ASAYİŞ - 07 Kasım 2024 Perşembe 16:20

D-140’da minibüs ile otomobil çarpıştı: 2 yaralı

A
A
A
D-140’da minibüs ile otomobil çarpıştı: 2 yaralı

Sakarya’nın Akyazı ilçesi D-140 kara yolu üzerinde otomobil ile minibüsün çarpışması neticesinde meydana gelen trafik kazasında 2 kişi yaralandı.


Akyazı gişeler mevkiinde meydana gelen kazada M.Ö. idaresindeki 54 AJS 158 plakalı Suzuki marka otomobil ile B.Y. idaresindeki 54 ACH 825 plakalı minibüs çarpıştı. Meydana gelen kazada M.Ö. ve otomobilde yolcu olarak bulunan bir kişi yaralandı. Durumun haber verilmesi üzerine bölgeye sağlık, itfaiye ve jandarma ekipleri sevk edildi. Olay yerinde yapılan ilk müdahale sonrasında yaralılar hastaneye sevk edilirken kazaya ilişkin inceleme başlatıldı.



D-140’da minibüs ile otomobil çarpıştı: 2 yaralı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Yüksel Güran’ın ifadesi tamamlandı Narin Güran davasında hakim karşısına çıkan anne Yüksel Güran’ın ifade verme işlemi tamamlandı. 4. sanık Salim Güran’ın ifade işlemine başlandı. Bağlar ilçesinin Tavşantepe Mahallesi’nde 21 Ağustos’ta kaybolan ve 8 Eylül’de Eğertutmaz Deresi’nde cansız bedenine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine ilişkin tutuklu 4 sanık hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma tamamlanmıştı. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesinde bugün ilk duruşması başlayan davada tutuklu sanıklar anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran ile komşuları Nevzat Bahtiyar ile tanıklar mahkemeye getirildi. Sanık ve tanık avukatlarının da hazır bulunduğu mahkemede yargılanma başlandı. Nevzat Bahtiyar ve Enes Güran’ın ardından Yüksel Güran ifade verdi. Mahkeme başkanının sorularını da yanıtlayan Güran, "Kahvaltı hazırladım. Çocuklarım gurbetten gelmişlerdi. Son soframız güzeldi. Çünkü sonradan bize zehir ettiler. Sabah elbiseleri eltime Hediye Güran’a götürdüm. Narin hala evde. Narin, elbiseler istedi. Alacağım dedim. Narin ile Muhammet telefon için kavga etti. Saate baktım 13.00 idi. Saatte baktı anne geç kaldım dedi. Muhammet ve Enes yatıyorlardı. Ben de yattım, uyandım. Evin içinde enesin elbiselerini aldım valizinden sonrada telefonu çaldı. Telefonla konuştu ne kadar konuştuğunu bilmiyorum. Hediye geldiğinde Enes yatıyordu. Biz bayağı oturduk. Daha sonra evi topladım. Akşam Salim’i Hüseyin Güran’ın evinin orada gördüm. Enes ile arkadaşlarını gördüm. Sigara içiyorlardı. Bende içmeyin dedim, yazık değil mi dedim" dedi. Mahkeme başkanının "Kızımı kim öldürdüyse getirsin demişsin?" sorusuna Yüksel Güran, "Hayır bunu hiç söylemedim. Ne söylediysem tersi söylenmiş. Hediye’ye, Yasemin’e Narin’i sordum. Gelmediğini söylediler. Korktum. Kafasını çarpmıştır diye düşündüm. Baktık, her yere bakıyoruz. Nevzat’ın karısı da gelip beni teselli etti. Bütün köy Narin’i arıyoruz. Sonra kimin jandarmayı aradığını bilmiyorum. Sonra bütün herkes Tavşantepe’ye geldi. Salim’in öldürdüğünü sanmıyorum. Kim öldürmüşse Allah’a havale ediyorum. Kadınların kavgasından haberim yok. O sırada ambulansın içindeydim. Karakoldaydım. Narin’i Enes öldürse kendi elimle teslim ederdim. 7 yaşında Tülin’i defnettim. Bana bir gün anne demedi. Her şeyimi Narin’e verdim. Hepimiz Narin için ölüyorduk. Ne Salim, ne de Nevzat kesinlikle evimize gelmemiş. Dışarda hiç ayakkabı sesi, araba sesi duymadım" diye cevap verdi. Mahkeme başkanının "Salimle ilişkiniz var mı?" sorusuna Yüksel Güran, "Salim’le hiçbir alakamız yoktur. Ahıra girdiğimde oğlumun hiçbir şeyle ilişkisini görmedim, kesinlikle öyle bir şey yoktur. Çocuklarım akıllıdır. Salim kendi evinin reisidir. Nevzat, Salim’e iftira atmasını Allah bilir. Nevzat, Allah’tan korkmuyor. Narin’in katilini istiyorum. Hayallerimizi yıktılar. Namusumu lekelediler. Kızıma gelinlik yerine kefen giydirdiler. Arif’in tırnağını değiştirmemiz Salim’le alakamız yok. Beni öldürün namusuma leke sürmeyin, Güran’lara leke sürmeyin. Salim evimize gelmemiştir. Çocuklarımızın psikolojisi bozulmuş. Hediye geldiği zaman saati bilmiyorum. Hediye geldiği zaman Muhammet uyanmıştı. Kapıyı Muhammet açtı ilk geldiğinde. Hediye ikinci geldiğinde kapı açıktı. Hanginiz kızımı götürdünüz diye bir şey söylemedim. Kızımın bir mezarı olsun söylemedim. Olaydan sonra evin içindeki halıları yıkamadım. Kızım, olaydan bir kaç gün önce elinde para vardı. Dedim kim verdi dedi Nevzat amca verdi. Niye aldın, ayıp dedim. Bu adam yalan konuşuyor. Bu şerefsiz evimize gelmemiş. Narin, Muhammet 14 Temmuz’da Salim’im arabasına bindik. Nevzat, evimize hiç gelmedi. Nevzat’ın eşi Gazal evimize geliyordu" diye cevapladı. Mahkeme başkanının "Nevzat’ın biriyle ilişkiye girdiğini duydun mu?" sorusuna Yüksel Güran, "Hayır. Yemin ederim ikisi de (Salim ve Nevzat) evimizi gelmedi. Narin’in katilini istiyorum, çıkarın bana. Telefonu kimse kapatmamış, mesajlar silinmedi" dedi. Duruşma, Salim Güran’ın ifadesi ile devam ediyor.
Muş Muşlu esnaftan örnek kampanya: Sigara bırakanlara çay ve süt ikramı Sigara nedeniyle yakın arkadaşını kaybeden Muşlu esnaf Yılmaz Alak, sigarayı bırakmaya karar verenlere ücretsiz çay ve sıcak süt ikram ederek farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Muş’ta çay ocağı işleten Yılmaz Alak, kısa bir süre önce sigara nedeniyle kaybettiği yakın arkadaşının anısına bir kampanya başlattı. Alak, sigaranın tehlikelerine dikkat çekmek ve çevresindekileri bu zararlı alışkanlıktan uzaklaştırmak amacıyla, sigarayı bırakan herkese ücretsiz çay ve sıcak süt ikram edeceğini duyurdu. Sigaranın çevresinde yol açtığı zararlardan etkilendiğini belirten Alak, “Muş’ta çay ocağı işletiyorum. Kendimce bir kampanya başlattım. Benim aracılığımla sigarayı bırakanlara bizde çay ve sıcak süt ikram ediyoruz. Bu kampanyayı başlatmanındı bir sebebi var. Yakın bir dostumu sigara yüzünden kaybettim. Bu acı kayıptan sonra insanları sigaradan uzaklaştırmak için bu kampanyayı başlattım. Herkesi sigara bırakmaya davet ediyorum. Ayrıca müşterilerimi kitap ve gazete okumaya teşvik ediyorum” dedi. Muş’ta sigarayı bırakmak isteyenler için bu kampanyanın bir destek niteliğinde olduğunu söyleyen vatandaşlardan Zülküf Çelik, “İşlerimi bitirdikten sonra her akşam bu çay ocağına geliyorum. İşletme sahibi çok güzel bir kampanya yapmış. Sigara bırakanlara çay ve süt ikram ediyor. Ben sigara kullanmıyorum. Kampanyayı destekliyorum. Çok güzel olmuş” şeklinde konuştu.
Antalya Nakil kalple gelen 27 yıllık ikinci hayat Türkiye’de ilk kez 27 yıl önce kalp nakli olan Hamide Akman, “27 yıl önce Ömer Bayezid hocamla tanıştım ve nakil tanısı kondu. Ben nakil olduğumda, çocuğum 4 yaşındaydı. Şu an da çocuğumu evlendirdim ve torunlarıma bakıyorum. Lütfen organ bağışını kimse esirgemesin" dedi. Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Merkezi tarafından, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası etkinliği düzenlendi. Şu ana kadar 7 bine yakın kişiye nakil işleminin yapıldığı Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleşen programda, organ nakli yapılan hastalar deneyimlerini paylaştı. 4 yaşında böbrek nakli olan Ahmet Döner ve annesi Selda Döner, 5 yaşında böbrek nakli olan Hızır Araf Aydın ve annesi Gurbet Aydın, Türkiye’de ilk kez kalp nakli olan Hamide Akman, Kalp nakli olan Akdeniz Üniversitesi öğrencisi Ferit Azimli, Karaciğer nakli olan Gülay Erol, Çift Kol nakli olan Yusuf Şimşek, sahneye çıkarak nakil süreçlerini aktarırken, organ bağışı konusunda vatandaşlardan destek istedi. “Kadavradan bağış sayısı çok az” Programın açılışında konuşan Prof. Dr. Özlenen Özkan, Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Merkezi’nde görev alan tüm sağlık ekibine teşekkür ederek, kadavra bağışına dikkat çekti. Özkan, “Kadavradan bağışlar maalesef çok fazla değil. Bu haftanın da amacı bu, farkındalığı artırmak ve bütün yıl boyunca İspanya’da, İran’da olduğu gibi sayıda çok fazla artması. Çünkü bir an geliyor, bazen alıcı bazen verici tarafta oluyorsunuz” diye konuştu. “Çocuklar makinede uyumasın, evlerinde uyusun” Antalya’da prematüre doğan, kalbinde iki delik olan, böbrek yetmezliğinin yanı sıra hipotiroid rahatsızlığı da bulunan ve 4 yaşında yapılan böbrek nakli ve uygulanan tedavilerle yaşama tutunan Ahmet Döner (12), “Organ bağışlayın, hayat kurtarın” derken, annesi Selda Döner, çocukların bulunması gereken yerin hastane değil ev olması gerektiğine işaret etti. Döner, “Bizim sürecimiz anne karnında 5 aylıkken, organ taramasında başladı. Sonrasında prematüre 7 aylık doğum yaptık. Sürecimiz böyle başladı. Hocalarımızın sayesinde iki buçuk yaşına kadar ilaçlarla idare ettik. Ama iki buçuk yaşından sonra kadavradan organ nakli olduk. Bağışlayan aileye de çok teşekkür ediyorum. Evimizde uyuduk diyelim, makinede değil de evimizde uyuduk. Çok büyük bir şey bu. Nakilden sonra hayat bulduk. Çocuklar makinede uyumasın, evlerinde uyusun” ifadelerini kullandı. Anne karnındayken böbrek yetmezliği teşhisi konan ve 3 yıl diyalize girdikten sonra böbrek nakli olan 7 yaşındaki Hızır Araf Aydın ise, “Organ nakli oldum. Ama benim gibi bir sürü organ bekleyen çocuklar var. Lütfen onlara da organlarınızı bağışlayın” diyerek, organ bağışına çağrıda bulundu. Annesi Gurbet aydın ise Hızır Araf’ın 3 yıl diyalize bağlı yaşadığını ve o süreçte birçok duygudan uzakta kaldığını dile getirdi. Aydın, “Hızır Araf, böbrek yetmezliğiyle doğdu, iki yaşına kadar ilaçlarla tedavi gördük. İki yaşından sonra diyalize başladık, diyaliz süreci çok zor bir süreçti. Hayat şartları çok zordu. Çocuk için sürekli bir katedralle dolaşmak, parklarda hiçbir şekilde diğer akranlarıyla beraber oynayamaması ya da işte “Anne sakla diğer çocuklar onu görmesin” demesi çok zordu. Uzun bir süre psikiyatri tedavisi gördük” diye konuştu. “Anneciğim hayalim gerçekleşti, ben kurtuldum” Oğlunun diyaliz sürecinde annesini öperek uyandırmak gibi bir hayali olduğuna da değinen Gurbet Aydın, 3 yıl süren diyaliz döneminin ardından gerçekleşen nakille oğlunun hayalinin gerçekleştiğini aktardı. Aydın, “Benim oğlumun bir hayali vardı. Çocuklardan görmüştü. ’Anne, ben de sabahları odamdan, hiçbir cihaza bağlı olmadan, gelip sizi öperek uyandırmak istiyorum’ dedi. O beni çok etkilemişti. Sonra 5 yaşına geldi. Bir gün saat 10’da telefon geldi, kadavradan böbrek çıktığı söylendi. Çok farklı duygular içerisine girdik. Hem ölen kişinin üzüntüsü, hem çocuğumun hayatının kurtulması. Bunların hepsini bir kere de aynı an da yaşadık. Sonra nakil olduk. Hastaneden eve geldiğimizde, ertesi sabah Araf, bir anda koşa koşa ağlayarak beni öperek uyandırdı. ’Anneciğim hayalim gerçekleşti, ben kurtuldum’ dedi. Ve sonraki hayat şartlarımız çok çok daha iyi oldu. En azından evde zaman geçirmeye başladık, sonra işte okula başladık. Şu an ikinci sınıfa gidiyoruz. Bütün çocukların bunu hak ettiğini düşünüyorum. Can olun, hayat olun onlara. Lütfen bağışlarınızı çok fazla fazla yapın. Ve bu arada ben de döner oldum, kız kardeşime iliğimi verdim. Hem verici oldum, hem alıcı oldum. Benim başıma geldi ama sizin de başınıza gelebilir. Bu yüzden biraz daha duyarlı olmanızı rica ediyorum. Lütfen bağışlarınızı esirgemeyin” şeklinde konuştu. “Toprak olup çürüyeceğine hayat olsun, can olsun” Türkiye’de ilk kez 27 yıl önce kalp nakli olan Hamide Akman ise, “27 yıl önce Ömer Bayezid hocamla tanıştım ve nakil tanısı kondu. Ben nakil olduğumda, çocuğum 4 yaşındaydı. Şu an da çocuğumu evlendirdim ve torunlarıma bakıyorum. Lütfen organ bağışını kimse esirgemesin. Toprak olup çürüyeceğine hayat olsun, can olsun. Çocuklara anne baba olsun, anne babalara evlat olsun. Kimseye acı yaşatmasın. Bir kişi vefat ediyor ama yedi sekiz tane can kurtarabiliyor. Ben bunu çok uzun süre yaşadım, dört yıl çektim. Önceden kalp nakli olan yoktu, önümde olan yok dedim. Benim başka şansım da yoktu. Girmek zorunda kaldım ve girdim. İyi ki de girmişim. İyi ki Ömer Hocam beni ikna etmiş. Ve 27 yıldır kaliteli bir hayat yaşıyorum. Karaciğer, böbrek canlıdan da alınabiliyor ama kalpte o şansınız yok. Lütfen herkes organ bağışında bulunsun. Çocuklardan tutun da büyük insanlara kadar herkes bekliyor” dedi. “Üniversite, evim oldu” Önce yapay kalp nakli ardından 2023 yılında beyin ölümü gerçekleşen milli boksör Görkem Kaynar’ın kalbiyle hayata tutunan Akdeniz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Ferit Azimli ise üniversitenin kendisi için hem eğitim hem ev olduğunu anlattı. Azimli, şu ifadelere yer verdi: "Ben, üniversitenin öğrencisiyim, Akdeniz Üniversitesi benim için hem eğitim kurumu oldu hem de ev oldu. 2018’de burada bana yapay kalp cihazı takıldı. İki ameliyat oldum. Birinci nakilde yapay kalp cihazı takıldı, onunla birlikte uzun yıllar yaşadım. Nakile kadar hayatımı kurtaran bir müdahaleydi. Ardından, 2023 yılında nakil oldum. Cihaz döneminde de nakil sürecinde de Kalp Damar Cerrahi bölümünde takip edildim. Bütün bu süreç gerçekten çok üst düzeydi ve çok mutluyum. İyi ki buraya gelmişim. Ve çok mutluyum ki Ömer Hoca’yla karşılaşmışım, yollarımız kesişmiş ve o nakil yapmış. Hastane insanlar için korkulan, uzak durulan bir yer gibi görülüyor ama ben o yoldan geçerken bile bu binaları gördüğümde ister istemez ev diyorum. Niye böyle oluyor bilmiyorum ama çok güvenli hissediyorum. Buraya adımımı attığımda kendimi çok güvenli hissediyorum. Ömer Hocamı her gördüğümde kendime ’Sana bir şey olmadı’ dediğim için çok güvende hissediyorum. Akdeniz Üniversitesi hastanesi ev hissi veriyor. Biz organlara kavuştuk ama kavuşmayanlar için de bizim kendi çevremizde kendi etki alanımızda bireysel aktivizm yapmamız gerekiyor. Mümkün olduğunca bunu söylemekten, insanlara duyurmaktan, komşumuz olsun, arkadaşlarımız olsun, bunun mücadelesini vermekten çekinmemeliyiz. Organ nakli konusunda bilinçlendirmek de bizim aslında artık bir görevimiz oluyor.” “Allah’a şükürler olsun ayaktayım” 15 yıl önce Karaciğer nakli olan Gülay Erol ise kimsenin nakil olmaktan korkmaması gerektiğine dikkat çekerek, şöyle konuştu: “2001’de evlendim ve hamilelik döneminde bir karaciğer sorunu yaşamaya başladım. Doktorların teşhisiyle doğumdan sonra karaciğerimin otoimmün hepatite bağlı olduğunu ve nakil olmam gerektiğini söylediler. 10 yıl süren bir süreçte çok zor günler geçirdim. Karnımda şişmeler, sıvı toplamalar derken, doğum yaptıktan sonraki kızım 8 yaşına geldi. Ve şimdi kayınvalide oldum. Kızımı evlendirdim çok şükür. 2009’da bana nakil çıktı. Nakil yapılacağı için korktum, gelmedim, istemedim. Ve o nakili kabul etmedim. Reddettim. Aslında düzeleceğimi zannediyordum ama doktorlar her zaman haklıydı. Olmayacak demişlerdi ama ben bir türlü kabullenememiştim. Ve daha sonra daha da kötüye gidince bir şeylerin ciddiyetine vardım, nakil olmam gerektiğine inandım. Doktorlarımız haklı, benim iyi olmamı istiyorlar diye düşünerek, üç ay sonra çıkan ikinci naklimi kabul ettim. Allah’a şükürler olsun ayaktayım. 2 tane evladım oldu.” Çift kol nakli olan Yusuf Şimşek ise, “Organ bağışı olarak bir hayata bir can verebiliriz. Hiç korkmasınlar. Sadece kendilerini doktorlarımıza ve hemşirelerimize teslim etsinler. Bizi en iyi şekilde, en güzel hale getirmek için çok uğraşıyorlar. Allah razı olsun, teşekkür ederiz” dedi. Oğluna, bağışçının ismini verdi 2022 yılında koronavirüs kaynaklı çoklu organ yetmezliğinden yaşamını yitiren, Türkiye’de ilk kez 15 yıl önce aynı anda kalp ve böbrek nakli gerçekleştirilen Mehmet Ali Güler’in eşi Arife Güler ve oğlu Bekir Güler de katılımcılar arasındaydı. Arife Güler, “Ömer hocam çok uğraştı, çok teşekkür ederiz. Önce kalp böbrek, sonra bebek diyordu. Nakilden sonra oğlumuz oldu, oğlumuz yaşıyor, bizim en büyük şansımız” ifadelerini kullandı. Babasına organ bağışında bulunan Bekir Harmankaya’nın adını alan Bekir Güler ise, “Babamın naklinden sonra 2011 yılında doğdum. Babamı 2 buçuk yıl önce kaybettik, değiştirebileceğimiz bir şey yoktu. İsmimi, babama organlarını bağışlayan Bekir Harmankaya’dan alıyorum” dedi. “Kalp nakli maalesef canlıdan yapılamıyor” Kadavradan nakil sayısında düşüş yaşandığına dikkati çeken Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan, “Organ naklinin farkına vardırmaya çalışıyoruz. Organ nakli aslında sadece bu hafta yapılmıyor, tüm yıl boyunca herkesin ihtiyacı olduğu ölçüde bunun farkında olması gereken bir durum. Maalesef birçok arkadaşımız bilir ki, kendi ailesine başkasından organlarını almış ama ihtiyaç olduğunda kendi yakını vefat ettiğinde vermeyen aileler de olmuştur. Size de bir gün lazım olur lafının da bazen yeterli olmadığını düşünüyoruz. Biz dünyada canlıdan yapılan nakillerde en ön sıralardayız. Ama bir kalp nakli maalesef canlıdan yapılamıyor veya bir yakınınızdan nakilleri yaptığınızda o insanlara da kısmi ölçüde risk veriyorsunuz. Şu anda belki de organını, parçasını aldığınız insanlar maalesef başka bir ebediyete göçmüş durumda ve o insanlar şu an da aramızda yok. Onların organları da yok, kendileri de yok. Ama onların bir parçası sizlerin üzerinde yaşıyor. Aslında büyük anlam var burada” şeklinde konuştu.