KÜLTÜR SANAT - 21 Aralık 2018 Cuma 18:28

İlahiyat Fakültesi’nde ‘Dünya Arapça günü’ etkinliği düzenlendi

A
A
A
İlahiyat Fakültesi’nde ‘Dünya Arapça günü’ etkinliği düzenlendi

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde, Arapça Dil Grubu Öğrenci Topluluğu’nun katkılarıyla “Dünya Arapça Günü Etkinliği” gerçekleştirildi.

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde, Arapça Dil Grubu Öğrenci Topluluğu’nun katkılarıyla “Dünya Arapça Günü Etkinliği” gerçekleştirildi.


İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinliğe İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Bostancı, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Programın açılış konuşmasını İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Bostancı yaptı. UNESCO Yürütme Kurulun tarafından 18 Aralık tarihinin Dünya Arapça Günü olarak ilan edildiğini belirten Prof. Dr. Bostancı, konuşmasında Arapçanın öneminden bahsetti. Kur’an-ı Kerîm’in ve İslami ilimlerin kaynaklarının dili olması dolayısıyla Arapça’nın Müslümanlar için çok önemli olduğunu kaydeden Bostancı, “Dünya genelinde Müslümanlar için vahiy dili olarak kabul gören Arapça, kültürel mirasımızın dili olması bakımından da yeni nesiller tarafından öğrenilmesi kaçınılmaz bir dildir. Arapça, günümüzde önemini ve dünya dilleri arasındaki etkinliğini gittikçe artıran bir dil olması hasebiyle ülkemizde de günden güne daha büyük bir taleple karşılaşılmaktadır. Arapça Dil Grubu Öğrenci Topluluğumuzu bu anlamlı gün münasebetiyle düzenledikleri etkinlikten dolayı kutluyorum” ifadelerini kullandı.


Yoğun ilgi gören program, İlahiyat Fakültesi öğrencisi Haluk Karakoç’un Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Arapçanın öneminin ve zenginliğinin anlatıldığı bir video izletilen program, İlahiyat Fakültesi öğrencisi Ammar Nur’un şiir dinletisi ile devam etti. Programda ayrıca Musa el-Ensari’nin organize ettiği ödüllü Arapça yarışması gerçekleştirildi. Program, Mevlana Değişim Programıyla Ürdün Ceraş Üniversitesi’nde eğitim görmüş olan İlahiyat Fakültesi öğrencisi Özlem Demir’in izlenimlerini paylaştığı konuşması ve Arapça ilahi dinletisinin ardından sona erdi.


Programın sonunda katılımcılara meşhur Arap yemeği olan felâfil ikram edildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Burası Afrika değil Erzurum Ovası Erzurum’a 18 kilometre uzaklıktaki Söğütlü köyündeki mandaların doğal ortamında beslenmeleri sonrası dere içinde geçirdikleri keyifli dakikalar, Afrika’da çekilen belgesel görüntülerini andırdı. Kent merkezine yaklaşık 18 kilometre uzaklıktaki Söğütlü köyü, efsaneleri ile dilden dile dolaşan balıklı gölü ve başta lahana olmak üzere yetiştirdiği yeşilliklere tanınan bir köy. Bu iki özelliği yanında sahip olduğu mandalarla da ilgi odağı haline gelen Söğütlü Köyü’nde yetiştirilen yüzlerce mandanın özellikle sütü ve sütünden yapılan yoğurt ile peynir adeta yok satıyor. Havaların çok sıcak olması nedeniyle birkaç saatlik otlamadan sonra dereye akın eden mandaların banyosu saatlerce sürüyor. Ancak bölgede yapılan kanal çalışmaları ve benzeri planlar mandaların su banyosu yaptığı doğal göletlerin hızla kurumasına neden oldu. Vatandaşlar bu anlamda yetkililerden destek bekliyor. “Onların en büyük keyfi su banyosu” 120 mandaya çobanlık yapan 8 çocuk babası Nazım Çelik (64), işini severek yaptığını anlatarak, “Her sabah köydeki mandaları meydanda topluyorum ve çayırlarda otlatıyorum. Mandaların en büyük ihtiyacı su ve su banyosu. Bu onlar için olmazsa olmaz. Su banyosunun vaktini mandalar ayarlıyor. İhtiyaçları olduğunu anlıyorum ve dere kenarına götürüyorum. Sudan ne zaman çıkacaklarına yine onlar karar veriyor. Serinlemek ve su içinde olmak onlara keyif veriyor. Hayvanların suya girmesi süt verimini artırıyor. Ancak bulunduğumuz alanda ciddi anlamda su sıkıntısı var. Yetkililerden bu anlamda destek bekliyoruz.” diye konuştu. (MEK-NK)
Diyarbakır Diyarbakır’da sıcaklık nedeniyle canlı türlerinde değişim bekleniyor, yaban böceklerinin davranışları değiştiği gözlemlendi Diyarbakır’da hava sıcaklığının yüksek seviyelere çıkması nedeniyle bölgedeki hayvan grupları türlerini etkiledi. Yaban böcekleri davranışlarında değişim gözlemlenirken tropik hastalıklara sebebiyet verecek türlerin girişleri bekleniyor. Son yıllarda Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sıcak hava dalgası etkisi devam ediyor. Kentte sıcaklık seviyesi 44 dereceye kadar çıktı. Sıcak hava dalgasının insanları etkilediği gibi bölgedeki canlı türlerinin değişimine de etki ettiği uzmanı tarafından gözlemlendi. Dicle Üniversitesi (DÜ) Fen Fakültesi Zooloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Satar, son yıllarda sıcaklığın yüksek devam etmesi, bu sene de özelikle bölgede hava sıcaklığının yüksek devam etmesinin insanları etkilediği gibi, hayvan gruplarını da etkilediğini, özelikle küçük canlıları, böcekleri çok etkilediğini söyledi. Bölgede bulunan türlerde değişim olduğuna dikkat çeken Satar, aynı zamanda bölgede bulunan kuşlar ve diğer türlerin, özellikle suya bağlı olan canlılara etki ettiğini ifade etti. “Çünkü yaşam alanları daralmakta, hava sıcaklığından çok etkilenmekteler” diyen Satar, “Bu da yavru veriminden tutun birçok şeyi etki altına almaktadır. Aynı zamanda bölgeye hava sıcaklığından dolayı farklı türlerin girişlerini bekliyoruz. Bu türlerde vektörler olabilir, tropik hastalıklara sebep olabilecek canlıların da artık yavaş yavaş bizim bölgeye girmesini bekliyoruz” dedi. “Birçok türün gittikçe yavaş yavaş buralardan çekildiğini göreceğiz” Bölgede bazı barajların, su birikintilerinin ve bazı göletlerin bulunmasının bunların yaşamlarına imkan sağladığını kaydeden Satar, şöyle konuştu: “Buradaki sıcaklıkla beraber su debisinin azalması burada yaşayan balıklara bile etki etmektedir. Çünkü suyun kirlenmesine sebebiyet veriyor. Sıcaklıkların böyle devam etmesi yaşam alanlarının daralmasına sebebiyet verecek, dolayısıyla birçok türün gittikçe yavaş yavaş buralardan çekildiğini göreceğiz. Yerine, farklı, sıcaklığa dayanıklı farklı türlerin girişlerini gözlemleyeceğiz.” “Yaban arılarının bir araya gelerek normalde küme oluşturdukları pek görülmez” Bölgede hava sıcaklığının artmasıyla birlikte bazı böcek gruplarının davranışlarında farklılıklar görüldüğünü anlatan Satar, “Mesela yaban arılarının bir araya gelerek normalde küme oluşturdukları pek görülmez ama bu sene bunlara şahit olduk. Gerçekten çok etkileniyorlar. Yaban arıları doğa için çok önemli. Fakat böyle bir davranış göstermeleri hava sıcaklığının gittikçe bunları etkilediğini görüyoruz. Bunları yıllardır takip ederim hiçbir zaman böyle bir araya geldiklerine şahit olmamıştım. Bunları birçok yerde görebiliyorum” ifadelerini kullandı.
Hatay Depremin azmini yıkamadığı kadın evinin bahçesinde ürettiği sabunları satarak gelir elde ediyor Hatay’ın Antakya ilçesinde yaşayan Yasemin Şahin, depremden önce iş yerinde üreterek para kazandığı sabunları şimdi evinin bahçesinde üretip satarak gelir elde ediyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerden en çok yıkıma uğrayan Hatay’da, binlerce bina ve işyerleri yerle bir oldu. Asrın felaketinin ardından iş yerleri yıkılan esnaf, deprem sonrası farklı yerlerde işlerine devam ediyorlar. Hayatı depremle birlikte değişen vatandaşlardan biri olan Yasemin Şahin, babasından kalan zeytin bahçesinde ürettiği zeytin yağından elde ettiği sabunları satarak geçimini sağlıyordu. Depremde evi ve sabun üretimi ve satışı yaptığı iş yeri yıkılan kadın, pes etmeyerek işine yeni evinin bahçesinde devam etti. Evin bahçesine kurduğu kazanda sabun yapan ve satış yapan Şahin, zorlu süreçte gelir elde etmeye devam ediyor. “Babamdan kalan zeytinliği değerlendirmek amacıyla geleneksel sabun yapma işine başladım” Depremden önce 22 yıldır yaptığı işi bırakarak sabun üretimi yapmaya başlayan Yasemin Şahin, “Geçmişte Atatürk Caddesi’nde bir işyerim vardı. 2 Konfeksiyon işi üzerine bir mağazamız vardı. Bu işi 22 yıldır yaptım ve sonra ara verdim. Babamın vefatıyla zeytinlik bahçesiyle ilgilenmeye başladım. Babam zeytin bahçesini sevdiği için bahçedeki her zeytin tanesi benim için çok değerliydi. Zeytin bahçesinden çok güzel 50 litreden fazla yağ çıkınca sabun üretimi yapmaya karar verdim. 2019 yılında Halk eğitim merkezinin açtığı geleneksel sabun üretimi konusunda eğitim almaya başladım. Eğitimleri tamamlayarak daha profesyonel hala geldim. Babamdan kalan zeytinliğindeki taneleri değerlendirmek amacıyla geleneksel sabun yapma işine başladım” dedi. “Bahçede üretimini yaptığım sabunları 750 TL’den satıyorum” Şahin, 4 yıldır sürdürdüğü geleneksel sabun üretimini depremin ardından evinin bahçesinde devam ettirdiğini belirterek, “6 Şubat depremlerinde küçük bir işletmem ve evim yıkıldı. Sabun üretimini evimin bahçesinde yapmaya başladım. Sabun üretimini 4 yıldır yapıyorum. Geleneksel sabun olduğu için işlemlerin ardından ortalama 2 saat kaynaması gerekiyor. Yağ oranına göre süresi değişiyor. Sudan ayrışmış maddeyi sabun kalıplarına döküyorum. Bir gün bekledikten sonra kuruyan sabunları dilimleyerek kesiyorum. Bahçede üretimini yaptığım sabunları 750 TL’den satıyorum” ifadelerini kullandı. (RMZ-VK-
Kastamonu Çölyak hastalarının besin kaynağı karabuğdayın hasadı başladı Kastamonu’nun İhsangazi ilçesinde, Mayıs ayında ekilen karabuğdayın hasadı başladı. Çölyak hastalarının besin kaynağı olan karabuğday, çiftçilerin yüzünü güldürüyor. Glüten içermemesi sebebiyle çölyak hastalarının ihtiyaç duyduğu karabuğdayın Kastamonu’daki hasadına başlanıldı. Mayıs ayında çiftçiler tarafından Kastamonu’nun İhsangazi ilçesinde toprakla buluşturulan karabuğday, biçerdöverlerle hasat ediliyor. İlçede karabuğday eken çiftçiler, rekolteden memnun olduklarını ifade ederken, un haline getirilen karabuğdayın ülke genelindeki çölyak hastalarından büyük ilgi gördüğünü kaydetti. "Çölyak hastaları bize çok soruyordu" İhsangazi ilçesinde çiftçilik yapan Yasin Ciğerci, karabuğdayı 3 yıl önce deneme amacı ile ektiklerini belirterek, “Mayıs ayında toprakla buluşturduğumuz karabuğdayın hasadını yapıyoruz. Bu buğday normal buğday gibi değil, yapısı biraz daha farklı. Kuzugiller familyasında olduğu için buğday demiyoruz. Şu an hasadını yapıyoruz. Normal buğdaydan görünüşü de çok farklı. Havaların soğuk gitmesi sebebiyle Mayıs’ın ikinci haftasında yapabilmiştik. Özellikle bu karabuğdayı çölyak hastaları bize çok soruyordu, ‘nasıl temin ederiz’ diyorlardı. Biz de yaptığımız araştırmalardan sonra ekmeye karar verdik. Bunu taş değirmenimizde un haline getirerek Türkiye’nin tüm şehirlerine gönderiyoruz" dedi.