 Türkiye Alansal Yıllık Yağış Değerlendirme Raporu’na göre de 2024 yılında Türkiye genelinde yağışlarda normaline göre yüzde 6,3 oranında azalma gerçekleşti. Bölgesel olarak bakıldığında Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri hariç diğer bölgelerde yağışlarda normaline göre azalma gerçekleşti. En fazla yağış azalması Ege’de Raporda, 2024 yılı yağışlarında en fazla azalma yüzde 22,4 ile Ege Bölgesi’nde görülürken Doğu Anadolu Bölgesi’nde normale göre yüzde 7,5 oranında artış ölçüldü. Karadeniz Bölgesi’nde ise yağışlar, mevsim normalleri civarında gerçekleşti. En fazla yağışı Rize, en az yağışı Edirne aldı 2024 yılında üç büyük il Ankara, İstanbul ve İzmir’de yağışlarda normaline göre azaldı. 2024 yılında en fazla yağış alan il, 1869,9 milimetre ile Rize olurken, bu miktar normalinin yaklaşık yüzde 17 üzerinde oldu. Uzun dönem ortalamalarına göre yağış miktarında en fazla azalma ise yüzde 35 ile Edirne’de gerçekleşti. Yıllara göre yağış verileri Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 1991-2024 yılları arasındaki verilere bakarak yaptığı değerlendirmede ise Türkiye geneli yıllık toplam en yüksek yağışın 728,3 milimetre ile 2009 yılında, en az yağışın ise 451,6 milimetre ile 2008 yılında gerçekleştiği görüldü. 2024 yılında gerçekleşen Türkiye geneli yıllık toplam yağış miktarı ise 537,2 milimetre olarak ölçüldü. Yine 33 yıllık periyodda; normaline göre yıllık yağış ortalamasında en fazla artma yüzde 27 ile 2009 yılında, en fazla azalma ise yüzde 21 ile 2008 yılında gerçekleşti. 2024 yılında ise Türkiye geneli yıllık toplam yağış miktarı normalinin yüzde 6 altında ölçüldü.