SAĞLIK - 27 Kasım 2024 Çarşamba 10:35

21 yılda 350’ye yakın glomus tümörü ameliyatı yaptı

A
A
A
21 yılda 350’ye yakın glomus tümörü ameliyatı yaptı

Yaptığı başarılı glomus tümörü ameliyatlarıyla Türkiye ve dünyada adından söz ettiren Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel, “Glomus tümöründe erken tanı hayat kurtarır” dedi.


Glomus tümörünün, glomus cisimciklerinde kaynaklanan iyi huylu bir tümör olduğunu ifade eden Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel, bu cisimciklerin vücudun birçok yerinde bulunduğunu söyledi. Glomus cisimciklerinin özellikle kandaki oksijen seviyesini ayarlamaya yarayan cisimcikler olduğunu belirten Başel, bunların hastalanıp tümörle büyümesine glomus tümörü denildiğini söyledi. Glomus tümörünün en çok karotis damarının çatal noktasında yer aldığına dikkat çeken Dr. Başel, “Glomus tümörü; parmak ucunda karında, karaciğerde, kulak zarında çıkabiliyor. Beynin tabanında yer alabiliyor ama bunlar çok daha ender. Yoğunlukla şahdamarının çatal noktasında görülür. Tabi glomus tümörü iyi huylu bir tümör ama yerleşim yeri çok kötü. Şahdamarının çatal noktasında yer aldığı ve burada damardan direk beslendiği için çok fazla kanlanıyor. Vücutta en kanlanan yer beyindir. Vücuttaki kanın dörtte birini alıyor ama glomus tümörü beynin 4 katı daha fazla kanlanıyor. Filmde baktığımız zaman tümör, damar gibi gözüküyor. Çok fazla kanlandığı için hızlı büyüyor” dedi.



“Tanı konur konmaz tedavi yoluna gitmek lazım”


Glomus tümörünün iyi huylu bir tümör olmasına rağmen yerleşim yerinden dolayı çabuk tedavi edilmesi gerektiğine vurgu yapan Başel, “Erken tanı koyup, erken tedavi etmek lazım. Tümör yeni fark edildiği zaman bir santim civarındayken ameliyatın riski neredeyse sıfıra yakındır. Sadece narkoz riski var ama tümör 8-10 santim olduğu zaman bunu çıkarmak çoğu zaman imkansız hale geliyor. Bunun yanında çıkarmanın birçok komplikasyonu oluşuyor. İyi huylu bir tümör ama yerleşim yeri kötü olduğundan dolayı tanı konur konmaz hemen tedavi yoluna gitmek lazım. Bazı hekimler 2-3 santimlik tümörleri bile ışın tedavisine gönderiyorlar. Bu yanlış bir şey. Çünkü ışın tedavisi, oradaki bütün dokulara etki ettiği için hem yan etkileri yüksek hem de hasta ameliyat şansını kaybediyor. Bu nedenle tanı konur konmaz ameliyatı düşünmek lazım. Ameliyatla çıkarılmayacak kadar büyük veya beyne ilerlediyse tümör, o zaman ışın tedavisi düşünülebilir. Işın tedavisine rağmen tümörü büyüyen birkaç hastamız var. Daha önceden tanı konmuş, ışın tedavisi almış bize ulaşan hastalar var. Fakat bizim direk ışın tedavisi önerdiğimiz hastamız şu ana kadar olmadı. Çünkü bana ulaşan bütün hastaların ameliyatını yaptık. Ama beyne ulaştıysa zaten ameliyat şansını kaybetmiş oluyor. Onları biz ışın tedavisine yönlendiriyoruz. Işın tedavisi ameliyatın bir alternatifi değil ama ameliyat şansını kaybeden hastalarda yapılacak bir tedavi yöntemidir” ifadelerini kullandı.



“Glomus tümöründe beklemek yapılabilecek en hatalı şey”


Glomus tümörünün ender görülen bir tümör olduğunu belirten Prof. Dr. Başel, “Ben 33 yıllık hekimim. Hayatımın aşağı yukarı 7-8 yılında bu tümörü hiç görmedim. Normalde yetiştiğimiz yerde de ben bu ameliyatı hiç hatırlamıyorum. 6 yıllık ihtisas süreci ve 5 yıllık uzmanlık döneminde de hatırlamıyorum. Çok ender görüldüğü için birçok hekim de aynı durumda. Hasta hekime geliyor. Hekim önceden görmediği için ne yapacağını bilmiyor. Çoğu zaman iyi huylu olduğu için de takip edelim diyor. Aslında bu yanlış bir şey. Bir hastamızda 3 ay içerisinde tümör 1,5 santim büyümüş. 7 santimden 8,5 santime gelmiş. Beklemek aslında yapılabilecek en hatalı şey. Zaten glomus tümöründe tedavisinde üç hatalı şey var. Birincisi beklemek, ikincisi biyopsi almak ve üçüncüsü ise hastayı direk ışın tedavisine göndermek. Bunlar çok rastladığımız yanlışlardır” diye konuştu.



“10 santimlik tümörü çıkardık”


Şu ana kadar 350’ye yakın glomus tümörü ameliyatı gerçekleştirdiğine dikkat çeken Dr. Başel, sözlerine şöyle devam etti:


“Rahmetli Cevat hocamız, 45 yıllık meslek hayatında sadece 9 tane görmüş. Benim şu anda 350’e yakın vakam oldu. Bunların büyük bir kısmı Van dışından ve yurt dışından gelen hastalar ki; bunların büyük bir kısmı da başka yerde ameliyatla çıkarılamaz denilen hastalar. 10 santimlik tümör çıkardık. İzmir’de, Ankara’da ameliyata alınmış çıkarılamamış, Almanya’ya götürülmüş orada da çıkarılamamış. Biz dördüncü ameliyatı yaptık ve tümörü çıkardık ve hastamızda hiçbir komplikasyon gelişmedi. Bu bizim için iyi. Bunun gibi birçok hastamız var. İki taraflı tümörü olanlar, beynin çok yukarı kısmına yerleşen tümörler, damarı tamamen saran tümörler var. Bunlar mortalitesi yüksek vakalar ama Allah’a şükür sonuçlarımız oldukça iyi.”


Türkiye’nin farklı illerinin yanı sıra yurt dışından da hasta kabul ettiklerini ifade eden Başel, “En son Bosna Hersekli bir hastamızı ameliyat ettik. İngiltere’den 3 tane hasta geldi. Almanya’dan, Kuzey Irak’tan, Endonezya’dan, Etiyopya’dan hasta geldi. Özellikle Avrupa ülkeleri Türkiye’ye karşı biraz ön yargılılar. Hatta İngiltereli doktor, tümörün çıkarılıp çıkarılmadığını hastaya sormuş. Doktorla görüşelim dedim. Ben video görüntülerini gönderdim ondan sonra bize bir hasta daha gönderdi. Yurt dışından doktorlar Ankara, İstanbul’u biliyoruz ama Van nasıl bir yer. Yani Van deyince biraz düşünüyorlar. Hatta hastalar bile düşünüyor. Bunu Ankara’da, İstanbul’da yapan insanlar bile çok az. ’Madem bu kadar iyi hekimseniz, Van’da ne işiniz var’ diyenler var. Ama neticede biz kararımızı Van’da kıldık. Yaklaşık 25 yıldır Van’dayız ve oldukça başarılı ameliyatlar yapıyoruz. Tabii bu sadece bir hekimle olan bir şey değil. Buradaki anestezi uzmanımız, yoğun bakımın katkısı büyük. Onlara da teşekkür ediyorum” dedi.



"Son dönemlerde batıdan gelen hastaların sayısı arttı"


Glomus tümörünün yüksek rakımlı yerlerde daha çok görüldüğü yönünde iddiaların olduğunu belirten Başel, “Bir hekim hayatında ortalama 2-3 tane gördüğü bir hastalık. Fakat bu hastalığın yüksek rakımla bir alakası olduğu iddia ediliyor. Bir de genetik yatkınlık olan hastalarda çok görülüyor. O yüzden Van, Ağrı, Hakkari ve Bitlis rakımı yüksek olan yerler. Ondan dolayı daha fazla gözüküyor. Bu kadar vakayı yapma şansımız bulunduğumuz yerden kaynaklanıyor. Tabi batıdaki hastaların mağduriyetini gördükçe, bu konuda haberlere ve sosyal medyaya ağırlık verdik. Hastalar daha kolay ulaşır hale geldi. Hastalar benim opere ettiğim hastaları bulabiliyor. onlarla görüşüyorlar, telefonlaşıyorlar. O yüzden son dönemlerde batıdan ve diğer şehirlerden gelen hastalarımızın sayıları arttı” ifadelerine yer verdi.



“Van bizim rahat yaşadığımız, insanlarına alıştığımız bir yer”


Türkiye’nin her yerinde istedikleri zaman çalışabileceklerini de sözlerine ekleyen Başel, “Bu anlamda teklifler de geliyor. Ama belli bir yaştan sonra insanlar artık kazancı çok fazla düşünmüyor. Ben şu anda biraz daha rahat edebileceğim bir şehir istiyorum. Van, bizim rahat yaşadığımız, adapte olduğumuz ve insanlarına alıştığımız bir yer. Depremde İstanbul’a gittim ancak orada insanlarla iletişimim buradaki kadar iyi olamadı. Bunun yanında cerrahların sık yer değiştirmesi doğru değil. Bu nedenle tercihimizi Van’da yaptık. Lokman Hekim Üniversitesi’nde de öğretim görevlisiyim. Bu kadar tecrübeyi birine aktarmak lazım. Özellikle glomus tümörü ile ilgili şu anda bir asistan talebimiz olmadı ama birkaç yıl içinde bir asistan yetiştirmeyi çok istiyorum. Yetişmiş bir uzmana bu tecrübeleri aktarmayı çok isterim. Çünkü neticede hepimiz belli bir yaşa geldik. Yaptığımız işler zor işler. Belli bir yaşın üzerinde bu işi yapmak çok zor. Birini yetiştirip ona el vermek en doğrusu diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.



21 yılda 350’ye yakın glomus tümörü ameliyatı yaptı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Denizli-İtalya Sanayi İstişare Toplantısı DSO’da gerçekleştirildi Denizli Sanayi Odası (DSO) ve Denizli İhracatçılar Birliği’nin (DENİB) ortak düzenlediği Denizli-İtalya Sanayi İstişare Toplantısı, DSO’nun ev sahipliğinde gerçekleştirildi. DSO Yönetim Kurulu Başkanı Kasapoğlu, “Odamızda bulunan İtalya irtibat Ofisi ile ortak proje geliştirmeyi, beraber proje oluşturmayı, Türk ve İtalyan sanayisi için birlikte teşvik edici programlar yapmayı amaçlıyoruz” dedi. İtalya’nın İzmir Konsolosu Daniele Bianchi ve İzmir İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Pietro Alba’nın katılımıyla düzenlenen toplantıya, DSO Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu, DSO Meclis Başkanı İ. Okan Konyalıoğlu, Aydın Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Maraş, Denizli İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Memişoğlu, DSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Osman Uğurlu ve Mehmet Serter, Yönetim Kurulu Üyeleri ve çok sayıda davetli katıldı. Konsolos Bianchi ve Başkan Pietro Alba, toplantı öncesinde Yönetim Kurulu Başkanımız Selim Kasapoğlu’nu ziyaret etti. Başkanlık makamında gerçekleşen görüşme sonrasında, Konsolos Bianchi, Sanayi Odası şeref defterini imzalayarak, görüşlerini yazdı. Ardından DSO bünyesinde hizmet veren İtalya İrtibat Ofisi’ni ziyaret eden Konsolos Bianchi ve beraberindekiler, yürütülen çalışmalar hakkında bilgi aldı. Ziyaretin ardından başlayan toplantıda ise, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi ve iş birliği fırsatları ele alındı. “İtalya, Türkiye’nin ve Denizli’nin en önemli ihracat destinasyonlarından biri” Toplantının açılış konuşmalarını gerçekleştiren DSO Başkanı Selim Kasapoğlu, toplantının önemini vurgulayarak, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin daha da geliştirilmesi için ortak çalışmaya hazır olduklarını belirtti. Konsolos Bianchi’nin göreve başladığından bu yana ilk defa Denizli’ye geldiğini belirten Kasapoğlu, “Onları burada ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. İtalya ve İtalyan Konsolosluğu ile ilişkimiz göreve geldiğimiz ilk günden beri yoğun bir şekilde devam ediyor. Aydın Sanayi Odası Başkanımız da bugün bizlerle birlikte. Aydın ve Denizli birlikteliğiyle, bölgemizde İtalya ile ilişkilerimizi artırmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar önümüze gelen en büyük sıkıntı vizeyle ilgili yaşanan sıkıntılar oldu. Birçok sanayicimiz, birçok vatandaşımız bugün Avrupa Birliği ülkelerine, vize almakta zorlanıyor. Ama bu konudaki hassasiyet ve destekleri için Konsolos’a ve Alba’ya teşekkür ederim. Umarım bundan sonra da Sanayi Odası ile İtalya Konsolosluğu arasındaki bu ilişki derinleşerek devam eder. İtalya, Türkiye’nin ve Denizli’nin en önemli ihracat destinasyonlarından biri. İtalya ile Türkiye arasında her zaman sıcak bir bağ kurulmuştur. Biz bu dönemde de değerli Başkan ve değerli Konsolos ile bu güçlü ilişkiyi devam ettiriyoruz. Özellikle Odamızda bulunan İtalya irtibat Ofisi ile ortak proje geliştirmeyi, beraber proje oluşturmayı, Türk ve İtalyan sanayisi için birlikte teşvik edici programlar yapmayı amaçlıyoruz. Bugün yaptığımız bu toplantının Denizli için önemli çıktılar sağlayacağına inanıyorum” dedi. “Denizli ihracatında İtalya’nın yeri 4. sırada” İtalya ve Denizli arasındaki ihracat rakamlarını paylaşan DENİB Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Memişoğlu, “İtalya bizim için öncelikle dost bir ülke. Kendilerinden önceki Konsolosumuzdan da konsolosumuzdan da aynı sıcak ilgi ve alakayı görüyoruz. Denizli ihracatında İtalya’nın yeri dördüncü sırada. İngiltere, Amerika, Almanya ve İtalya dördüncü sırada geliyor. Son Eylül ve Ekim aylarında İtalya üçüncülüğü Almanya’dan aldı. Biliyorsunuz Almanya’daki ekonomik kriz, oradaki alım gücünün düşmesi, oradaki ihracatımızı aşağıya çekiyor. İtalya son iki aydır önde. İtalya’ya biz geçtiğimiz sene 280 milyon dolarlık bir ihracat gerçekleştirdik. Bu sene bu ihracatı ilk 10 ayda yaptık. Umarım bu seneyi 300’ün üzerinde herhalde 320-330 milyon dolarlık bir ihracatla kapatacağız. Bunun içerisinde öncelikle demir ve demir dışı metaller var. İkinci sırada tekstil var. Üçüncü sırada gıda var. Özellikle balık ihracatı, daha sonra da kablo ve diğer ürünler geliyor. Denizli’den 300’den fazla firma, hatta 303 firma şu ana kadar İtalya’ya ihracat yaptı. Bu karşılıklı iş birliğinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. İtalya bulunduğu yeri itibariyle Avrupa’ya bir ulaşım kapısı demek. Slovenya için, İsviçre için, Almanya için bir kapı. Tarihi geçmiş ve iş birlikleri bugünkü, bundan sonraki iş birliğinin geleceği için önemli diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı. “Denizli, İtalya ve Türkiye arasındaki ilişkiler için çok önemli bir şehir” İtalya İzmir Konsolosu Daniele Bianchi ise, iki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin güçlü bir şekilde devam ettiğini belirterek, iş dünyasının bu ilişkileri daha da ileriye taşıyabileceğine olan inancını dile getirdi. Denizli’nin İtalya ve Türkiye arasındaki ilişkiler açısından önemli bir kent olduğunu vurgulayan Konsolos Bianchi, “Denizli, İtalya ve Türkiye arasındaki ilişkiler için çok önemli bir şehir. Burada bulunmamın sebebi aynı zamanda sizlerle tanışmak, sizlerle muhtemel iş birliklerini değerlendirmek, sizleri dinlemek. Şimdi buradayız ve çok mutluyuz. Çünkü Denizli, bizim için önemli bir bölge. O yüzden bu görüşme için tekrar çok teşekkür ederim. Burada İtalyan Ticaret Odası ile beraberiz. Size olan desteklerimizi yineleyeceğiz. Aynı zamanda da ilişkilerimizle ilgili konuşacaklarımız olacak. Konsolosluğumuz tarafından iş vizeleri için bir desteğimizi tekrarlamak istiyoruz. Zaten iş vizeleri konusunda vize kotamız %50 olarak arttırıldı. Aynı zamanda İzmir İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası üyelerine de iş vizelerinin direkt sağlanması bizim için çok önemli. Bu sebeple Selim Başkan’a da iş birlikleri için çok teşekkür etmek istiyorum. Bugün ben de sizleri dinleyeceğim. Hem bölgeyi tanımak için hem de neler yapabileceğimizle ilgili bir fikir oluşturabilmek için sizlerle birlikteyim” şeklinde konuştu. İzmir İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreteri Eren Alpar tarafından gerçekleştirilen sunumda, Odanın faaliyetleri ve etkinlikleri hakkında katılımcılara bilgi verildi. Türkiye-İtalya ve Denizli-İtalya arasındaki ticari ilişkileri rakamlarla paylaşan Alpar, Odanın öncülüğünde gerçekleştirdikleri çalışmaları, detaylarıyla salonda bulunan katılımcılarla paylaştı. Sunumun ardından düzenlenen soru-cevap bölümünde, katılımcılar merak ettikleri konular ile ilgili sorularını yöneltti. Denizli sanayicileri, ihracat işlemlerinde karşılaştıkları zorluklar, sorunlar ve merak ettikleri konularla ilgili olarak sorularını, Konsolos Bianchi ve Başkan Alba’ya yöneltti. Moderatörlüğünü DSO Başkanı Selim Kasapoğlu’nun gerçekleştirdiği istişare bölümünün ardından, Konsolos Daniele Bianchi ve Başkan Pietro Alba’ya, günün anısına üzerinde Denizli horozu bulunan hediye takdim edildi.
Ankara HAK-İŞ Başkanı Arslan: “Uluslararası kuruluşlar İsrail’in katliamları karşısında suskun” Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar, İsrail’in katliamları karşısında sessiz, suskun ve seyirci kalmışlardır” dedi. HAK-İŞ ve Ürdün İşçi Sendikaları Federasyonu (GFJTU) Genel Başkanı Khaled Al-Fanatsah, Filistin’e destek vermek için Ankara’da ortak basın toplantısı gerçekleştirdi. Arslan yaptığı açıklamada, “Filistin sorunu 7 Ekim’de değil, 1948’de siyonist devletin kuruluşu ile başladı. 1948’den bu yana 76 yıldır Filistin toprakları adım adım işgal edilerek, kendi topraklarını terk ettiler. Kendi topraklarını terk etmeyenler önemli zulümle karşılaştılar; baskılar, işgaller, katliamlar” ifadelerini kullandı. “İsrail Gazze’de büyük bir soykırım yapmaktadır” Arslan, “Bu işgalin sona ermesi, bağımsız ve özgür Filistin devletinin başkenti Kudüs olarak kurulmasına kadar sürdüreceğimizi kongrelerimizde ilan ettik. 7 Ekim’den sonra ise tam bir kaos ve trajedi söz konusu. Siyonist devlet, uluslararası hiçbir devleti tanımadan, uluslararası sözleşmelerin hiçbir maddesini dikkate almadan, uluslararası toplumu yok sayarak Gazze’de büyük bir katliam ve soykırım yapmaktadır” diye konuştu. “Uluslararası kuruluşlar İsrail’in katliamları karşısında suskun” HAK-İŞ’in tüm mecralarda İsrail’in Filistinlilere yönelik katliamlarını dile getirdiğini söyleyen Arslan, şunları kaydetti: “Maalesef uluslararası toplum, başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar, İsrail’in katliamları karşısında sessiz, suskun ve seyirci kalmışlardır. Kimse bizi kandırmaya çalışmasın. Toplantılarda uygulanmayacağını bilerek alınmış kararların bizimle alay etmek gibi olduğunu biliyoruz. İsrail her karardan sonra daha şiddetli katliam ve soykırım gerçekleştirmeye devam ediyor.” “Siyonist devletin katliamlarından müttefikleri de sorumlu” Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “HAK-İŞ olarak bunun farkındayız. Bu katliamların ve soykırımı İsrail’in tek başına yapmadığını biliyoruz. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere müttefiklerinin İsrail’e her türlü silah ve ekonomik desteği olduğunu biliyoruz. Siyonist devletin katliamlarından aynı derecede ABD ve müttefiklerin de sorumlu olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.” Açıklamanın ardından HAK-İŞ Başkanı Arslan ve GFJTU Başkanı Al-Fanatsah, birbirlerine karşılıklı hediye takdiminde bulundu.