EKONOMİ - 28 Ağustos 2024 Çarşamba 12:25

Hıdırnebi Yaylası’nda 2. turizm hareketi başlatılıyor

A
A
A
Hıdırnebi Yaylası’nda 2. turizm hareketi başlatılıyor

Trabzon’un Akçaabat ilçesi sınırlarında yer alan ve Doğu Karadeniz’de 1998 yılında turizme açılan ilk yayla olma özelliği olan Hıdırnebi Yaylası 26 yıl sonra turizmden hak ettiği payı alabilmek için büyük bir turizm yatırımına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.


Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 1998 yılında ilk kez örnek yayla modeli oluşturularak turizmin geliştirilmesi amacıyla Trabzon’un Akçaabat ilçesindeki Hıdırnebi Yaylası’nda ’Yaylakent’ projesi hayata geçirildi. Dönemin Trabzon İl Özel İdaresi’nce 1998 yılında Orman Genel Müdürlüğü’ne ait arazide ’Yaylakent’ projesi başlatıldı. 6 ahşap ev, 25 odalı otel, 300 kişilik toplantı ve seminer salonu ile 50 kişilik restorandan oluşan tesisler geçen 26 yıllık dönem içinde gereken turizm hamlesini gerçekleştiremedi. Gelinen süreçte tesisin hukuki anlaşmazlıklar nedeniyle geçtiğimiz yıllarda kiracısı tahliye edilirken, kapısına da kilit vuruldu.


Ancak bölgeye son yıllarda Körfez ülkelerinden yoğun talep olması nedeniyle yayla özellikle Arap turistlerin yoğun ilgisini çekti. Bölgeye Arap turistlerin ilgisinin artması ile turizmciler de Hıdırnebi Yaylası’na yatırım hazırlığına başlarken, Akçaabatlı turizmci Ayhan Gedikli, bağlı bulundukları turizm seyahat acentası grubunun Hıdırnebi Yaylası’na 400 yataklı, 5 yıldızlı bir otel yapmak için çalışma başlattıklarını duyurdu.



"Bu bölgeye sadece Ortadoğu değil, diğer ülkelerden de turist getirmeyi hedefliyoruz"


Ayhan Gedikli, “Akçaabatlı ve 30 yıllık bir turizmci olarak, Türkiye’nin özellikle kıyı bölgelerine birçok turist getiren Swandor grubu şirketini temsil ediyorum. Şirketimize ait Antalya’da iki adet bin odalı otelimizin yanı sıra dünyanın çeşitli yerlerinde işlettiğimiz otellerimiz bulunuyor. Bu alanda geniş bir deneyim ve altyapıya sahibiz. Türki Cumhuriyetler, Rusya, Avrupa, Ortadoğu (Birleşik Arap Emirlikleri), İngiltere ve Finlandiya gibi bölgelerde ofislerimiz var. Karadeniz’in son yıllarda kaydettiği gelişime biz de yatırımcı olarak katkıda bulunmak ve bu bölgeyi canlandırmak istiyoruz. Bu bölgeye sadece Ortadoğu değil, diğer ülkelerden de turist getirmeyi hedefliyoruz. Bir tur operatörü olarak, bu ölçekte ciddi bir yatırımı ilk defa gerçekleştiriyoruz. Trabzon Akçaabatlı olmam sebebiyle buraya özel bir sempati ve borcum var. Amacımız, Karadeniz bölgesini canlandırmak ve kalkınmasına destek olmak” dedi.



"Hıdırnebi Yaylası’nda 100 dönümlük bir araziyi Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 49 yıllığına tahsis ettik"


“Burada 5 yıldızlı markalı bir otel yapmayı planlıyoruz” diyen Gedikli “Bu otel ya kendi markamız olacak ya da uluslararası bilinirliği olan bir markayı getireceğiz. Ticari olarak başarılı olursak, bölgenin diğer kesimlerinde de benzer yatırımlar yapmayı düşünüyoruz. Hıdırnebi Yaylası’nda 100 dönümlük bir araziyi Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 49 yıllığına tahsis ettik. Bu araziyi çevre düzenine uyumlu, teknolojinin son gelişmelerini takip eden bir turizm alanına dönüştüreceğiz. Buraya özgü çeşitli üniteler kurarak sadece bir otel değil, seminerler, yaz ve kış turizmi, futbol takımları için idman alanları gibi Karadeniz’e özgü aktiviteler sunacağız. Gastronomi ve inanç turizmi gibi özel deneyimleri de misafirlerimize sunmayı planlıyoruz. Projelerimizde, Karadenizli gençlerden ve üniversiteli öğrencilerden ilham alarak onları projelerimize dahil edeceğiz. Bu projeyle yaklaşık 400 yataklı, 5 yıldızlı bir otel yaparak 200-250 kişiye istihdam sağlayacağız. Sezona göre buraya dünyanın her yerinden turist getireceğiz. Mevcut ofislerimizin yanı sıra dünya genelinde anlaşmalı olduğumuz birçok turizm şirketi ile de turist sayısını artıracağız. Bu yatırımı sadece ticari kazanç amacıyla değil, memleketimize olan gönül bağımız ve borcumuz nedeniyle gerçekleştiriyoruz. Amacımız bu topraklara daha fazla değer katmaktır” ifadelerini kullandı.



"Hıdırnebi Yaylası dört mevsim boyunca yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası olacak"


Akçaabat Belediye Başkanı Osman Nuri Ekim de Akçaabat’ın yaylalarından biri olan Hıdırnebi Yaylası’nın bölgede en tanınmış ve meşhur yaylalarından biri olduğunu söyledi. Ekim "Hıdırnebi Yaylası, özellikle son yıllarda Körfez ülkelerinden gelen turistlerin ilk ziyaret noktası oldu. Akçaabat Belediyesi ve paydaş kuruluşlarla birlikte Hıdırnebi Yaylası’nda yapılan projeler doğrultusunda artık Hıdırnebi Yaylası, dört mevsim boyunca yerli ve yabancı turistlerim uğrak noktası olacak. Hıdırnebi Yaylası için hazırlanan projeler doğrultusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından otel ihalesi yapıldı. Ayrıca yine bahse konu yerde DSİ tarafından proje doğrultusunda yapılacak olan göletin de inşaatı için ihale ve ardından yer teslimi yapıldı" bilgilerini paylaştı.



Hıdırnebi Yaylası’nda 2. turizm hareketi başlatılıyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Diyarbakır 1 milyon çiçekle renkleniyor Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin, kendi imkanlarıyla ürettiği, farklı tür ve renkte 1 milyon 30 bin adet kışlık mevsimlik çiçek toprakla buluşmaya başladı. Daha yeşil ve estetik bir Diyarbakır için çalışmalarını sürdüren Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı Fidanlık ve Ağaçlandırma Şube Müdürlüğü, Yenişehir ilçesi TOKİ içinde yer alan Fidanlık Üretim Şefliğinde, ürettiği kışlık mevsimlik çiçeklerin bir kısmının dikimlerini gerçekleştirdi. Önemli ölçüde ekonomik tasarrufun da sağlanacağı çalışmada Fidanlık ve Ağaçlandırma Şube Müdürlüğü, kış sezonunda Yenişehir, Bağlar, Kayapınar ve Sur ilçelerinin kavşak ile refüjleri için kırmızı, sarı ve beyaz 500 bin menekşe, kırmızı ve beyaz renklerde 530 bin de süs lahanası ile birlikte toplamda 1 milyon 30 bin adet çiçek üretecek. Mevsimin ilk çiçekleri Bağlar’da toprakla buluştu Yılı, yaz ve kış dönemine ayırarak farklı türlerde mevsimlik çiçek üreten Fidanlık ve Ağaçlandırma Şube Müdürlüğü, refüjlere ve kavşaklara çiçek dikmeden önce 4 merkez ilçede çiçek söküm, yer açma ile altyapı çalışmalarını tamamladı. Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı, tamamlanan altyapı çalışmalarının ardından mevsimin ilk çiçeklerini Bağlar ilçesi Dicle Bulvarı ve Ahmet Bilgin Caddesinin refüj ile kavşaklarında toprakla buluşturdu. Çiçekler Nisan’a kadar kentin refüj ve kavşaklarını süsleyecek Ekipler, ürettikleri 1 milyon 30 bin adet çiçeği sonbahar ve kış aylarında belirlenen çalışma takvimi doğrultusunda kentin farklı noktalarında değerlendirecek. Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı’nın, kendi üretimi olan bitkiler Bağlar, Kayapınar, Sur ve Yenişehir ilçelerinin refüj ve kavşaklarını Nisan ayına kadar süsleyecek.
Ankara Türkiye’de kuş gribi vakaları göçmen su kuşları kaynaklı ortaya çıkıyor Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akan, Türkiye’de meydana gelen kuş gribi vakalarının göçmen su kuşlarının kanatlı hayvanlar ile teması nedeniyle ortaya çıktığını belirterek, "Hastalığın bulaşmasında göçmen su kuşları etkili" dedi. Türkiye tavuk eti ve yumurtası üretiminde kendi kendine yetebilen bir ülke konumunda bulunurken, son zamanlarda farklı bölgelerde kuş gribi vakaları ortaya çıktı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akan, Eskişehir ve Konya’da meydana gelen kuş gribi vakalarını İHA muhabirine değerlendirdi. Prof. Dr. Akan, kuş gribinin isminden anlaşılacağı üzere kanatlı hayvanları etkileyen bir hastalık olduğunu ifade etti. Türkiye’de ilk kuş gribi vakasının 2005’te görüldüğünü belirten Prof. Dr. Akan, "Daha sonra 2006, 2007, 2008, 2015, 2023’te ve son olarak geçen hafta gördüğümüz kuş gribi vakasını yaşadık. Bundan sonraki süreçte kuş gribi vakalarını yaşar mıyız? Evet, bu mümkün. Dünyada da çok yaygın hastalık tabloları var. Şu an yaygın olarak Kuzey Amerika ülkelerinde var. Kuzey Avrupa ve Orta Avrupa ülkelerinde yaygın olarak görüyoruz. Asya kıtası ve Ortadoğu’da da var" ifadelerini kullandı. "Hastalığın bulaşmasında göçmen su kuşları etkili" Kuş gribinin Türkiye’ye nasıl geldiğini de anlatan Prof. Dr. Mehmet Akan, şunları kaydetti: "Hastalığın bulaşmasında göçmen su kuşları etkili. Göçmen su kuşlarının mikrobiyotası dediğimiz sindirim sisteminde bu etkenler bulunuyor. Bu etkenler bulunduğundan dolayı göçmen su kuşları, her göç yaptığında bu mikroplarla beraber başka ülkelere gidiyor. Göçmen kuşlar ile serbest kuşlar buluşup, serbest kuşlarda evcil kanatlılara bu mikrobu bulaştırırsa bu defa tavuklarda ve hindilerde bu hastalık başlıyor. Daha sonra ticari işletmelere bulaşırsa yıkım çok fazla oluyor. Çok fazla hayvan ölümü ile karşılaşıyoruz. Bu da ülke ekonomisini olumsuz etkiliyor." "Göçmen su kuşları kanatlı hayvanlarımıza bu mikrobu bulaştırabilir" Prof. Dr. Akan, "Genel bulaşmada dikkat edeceğimiz en önemli konu şu; göçmen su kuşları ile kanatlı hayvanların temasını azaltmak en önemli kontrol kısmını oluşturuyor. Bundan sonraki durumda daha kontrol edilebilir durum oluyor. Göçmen su kuşları ile teması önemsememiz gerekiyor. Bunlar kanatlı hayvanlarımıza bu mikrobu bulaştırabilirler" diye konuştu. "Erken teşhis kayıpları azaltmakta çok etkin" Kuş gribinin kanatlı hayvanlara bulaşmasının ardından yaşanan tabloyu özetleyen Akan, "Bu hastalık evcil kanatlılarda aniden başlayan ölüm tablosu ile başlıyor. Bir gün önce hayvanlar çok sağlıklı gözükürken 1 ila 2 gün içerisinde bir an da ölen hayvanları görüyoruz. Bu ölen hayvanları gördüğümüzde, hızlı ölüm dediğimiz yüksek sayıya ulaştığımızda, Tarım ve Orman Bakanlığı il ve ilçe teşkilatında hangisine yakınsak veya bir veteriner hekime bunu bildirmemiz ve bunun laboratuvara gönderilip teşhis edilmesi gerekiyor. Erken teşhis kayıpları azaltmakta çok etkin" şeklinde konuştu. "Dünyada en önemli ekonomik olarak kayba uğratan hastalık" Kuş gribinin ülke ekonomilerinde büyük sorunlar meydana getirdiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Akan, "’Dünyada en önemli ekonomik olarak kayba uğratan hastalık nedir’ derseniz bu kuş gribidir. Kuş gribinin daha önceki yıllarda milyonlarca lira değer kaybına neden olan Avrupa kıtasındaki bazı ülkelerde İtalya, Hollanda gibi yüksek miktarda ekonomik kayba neden oluyor. Bu nedenle hastalığın erken tanısı çok önemli. Bakanlığın sistem içerisinde olması çok önemli. Bakanlık yetkililerin süreçten haberdar edilmesi ve sürecin resmi otorite ile beraber üreticilerin birlikte yürütmesi oldukça önemli bir konu" ifadelerini kullandı. "Hastalık teşhisine takiben karantina koyuyoruz" Kuş gribinin tespit edilmesinin ardından uygulanması gereken adımlara da değinen Akan, "Hastalık teşhisine takiben karantina koyuyoruz. Karantina koyduktan sonra 3 kilometrelik çaptaki alan, daha sonra 10 kilometre çaptaki hayvan hareketlerini kontrol ediyoruz. Şüpheli durumlar varsa laboratuvara götürüp analiz yaptırıyoruz. Durumu bu şekilde kontrol etmek mümkün olabiliyor. Bu esnada hastalıktan şüpheli hayvanların taşınması, bu hayvanlara verilen yemlerin başka işletmelere götürülmesi, dışkının bir başka yere kontrolsüz saçılması hastalığın bulaşması için önemli bir konu. Bulaştırmamak için bu şeylerin taşınmaması ve kümeste bırakılması ayrıca önem taşıyor" dedi. "Bu hastalık kanatlı hayvan hastalığı" Prof. Dr. Mehmet Akan, "Bu hastalık sadece kanatlı hayvanların hastalığı. İnsanları etkilemiyor. İnsan vakalarına baktığımızda çok çok az. Ülkemizde de şu an da bir insan vakası yok. Tüketicilerimiz bu konuda rahat olsunlar. Bunlar dünyada ve Türkiye’de de izleniyor" diye konuştu. "Ülkemizde tavuk eti iç tüketimimizi karşılıyor" Prof. Dr. Akan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ülkemizde tavuk eti, hindi eti ve tavuk yumurtası bizim iç tüketimimizi karşılıyor. Kendi tüketimimizin tamamını kendi üretimimizden karşılıyoruz. Artan yumurta ve kanatlı etimizi de ihracata yolluyoruz. Bu hastalığın izlenmesi bakanlık ile beraber sürecin takip edilmesi hem iç tüketiminin karşılanması hem de ihracat için belirleyici oluyor. Hastalık çıktığında da ihracatı engelleyen bir hastalık olduğunu söyleyelim. Uluslararası ticarete olumsuz etkileri oluyor. Bu etkiler nedeniyle üretimin genel yapısı oluyor. Daha sonra tüketicileri de etkileyen fiyat değişimi olmakta."
Bursa Bursa’da Atatürk’ün sevdiği şarkılar seslendirildi Klasik Türk Müziği’nin sevilen isimleri Melihat Gülses ve Nida Ateş, oda orkestrasıyla birlikte gerçekleştirilen konserde Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türküleri seslendirerek Bursalılara unutulmaz bir akşam yaşattı. Bursa’da kültür ve sanatı kentin her köşesinde yaşatmak amacıyla çalışmalarını sürdüren Büyükşehir Belediyesi, önemli bir programa daha ev sahipliği yaptı. Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından Tayyare Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Fikrimin İnce Gülü Atatürk’’ün Sevdiği Şarkılar ve Türküler’ programında, Klasik Türk Müziği’nin sevilen isimleri Melihat Gülses ve Nida Ateş sahne aldı. Oda Orkestrası’nın da eşlik ettiği gecede, ‘Ağlayalım Atatürk’e, Yemen Türküsü, Bülbülüm Altın Kafeste, Sarı Zeybek, Çalın Davulları ve Fikrimin İnce Gülü’ gibi Atatürk’ün sevdiği eserler seslendirildi. Bursalılara unutulmaz bir akşam yaşatan sanatçılar, gecenin sonunda dinleyenler tarafından ayakta alkışlandı. Program sonunda CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Saldız tarafından sanatçılara çiçek takdim edildi. Sanatseverlere güzel bir gece yaşatan Melihat Gülses, Nida Ateş ve Oda Orkestrası’na teşekkür eden Saldız, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü sanatla anmanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade etti.
Bursa Bingöl, Bursa Fan Club’ün konuğu oldu Bursa Fan Club Derneği’nin kasım ayı toplantısına konuşmacı olarak Mudanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin Bingöl katıldı. Toplantının açılışında konuşan Dernek Başkanı Ali Ademoğlu, Bursa Fan Club’ün 35 yıldır Bursa’ya değer katmak için faaliyetler yürüttüğünü belirterek, “Bir işi gönülden yaparsanız başarırsınız. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Bugünkü konuğumuz Gıyasettin Bingöl de eğitim alanında önemli işleri gönülden yapıyor. Son olarak Bursa’ya kazandırdığı Mudanya Üniversitesi de kısa zamanda Bursa’nın önemli bir değeri oldu. Herkes konuştu ama üniversiteyi Gıyasettin Bey yaptı. Biz kent merkezinde kampüsler yaparak üniversiteyi kentle buluşturmasını istiyoruz. Kendisine teşekkür ediyoruz. Yaptıkları takdire şayan” dedi. Mudanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin Bingöl de, Bursa Fan Club Derneği’ni yakından takip ettiğini dile getirerek, “Tartışan, geliştiren insanlarsınız. Yaptıklarınızı takip ve takdir ediyorum” diye konuştu. Hayat hikayesini anlatarak konuşmasına devam eden Bingöl, zor şartlarda eğitim aldığını ama başarmak için çok çalıştığını söyledi. Üniversite okumak için Bursa’ya geldiğini kaydeden Bingöl, “Bursa’yı çok sevdim. Burada okudum, evlendim, kazandım. Bursa’ya aşık oldum. Kitapçılık yaptım, dershaneler, kolejler açtım. Bana Bursa’yı okutan adam diyorlar. Binlerce öğrenci okuttum. 2004 yılında 2020’de üniversite kuracağım dedim. Hayal dediler. Çok zor oldu ama buna inandım ve başardım. İnanırsanız bir adım öndesiniz. Üniversiteyi kurduktan sonra gördüm ki Bursa’nın buna çok ihtiyacı varmış. Çok destek ve tebrik aldım. İyi bir kadro kurduk. Her sene büyüyerek gelişiyoruz. Şimdi daha önemli bir görevimiz var. İyi yönetmemiz gerekiyor. Bu eser Bursa’ya feda olsun, hayırlı olsun” diye konuştu.