ASAYİŞ - 07 Ekim 2024 Pazartesi 15:56

Aracıyla yaya geçidinden geçen sürücü motokurye ile böyle çarpıştı: Kurye ölümden döndü

A
A
A

Samsun’da SUV tipi otomobili ile yaya geçidinden geçen sürücü, motokurye ile çarpıştı. Kazada ölümden dönen ve yüzüne 14 dikiş atılan motokurye, aracın sürücüsünden şikayetçi oldu. Kaza anı ise güvenlik kamerasına yansıdı.

Kaza, İlkadım ilçesi 100. yıl Bulvarı üzeri Gürbüz Cami mevkisinde 5 Ekim saat 21.45’te meydana geldi. 55 AKA 476 plakalı SUV tipi otomobile ile yaya geçidinden geçerek U dönüşü yapan A.A., Osman Arar’ın (32) kullandığı 55 AIF 83 plakalı motosikletin önüne çıktı. Duramayan motosiklet, otomobile çarptı. Çarpmanın etkisiyle motosikleti ile birlikte yere düşen Osman Arar yaralandı. Olay yerine gelen ambulans ile Gazi Devlet Hastanesine kaldırılan Arar’ın yüzüne 14 dikiş atıldı. Osman Arar ve Samsun Motosikletli Kuryeler Derneği üyeleri, kural ihlali yaparak kazaya yol açan sürücüye tepki gösterdi.

"Motosiklet üzerinde ölmek istemiyoruz. Bizi artık fark edin"

Olayı anlatan Osman Arar, "Meydan istikametinden Canik istikametine motosikletimle ile ilerlerken Gürbüz Camisi karşısında bulunan yaya yolundan geçen araç, yaya yolundan hızlı bir şekilde önüme atladı. Beni gördüğünde ilerlemesi gerekirken durdu ve ben de mesafe kısa olduğu için duramadım, vurmak zorunda kaldım. Bu arkadaş bir nevi ya beni ya da kendini öldürmek için yola atladı. O araçta olduğu için bir şey olmadı. Ben motosiklette olduğum için hasar gördüm. Biz yaya yollarının amaç dışında kullanılmasını istemiyoruz. Yaya yollarında araç istemiyoruz. Motosiklet üzerinde ölmek istemiyoruz. Bizi artık fark edin" dedi.

Aracıyla yaya geçidinden geçen sürücü motokurye ile böyle çarpıştı: Kurye ölümden döndü

"1 günlük sürücünün bile yapmayacağı hatayı yaptı"

Avukat Alper Gür, "Şikayetçi olduk. Sefa Şerif Efe, İsmail Coşkun ve daha niceleri. Motokurye arkadaşlarımız hayatlarını diğer şoförlerin insafına bırakarak ailelerini geçindirmeye, çocuklarına okutmaya çalıştıkları sırada trafikteki diğer şoförlerin ihmalkâr davranışları yüzünden hayata gözlerini yumdular. Meydana gelen kazada araç sürücüsü bilerek 1 günlük sürücünün bile yapmayacağı hatayı yaparak yaya geçidinden U dönüşü yapmak suretiyle müvekkile çarptı. Müvekkilimiz diğer arkadaşlarından daha şanslıymış ki hayatta kaldı. Motokuryelerin haklarını aramaya devam edeceğiz" diye konuştu.

"Bu direkt katliamdır"

Samsun Motosikletli Kuryeler Derneği Yönetim Başkanı Aydın Artan ise "Karşı tarafın yaya geçidini kullanması sadece o gün olmamış. Çevredeki vatandaşlardan aldığımız bilgiye göre hemen hemen her akşam o geçidi kullanıyormuş. Biz kendi ekipmanlarımız ile bir şekilde yolda ilerlerken dikkat ediyoruz ama bir yaya geçidinden araç çıkacağını hiçbir kurye tahmin edemez. Bu direkt katliamdır. Yetkililer sesleniyoruz. Yaya geçitlerine bir demir veya bir barikat koysunlar. Bu durum Osman kardeşimizde bir şey olmadı ama yarın bir gün olmayacağının garantisi yok" şeklinde konuştu.

Furkan Abrek Ünal

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara AK Parti Sözcüsü Çelik: "(Kadınlara yönelik şiddet) Kesinlikle cezasızlık algısına müsaade etmeyeceğiz" AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, kadınlara yönelik şiddete ilişkin, "Kesinlikle cezasızlık algısına müsaade etmeyeceğiz" dedi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu. Çelik, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım siyasetinin, eylemlerinin birinci yılında olduğunu belirtti. Çelik, Gazze’deki ölümlerin büyük çoğunluğunun kadınlar ve çocuklardan oluştuğunu vurgulayarak, "Şehit olanların yüzde 70’i kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. Bu, bölgedeki durumun ne denli acımasız olduğunu ortaya koyuyor" ifadelerini kullandı. Çelik, Netanyahu hükümetinin eylemlerinin uluslararası normları hiçe saydığını ifade ederek, "Soykırımcı Netanyahu hükümeti, eylemlerine en acımasız şekilde devam ediyor" ifadesini kullandı. Batı toplumlarında hükümetler ile halklar arasında ciddi bir ayrımın mevcut olduğunu kaydeden Çelik, "Batılı ülkelerdeki insanlar, üniversitelerde ve sokaklarda Gazze’ye destek olmak için bir araya gelirken, hükümetler tam tersi bir tavır alarak bu soykırımcı siyasete destek veriyor" diye konuştu. Çelik, İspanya ve Belçika gibi ülkelerin başlangıçta Filistin halkına destek verdiklerini, Refah Sınır Kapısı’na giderek bu desteği gösterdiklerini hatırlatarak, İspanya’nın Filistin Devleti’ni tanıyan açıklamalar yaparak, İsrail’in eylemlerini soykırım olarak nitelendirdiğini ifade etti. Türkiye’nin de katıldığı ve Güney Afrika’nın açtığı davada Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararlar söz konusu olduğunu hatırlatan Çelik, "Tüm bu kararlar çerçevesinde bakıldığında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ve diğer kurumların ortaya koyduğu tavrın arkasına bir eylem koyulamadığı için İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tehdit etti. Uluslararası sistemin ve uluslararası kurumların bunu seyretmesi neticesinde ortaya çıkan tabloda en son gelinen yerde İsrail, Netanyahu hükümeti Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’i istenmeyen adam ilan etti" diye konuştu. "Netanyahu’nun bölgesel savaşı genişletme çabaları ciddi bir tehdit oluşturuyor" Netanyahu’nun olayların başında "masum insanların korunmasından" bahsetmediğini, aksine "Bölge haritalarını değiştireceğiz" diyerek bölgesel savaşı kışkırtmayı amaçladığını belirttiğini hatırlatan Çelik, "Bugün Lübnan’ı yeni bir Gazze yapmaya çalışan bu soykırımcı şebeke ile karşı karşıyayız. Netanyahu’nun bölgesel savaşı genişletme çabaları ciddi bir tehdit oluşturuyor" şeklinde konuştu. Çelik, tüm bu gelişmelerin ışığında uluslararası topluma sorumluluk alma çağrısında bulunarak, "Uluslararası hukukun işleyişinin sağlanması ve bu tür soykırımların durdurulması için harekete geçilmesi gerekiyor" dedi. Çelik, Türkiye’nin bu konudaki duruşunun kararlı bir şekilde devam edeceğini vurgulayarak, tüm ülkeleri bu konuda ortak bir tavır almaya davet etti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un silah verilmesini engelleme çağrısına karşı İsrail’in gösterdiği tepkiyi eleştiren Çelik, "Bugün Batı’da birçok ülkenin devlet ve hükümet başkanları, Netanyahu ile birlikte resim vermek zorunda kalıyor. Bu, uluslararası sistemin iki yüzlülüğünü gözler önüne seriyor" ifadelerini kullandı. "Akdeniz, savaş gemileriyle dolmuş durumda" Akdeniz’in çeşitli bölgelerinde yoğunlaşan askeri yığınaklara da dikkat çeken Çelik, "Akdeniz, savaş gemileriyle dolmuş durumda. Bu savaş gemileri, neredeyse Akdeniz’de balıkçı kayığının bile geleceği yer bırakmıyor" diyerek, bölgedeki tansiyonun artmasına neden olan bu durumu eleştirdi. İsrail’in kendini savunma hakkı vurgusunun daha fazla sivil kayba neden olduğunu dile getiren Çelik, "İsrail’in kendini savunma hakkı denildikçe daha fazla kadın ve çocuk hayatını kaybediyor. Bu durum, Lübnan’a, Suriye’ye, Yemen’e ve İran’a yönelik saldırıları artırıyor" dedi. Batılı ülkelerin bu saldırılara karşılık veren ülkeleri eleştirdiğini hatırlatan Çelik, bu durumun uluslararası ilişkilerdeki çifte standardı gözler önüne serdiğini ifade etti. "Siyonist işgal, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni işgal etmiş durumda" Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin işleyişinin engellendiğine dikkat çeken Çelik, "Siyonist işgal, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni işgal etmiş durumda. Bu durum, uluslararası hukukun ne denli çürümüş bir hale geldiğini gösteriyor" dedi. Uluslararası toplumun bu durumu seyretmekle yetindiğini belirten Çelik, bu sessizliğin daha fazla soykırımı beraberinde getireceği uyarısında bulundu. Çelik, Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyonist işgalciliğe karşı hakikat sesini yükselten az sayıda liderden biri olduğunu vurguladı. "Soykırımların durdurulması ve uluslararası hukukun işlerlik kazanması için herkesin harekete geçmesi gerekiyor" diyen Çelik, uluslararası toplumun bu insani krize karşı daha etkin bir tutum sergilemesi gerektiğini vurgulayarak, "Gazze’deki durumu görmezden gelmek, insanlığa karşı işlenen bir suçtur" ifadelerini kullandı. "Lübnan’a yapılan saldırı, Lübnan’ın ikinci bir Gazze haline getirilmeye çalışıldığını gösteriyor" AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, son gelişmeler ışığında Lübnan’a yönelik saldırıların bölgedeki durumu daha da kötüleştirdiğini ve Lübnan’ın ikinci bir Gazze haline getirilmeye çalışıldığını ifade etti. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başından beri bu savaşın amacının genişletilmesi olduğunu vurguladığını belirtti. Çelik, Cumhurbaşkanı’nın savaşın bir savunma amacı taşımadığını net bir şekilde ifade ettiğini belirterek, "Bir insanlık cephesi kurulmalı. Bütün insanlık, Gazze’deki insanları savunan kardeşlerimizin yanında yer alarak, onlara insani koruma sağlamalıdır" dedi. Çelik, bu çağrının uluslararası düzeyde daha fazla yankı bulması gerektiğini vurguladı. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan konuşmayı hatırlatan Çelik, Cumhurbaşkanı’nın başından beri ortaya koyduğu tespitlerin ve yaklaşımların doğruluğunun artık daha net bir şekilde anlaşıldığını belirtti. Çelik, bölgesel savaşın daha da genişleyebileceği uyarısında bulunarak, "Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında bölgeyi ‘lanetli’ ve ‘kutsal’ olarak ikiye ayırması dikkat çekici. Bu, insanlık dışı cürümlere hazırlık yapıldığını gösteriyor" dedi. Çelik, Netanyahu’nun lanetlenmesi gereken işleri yapacağını açıkça ifade ettiğini belirtti. "İran’a saldıracağım diyen Netanyahu’ya ABD gibi ülkelerin destek vereceğini söylemesi, uluslararası sistemin nasıl bir çelişki içinde olduğunu gösteriyor" Çelik, uluslararası güçlerin Netanyahu’nun saldırılarına karşı yeterli tepkiyi vermediğini ve bu durumun ikiyüzlülüğü ortaya koyduğunu ifade etti. "İran’a saldıracağım diyen Netanyahu’ya Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerin destek vereceğini söylemesi, uluslararası sistemin nasıl bir çelişki içinde olduğunu gösteriyor" diyen Çelik, Lübnan’a yönelik saldırıların engellenmesi konusunda güçlü bir duruş sergilenmediğini de ifade etti. Çelik, "Cumhurbaşkanımızın kararlılığı, insanlığın onurunu koruma mücadelesidir. Gazze, sadece Filistin değil, insanlık cephesinin somutlaştığı yerdir. Bugün Gazze’yi savunmak, insan onurunu savunmaktır" dedi. Çelik, bu konuda hiçbir esneklik göstermeyeceklerini ve insani değerlerden yana olduklarını belirtti. Konuşmasının sonunda Saadet Partisi Kurucu Genel Başkanı Recai Kutan’ın vefatına da değinen Çelik, "Bugün Türk siyasetinde nezih bir devlet adamı olarak tanıdığımız Sayın Recai Kutan’ın vefat haberini aldık. Değerli ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz, Allah rahmet eylesin" dedi. Çelik, bir kadın polis memurunun şehit edilmesi ve art arda yaşanan kadın cinayetlerinin toplumda derin yaralar açtığını da vurguladı. "Bu olaylar, mahşeri vicdanı yaraladı ve hepimizi derinden üzüyor" diyen Çelik, özellikle Sıla bebeğin tecavüze uğrayarak hayatını kaybetmesinin de kendileri için büyük bir acı kaynağı olduğunu ifade etti. "Kesinlikle cezasızlık algısına müsaade etmeyeceğiz" İnfaz yasasıyla ilgili düzenlemeler ve diğer düzenlemelerin bu çerçevede her zaman gözden geçirileceğini bildiren Çelik, "Fakat Cumhurbaşkanımızın net verdiği mesaj şudur ve biz bu mesajın gereğini yerine getirmek için her ne gerekiyorsa onu şimdiye kadar yaptık, bundan sonra da yapacağız. O da şudur: Kesinlikle cezasızlık algısına müsaade etmeyeceğiz. Yani herhangi bir şekilde bu eylemlerin cezasız kaldığına dair bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Mahşeri vicdan, cezasızlık algısıyla ele geçirilmeye çalışılıyor. Bundan dolayı fevkalade hassas olduğumuzu ifade etmek isterim. Şimdiye kadar ortaya koyduğumuz çerçeve ve bundan sonraki yol yürüyüşümüzle ilgili hassasiyetler konusunda yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamalar yapacaklar önümüzdeki günlerde. Tabii bu bizim en hassas olduğumuz konudur. Yani kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda şimdiye kadar çok adım attık. Bunun her alanda tabii ki asayiş tedbirleri, yasal düzenlemeler tek başına dünyanın hiçbir yerinde yetmez. Bunlar nihayetinde bir sonuçtur, bir zemin oluşturur. Fakat burada kültürel ve ahlaki hassasiyetlerin, toplumsal hassasiyetlerin en üst noktaya kadar çıkarılması, herhangi bir şekilde bir cezasızlık algısının zerresinin, kırıntısının bile söz konusu olmaması için en güçlü şekilde bu mücadeleyi vermeye, üstümüze düşeni yapmaya devam edeceğiz. Bu bakımdan parti olarak bu konularda, bu kültürel-ahlaki hassasiyetleri, burada bu cezasızlık algısının herhangi bir şekilde ortaya çıkmaması için yapılacaklar konusunda görüşü olan herkesle zaten görüşmeye devam ediyoruz" diye konuştu. "Kadınlarımızın sokaklarda, iş yerlerinde rahatça hareket edebilmesi için şimdiye kadar yaptıklarımızın ötesinde ne gerekiyorsa yapacağız" Bugün de yine cezasızlık algısının oluşmaması ve cezasızlık durumunun ortaya çıkmaması için yapılması gerekenler konusunda MYK’da geniş bir gündem olduğunu aktaran Çelik, "Adalet Bakanımız da bu çerçevede bu konularda bilgi veriyor. Ama dediğim gibi bütün bunun altında asıl sosyal dinamikleri kuşatacak bir çerçeve koymamız lazım. Tabii kadınlarımızın ’Rahatça eve gidemeyecek miyiz? Rahatça sokakta yürüyemeyecek miyiz?’ şeklindeki bu sitemlerini duymuyor değiliz. Bunlar bizim arkadaşlarımız tarafından da en yakın bir şekilde takip edilmektedir. Kadınlarımızın güvenliği ülkenin güvenliğidir, kadınlarımızın güvenliği medeniyetin güvenliğidir. Kadına dönük şiddetin her alanda engellenmesi ve bu tip maalesef çok da canice eylemler söz konusu oluyor. Bundan sonrasına dönük olarak şimdiye kadar ortaya koyduğumuz çerçeve, yaptığımız çalışmaların ötesinde ne gerekiyorsa sonuna kadar yapacağımızı ifade etmek istiyorum. Bir kere daha bu konudaki üzüntülerimizi ifade etmek isterim. MYK’mızda da geniş bir şekilde bu konu ele alınıyor. Kadınlarımızın sokaklarda, iş yerlerinde rahatça hareket edebilmesi için şimdiye kadar yaptıklarımızın ötesinde ne gerekiyorsa yapacağız ve kesinlikle ve kesinlikle cezasızlık algısının oluşmasına hiçbir şekilde hiçbir alanda müsaade etmeyeceğiz" ifadelerini kullandı. Çocukların korunmasıyla ilgili olarak da hassasiyetlerini üst düzeyde tutmaya devam ettiklerini bildiren Çelik, "Yine işte dediğim gibi Sıla bebeği de kaybettik. Şimdi bu konuyla ilgili olarak da çocuklara dönük olarak da bir araştırma önergesi vererek, bir araştırma komisyonu kurulması için grubumuz Meclis’te bir girişimde bulunacak ve bu tamamen çocukların korunmasına dönük olarak bunun gerçekleşmesi sağlanacak. Yani gerçekten acı veren ve üzüntü veren çok dramatik olaylar yaşadık. Kadınlarımızın her alanda güvenliğinin sağlanması ve cezasızlık algısının hiçbir şekilde oluşmaması için her türlü kararlılığı sonuna kadar göstereceğiz." Bir gazetecinin "Biraz önce sizin de bahsettiğiniz son dönemdeki şiddet olaylarındaki boyutu da sosyal medya. Bu şiddetin yayılması, yayıldığı yönünde eleştiriler var. Sizin bu konuyla ilgili yeni bir gündeminiz olacak mı? Zira Anayasa Mahkemesi son olarak hükümetin internet yayınlarıyla ilgili BTK Başkanına erişim engeli getirmesine yönelik düzenlemesini iptal etmişti ve bu düzenlemede yürürlülük tarihi belirlenmişti. Önümüzdeki süreçte bu ve benzeri sosyal medya alanlarına ilişkin geniş bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna Çelik şu şekilde cevap verdi: "Tabii adres vermeden, isim vermeden şöyle bir şey ifade edeyim: Bu son zamanlarda biliyorsunuz çocuk oyun siteleri çok gündeme geliyor çocukların istismarıyla ilgili. Ben gerçekten bu gündeme gelmesiyle birlikte daha ayrıntılı bir şekilde baktım bazı sitelere, tabii ki hepsini kast etmiyorum. Fakat yani tam tabir burada geçerli, kanım dondu. Yani böyle bir şey nasıl söz konusu olabilir, böyle bir istismar alanı nasıl serbest bırakılabilir, bu düşünülemez bile. Yani çocukların korunması hepimizin en asli vazifesi. Fakat oyun sitesi adı altında ya güvenlik açıklarından ya başka istismar alanlarının doğmasından dolayı bütün bunlar ortaya çıkabiliyor. Mesela bu işte yakın zamanda biliyorsunuz bu bir şey var Tik Tok diye bir şey. Bunun kapatılmasıyla ilgili bir sürü ülkede girişim oluyor. Bugün sabah haberlerine bakarken okudum Brezilya Devlet Başkanı Lula işte bahis siteleriyle ilgili bir açıklama yapmıştı, bunun Brezilya’daki aile yapılarını çökerttiğine dair. Dolayısıyla burada özgürlük alanıyla bahsettiğim değerlerin korunması arasında bir denge kurmak lazım. Esas olan özgürlüktür, fakat şunu unutmamak lazımdır ki: Bu bahsettiğim istismarlar özgürlüğü de tehdit etmektedir. Yani özgürlük ne işin vardır? İnsani değerlerin yüceltilmesi için vardır, insan kendisini daha iyi ifade etsin diye vardır. İnsanlığı tehdit eden, kadınları tehdit eden, çocukları tehdit eden bir özgürlük alanı söz konusu olamaz. Biz bu konuda çalışmaya devam edeceğiz. Bu kurumlarla da konuşmak lazım, yani söz konusu olan orada zannediyorum içerikle ilgili değildir, yani Anayasa Mahkemesi üyelerinin de bu bahsettiğiniz tablodan rahatsızlık duymadığını düşünmek söz konusu olamaz. Çünkü herkesin ailesi var, çoluğu var çocuğu var. Oradaki hukuki yöntem tekrar değerlendirilir, gözden geçirilir. Türkiye’deki hukuk sisteminin, yüksek mahkemelerin tabii ki bütün bu yanlış işlemler karşısında gereken tutumu alacağı söz konusudur. Ama tabii her şey hukukun içerisinde gerçekleşecektir. Dolayısıyla özgürlükleri korurken bu istismar alanlarını tamamen yok etmek ve takip etmek durumundayız. Yani özellikle çocukları istismar etmeye dönük olarak oyun sitesi ya da başka bir site adı altında bir yaklaşım varsa, zihnimdekini hiç saklamadan söyleyeyim, söylediklerim tabii ki hukuk içinde kalmaktan bahsediyorum, başkası başka bir yere çekmesin, çocukları korumak konusunda tabi ki hukukun içinde kalmak kaydıyla çok kararlı ve acımasız olmalıyız. Yani burada gibi diyerekten gri alan bırakaraktan herhangi bir iş yapamayız. Kuşkusuz Türkiye’deki herkes gibi siyasetçiler de, sivil vatandaşlarımız da, tabii ki yargı mensupları da, güvenlik güçleri de bu konuda en yüksek hassasiyete sahiptir. Bununla ilgili çalışmamızı sürdürüyoruz. Bir de biliyorsunuz bu siber alanla ilgili siber alanı güçlendiriyoruz. Hem İçişleri Bakanlığımızda istihbarat alanında güçlendirmeyle ilgili çalışmalar var, siber alanla ilgili. Yine Külliye’de bir yapılanma kurulmasıyla ilgili, var olan yapılanmaların güçlendirilmesiyle ilgili çalışmalar var. Yani burada siber alanda da biz milli egemenliğe sahip çıkmak durumundayız. Herhangi bir alanda devletin, hukukun, hukuk devletinin egemen olmadığı bir alan düşünülemez. Buna kesinlikle müsaade edilemez. Çocuk sitesi gibi masum ya da iletişim kanalı gibi masum isimler adı altında ne yapıldığını, ne edildiğini net bir şekilde görmek zorundayız. Bu konuda egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesini net bir şekilde uygulayacağız, hayate geçireceğiz her alanda olduğu gibi." Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığındaki basına kapalı MYK toplantısı yaklaşık 3 saat sürdü.
İstanbul Ceyhun Kazancı: “Uluslar Ligi’nin önemini anlatmamız lazım” Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili ve Milli Takımlar Sorumlusu Ceyhun Kazancı, UEFA Uluslar Ligi’nin ülke futbolu için çok önemli olduğunu söyledi. Kazancı, milli takım havuzunu genişletmeyi hedeflediklerini de sözlerine ekledi. A Milli Futbol Takımı, UEFA Uluslar B Ligi 4. Grup’ta oynayacakları Karadağ ve İzlanda maçlarının hazırlıklarına Hasan Doğan Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri’nde gerçekleştirdiği antrenmanla başladı. Antrenman öncesinde TFF Başkan Vekili ve Milli Takımlar Sorumlusu Ceyhun Kazancı, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Uluslar B Ligi’nin ilk iki maçında 4 puan topladıklarını aktaran Ceyhun Kazancı, ligde averajla lider olduklarının altını çizdi. Uluslar Ligi’nin önemine değinen Kazancı, “Uluslar Ligi’nde önce Samsun’da Karadağ ile oynayacağımız sonrasında da İzlanda ile deplasmanda oynayacağımız maçlar öncesinde milli takımımız tekrardan toplanmış bulunuyor. Geçtiğimiz ay oynadığımız müsabakalarda 4 puan topladık, averaj ile lider durumdayız. Uluslar Ligi’nin önemini anlatmamız lazım çünkü şu anda değeri çok bilinen bir şey değil. Grubumuzu lider olarak tamamlarsak A Grubu’na yükselmiş olacağız. Dünya Kupası elemeleri öncesinde play-off oynama şansını otomatik olarak elde etmiş olacağız. Dolayısıyla son derece önemsiyoruz. İnanıyorum ki Samsun’da çok güzel bir atmosfer yakalayacağız. Daha önce 2023 yılında Galler’e karşı Samsun’da oynamıştık. Güzel bir atmosfer ile mağlup etmeyi başarmıştık. İzlanda deplasmanı her zaman iklimden kaynaklı zor tabii ki. Bugüne kadar İzlanda’ya karşı deplasmanda hiç kazanamadığımızı düşünürsek, umarım bu sefer şeytanın bacağını kıracağız. Umarım Dünya Kupası elemelerine hazır bir şekilde başlayacağız. 2002 yılından itibaren katılamadığımız Dünya Kupası’na umarım bu sefer katılacağız” ifadelerini kullandı. “Biz Atakan’ın masum olduğuna inanıyoruz” İlk kez A Milli Takım’a davet edilen Atakan Karazor ve oyuncunun devam eden davası hakkında da konuşan Ceyhun Kazancı, “Son birkaç gündür sosyal medyadaki olan hassasiyeti anlıyorum. Son günlerde meydana gelen kadına ve çocuğa şiddet vakalarının hepimizi üzdüğünü belirtmem lazım. Umarım yakın gelecekte bunlar son bulur. Atakan ile alakalı 2022 yılından bu yana devam eden bir dava süreci var. Her birey suçu kanıtlanana kadar masumdur. Biz Atakan’ın masum olduğuna inanıyoruz. Maalesef özellikle futbol dünyasında bu vakalar artmaya başladı. Kendisi şu anda Stuttgart’ta kaptanlığa kadar yükseldi ve Alman Milli Takımı’nın kendisine büyük bir ilgisi vardı. İnanıyorum ki çok yakın zamanda onun beraati ile dava sonuçlanacak. Kendisinin bize çok büyük katkılar vereceğine inanıyoruz. Dava İspanya’da sürülüyor ancak kendisi son olarak Şampiyonlar Ligi maçında Real Madrid deplasmanında forma giydi. Dava devam ettiği için daha fazla bilgi veremiyoruz. Kendisine sahip çıkmamız lazım. Şiddetin her türlüsüne karşıyız” açıklamasını yaptı. “Bizim 1 numaralı hedefimiz milli takım havuzunu genişletmek” A Milli Takım’daki oyuncu havuzunu genişletmek istediklerini vurgulayan Ceyhun Kazancı, “Basında da ismi geçen bazı isimler var. Bizim 1 numaralı hedefimiz milli takım havuzunu genişletmek. İnanıyorum ki çok yakın zamanda birkaç tane daha hali hazırda ismi geçen isimleri kazandıracağız. Eren Dinkçi, yakın zamanda gelecek. O artık bizim havuzumuzda. Form durumuna göre geliş gidişler başladı. Deniz Gül ile görüşmelerimiz devam ediyor. Şu anda İsveç U21 takımında oynayan bir oyuncu. Kendisinin de gönlü var. İlerleyen zamanlarda kendisini kazandırmak istiyoruz. Aral Şimşir zaten şu anda Ümit Milli Takım kadrosunda. En alt kategorilerden itibaren yoğun bir çalışmamız var” diye konuştu. “Başkanımızın hem teknik ekibe hem oyuncu grubuna tam desteği var” A Milli Takım Teknik Direktörü Vincenzo Montella ile iyi bir ilişkileri olduğunu belirten Kazancı, “Son derece sağlıklı ilişkimiz var. Geçtiğimiz kampta daha da iyi tanıştık. Kendisiyle daha önceden tanışmışlığım vardı. Özellikle son kampta çalışma metodlarımızı daha da iyi anladık. Güzel bir ortam var burada. Başkanımızın hem teknik ekibe hem oyuncu grubuna tam desteği var. Bunu da başarı ile taçlandıracağız” cümlelerine yer verdi. “Her geçen gün artan resmi maç sayısı oyuncuları çok zorlamaya başladı” Ceyhun Kazancı, yoğun maç fikstürü ile ilgili de şu ifadeleri kullandı: “ Milli takım araları belli. Ben bu sürecin böyle değerlendirilmesini milli takımlar için daha sağlıklı buluyorum. Ancak tabii ki her geçen gün artan resmi maç sayısı oyuncuları çok zorlamaya başladı. Sakatlıklar artmaya başladı. Geniş kadrolar kurulmaya başladı ve kulüpleri mali anlamda yormaya başladı. Mutlaka bir denge bulunacaktır. Oyuncuların buna ayak uydurması çok kolay değil. Şiddetli koşular eskiden daha çoktu artık azaldı. Maç sayısı maddi anlamda iyi tabii ki ancak oyuncular açısından olumlu değil.”
Bursa Başkan Bozbey: "‘2050 Vizyonu Çevre Düzeni Planı’ Bursa’nın ‘Kent Anayasası’ olacaktır" Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa’nın ‘Kent Anayasası’nı oluşturacak ‘2050 Vizyonu Çevre Düzeni Planı’ çalışma yöntemlerini kamuoyuyla paylaştı. Daha yaşanabilir bir Bursa için ‘BURSAPLAN’ adıyla Bursa Planlama Ajansı’nı kurduklarını hatırlatan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “Bursa’nın geleceğine yön verecek önemli bir adım attık. Bursa 2050 vizyonu, yeşil Bursa hayalimize bir adım daha yaklaşmamızı sağlayacak. Çocuklarımıza, torunlarımıza daha yaşanabilir, daha güzel bir kent bırakmamıza vesile olacaktır” dedi. Tarımdan sanayiye, turizmden kalkınmaya, sosyoekonomik dengeden kent kimliğinin ortaya çıkarılmasına kadar birçok konuda Bursa’nın gelecek vizyonunu katılımcı ve bilimsel bir akılla belirleyen Bursa Büyükşehir Belediyesi, ‘Kent Anayasası’nı oluşturacak 2050 vizyonlu ‘1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı’ çalışma yaklaşımını kamuoyuyla paylaştı. Toplantı öncesinde, başkanlığını CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın yaptığı ve akademik oda temsilcileri ile bilim insanlarından oluşan Bursa Planlama Ajansı Danışma Kurulu, ikinci kez bir araya geldi. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Genel Sekreter Yardımcıları Mehmet Yıldız ve Mehmet Emin Direkçi, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy ve Büyükşehir Belediyesi eski dönem başkanlarından Erdem Saker’in de katıldığı toplantıda, ‘1990’ların sonunda Bursa 2020 Yılı 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın planlanma yaklaşımı’ konulu söyleşi düzenlendi. Toplantıda, plana uyulmamasıyla ilgili örnekler de incelendi. Danışma Kurulu’nun ardından Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki Çevre Düzeni Planı tanıtım toplantısına ise Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra, CHP Bursa Milletvekilleri Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Hasan Öztürk, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, genel sekreter yardımcıları, ilçe belediye başkanları, siyasi parti temsilcileri, daire başkanları ve şube müdürleri, Büyükşehir Belediyesi eski dönem Başkanı Erdem Saker, akademik odaların ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve akademisyenler katıldı. "Bursa’nın geleceğine yön verecek önemli bir adım” Bursalıların 2050 yılına dair beklentilerini ifade ettikleri video gösteriminin ardından konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, kentteki gidişatı tersine çevirip yaşanabilir Bursa’yı hep beraber oluşturmak istediklerini ifade etti. Bursa’nın geleceğine yön verecek çok önemli bir adım attıklarını dile getiren Başkan Bozbey, “Bursa 2050 Vizyonu Çevre Düzeni Planı’ ile çevresel, sosyal ve ekonomik kalkınmanın bütün olarak ele alındığı bir süreci başlatıyoruz. Bursa’mız, Türkiye’nin en değerli kentlerinden biridir. Kentlerimizi yalnızca büyümek için değil, dengeli bir şekilde gelişmek için planlamalıyız. Uzun vadeli ve büyük hedefler koyarak Bursa’mızı daha yaşanabilir, sürdürülebilir ve herkes için erişilebilir hale getirmek için çalışıyoruz. Bursa’nın geleceği için sağlam bir gelişim stratejisi oluşturmamızın şart olduğunu biliyoruz” dedi. “‘BURSAPLAN’, kent politikalarını kentli ile geliştirecek” Tüm kent sakinlerinin ayrımcılık gözetmeksizin sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşaması, kentli haklarının sağlanması, Bursa’nın fiziksel, kültürel, sosyo-ekonomik yapısını yansıtan kent kimliğinin belirlenmesi, geleneksel merkeziyetçi bir yönetim anlayışı yerine katılımcı yönetim modelinin hayata geçirilebilmesi ve gelecek kuşaklara yaşam kalitesi yüksek, sürdürülebilir, yeşil bir Bursa bırakılması için bir planlama ajansı kurduklarını hatırlatan Başkan Bozbey, “Ajansımızın adı Bursa Planlama Ajansı, ‘BURSAPLAN’dır. Kentimizin geleceğine yönelik sürdürülebilirlik odaklı çözümler geliştirecek, planlama, projelendirme ve tasarım çalışmalarında kurumsal koordinasyonu sağlayacak, kamu yararını önceleyecek, yenilikçi ve katılımcı bir planlama anlayışı benimseyecek olan Bursa Planlama Ajansı; belediyemiz bünyesinde oluşturulan plan, proje, tasarım ve koordinasyon ekibidir. BURSAPLAN, en tepede ‘kent vizyonunu’ ortaya koymaktadır. Bu vizyona ulaşabilmek adına tüm paydaşlarla birlikte, uyum içinde çalışacaktır. Kent politikalarını, kentli ile geliştirecek, kurumsal ve kurumlar arası koordinasyonu sağlayacaktır” dedi. “88’i teknik uzman, toplam 125 personel görev alacak” Bursa’nın tarihi mirasından aldığı güçle tüm sektörlerde yükselmesini, sosyal yatırımlarla kültürel düzeyini artırmasını, doğası ve yeşiliyle dirençli bir kent olması yolundaki kararlılığını yansıtan logosunun ise aynı zamanda kentin simgelerinden çınar ağacının gücünü vurguladığını anlatan Başkan Bozbey, “Bursa’mıza ilişkin yapılacak tüm faaliyetler; ajans bünyesindeki mekansal projeler, veri, istatistik, kent koordinasyonu, eğitim, organizasyon, iletişim birimlerimiz tarafından işbirliği ile yürütülecektir. Bu çerçevede 88 teknik uzman, idari ve destek ekiplerle birlikte toplam 125 personel görev alacaktır. Tüm planlama çalışmaları; ilgili kamu kurum ve kuruluşları, akademik odalar, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, Bursa halkı ve özel sektör temsilcilerinin katılımları ile gerçekleştirilecektir. Bursa Planlama Ajansı; plan, proje ve koordinasyon çalışmalarını Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’mizde toplam 1400 metrekare kapalı alanda gerçekleştirecektir” dedi. “Bursa’nın ‘Kent Anayasası’ olacaktır” Bursa’nın yürürlükteki 1998 yılı onaylı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın 2020 yılı projeksiyonlu olarak hazırlandığını belirten Başkan Bozbey, Türkiye’de ilk çevre düzeni planının yapıldığı Bursa’nın, bugün yürürlükteki en eski çevre düzeni planına sahip olduğunu dile getirdi. Zamanının şartlarına göre oldukça katılımcı ve bilimsel yöntemlerle gerçekleştirilen planın; projeksiyon hedef yılını aştığını, çağın gerekliliklerini ve kentin ihtiyaçlarını karşılamadığını dile getiren Başkan Bozbey, “Önceki dönemlerde yeni çevre düzeni planları hazırlanmasına yönelik çalışmalar yürütülmüş ancak onay süreçleri tamamlanamamıştır. Hep birlikte oluşturacağımız yeni vizyonla kentimizi 2050 yılına ulaştıracak, şu ana kadar anlattığımız tüm hedeflerin gerçekleştirilmesinin ilk adımı olan çevre düzeni planı çalışmalarını başlattık. Bu Çevre Düzeni Planı, Bursa’nın ‘Kent Anayasası’ olacaktır. Marmara’yı da bütünsel anlamda düşünmek ve planlamak zorundayız. Marmara Denizi, hepimizin ortak alanıdır. Bu planlama süreçlerini yönetmek ve birleştirilebilecek düzeye getirmekle sorumluyuz” dedi. Bursa, 6 bölgede değerlendirilecek Alanında uzman akademisyenlerin ve paydaşların katkılarıyla oluşturulacak 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın, Bursa’nın kaynaklarını koruyarak sürdürülebilir büyümeyi sağlayacağını belirten Başkan Bozbey, kentin yeşil kimliğini yeniden ortaya çıkarmak üzere stratejilerin belirlendiği, bütüncül bir yol haritası olacağını anlattı. Başkan Bozbey, şunları söyledi; “4 milyona yaklaşan bir nüfusa sahip Bursa’yı; Osmangazi, Nilüfer, Yıldırım, Kestel, Gürsu ilçelerini merkez; batıda Mustafakemalpaşa ve Karacabey; doğuda İnegöl, Yenişehir; kuzeyde Mudanya, Gemlik, kuzeydoğuda Orhangazi, İznik, güneyde Orhaneli, Keles, Büyükorhan, Harmancık ilçelerini kapsayacak planlama bölgeleri olarak ele alacağız. Bu sayede kentsel stratejilerin geliştirilmesinde, benzer yerleşmeler arasında koordinasyonu sağlamış olacağız. Planlama çalışmalarımıza katkı sunan tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Katkılarınız, Bursa’mızın geleceğini inşa ederken en büyük güvencemizdir. Çalışmalar, veriye dayalı, katılımcı ve bilimsel bir akılla, kentimizin tüm dinamiklerini dikkate alarak şekillendirilecektir. Ortaya koyacağımız bu vizyon, yarının Bursa’sını inşa etme hedefimizin bir parçasıdır. Bursa 2050 vizyonu, yeşil Bursa hayalimize bir adım daha yaklaşmamızı sağlayacak. Çocuklarımıza, torunlarımıza daha yaşanabilir, daha güzel bir kent bırakmamıza vesile olacaktır. Hep birlikte, ortak akılla ve bilimle Bursa’mıza hizmet etmeye devam edeceğiz” dedi. “2025’in son günü gelmeden kamuoyuyla buluşturacağız” Bursa Planlama Ajansı Danışma Kurulu Başkanı ve CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, 2. Danışma Kurulu Toplantısı’nda Bursa’nın son 40 yılda nasıl kötü bir seyir izlediğine birlikte tanıklık ettiklerini söyledi. 1998 Çevre Düzeni Planı’yla ilgili Erdem Saker’in bilgi verdiğini belirten Pala, “Erdem Saker, 98’deki planlamanın esaslarına sadık kalarak yeni bir plan yapılmasını tavsiye etti. Burada esas olanın toplumun yararı olduğunu, kamu yararına dönük bir planlama için elimizden geleni yapacağımızı söyledik. Öyle umuyoruz ki 2025’in son günü gelmeden bu planı son haliyle kamuoyuyla buluşturmuş olacağız” dedi. “Planlama kültürüne olumlu bir örnek sunulacak” İstihdamı, doğal kaynakları, kısıtlayıcılığı, hava kirliliğini ve toplum sağlığını değerlendirme dışı bırakmayan kapsamlı bir planlama yaklaşımının ele alınması gerektiğini söyleyen Çevre Düzeni Planı Akademik Danışmanı Prof. Dr. Murat Güvenç ise “Bizim yaklaşımımız iki parçadan oluşacak. Bir tanesi 15 aylık dönemin 12 aylık bölümünde gruplar kendi ev ödevlerini yapıp diğer gruplarla paylaşacak. İkinci bölümde uzmanlar bir araya gelerek yeni Bursa Çevre Düzeni Planı’nın çerçevesini belirleyip kamuoyuna sunulur hale getirecek. Planlamanın veriye dayalı olması önem taşıyor. Gruplar elde ettiği verileri, açık kaynak olarak diğer gruplarla paylaşılabilir kılacak. Sürecin sonunda Bursa’ya ve Türkiye’nin planlama kültürüne olumlu bir örnek sunulacağına inanıyorum” dedi. Konuşmaların ardından program, Çevre Düzeni Planı Proje Koordinatörü Prof. Dr. Fatih Terzi’nin yöntem ve yaklaşımlara ilişkin Çevre Düzeni Planı tanıtım sunumuyla devam etti. Sunum öncesinde çalışmalara katkı sunan bilim insanları tanıtıldı. Program, Bursa Planlama Ajansı ziyareti ve fidan dikimiyle sona erdi. (PTÖ-
Edirne Vali Sezer: "Edirne göçmen rotası olmaktan çıktı" Edirne Valisi Yunus Sezer, asayiş bilgilendirme toplantısında alınan tedbirler sayesinde başarılı sonuçlar elde edildiğini ve ilde göçmen sayısında yüzde 86 düşüş olduğunu söyledi. Vali Sezer, düzenlenen asayiş ve güvenlik toplantısının ardından yaptığı basın açıklamasında alınan tedbirler sayesinde yasa dışı göçle mücadelede başarılı sonuçlar elde edildiğini ve mücadelenin etkin bir şekilde devam ettiğini söyledi. Göçmen sayısında yüzde 86 oranında düşüş olduğunu belirten Vali Sezer, ayrıca son 9 ayda 543 organizatör yakalandığını aktardı. Yasa dışı göçle mücadelede temel hedefin Edirne’yi göç rotasından çıkarmak olduğunu vurgulayan Vali Sezer, mücadele arttıkça yasa dışı göç noktasındaki gelişlerin azaldığına dikkat çekti. "Son 9 ayda 543 organizatör yakaladık" Geçmiş döneme göre bakıldığında önemli başarılar elde edildiğini belirten Vali Sezer, "Özellikle yasa dışı göç önemli fakat bununla ilgili olarak da organizatörlerle ilgili planlı çalışmalarımız devam ediyor. Hem emniyet boyutuyla hem de jandarmamız boyutuyla geride bıraktığımız 9 ay içerisinde 543 organizatörü yakaladık. Bu çok büyük bir rakam. Geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 50’lik bir artış var. Organizatörlerle mücadele, aynı zamanda yasa dışı göçün de ivmesini kırıyor" dedi. Yasa dışı göç noktasında özellikle ticari araçlar ve kiralık araçlar kullanılarak bu işin yapıldığına dikkat çeken Vali Sezer, "Bu noktada da geride kalan 9 ayda 280 araca yasa dışı göçte kullanıldığı için yasal işlem yapıldı. Bunların içerisinde 2 tane tekne, 6 tane bot var. Hem Meriç Nehri’ni kullanarak karşı tarafa geçenler hem de bu sene deniz yoluyla karşı tarafa geçmek için iki girişim oldu ve engellendi. Yine çalışmalarımız devam ediyor" dedi. 325 kilometrelik bir yol içerisinde hudut ve bağlantı yollarını iyileştirdiklerini söyleyen Vali Sezer, "Göç İdaresi Başkanlığımızın, İçişleri Bakanlığımızın destekleriyle asansörlü kuleler dahil olmak üzere yapımını gerçekleştirdik. 14 yeni kule ihalesini yaptık ve bunları gerçekleştireceğiz. 16 sabit nokta ve 107 uygulama noktasında denetimlerimiz aralıksız bir şekilde devam etmekte" diye konuştu. "Son 9 ayda 427 örgüt mensubu yakalandı" Geride kalan 9 ayda 427 örgüt mensubunun yakalandığını açıklayan Vali Sezer, "Edirne, bu alınan tedbirlerle yüzde 86 oranında göçmen rotası olmaktan çıkmış durumda. Yani bir önceki yıla göre gelen yasa dışı göçmenlerde yüzde 86 oranında azalış söz konusu. Bu da bizim açımızdan alınan tedbirlerin ve yapılan mücadelenin yerinde olduğunu gösteren önemli bir orandır" ifadelerini kullandı.
Muğla Muğla’dan Menteşe’ye Fotoğraf Sergisi açıldı Uluslararası 31. Muğla Kültür ve Sanat şenliği kapsamında Muğlalı fotoğraf sanatçısı Erdinç Özal 25 fotoğraftan oluşan sergisini Konakaltı Kültür Merkezi sergi alanında açtı. Belgesel fotoğraf niteliğindeki sergi de son 25 yılda çekilmiş 25 fotoğraf yer aldı. Serginin açılışını Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal, CHP Menteşe İlçe Başkanı Nail Kızıl, fotoğraf sanatçısı Erdinç Özal, Bodrum’un yaşayan son süngercisi Aksona Mehmet Baş ve sanatseverler birlikte yaptılar. Sergide konuşan fotoğraf sanatçısı Erdinç Özal, verilen destekten dolayı belediye Başkanlarına teşekkür ederek, “Her gün kaybolan değerlerin, her gün kaybolan insanların varlıklarını hissettirmek çok önemli. Ben sergi açmayı aslında artık düşünmüyordum ama başkanlarımız destekleri beni yeniden umutlandırdı ve mutlu etti. İyi ki de bugün bu sergiyi açmışız. Başkanlarımıza ve katılımlarınız için siz değerli konuklara teşekkür ediyorum” dedi. Menteşe Belediye Başkanı Şehir Gonca Köksal, “Şenliğimiz bu kadar keyifli olduysa bu Ahmet Başkanımızın destekleri sayesinde olmaktadır. Ahmet Başkanımıza tekrar teşekkür ediyorum. Erdinç ağabey benim de ağabeyim sayılır. Uzun yıllara dayanan dostluğumuz var. Çok nitelikli bir şenlik yaşıyoruz. Böylesi nitelikli bir şenlikte Muğla’nın sokaklarını karış karış gezmiş ve fotoğraflamış Erdinç ağabeyimizin fotoğraflarına yer vermemek olmazdı. Teşekkür ediyorum” diye konuştu. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, Muğla’nın çok büyük bir zenginliğe sahip olduğunu belirterek şunları söyledi: “Muğla’nın coğrafyası çok farklı. Muğla’nın merkezi ise bambaşka. Her bölgenin, köylerin kendine has özellikleri ve güzellikleri var. Mehmet Ağabeyin bir sözü vardır: ’Tükettiğimizden fazlasını üreteceğiz.’ İşte o zaman faydamız olacak. Muğla’nın merkez kültürünü koruyacak ve yayacağız. Türkiye ve dünyanın önemli kişiliklerini bu bölgeye getirip tanıtımı arttıracağız. Binlerce yıllık medeniyetimizi anlatacağız. Muğla bölgesi çok büyük bir zenginlik. Bizim şenliğimizi uluslararası yapmamızın amacı bu. Bugün açılışını yaptığımız fotoğraf sergisi de bu anlamda çok önemli. Yurt dışında olduğu gibi sergilerimizi sokaklara, caddelere taşıyacağız.” Konuşmaların ardından serginin açılışı gerçekleştirildi. Başkan Aras ve Başkan Köksal sergiyi fotoğraf sanatçısı Özal ile birlikte gezdi. Sergi açılışının ardından Özal’a teşekkür plaketi takdim edildi. Erdinç Özal’ın Muğla’dan Menteşe’ye fotoğraf sergisi 13 Ekim tarihine kadar ziyaret edilebilecek.